Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanya'ya Göçün 61. yılındayız.30 Ekim 1961 Türkiye’den başka ülkelere işçi göçünün resmi başlangıcı olarak kabul ediliyor. Bu tarihte, Türkiye ile Almanya arasında İşgücü Anlaşması imzalanırken, ondan sonraki dönemde İstanbul’daki Sirkeci Garı’ndan yollara düşen veya o zamanki adıyle Yeşilköy Havalimanı’ndan kalkan uçaklarla Almanya ve diğer ülkelere giden onbinlerce, yüzbinlerce işçinin göç serüveni üzerinden 61. yıl geçti.
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye dışında çalışan ve yaşanan Türkiye kökenli göçmenlerin sayısı 5 milyon civarında. Bunların 3 milyona yakını Almanya’da yaşıyor.
Almanya’da göçün 61. yılı ile çok sayıda etkinlik ve toplantı yapılıyor.
 
Bence bu  anmaların en anlamlısı Kısa adı DİTİB olan Diyanet işleri Türk İslam Birliği, Hutbe Komisyonu tarafından Cuma namazlarında  okunması oldu. 
Almanya'ya göçün 60. yılı münasebetiyle hazırlanan Cuma hutbesi olarak okunmasına vesile olan DITIB hutbe komisyonumuza ve hutbede okuyan tüm hocalarıma teşekkür ediyorum. Göçle gelen hakkın rahmetine göçen büyüklerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
 
 
Anadolu’nun güzel insanlarının Almanya serüveni 
 
30 Ekim 1961 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti, artan işgücü ihtiyacına destek olması için, Türkiye Cumhuriyeti’yle iş birliği anlaşması yaptı. 60 yıl önce atılan bu ilk adımla birlikte; çalışmayı, mücadeleyi, alın teri ve emeği kutsal bir gaye bilen güzel Anadolu’nun güzel insanlarının Almanya serüveni başlamış oldu.
Bu yolculuk; gözlerde yaş, ellerde tahta bavulla başlayan, ömür sermayesi bittiğinde ise, tahta tabutlar içerisinde yine göz yaşlarıyla son bulan cefakâr insanların yolculuğuydu. Bu yolculuk; şu üç günlük dünya hayatında, üç günlük tren yolculuğuyla başlayıp, üç saatlik uçak yolculuğuyla son bulan bir gurbet yolculuğuydu. 
 
Bu beldelere çalışmak için gelen ilk nesil büyüklerimiz, “İnsan için yalnızca kendi çalıştığının karşılığı vardır”[1] ayetine güvendiler. Peygamberlerinin (s) hicretinden aldıkları cesaretle yepyeni bir umuda yelken açtılar. Başlangıçta kısa bir süre çalışıp geri dönmek üzere bu topraklara gelen büyüklerimiz, yerleşik aile düzenine geçmeleriyle birlikte dönüş planlarını ertelemek zorunda kaldı. Zaman hızla akarken çocuklar büyüdü, evlendi ve çoluk-çocuk sahibi oldu. Çocukları ve torunları büyütelim derken sayılı nefes de ömür de tükendi.
Sayıları her geçen gün azalsa da bugün aramızda ilk nesil büyüklerimizin de var olduğunu bilmek, onlarla sohbet edip hatıralarını dinlemek gerçekten büyük nimet. Rabbim bu coğrafyalara dinimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi taşıyarak bu beldeleri Müslümanlarla tanıştıran tüm büyüklerimizden razı olsun.
 
Öncü nesil olmak, özel olduğu kadar aynı zamanda çok zordu. Dilini anlamadığı, kültürünü tanımadığı bir ülkede çalışmak hiç de kolay değildi. Çalıştılar... Çok çalıştılar. Kimi fabrikalarda aradı nasibini, kimi inşaatlarda. Kimi gün geldi çiftçilik yaparak ekmeğini topraktan, kimi maden ocaklarında ekmeğini taştan çıkardı. Barış ve uyum içerisinde helalinden kazanıp helalinden yemenin mutluluğunu yaşarken, ahirete yatırım yapmayı da unutmadılar.
 
 
Dinlerini, kültürlerini ve kimliklerini unutmamak için dernekler kurup, camiler inşa ettiler.
Dişlerinden tırnaklarından arttırdıklarını, gelecek nesillere vakfederek bu mabetlerin yapımına, tadilatına, satın alınmasına öncü oldular.
 
İnsanlık için değer üreten, barış, huzur ve güvenin yeryüzüne hâkim olması için mücadele veren insanlar, ilk kuşağın inşa ettiği bu müesseselerde yetişti. İnanç farkı gözetmeksizin komşusu dara düşünce imdada yetişen, sevinçli günlerde mutluluğunu, hüzünlü günlerde kederini paylaşan, afet ve felaketlerde yardım elini uzatan duyarlı insanlar; bu camilerde aldıkları eğitim ve terbiyeyle çevrelerine rahmet oldular.
 
Camilerimiz sadece müminleri değil, sosyal ve kültürel faaliyetleriyle tüm insanlığı kucaklayan bir yaşam merkezi oldu. İlk kuşak ecdadımızın öncülüğünde başlatılan bu güzel eserler; iki, üç ve dördüncü nesillerin de destekleriyle -hamdolsun- daha da gelişti, daha da güzelleşti. Bugün bize düşen görev, ecdadımızın tohumlarını ektiği bu emanetlere sahip çıkmak ve gelecek nesillere taşımaktır.
 
Her bir metrekaresi nice fedakarlıklarla örülmüş bu mabetlere her girişinizde, lütfen taştan betondan yapılmış binalar görmeyiniz. Bu camilerde her secde edişimizde alnımız, bu mabetleri inşa eden alın terleriyle kucaklaşsın. Gönlümüz; o gönlü güzel insanların hâlis niyetleriyle tokalaşsın. Camiye her dokunuşumuzda; ailesinin rızkı için kazma-kürek tutmaktan nasır bağlayan elleri öpen,peygamberimizin emeğe verdiği değer gelsin aklımıza. Ellerimiz Rabbimize her açıldığında, İbrahim Nebi’nin oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi yeniden inşa ederken yaptıkları; “Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir toplum çıkar.”[3] duasını katalım dualarımıza.
Rahmet eyle Allah’ım, mağfiretini lütfet gurbetin çocuklarına. Sağlık ve afiyet ikram eyle Allah’ım, onların bu güzel evlatlarına. Cennette köşkler nasip eyle Allah’ım, senin adının anıldığı bu mabetlere bir tuğla koyanlara. Bereketini ve cömertliğini yağdır Allah’ım, rızan için çalışan, rızan için uğraşan, rızan için koşturan eli öpülesi tüm fedakâr insanlara.
Daha sonra namazlar kılındı, dualar yapıldı. Ahirete göçen ilk nesile fatihalar okundu.
 
Haber: Dogan Tufan
 
 
   
 
 
 
 

 

Im Zeitraum von 10. bis 15. Oktober hat die Kreisbrandinspektion unter der Leitung von Kreisbrandmeister Mathias Prasch den Lehrgang „Träger von Chemikalienschutzanzügen“ durchgeführt.

14 Feuerwehrmänner aus den Feuerwehren Abensberg, Bad Abbach, Kelheim, Mainburg, Neustadt und Saal nahmen daran teil.

 

An vier Lehrgangstagen wurden Themen wie

  • Kennzeichnung und Erkennen von Gefahrgütern,
  • Einsatzgrundsätze im Chemikalienschutzanzug,
  • taktisch richtiges Vorgehen,
  • Gerätekunde am neuen Abrollbehälter Gefahrgut,
  • Gewöhnung an die Chemikalienschutzanzüge Form 2 und 3,
  • die Rettung eines verunglückten CSA-Trägers,
  • die Stufen der Dekontamination
  • sowie die praktische Ausbildung am Dekontaminationsplatz geschult.

 

Teil der Ausbildung waren zudem zwei Einsatzübungen, bei denen die Teilnehmer das Erlernte in die Praxis umsetzten.

 

Bei der ersten Übung, einer Leckage an einer Industrieanlage mit verletzen Personen, mussten mehrere Öffnungen an einem unter Druck stehenden Rohrleitungssystem mit Mitteln des Abrollbehälters Gefahrgut abgedichtet und die Personen gerettet werden.

Bei der zweiten Übung handelte es sich um einen verunfallten LKW, beladen mit austretendem Gefahrgut. Es musste festgestellt werden, welches Medium der LKW geladen hatte. Außerdem waren verletzte Personen aus dem Gefahrenbereich zu retten und das Leck am Tank des LKW abzudichten.

Bei beiden Einsatzübungen wurde auch die Rettung eines verunfallten CSA-Trägers geübt.

 

Die sogenannte Dekongruppe der Feuerwehr Bad Abbach übernahm bei beiden Übungen die Dekontamination der eingesetzten Trupps.

 

Die Ausbilder Michael Schmitz, Manuel Weiß, Manuel Dillinger, Jonas Wagner und Johannes Hermann unterstützten Kreisbrandmeister Mathias Prasch bei der Durchführung des Lehrgangs.

 

Während der praktischen Ausbildung erfolgte zeitgleich die Lernzielkontrolle durch Beurteilung der Übungsergebnisse. Alle Teilnehmer haben den Lehrgang erfolgreich abgeschlossen und ihr Lehrgangszeugnis aus den Händen des Lehrgangsleiters und ihrer Ausbilder entgegengenommen.

 

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann übergibt 64 Fahrzeuge des Katastrophenschutzes an Einsatzorganisationen - Freistaat finanziert mit 6,4 Millionen den Löwenanteil - Sehr gute Ausstattung für bestmögliche Sicherheit.

Bayerns Innenminister Joachim Herrmann hat heute gemeinsam mit dem Präsidenten des Bundesamtes für Bevölkerungsschutz und Katastrophenhilfe (BBK), Ralph Tiesler, 64 Fahrzeuge des Katastrophenschutzes an Einsatzkräfte der freiwilligen Hilfsorganisationen, der Feuerwehren und des Technischen Hilfswerks (THW) übergeben. "Allein 53 Fahrzeuge mit einem Volumen von mehr als 6,4 Millionen Euro und somit den Löwenanteil finanziert der Freistaat Bayern", erklärte Herrmann in Erlangen. "Unsere Einsatzkräfte müssen für ihre aufopferungsvolle Tätigkeit auch mit dem nötigen Rüstzeug ausgestattet sein. Nur so können sie sich auch bestmöglich um unser aller Sicherheit kümmern." Der Minister versicherte: "Wir werden auch weiterhin kräftig investieren, allein im laufenden Jahr stehen 21 Millionen Euro für den Katastrophenschutz zur Verfügung."  +++

Herrmann dankte ausdrücklich dem Bund, der im Rahmen seiner Zuständigkeit und Mitverantwortung für den Bevölkerungsschutz auch Fahrzeuge für die bayerischen Einsatzorganisationen finanziert und bereitstellt. "Es ist gut und richtig, dass sich der Bund zu der gemeinsamen Verantwortung für den Bevölkerungsschutz bekennt."

Künftig müsse dies jedoch noch intensiver erfolgen, appellierte Herrmann: "Ich erwarte, dass den politischen Ankündigungen auch Taten folgen." Völlig unverständlich sei, dass der Bund in Anbetracht der Herausforderungen und Erfahrungen aus den Katastrophen der letzten beiden Jahre, den Rotstift beim Bevölkerungsschutz ansetzen wolle. Die im Haushaltsentwurf des Bundes 2023 vorgesehenen Kürzungen beim BBK und THW seien absolut indiskutabel. "Ich setze mich daher nachdrücklich dafür ein, dass diese Pläne in den laufenden Haushaltsberatungen noch geändert werden", betonte Herrmann.

Almanya Türkleri için sosyo kültürel alanlarda yaptığı çalışmalar ile bilinen KONAD Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi Başkanı Sait Özcan, “Atatürk ve yakın silah arkadaşları bir imparatorluğun küllerinden modern bir devletin doğmasını sağlamışlardır. Tarihi birlikte yazanlar, ülkeyi birlikte yüceltme mirasını bize bırakmışlardır. Bu bağlamda Türkiye’de yaşayan herkes, kalkınma hamlelerine samimi olarak destek verip ve uluslararası gelişmeleri yakından takip etmelidir” dedi.

 

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te ırkçılar tarafından kundaklanan evlerinde çıkan yangında ailesinin 5 ferdini yitiren Mevlüde Genç, 80 yaşında vefat etti.

Kamil Genç, sabaha karşı yaptığı açıklamada, annesinin fenalaşarak acil servise kaldırıldığını belirtti, ardından da vefat haberini duyurdu.

Salı günü Solingen'de düzenlenecek cenaze töreninin ardından Mevlüde Genç'in naaşının defnedilmek üzere memleketi Amasya'ya gönderileceği öğrenildi.

 

Cumhuriyetin 99. yılı Avrupalı Türkler arasında coşku ile kutlanırken IKG- Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik yaptığı açıklamada, “Cumhuriyet, Türklerin öz vatanına göz dikenlerin ülkeden kovulup, modern Türkiye Cumhuriyeti‘nin dünyaya kabul ettirildiği gündür” dedi.

 

Dr. Çelik açıklamasında, “Atatürk’ün yaşadığı dönem  dikatörlükler dönemidir. Hitler, Mussolini, Franko ve Stalin başta olmak üzere irili ufaklı çok sayıda diktatör bozuntusunun onca ısrar ve imalı tehditlerine aldırmadan Türk Devleti’ni cumhuriyet rejimi ile taçlandırıp, en modern yönetim şekli olan cumhuriyet idaresini hediye etmiştir.” şeklinde konuştu.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da 8'i Türk 10 kişiyi katleden Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütüne ilişkin "gizli" ibaresi bulunan ve 30 yıl açıklanmaması öngörülen, "NSU dosyaları" olarak adlandırılan raporun internet sitesinde yayımlandığı iddia edildi.
 

"Bilgi özgürlüğü portalı FragDenStaat" ile Alman İkinci Televizyon Kanalı ZDF’de yayımlanan "ZDF Magazine Royale" programı tarafından kamuoyuyla paylaşılan söz konusu rapora, internet üzerinden "nsuakten.gratis" sayfasından ulaşılıyor.

Ekleriyle 173 sayfadan oluşan rapor, "Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı'nda (LfV) 2012'deki dosyaların incelenmesine ilişkin sonuç raporu" başlığını ve 20 Kasım 2014 tarihini taşıyor.

Söz konusu internet sayfasında "Halkın, bir asırdan fazla bir süre gizli kalması gereken belgelerde tam olarak ne yazdığını bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz." ifadesi kullanılarak, kendilerine bilgi veren kaynakları korumak için raporun yeniden yazıldığı, böylelikle "dijital ve analog iz taşımayan yeni bir belgenin oluşturulduğu" kaydedildi.

 

Oluşturulan belgenin orijinal belgenin içeriğiyle aynı olduğu aktarılan sayfada, hukuki sebeplerden dolayı da bazı kişilere ilişkin bilgilerin karartıldığı ifade edildi.

LfV tarafından hazırlanan ve aşırı sağla ilgili dosya ve belgelerde NSU bağlantısının bulunup bulunmadığının incelendiği rapor, kamuoyunda tartışmalara sebep olmuştu.

"NSU dosyaları" olarak adlandırılan rapor için güvenlik kurumlarının çalışma yönetimlerinin korunması gerekçe gösterilerek 120 yıl gizlilik kararı alınmış, daha sonra bu süre 30 yıla düşürülmüştü.

 

- NSU'nun geçmişi

Almanya'da 2000-2007'de 8'i Türk 10 kişiyi öldüren, en az iki bombalı saldırı düzenleyen ve 15 banka soygunu gerçekleştiren NSU terör örgütü üyelerinin varlığı ve cinayetlerdeki rolü, 4 Kasım 2011'de tesadüf sonucu ortaya çıkmıştı.

Neonazi terör örgütünün, uzun yıllar boyunca Alman güvenlik birimlerince tespit edilememiş olması, NSU üyelerinin geçmişte bazı istihbarat muhbirleriyle ilişki kurduklarının ortaya çıkması, Almanya’da büyük tartışmalara yol açmıştı.

Almanya iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatında aşırı sağcı gruplara ve kullanılan muhbirlere ilişkin bazı belgelerin 4 Kasım 2011'den birkaç gün sonra imha edilmesi de büyük kuşku yaratmıştı.

NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulunmuş, intihar ettikleri öne sürülmüştü.

 

- Yargı süreci

Münih Yüksek Eyalet Mahkemesinde 2013’te başlayan NSU terör örgütü davasında karar 11 Temmuz 2018’de açıklanmış, baş sanık Beate Zschaepe ömür boyu hapse çarptırılmış, örgüte yardım ve yataklık yapan 4 sanık da 2,5 ile 10 yıl arasında hapis cezası almıştı.

NSU terör örgütünü ve karanlık bağlantılarını aydınlatmak için Federal Meclis'te ve birçok eyalet meclisinde araştırma komisyonları kurulmuş ancak var olan kuşkular burada yapılan araştırmalarla da giderilmemişti.

BERLİN (AA) - Eski Almanya Dışişleri Sigmar Gabriel ülkesinden Katar’a yönelik yapılan eleştirilere tepki gösterdi.

Gabriel Almanya'daki siyasetçilerin açıklamalarına Twitter'den, "Meksika'daki Dünya Kupası hakkında ne söyleyeceğimizi merak ediyorum. Bu ülkede her yıl yaklaşık 1.000 kadın öldürülmektedir ve bildirilmeyen vakaların sayısı çok daha fazladır. Bakalım Hıristiyan bir ülkeye karşı Müslüman bir ülkeye karşı olduğumuz kadar sert olabilecek miyiz?" paylaşımında bulunarak tepki gösterdi.

 

Katar'a yönelik Alman kibrinin mide bulandırıcı olduğunu kaydeden Gabriel, "Ne kadar unutkanız? Almanya'da eşcinsellik 1994 yılına kadar cezalandırılmaktaydı. Annemin çalışmak için kocasının iznine ihtiyacı vardı. !Misafir işçilere' berbat davrandık ve onları sefil bir şekilde barındırdık." ifadelerini kullandı.

Gabriel ülkesinin liberal bir ülke olması için uzun yıllar aldığını hatırlatarak, "İlerleme bir gecede değil, adım adım gerçekleşir. Bu Almanya için de geçerliydi, şimdi Katar için de geçerli. BM ve ILO ülkeyi reformlarından dolayı övmektedir. Sadece biz Almanlar bunu her gün aşağılıyoruz." paylaşımına yer verdi.

 

- Ne olmuştu

Almanya İçişleri Bakanı Faeser, Alman ARD kanalına verdiği röportajda, Katar’ın insan hakları sicilini eleştirerek, "Alman hükümeti olarak bizim için bu ev sahipliği (Katar'ın) hakkı çok aldatıcı. Uyulması gereken standartlar var. Turnuvalara ev sahipliği yapma hakkını bu ülkelere vermemek daha iyi olur." demişti.

Katar da İçişleri Bakanı Faeser'in bu açıklamalarının ardından önceki gün Almanya'nın Doha Büyükelçisi Claudius Fischbach'ı Dışişleri Bakanlığına çağırarak, protesto notası vermişti.

20 Kasım-18 Aralık tarihlerinde 32 takımın katılımıyla düzenlenecek 2022 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Katar, Orta Doğu'da dünya kupasının yapıldığı ilk Arap ülkesi olacak.

Rund 40 Teilnehmerinnen und Teilnehmer, die entweder selbst ehrenamtlich tätig sind oder im beruflichen Alltag eng mit ehrenamtliche Engagierten zusammenarbeiten tauschten sich auf der Messe „Smarte Region Würzburg trifft Ehrenamt“ aus. Viele spannende Erkenntnisse darüber, wie die Zukunft des Ehrenamtes durch smarte Lösungen unterstützt werden kann, konnten so gewonnen werden.

 

Nach den wertschätzenden Grußworten der stellvertretenden Landrätin Christine Haupt-Kreutzer folgte die Keynote Speech von Nikolas Sigrist von der Akademie für Ehrenamtlichkeit in Berlin. Im Fokus seines Vortrags stand die Frage, wie Vereine und Initiativen vorgehen sollten, um den für sie passenden Weg bei der Digitalisierung ihrer Abläufe zu finden. Seine Tipps waren unter anderem, sein persönliches „Warum“ für die Digitalisierung zu finden und mit „tiefhängenden Früchten“, also mit unkomplizierten Aufgaben, bei denen man schnell Erfolge erkennen kann, zu beginnen. Der gesamte Vortrag kann unter https://www.wuerzburg.de/smartcity-videos angesehen werden.

 

Darauf stellten die Servicestelle Ehrenamt und die Servicestelle Sport am Landratsamt Würzburg, der Kreisjugendring, die Freiwilligenagentur sowie die Umweltstation als Koordinierungsstelle der Agenda 21 ihre zahlreichen Themen und Angebote – von Vergünstigungen durch die Bayerische Ehrenamtskarte bis hin zu kostenlosen Fortbildungsreihen für Ehrenamtliche – vor. Auch die Smarte Region hat ihre Heldenhelfer präsentiert, nachzulesen unter https://wuerzburg-mitmachen.de/heldenhelfer.

 

Anschließend konnten sich die Teilnehmenden austauschen und vernetzen. Auf die Fragen, an welchen Stellen bürokratische Hürden in der Vereinsarbeit besonders hoch sind, und welche Lösungen es hierfür geben könnte, gab es viele spannende Antworten. So würden sich einige Teilnehmende über einen „redaktionellen Helfer“ freuen, der das Verfassen von Artikeln und Social-Media-Beträgen erleichtert.

 

Darüber hinaus wurde häufig der Wunsch nach verschiedenen Schnittstellen – zwischen den Verwaltungen von Stadt und Landkreis, zwischen Verwaltung und Vereinen sowie zwischen Vereinen untereinander – geäußert.

 

Das Smart City Team freut sich über die zahlreichen Ideen, die während der Messe geäußert wurden. Jetzt gilt es, diese detailliert auszuwerten und den Heldenhelfer Schritt für Schritt zu konkretisieren.

 

Auch die Vernetzung und der persönliche Austausch waren ein großer Baustein der Messe und wurde von den Anwesenden als sehr hilfreiches Instrument wahrgenommen. Foto Benedikt Knüttel

Milli konularda gösterdiği duyarlılık ile bilinen UID- Uluslararası Demokratlar Birliği cumhuriyete sahip çıkacak nesillerin Türk Milleti’nin kendi içinden çıkacağını belirterek, “UID olarak misyonumuz ülkemizi ve milletimizi muasır medeniyet yolculuğunda en içten duygular ile destekleyerek Türk Milleti’nin öz vatanı Türkiye Cumhuriyetinin kutlu yürüyüşüne destek olmaktır” şeklinde konuştu.

 

Milli ve manevi konularda UID olarak Avrupalı Türklere olan desteğinden hiç bir karşılık beklemeden yapılan yolculuğun önemini vurgulayan Genel Başkan Köksal Kuş, “Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası arenada modern bir devlet ve saygın bir millet olarak kabul edilmesinin yanında belirleyeci barış politikaları ile emperyalist, sömürgeci ve bölücü zihniyetlere en önemli engel olarak ortaya çıkmıştır. 100. yılına girdiğimiz cumhuriyetimizin coşkusu daha yüzlerce yıl devam edecek ve onu bu dönemin cumhuriyetçi nesilleri olarak sürekli yükselteceğiz” dedi.