Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile telefonda görüştü.
Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit tarafından yapılan açıklamaya göre, Scholz ve Zelenskiy’nin telefon görüşmesinde Ukrayna'daki siyasi, askeri ve insani durumla ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.
Görüşmede Scholz’un Rusya’nın saldırganlığı karşısında Ukrayna’ya sarsılmaz dayanışmasını teyit ettiği belirtilen açıklamada, Alman hükümetinin 2022’de Ukrayna’ya 12 milyar avronun üzerinde destek verdiği, 2023’te de desteğin bu yönde devem edeceği aktarıldı.
Açıklamada, Zelenskiy’nin de Rusya’nın kritik altyapıya yönelik son saldırıları hakkında bilgi verdiği ve Alman hükümetinin Ukrayna’ya bir Patriot uçaksavar füze bataryası ve Marder tipi zırhlı muharebe araçları sağlayacağına ilişkin verdiği karardan dolayı teşekkür ettiği belirtildi.
Scholz ve Zelenskiy’nin yapıcı istişareleri sürdürmeyi ve yakın temasta kalmayı kararlaştırdığı kaydedildi.
Der Landkreis Würzburg zeichnet sich vor allem im Ochsenfurter Gau im Süden und der Bergtheimer Mulde im Nord-Osten durch die hohe Qualität seiner Ackerböden aus. Diese sind hervorragend für den Anbau von Getreide, Zuckerrüben und auch Gemüse geeignet und werden daher von den Landwirten intensiv bewirtschaftet.
Im Rahmen des Ersatzgeld-Projekts „Mehr Biodiversität in der Agrarlandschaft“ bot die Untere Naturschutzbehörde in Kooperation mit dem Landschaftspflegeverband Landwirten der Region in den vergangenen Jahren jedoch eine Kompensation an, wenn sie Teile ihrer Flächen aus der Bearbeitung nahmen und stattdessen für den Artenschutz nutzten.
Kombination von Bewirtschaftung und mindestens zwei Schutzmaßnahmen
Das Besondere dabei: Mindestens zwei Maßnahmen sollten hier miteinander kombiniert werden – ein Blühstreifen mit einem Getreidestreifen oder einer brachliegenden Fläche beispielsweise. Mit diesen sogenannten „produktionsintegrierten Maßnahmen“, kurz PIM, sollen Natur, Artenvielfalt und Landschaftsbild dauerhaft aufgewertet werden – aber eben parallel zur landwirtschaftlichen Bewirtschaftung.
Das Projekt ging zunächst über eine Laufzeit von 2015 bis 2019 und wurde im Anschluss daran bis 2021 verlängert. Niels Baumann, Geschäftsführer des Landschaftspflegeverbands Würzburg, präsentierte dem Ausschuss für Umwelt, Klima, Mobilität, Energie und Landwirtschaft in seinem Abschlussbericht Ende 2022 eine durchweg positive Bilanz.
Mehr als 300.000 Euro für den Artenschutz
Als Kompensation für den Verdienstausfall wurde den Landwirten je nach Art der Flächen zwischen 0,025 Euro und 0,24 Euro pro Quadratmeter Artenschutzfläche vergütet. Anfangs nahmen lediglich zwei Landwirtschaftsbetriebe in Bergtheim und Prosselsheim mit gerade einmal vier Hektar Fläche teil. Im Laufe der Jahre erfreute sich das Projekt jedoch wachsender Beliebtheit: Am Ende wurden mehr als 20 Hektar aus der intensiven Bewirtschaftung herausgenommen und mehr als 60 Biodiversitäts-Streifen angelegt. Insgesamt wurden in den sieben Jahren des Förderzeitraums 326.000 Euro an Mitteln dafür eingesetzt.
Artenvielfalt teilweise vervierfacht
Welche Auswirkung das Projekt auf die Biodiversität hat, wurde über den gesamten Projekt-Zeitraum hinweg wissenschaftlich begleitet. Fünf Bachelorarbeiten befassten sich unter anderem mit der Kartierung von Hamstern und der Diversität von Bestäubern.
Die Erkenntnisse daraus geben durchaus Anlass zur Freude. „Wir haben auf diesen Flächen dokumentiert das drei- bis vierfache an Artenvielfalt aufgefunden, als noch während der Zeit der Bewirtschaftung“, so Niels Baumann. Besonders für den gefährdeten Feldhamster böten die Kombinationen aus Blüh- und Getreidestreifen mehr Schutz, aber auch Insekten und in der Folge auch Vögel schätzen die neuen Lebensräume und Nahrungsmittelangebote.
Um den positiven Effekt auf die Artenvielfalt dauerhaft auch nach Ende des Projekts nicht zu verlieren, habe man die Schutzflächen durch die Bank in anderen Förderkulissen untergebracht, fasste Niels Baumann zusammen. Sein Fazit: „Mit diesem Projekt ist eine Blaupause für Naturschutzmaßnahmen in der intensiven Agrarlandschaft entstanden.“
BRÜKSEL (AA) - Düşük maliyetli hava yolu şirketi Ryanair'in Belçika'daki çalışanlarının bu hafta sonu greve gitmesi nedeniyle 100'den fazla sefer iptal edildi.
Yerel basınına göre, İrlanda firması Ryanair'in Belçika'daki kabin ekibini temsil eden sendikanın Noel ve yılbaşı tatilinin bitiş dönemi olan 7-8 Ocak tarihlerinde greve gidecek olması çok sayıda uçuşu aksatacak.
Grev nedeniyle söz konusu tarihlerde Ryanair'in Belçika'nın Charleroi Havalimanı'ndan Avrupa'nın çeşitli noktalarına yapacağı 100'den fazla sefer iptal edilirken, bu iptallerden yaklaşık 20 bin yolcu etkilenecek.
Charleroi Havalimanı da grev nedeniyle uçuşlarda iptal olduğu uyarısında bulundu ve söz konusu tarihlerde uçuşu bulunan yolcuların seferlerinin durumunu kontrol etmelerini istedi.
Ryanair çalışanları, ücretlerinin ve çalışma koşullarını iyileştirmesini talep ediyor.
Şirket çalışanları, 31 Aralık-1 Ocak döneminde de grev yapmış ve çok sayıda sefer iptal edilmişti.
Ryanair ile çalışanları arasında iş koşulları ve ücretler konusunda sıklıkla anlaşmazlık yaşanıyor. Uçuş ekibi özellikle seyahatlerin yoğun olduğu dönemlerde greve gidiyor.
BRÜKSEL (AA) - Avrupa Birliği (AB) yönetimi, Ukrayna'daki savaşta Rusya'nın Ortodoks Noeli dolayısıyla geçici ateşkes ilan ederek toparlanmak için zaman kazanmaya çalıştığını belirtti.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ile telefonda görüştü. Görüşme hakkında Borrell'in ofisinden yapılan açıklamada, savaşta sahadaki son durumun görüşüldüğü kaydedildi.
Rusya'nın son haftalardaki saldırılarının, ilan ettiği tek taraflı ateşkesle çeliştiği aktarılan açıklamada, barışı tesis etmenin tek yolunun Rus askerlerinin Ukrayna'dan çekilmesi olduğu belirtildi.
Açıklamada, "Bu tür somut adımlar olmadığı sürece tek taraflı ateşkes sadece Rusya'nın toparlanmak, askerlerini yeniden toplamak veya hasar görmüş uluslararası itibarını tamir etmek için zaman kazanma çabası olarak görünmektedir." ifadesi yer aldı.
Açıklamaya göre, Borrell ayrıca Kuleba'ya AB olarak Ukrayna'ya siyasi, askeri, ekonomik ve insani desteği sürdürme kararlılığını iletti.
Görüşmede, 23 Ocak'ta yapılacak ve Kuleba'nın videokonferansla katılacağı AB Dışişleri Bakanları Toplantısı ile 3 Şubat'ta düzenlenecek AB-Ukrayna Zirvesinin hazırlıklarının da değerlendirildiği bildirildi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya Savunma Bakanlığına Ukrayna'da 6 Ocak saat 12.00'den itibaren 36 saatliğine ateşkes uygulanması talimatını vermişti.
Kremlin’den yapılan açıklamada, ateşkes kararının, Ortodoksların Noel döneminde dini törenlere katılmalarına olanak sağlamak için alındığı belirtilerek, Ukrayna tarafına da ateşkes ilan etme çağrısında bulunulmuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya’nın ateşkes kararını Ukrayna ordusunun Donbas'taki ilerleyişini engellemeye yönelik bir hamle olarak değerlendirmişti.
BRÜKSEL/STOCKHOLM (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın Türkiye ile imzaladıkları üçlü muhtıraya uyduğunu söyledi.
Stoltenberg, İsveç'te düzenlenen Folk och Försvar Güvenlik Konferansı'na katılarak konuşma yaptı.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik başvurularına değinen Stoltenberg, iki ülkenin Türkiye ile Haziran 2022'de Madrid'deki NATO zirvesinde terörle mücadeleyi artırma ve işbirliğini güçlendirme amacıyla üçlü muhtıra imzaladığını hatırlattı.
Stoltenberg, bu sayede NATO'nun İsveç ve Finlandiya'yı üyeliğe davet kararı aldığını belirterek "Anlaşmaya uyulduğunu görmekten mutluyum." dedi.
İki ülkenin üyelik katılım protokolünün şu ana kadar 30 NATO müttefikinin 28'i tarafından onaylandığını anımsatan Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın yakında ittifaka katılacağına inandığını dile getirdi.
Stoltenberg, NATO'ya başvuru yapmalarından sonra iki ülkeye bazı NATO müttefiklerinin güvenlik garantileri verdiğini, NATO'nun bölgede varlığını artırdığını, İsveç ve Finlandiya'nın artık NATO toplantılarına ve entegre askeri iş birliğine dahil olduğunu kaydetti.
Stoltenberg, "İsveç ve Finlandiya'nın güvenliğinin tehdit edilmesi halinde NATO'nun harekete geçmemesi düşünülemez." diye konuştu.
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Bolsonaro destekçilerinin hükümet binalarına baskınını kuvvetle kınadıklarını belirtti.
Borrell, "AB, Devlet Başkanı Lula'ya ve Brezilya'nın demokratik sistemine tam desteğini yinelemekte, bu saldırıyla hedef alınan demokratik kurumlarla dayanışmasını ifade etmektedir. Brezilya'nın demokrasisi şiddet ve aşırıcılığa üstün gelecektir." ifadesini kullandı.
Bolsonaro'yu sorumlu davranmaya davet eden Borrell, eski devlet başkanından destekçilerini evlerine dönmeye çağırmasını istedi.
Brezilya'da eski Devlet Başkanı Bolsonaro destekçisi yüzlerce kişi, Ulusal Kongre'ye baskın düzenlemişti. Ordudan müdahale talebiyle slogan atan kalabalık, polis bariyerini aşarak Kongre binasına girmişti.
Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann hat dem neuen Sonderbevollmächtigten für Migration im Bundesinnenministerium, dem ehemaligen nordrhein-westfälischen Integrationsminister Joachim Stamp, in einem Glückwunschschreiben zu seiner neuen Funktion gratuliert und seine Zusammenarbeit angeboten. Herrmann schreibt in seinen Brief an Stamp, der sein Amt im neuen Jahr angetreten hat, es sei ihm aus der gemeinsamen Zeit als Integrationsminister der beiden größten deutschen Länder noch gut in Erinnerung, dass auch Stamp eine Balance aus 'Humanität und Ordnung' in der Migrationspolitik für notwendig halte. "Die Akzeptanz der Bevölkerung für die Aufnahme schutzbedürftiger Menschen kann nur dann erreicht und erhalten werden, wenn diejenigen, denen nach unserer Rechtsordnung kein Bleiberecht zusteht, unser Land auch wieder verlassen."
Hier sieht Herrmann derzeit erhebliche Defizite in der Politik der Bundesregierung, die zwar stets die humanitäre Seite betone, aber die versprochene Begrenzung und Steuerung von Zuwanderung sträflich vernachlässige. Umso wichtiger sei es, so Herrmann in seinem Brief weiter, die anstehenden Probleme nun schnell und konzentriert anzugehen und Fortschritte zu erreichen. Herrmann bittet Stamp, ein besonderes Augenmerk auf die Rückführung von schweren Straftätern und Gefährdern auch in schwierige Länder wie Afghanistan oder Syrien zu legen. Schwer nachvollziehbar ist für Herrmann gerade die Haltung der Bundesregierung bei Afghanistan: "Einerseits spricht die Bundesregierung mit dem Taliban-Regime, um gefährdete Afghaninnen oder Afghanen nach Deutschland zu evakuieren. Andererseits unternehme die Bundesregierung nichts, um mit den Taliban ins Gespräch zu kommen, dass Afghanen, die Menschen in Deutschland gefährden, auch nach Afghanistan zurückgebracht werden."
Als Kernproblem für Rückführungen sieht Herrmann die fehlende Kooperationsbereitschaft der Herkunftsländer, woran oft die Abschiebung von Straftätern und Gefährdern scheitere. Herrmann: "Die Rücknahme eigener Staatsangehöriger wird entgegen völkerrechtlichen Verpflichtungen verweigert, Pässe werden nicht ausgestellt, Landegenehmigungen kurzfristig versagt, Rücknahmevereinbarungen unterlaufen, praxisfremde Rahmenbedingungen konstruiert."
Der bayerische Innenminister sieht den neuen Migrationsbeauftragten hier besonders in der Pflicht: "Die Innenministerkonferenz hat das Bundesinnenministerium einstimmig aufgefordert, sich innerhalb der Bundesregierung und auf Ebene der EU erneut und nachdrücklich für eine Verstärkung der bisherigen Ansätze gerade für die Rückkehr in politisch besonders unkooperative Herkunftsländer einzusetzen."
Stamp habe bei diesen Themen die volle Unterstützung Bayerns. Hermann bot dem neuen Sonderbevollmächtigen an, sich im Gedankenaustausch mit Experten der bayerischen Ausländerverwaltung, etwa mit dem Präsidenten des Bayerischen Landesamts für Asyl und Rückführungen, einen aktuellen und unmittelbaren Eindruck über praktische Fragen und Schwierigkeiten im Rückkehrbereich zu verschaffen.
İspanya'da yürürlüğe giren ve Resmi Gazete'de yayımlanan uygulamaya göre, Çin'den İspanya'ya uçuşlarda yolcuların, hem Çin'den ayrılırken havayolu şirketi temsilcilerine hem de İspanya'ya varışta havaalanındaki sağlık görevlerine Kovid-19 aşılarının tam olduğunu belirten sertifikayı göstermeleri gerekiyor.
Çin'den gelen yolculara ayrıca İspanya'ya girişte hızlı Kovid-19 testi ve ateş kontrolü yapılacak.
İspanya, Kovid-19 sertifikasını göstermeyi reddedenlerin ülkeye girişlerine izin verilmeyeceğini, ancak AB ülkeleri, Schengen ülkeleri ile Vatikan, Andorra, San Marino veya Monaco vatandaşları ile uçak mürettebatı ve 12 yaş altı çocukların bundan muaf tutulacağını bildirdi.
Çin'den gelen yolcular için uygulanacak Kovid-19 önlemlerinin 15 Şubat'a kadar yürürlükte kalması öngörülüyor.
Çin'in geçen ayın başında Kovid-19 tedbirlerini gevşetmesinin ardından ülkedeki artan vakalar ve kitlesel yayılmadan endişe duyan çok sayıda ülke, Çin'den gelecek yolculara yönelik tedbirler alacağını bildirmişti.
İspanya dışında İtalya, Fransa gibi AB ülkelerinin yanı sıra ABD, Hindistan, Japonya, Malezya, İngiltere, Avustralya ve Kanada gibi birçok ülke, Çin ve bölgelerinden seyahat eden yolculara test uygulanması ve sağlık durumlarının izlenmesine yönelik önlemler duyurmuştu.
MADRİD (AA) - İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Portekiz hükümeti, Brezilya'da eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro destekçilerinden aşırı sağcı yüzlerce kişinin Ulusal Kongre'ye baskın düzenlemesini kınayarak, Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva'ya destek verdi.
Sanchez, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Tüm desteğim, Brezilya halkı tarafından demokratik ve özgür bir şekilde seçilen kurumlara ve başkan Lula'ya." ifadesini kullandı.
Brezilya'da Ulusal Kongre'ye düzenlenen baskını "şiddetle kınadıklarını" vurgulayan Sanchez, "en kısa zamanda demokratik normalliğe dönme çağrısı yaptıklarını" belirtti.
Portekiz'deki sol hükümetten yapılan yazılı açıklamada da "Brasilia'da bugün meydana gelen, demokrasi karşıtı, kamu düzenini bozan ve şiddet içeren eylemlerin kınandığı" kaydedildi.
Brezilya'da Devlet Başkanı Lula da Silva ile dayanışma içinde olunduğu vurgulanan açıklamada, "ülkede kamu düzenini ve yasallığı yeniden tesis etmek için Brezilyalı yetkililere destek verildiği" ifade edildi.
Brezilya'nın başkenti Brasilia'da gösteri düzenleyen Bolsonaro yanlısı aşırı sağcı yüzlerce kişi, daha sonra Kongre binasına doğru yürüdü.
Polis barikatını aşan ve çevreye zarar vererek içeri giren göstericilerin eylemi devam ediyor.
Bölgeden gelen haberlerde göstericilerin aynı zamanda Başkanlık Sarayı ve Yüksek Mahkeme binalarına da baskın düzenledikleri, devam eden olaylarda polisin göz yaşartıcı gaz ile müdahale ettiği belirtiliyor.
Bolsonaro destekçileri orduya müdahale çağrısında bulunuyor.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, olayların olduğu sırada resmi ziyaret için gittiği Sao Paulo'da bulunuyordu.
Güney Amerika'nın en büyük ülkesi olan ve nüfusu 212 milyonu aşan Brezilya'da, 30 Ekim 2022'de düzenlenen ikinci tur devlet başkanlığı seçiminde ülkeyi iki dönem yöneten sol görüşlü eski Devlet Başkanı Lula yüzde 50,9, aşırı sağcı Bolsonaro ise yüzde 49,1 oy almıştı.
Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Bolsonaro destekçileri önce ülkede günlerce süren otoyol kapatma eylemleri yapmış, ardından da ordu karargahları önünde düzenledikleri gösterilerde silahlı kuvvetleri Lula'nın devlet başkanlığı görevini devralmasına karşı müdahaleye çağırmıştı.
Ülkede cumhuriyetin ilanının 123. yıl dönümü olan 15 Kasım'da Bolsonaro yanlıları, başkent Brasilia, Sao Paulo, Rio de Janeiro, Recife ve Belen şehirlerinde orduyu Lula'ya karşı müdahaleye çağıran gösteriler için askeri karargahların yakınında gösteriler düzenlemişti.
Brezilya'da devlet başkanlığı seçiminin ikinci turunu kazanan eski Devlet Başkanı Lula da Silva, 1 Ocak 2023'te parlamentoda yemin etmişti.
Avrupa’da faaliyet gösteren Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), Brüksel’de AB binalarının ortasında kalan Schuman Meydanı’nda Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlalleri ve yeni “sansür yasası”na dikkat çekti. “Gazetecilik Suç Değildir” sloganıyla düzenlenen etkinlikte 27 yıl önce gözaltında katledilen Metin Göktepe ile terör kurbanı gazeteciler anıldı.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü öncesinde, Avrupa Birliği komisyon binasının hemen yanında gerçekleşen mitinge, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Genel Sekreteri Ricardo Gutierres de katıldı.
300 bin gazeteci adına konuştuğunu kaydeden Gutierres, meslektaşları üzerindeki baskıların kabul edilemez olduğunu söyledi.
ATGB Başkanı Recai Aksu da yaptığı konuşmada sendikalar ve uluslararası kurumların hazırladıkları raporlardaki somut verilerin Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıyı gözler önüne serdiğini belirterek “Bunun yanı sıra iktidar, ‘kendinden olmayan’ bütün medya kuruluşlarını da RTÜK eliyle ekonomik olarak sıkıştırıyor. Akla hayale gelmeyen gerekçelerle, Tele 1, Halk TV, KRT, Fox gibi muhalif medya kuruluşlarına para cezaları yağdırıyor. Deutsche Welle’nin bağımsız yayınlarına saçma sapan gerekçelerle erişim engeli getirildi” diye konuştu.
Bildiriler beş dilde
Protestoda Türkçe’nin yanında İngilizce, Almanca, Fransızca ve Flamanca bildiriler okundu. Bildirilerde Türkiye’de özgür basına yönelik baskıların giderek arttığına vurgu yapılarak, medyanın büyük ölçüde iktidarın etkisinde bulunduğu kaydedildi. İktidara yönelik eleştirel yayın yapan basın kuruluşları ile gazetecilerin büyük baskılara maruz kaldığı belirtilen bildirilerde, çok sayıda medya kuruluşunun ağır para cezalarına çarptırılarak işlevsiz hale getirilmeye çalışıldığı, bağımsız gazetecilerin ise tutuklanarak cezaevlerine konulduğu belirtildi.
ATGB: Gazetecilik suç değildir
Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı Recai Aksu yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“2002 yılından beri Avrupa çapında faaliyet gösteren ATGB olarak tüm dünyaya “Gazetecilik suç değildir” diye haykırıyor, Türkiye’deki gazetecilerin yalnız olmadığını herkesin bilmesini istiyoruz. Türkiye’de medyanın hükümet kontrolüne girdiği, bağımsız ve özgür gazetecilerin yeni sansür yasasıyla susturulduğu bir ortamda bizler sessiz kalamaz, susamazdık.
AKP, iktidardaki 20 yılını devirdi. Bu 20 yılda kurumlar tahrip edildi, laikliğe dönük saldırılar arttı, ekonomi iflas etti, medya kuşatıldı. İktidarın keyfi uygulamaları ve Sansür Yasası ile biz gazeteciler ise baskının en ağırını yaşamamıza rağmen, gerçeği yazmaktan vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz.
İktidar her fırsatta Türkiye’de özgürlüklerin arttığını iddia etse de, aslında yaşanan durum bunun tam tersi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 2021-2022 raporuna göre; “Basın, Yayın ve Gazetecilik” işkolunda kayıtlı çalışanların 23.907’si gazetecilik faaliyeti yürütüyor.
TÜİK verilerine göre 2021 yılında genel işsizlik oranı yüzde 12 iken gazetecilik mezunları içinde işsizlik oranı %18,3. Resmi basın kartı sahibi gazeteci sayısı geçen yıla göre artış gösterse de kayıtlı gazetecilerin sadece yüzde 68,72’si karta sahip. Sigortasız ya da serbest çalışan gazetecilerle birlikte bu oran daha da düşüyor. Editoryal bağımsızlığın önündeki engeller kadar gazetecilerin ekonomik ve sosyal hakları da alarm veriyor.
26 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde. Pandemi tedbirleri esnetilse de cezaevindeki gazetecilerin hakları tedbirler gerekçe gösterilerek cezaevi yönetimlerince ihlâl ediliyor.
Gazetecilerin nakil talepleri reddediliyor, denetimli serbestlik hakkı keyfi kurul kararlarıyla engelleniyor. Gazeteciler aileleri ile iletişim kuramıyor, sosyalleşemiyor, dışarıdan haber alamıyor, sağlık hizmetlerine erişemiyor, kötü hijyen koşullarında cezaevinde tutuluyor.
Gazeteciler en çok ‘silahlı örgüt üyeliği’ ile ‘terör örgütü propagandası yapmak’la suçlanıyor.”
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 2022’de hapse atılan gazeteci sayısının yeni bir rekor kırdığını bildirdi. Bu yıl gazetecileri en fazla hapse atan ilk beş ülke İran, Çin, Myanmar, Türkiye ve Belarus olarak sıralandı.
CPJ’e göre 1 Aralık 2022 itibariyle 363 gazeteci hapse atıldı. Bu rakam geçen yılın rekorunun yüzde 20 üzerinde. Rapora göre Türkiye’de hapse atılan gazetecilerin sayısı 2021’de 18’ken 2022’de bu sayı 40’a çıktı. Yılın ilk yarısında 25 Kürt gazeteci tutuklandı. Gazetecilerin avukatı CPJ’e yaptığı açıklamada sanıkların hepsinin hükümetin PKK ile bağlantılı kişileri susturma çabaları kapsamında terör şüphesiyle hapse atıldıklarını bildirdi.
Raporda “Bu yıl 2016’daki darbe girişiminin ardından olduğundan daha az gazeteci hapse atılmış olsa da Türkiye’de bağımsız medya, hükümet kapatmaları, devralmalar ve çok sayıda gazetecinin sürgüne veya meslekten atılmaya zorlanması nedeniyle büyük ölçüde zarar gördü” denildi.
Sendikaların ve uluslararası kurumların hazırladığı raporlar, somut veriler Türkiye’de gazeteciler üzerindeki baskıyı gözler önüne seriyor.
Bunun yanı sıra iktidar, “kendinden olmayan” bütün medya kuruluşlarını da RTÜK eliyle ekonomik olarak sıkıştırıyor. Akla hayale gelmeyen gerekçelerle, Tele 1, Halk Tv, KRT, Fox gibi muhalif medya kuruluşlarına para cezaları yağdırıyor.
RTÜK tarafından verilen cezaları sosyal medya hesabından duyuran RTÜK Üyesi İlhan Taşçı, ‘terörün mimikle övüldüğü’ iddiasıyla Halk TV’de yayınlanan ‘Medya Mahallesi’ programına 3 kez durdurulma kararı verildiğini belirtti.
Taşçı, “Aynı programın farklı tarihlerdeki 2 ayrı yayınına da %3 para cezası vererek, RTÜK kendi rekorunu kırdı!” dedi.
Taşçı, TELE1’e ise Prof. Dr. Emre Kongar ile TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını “halkın iradesine darbe” olarak nitelemeleri nedeniyle TELE 1’e de yüzde 3 idari para cezası verildiğini duyurdu.
Taşçı, FOX TV’de İlker Karagöz’ün konuk ettiği TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’in AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Bir tek gün pazara gitse şu cümleyi kurmaya utanır” sözleri nedeniyle ise FOX TV’ye yüzde 3 idari para cezası verdiğini belirtti.
Taşçı şunları kaydetti: “RTÜK, Halk TV’de yayınlanan Medya Mahallesi’ne 3 ayrı ceza verdi. Yayında “terör mimikle övüldüğü” savıyla programın 3 kez durdurulmasına, %3 de para cezasına karar verildi. Aynı programın farklı tarihlerdeki 2 ayrı yayınına da %3 para cezası vererek, RTÜK kendi rekorunu kırdı!
Prof. Dr. Emre Kongar ile Merdan Yanardağ’ın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını “halkın iradesine darbe” olarak nitelemeleri nedeniyle TELE 1’e %3 idari para cezası verildi. TELE 1’e Açıkça programı nedeniyle de ayrıca % 3 para cezası kararı çıktı.
İlker Karagöz ile Çalar Saat programında, TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomiye dönük sözlerine ilişkin “bir tek gün pazara gitse şu cümleyi kurmaya utanır” sözleri nedeniyle Fox TV’ye %3 idari para cezasına oy çokluğuyla karar verildi.”
Biz Avrupa Türk Gazeteciler Birliği olarak, Türkiye’deki meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu ve onlarla sonuna kadar dayanışacağımızı bildirir, gazeteciliğin suç olmadığını ısrarla vurgularız.
İktidarın Sansür Yasası’nın bizi durduramayacağını, mesleğimizi onurumuzla yapmaya devam edeceğimizin bir kez daha altını çizer ve Avrupa Parlamentosu’nu da halkın haber alma özgürlüğüne savaş açan AKP’ye karşı tavır almaya çağırırız.
Gazetecilik suç değildir!
Özgür basın susturulamaz!
Türkiye’de sansüre son, gazetecilere özgürlük!
Türkiye’deki gazeteciler yalnız değildir”
ATGB`nin Belçika’nın başkenti Brüksel`de düzenlediği etkinlikte sanatçılar Kenan Erer ve Tanar Çatalpınar müzik dinletisi sundu. Basın özgürlüğüne dikkat çeken çeşitli pankartlar taşınırken, ATGB üyesi karikatür sanatçıları Erdoğan Karayel, Hayati Boyacıoğlu ve İsmail Doğan da kendi çizdikleri basın özgürlüğü temalı karikatürlerle gösteriye destek verdi.