Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti Başbakanlık Müsteşarı ve Başbakanlık Dairesi Başkanı Nathanael Liminski, Müslümanların son dönemlerde bazı kesimlerin nefret söylemlerinin hedefi olduğuna işaret ederek, "Müslümanlar toplumumuzun önemli bir parçasıdır." dedi. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB), Köln'de düzenlediği iftara katılan ve 15 Mayıs'ta yapılacak KRV eyalet seçimlerinde Köln'ün Ehrenfeld semtinden Hristiyan Demokrat Parti (CDU) milletvekili adayı olan Liminski, KRV eyaletinde 2021 yılında Müslümanlara yönelik 110'dan fazla suç işlendiğini söyledi.
Rusya'ya uygulanan yaptırım sayısı 10 bine dayandı
 
- Rusya'ya yönelik en çok yaptırım kararı alan ülke, 1.013 yaptırımla İsviçre oldu
- Doğal gaz boru hatlarıyla Rusya'ya adeta kelepçelenmiş olan AB, Rusya'dan ithal ettiği enerji ürünlerine yasak getirecek katı yaptırımları uygulamayı başaramıyor
 

BERLİN (AA) - Ukrayna'ya saldırısı sonucu dünyanın en çok yaptırım uygulanan ülkesi haline gelen Rusya'ya yaptırım sayısı 9 bin 72'ye ulaştı.

Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında 55. gün geride kalırken, Batılı ülkelerin Moskova'ya yönelik yatırım dalgası da devam ediyor. Her geçen gün genişletilerek artan yaptırımlar; finans, enerji, ulaşım, medya, teknoloji, otomobil, spor ve ticaret alanlarını kapsıyor.

Küresel yaptırım izleme veri tabanı Castellum.ai'nin verilerine göre, Rusya 22 Şubat'tan itibaren 6 bin 918 yeni yaptırıma maruz kaldı. Rusya'ya uygulanan yaptırımların sayısı toplamda 9 bin 672'ye ulaştı. Rusya, 3 bin 616 yaptırımın uygulandığı İran'ı, 2 bin 608 yaptırıma maruz kalan Suriye'yi ve 2 bin 77 yaptırımın uygulandığı Kuzey Kore'yi geride bırakmıştı.

Dünyada en çok yaptırımın uygulandığı 7 ülkeden oluşan listede 651 yaptırımla Venezuela, 510 yaptırımla Myanmar ve 208 yaptırımla Küba da yer alıyor.

- Rusya'ya yönelik yaptırımların 5 bin 918'i bireylere uygulandı

22 Şubat'tan itibaren Rusya'ya yönelik en çok yaptırım kararı alan ülke, 1.013 yaptırımla İsviçre oldu. İsviçre'yi 1.098 yaptırımla İngiltere, 940 yaptırımla Avrupa Birliği (AB), 931 yaptırımla Fransa ve 838 yaptırımla ABD takip etti.

Rusya'ya yönelik 22 Şubat'tan itibaren Kanada 744, Avustralya 644 ve Japonya 620 yaptırım kararı aldı.

Rusya'ya yönelik yaptırımların 5 bin 918'i bireylere uygulanırken, 924'u kuruluşları, 13'ü gemileri ve 3'ü uçakları hedef aldı.

- AB, Rus enerjisinin fişini çekmeyi başaramıyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 21 Şubat'ta Ukrayna'nın doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçıların sözde yönetimlerinin tanınmasına dair kararnameyi imzalamıştı. Putin'in kararına tepki olarak Batılı ülkeler, 22 Şubat itibarıyla Rusya'ya yönelik ilk yaptırım kararını açıkladı.

Putin, 24 Şubat'ta ise Ukrayna'nın doğusundaki Donbas'a özel askeri operasyon başlattıklarını duyurmuştu.

Ukrayna'ya yönelik saldırının resmen başlamasıyla Batılı ülkeler, Rusya'ya "ağır ekonomik bedel ödetmek" için özellikle finans, enerji ve ulaşımla birlikte ticaret ve bireysel kısıtlamaları da içeren çok sayıda yaptırımı yürürlüğe koydu. Buna karşın doğal gaz boru hatlarıyla Rusya'ya adeta kelepçelenmiş olan AB, Rusya'dan ithal ettiği enerji ürünlerine yasak getirecek katı yaptırımları uygulamayı, Rus enerjisinin fişini çekmeyi başaramıyor. Bu durum, "AB'nin Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşını finanse ettiğine dair" yıkıcı bir algıya yol açıyor.

Rus ekonomisine zarar vermek, Putin ve üst düzey Rus yetkilileri cezalandırmak için tasarlanmış finansal yaptırımlar dikkati çekiyor. Batılı ülkeler, Rusya Merkez Bankası'nın 630 milyar dolarlık döviz rezervini kullanmasını engellemek için varlıklarını dondurdu.

Otomotiv üreticilerinden Stellantis ve Volkswagen, tüketici ürünleri şirketi Henkel, gıda şirketleri McDonald's, Coca-Cola ve Starbucks gibi artan sayıda uluslararası şirket de yaptırımlardan sonra Rusya'daki faaliyetlerini askıya aldı.

Ukrayna'nın başkenti Kiev yakınlarındaki Buça'yı Rus güçlerinden 1 Nisan'da geri alan Ukrayna ordusunun, yıkılan binalar ve cesetlerle dolu sokakların yer aldığı bir manzarayla karşılaşmasının ardından 9 AB ülkesi ve ABD, 250'den fazla Rus diplomatı sınır dışı edeceğini duyurdu.

Rusya Devlet Başkanı Putin ise Batılı ülkelerin söz konusu yaptırımlara karşı dost olmayan ülkelerin doğal gaz için rubleyle ödeme yapmaması halinde Rus gazı sözleşmelerinin durdurulacağını açıklayarak karşılık vermişti.

Rus hükümeti, yıl sonuna kadar teknoloji, telekomünikasyon, tıp, otomobil, tarım ve elektrik ekipmanları başta olmaz üzere 200'den fazla ürünün ihracatını yasakladı. Buna ek olarak, devlet tahvili tutan yabancı yatırımcılara faiz ödemelerini askıya aldı ve Rus şirketlerin Rusya dışından hissedarlara ödeme yapmasını yasakladı.

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, acil bir durumda ittifaka ait toprakların (NATO) her santimetrekaresini savunacaklarını söyledi.

Bakan Baerbock, Baltık ülkelerine ziyareti öncesi yaptığı açıklamada, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş nedeniyle Letonya, Estonya ve Litvanya'ya daha fazla destek sözü vererek "Acil bir durumda ittifaka ait ortak topraklarımızın her santimetrekaresini savunacağız." dedi.

Almanya'nın ortaklarının güvenliğini sağlamak için daha fazlasını yapmaya hazır olduğunu vurgulayan Baerbock; silah, mali destek ve diğer sert yaptırımlarla Ukrayna'yı hayatta kalma mücadelesinde kararlılıkla desteklediklerini ifade etti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in insan hayatına, uluslararası hukuka, kendi halkının yaşam ve kalkınma fırsatlarına saygısı olmadığını kaydeden Baerbock, Putin'in Avrupa güvenlik mimarisinin büyük bölümünü de yok ettiğini belirtti.

Avrupa'daki güvenliğin yeniden düzenlenmesine katkı sağladıklarını dile getiren Baerbock bu sayede ittifak üyelerinin Almanya'ya güvenebileceğinin altını çizdi.

Baerbock, Baltık ülkelerinin, yıllardır enerji arzının güvenliğine ve savunmaya yatırım yaptığına dikkati çekerek bunun nedeninin, bu ülkelerin yıllardır Rusya'ya endişeli yaklaşması olduğunu kaydetti.

Libya Dışişleri Bakanlığı, İsveç'te Kur'an-ı Kerim yakılmasını, dünyadaki Müslümanları kışkırtmak için kasıtlı bir eylem olduğunu belirterek kınadı.

AA'da yer alan habere göre, Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "İsveç'te bazı aşırılık yanlılarının Kur'an-ı Kerim yakmasını ve bu utanç verici olayı kınıyoruz." ifadeleri kullanıldı.
Uluslararası topluma bu eylemleri durdurma çağrısı yapılan açıklamada, tüm dinlere ve kutsallara saygısızlığın önüne geçilmesi için sorumluluk alınması gerektiğinin altı çizildi.
Danimarka ve İsveç vatandaşlığı bulunan aşırı sağcı siyasetçi Rasmus Paludan, Paskalya tatili boyunca İsveç'in başkenti Stockholm ile Malmö, Norköpin ve Jönköping kentlerinde Müslümanların kalabalık yaşadığı mahalleler ve cami önlerinde polis korumasında Kur'an-ı Kerim yakma provokasyonunda bulunmuştu.
Paludan'ın durdurulmasını isteyen karşı göstericiler de yollarda lastikler yakarak, polise taşlarla saldırmıştı. Bu bölgelerde çıkan isyanlarda 125 polis aracı hasar görmüş, 34 polis yaralanmış, 13 kişi de gözaltına alınmıştı.

21 Nisan 1996'da bir suikast sonrası şehit edilen büyük lider Çeçen komutan Cevher Dudayev şehadetinin yıldönümünde rahmetle duaile anıyorum. Ruhu şad mekanı cennet olsun.
 
21.04.1996 tarihinde suikast sonucu şehit edilen Çeçen komutan Cahar (Cevher) Dudayev dualarla anıldı. Cahar Dudayev Çeçenistan'ı özgürlüğüne kavuşturmuştur. Rusların 1994'te Çeçenisatan'a karşı başlattığı işgal ve soykırım hareketine karşı Dudayev liderliğinde Çeçen halkı 2 yıl devam eden şanlı bir istiklal mücadelesi vermiştir.
 
 
CEVHER DUDAYEV KİMDİR, HAYATI VE ÇEÇENİSTAN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
 
Cevher Dudayev, 1944 senesinin ilk günlerinde Çeçenistan’ın Yalho köyünde doğdu. Tarihin gördüğü en vahşi sürgünlerden biri ile henüz kundakta iken, 500 bin insanla birlikte Kazakistan’a sürgün gitti. Sadece yollarda binlerce insan hayatını kaybederken Dudayev Allah’ın takdiri gereği hayatta kaldı. O takdir ki, gelecekte onu şanlı bir lider olarak bize tanıtacak ve mübarek bir şehit olarak aramızdan alacaktı.
 
Çocukluk yılları Kazakistan’ın Çimkent şehrinde geçen Dudayev, büyük bir kıtlık ve yokluk hayatı yaşadı. Böylesine ağır hayat şartları altındayken annesinin anlatmaktan bıkmadığı Çeçenistan hikâyeleri ile büyüdü. Dini düşüncelerin yasaklandığı bir karanlıkta, ailesi sayesinde manevi bir atmosferde iyi bir Müslüman olarak yetiştirildi. 1957 yılında Çeçenistan’a geri dönüş izni çıktığında Dudayev ailesi de vatanına geri döndü. Zeki bir öğrenci olan Cevher Dudayev, Tambov Hava Harp Okulu’na girmeyi başardı. 1966 yılında Uzun Mesafe Uçak Pilotluğu ve Mühendisliği Okulu’nu, devamında da Gagarin Hava Harp Akademisi’ni bitirdi. Daha sonra da Alla Dudayeva ile hayatını birleştirdi.
 
 
''VATANI İÇİN MÜCADELE EDEN İNSANLARA ASLA BOMBA ATMAM''
 
1989 yılında Glasnost ve Perestroyka politikaları, tarihin en karanlık rejimi komünizmin sonunu getirirken, Dudayev tuğgeneral olarak Estonya’da bulunuyordu. Bağımsızlık rüzgârlarının estiği Estonya ve diğer Baltık ülkelerindeki isyanları zor kullanarak bastırması istendiğinde, “Toprağı için, vatanı için mücadele eden insanlara asla bomba atmam!” diyerek kendisine verilen emri reddetti. Dudayev bu olaydan sonra Estonya’da kahraman, Rus ordusunda ise “Asi General” olarak anılmaya başlandı.
 
 
İSTİFA EDİP ÇEÇENİSTAN'A DÖNDÜ
 
Bu sıralarda Çeçenistan da kaynamakta idi. Yandarbiev ve arkadaşları Çeçenistan’ı bağımsızlığına kavuşturmak için çoktan organize olmuşlar ve mücadeleye başlamışlardı. Dudayev de olan bitenin farkındaydı. Estonya krizi sonrasında Rus ordusunun istenmeyen adam ilan ettiği Dudayev, Yandarbiev’in daveti üzerine istifa etti ve vatanı Çeçenistan’a döndü. 1990 yılında toplanan Halk Meclisi’nin başkanlığını yaptı. 6 Eylül 1991 tarihinde bağımsızlık kararı alınınca, aday olarak girdiği başkanlık seçimlerinden oyların %85’ini alarak galip çıktı ve Çeçenistan devlet başkanı oldu. Dudayev’in en büyük hayallerinden biri de Kafkasya halklarının birliği idi. 1992 yılında başlayan Abhazya Savaşı’na Şamil Basayev komutasında Çeçen savaşçıları gönderip Kafkas Halkları Konfederasyonu’na destek verdi.
 
Moskova, Kafkasya’nın kalbinde gelişen bu olayları hiç de iyi bir gözle takip etmiyordu. Dudayev, Çeçen halkının artık yola Rusya’dan ayrılarak devam edeceğini söylüyor ve Kafkasya birliğinden bahsedenlere destek oluyordu. Oysaki Moskova’nın Kafkasya’yı kaybetmeye tahammülü yoktu.
 
Savaş çanları çalmaya başladığında, Dudayev Rusya ile görüşme yolları aradı. Hatta Tataristan’ın biraz üstünde bir statüde bağımsızlık karşılığında, Rusya Federasyonu’nda kalmak bile tartışıldı. Dudayev sonuna kadar savaşın karşısında olsa da Moskova, “Asi General”in yola getirilmesine karar vermişti. Önce içeriden hainler organize edilerek bağımsızlık engellenmek istendi ama başarılı olunamadı. Zira Dudayev ve arkadaşlarının yaktığı ateş Çeçenistan’ı çoktan kavurmaya başlamıştı, devamında ise tüm Kafkasya’yı saracağı kesindi. Bu dönemde Rusya adalet bakanı olan Çerkes kökenli Kalmuk Yura -bu karar alındığı anda görevinden istifa etmiştir- Moskova’nın savaşa karar verdiğini yakın bir dostuna şu sözlerle anlatıyordu: “Güvenlik Konseyi, bu savaşın başlatılması yönünde bir karar aldı. Bunun dönüşü yok artık. Konsey üyeleri, iç politikada bir takım dengeleri oturtabilmek için Rusya’nın kazanabileceği küçük bir savaşa girmesinin gerekli olduğu düşüncesinde hemfikirler. Alınan bu karar gereği de Rus ordusu Çeçenistan’a girecek.”
 
 
CİHAD İLAN ETTİ
 
11 Aralık 1994 günü Rusya Çeçenistan’a saldırdığında, Dudayev çok iyi tanıdığı Rus ordusuna asla unutamayacağı bir direnişle cevap verdi. “Son Çeçen canını vermeden Ruslar asla Çeçenistan’ı alamazlar!” diyerek cihad ilan etti. “Bizi öldürebilir, ezebilir, üstümüzde tanklarla dans edebilir, vücudumuzu parçalayabilirler... Fakat özgürlük ve bağımsızlık ruhumuzu asla yok edemezler...”
 
Dudayev 21 Nisan 1996 günü uydu telefonu ile bir Duma milletvekili ile görüşürken güdümlü bir füze saldırısı sonucunda şehit edildi. Çok önceleri söylediği, “Şehitliğe talibim. Şehitliği büyük bir rütbe ve makam olarak kabul ediyorum. Ülkemin bağımsızlığı ve halkımın hürriyeti için ölene kadar savaşmaya hazırım!” sözü ile iman dolu kalbini çoktan ifşa etmişti. İlk olarak ABD tarafından doğrulanan suikast onun şehadetiyle Çeçenistan’da her şeyin bittiği şeklinde lanse edildi. Oysaki Dudayev sözde hür dünya devletlerinin hiçbir zaman anlayamayacağı bir gerçeği halkına anlatmıştı. Çeçenler büyük şehitlerinin izinde, iki yıl süren savaş sonucunda, Rusları yendiler. Moskova’nın bu “küçük savaşı”nda Çeçenistan 150 bin insanını şehit verdi.
 
 
CEVHER DUDAYEV NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
 
21 Nisan 1996 gününün sonlarına doğru Çeçen İçkerya Cumhuriyeti'nın ilk Cumhurbaşkanı General Cevher Dudayev Çeçenya'nın batısında Gehi-Çu köyü yakınındaki ıssız bir yerde bir uydu telefonu ile konuşurken bir roket saldırısı düzenlenerek burada şehit oldu.

Die Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer, MdL appelliert an den Bund, Ukrainerinnen und Ukrainern schnellstmöglich und koordiniert einen Zugang zu Sprachkursangeboten zu ermöglichen: „Ukrainischen Geflüchteten muss nicht erklärt werden, wie eine Waschmaschine funktioniert, oder dass auf dem Zimmerboden nicht gekocht werden darf. Wichtiger und vor allem zielführender ist ein schneller und koordinierter Zugang zu Sprachkursangeboten. Sprache ist und bleibt der wichtigste Baustein für gelingende Integration!“, so die Beauftragte.

 

Zum aktuellen Zeitpunkt können sich ukrainische Geflüchtete zwar bereits nach Erhalt eines Registrierungsnachweises zu einem Sprachkurs anmelden - dieser muss aber durch das Bundesamt für Migration und Flüchtlinge (BAMF) genehmigt werden, was einige Zeit in Anspruch nehmen kann. Brendel-Fischer: „Dieser langatmige Prozess führt dazu, dass sich jene Personen für mehrere Angebote anmelden. Das führt zu Chaos vor Ort. Die tatsächliche Nachfrage kann nicht mehr genau ermittelt und schon gar nicht gedeckt werden.“ Ausgehend von zahlreichen Anfragen, die die Beauftragte erreichen, moniert Brendel-Fischer: „Der Bund sollte hier Abhilfe schaffen, damit Geflüchtete, Bildungsträger und letztendlich auch kommunale Ansprechpartner zeitnah Perspektive erhalten und loslegen können.“

 

BERLİN (AA) - Alman Sol Parti (Die Linke) Eş Başkanı Susanne Hennig-Wellsow görevinden istifa etti.

Hennig-Wellsow, internet sitesinden yaptığı açıklamada istifa ettiğini duyurdu.

Alman Sol Parti Eş Başkanı Hennig-Wellsow, "Parti lideri olarak görevimden derhal istifa ediyorum." ifadesini kullandı.

Wellsow, var gücüyle ve tüm zamanıyla partisinin yanında olamadığını belirterek, partisinin gerekli yenilenmeyi yapması için yeni yüzlere ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Eylül 2021'de yapılan genel seçimdeki hayal kırıklığına değinen Hennig-Wellsow, "Söz verdiğimizden çok azını yerine getirdik. Umutlarına ve beklentilerine ihanet ettiğimiz seçmenlerimizden özür dilemek gerekiyor." ifadesini kullandı.

Hennig-Wellsow, 27 Şubat 2021'den bu yana Janine Wissler ile birlikte partinin eş başkanlığını yürütüyordu.

Heimat gestalten– digital und analog

 

Anfang April 2022 fand der Auftakt für die Beteiligung verschiedener Akteurinnen und Akteuren aus der Verwaltung, der Zivilgesellschaft und der Forschung im interkommunalen Smart City-Projekt statt. Nun wurden im Rahmen einer Zukunftswerkstatt des stadt.land.smart-Teams erste Ideen für Maßnahmen zur Umsetzung des Smart City-Projektes entwickelt, auf den Prüfstand gestellt und vertieft. In der dreitägigen Veranstaltung brachten rund 30 Expertinnen und Experten aus der Region ihr Wissen über die unterschiedlichen Gegebenheiten in der Region Würzburg sowie ihre Kenntnisse über die Bedürfnisse von Bürgerinnen und Bürgern aus unterschiedlichen Altersgruppen, Wohnorten und sozialen Milieus ein. Alle Maßnahmen stehen unter dem Motto „Soziale Resilienz – Menschlich aus der Krise“ und sollen dazu dienen, die Krisenfestigkeit unserer Gemeinschaft durch analoge und digitale Angebote zu stärken.

Am ersten Tag fand eine Auftaktveranstaltung statt, in welcher das strategische Zielbild des Projektes abgestimmt wurde. Dabei betonte Oberbürgermeister Christian Schuchardt, dass in der Umsetzung der Maßnahmen vor allem „die Kunst, vom Nutzer her zu denken“ entscheidend sei und „Mehrwerte“ generiert werden müssten. Landrat Thomas Eberth sieht vor allem „die Zielgruppendefinition und die Handlungsfelder auch für kleine Gemeinden im Umland als elementar“ an. Die Maßnahmen werden den drei Handlungsfeldern Partizipation, Kommunikation und Datensouveränität zugeordnet. An den beiden folgenden Tagen konnten die Akteurinnen und Akteure ihre Ideen im Rahmen von Workshops einbringen. Dabei wurde beispielsweise das Thema analoge und digitale Beteiligung behandelt. Auch kreative Ansätze zur Bereitstellung digitaler (Unterstützungs-)Angebote für verschiedene Generationen entstanden. Mit den vielfältigen Beiträgen und Ideen der Akteurinnen und Akteure aus der Zukunftswerkstatt wird das Team nun ein Maßnahmenpaket erarbeiten und in eine breitere Beteiligung von Bürgerinnen und Bürger gehen.

„Kreativ sein, die Lebenswirklichkeit der Menschen unterstützen und in die Zukunft denken – genau das ist der Auftrag für das Projektteam, darum freuen wir uns auf die nächsten Schritte und Ergebnisse,“ so Oberbürgermeister Christian Schuchardt und Landrat Thomas Eberth.

Seit 1992 ist Andrea Schreck Lehrerin für Pflegeberufe in der Helios Berufsfachschule für Pflege „St. Hildegard“ in Erlenbach und feiert dieses Jahr ihr 30-jähriges Dienstjubiläum. In dieser Zeit hat Sie den Wandel des Pflegeberufs hautnah miterlebt und vor Ort in Erlenbach auch mitgestaltet.

Seit 1992 ist Andrea Schreck Lehrerin für Pflegeberufe in der Helios Berufsfachschule für Pflege „St. Hildegard“ in Erlenbach und feiert dieses Jahr ihr 30-jähriges Dienstjubiläum. Sie hat zunächst 1990 ihre Ausbildung zur Krankenschwester in Erlenbach abgeschlossen und ist anschließend, nach zwei Jahren als Praxisanleiterin für nachfolgende Pflegekurse, permanent als Lehrkraft in die Berufsfachschule für Pflege der Helios Kliniken Miltenberg-Erlenbach gewechselt und berufsbegleitend einen Magister in Erziehungswissenschaften erlangt. „Frau Schreck ist mit der Zeit ein echtes Erlenbacher Urgestein geworden und hat über 500 Schülerinnen und Schülern zu einem Abschluss in der Krankenpflege verholfen. Sie gehört hier zum Inventar“, sagt Kerstin Bitterlich-Bonn, Schulleitung der Berufsfachschule für Pflege, mit einem Schmunzeln. „Sie ist sowohl im theoretischen Unterricht, als auch in der praktischen Ausbildung sehr versiert und hat aufgrund ihrer langjährigen Erfahrung immer eine Lösung parat.“

 

Die Pflege im Wandel der Zeit

In den 30 Jahren als Lehrkraft hat Andrea Schreck den Wandel des Pflegeberufs hautnah miterlebt und vor Ort in Erlenbach auch mitgestaltet. So erlebte sie zwei Ausbildungsreformen: von der/dem Krankenschwester/Krankenpfleger zu Gesundheits-und Krankenpflegern/ Krankenpflegerinnen im Jahr 2004 und seit 2020 die Reform zur generalistischen Pflegeausbildung zur Pflegefachkraft. Die Anforderungen an den Beruf haben sich laut Andrea Schreck gewandelt: „In der heutigen Zeit erfordert er neben dem medizinisch-pflegewissenschaftlich fundiertem Wissen und Können auch Know-how in den unterschiedlichsten Bereichen wie IT und Krankenhaussoftware, Dokumentation, Kommunikation und Prozessorganisation. Im Grunde geht es darum, den stationären Aufenthalt eines Patienten von der Aufnahme bis zur Entlassung fachlich einwandfrei und zu begleiten und zu koordinieren. Zugleich ist eine zunehmende Spezialisierung der Aufgabenfelder – parallel zur Entwicklung in der medizinischen Versorgung – zu beobachten. Diese Vielfalt des modernen Pflegeberufs müssen wir noch besser vermitteln, damit sich auch künftig junge Menschen für eine Laufbahn als Pflegefachkraft entscheiden.“ Mit den veränderten Anforderungen an die Pflegenden hat sich das Berufsbild gewandelt. Das macht sich auch in der Ausbildung bemerkbar. Aufgrund des technischen Fortschritts in der Medizin muss eine Pflegekraft heutzutage mit hochmodernen Geräten, wie Dialysegerät oder Langzeit-EKG umgehen können. Auch das will gelernt sein. „Damals waren die Anforderungen an das Pflegepersonal noch nicht so hoch“, sagt Schreck.

 

Jedes Examen ein Highlight

Für die Schülerinnen und Schüler ist auf dem Weg zu „professionellen Pflegefachkräften“ traditionell das Projekt „Schüler leiten eine Station“ ein großes Highlight ihrer Ausbildung. Dann werden alle Abläufe einer Station der Helios Klinik Erlenbach komplett von Schülern, unter Beobachtung von Ausbildern, übernommen und organisiert. Für Andrea Schreck ist „jedes Examen und jeder Abschluss ein Highlight.“ Sie muss es wissen, denn sie hat schon einige Abschlüsse und Examensfeiern erlebt.

 

Schule mit Tradition

Die Berufsfachschule für Pflege „St. Hildegard“ bildet seit ihrer Gründung 1961 Pflegefachkräfte der Zukunft aus und verfügt insgesamt über 93 Ausbildungsplätze. Während der dreijährigen Ausbildung durchlaufen die Schülerinnen und Schüler verschiedene Abteilungen der Helios Klinik Erlenbach sowie der Fachklinik für Geriatrische Rehabilitation am Standort Miltenberg für wohnortnahe Patientenversorgung und Qualitätsmedizin. Als Auszubildende profitieren Sie von dem breiten stationären und ambulanten medizinischen Versorgungsspektrum. Hierzu zählen auch externe Kooperationspartner wie z. B. das Bezirksklinikum Lohr, das Dialysezentrum in Elsenfeld, Langzeitpflegeeinrichtungen oder heimatnahe Sozialstationen.

Der nächste Start zur Ausbildung als Pflegefachmann/-frau ist am 1. September 2022. Bewerbungen sind weiterhin möglich, es sind nur noch wenige Ausbildungsplätze frei. Alle Informationen erhalten Sie unter www.helios-gesundheit.de/berufsfachschule-fuer-pflege/ .

 

 

Helios Klinik Erlenbach
Krankenhausstraße 45
63906 Erlenbach

 

 

 

Prof. Dr. Dr. Fuat Oduncu übernimmt die neue Klinik für Hämatologie, Onkologie und Palliativmedizin am Helios Klinikum München West. Das Pasinger Klinikum erweitert damit sein Leistungsspektrum und stärkt die onkologische Versorgung im Münchner Westen

Zum 1. Juni 2019 hat Prof. Dr. med. Dr. phil. Fuat Oduncu, MA, EMB, MBA, als Chefarzt die neue Klinik für Hämatologie, Onkologie und Palliativmedizin am Helios Klinikum München West übernommen.

Prof. Oduncu ist Facharzt für Innere Medizin, Hämatologie und Onkologie und besitzt darüber hinaus die Zusatzbezeichnungen Palliativmedizin, Hämostaseologie und Ärztliches Qualitätsmanagement. In den vergangenen zehn Jahren leitete der renommierte Mediziner die Hämatologie und Onkologie an der Medizinischen Klinik und Poliklinik IV des Klinikums der Ludwig-Maximilians-Universität München und war von 2018 bis 2019 Standortleiter für den Campus Innenstadt der Medizinischen Klinik und Poliklinik III.

"Mit Prof. Oduncu gewinnt unser Klinikum einen sehr erfahrenen Arzt und Experten auf dem gesamten Gebiet der Hämatologie und Onkologie sowie eine international ausgewiesene Persönlichkeit in der Krebsforschung und Medizinethik", freut sich der Ärztliche Direktor des Klinikums, Prof. Ulrich Linsenmaier.

Mit dem Aufbau und der Weiterentwicklung der neuen onkologischen Klinik will Prof. Oduncu zusammen mit seinem Team eine qualitativ hochwertige Behandlung von Patienten mit Krebserkrankungen auf universitärem Niveau garantieren - unter anderem durch eine enge Kooperation mit dem Klinikum der Universität München und dem CCC Tumorzentrum München.

"Wir möchten Menschen mit Krebserkrankungen im Münchner Westen und der angrenzenden Metropolregion die beste Behandlung auf höchstem medizinischem Niveau anbieten", erklärt Klinikgeschäftsführerin Sabine Anspach. "Ich freue mich sehr, dass wir mit Herrn Prof. Oduncu und der neuen Fachabteilung unsere Expertise im Bereich Onkologie nun weiter ausbauen und stärken können".

Ziel ist es, gemeinsam mit den anderen onkologischen Fachdisziplinen des Klinikums, ein zertifiziertes Onkologisches Zentrum beziehungsweise ein Cancer Center zu gründen.

 

Präzisionsmedizin gepaart mit Menschlichkeit

Prof. Oduncu freut sich auf seine neue Aufgabe als Chefarzt am Pasinger Klinikum: "In unserer neuen onkologischen Fachabteilung sowie im künftigen Cancer Center werden Patienten eine hochspezialisierte und präzise zugeschnittene Krebsbehandlung erhalten", so der 49-Jährige. Mindestens genauso wichtig ist Oduncu jedoch die Menschlichkeit: "Ein besonderes Anliegen ist es mir, Patienten mit Krebserkrankungen ganzheitlich und individuell zu betreuen", betont der Mediziner.

Fuat Oduncu wurde mit zahlreichen Preisen, Stipendien und Ehrungen ausgezeichnet, unter anderem mit dem Vincenz-Czerny-Preis der Deutschen Gesellschaft für Hämatologie und Onkologie (DGHO) und dem m4-Award des Bayerischen Wirtschaftsministeriums und des Bundesministeriums für Bildung und Forschung.

Der in Füssen aufgewachsene Onkologe spricht neun Sprachen. Er ist verheiratet und hat drei Kinder. In seiner Freizeit setzt sich Prof. Oduncu für die Entwicklungshilfe in Indien und Afrika ein.

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Bakımevinde Yapılan Çalıştay da Müslümanların Dini ve Kültürel Hassasiyetlerini Dikkate Alan Yaşlı Bakım Hizmetlerinin Geleceği Ele Alındı

AJet Avrupa’da hedef büyütüyor - Almanya’da 100 Türk acente ile stratejik toplantı

YTB Başkanı Eren Manastır’daki Yeni Cami’nin müze olarak hizmete açılmasına tepki gösterdi

YTB Başkanı Abdullah Eren: “Kerkük Türklerinin uyarıları dikkate alınmalı”

Murat ve Jonas, Würzburg Belediye Sarayını Türk müziğiyle coşturdu

Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu 30. Yılında

Avrupa Saadet ‘yabancı plakalı araçların için Türkiye'de TÜV muayenesi olabilmesini’ istedi

Almanya Türkleri'nin duayen gazetecisi Ahmet Külahçı Mocca dergisine konuştu; İslam düşmanlığı zehirdir