Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Çiloğlu Ailesi olarak başarı ve kaliteyi aynı anda götürebilmek adına uzun yıllardan bu yana devam eden ticari faaliyetleri ile ilgili bilgiler veren Çiloğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Çiloğlu, “Bir esnafın hem ticari, hem de ahlaki değerleri önemlidir. Her şey para kazanmak değil, en güzel milli, insani ve ticari değerlerimizi de korumaktır” dedi.
Bugün güçlü ekip ve başarılı bir aile birlikteliği ile Avrupa’da 20’den fazla ülkeye hizmet veren Çiloğlu Grubu, Türk menşeli ürünlerini sağlam kalite, doğal tazelik, başarılı tedarik zinciri, ticari disiplin ile birleştiren Çiloğlu Grubu, “Türkiye kökenli birçok ürünü Avrupa'nın birçok noktasına pazarlayarak Türkiye'ye ciddi anlamda döviz girdisi sağlıyor.
‘Avrupa’da Yılın Şirketi’ ödülünü kazanan Çiloğlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Çiloğlu, “Avrupalı Türk İşadamları olarak iki kıta ve medeniyet arasında ticari faliyetlerimiz ile bağ kuran yapılarız. Çiloğlu olarak sadece ticari bir firma değil, aynı zamanda kadim bir kültürün de sahibiyiz. Ülkemiz insanının alın teri ile ürettiği ürünleri, kendi insanımızın çalıştığı tesislerde işleyip, en taze şekilde fabrika kalitesi ile tüm dünyaya Türk damak lezzeti olarak ulaştırıyoruz. Kendi değerlerimiz ve kültürümüz olan ürünleri her yerde Türk ürünü olarak sergilerken kalbimizle ülke ve milletimizi de temsil ettiğimizin bilincindeyiz. Bu bize büyük bir gurur vermektedir. Vizyonumuz kısa vadeli hedeflerin çok ötesinde uzun vadeli kalite ve gelecekte Türkiye ürünlerine uluslararası yeni pazarlar açmaktadır. Tecrübe ve birikimlerimiz ile yıllardır bu ticari planlama ile yürümeye devam ediyoruz. Ülkemiz başta olmak üzere bütün Müslümanların İslam alemini kutluyoruz” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Açılışının 7. yılında bölgedeki Türklerin en önemli alışveriş merkezlerinden biri konumuna gelen Berti Süpermakt taze ürünlerin yanında uygun fiyatları ile de gündem olmaya devam ediyor.
Berti Süpermarket’in sahibi Mehmet Ali Zeytunluk, müşteri menuniyetini belirtirken, “Akıllı müşteriler kalite ve fiyatı iyi karşılaştırıyor. Buradan hereketle öncelikle bizim damak tadlarımızı çok iyi keşfedenler Anadolu lezzetlerinin hepsini bizde bulabiliyorlar. Fiyatların uygunluğu ise müşterinin aradığı ikinci önemli konu. Bir çok ürünün fiyatının piyasada en uygun olduğunu bilenler bizde sürekli müşteri olarak kalıyorlar” şeklinde konuştu.
Ürün çeşitleri konusunda açıklamalarına devam eden Zeytunluk, “İnsanlar şu an dayanıklı ve uygun fiyatlı ürünleri tercih ediyorlar. Aynı cadde üzerinde kendilerine sunduğumuz diğer satış merkezleri ile de bizden bir çok çeşitli ihtiyaçlar
nı karşılayabiliyorlar. Kolaylık ve müsteri memnuniyeti ile Berti Alışveriş işyerleri aynı cadde üzerinde hem gönüllere hem de cüzdanlara en uygun alışveriş merkezleri topluluğu konumuna gelmiştir” şeklinde konuştu.
Almanya’nın Göppingen şehrinde İslami, insani, Sosyal ve Kültürel hizmetler yapan Diyanet Türk İslam Birliği (DİTİB) Merkez Camii geçtiğimiz gün Göppingen ve çevresinde kendi işlerinin sahibi olan iş insanlarına iftar yemeği verdi.
Almanya’nın Karlsruhe şehri MÜSİAD Başkanı Kamil Manzak konuşmasında şunları ifade etti;
Vom 5.4. bis 5.5.2024 findet am Würzburger Marktplatz 26 der erste "KULTUR | MARKT" statt. Angeboten werden kostenlose Workshops und Vorträge, die sich an Kulturschaffende richten. Die Themen sind vielfältig und haben das Ziel, Kulturakteur:innen fortzubilden und zu qualifizieren, aber auch denjenigen zu helfen, die grad auf dem Sprung in die Selbstständigkeit sind. Alle Interessierten sind ebenso herzlich willkommen.
An den Wochenenden werden zudem Lesungen, Konzerte und Kinderprogramme veranstaltet, die zu einem geringen Eintrittspreis besucht werden können.
Wöchentlich wechselnde Ausstellungen ergänzen das Gesamtprogramm.
Der „KULTUR | MARKT“ wird vom Dachverband freier Würzburger Kulturträger in Kooperation mit dem Fachbereich Kultur veranstaltet.
Einzelne Veranstaltungen werden zudem gefördert von: Landkreis Würzburg, Initiative Musik und der Beauftragten der Bundesregierung für Kultur und Medien.
Nähere Informationen sowie das ständig aktualisierte Gesamtprogramm sind abrufbar unter:
www.dachverband-wuerzburg.de/kulturmarkt.
İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Kuzey Bavyera Bölge Teşkilatı tarafından Nürnberg Seren Event Saal’da yapılan iftar programına katılan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, “Bizler nasıl Ukrayna’daki sivillerin ölmesine karşı sesimizi yükselttiysek, aynı şekilde dünyanın neresinde olursa olsun, masum sivillerin ölmesine her zaman karşı çıkarız” dedi.
IGMG Kuzey Bavyera Bölge Teşkilatı’nın düzenlediği iftara Nürnberg Başkonsolos Yardımcısı Adnan Zafer Bekçekaral, IGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı İsmail Satır, Din Hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydam, DİTİB Kuzey Bavyera Birliği Başkanı Uğur Cankurt, Kuzey Bavyera eyaletinin değişik kentlerinde faliyet gösteren IGMG şubelerinden, Türk sivil toplum başkanlarından, siyasetten, akademisyenlerden insanlar katıldı. Programda konuşma yapan IGMG Genel Başkanı Kemal Ergün, “Orucun sadece İslam’la ilgili olmadığını, Hazreti Adem’den Hazreti Musa’ya, Hazreti Musa’dan Hazreti İsa’ya tüm dinlerde orucun temel bir ibadet olduğunu Kur’an-ı Kerim bize ifade etmektedir. Oruç sadece pasif ibadet değildir. Oruç eylem isteyen amel isteyen iş isteyen bir ibadettir. Hazreti Muhammed Mustafa Aleyhisselam da orucu şöyle tarif eder: Su içeceğiz suya ihtiyacımız var hayır içmeyeceğiz diyoruz, yemek yiyeceğiz yemeğe ihtiyacımız var nefsimizi muhafaza ediyoruz. Dolayısıyla oruç sadece sudan sadece yemekten uzak olmaya kalkan değil, oruç tüm kötülüklere, zulme, nefislerimizin içinde geçirmiş olduğumuz isyana, haramlara, hukuksuzluğa, insan hakları ihlallerine karşı kalkandır. Savaşlar nedeniyle hastaneler yıkılırken kiliseler bombalanırken camiler yıkılırken sokaklar, pazar yerleri tahrip edilirken, oruç tutan bizlerin, savaştan, zulümden kurtulmak için memleketlerini terk eden aç susuz kalan insani koşullar dışında yaşayan bir lokma ekmek peşinde koşturarak insan dışı muamele gören insanlar oruç tutanların insanım diyenlerin düşünmesi gerekir. Savaşın da bir ahlakı bir kaidesi var. Yaşadığımız bu toplumun çoğu hoşgörülüdür. Hoşgörülü olmasalardı 3 bin caminin olmasına izin vermezlerdi. Burada eğitimin, siyasetin içinde olacağız, komşularımızla iyi iletişim içinde bulunacağız. Ön yargılardan uzak kalarak İslam’ı, İslam düşmanlarından değil bizden öğrenmelerini sağlayacağız.
‘MAZLUMUN YANINDA OLMALIYIZ’
Bizler nasıl Ukrayna’daki sivillerin ölmesine karşı sesimizi yükselttiysek, aynı şekilde dünyanın neresinde olursa olsun, masum sivillerin ölmesine her zaman karşı çıkarız. Filistin’de, insanın en temel hakkı olan su temel gıda maddesi elektrik yaşam malzemesi elinden alınıyor. İbadet mekânları tahrip ediliyor, hastaneler bombalanıyor. Çocuklar kaçırılıyor, bebekler öldürülüyor. Gazze de binlerce bebek öldürüldü. 17 bin bebek anasız babasız kaldı. Bugün insanlar ‘köpek leşi yiyebilir miyiz’ diye soruyorlar. Bu noktada çifte standart asla kabul edilemez. Müslümanlar olarak mazlumun yanında yer almalı, zalime dur demeli ve mazlumun elinden tutmalıyız” dedi.
RAMAZAN AYI BEREKET MERHAMET AYIDIR
Fatih Maraşlı’nın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan iftar programın açılış konuşması yapan IGMG Kuzey Bavyera Bölge Teşkilat Başkanı İsmail Satır şunları söyledi: “Bugün Yemen’de, Suriye’de, Doğu Türkistan’da, Arakan’da olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde insanlığa yakışmayan hak ihlalleri görüyoruz. İnsanlık için utanç verici manzaralar ile karşı karşıya kalıyoruz. Özellikle Gazze’de yaşananlar bizleri derinden üzmüştür. Gazze’deki trajedi artık tüm insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavı hâline gelmiştir. Masum insanların haykırışları dünya genelinde yankılanmış, her taraftan ateşkes çağrıları yapılmasına rağmen bir sonuç alınamamıştır. Huzurun ve barışın diyarı olan, Allah’ın yeryüzünde mübarek kıldığı mekânı kalbinde bulunduran Filistin, maalesef acının ve gözyaşının diyarı hâline gelmiştir. Bir halkın çocukları açlıktan ölüyorsa, artık bir savaş değil, zulüm söz konusudur. Vicdan ve merhamet sahibi hiçbir insan bu duruma seyirci kalamaz.”
NEFRET VE AYIRIMCILIKTAN UZAK DURALIM
Nürnberg Başkonsolos Yardımcısı Adnan Zafer Bekçekaral da, “Bereket ve paylaşım ayı olarak bilinen iç huzurumuzu kuvvetlendiren ramazan ayının, bizleri dayanışma yardımlaşma ve değerlerimizi yeniden fark etme imkânı sunar. Almanya’nın ayrılmaz parçası olan ve her alanda başarılı çalışmalar yapan Türk toplumun inançlarının temel direklerinden biri olan kutsal aydaki vecibelerinin böyle güzel bir atmosfer içinde gerçekleştirmesi takdire şayandır. İslam’ın kamuoyunda tehdit olarak algılanması talihsiz bir gelişmedir. İslam’ın ötekileştirilmesi aracı görülmesi toplumda ayırım duvarı haline getirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunu yerine karşılıklı anlayış, diyalog, kucaklaşma birlikte yaşamak kültürünün ön plana çıkarılmasına özen gösterilmedir. Nefreti, ayrımcılığı, yabancılığı düşmanlığı ve İslam karşıtlığına dışlayan yaklaşım, entegrasyonu da iyileştirici ve teşvik edici bir etki yaratacaktır. Savaşların olmadığı, çocukların ölmediği yaşanılır bir dünya olmasını temenni ederken herkesin Ramazan Bayramı’nı şimdiden kutluyorum” diye konuştu.
Haber ve resimler: İlhan BABA/NÜRNBERG
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Kuzey Bavyera Dini Danışma Kurulu Başkanlığı “Gençlik İftarı” başlığı altında öğrencilere yönelik iftar yemeği verdi.
Fürth şehrinde "Gençlik İftarı" başlığı altında düzenlenen programda, Kuzey Bavyera DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmeddin Saydan, DİTİB Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Muhammed Şahin, Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt, Gençlik Koordinatörü Ali Osman Gürbüz’ün yanı sıra dernek başkanları, cami dernekleri gençlik kolları yönetim kurulu üyeleri ile bine yakın genç ve davetli bir araya geldi.
Program, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt ve eyalet dini danışma kurulu gençlik koordinatörü Ali Osman Gürbüz’ün selamlama konuşmalarıyla başladı.
Kuzey Bavyera DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmeddin Saydan, gençlerle bir araya gelmenin ve sadece gençlere özel bir programda buluşmanın önemine vurgu yaparak, gençlerin DİTİB için ne kadar değerli olduğunu ifade etti. Saydan, ‘genç’ kelimesinin ‘cevher’ kelimesiyle eş anlama geldiğini belirterek, peygamberimizin de gençlere büyük önem verdiğini ve İslam'ın gençlerin omuzlarında yükseldiğine dikkat çekti. Saydan, bu özel buluşmanın, gençlerin kaynaşması ve Ramazan ayının manevi atmosferini birlikte yaşamaları için güzel bir fırsat olduğunu dile getirdi.
DİTİB Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Muhammed Şahin, Ramazan ayının rahmet dolu bir zaman dilimi olduğunu belirterek, bu ayın birlik ve beraberliği pekiştirdiğini ve günahlardan arınarak ömrümüze daha güçlü bir şekilde katkı sağladığını ifade etti.
Şahin, iftarların en güzelinin genç kardeşlerle yapılan iftar olduğunu vurgulayarak, onlarla bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. DİTİB'in 40’ıncı kuruluş yıl dönümünde yürütülen hizmetlere katkı sunan gençlerden gurur duyduklarını ifade eden Şahin, ancak bu gururun bir yükümlülük de beraberinde getirdiğini belirtti. Şahin şöyle devam etti: “Dedelerimizin ve babalarımızın inşa ettikleri camileri yaşatma ve daha ileriye taşıma görevi bizlere düşmüştür. Her bir kardeşim Müslüman birey olarak Almanya’da İslamiyet’i temsil ettiğini unutmamalı ve bu kapsamda yaşamalı ve çalışmalıdır.”
Program içerisinde yapılan dini bilgiler ve genel kültür yarışmasında dereceye giren gençler ödüllendirildi ve hediyeleri takdim edildi.
Okunan akşam ezanıyla birlikte oruçların açıldığı iftar programı yemek duasının ardından musiki dinletisi ile devam etti.
Mit etwa 400.000 Betroffenen in Deutschland und rund sechs Millionen weltweit ist Morbus Parkinson nach der Alzheimer-Krankheit die zweithäufigste Erkrankung des Nervensystems mit einem fortschreitenden Verlust von Nervenzellen. „Die Diagnose Parkinson ist ein Schock für Betroffene und das Umfeld“, so Alexander Pröbstle, Direktor bei der AOK in Würzburg. Doch mittlerweile lässt sich die Erkrankung gut behandeln: Der überwiegende Teil der Betroffenen kann heute dank moderner Medikamente und zusätzlicher Therapien wie Ergotherapie, Krankengymnastik und Entspannungstechniken gut leben und die Beschwerden sehr lange in Schach halten. Dabei gilt: Je früher die Krankheit erkannt wird, desto besser lässt sich die Behandlung planen. „Deshalb ist es wichtig, dass Menschen, die typische Symptome an sich feststellen, zum Arzt oder zur Ärztin gehen“, sagt Alexander Pröbstle.
Ursache oft unklar, Verlauf meist schleichend
Das Anzeichen, das die meisten Menschen mit Parkinson in Verbindung bringen, ist das Zittern einer Hand. Hinzukommen können Steifheit, Langsamkeit, eine monotone leise Stimme, ein ausdrucksloses Gesicht sowie Schwierigkeiten beim Gehen und mit dem Gleichgewicht. „Warum Menschen Parkinson bekommen, ist bis heute in vielen Fällen ungeklärt“, so Alexander Pröbstle. Auch wie die schleichende Krankheit im Einzelfall verläuft, kann sehr unterschiedlich sein. Bei der Krankheit werden Nervenzellen geschädigt, die den Botenstoff Dopamin produzieren. Das Dopamin sorgt unter anderem dafür, dass elektrische Impulse vom Gehirn über die Nerven zu den Muskeln übertragen werden. So werden etwa Bewegungen gesteuert. Die Zerstörung der Zellen beeinträchtigt die Fähigkeit, Bewegungen in Gang zu setzen oder zu koordinieren. Hat der Neurologe oder die Neurologin eindeutig festgestellt, dass es sich um Parkinson handelt, bekommen die Betroffenen Medikamente, die den Dopamin-Mangel im Gehirn wieder ausgleichen sollen.
Vielfältige Unterstützung erforderlich
Betroffene haben meist Angst, mit der Zeit unselbstständig und pflegebedürftig zu werden. „Daher ist es sinnvoll, dass sich Erkrankte und Angehörige auf die Zeit einstellen, in der zunehmend Unterstützung nötig sein wird“, empfiehlt Alexander Pröbstle. Eine gute ärztliche Begleitung ist wichtig. Zudem sollten die Erkrankten soweit wie möglich aktiv sein und bleiben. Auch psychologische Betreuung oder der Austausch mit anderen Betroffene, zum Beispiel in einer Selbsthilfegruppe, helfen dabei, schwierige Situationen im Alltag besser zu meistern und das veränderte Leben durch die Krankheit zu akzeptieren.
Mit Unterstützung der Weltgesundheitsorganisation begründete Parkinson’s Europe 1997 den Parkinsontag. Er geht auf den Geburtstag des englischen Arztes James Parkinson am 11. April 1755 zurück; er beschrieb erstmals 1817 die Symptome der Krankheit.
Weitere Informationen unter: www.gesundheitsinformation.de > Suche: Parkinson und http://www.aok.de/pp/unser-engagement/gesundheitstage/welt-parkinsontag
KÖLN (AA) - Almanya'da emniyet teşkilatları içinde halihazırda görevli olan 400'den fazla polis memuru hakkında aşırı sağ görüşe sahip olduğu şüphesiyle soruşturma yürütüldüğü bildirildi.
Stern ve RTL tarafından 16 eyaletin içişleri bakanlığından elde edilen bilgilerle yapılan araştırma sonucuna göre, eyaletlerde görevli 400 polisin aşırı sağ görüşlü olduğu ya da çeşitli komplo teorileri ürettikleri şüphesiyle soruşturma veya disiplin soruşturması geçirdikleri belirtildi.
Araştırmada Berlin, Mecklenburg-Batı Pomeranya, Bremen ve Thüringen olmak üzere 4 eyaletten güncel rakamlar sağlanamadığı için söz konusu sayının çok daha yüksek olabileceği aktarıldı.
Ülkenin en kalabalık eyaleti olan Kuzey Ren-Vestfalya İçişleri Bakanı Herbert Reul, araştırmacılara yaptığı açıklamada, "Anayasa temelinde hareket etmeyen, bunun yerine aşırılıkçı görüşlerin peşinde koşan polis memurları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından büyük bir tehlikedir." ifadelerini kullandı ve bu tür kişilerin polislik mesleği için başvurmaması gerektiğini vurguladı.
Alman Federal Meclisi federal polis komiseri Uli Grötsch ise muazzam bir tehdit potansiyeli gördüğünü ifade ederek, "Aşırı sağcıların kasıtlı olarak polisi istikrarsızlaştırmaya çalıştığı bir zamanda yaşıyoruz. Tehlike her zamankinden daha büyük. Tüm ülke için ve dolayısıyla bu polis için de geçerli." değerlendirmesinde bulundu.
Baerbock, NATO Dışişleri Bakanları toplantısı için bulunduğu Brüksel'de gazetecilere yaptığı açıklamada, Ukrayna'ya verilen desteğe devam edilmesinin önemini vurgulayarak, "Ukrayna'ya destek devam etmezse, kendini savunmaya devam edemez. O zaman Rusya bu savaşı Avrupa sınırlarına, bizim NATO sınırlarımıza doğru ilerletme tehdidinde bulunur." dedi.
Ukrayna'nın (Avrupa'nın) özgürlüğünü savunmaya devam edememesi durumunda savaşın Berlin'den ve Avrupa Birliği'nin (AB) merkezi Brüksel'den sekiz saat mesafeye gelme tehdidinin ortaya çıkacağına işaret eden Baerbock, "Bu nedenle Ukrayna'ya desteğimizi arttırmamız, özellikle de NATO'nun 75. yıl dönümünde, sadece bir savunma ittifakı değil, özgürlüğümüzü ve barışımızı güvence altına alan bir ittifak olarak mutlak çıkarımıza olacaktır." diye konuştu.
Baerbock, Rusya'nın Avrupa'ya karşı hibrit savaş yürüttüğünü de savunarak, şunları kaydetti:
"Bu durum özellikle Moldova ve Baltık ülkeleri gibi ülkeleri etkiledi. Bu saldırıların geçmişte dezenformasyon ve siber saldırı amacıyla Almanya'ya da yapıldığını görebiliyoruz ve bu nedenle şimdi daha da dikkatli olmalı ve kendimizi çeşitli düzeylerde bu hibrit savaşa karşı korumalıyız. Bu aynı zamanda dezenformasyona ve siber saldırılara karşı korunma anlamına gelir."
Baerbock, NATO'nun sadece güvenlik ve barış için değil, aynı zamanda demokrasi için de en iyi koruyucu kalkan olduğunu sözlerine ekledi.