Sivil Toplum Örgütlerinin ana gayesi, toplumsal sorunlara odaklanmak, sorunların çözümü için öneriler sunmak, topluma, politika yapıcılara öncülük etmek, ışık olmaktır. Bugün birçok STK’nın tabelalarındaki isimleri kullanmak, kendilerine protokolde bir yer edinmekten öteye geçemezken Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği (BULTÜRK), bünyesinde faaliyet gösteren Bulgaristan Stratejik Araştırmalar Merkezi (BGSAM) ilklere imza atmaya devam ediyor.
Tarihi gerçekleri ortaya çıkarmak, toplumun kendi kahramanlarını yaratmak amacıyla çektikleri KIRCAALİ EFSANESİ BELGESELİ” ile kamuoyunun gündemine oturan BULTÜRK ve BGSAM yine ilke imza atarak Topkapı Üniversitesi ile iş birliği içinde düzenlenen Çalıştaya Mavi Vatan ve Global Araştırtmalar Deniz Derneği de destek verdi. Topkapı Üniversitesinin Prof. Muammer Aksoy Cad. No: 10 Kazlıçeşme/Zeytinburnu-İSTANBUL adresindeki Ana Kampüs binası konferans salonunda gerçekleştirildi. Çalıştaya farklı üniversitelerden çok sayıda bilim insanı ve Türk Dünyası Sivil Toplum Örgütlerinin Temsilcileri katıldı. Çalıştayda özellikle Doç. Dr. Cihat YAYCI’nın katkıları takdire şayandı.
TÜRKİYE YÜZYILINDA ve TÜRK DÜNYASINDA EĞİTİMDE DÖNÜŞÜM ÇALIŞTAYI
SONUÇ BİLDİRGESİ
Çalıştayda ele alınan konular, oturumlar dikkate alınarak, analiz edilmiş, konu başlıkları altında paylaşılan yüz yüze ve online sunum, konuşmalar tekrar göz geçirilmiş. Konu başlıklarına göre elde edilen sonuçlar, öneriler sonuç bildirgesine dönüştürülmüştür. Çalıştayda sunulan tüm metinler ile katkı sunanların katkıları kitaplaştırılarak kalıcı hale getirilecektir.
1-)Eğitimde Paradigma ve Felsefe
Yetiştirmek istediğimiz insan profilini ortaya koymadan ve Türkiye’nin eğitimde ihtiyacı olan paradigmayı belirlemeden ruhu, istikameti, gaye ve felsefesi olan bir evrensel pedagoji yaratmamız güçtür. O nedenle öncelikle yetiştirmek istediğimiz insan profilini ortaya koyan kendi insan gelişimi tahayyüllerine uygun bir paradigma ortaya konulmalıdır.
Eğitimde başarılı görülen her değişim, dönüşüm ve reform, sağlam felsefi yaklaşımlarla desteklendiğinden Türkiye eğitim sisteminde gerçekleştirilecek her türlü değişim, dönüşüm ve reform çabalarının
Bilginin teorik, pratik, ideolojik ve inançsal biçimlerde parçalandığı pozitivist bir bakış açısı, gelecek için umut vermediğinden, insanı model alan, insana öykünen eğitim sistemimizde bireyi beşerilikten insanlığa tekâmül ettiren ruh, eğitim felsefesine, ayrıştırıcı tüm özelliklerinden arındırılmış insana bir bütün olarak eğilebilen sistem kurulmalıdır.
Bilgiyi yalnızca uygulanabilirliği ve işe yaradığı ölçüde doğru kabul eden pragmatizm, yeniden düşünülmeli ve varlık-bilgi dengesi yeniden yapılandırmalıdır.
Ayıran, dışlayan ve indirgeyen bir anlayış yerine ayırt eden ve birleştiren bir felsefeye uygun bütünsel bir insan tasavvurunun beyin fonksiyonları, hedeflenen eğitim için dikkate alınmalıdır.
İnsan doğasını, savunduğumuz, şekilde çift kanatlı ele alabilmek temelde bir medeniyet ve zihniyet konusudur. Zihniyet meselesi çözülmeden insan ve toplum meselesi çözülemez. Hakikati parçalama çabasına girişmeyen, insanın evren içindeki muazzez yerini putlaştırmayan çift kanatlı (yerel değerleri özümsemiş, evrensel değerleri benimsemiş olmak) bir varlık ve bilgi anlayışı benimsenmelidir.
Yaşadığımız çağın meydan okumalarına karşı gerekli tüm hazırlıklarımızda, eğitim meselesinin ideolojik olmaktan çıkartılmalı ve pedagojik zemine oturtulmalıdır.
Okullardaki eğitim ve öğretim etkinliklerinin, bireylerin çevre ile sürekli ve etkin bir biçimde ilişki kurarak, sorunları değişik açılardan görüp çözümleyebilecek beceri ve alışkanlıkları onlara kazandırabilecek bir eğitim felsefesi bağlamında işlevini yerine getirmesi sağlanmalıdır.
Tek tip insan yetiştirmek üzere kurulan, ezberciliğin merkezde olduğu geleneksel eğitimden çıkarak; her bireyin kendi kendisini geliştirebileceği, birbirinden öğrenmenin sağlandığı, öğretmen ve eğitimcilerin yol gösterici oldukları eğitim modellerine geçilmelidir.
2-)Eğitimde Müfredat Sorunları
Eğitimde ihtiyaç duyulan dönüşümün gerçekleştirilebilmesi için okullarımızda esnek müfredat ve program anlayışına geçilmelidir.
Emrullah Efendi’nin “tuğba ağacı meteforu”nda dile getirdiği gibi eğitimde düzeltmeye yukarıdan başlanmalı, yani işe müfredattan değil yukarıdan, öğretmen yetiştirmeden başlanmalıdır.
Milli ve kültürel değerlerimizi önceleyen öğrencilere milli şuur kazandıracak içerikte müfredat hazırlanmalıdır.
Müfredatta; Türklüğü, Türk Dünyasını tanıtıcı, ortak değerlerimizi, tarihimizi, dil ve milliyet bağlarımızı doğru bir şekilde anlatan, Türk Dünyası ile bütünleşme şuuru kazandıracak içerik ve kazanımlara yer verilmelidir.
Kaynağını Türk ulusunun zengin kültüründen, uygarlığından ve büyük önder Atatürk’ ün düşünce sisteminden almış olan ulusal eğitimimizin temel ilkeleri, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında saptanmış, gücünü ilerici ve Atatürkçü düşünce sisteminden alarak Türk ulusuna daha iyi, daha çağdaş bir gelecek hazırlama amacına dönük olarak etkisini sürdürecektir.
Ezberci eğitim, ezbere dayalı modellerin artık geçerliliğinin kalmadığını, karşısındaki öğrenciyi bir papağan gibi eğiticiyi tekrarlayan ya da aynen modelleyen kişiler olmadığını kabul etmek, değişimlere duyarlı, bireyin gereksinimlerini karşılayabilecek esnek yaklaşımların benimsenmesidir.
Tek tip insan ve tek tip müfredat uygulamalarından öte, alternatif eğitim modelleri ve müfredatlara yer verilmelidir.
Üniversitelerle işbirliği artırılmalı ve sahanın sorunlarına daha bilimsel ve akademik çerçevede çözümler üretilmelidir.
Gençlerimizi hedeflerine ulaştıracak, mesleklerini severek yapacak, ilgi ve yeteneği ile uyumlu kılacak bir eğitim modelinin inşası üzerinde çalışılmalıdır.
3-)21.Yüzyıl Eğitim-Öğretim Ortamları
Okulun temel görevi; kimliğinin ve değerlerinin bilincinde, eksik yönlerini fark ederek bu eksikleri gidermeye çalışan ve gönüllere giren bireyler yetiştirmek, çocuklarımıza bu “temel değerleri” kazandırmak olmalıdır.
Öğretmenin ve öğrencinin; öğrenme sürecinin merkezinde birlikte yer aldıkları ve birlikte öğrenme yolculuğuna çıktıkları bir okul kurulmalıdır.
Fabrika modeli okullardan vazgeçilerek analitik düşünen, problem çözme becerisine sahip tüm paydaşların becerilerini geliştirecek ve onlara temel değerleri kazandıracak sosyal öğrenme ortamları olarak yeniden kurgulanmalıdır.
Girdilerin, ortamların, süreçlerin ve sonuçların değerlendirilmesini içeren kaliteli öğrenmenin değerlendirilmesine yönelik sistemler ve uygulamalar kurulması veya geliştirilmesi için projelendirmelerin yapılması, eyleme geçilmelidir.
Tek tip okul yapıları, tek tip sınalar, laboratuvarlar, yüksek bahçe duvarlarıyla çevrelenmiş okullar bugün için öğrencilerin ilgisini çekmekten ve verimli bir öğrenme ortamı sağlamaktan uzak olduğundan eğitim artık okula sığmamaya başlamıştır. Bu nedenle okullar; bilgi aktarılan yerler olmaktan daha çok kişilik gelişimi, yetenek gelişimi, hobi gelişimi, sosyalleşme, yaşam becerileri gibi kavramların hayat bulduğu yerler olarak yeniden düzenlenmelidir.
Yeni sınıf ortamlarında; ortamlar yaratıcı drama, eğitici drama, eğitsel oyun, istasyon, vb. tekniklerin uygulanmasına imkân sunan, aktif katılımın gerçekleştiği, özgürce harekete imkân sunan, araştırma yapılacak mobil cihaz ve kitaplarla donatılmalı, atölyeler, zenginleştirilmiş kütüphaneler, aktif öğrenme sınıfları ve modern laboratuvarlar kurulmalıdır.
Öğretmeyi değil öğrenmeyi ön planda tutan, geleneksel kalıplardan çıkmış, bilgi yerine beceri odaklı, değişime direnmeyen, öğretilenlerin ezberletilmediği, sorumluluk almasını bilen, eleştirel, sorgulayan, yaratıcı, özgüven sahibi öğrencilerin yetiştirildiği okullar.
Herkes için aynı kurallarla bireylerin standardize edilmediği, sıra dışı beyinlerin toplumun dışında tutulmadığı okullar.
Önemli olanın boya badana, sıra olmadığı, farklılaştırmanın yapıldığı, teknolojinin verimli kullanıldığı, her birey için özel etkinliklerin uygulandığı okullar.
Sınıflardan çok laboratuvarların, kütüphanelerin, sanatsal odaların aktif olduğu ve bunların birbirine tercih edilmediği bir okul atmosferi, hala kilise düzeni dediğimiz sıra düzenin değişip sınıf iklimine uygun oturma düzeninin olduğu bir okul.
Bütün öğrencilerin kişisel meraklarını takip etmelerine ve aktif katılımcılar olmalarına imkân sağlayan teknoloji ile zenginleştirilmiş öğrenme ortamları ve tasarımları geliştirir.
Öğretmenlerin kitaplarda yazılı bilgileri aktarmakla mükellef olduğu, öğrencilerin de öğretmenin ağzından çıkanları kulakları ve gözleri ile yakalamaya çalıştıkları bir okul anlayışı terk edilmelidir.
4-)Eğitim Kademeleri
Zorunlu eğitim okul öncesi (2 yıl), ilkokul (5 yıl) ve ortaokuldan( 3 yıl) oluşmak üzere 10 (On) yıldır.
36-72 ay çocukların devam ettiği, müstakil binalarda, yapay mimari ile yapılmış, doğa ile başbaşa olacak şekilde düzenlenmiş okullarda yapılır. Okul öncesi eğitim 2 yıl zorunlu olup ücretsizdir. Bu dönemde çocukların hayal güçlerinin geliştirildiği, temel kavramların oyunlarla öğretildiği, öz bakım becerilerinin kazandırıldığı dönemdir. Sınıflar ev formatında düzenlenir. Çocukların evin sıcaklığını hissedebilecekleri ortam oluşturulur. Toprak ve su ile oynamasına, haşir neşir olmasına ortam hazırlanır. Yüzme havuzu, hayvanat bahçesi, uygulama bahçesi vb.oluşturulur. Bu kademede çocuklar haftanın bir gününü ibadethanelerde etkinlik yaparak geçirirler.
İlkokul Dönemi: 6 (72 AYINI DOLDURMUŞ)-11 YAŞ çocukların devam ettiği eğitim kurumları olup süresi 5 yıl ve zorunlu eğitimdir. Bu okullar her mahallede, köylerde 5 derslikten oluşur ve yapay mimari ile yapılmış, erişimi kolay okullardır. Bu dönemde çocuklara okuma-yazma öğretimi ile temel kavramlar öğretilir. Program sade ve öğrencilerin etkinlik yapmasına olanak sağlayacak şekilde planlanır. Derslerin tamamı (Yabancı Dil, Müzik, Görsel Sanatlar, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi hariç) sınıf öğretmeni tarafından okutulur. Bu kademede, “Ahlak Esasları, Görgü Kuralları, Toplumsal Yaşam Kuralları, Yurttaşlık Bilinci vb. dersler okutulur. Bu yolla erken yaşta milli şuur oluşturulması hedeflenir. Bu kademede çocukların mutlaka bir sanat dalında, yeteneğine göre başlangıç yapması sağlanır.
Ortaöğretim Dönemi: 12-17 yaş aralığını kapsar. 6 yıl süreli olup zorunlu eğitimdir. Ancak örgün ya da açık ortaöğretime devam etme serbesttir. Burada hereksin ortaöğretimden mezun olması zorunlu olup örgün eğitimde okuması zorunlu değildir 8Japonya’da olduğu gibi dileyen açık liseye devam edebilir). Bu dönemde öğrencilerin bir meslek edinmeleri hedeflenir. Akademik olarak üst düzey olan öğrenciler yazılı ve mülakat sonucunda akademik ortaöğretim kurumlarına devam edebilir. Bu kademe aşağıdaki okul türlerinden oluşur:
Meslek Liseleri: Ortaokuldan sonra okul tarafından öğrencilerin ilgi, istidat, yetenek ve becerileri doğrultusunda sınavsız olarak devam ettikleri, çeşitli mesleklerin öğretildiği ortaöğretim kurumlarıdır.
a-Meslek Lisesi: Çeşitli alanların olduğu ve sanayi bölgelerinde açılmış okulları ifade eder. Bu okullarda teorik dersler okutulur, diğer dersler sanayi kuruluşlarında bizzat uygulamalı olarak yapılır. Bu okullar “Kız Meslek Liseleri, Erkek Meslek Liseleri veya Karma Meslek Liseleri” olarak açılabilir.
b-İmam Hatip Liseleri: Bu okullara özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul edilir. Özellikle ses, diksiyon vb. özenle seçilir. Genel Kültür dersleri daha çok Psikoloji, Sosyoloji, Siyer, Genel Tarih, Felsefe, Mantık, Söz Söyleme Sanatı, Diksiyon ve Şan Dersi, Türk Dili ve Belagat vb. ağırlıklı olarak seçilir. Meslek Dersleri; Arapça, Kur’an-ı Kerim, Hadis, Tefsir, Siyer, Akaid-Kelam, Dini Musiki, Makamlar, Ses Eğitimi, Ezan Makamları vb. derslerden oluşur. Son iki yıl haftanın iki günü “Mesleki Uygulama” yaptırılır. Okuldan mezun olmadan önce “tüm derslerden mezuniyet sınavına, “Mesleki Uygulama” dersinden uygulamalı sınava tabi tutulurlar. Başarılı olanlar mezun olurlar. Bu öğrenciler İlahiyat Fakültelerinin kendi yapacakları sınavlar ile yükseköğrenime devam edebilirler.
c-Öğretmen Liseleri: Bu okullara özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul edilir. Özellikle ses, diksiyon vb. özenle seçilir. Genel Kültür dersleri yanında Eğitim Psikolojisi, Sosyolojisi, Eğitim Tarih, Eğitim Felsefesi vb., dersleri okutulur. Ayrıca; Söz Söyleme Sanatı, Diksiyon ve Şan Dersi, Türk Dili ve Belagat vb. ağırlıklı olarak seçilir. Son iki yıl haftanın iki günü okullarda “Mesleki Uygulama” yaptırılır. Okuldan mezun olmadan önce “tüm derslerden mezuniyet sınavına, “Mesleki Uygulama” dersinden uygulamalı sınava tabi tutulurlar. Başarılı olanlar mezun olurlar. Bu öğrenciler Eğitim Fakültelerinin kendi yapacakları sınavlar ile yükseköğrenime devam edebilirler.
d-Güzel Sanatlar Liseleri: Bu okullara özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul edilir. Mezun olanlar Konservatuarların kendi yapacakları sınavlar ile yükseköğrenime kayıt yaptırırlar.
e-Spor Liseleri: Bu okullara özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul edilir. Bu okullar sporun tüm dalları için alt yapı işlevi görürler. Spor kompleksleri olan binalarda açılır. Bu okullara özel yetenek sınavı ile öğrenci kabul edilir. Mezun olanlar ilgili bölümlerin kendi yapacakları sınavlar ile yükseköğrenime kayıt yaptırırlar.
Akademik Eğitim: Akademik olarak başarılı olan öğrenciler ilkokul öğretmeninin tespiti sonucu akademik lise sınavlarına girme hakkı elde eder. Girdikleri sınavlarda başarılı olanlar bu okullara devam edebilirler.
a-Fen ve Teknoloji Liseleri: Bu okullar bilim adamı yetiştiren kurumların alt yapısı olan okullardır. Dersleri daha çok fen ve teknoloji, sayısal derslerdir. Kodlama, yazılım vb. dersleri de alırlar. Buradan mezun olan öğrenciler, Teknoloji Fakültelerine, Tıp Fakültelerine vb. fakültelerin kendi yapacakları sınavla yerleşirler.
b-Enderun Liseleri: Bu okullar daha çok sosyal ve duygusal zekası yüksek öğrencilerin yerleştiği okullardır. Bu okullara devam etmesi ilkokul öğretmeni tarafından uygun görülen çocuklar mülakatla seçilirler. Bu okulların ana gayesi ülkeyi yönetebilecek donanımlı devlet adamları yetiştirmektir. O nedenle sayıları az, öğrenci sayıları da sınırlı sayıdadır.
c-Anadolu Liseleri: Fen ve Teknoloji Liselerine yerleşemeyen ancak akademik yönden başarılı olan öğrenciler yine ilkokul öğretmeninin yönlendirmesi ile bu okullara kayıt olurlar. Bu okulların sayısı da sınırlı sayıda olur
4-) Okul Çıktıları
Çocuklarımız, milli ve manevi değerlerine bağlı, dünyayı bilen ve dünyayla sağlıklı iletişim kurabilen bireyler olarak yetiştirilmelidir.
Dünyadaki değişim ve dönüşüme paralel olarak veri analistleri ve bilim insanları, makine öğrenim uzmanı, büyük veri uzmanı, dijital pazarlama ve strateji uzmanı, süreç otomasyon uzmanı, iş geliştirme uzmanı, dijital dönüşüm uzmanı, bilgi güvenliği analisti, yazılım ve uygulama geliştiricisi, nesnelerin interneti uzmanı, proje yöneticisi, veri tabanı ve ağ uzmanları, robotik mühendislik, sosyal mühendislik gibi bu becerilere sahip bireyler yetiştirilmelidir.
Kitaplar ve diğer öğrenme materyalleri, açık eğitim kaynakları ve ayrımcı olmayan, öğrenmeye yardımcı, öğrenen dostu, bağlama özgü, uygun maliyetli ve tüm öğrenciler için (çocuklar, gençler ve yetişkinler) erişilebilir teknolojik materyallerin geliştirilmelidir.
Yetişkinler dâhil tüm yaş gruplarının öğrenme ve öğrenmeye devam etme fırsatları sağlanmalıdır. Doğumdan başlayarak, tüm ortamlarda ve tüm eğitim seviyelerinde herkes için yaşam boyu öğrenme, kurumsal stratejiler ve politikalar, yeterli kaynaklara sahip programlar ve yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeylerde güçlü ortaklıklar yoluyla eğitim sistemlerine yerleştirilmelidir.
Nihai olarak gerçekleştirilecek reformlar sonucunda varılacak kaliteli eğitim anlayışı ile bireylerin sağlıklı ve tatmin edici bir yaşam sürmesini, bilinçli kararlar almasını, yerel ve küresel zorluklara yanıt vermesini sağlayan becerilerin, değerlerin, tutumların ve bilgilerin geliştirilmesi hedeflenmelidir.
Dünyada belli bir gelişmişlik düzeyine erişmiş olan ülkeler eğitime öncelik vermiş ve bireyleri kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirip eğiterek, istendik davranışların kazandırılmasına ayrı bir özen gösterdiği gerçeğinden hareketle toplumu oluşturan tüm bireylerin ilgi ve yetenekleriyle uyumlu bir eğitim görmelerine olanak sağlanmalıdır.
Öğrenci araştırma yapabilme becerisine sahip olarak yetiştirilmelidir. Bilimsel ve akılcı, araştıran ve sorgulayan, ulusal ve uluslararası işbirlikleri yaparak öğrencilerin deneyimlerini zenginleştirmek, imkânlarını artırmak önemsenmelidir.
Öğrencilere, felsefe alanında yetişmiş öğretmenlerden felsefe eğitimi almalı sağlanmalıdır.
Ülkemizin bilimsel alanda parlak beyinleri ithal eden değil, ihraç eden ülke olması; istihdam ve teknolojik olanaklar açısından mahrum edilmiş beyinleri, dışımızdaki ülkelerin istifade etmelerine olanak sağlamak, kendilerini faaliyet gösterdikleri bilimsel alanlarda kanıtlamış olan genç bilim insanlarımızı yabancı ülkelere göndermek suretiyle onların bilimsel çaba gösterme gücünden mahrum kalmamızın ve ülkemiz adına bir neslin kaybının önüne geçilmelidir.
Öğrencilerin bilgi, yetenek veya kabiliyetini ölçme amacıyla günümüzde değişik sınav tekniklerinden yararlanarak bireyin arzu ettiği bilgi dağarcığı ve yetenekleriyle uyumlu alanda eğitimini sağlayacak sınavlardan başarıyla geçmesinin önü açılmalıdır.
Bilgi toplumuna erişimi sağlayacak yapılanmada öğrencilerin milli kültür, evrensel insani değerleri özümsemeleri sağlanmalıdır.
Eğitim sistemi içinde öğrencilere üniversiteye girişin önemli bir hedef olarak gösterilmesinden vazgeçilmelidir. Eğitim sistemimiz içinde taşıdığı ezber, test ve teoriye dayalı zaaflarından kurtarılmalıdır.
Yetenek keşfi, yaratıcılık, girişimcilik, inovasyon, sosyal ve duygusal zekâ becerilerine mutlaka yatırım yapılmalıdır.
Eğitim, zengin ve varlıklı kesimin kolay eriştiği; yoksulların fırsat eşitliğini yakalayamadığı görünümden çıkarılmalıdır.
5-) Öğretmen Yetiştirme Sistemi ve Nitelik Sorunu
Çağdaş öğrencilerin yetiştirilmesi için yürütülen çalışmalar çok boyutlu düşünülmeli ve eğitimin en önemli ögelerinden olan öğretmen sistemden ayrı tutulmamalı, nitelikli öğrencilerin topluma kazandırılması sürecinde bu niteliklere sahip öğretmenler süreçten bağımsız düşünülmemelidir.
Öğretmenlerin, öğrenme ortamlarını öğrencinin eleştirel düşünme ve yaratıcı düşünme becerilerini kazanıp bunları geliştirecek şekilde düzenlenmesi zorunluluğunu ve çocukların çok boyutlu düşünmeleri için uygun yöntem, strateji ve teknikleri öğrenme ortamlarında kullanmaları zorunluluğu olduğundan uzun yıllardır kullanılagelen geleneksel sınıf ortamları yerine, bilgi çağı mutlak zorunluluk olan 21. yüzyıl becerilerini kazandırmak amacıyla etkinliklerin yapıldığı ve bunlara göre değiştirilebilir ve düzenlenebilir bir biçimde oluşturulmalıdır.
Her düzeydeki öğretim hem öğrencilerde hem de öğretmenlerde bir “arayış”, bir “keşif” heyecanı uyandırmak için doyurucu felsefe ve fonksiyonel bilgi ve becerilerden oluşan, eğitim ve öğretimin, mesleğin ruhunu kavramış öğretmen yetiştirme müfredatı oluşturulmalıdır.
Öğretim kademeleri içinde en önemlisi ilköğretim kademesi, dolayısıyla en önemli öğretmenlik alanı da ilköğretim öğretmenliği olduğu kabul edilmeli, yenilenme, geliştirme, reform çalışmaları mantık olarak da sistemin, hiyerarşik yapının ortasından değil, en temeldeki kurumundan başlatılmalıdır.
İlköğretim düzeltilmeden, buradaki eğitim programları, öğretim yöntemleri, fiziksek koşullar,öğretmenlerin yetiştirilmesi gibi ana sorunlar çözülmeden ortaöğretime el atmanın bir mantığı, yararı ve pedagojik önceliği olmadığı bilincine varılmalıdır.
Batılı toplumların “millet olma” sürecinde de uyguladığı gibi, çok önemli bir sosyolojik ve pedagojik prensibi; “İlköğretim meselesi millet olma meselesidir, her türlü modernleşme adımı ilköğretimin modernleştirilmesiyle başlar” ilkesini, dolayısıyla ilköğretim reformu, çağdaş sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal reformların ilk aşaması ve olmazsa olmazı olduğu kabul edilmelidir.
Öğretmenlik sadece bilgi aktaran, belirli beceriler kazandıran bir meslek değil, öğrencilerin kişilik ve karakter gelişimini doğrudan etkileyen bir meslek olduğundan öğretmenlerin “örnek davranışları”, “rol modelleri” onların sahip oldukları bilgi ve beceriler kadar önem taşıdığı gerçeğinden hareketle ilk ve ortaöğretim öğretmenliği için öğretmen olacak bireylerin mutlaka bir seçime tabi tutularak, ilgili okul veya bölümlere kabul edilmelidir.
Günümüzde öğretmenlerin en önemli eksikliklerden başta geleni yanlış pedagojik tutumlara sahip olmaları ve ilgili ders ve konularla uyuşmayan hatalı öğretim yöntem ve tekniklerini kullanmaları olduğundan pedagojik formasyon derslerinin ders saati sayılarının arttırılması, bu derslerde kazandırılan bilgilerin öğretmenlerde doğru bir pedagojik tutum ve davranışa dönüştürülmesini, içselleştirilmesini sağlayacak içeriğe dönüştürülmesi, bu derslerin formalite olarak görülmesinden vazgeçilmelidir.
Öğretmenler, “öğreten” olmak yerine daha çok “paylaşan”, “empati kuran”, “motive eden”, “destekleyen”, “geribildirim veren”, “koçluk yapan” kişiler olarak çocuğun gelecek yolculuğunda yol arkadaşlığı yapacak becerikli, bilgi ve donanıma sahip kişiler olarak yetiştirilmelidir.
Eğitim sistemi düzenlenirken, sistemin unsurlarında değişiklik yaparken, reform ve benzeri çalışmalar yürütülürken evvela öğretmenlerin eğitimi, yetiştirilmesi düşünülmeli önce onlar yeni sisteme hazırlanmalıdır.
Çağdaş öğretmen giyim kuşamına dikkat etmeli, yeni fikirler üretebilmeli ön yargılı olmamalı, kendini sürekli geliştirmeli, mesleğini ve çocukları sevmelidir.
21.yüzyılda öğretmen öğrencinin bir birey olduğunu, bağımsız olduğunu ve diğer bireylerden farklılık göstereceğini fark etmelidir. Buna bağlı olarak da eğitim-öğretim sürecini bireysel farklılıkları göz önüne alarak tasarlamalıdır.
21.yüzyılda öğretmen iyi bir planlama becerisine de sahip olmalıdır. Olayları ve süreci iyi organize ederek maksimum verim için gerekli düzenlemeleri yapabilmelidir.
Öğretmen öğrencilere sıradan yalnızca kendisinin konuştuğu, peş peşe bilgilerin görevlerin verildiği sıkıcı bir öğrenme ortamı sunmamalıdır. Bunun yerine öğrencilerle birlikte alınan kararların uygulandığı, süreci hazırlamada ve yönetmede onların da etkili olduğu esnek, çeşitli, farklı bir öğrenme ortamı sunmalıdır. Öğrencilerden gelen öneriler ile süreç daha zevkli ve verimli bir hal alabilir.
Öğretmen öğrencilerine herkesin fikirlerini özgürce sunabileceği, herkesin az çok fikrinin olabileceği, tek bir yanıtı olmayan sorular yöneltmelidir. Onlara hayal dünyalarını geliştirebilecek, özgün fikirler ortaya çıkarabilecek açık uçlu sorular yöneltmelidir. Her öğrencinin söylediği farklı bir fikirle diğer öğrenciler için de farklı bir pencere açılacaktır.
Öğrencilerin gelişim düzeylerine göre sorular hazırlanmalıdır. Onlara göre yapılması güç ya da kolay görevler vermek beklenilen verimi almaya engel olabilir. Onların düzeylerine göre verilen problemden sonra öğrencilerden sorunların çözümü için düşünmeleri, çözüm üretmeleri, değerlendirmeleri için süre verilmelidir. Daha sonra çözüm önerileri alınmalı ve eleştirel bir ortam hazırlanarak çözümler tartışılmalıdır.
Öğrenciler öğrenme sürecinde bireysel farklılıkları, değişen gelişen teknoloji göz önüne alınarak sürece dâhil edilmelidirler. Geleceğe hazırlanmalarında geçen bu yıllar oldukça önemlidir ve boş geçilecek, değersiz görülecek vakit yoktur. Bu noktada da 21. Yüzyılın dijital çocuklarının öğretmenlerine büyük görevler düşmektedir. Öğrenciler gibi öğretmenlerde değişmektedirler ve değişmelidirler. Bu süreç tek taraflı yürütülecek bir süreç değildir. Yalnızca bir tarafın ilerleme kaydetmesi yeterli olmayacaktır. Her iki tarafın da birbirini beslemesi gerekmektedir. Öğretmen öğrencilerini tanımalı ve onlara kulak vermelidir. Öğretimi onlarla planlamalı ve onlara en iyi öğrenme ortamını sunmalıdır.
Öğretmen yetiştirme tesadüfe bırakılmamalıdır. Gerekirse sadece “EĞİTİM ÜNİVERSİTELERİ” kurulmalı. Eğitim, Kültür ve Ahlak konuları temelden, yerli ve millî anlayışla yeniden ele alınarak, müfredat geliştirilmelidir.
Çocuklarımız üzerinde daha ortaokul son sınıfta iken konu ile ilgili çalışmalar yapılarak, aile ve rehber öğretmenler ile çocuğun beraber yapılacak çeşitli yetenek testleri sonucunda, çocuğun da onayı alınarak öğretmenliğe istidadı, hevesi, kabiliyeti olan lider tipler tespit edilip Öğretmen Liselerine yönlendirilmelidir. Buraya gönderilen çocuklara da önemli idealler yüklenerek Nurettin Topçu’nun ifadesi ile “40 yıl öğretmenlik yaptım, sınıfa mabede girer gibi girdim.” anlayışında yaptığı işin önemini bilen, kavrayan, ibadet aşkıyla çocuklara dokunan bir öğretmen kadrosu yetiştirilmelidir.
Öğretmenlik mesleğinin değeri, toplumun yoğrulmasında ve geliştirilmesindeki önemi devlet tarafından kendilerine verilecek maddi ve manevi itibarlarının artırılması ile toplumdaki yeri de sağlam temellere oturtulmalıdır.
Eğitim fakülteleri de daha üst bir akıl (istişare) tarafından bu mantalite içinde yeniden dizayn edilmeli, bu fakültelerde görev alacak öğretim üyeleri de özellikle seçilerek, parasal kaygıların dışında idealist hocalardan seçilmelidir. Derse girecek hocalar sadece derste değil, ders dışında da bu öğretmen adaylarını eğitecek, o vizyonu verecek yukarıda örneğini verdiğim Nurettin Topçu gibi anlayışa sahip hocalardan seçilmelidir. Ders programları ve müfredat misyon ve vizyon sahibi öğretmen adayı yetiştirecek şekilde planlanmalıdır.
Öğretmen adayı alırken baştan seçici olmak gerekiyor. Polis, asker alırken dikkat ettiğimiz kadar öğretmen alırken de dikkat edilmesi gerekiyor. öğretmenliğe yatkın, fiziki olarak konuşması düzgün, idealist, yaptığı işi seven, yaptığı işi bir vatan savunması ve ibadet gibi gören idealist gençler alınıp, rol model olabilecek donanıma sahip şekilde ama şovmen ve şovenist olmadan, ülkeyi kurtaracak insan olarak kendisini görecek şekilde Kızılelma hedefleri önüne konulmalıdır.
Öğretmenlik bir meslek hâline getirilmeli, saygı yönünden artırılmalı, asgari gelir düzeyi ise bir hâkim ve doktordan aşağı olmamalıdır.
6-)Eğitimin Denetimi
Türkiye Eğitim Denetim Sisteminin sahip olduğu derin bir bilgi birikimi de dikkate alınarak kontrol odaklı ve açık arayan bir anlayıştan daha çok rehberlik ağırlıklı bir anlayışa dönüştürmeye yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Türkiye Eğitim Denetim sisteminde, Bakanlık Merkez Müfettişleri ve İl Müfettişleri şeklinde çift başlı sistemden denetimin tek çatı altında birleştirilerek doğrudan Bakanlığa bağlı bölge sistemine geçilmelidir.
Eğitim müfettişlerinin eğitim ve öğretim etkinliklerinin planlanmasında ve yürütülmesinde istenen yardımı yapabilmeleri için rehberlik-denetim ile inceleme-soruşturma görevlerinin birbirinden ayrılarak alanında uzmanlaşmış müfettişlerce yapılması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
PİSA ve TIMSS gibi uluslararası nitelikte öğrenci değerlendirme sınavlarında ve insani gelişmişlik düzeylerinde başarı elde etmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de denetimlerin paydaşların katılımı ile çoklu veriye dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.
Okul/kurumlar ve öğretmenler için Öz-Değerlendirme sistemi getirilmeli, denetim ve değerlendirme sonuçları kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Dünyadaki gelişme ve değişmelere uygun, çağdaş denetim anlayışını benimseyen, tarihsel birikimimizi ve toplumsal değerlerimizi esas alarak yeni bir bakış açısı ile denetim sistemi yeniden yapılandırılmalıdır.
Türkiye eğitim denetimi sisteminde yaşanan sorunların ortadan kaldırılması için; “yeni bir denetim paradigması ve felsefesi belirlenmesi, müfettişlerin seçilme, atanma ve kariyer sisteminin güncellenmesi, denetim sisteminin sorunları çözecek ve rehberlik merkezli denetim anlayışına göre sistem yeniden yapılandırılmalıdır.
7-)Türk Dünyasının eğitimde birlik vizyonu ve entegrasyonu
Türk Dünyasının bütünleşmesini sağlamak, ortak kültür oluşturmak için Türk Cumhuriyetlerinin ve soydaşlarımızın yaşadığı coğrafyalardaki bölgeler için ortak tarih, kültür birliğini sağlamaya yönelik ortak müfredat çalışmaları başlatılmalıdır.
Türkiye Eğitim müfredatında Türk Dünyasının tarihine, kültürüne, diline, örf-adet ve benzerliklerine geniş yer verilmeli, öğrencilerde milli şuur oluşturulmalıdır.
Türk Dünyası için ortak eğitim sistemi-modeli geliştirilmelidir.
Türk Dilinin doğru kullanımı ve yaygınlaştırılması ve ortak dile geçiş için Türk Dünyasında “ortak Alfabe” ye geçilmelidir.
Türkiye ve Türk Dünyası ülkeler ile karşılıklı öğretmen değişim programları uygulanarak öğretmenlerin milliyetçilik ve millilik bilinci arttırılmalıdır.
Soydaşlarımızın yaşadığı bölgelere Türkçe ders kitabı, roman, hikâye vb. desteği verilmelidir.
EBA TV veya TRT 4 gibi bir kanalın Türk Dünyasına hitap edecek şekilde eğitim için tahsis edilmeli, bu TV’de Türk Dünyasından her ülkenin öğretmenlerine görev verilmelidir.
Kendi kahramanlarımızı yaratmak, var olanları tanıtmak için eğitim videoları oluşturulmalı, bunlar TRT AVAZ vb. kanallarda yayınlanmalıdır.
Soydaşlarımızın yaşadıkları bölgelerde maruz kaldığı “asimilasyon” politikalarının en önemli aracının “Dil” olduğu, o nedenle Türkçe’yi yasakladıkları, bu bölgelerde Türkçenin okutulması yönünde ülkeler arası diplomatik girişimler başlatılmalıdır.
Türk Dünyasının ortak dil birliği oluşturabilmesi ve Türk Birliğinin sağlanması için “Türk Dünyası Ortak Alfabesi” oluşturularak ortak yayınlar yapılmalı, entegrasyon sağlanmalıdır.
Eğitim Müşaviri ve Eğitim Ataşelerinin milli ve manevi değerleri özümsemiş, Türklük davası olan liyakatli insanlardan atanmalıdır.
Türk Dünyasında birliği sağlamak, ortak politikalar geliştirmek, dil birliğini sağlamak, entegrasyonu hızlandırmak için Türk Dünyasına yönelik hizmetlerin sağlıklı ve tek elden yürütülebilmesi için Cumhurbaşkanlığına bağlı “Koordinasyon Merkezleri” oluşturulmalı, buralardaki görevlilerden bölgeye yönelik yaptıkları çalışmaların hesabı sorulmalı, başarısız olanlar görevden alınmalıdır.
Türk Dünyasına yönelik yayın yapan; “İnternet TV, Youtube Kanalı” veya “Radyo” , sosyal paylaşım siteleri kurulmalıdır.
BULGARİSTAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE HİZMET DERNEĞİ ( BULTÜRK )
BULGARİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMA MERKEZİ (BGSAM)
“Teknolojik değişimin getirdiği yeniliklerin eğitim sistemine adaptasyonu, yeni kuşağın sistemden beklentileri üzerinde etki yapmakta; sistem içinde yer alan öğretmen, öğrenci ve veli üçlüsünün değişime uyumu önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitim geniş kapsamlı bir konudur. Günümüzde eğitim ve öğretim ömür boyu süren ve sadece okulda verilen eğitimle sınırlı olmayan bir özelliğe sahiptir.
21.yüzyılda Türkiye’nin eğitimde dönüşüm ihtiyacı kaçınılmazdır. Bu dönüşümü gerçekleştirebilmek için sorunların tartışılmazı ve çözüm önerileri geliştirilmesi gerekmekteydi. Bu amaçla bu çalıştayı gerçekleştirdik.
Önümüzdeki günlerde başka bir mekânda BULTÜRK ve BGSAM olarak “Türk Dünyasında Eğitimin Sorunları ve Çözüm Önerileri, Ortak Dil ve Alfabe Çalışmaları” konularını ele alacağımız, uygulamaya yönelik önerilerin tartışılarak karara dönüştürüleceği, atölye çalışmalarının yapılacağı 2 günlük “ÇALIŞTAY” düzenleyeceğiz. Duyurusuda yapıldı.