Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

KÖLN (AA) - Almanya'nın Köln kentinde genel merkezi bulunan Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), iftar programı düzenledi.

Köln'deki iftar programına Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Gökhan Turan, AK Parti Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Zafer Sırakaya, AK Parti Sinop Milletvekili Nazım Maviş, AK Parti Almanya Temsilcisi Zühal Aksoy, UID Genel Başkanı Kenan Aslan ile UID'nin ülke ve bölge başkanları katıldı.

 

Zafer Sırakaya, programda yaptığı konuşmada, tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutladı.

Anadolu'dan Almanya'ya göçün 64. yılını doldurduğunu belirten Sırakaya, bugün yurt dışında yaşayan Türklerin sayısının 7,5 milyona ulaştığını, bunun 5,5 milyonunun Avrupa kıtasında, bunlardan 3,5 milyonunun ise Almanya'da yaşadığını ifade etti.

Sırakaya, "Bizler yaşamış olduğumuz ülkelerin ekonomik kalkınmasına, özellikle de çok kültürlülüğüne katkı sağladığımız bir süreçteyiz. Yurt dışı Türk toplumu ilk geldiği zaman belki misafir işçi olarak gelmişti ancak bugün baktığınız zaman ekonomiden sanata, spordan bilime her türlü ortamda kendisini gösteren, başarısını sergilemiş olan bir milletten bahsediyoruz." dedi.

 

Dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan vahşetin ve zulmün devam ettiğine işaret eden Sırakaya, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin hem bölgesel hem de küresel anlamda barışın tesis edilmesi için gayretlerini sürdürdüğünü belirtti.

UID Genel Başkanı Aslan da Avrupa'da yaşayan Türklerin son 60 yılda sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda Avrupa toplumlarına entegre olmayı başardığını ve iki dilli, iki kültürlü bir diaspora inşa ettiğini söyledi.

 

Aslan, şunları kaydetti:

"Bugün artık bulunduğumuz ülkelerin geçici misafirleri değil, toplumun temel unsurlarından biri haline geldik. Ancak içinde bulunduğumuz toplumlara uyum sağlamak sadece sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarla sınırlı kalmamalıdır, siyasal katılımımızı da hep birlikte güçlendirmeliyiz. Hepimiz Avrupa'da yükselen ırkçılığın ve İslam düşmanlığının ne kadar büyük bir tehdit olduğunun farkındayız. Eşit yurttaşlık ilkesini güçlendirmek ve ırkçılığın engellenmesi için önemli adımlar atılması gerekiyor. Bu adımların başında devlet politikalarının değişmesi, göçmen kökenlilere karşı hoşgörülü ve birleştirici bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor."

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya'nın Hamburg Havalimanı'nda Birleşik Hizmet Sektörü Sendikası (Ver.di) tarafından başlatılan grev sebebiyle tüm uçuşların iptal edildiği bildirildi.

Havalimanı Sözcüsü Katja Bromm, Alman medyasına yaptığı açıklamada, tüm seferlerin iptal edildiğini, gün boyunca uçakların kalkış ve iniş gerçekleştirmeyeceğini belirtti.

Bromm, Ver.di'nin grevi nedeniyle halkın dehşete düştüğünü kaydederek "Sendika, Hamburg'un bahar tatilinin hemen başında haber vermeksizin havalimanını kapatıyor. Ver.di, bunu yaparak her şeyden önce insanlara zarar veriyor. 40 binden fazla yolcunun yer alacağı 280 uçuş planlanmıştı." dedi.

 

Bromm, grevin yarın da sürecek olması nedeniyle yolculara hava yolu şirketleriyle iletişim halinde bulunmalarını tavsiye etti.

Hamburg'daki okulların bahar tatilinde olması ve sendikanın daha önce bildirmeden greve gitmesi, uçuş planları bulunan yolcuları zor durumda bıraktı.

Almanya'da 13 büyük havalimanında çalışan işçilerin, 10 Mart'ta 24 saatlik greve gidecekleri daha önce açıklanmıştı.

Sendika, yer hizmetleri çalışanlarının ücretlerinde yüzde 8'lik artış, ayda en az 350 avroluk ek ödenek ve 3 gün ilave izin talep ediyor.

 

İşverenler, bu talepleri finanse edilemez olduğu gerekçesiyle reddetmişti.

Müzakerelerin 14-16 Mart'ta Potsdam şehrinde yapılması bekleniyor.

Yarın yapılacak uyarı grevi nedeniyle ülkede 11 havalimanında planlanan toplam 3 bin 400'ten fazla uçuşun büyük kısmının hava yolları tarafından iptal edileceği öngörülüyor
- Uyarı grevlerinden yaklaşık 510 bin yolcunun etkilenmesi bekleniyor
 

BERLİN (AA) - Almanya'da büyük havalimanlarında kamu ve yer hizmetleri çalışanları tarafından yarın yapılacak 24 saatlik uyarı grevlerinin önemli aksamalara yol açması bekleniyor.

Birleşik Hizmet Sektörü Sendikası (Ver.di), kamu ve yer hizmetleri çalışanlarının ücretlerinin artırılmasına yönelik ikinci tur görüşmelerde de bir anlaşmaya varılamaması nedeniyle Frankfurt Havalimanı dahil 11 Alman havalimanında çalışan işçilerin yarın 24 saatlik greve gideceklerini açıklamıştı.

Ülkenin en büyük havalimanı olan Frankfurt Havalimanı ile en yoğun ikinci havalimanı Münih'in yanı sıra Köln/Bonn, Düsseldorf, Stuttgart, Dortmund, Hannover, Bremen, Hamburg, Berlin ve Leipzig-Halle havalimanları için tam gün grev çağrısı yapılmıştı.

 

- 510 bin yolcunun etkilenmesi bekleniyor

Alman Havalimanları Birliğinin (ADV) ilk tahminlerine göre, söz konusu grevler nedeniyle 3 bin 400'den fazla uçuşun iptal edilmesi ve bundan yaklaşık 510 bin yolcunun etkilenmesi bekleniyor.

ADV Genel Müdürü Ralph Beisel, konuya ilişkin değerlendirmesinde, aynı anda 11 havalimanında yapılan grevlerin, tüm ülkenin hava trafiğinin kesilmesi anlamına geldiğini belirterek, "Bu tür grevlerin yol açtığı ekonomik zarar çok büyük ve sadece havacılık sektörünü değil, tüm ekonomiyi etkiliyor ve bu da zaten son derece gergin bir ekonomik durumda yaşanıyor." ifadelerini kullandı.

Havalimanları ve hava yolları internet sitelerinde tüm uçuşların durumu hakkında bilgi verilirken, çok sayıda kalkışın havalimanlarının internet sitelerinde iptal olarak işaretlenmesi dikkati çekti.

 

- "Frankfurt'ta yolculuğunuza başlamanız mümkün olmayacak"

Almanya'nın en büyük havalimanı olan Frankfurt Havalimanı'ndan yapılan açıklamada da söz konusu uyarı grevinin uçuş operasyonlarında büyük aksamalara yol açmasının beklendiği aktarılarak, yolcuların uçuş bilgilerinin durumunu hava yolu şirketlerinin internet siteleri üzerinden düzenli olarak kontrol etmeleri tavsiyesinde bulunuldu.

Açıklamada, "Grev nedeniyle tam uçuş operasyonlarını mümkün kılan tüm görevler askıya alınacaktır. Frankfurt'ta yolculuğunuza başlamanız mümkün olmayacaktır." ifadelerine yer verildi.

Transfer uçuşlarının grevden etkileneceği ve gerçekleşemeyeceğinin aktarıldığı açıklamada, 10 Mart için yaklaşık 1170 uçuşun planlandığı bildirildi. Frankfurt Havalimanı'ndaki grevden 150 binden fazla yolcunun etkilenmesi bekleniyor.

 

- Sendika, çalışanlara ödenen ücretlerin iyileştirilmesini talep ediyor

Ver.di, söz konusu grev girişimiyle çalışanlara ödenen ücretlerin iyileştirilmesini talep ediyor.

Sendika, söz konusu çalışanların ücretlerine yüzde 8'lik artış isterken, ayda en az 350 avroluk ek ödenek ve 3 gün ilave izin de talepler arasında yer alıyor.

Belediyeler ve federal hükümetin de dahil olduğu işverenler ise artan faiz oranlarıyla yüksek borçluluğa dikkati çekerek, sendikanın taleplerinin kendilerini mali açıdan zor durumda bırakacağını düşünüyor. Sendikanın taleplerinin yerel yönetimler için yıllık yaklaşık 15 milyar avro ek maliyet oluşturacağı hesaplanıyor.

Öte yandan, bir uçuş grev nedeniyle iptal edilirse veya 3 saatten fazla gecikirse, hava yolu şirketinin yolcuların varış yerlerine alternatif ulaşım imkanı sunması gerekiyor.

Avrupa Birliği (AB) Hava Yolcu Hakları Yönetmeliği'nde ise varış noktasında 3 saat veya daha fazla gecikmeler ve kısa süreli uçuş iptalleri için belirli koşullar altında yolcu başına 250 ila 600 avro tazminat ödenmesini öngörülüyor.

 

- Kamu sektörü toplu iş görüşmeleri devam ediyor

Almanya'da 11 havalimanındaki grevlerin yanında Ver.di'nin çağrısı üzerine Weeze ve Karlsruhe/Baden-Baden havalimanlarında çalışan güvenlik personeli de ücret anlaşmazlığından yarın 24 saatlik uyarı grevine gidecek.

Öte yandan, Almanya'da federal ve yerel yönetimlerde toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken, çalışanlar uyarı grevleriyle işverenler üzerinde baskı oluşturuyor.

Hastaneler, kreşler, çöp toplama, acil servisler, bakım evleri ve toplu taşıma araçları gibi kamu sektörüne ait çok sayıda meslek dalında çalışanlar uyarı grevlerine gidiyor.

 

BERLİN (AA) - Almanya, Suriye'nin Tartus, Lazkiye ve Humus bölgelerinde gerçekleşen şiddet olaylarını kınadı.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, "Suriye'nin Tartus, Lazkiye ve Humus bölgelerindeki şiddet olaylarını kınıyoruz." ifadesi kullanıldı.

Sivillerin ve tutukluların öldüğüne dair haberlerin şok edici olduğu belirtilen açıklamada, Suriye hükümetinin saldırıları önleme, olayları soruşturma ve sorumluları adalete teslim etme sorumluluğu taşıdığı vurgulandı.

Tüm tarafların şiddete son vermeye çağrıldığı açıklamada, "On yıllardır süren Esad terör rejiminin ardından toplumsal barış ancak bu şekilde tesis edilebilir ve Suriye'nin sürdürülebilir barış ve istikrara kavuşması için çok önemli olan kapsayıcı bir siyasi sürece doğru adım atılabilir." değerlendirmesinde bulunuldu.

Açıklamada, ülkenin geleceğinin etnik kökenleri, dinleri ya da cinsiyetleri ne olursa olsun, istikrarı bozmaya yönelik her türlü yabancı girişimden uzak bir şekilde tüm Suriyelilerin elinde olması gerektiği kaydedildi.

 

- Ceble saldırısı ve Lazkiye'deki olaylar

Suriye'de devrik Esed rejimi unsurlarının 6 Mart'ta Lazkiye'nin Ceble ilçesinde düzenlediği saldırıda en az 11 güvenlik görevlisi hayatını kaybetmişti.

Saldırının ardından Suriye ordusu, tank, zırhlı personel taşıyıcı, çok namlulu roketatar gibi ağır silahların da bulunduğu yüzlerce araçtan oluşan takviye birlikleri Lazkiye ve Tartus illerine sevk etmiş, bölgede devrik rejim unsurlarının yakalanması için operasyon başlatmıştı.

Operasyonlarda en az 50 güvenlik görevlisi hayatını kaybederken, uluslararası basına ve sosyal medyaya, bazı silahlı grupların bölgede çok sayıda sivili hedef aldığı haberleri ve görüntüleri yansımıştı.

 

- Cumhurbaşkanı Şara'nın uyarısı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara da devrik rejim unsurlarının 6 Mart'taki saldırıda kendilerini test etmeye çalıştığını söylemiş, birlik ve beraberlik mesajı vermiş, ülkeyi yeniden inşa etmek istediklerini ve kan dökme amaçlarının olmadığını ifade etmişti.

Şara, bölgedeki güvenlik güçlerini devrik rejim unsurlarına hızlı müdahaleleri ve performansları için tebrik ettikten sonra şunları kaydetmişti:

"Güvenlik güçlerine kimsenin aşırılığa ve tepkide ölçüsüzlüğe izin vermemesi gerektiğini vurguluyor ve bunu önlemek için çalışmaları gerektiğini söylüyorum. Bizi düşmanlarımızdan ayıran şey, ilkelerimize olan bağlılığımızdır. Ahlakımızdan vazgeçtiğimiz anda düşmanlarımızla aynı düzeye ineriz. Düşmüş rejimin kalıntıları, bir provokasyon peşinde koşuyor; bu provokasyon, aşırılıklara yol açarak onların işine yarayacak bir durum yaratmayı amaçlıyor."

Dünyanın her yerinde, hainetin en kutsal varlıklarından olan kadınlara gazeteci, yazar ve şair mükemmel bir şiirle fikirlerini ortaya koydu. Birlik ve Aytürk gazetelerinin yazarlarından olan Doğan Tufan, Almanya'nın en eski gazetecilerinde ve milli kültür aşığı bir şair olarak biliniyor.

 

Kadınlar

Benim canım, canlarım
Sevgili eşim, hayatım,
Hayatın tadı, kız kardeşim,
Hayata bağlayan yavrularım.

 

Her erkeğin annesi, şefkatlisi,
Her gencin rüyası, sevgilisi,
Her erkeğin biricik eşi, neşesi,
Çocuklarımızın sevgili annesi.

 

Anne yüreği sevgiyle yanar,
Gözü gibi bebeğine bakar,
Çocuklarına kucak, kanat açar,
Evlerin bereketidir kadınlar.

 

Evlerin bereketi, süsü, neşesi,
Oğlumun, kızımın annesi,
Cennet kokuludur nefesi,
Çocukların annesi anneler.

 

Cennetle müjdelenmiş anne,
Hakkı çok bilmeliyiz bizlerde,
Öpsek de ayaklarını, can anne,
Ödenmez annelik hakkın anne.

 

Anne, teyze, hala, kız kardeş,
Sevgide her gün biriz, be kardeş,
Olmaz bir gün, bize her gün eş,
Yüreğimizde gizli anne ve kardeş.

Doğan Tufan
Göppingen

 

Einen Blick hinter die Kulissen des Landratsamtes Würzburg werfen – diese Gelegenheit haben drei Studierende der Technischen Hochschule Würzburg-Schweinfurt im Rahmen der Praxistage 2025 genutzt. Zwei Studenten der Wirtschaftsinformatik und eine Studentin der Betriebswirtschaftslehre erhielten einen Tag lang spannende Einblicke in Fachbereiche mit Studienbezug, konnten Fragen stellen und wertvolle Kontakte knüpfen. Das Event diente den Studierenden dazu, die Mitarbeitenden im Landratsamt authentisch im Arbeitsumfeld kennenzulernen und aus erster Hand Informationen über den Berufsalltag sowie mögliche Karrierewege zu erhalten.

Nach einer Begrüßungs- und Vorstellungsrunde mit Landrat Thomas Eberth erhielten die Studierenden vom Bereich Personalentwicklung, Organisation und Digitalisierung Informationen zum Landratsamt Würzburg als Arbeitgeber sowie eine Führung durch die Räumlichkeiten. Im Anschluss hospitierten die Studierenden in den jeweiligen Fachbereichen und bekamen die Möglichkeit, dem Team über die Schultern zu schauen. Im Fachbereich Informationstechnologie erfuhren die Studierenden der Wirtschaftsinformatik alles Wichtige über die Arbeitsabläufe der IT-Abteilung. Sie erhielten zum Beispiel Einblicke in Digitalisierungsprozesse sowie den Aus- und Umbau des Rechenzentrums. Die Studentin der Betriebswirtschaftslehre besuchte das Jobcenter des Landkreises Würzburg in der Nürnberger Straße. Dort lernte sie die Bereiche Haushalt & Recht sowie Verwaltung kennen, bekam den Berufsalltag an der Informations- und Widerspruchsstelle gezeigt und erhielt eine Einführung in die Leistungsberechnung sowie Haushalt und Controlling. Zum Abschluss des Praxistages reflektierten die drei Studierenden ihre Erfahrungen in einer gemeinsamen Feedbackrunde: Der Praxistag ermögliche ihnen einen Einblick in den Arbeitsalltag der Mitarbeitenden und zeige die Vielfältigkeit an beruflichen Möglichkeiten innerhalb des öffentlichen Dienstes.

 

Wichtiges Karriere-Event für Studierende und Arbeitgeber

 

Die Praxistage sind ein Kooperationsprojekt der Karriereplattform Hochschuljobbörse und der 19 Career Services der bayerischen Hochschulen. Sie bieten Studierenden jedes Jahr die Möglichkeit, innerhalb von zehn Tagen bis zu zehn potenzielle Arbeitgeber und deren Arbeitsalltag kennenzulernen. Damit sind die Praxistage das größte Karriere-Event für Studierende in Bayern. Unter dem Motto „Date your future“ nahmen dieses Jahr insgesamt 19 bayerische Hochschulen teil und ermöglichten Studierenden, bei insgesamt über 400 Events zu netzwerken und wichtige Erkenntnisse für ihren weiteren Berufsweg zu gewinnen. Gleichzeitig bieten die Praxistage Unternehmen und Organisationen die Chance, sich als attraktive Arbeitgeber zu präsentieren und frühzeitig akademischen Nachwuchs für sich zu gewinnen.

Das Landratsamt Würzburg nimmt dieses Jahr zum zweiten Mal teil.

 

 

Begrüßungs- und Vorstellungsrunde mit Landrat Thomas Eberth (links) zu Beginn des Praxistages 2025.

 

Fotos: Lena Gersitz

Bakırcılık, Türk kültürünün en eski zanaatlarından biri. Eski Türklerden Osmanlıya, Anadolu’nun her köşesinde kendine yer bulan bu sanat, el emeği ve ustalık gerektiren bir meslek olarak nesilden nesle aktarıldı. Günümüzde teknolojinin gölgesinde unutulmaya yüz tutsa da Ermenek’te hâlâ bu mesleği yaşatmaya çalışan ustalar var.

Ermenek’te bakırcılık yaklaşık 65 yıl önce, 1960’lı yıllarda merhum Mehmet Bayındır tarafından kuruldu. Mehmet Usta, mesleği Mustafa Dökmeci Usta’dan öğrenmiş, yıllarca bakırcılık ve tenekeciliği birlikte yürütmüştü. Oğlu Hasan Bayındır ise baba mirasını devralarak, hem geleneksel yöntemleri yaşatıyor hem de modern tekniklerle mesleği geleceğe taşımaya çalışıyor.

Geçmişte Ermenekli ustalar, bakır kazanlardan tepsilere, güğümlerden tencerelere kadar pek çok ürün üretmiş, ürettiklerini çevre ilçelere ve köylere götürerek satmışlardı. Babasının da Anamur, Gazipaşa, Gülnar ve çevre kasabalarda tanındığını anlatan Hasan Bayındır, o dönemin ustalarının anılarını derleyerek bakırcılık tarihini kayıt altına almaya çalışıyor.

Bugün Ermenek Bakırcılık, Mehmet Uzun Usta’nın el emeğiyle geleneksel bakır üretimine devam ederken, Maraş ve Antep’ten getirilen ustalarla sıvama metodunu da üretim sürecine dahil etti. Klasik ve modern teknikleri harmanlayarak mutfak ihtiyaçlarına estetik ve sağlıklı çözümler sunan Mustafa Usta, kişiye özel bakır ürünler de imal ediyor. Bakırcılığın yok olmaması için Ar-Ge ve inovasyona yatırım yaptıklarını belirten Hasan Bayındır, Ermenek’te bu mesleği sürdürerek babasının mirasını yaşatmak istiyor.

Bakırcılık, Ermenek’in tarihine kazınmış bir meslek ve Mustafa Usta gibi ustaların emeğiyle yaşamaya devam ediyor. El işçiliğiyle üretilen bu eşsiz ürünlerin değerini bilmek ve bu sanatı desteklemek, geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurmak demek.

( www.ermenekbakircilik.com )

www.instagram.com/ermenekbakircilik

 

 

Bakırcılık, Türk kültürünün en eski zanaatlarından biri. Eski Türklerden Osmanlıya, Anadolu’nun her köşesinde kendine yer bulan bu sanat, el emeği ve ustalık gerektiren bir meslek olarak nesilden nesle aktarıldı. Günümüzde teknolojinin gölgesinde unutulmaya yüz tutsa da Ermenek’te hâlâ bu mesleği yaşatmaya çalışan ustalar var.

Ermenek’te bakırcılık yaklaşık 65 yıl önce, 1960’lı yıllarda merhum Mehmet Bayındır tarafından kuruldu. Mehmet Usta, mesleği Mustafa Dökmeci Usta’dan öğrenmiş, yıllarca bakırcılık ve tenekeciliği birlikte yürütmüştü. Oğlu Hasan Bayındır ise baba mirasını devralarak, hem geleneksel yöntemleri yaşatıyor hem de modern tekniklerle mesleği geleceğe taşımaya çalışıyor.

Geçmişte Ermenekli ustalar, bakır kazanlardan tepsilere, güğümlerden tencerelere kadar pek çok ürün üretmiş, ürettiklerini çevre ilçelere ve köylere götürerek satmışlardı. Babasının da Anamur, Gazipaşa, Gülnar ve çevre kasabalarda tanındığını anlatan Hasan Bayındır, o dönemin ustalarının anılarını derleyerek bakırcılık tarihini kayıt altına almaya çalışıyor.

Bugün Ermenek Bakırcılık, Mehmet Uzun Usta’nın el emeğiyle geleneksel bakır üretimine devam ederken, Maraş ve Antep’ten getirilen ustalarla sıvama metodunu da üretim sürecine dahil etti. Klasik ve modern teknikleri harmanlayarak mutfak ihtiyaçlarına estetik ve sağlıklı çözümler sunan Mustafa Usta, kişiye özel bakır ürünler de imal ediyor. Bakırcılığın yok olmaması için Ar-Ge ve inovasyona yatırım yaptıklarını belirten Hasan Bayındır, Ermenek’te bu mesleği sürdürerek babasının mirasını yaşatmak istiyor.

Bakırcılık, Ermenek’in tarihine kazınmış bir meslek ve Mustafa Usta gibi ustaların emeğiyle yaşamaya devam ediyor. El işçiliğiyle üretilen bu eşsiz ürünlerin değerini bilmek ve bu sanatı desteklemek, geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurmak demek.

(www.ermenekbakircilik.com)

www.instagram.com/ermenekbakircilik

 

 

 

Yozgat Türk Ocağı “Ocakbaşı Sohbetleri” programının konuğu olan Yozgat Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Mehmet Kutlu, Anadolu Medeniyetleri içerisinde önemli yeri olan Türk Medeniyetinin izlerine ilişkin ilgi çekici bilgiler paylaştı.
 
Erbazlar Konağı’nda 5 Mart 2025 Çarşamba akşamı Türk Ocakları Yozgat Şube Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Gökalp Çınarer’in selamlama konuşmasıyla başlayan programda Doç. Dr. Mehmet Kutlu, “Anadolu Selçuklu Hastaneleri ve Darüşşifa Uygulamaları” başlıklı sunumunda özellikle orta Anadolu’dan örnekleri farklı yönleriyle ele aldı.
 
Şehir eşrafından katılımcıların yanı sıra akademisyenlerin ve öğrencilerinde ilgiyle izlediği etkinlikte, bilim ve sanatın zirvesi olan Kayseri Gevher Nesibe, Sivas I. İzzeddin Keykavus, Divriği, Tokat Gökmedrese ve Amasya Darüşşifası gibi yapılar üzerine sohbet tadında bir söyleşi olmasına özen gösteren Doç. Dr. Mehmet Kutlu, “Anadolu Selçuklu hastaneleri yaygın adlandırmaya göre darüşşifalar, kültür ve medeniyetimizin orta asırlardan günümüze kadar yansımalarını taşıyan eşsiz kültürel miras unsurlarının başında gelir. Bir yandan Anadolu’nun vatan yapılması mücadelesinde Bizans, Haçlı Seferleri, Moğol İstilası ile başa çıkmaya çalışılırken diğer taraftan taht kavgaları ile geçen çalkantılı yıllarda ortaya konulan sıra dışı büyük mimari anıt yapılar olarak karşımıza çıkarlar.” dedi ve kısa süre içerisinde çok yaygın ve çeşitli eserlerin ortaya konmuş olmasının ne denli dikkate değer olduğunun altını da çizdi.
 
Mimari açıdan bakıldığında, Anadolu Selçuklu Hastanelerinin yalnızca Anadolu Türk Mimarisi açısından değil aynı zamanda bütün coğrafyalarıyla İslam Mimarisi ve hatta Dünya Bilim Tarihi açısından paha biçilmez öneme ve değere sahip olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Mehmet Kutlu, yazılı kaynaklarda geçen tıp kurumları arasında Türk ve İslam Medeniyetinde daha eski tarihlerde yapıların inşa edildiği biliniyor olmasına rağmen, birkaç yapı hariç mimari açıdan günümüze ulaşan kalıntıların bulunmadığını da ifade etti. Toplumumuzda dahi Anadolu varlıkları arasında kendi kültürümüz ve medeniyetimize ait eserlerin yeterince ve doğru biçimde bilinmediği yönünde değerlendirmelerde bulundu.
 
 
Ayrıca konuşmasında Doç. Dr. Mehmet Kutlu, “Anadolu Selçuklu hastaneleri dönemin İslam ülkelerindeki ‘bimaristan’ adlandırılmasının dışında darüşşifa, darüssıhha, darülafiye, darürrahha ve maristan gibi ilginç adlandırmalara sahiptir. Bu adlandırmalar içinde en çok yaygınlık kazanan darüşşifa terimi olmuş, Osmanlı döneminde ‘şifahane’ adlandırmasına dönüşmüştür.” dedi ve o dönem Türkçe’ye giren kavramların anlamlandırılış biçimlerine ilişkin örnekler de verdi.
 
Katılımcıların ilgi çekici bulduğu zengin içerikli sohbet toplantısının sonunda Yozgat Türk Ocağı Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Gökalp Çınarer, hem katılımcılara hem de Doç. Dr. Mehmet Kutlu’ya teşekkür ederek günün anısına hediye takdim etti.
 
 
Doç. Dr. Mehmet Kutlu kimdir?
 
Doç. Dr. Mehmet Kutlu, 2000-2009 yılları arasında Lisans ve Yüksek Lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde tam burslu olarak tamamladı. 2011-2017 yılları arasında Pamukkale ve Ege Üniversitelerinde araştırma görevlisi olarak görev yaptı. Denizli yakınlarındaki Selçuklu kervansarayları üzerine yaptığı Yüksek Lisans tez çalışmasıyla bilim uzmanlığı ve Anadolu Selçuklu Dönemi Darüşşifalarının mimari özellikleri üzerine tez çalışmasıyla da Anadolu Selçuklu Sanatı ve Mimarisi alanında Doktora derecesini elde etmiştir. Pamukkale Üniversitesinde Dr. Öğretim Üyesi ve Doçent unvanlarıyla çalıştığı 2018 -2023 yılları arasında, özellikle Anadolu Selçuklu Sanatı ve Mimarisi ile İslam Öncesi Türk Sanatı üzerine lisans ve lisansüstü düzeyinde dersler vermiştir. Doç. Dr. Mehmet Kutlu, 2023 yılından itibaren Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölüm Başkanlığını yürütmekte ve lisans eğitimi düzeyinde alanıyla ilgili dersler vermektedir. Ayrıca 2019 yılından itibaren yaz aylarında eşi Dr. Leila Kutlu ile Kazakistan’da arkeolojik kazılara katılmakta olan Doç. Dr. Kutlu’nun İslam Öncesi Türk Sanatı ve Tarihi üzerine birçok kitap, makale ve bildirilerden oluşan yayınları bulunmaktadır.
 
Yozgat Türk Ocağı başkanlarımızdan Yozgat Lisesi 1977- -80  yılları içerisinde edebiyat hocam Necati Şahin’de konferansın kısa değerlendirmesini yaptı.
Necati Şahin;
‘Mehmet Kutlu hocama bu güzel konferansı görsel olarak vermesinden dolayı teşekkür ediyorum. Kutluyorum. Türk kadınının  Orta Asya’dan Anadolu’ya geçmişten günümüze kadar her konuda olduğu gibi sağlıktada yaptırdıkları darüşşifa ve şifahanelerle ,vakıflarla  güzel hizmetleri dinlemek çok güzeldi. Size ve Türk Ocakları Yozgat şubesine konferansa katılanlara teşekkürlerimi    Saygılarımı ,sunuyorum.”
 
Yozgat Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Böyükata yaptığı değerlendirmesinde,
Gerçekleştirilen seminere katılan akademisyenlerden "İlgi çekici bilgilerin aktarıldığı bir buluşma oldu. Bütün dünyada coğrafyamıza ilgi duyanların ve hatta ülkemiz insanında da, ‘Anadolu Medeniyetleri’ dendiğinde çoğu kez görünür olan ve ziyaret edilebilen antik yerler üzerinden bir algıyla Roma, Bizans ve daha önceki dönemlere dair konuştuğuna rastlarız. Doç. Dr. Mehmet Kutlu hocamız yakın çevreden; Kayseri, Sivas, Tokat ve Amasya özelinde günümüze ulaşan ve Selçuklu dönemine ait tıp kurumlarından örnekler üzerinde odaklandığı konuşmasında bununla yetinmeyip çok farklı yönleriyle ele alındığında şimdi bile faydalanılacak yönlerinin çok fazla olduğunu düşünmemiz gereken eserlerden bahsetti. Bir kez daha anlıyoruz ki, kadim Anadolu Medeniyeti içerisinde Türklerin izleri çok derin ve zengindir." dedi.
 

2025: Siyasi uçlar kazandı, SPD ve Yeşiller cezalandırıldı!
Yazılı ve görsel basına basın bildirisi gönderen BIG partisi genel başkanı Halük Yıldız, Basın haber bildirisi yayınladı. 23 Şubat 2025
Federal Meclis 2025 seçimlerinin sonucu BIG Partisi'nin önceden tahmin ettiği öngörüyü doğrulamaktadır vurgusunu yaptı. Ve şöyle devam etti; “Siyasi uçlar - CDU/CSU, AfD, Sol Parti - kazanırken, SPD ve Yeşiller cezalandırıldı. 82,5%’lik katılım oranıyla vatandaşlar siyasi katılım sürecine olan güçlü ilgilerini ortaya koymuşlardır, ancak mevcut seçim sonucu siyaset kurumunun krizini yansıtmaktadır.


CDU/CSU ve SPD arasındaki büyük koalisyon 329 sandalyelik kıl payı bir çoğunluk elde edecek, ancak bu istikrarlı bir hükümet yönetimi için yeterli olmayacaktır. Yeni şansölye Friedrich Merz'in yönetiminde siyasi gerginliğe müsait bir işbirliği olacaktır. Merz, AfD'yi daha da güçlendirmemek için popülist söylemini sürdürmeye devam ederken, SPD de seçmen tabanını daha fazla kaybetmemek için CDU'ya çok fazla taviz vermek istemeyecek. Bu “mantık evliliği” vatandaşlar için herhangi bir çözüm getirmeyecek, aksine çözülmemiş sorunları daha da zorlaştıracaktır.


SPD ve Yeşiller'in yanlış politikaları sonucunda seçmenlerini Sol Parti’ye kaptırdıkları da ayrı bir gerçeklik teşkil etmektedir. Bu seçmenleri geri kazanmak kolay olmayacaktır. Buna ek olarak, AfD, sistem partilerinin yanlış politikaları nedeniyle güç kazandı – bu demokrasi adına sorunlu bir gelişme.
Sahra Wagenknecht'in ittifakı ve FDP, göç konusundaki sağcı popülist tutumları nedeniyle haklı olarak cezalandırıldı. Orijinali varken seçmen neden taklit ürüne oy versin ki?
Almanya vatandaşları yükselen popülizmin ve yerleşik partilerin ideoloji odaklı yanlış kararlarının bedelini ağır ödüyor. Ülkenin sorunlarına somut çözümler sunan, vatandaş odaklı bir politikaya yeniden geri dönülmesi gerekiyor. Aksi takdirde, Almanya'yı siyasi bölünme yolunda daha da ileriye götürecek olan siyah-mavi bir hükümetin eli kulağındadır. BIG Partisi olarak bunu kararlılıkla önlemek istiyoruz.
Sadece adil ve sürdürülebilir çözümlerle üstesinden gelinebilecek pek çok zorluk var: Almanya'nın Ukrayna konusundaki tutumu, transatlantik ittifakın yeniden değerlendirilmesi, enflasyon ve yoksullukla mücadele, ötekileştirme ve ırkçılığın engellenmesi, kontrolsüz göç yerine düzenli bir göç politikasının uygulanması ve iç güvenliğin sağlanması.


Almanya'nın ideolojilerden arınmış bir hükümete ihtiyacı var. Özellikle de ekonomiyi güçlendiren, sivil hakları genişleten, iç barışı ve sosyal dayanışmayı teşvik eden bir hükümete. Ülkemizde sosyal adaleti yeniden tesis etmenin zamanı gelmiştir.
BIG Partisi olarak şimdi önümüze bakma ve Kuzey Ren-Vestfalya'da yapılacak yerel seçimlere odaklanma zamanı. Biz, zamanı geçmiş ideolojilerden uzak, değer odaklı, birleştirici, gerçekçi ve pragmatik politikalar sunuyoruz.
Think BIG – BÜYÜK düşünelim – Birlik olalım – Değişim ancak bizimle başlar!