Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Çin'in Rusya-Ukrayna Savaşı'na barışçıl bir çözüm için sunacağını açıkladığı inisiyatifi memnuniyetle karşıladığını belirtti.
Baerbock, 59. Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı açıklamada, adil bir barışın, toprak bütünlüğünü ihlal eden tarafın, yani Rusya'nın işgal ettiği ülkeden askerlerini çekmesini gerektirdiğini ifade etti.
Çin'in Rusya-Ukrayna Savaşı'na barışçıl bir çözüm için sunacağını açıkladığı plana ilişkin Baerbock, "Eğer bütün yıl barış için çalışıyorsanız, her fırsatı barış için kullanmanız gerekir. O nedenle bu girişimi memnuniyetle karşılarım." dedi.
Barış için her fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Baerbock, "Tüm Rus birlikleri Ukrayna'dan tamamen çekilmeden savaşın sona erme şansı bulunmuyor." diye konuştu.
Rusya'ya toprak bırakarak savaşı sona erdirmeye yönelik tüm taleplerin kabul edilemez olduğunu belirten Alman Dışişleri Bakanı, "Bu, insanları Rusya'nın avı haline getirmek anlamına gelir. Biz bunu yapmayacağız." ifadesini kullandı.
Baerbock, Ukraynalı bir milletvekilin Ukrayna'ya tank gibi ağır silahların ulaşması konusunda zaman sürecine yönelik sorusuna, "Açık sözlü ve dürüst olarak söylüyorum, bunun cevabını bilmiyorum. Ukrayna halkına bu savaşın ne zaman biteceğinin sözünü veremeyiz çünkü bilmiyoruz. Ancak söz verebileceğimiz şey, Ukrayna halkına ihtiyacınız olduğu kadar yardım sağlamak için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığımızdır." yanıtını verdi.
Çin'in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Direktörü Vang Yi, 59. Münih Güvenlik Konferansı'nın "Çin'in dünyadaki yeri" konulu oturumunda, Ukrayna krizinin siyasi çözümü konusunda Çin'in bir plan sunacağını açıklamıştı.
"Barış ve diyalogdan yana olacağız." ifadesini kullanan Çinli diplomat Vang'ın, Münih'teki konferanstan sonra doğrudan Moskova'ya gideceği öğrenildi.
MÜNİH (AA) - ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Rusya'nın, Ukrayna'da insanlığa karşı suç işlediğini belirtti.
Harris, Almanya'da 59. Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmada, "ABD, Rusya'nın (Ukrayna’da) insanlığa karşı suç işlediğini resmen belirledi." dedi.
Washington’ın Rusya’nın söz konusu insanlık suçlarıyla ilgili soruşturmasında Ukrayna'ya yardım edeceğini dile getiren Harris, "faillerden" ve bu suçların emrini veren "ilgililerden" hesap sorulacağını vurguladı.
Harris, "Hepimiz burada hemfikir olmalıyız, bilinen ve bilinmeyen tüm hayatını kaybedenler için adalet yerini bulmalıdır." diye konuştu.
Rusya'nın Ukrayna'daki sivil nüfusa yönelik yaygın suçlardan sorumlu olduğunu vurgulayan Harris, bu suçları cinayet, tecavüz, işkence ve zorla sınır dışı etme olarak sıraladı.
Harris, ABD'nin Ukrayna'ya desteğinin gerektiği sürece devam edeceğine de işaret etti.
- Çin-Rusya ilişkileri
Çin'in Rusya ile ilişkilerine değinen Harris, Moskova’nın Rusya-Ukrayna savaşının ardından Pekin ile ilişkilerini derinleştirmesinden endişe duyduklarını söyledi.
Çin'e, Rusya'yı silah sevkiyatıyla desteklememesi çağrısında bulunan Harris, Pekin’in bu yöndeki herhangi bir adımının uluslararası hukuka dayalı düzeni daha da baltalayacağını vurguladı.
- ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası
ABD Başkan Yardımcısı Harris, ülkesi ile Avrupa’nın ABD’nin Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) konusundaki müzakerelerde “bazı ilerlemeler görüldüğünü” aktardı.
Harris, ABD’nin IRA ile yeşil teknoloji teşviklerinin Avrupa sanayisine etkilerini, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile 59. Münih Güvenlik Konferansı'nda dün görüştüklerini de sözlerine ekledi.
MÜNİH (AA) - Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, NATO ittifakı bölgesinin her santimetresini savunacaklarını söyledi.
Pistorius, 59. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Rusya’nın Ukrayna'ya karşı acımasız bir saldırganlık ve fethetme savaşı yürüttüğünü belirterek, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin burada istediğini elde etmesi durumunda bunun bir başlangıç olacağını savundu.
Rusya’nın başarılı olmaması gerektiğini vurgulayan Pistorius, diplomasi ve sert ekonomik yaptırımlara rağmen "Putin’in yönünü değiştirmediğini" ifade etti.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile yaptığı görüşmede Almanya’nın Avrupa Birliği (AB) ve transatlantik partnerle Ukrayna’yı gerektiği sürece destekleyeceği güvencesini verdiğini aktaran Pistorius, açık bir şekilde (savaşı) Ukrayna’nın kazanması gerektiğini de söylediğini kaydetti.
Almanya Savunma Bakanı, Rusya’nın Ukrayna'ya saldırmasının ardından NATO ittifakının hızlı ve kararlı tepki verdiğini belirterek, "İttifak bölgesinin her santimetresini savunabiliriz ve savunacağız." dedi.
Baltık ülkelerinin ve Polonya’nın güvenliğine işaret eden Pistorius, "Baltık devletlerinin, Polonya'nın ve tüm müttefiklerimizin güvenliği Almanya’nın güvenliğidir." ifadesini kullandı.
Avrupa’nın güvenliğine ABD’nin her zaman katkı sağladığını, bunun için müteşekkir olduğunu söyleyen Alman Bakan, “Ancak aynı zamanda Avrupa'nın da daha fazlasını yapması gerektiği açıktır. Buradaki denklem NATO veya AB değil, NATO ve AB olmalıdır. Ya da daha doğrusu, daha güçlü bir NATO için daha güçlü bir Avrupa." şeklinde konuştu.
Pistorius, bunun için Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üye olmaları gerektiğini ifade ederek, bunun, Finlandiya ve İsveç’in çıkarına olduğu kadar ittifakın da çıkarına olduğu değerlendirmesini yaptı.
Almanya’nın NATO kapsamında çeşitli görevler üstlendiğine işaret eden Pistorius, Alman ordusunun Avrupa’nın güvenliği için önemli olduğunu, bundan sonra da ittifakta sorumluluk alacaklarını belirtti.
Pistorius, bunun bir bedeli olduğunu da ifade ederek, Alman hükümetinin ordunun kullanımı için 100 milyar avroluk fon ayırdığını anımsattı.
Bakan Pistorius, Almanya’nın NATO hedeflerine de ulaşacağını kaydetti.
HANAU (AA) - Almanya'nın Hanau kentinde 19 Şubat 2020'de düzenlenen ırkçı terör saldırısında hayatını kaybeden; aralarında Türklerin de bulunduğu 9 kişi, bu kentte düzenlenen etkinlikte anıldı.
Hanau ve Dietzenbach mezarlıklarında düzenlenen törende ırkçı terör saldırısında yaşamını yitirenler için Yasin-i Şerif okundu, dualar edildi.
Heumarkt Meydanı'nda düzenlenen resmi anma törenine Alman Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Hessen Eyalet Başbakanı Boris Rhein, Hanau Belediye Başkanı Claus Kaminsky, Türkiye'nin Frankfurt Başkonsolosu Erdem Tunçer ve şehir yöneticileri katıldı.
Federal İçişleri Bakanı Faeser, ırkçı saldırıda evlatlarını kaybeden ailelerin acısını paylaştığını ve ülkedeki aşırı sağcılığın toplumun barış içinde birlikte yaşamasını tehdit ettiğini söyledi.
Almanya’da pek çok kişinin aşırı sağcı kışkırtmayı, şiddeti, düşmanlığı ve dışlanmayı her gün yaşadığına işaret eden Faeser, "Aşırı sağcılık, toplumumuzun barış içinde birlikte yaşamasını tehdit etmeye devam ediyor." ifadesini kullandı.
Hanau Belediye Başkanı Kaminsky da burada yaptığı konuşmada, ırkçılık ve nefret söylemine karşı mücadele çağrısında bulundu.
Temel hakların değerli olduğunu vurgulayan Kaminsky, "Hepimizin paylaştığı sorumluluğu kabul edelim ve ülkemizdeki bireyler veya azınlıklar, onurlarından mahrum bırakıldığında ayağa kalkalım." dedi.
Irkçı saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları ise yaptıkları konuşmalarda, olayın tüm açıklığıyla ortaya çıkarılmasını isteyerek ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını kınadı.
- Şansölye Scholz, Hanau kurbanlarını andı
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, söz konusu terör saldırısının üçüncü yılı dolayısıyla Twitter hesabından paylaşımda bulundu.
Yaşamını yitiren 9 gencin isimlerini paylaşan Scholz, mesajında, "Şuna inanıyorum, toplumumuzdaki uyumu ancak kurbanların anısını görünür kılarak güçlendirebiliriz. Onların isimleri bizim siyasi mirasımızdır." ifadelerini kullandı.
- Irkçı terör saldırısı
Hanau kentinde 19 Şubat 2020 gecesi iki kafeye düzenlenen ırkçı terör saldırısında, aralarında 4 Türk'ün de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetmişti.
Özel harekat timinin düzenlediği operasyonda, saldırıyı düzenleyen 43 yaşındaki ırkçı terörist Tobias Rathjen ve 72 yaşındaki annesi evlerinde ölü bulunmuştu.
Saldırgan Rathjen'in avcılık belgesi olduğu ve ardında bir mektupla video bıraktığı kaydedilmişti.
Dönemin Başbakanı Angela Merkel saldırıyla ilgili "Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır." ifadelerini kullanmıştı.
Federal Savcılık tarafından Aralık 2021'de yapılan açıklamada, saldırıyla ilgili soruşturma kapsamında başka kişilerin suç ortağı, azmettirici veya yardımcı olduğuna ya da failin bir sırdaşı bulunduğuna dair yeterli delil bulunamadığı gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği bildirilmişti.
KOCAELİ (AA) - 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'ni yaşayan Sakaryaspor ile Kocaelispor'un kulüp başkanları, geliri "Asrın felaketi" olarak nitelenen Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelere gönderilmek üzere hazırlık maçı oynayacaklarını duyurdu.
Kocaeli Stadyumu'nda 22 Şubat Çarşamba günü saat 20.00'de oynanacak maçla ilgili Kocaeli'nin İzmit ilçesindeki bir restoranda düzenlenen basın toplantısında konuşan Kocaelispor Kulübü Başkanı Engin Koyun, depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.
Deprem bölgesindeki insanlara destek olmak istediklerini ifade eden Koyun, Türkiye'nin önemli camialarından Sakaryaspor ile Kocaelispor'un bu birlikteliğinin herkese örnek olacağını kaydetti.
Koyun, ebedi dostluğu ve rekabeti olan 2 kulübün, zor günde de kol kola, omuz omuza ülkesi için elinden geleni yaptığını vurgulayarak, "22 Şubat'taki maçta tribünleri tıklım tıklım doldurup, Türkiye'ye bir mesaj vermek istiyoruz. Depremzedelerin yalnız olmadığı, Kocaeli ve Sakarya'yla beraber, birlikte olduğumuzun mesajını vermek istiyoruz. Buradan toplanacak kaynağın tamamı deprem bölgesine gönderilecek. Sakarya ve Kocaeli sanayi kenti. Buradaki kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere herkesten önemli destek bekliyoruz." diye konuştu.
Deprem bölgesindeki insanların yaralarına derman olmayı hedeflediklerini aktaran Koyun, "İki şehir, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi'nde büyük acı yaşadı. O yüzden Türkiye'de ilk biz başlatıyoruz. Neden? Çünkü onları en iyi biz anlıyoruz. Onların derdiyle en iyi dertlenecek bu 2 camiayı görüyoruz." dedi.
Koyun, deprem bölgesinden Sakarya ve Kocaeli'ye getirilen depremzedelerin ücretsiz olarak maça gireceğini sözlerine ekledi.
- Genç: "Depremde yaşadığımız acılarımız aynı"
Sakaryaspor Kulübü Başkanı Cumhur Genç, büyük millet ve ülke olarak depremin yaralarını sarıp, en kısa zamanda bu süreci atlatacaklarına inandıklarını söyledi.
Bu yardım organizasyonunun parçası olmaktan mutluluk duyduklarını dile getiren Genç, "Bizim yeşilimiz aynı, siyahımız aynı, depremde yaşadığımız acılarımız aynı. Arada 40 kilometre olan 2 farklı şehir gibi gözüken ama ticaretleri ortak, akrabalıkları ortak olan tek bir şehiriz. Kocaelispor her zaman bizim ezeli dostumuz, ebedi rakibimizdir. İnşallah bu rekabetimiz ve dostluğumuz, kulüpler yaşadığı sürece devam edecektir." şeklinde konuştu.
Genç, Kocaelispor ve Sakaryaspor'un kentlerinin en büyük sivil toplum kuruluşları (STK) olduğunu dile getirerek, "Bu organizasyonu yapmak da kentlerin en büyük STK'ları olan biz kulüplere düşerdi. Biz bunu yaptık. Bundan sonraki beklentimiz; inşallah bir tane boş koltuk olmadan alnımızın akıyla bu maça çıkacağız. Dostluk içinde, sevgi içinde, komşuluk ilişkileri içinde, en ufak münferit bir olay olmadan, dostluğun, kardeşliğin nasıl olduğunu, yaraların nasıl sarılacağını Türkiye'ye göstermek istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından katılımcılar, birlikte fotoğraf çektirdi.
ANKARA (AA) - Bilkent Şehir Hastanesi Nöroloji Ortopedi Hastanesi Enfeksiyon Klinik Şefi Prof. Dr. Rahmet Güner, afet bölgesindeki vatandaşların salgın hastalıklara karşı içmek, el-ağız yıkamak için pet şişelerdeki güvenilir suları tüketmesinin çok önemli olduğunu belirtti.
Güner, Nöroloji Ortopedi Hastanesi'nde düzenlenen basın toplantısında, deprem sonrası oluşabilecek enfeksiyonlara ilişkin açıklama yaptı.
Doğal afetler sonrası enfeksiyon hastalıkların ortaya çıkmasındaki en önemli sebebin, güvenilir su ve gıdaya ulaşmada yaşanan zorluk olduğunu belirten Güner, deprem sonrası yaşanan altyapı sorunları nedeniyle kanalizasyon sularının içme suyuna karıştığını söyledi.
Afet bölgesindeki insanların bu suları içmesinin salgın hastalıklara yol açabileceğine dikkati çeken Güner, "Biz fekal-oral yolla bulaşan hastalıklar olarak tanımlıyoruz yani dışkı yoluyla bir şekilde ağız yoluyla bulaşan hastalıklar bunlar. Bu hastalık grubu koleradan tifoya, tifodan hepatit A, hepatit E'ye ulaşan geniş bir yelpazede bulunuyor." bilgisini verdi.
Bu hastalıkların güvenilir su ve gıda, hijyenik tuvalete ulaşmayla önlenebileceğini vurgulayan Güner, şunları kaydetti:
"Tuvalet hijyeni için o bölgede kullanılan kabinlerin kanalizasyon bağlantılarının uygun bir şekilde yapılması, kişiler arası dezenfeksiyonun sağlanması çok önemli. El hijyeni çok önemli, ellerin su ve sabunla yıkanması en ideal olanı ama eğer bu sağlanamıyorsa alkol bazlı el antiseptikleri bu amaçla kullanılabilir. Güvenilir gıdanın tüketilmesi de bir bu kadar önemli dolayısıyla güvenilir gıdanın da temin edilip tüketime sunulması gerekiyor."
- "Hasta olan kişiler hızlı bir şekilde izolasyona alınmalı"
Kullanılan suyun güvenilir hale getirilmesi konusunda çalışma yapılması gerektiğini vurgulayan Güner, "Depremzedelerin kapalı bir ortamda toplanması, bulaşıcı hastalıklar için çok uygun bir ortam oluşturuyor. Bu sebeple hasta olan kişilerin hızlı bir şekilde tanınması ve hızlı izolasyona alınması önemli bir nokta." ifadelerini kullandı.
Güner, maske kullanımın da bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde önemli olduğunu söyledi.
Kalabalık ortamda yaşamanın getirdiği diğer sorunların da bit, uyuz gibi hastalıklar olduğuna dikkati çeken Güner, bu konuda da izolasyonun önemli olduğunu belirtti.
Çocukluk çağı aşılamaların eksik bırakılmamasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Güner, "Bu tip büyük afetler sonrasında su çiçeği, kızamık, tüberküloz gibi salgınlar bildirilmiş. Bunların bir kısmı aşılamayla bir kısmı da alınacak önlemlerle önüne geçilebilecek hastalıklar." diye konuştu.
Afet bölgesinden bildirilen tifo ya da kolera vakası olmadığını söyleyen Güner, "Afet bölgesindeki vatandaşların içmek, el-ağız yıkamak için pet şişelerdeki güvenilir suları tüketmesi çok önemli." dedi.
BERLİN (AA) – Almanya Başbakanı Olaf Scholz, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve toplam 11 ili etkileyen depremlerin ardından afetzedeler için Almanya'dan yardım gönderen vatandaşların, birbirine insani olarak sıkı bağlı olan ülkeler arasında dayanışma köprüsü kurduğunu söyledi.
Scholz, yayımladığı haftalık video mesajında, yaşanan depremlerin ardından yüreğinin buruk olduğunu belirterek korkunç felakette çok sayıda kadın, erkek ve çocuğun hayatını kaybetmesinden dolayı üzüldüklerini ifade etti.
Depremlerde yakınlarını ve arkadaşlarını kaybedenlerle birlikte yas tuttuklarını aktaran Scholz, yaralılara da acil şifalar diledi.
Düşüncelerinin depremzedelerde olduğunu vurgulayan Scholz, "Bu felaketi geri çeviremeyiz. Ancak acil durumda yardım edebiliriz ve Almanya yardım ediyor. Depremin olduğu gün kurtarma ve sağlık ekipleri ülkemizin her tarafından felaket bölgesine yola çıktı. Yardım kuruluşlarımız ısıtıcılar, jeneratörler ve ilaçlar sağlıyor. Onlara hayati önem taşıyan çalışmalarında güç diliyoruz." dedi.
-"Biz gerçek dostuz"
Scholz, Almanya'da vatandaşların da bir araya gelerek Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Türkiye ve Suriye'deki depremzedeler için yardım organize ettiğine, bağış ve giysi topladığına işaret ederek “Acil durumdaki bu yardım için hepinize çok müteşekkirim. Kısa sürede siz duygu köprüsü, insani olarak birbirine sıkı bağlı olan ülkelerimiz arasında dayanışma köprüsü kurdunuz. Sonuçta Almanya’daki vatandaşların 3 milyonu Türkiye’den geliyor. Çok hasar görmüş Hatay ve Gaziantep illerinden de. Birçok başka kişinin de Suriye’de aile kökleri var.” diye konuştu.
Başbakan Scholz, “Gerçek dost kötü günde belli olur“ şeklinde bir Türk atasözünün bulunduğunu, Almancada da bunu “İnsan gerçek dostunu sıkıntıda tanır” şeklinde benzer bir şekilde söylediklerine işaret ederek "Ve biz gerçek dostuz. Dost olarak acınızı paylaşıyoruz ve dost olarak sizi acil durumda yalnız bırakmayacağız.” ifadelerini kullandı.
BERLİN (AA) – Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, ülkedeki aşırı sağcılığın toplumun barış içinde birlikte yaşamasını tehdit etmeye devam ettiğini söyledi.
Faeser, Hessen eyaletinin Hanau kentinde 19 Şubat 2020'de ırkçı terörist Tobias Rathjen tarafından iki kafeye düzenlenen ve aralarında Türklerin de bulunduğu, 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıların üçüncü yıl dönümü vesilesiyle açıklama yaptı.
Aşırı sağa karşı mücadeleye öncelik verilmesi gerektiğini belirten Faeser, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü acımasız savaşından dolayı kamuoyunun odak noktasının değişmesine rağmen aşırı sağcılığın Alman demokrasisine yönelik en büyük tehdit olduğunun unutulmaması gerektiğini ifade etti.
Bakan Faeser, “Aşırı sağcılık toplumumuzun barış içinde birlikte yaşamasını tehdit etmeye devam ediyor.” dedi.
Almanya’da pek çok kişinin aşırı sağcı kışkırtmayı, şiddeti, düşmanlığı ve dışlanmayı her gün yaşadığına işaret eden Faeser, bu nedenle aşırı sağcılığa karşı mücadelenin federal hükümet ve güvenlik yetkilileri için öncelik olmaya devam ettiğini belirtti.
Faeser, Hanau'daki korkunç ırkçı saldırının üçüncü yıl dönümünün, bunun ne kadar gerekli olduğunu hatırlattığını belirterek üç yıl önce meydana gelen saldırının Hanau kentini ve tüm ülkeyi derinden sarstığını kaydetti.
19 Şubat 2020’nin dönüm noktası olduğunu ifade eden Faeser, ırkçı saldırıda hayatını kaybedenlerin unutulmayacağının sözünü verdi.
- Irkçı terör saldırısı
Söz konusu ırkçı terör saldırısında, aralarında 4 Türk'ün de bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetmişti.
Özel harekat timinin düzenlediği operasyonda, saldırıyı düzenleyen 43 yaşındaki ırkçı terörist Tobias Rathjen ve 72 yaşındaki annesi, evlerinde ölü bulunmuştu.
Saldırgan Rathjen'in avcılık belgesi olduğu ve ardında bir mektupla video bıraktığı kaydedilmişti.
Dönemin Başbakanı Angela Merkel saldırıyla ilgili "Irkçılık zehirdir, nefret de zehirdir ve bu zehir toplumumuzda vardır." ifadesini kullanmıştı.
Kooperationsvereinbarung unterzeichnet
Am Klinikum Nürnberg, Standort Süd, entsteht in den kommenden Jahren etwas Großes für die Kleinen: das neue Kinderklinikum Nürnberg mit Geburtshilfe. Weil große Vorhaben großartige Förderer brauchen, unterstützt die Theo und Friedl Schöller-Stiftung den geplanten Neubau des Kinderkrankenhauses mit rund sechs Millionen Euro. Zum Dank für diese außerordentliche Förderung und zu Eh- ren der Spenderin wird das neue Gebäude den Namen Friedl-Schöller-Haus tra- gen. Die Kooperationsvereinbarung wurde gemeinsam mit Oberbürgermeister Marcus König im Beisein von Schirmherrin Karin Baumüller-Söder feierlich unter- zeichnet.
„Gemeinsam für eine bestmögliche medizinische Versorgung von Kindern und Ju- gendlichen – das ist ganz im Sinne von Dr. Theo und Friedl Schöller“, so Oberbür- germeister Marcus König. „Beiden war die Gesundheitsversorgung der Bevölke- rung sehr wichtig, und beide haben stets auf das Klinikum Nürnberg als vertrau- ensvollen Kooperationspartner gezählt.“ Das bestätigt auch Henning von der Forst, Vorsitzender des Stiftungsrats der Theo und Friedl Schöller-Stiftung: „Seit vielen Jahren unterstützt unsere Stiftung das Klinikum. Zum Beispiel ist rund um die Altersmedizin in zwei Jahrzehnten eine sehr gute Zusammenarbeit gewach- sen. Jetzt schlagen wir mit der Förderung der Gesundheitsversorgung von Kin- dern und Familien ein neues Kapitel auf. Das freut mich sehr.“ Der Vorstandsvor- sitzende des Klinikums Nürnberg, Prof. Dr. Achim Jockwig, bedankte sich im Na- men des gesamten Klinikums bei allen Unterstützerinnen und Unterstützern des Neubauprojekts und insbesondere bei der Stiftung. „Sie geben uns den nötigen Rückenwind, neben der Daseinsfürsorge für die Menschen in Nürnberg und der Region ein Kinderkrankenhaus zu bauen, das es so noch nicht gegeben hat.“
Gesund werden im Friedl-Schöller-Haus
Konkret fördert die Theo und Friedl-Schöller-Stiftung das Neubauprojekt in den kommenden Jahren mit rund sechs Millionen Euro. Im Zuge dieser außergewöhn- lichen Förderung wird das neue Gebäude auch den Namen der Spenderin tragen: Friedl-Schöller-Haus. „Was liegt näher, als dem Theo-Schöller-Haus am Standort Nord das Friedl-Schöller-Haus im Süden zur Seite zu stellen?“, verkündete Ober- bürgermeister Marcus König. „Zwei namhafte Persönlichkeiten, die dem Klinikum stets eng verbunden waren und deren Philosophie jeden Tag aufs Neue in diesen Gebäuden gelebt wird: Im Mittelpunkt steht der Mensch.“
Gemeinsames Engagement für das neue Kinderklinikum Nürnberg mit Ge- burtshilfe: Vorstand und Stifungsrat der Theo und Friedl Schöller-Stiftung, die Vor- stände und Projektleiter des Klinikums Nürnberg, Botschafter wie Constanze Oschmann (2. v. l.), Ulrich Maly (2. v. r.) und der ehemalige Ministerpräsident Dr. Günther Beckstein (6. v. r.) , Schirmherrin Karin Baumüller-Söder (5. v. r.) und Oberbürgermeister Marcus König (3. v. r.).
Zusammenarbeit seit über zwei Jahrzehnten
Die Theo und Friedl Schöller-Stiftung ist seit über zwei Jahrzehnten einer der größten privaten Unterstützer des Klinikums. Zahlreiche Projekte in Medizin und Bildung wurden bereits gefördert. Angefangen von der Anschaffung eines hoch- modernen Lithotripters zur Nierensteinzertrümmerung in der Urologie im Jahre 1987 über spezielle Medizingeräte für die Gefäßchirurgie und die Gastroenterolo- gie bis hin zum Aufbau der Herzchirurgie: Viele Investitionen des Klinikums waren nur dank der finanziellen Zuwendungen der Theo und Friedl Schöller-Stiftung möglich. „Ein großer Meilenstein war genau vor 20 Jahren die Eröffnung des Zent- rums für Altersmedizin im Klinikum Nürnberg Nord“, erinnert sich Henning von der Forst. „Der Neubau, in den die Altersmedizin einzog und der den neuen Ein- gangsbereich bildet, trägt seitdem den Namen Theo-Schöller-Haus. Heute schrei- ben wir mit dem Friedl-Schöller-Haus, in dem die allerkleinsten und jungen Men- schen gesundwerden können, ein weiteres Stück Klinikums-Geschichte.“
Ein Leuchtturmprojekt für Nürnberg und die Metropolregion
Der Neubau des Kinderklinikums Nürnberg mit Geburtshilfe wird vom Freistaat Bayern mit rund 119 Millionen Euro gefördert und ist damit eines der größten Bauvorhaben rund um die Versorgung von Kindern, Jugendlichen und werdenden Eltern in Süddeutschland. Insgesamt ziehen vier Kliniken ins Friedl-Schöller-Haus: die Klinik für Neugeborene, Kinder und Jugendliche, die Klinik für Kinderchirurgie und Kinderurologie, die Klinik für Frauenheilkunde mit dem Schwerpunkt Ge- burtshilfe sowie die Abteilung für Psychosomatik der Klinik für Psychiatrie, Psy- chosomatik und Psychotherapie im Kindes- und Jugendalter (KJP). Auch eine ei- gene Kinder-Notfallambulanz ist mit dabei. Das rund 30.000 Quadratmeter große Gebäude entsteht auf dem Gelände des Klinikums Nürnberg Süd. Das medizini- sche Angebot wächst: fünf Stockwerke, 1.000 Räume, 216 Betten, drei zusätzli- che, lichtdurchflutete Kreißsäle in direkter Nähe zum OP-Bereich, sodass im Not- fall schnell gehandelt werden kann. Auch die Zahl der Versorgungsplätze in der Neonatologie und auf der psychosomatischen Station wird erhöht, ebenso wird es eine eigene Kinder-Notfallambulanz, mehr Spezialambulanzen sowie eine kind- gerechte Funktionsdiagnostik geben.
Kinderwünsche können wahr werden
Um das Friedl-Schöller-Haus so kindgerecht wie möglich zu gestalten, haben sich namhafte Persönlichkeiten aus der Metropolregion zusammengeschlossen, da- runter FCN-Fußball-Idol Marek Mintál und Nürnbergs ehemaliger Oberbürger- meister Dr. Ulrich Maly. Sie werben für Spenden und Unterstützung – denn vieles, was sich Eltern und Kinder in einem modernen Kinderkrankenhaus wünschen – zum Beispiel Spielgeräte, eine hochwertige Innenausstattung, Multimedia-Ange- bote uvm. – ist nicht förderfähig. Schirmherrin des Projektes ist Karin Baumüller- Söder. „Babys, Kinder und Jugendliche verdienen die bestmögliche medizinische Versorgung, die auch den seelischen Bedürfnissen der Kinder und ihrer Familien gerecht wird“, so Karin Baumüller-Söder. „Deshalb setze ich mich selbst mit viel- fältigen Aktionen wie zum Beispiel den Benefiz-Klassik-Konzerten, dem Familien- sportfest und dem Besuch am Internationalen Kindertag für das neue Kinderklini- kum ein. Allen Spenderinnen und Spendern danke ich ganz herzlich für ihre Unter- stützung und heute ganz besonders der Theo und Friedl Schöller-Stiftung, die mit ihrem großartigen Beitrag ganz entscheidend zum Gelingen beiträgt.“ Und weil Kinder am besten wissen, was Kinder sich wünschen, wurde in Kooperation mit dem Jugendamt der Stadt Nürnberg zudem ein Kinderbeteiligungsprojekt ins Le- ben gerufen. „Wir haben sehr viele, konstruktive Anregungen erhalten. Dank der Kooperation mit der Theo und Friedl Schöller-Stiftung können wir sicher einen großen Teil davon umsetzen“, so Prof. Jockwig.
Jedes Jahr am zweiten Sonntag im September öffnen historische Bauten und Stätten, die sonst nicht oder nur teilweise zugänglich sind, ihre Türen. Ziel des Tags des offenen Denkmals ist es, die Öffentlichkeit für die Bedeutung des kulturellen Erbes zu sensibilisieren.
Am 10. September dieses Jahres heißt das Motto „Talent Monument“.
Zum 30-jährigen Jubiläum des Aktionstags werden somit Bau-, Boden-, Garten-, Landschafts- oder auch bewegliche Denkmale und ihre Einzigartigkeit im Rampenlicht stehen. Der Tag des offenen Denkmals richtet seine Scheinwerfer auf Denkmal-Talente aller Art – ob groß oder klein, ob glanzvoll oder unscheinbar. Was macht ein Denkmal aus und welche unbekannten Monumente haben mehr Aufmerksamkeit verdient? Der Tag des offenen Denkmals stellt bereits bekannte und noch verborgene Denkmalschätze der Öffentlichkeit vor – und bringt sie bundesweit zum Strahlen.
Im Laufe der Zeit hat sich die Sichtweise auf Denkmale konstant gewandelt, sodass es immer des Blicks von außen und der Einschätzung von Experten bedarf, um diese „Talente“ und ihre Qualitäten als historisch, kunsthistorisch, städtebaulich oder wissenschaftlich relevant zu erkennen. Das Staunen, der Respekt und die Bewunderung eines jeden Einzelnen machen sie zu „Denkmalstars“. Auch die „Stars der Zukunft“, die jungen und noch unterschätzten Denkmale, sowie vor allem auch unscheinbare, unbekannte und ungeliebte Talente sollen unter dem Motto mit dem heutigen Wissen um die Denkmallandschaft Begeisterung wecken und entweder als solche erkannt oder kritisch hinterfragt werden. Was wären die Gemeinden unseres Landkreises ohne die erfahr- und erlebbaren Relikte vergangener Zeiten?
Eigentümer oder Verwalter eines geeigneten Objekts, die sich am Tag des offenen Denkmals beteiligen möchten, können sich bis zum 12. Mai mit dem Landratsamt Würzburg, Bauamt, Fachbereich 23 „Innenentwicklung, Denkmalpflege, Gutachterausschuss und Wohnraumförderung“ in Verbindung setzen unter
Tel. 0931 8003-5417 oder -5423, E-Mail: Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
Nähere Informationen zum Tag der des offenen Denkmals gibt es unter: https://www.tag-des-offenen-denkmals.de/motto