Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğünce yeniden inşa edilen ve Ayasofya Yerleşkesi olarak özüne uygun şekilde kullanılmak üzere Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesine tahsis edilen Ayasofya Fatih Medresesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı.

Açılışa katılan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, buradaki konuşmasında, kültür miraslarına sahip çıkmanın önemine değinerek, "Tarihimize, kültürümüze, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmak, bütün bunlardan meydana gelmiş olan milli bilinç ve birikimimizi muhafaza etmek, daha zenginleştirerek, gelecek nesillere miras bırakmak hedefi ile uhdemizdeki kültür sahasının her alanında yoğun bir çalışma yürütmekteyiz. Kültür miraslarımızın sadece yapısal koruma ve onarımlarını yapmakla yetinmiyor, uygun durumda olan eserleri yapılma amaçlarına hizmet edecek şekilde yeniden işlevsel hale getiriyor ve halkımızın kullanımına sunuyoruz. Ayasofya Fatih Medresesi de bunlardan biri." dedi.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin fethin ardından sadece bir ibadet mekanı olarak değil, ilim ve eğitim merkezi olarak da düzenlendiğine dikkati çeken Ersoy, şunları kaydetti:

"Ayasofya'nın kuzey batısında Papaz Odaları diye adlandırılan yapılar, medrese olarak hizmete açılmıştır. Muazzam abideler inşa ettiğinde, medeniyetimizde alim ve abidin daima yan yana olduğu gerçeği inkar edilemez şekilde kendini göstermektedir. Bunları birbirine zıt şeyler gibi göstermeye çalışanlar da haliyle hüsrana uğramaktadır. Ayasofya Fatih Medresesi, hizmete açıldıktan sonra gerek bakım ve onarımı yapılarak gerekse yıkılıp tekrar inşa edilerek 1924 yılına kadar işlevini sürdürmüştür. Bu tarihten itibaren öksüzler yurdu olarak hizmet vermiştir. Harap durumda olması ve kullanıma müsait olmaması sebebiyle 1936'da yıkılmıştır.

Bakanlık olarak, bu emaneti, tarihi temelleri üzerinde, mimarisinden kullanılan malzemeye kadar, aslına uygun şekilde baştan tekrar inşa ettik. Ayrıca onu asli kimliğine de kavuşturuyoruz. Yapıyı Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitemizin kullanımına sunduk. Burası bundan sonra Ayasofya Araştırma Merkezi olarak hizmet verecek ve inşallah hem tarihine hem milletimize yakışır bilimsel çalışmalarla adından her daim söz ettirecek."

Bakan Ersoy, inşa sürecinde özel bir hassasiyet gösterdiklerinin altını çizerek, Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi’nden bir heyetin de yerinde inceleme neticesinde hazırlamış oldukları raporda "medresenin yeniden inşasının Ayasofya ve ortamının takdir edilmesi ve varlığın üstün evrensel değeri açısından faydalı bir etkisi olacağı" yönünde kanaatlerini belirttiğini anlattı.

Ersoy, "Dolayısıyla Dünya Mirası olan bir alanda ihya ettiğimiz bu medrese İstanbul'un hem tarihi hem de mimari zenginliğini tekrar tekrar ortaya koymaktadır. Sayın Cumhurbaşkanım, ecdadımızın emanetlerini sadece nesnel olarak değil, ruh ve fikir olarak yaşatma çabamızda bizlere verdiğiniz destek ve ortaya koyduğunuz irade sebebiyle sizlere şükranlarımı arz ediyorum." ifadelerini kullandı.

 

 

 

 

 

 

 

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğünce düzenlenen "Bir Lokma Bin Sofra" iftarına katıldı.

Mihrişah Valide Sultan Eyüp İmareti'nde düzenlenen iftar programına katılan Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen aileler ve bursiyer öğrencilerle bir araya geldi.

Bakan Ersoy, etkinlikte yaptığı konuşmada, Vakıflar Genel Müdürlüğünün asırlardır, paylaşma, koşulsuz, çıkarsız ve karşılıksız verme anlayışının yaşatılması ve nesilden nesile aktarılarak sürekliliğinin sağlanması için kurulduğunu dile getirdi.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." şiarıyla hareket ettiklerinin altını çizen Ersoy, "Vakıflar, bugün bizlerin yürüdüğü bu yolda, dün yürümüş olan iyilik ve hayır sahiplerinin ektiği ve büyüttüğü birer tohum gibidir. O tohumlar dünyanın dört bir yanında meyveleri vicdan, merhamet, hoşgörü, adalet, paylaşma gibi insanın en güzel hasletleri olan ulu birer ağaç olup kök salmıştır. O insanlar ki Peygamber Efendimizin, 'İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.' öğüdünü yaşama amacı olarak benimsemiştir. Bu amaca kalpten bağlılıklarıyla, bugüne ulaşan vakıf medeniyetini bina etmişlerdir. Omuzladığımız sorumluluk bu denli eşsiz, böylesine değerli ve son derece ağırdır." dedi.

 

"Yoksul ve yoksun olanların, zengin ve varlıklı olanlar üzerinde hakkı var"

Mehmet Nuri Ersoy, "vakıf" kavramının, hak taksimi olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Yüce Rabbimiz yoksul ve yoksun olanların, zengin ve varlıklı olanlar üzerinde hakkı olduğunu bizlere bildirmektedir. Vakıf, bu hakka riayet edenlerle sizler gibi hak sahipleri arasında bir aracıdır. Bunu ifade ediyorum çünkü yardım söz konusu olduğunda kimi zaman insan nefsi incinir; gönül çekinir, sıkılır. Bu sebeple bütün hayır ve vakıf sahipleri adına, size verilenlerin zaten bizlerde birer emanet olduğunu iyi anlamanızı, yardım adı altında asli sahipleri olan sizlere döndüğünü bilmenizi isterim. Alacaklısınız. Borcuna sadık olanların ödemelerini gönül rahatlığıyla kabul ediniz. Gayemiz Allah rızasıdır. Sizlerden dileğimiz ise hayır dualarınızdır."

Vakıf anlayışını hayata geçiren, yaşatan ve aktaran geçmişteki tüm insanları rahmetle anan Ersoy, "Mübarek ramazan ayının, ülkemiz ve bütün İslam alemi için huzurdan sağlık ve refaha kadar nice hayırlara vesile olmasını diliyorum. Soframızın bereketi, yemeğimizin tadı olduğunuz için sizlere bir kez daha teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum." ifadelerini kullandı.

Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy da, Vakıflar Genel Müdürlüğünün vakıf eserlerinin restorasyonunu yapan bir kurum olmanın ötesinde, manevi duyguların, dayanışma ve iyilik ruhunun gelecek nesillere aktarılmasını kendisine görev addetmiş olan kadim bir kurum olduğunu belirtti.

Eyüpsultan Belediye Başkanı Deniz Köken ise son yıllarda salgından ötürü buruk geçen ramazan ayının, bu yıl iftar sofralarında bir araya gelerek eski neşesini kazandığını söyleyerek, "İnşallah buradan çıkarak daha güzel ramazanlara birlikte kavuşuruz. Bir daha böyle hastalıklarla karşılaşmayız. Bir vakıf kuruluyor. 230 yıl sonra yine bahçesinde oturarak iftarımızı yapıyoruz. Mihrişah Valide Sultan'ı da buradan rahmetle anıyoruz." ifadelerini kullandı.

 

 

 

 

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Aktif yaşlı Merkezi’nde 2019 yılında başlayan tiyatro çalışmaları ilk meyvesini verdi. 65 yaş üstü bireylerin yer aldığı “Misafir” isimli oyunun prömiyeri AKM Aspendos Salonu’nda 19 Nisan’da yapılacak

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı bünyesindeki hizmet veren Aktif Yaşlı Merkezi’nde 2019 yılında kurulan Tiyatro Atölyesi ilk oyununu AKM Aspendos Salonu’nda sergileyecek. Diksiyon ve temel oyunculuk eğitiminin ardından pandemi döneminde online olarak yapılan Misafir isimli oyunun okuma provalarının ardından, sahneye çıkan 65 yaş üstü yaşlılar, seyircinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.

 

Fedakarlık Yaptılar

Aktif Yaşlı Merkezi Tiyatro Atölyesi eğitmeni ve oyunun yönetmeni Zafer Yıldırım, 2019 yılında eğitimlere başlayanlarla bir oyunu sahneye koyduklarını belirterek, “Çok zorlu bir süreç oldu. Gelen arkadaşlarımız 65 üstü yaş grubunu temsil ediyor. Torunları olan, çocukları olan evlerinde işleri olan insanlar. Büyük bir fedakarlık yapıp bunların yanında tiyatro çalışmalarına geldikleri için onları kutluyorum” dedi.


Oyunun Kadrosu

Cansu Yumuşak’ın yazdığı Zafer Yıldırım’ın yönettiği “Misafir” isimli oyunun oyuncuları ise Gülçin Baykal, Gülnur Çöl ve Gönül Gündoğdu. Oyunun Reji Asistanı Hatice Koç, Işık Tasarımı Namık Gürsoy, Dekor Tasarımı ise Musa Öçal’a ait. Misafir, AKM Aspendos Salonu’nda 19 Nisan’da saat 20.00’de ücretsiz olarak sahnelenecek. 

 

Misafir Konusu

Oyunun konusu ise şu şekilde: “Yıllardır yalnız yaşayan Nurdan hanım, bir gün yardıma muhtaç bir halde kapısını çalan bir kadına evini açar. Kadın hayat dolu, telaşlı, savruk hali, kendi ruh halinin tam tersidir. Gelen kadın, Selma, kocasının zulmünden kaçmıştır. Ancak kocası, onu gözden kaybettiği yeri aklında tutmakta, her gün pusuda beklemektedir. Selma ve Nurdan önce arkadaş, sonra dost olurlar. Zamanla ilişkileri derinleşir. Birbirlerinin yalnızlıklarına, arayışlarına, eksikliklerine, dokunmaya, birbirlerini gerçekten sevmeye başlarlar. Başta Hatice hanım olmak üzere dedikoducu komşularının dillerine düşmemek için ve Selma’nın o evde saklandığı anlaşılmasın diye dışarı çıkmazlar, kimseyle görüşmezler. Ancak dışarıya çıkamamak ve kapalı bir yaşam sürdürmeye çalışmak Selma’ya çok ağır gelecektir.

 

 

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Ramazan Etkinlikleri, hemşeri geceleriyle renkleniyor. Antalya Konyalılar Derneği işbirliği ile düzenlenen Konyalılar Gecesi’nde yöresel sanatçı Sami Çelik sahne aldı. Çelik, Konya yöresine ait şarkı ve türküleri seslendirirken, kaşık havasına kendini kaptıranlar ilginç görüntüler oluşturdu.

 

Karaalioğlu Parkı kaşık havasıyla inledi 

En çok Konyalı’nın yaşadığı şehirlerden biri olan Antalya’da Konyalılar Gecesi düzenlendi. Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Ramazan Etkinlikleri kapsamında düzenlenen gecede Konyalı ünlü şarkıcı Sami Çelik, keyifli bir konser verdi.

 

Bol Neşeli Ve Kahkahalı Konser

Karaalioğlu Parkı’nı dolduran Konyalılar, Sami Çelik’in şarkılarıyla coştu. Sıcak ve samimi tavırlarıyla dikkat çeken sanatçı, sahneden inerek konseri dinlemeye gelen vatandaşların yanına gitti ve bol bol özçekim yaptı. Bol neşeli ve kahkahalı geçen konserde Sami Çelik hayranlarına bir de sürpriz yaptı. Çelik, Cengiz Kurtoğlu’nun “Duyanlara duymayanlara” isimli şarkısını seslendirirken, Kurtoğlu’nu görüntülü arayarak konseri izleyenlerle konuşturdu.

 

Kaşık Oyunu Oynadılar

Bol bol kaşık havasının oynandığı gecenin sonunda Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Konyalı Meclis Üyesi Mithat Aras, Başkan Muhittin Böcek adına Sami Çelik’e çiçek takdim etti. Konseri izleyen Finike belediye Başkanı Mustafa Geyikçi ve Antalya Konyalılar Derneği Başkan Yardımcısı Nebi Sezgin, Ramazan Etkinlikleri için Başkan Muhittin Böcek’e teşekkür etti.

Uzun yıllardan beri Türk yemeklerini başta Türkler ve Almanlar olmak üzere değişik milletlerden binlerce müşteriye tanıtan Mevlana resraurant müşterilerinden aldığı beğeniler ile Türk mutfağına olan ilginin hergün daha da yükselmesine katkı sağlıyor.

 

Bu ilgiden menun olduğunu belirten Mevlana Restaurant sahibi Ahmet Can ise Ayhaber’e yaptığı açıklamada, “Müşterinin memnuniyeti elbette önemlidir. Ancak memnun müşterinin online ortamda bizim için ardı ardına beşeriler göndermesi ise hem işyerimizin daha çok tanınınırlığa ulaşması, hem de Türk Mutfağının Almanlar arasında giderek daha popüler hale gelmesine yol açmaktadır. Ülkemizin binbir letzzeti ve damak tadının Kuzey Bavyera’da daha çok yayılması ise Türk Milleti ve Anadolu lezzet kültürü adına sevindiricidir” dedi.

 

Bilindiği gibi Ahmet Can 2014 yılında Bavyera ekonomisine yaptığı katdan dolayı üstün hizmet madalyası almıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya'nın başkenti Berlin'de üç genç Rus kadın, Ukrayna'ya destek için Rusya'nın Berlin Büyükelçiliği önündeki caddede açlık grevi başlattı. 

Rusya'nın Berlin Büyükelçiliğinin bulunduğu Unter den Linden Caddesi üzerindeki yaya geçidine çadır kuran Polina Oleinikova, Polina Kviatkoskaia ve Elena Malysheva, Ukrayna'daki savaşa dikkati çekmek için üç günlük eylemi bu akşam yerel saatle 21.00'de bitirecek.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Avrupa'da Türk toplumunun yaşadığı her noktada bir aile ataşeliği açmak istediklerini söyledi.

 

Yanık, Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen ile Almanya'nın Köln kentindeki Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Merkezi ile Köln Merkez Camisini ziyaret etti, ardından Türkiye'nin Köln Başkonsolosluğunda sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle buluştu.

 

Banak Yanık, burada yaptığı konuşmada, Almanya'da "çocukları ellerinden alınan ailelerin sorunu"na değinerek, "Almanya'da yaklaşık 4 milyon nüfusumuz var, koruyucu aile sayısı ise sadece 111 kişi, nüfus oranına göre koruyucu aile sayısı çok az." dedi.

 

Koruma altına alınan çocuklar konusunda iki ülkeyi karşılaştıran Yanık, şunları kaydetti:

 

"Türkiye'de bakıma muhtaç olan, devlet korunmasına alınması gereken çocuk sayısı 13 bin. Yaklaşık 10 bin çocuk da koruyucu aile yanında, toplam sayı 23 bin. Almanya'da nüfus hemen hemen aynı ama devlet korumasında olan 200 bin çocuk var. Bunun 100 bininin göçmen kökenli olduğu söyleniyor. Almanya'da sistem çocukların devlet korumasına alınmasına çok açık, çok çabuk müdahale ediyor. Bu gerçeği realiteyi görmemiz lazım. Burada sistem son derece hızlı, gelip ailenin ortasından çocuğu alıp götürüyor. Bu 200 bin çocuktan 100 bini göçmen kökenli ve bu rakamın önemli bir kısmının kendisinin gidip kendisini ya da ailesini ihbar ettiği bilgisini arkadaşlarımız not olarak bana iletti."

 

Yanık, "Eğer 3,5-4 milyon kişi arasında sadece 111 kişi 'koruyucu aile olacağım' diyorsa biz bizim çocuklarımızın bizim dışımızda herhangi bir mekanizmanın içine gireceğini peşinen kabul etmişiz demektir, bir defa bu acı gerçeği kabul edelim. Bizim burada olabildiğince hem sivil toplum kuruluşları hem vatandaşlar olarak, öncelikli olarak Türk kökenli çocukların koruyucu ailesi olması konusunda bir şey geliştirmemiz gerekiyor. Bu konuyu olabildiğince duyurmamız ve tüm kurum ve kuruluşlarımızla bu meseleyi ciddi bir dert haline getirmemiz lazım." diye konuştu.

 

Avrupa ülkelerinde aile ataşeliklerini artırmayı planladıklarının altını çizen Bakan Yanık, "Türk toplumunun yaşadığı her noktada biz bir aile ataşeliği açmak arzusundayız. Tabii yoğun olarak vatandaşlarımızın yaşadığı her noktada. Bugün Almanya’da vatandaşlarımız daha çok yoğun olduğu için burayı tamamladıktan sonra, Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da. Nüfusumuzun olduğu her noktada aile, gençlik ve çocuk ilişkileriyle alakalı hizmetleri, ataşelikleri yaygınlaştırma arzusundayız." dedi.

 

Yanık, "2022 yılında 5 ataşeliği Almanya’da hayata geçirmeyi arzu ediyoruz. Burada sizlerin desteği ve ilişki içinde olunması, özellikle akademik anlamda, sosyal anlamda çalışma yapan derneklerimiz, STK’larımızın katkıları çok önemli." ifadelerini kullandı.

 

 

 

 

 

 

 
BERLİN (AA) - Almanya’da faaliyetlerini sürdüren Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD), İsrail güvenlik güçlerinin şiddet kullanarak Mescid-i Aksa’ya girmesini kınadı.

ZMD tarafından yapılan yazılı açıklamada, 15 Nisan'da ve bu sabah erken saatlerde, Müslümanların en kutsal üçüncü camisine, özellikle mübarek ramazan ayında göz yaşartıcı gaz ve plastik mermi kullanılarak girilmesinin tüm Müslümanların dini duygularını incittiği belirtildi.

İsrail güvenlik güçlerinin şiddet kullanarak Mescid-i Aksa’ya girmesinin kınandığı açıklamada, ZMD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ve BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Tor Wennesland'ın çağrısını desteklediği ifade edildi.

Açıklamada, şiddet sarmalını sona erdirmek için, Mescid-i Aksa'yı ve inananları korumak ve Harem’i Şerif’te provokasyonlara son verilmesi konusunda Alman hükümetinin çaba sarf etmesi istendi.

- Sabah namazından sonra Mescid-i Aksa'ya baskın

Fanatik Yahudiler, 15 Nisan Cuma günü başlayan ve bir hafta sürecek Hamursuz Bayramı dolayısıyla İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlarını artırıyor.

Mescid-i Aksa'da baskınlara tekbirlerle tepki göstermeye çalışan Filistinliler İsrail güçlerinin müdahalesine maruz kalıyor.

İsrail güçleri cuma gününün ardından bu sabah yine Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyerek Filistinlileri zorla dışarı çıkarmış ve Aksa’nın kapılarını Filistinlilere kapatmıştı.

İsrail polisi, Mescid-i Aksa'ya düzenlediği baskında bazı Filistinlileri darbetmiş daha sonra fanatik Yahudi yerleşimci gruplar, polisin korumasında Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, 545 Yahudi yerleşimcinin Aksa’ya girdiğini açıklamıştı.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kudüs'teki kutsal mekanların statükosuna saygı gösterilmesi ve bunun muhafaza edilmesi çağrısında bulunmuştu.

Savaş kalıntısı olarak da yıllarca tehdit olmayı sürdüren misket bombaları nedeniyle 2020'de 107 kişi hayatını kaybetti.
 

ANKARA (AA) - EMRE KARACA - "Bomba içinde bomba" olarak bilinen, uluslararası anlaşmalarla yasaklanan misket bombaları özellikle çocukların yaşamını tehdit etmeyi sürdürüyor.

AA muhabirinin "19 Nisan Misket Bombalarına Karşı Uluslararası Eylem Günü" dolayısıyla derlediği bilgilere göre, infilak etmemiş misket bombalarından zarar görenlerin yarıya yakınının çocuk yaştakiler olduğu yayımlanan uluslararası raporlar tarafından tespit edildi.

Savaş kalıntısı olarak da yıllarca tehdit olmayı sürdüren misket bombalarının kullanımı Cenevre Sözleşmesi'ne aykırı ve uluslararası insan hakları ihlali olarak kabul ediliyor.

Misket Bombaları Üzerine Sözleşme'ye taraf olan 110 ülke, 2008'de misket bombası kullanma, stoklama ve satmaya yasak getirirken sözleşmeye imza atan taraflar arasında ABD, Rusya, İsrail, Suriye, İran, Suudi Arabistan bulunmuyor.

Sözleşmeye taraf olan ülkeler belirli bir süre zarfında sınırları içindeki misket bombalarını imha etmeyi taahhüt ederken, şimdiye kadar Kanada, Fransa, Almanya, Japonya bomba stoklarını imha etti.

- Misket bombaları nedeniyle 2020'de 107 kişi öldü

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 2020'de misket bombalarına ilişkin yayımladığı rapora göre, dünya genelinde 2020'de 360 misket bombası kaynaklı vaka tespit edildi, toplamda 107 kişi hayatını kaybetti, 242 kişi yaralandı. Söz konusu yıldaki vaka sayısı, 2019'a göre yüzde 14, 2018'e göre yüzde 30 arttı.

Misket bombaları kaynaklı zayiatların görüldüğü ülkelerin başında Suriye, Afganistan, Kamboçya, Laos, Irak, Güney Sudan ve Yemen yer aldı.

Verilere göre 2020'deki misket bombası kaynaklı sivil can kayıpları ve yaralanmaların yüzde 44'ünü çocuklar oluşturdu.

Bu dönemde toplam zayiatın yarısı Suriye'de kayıtlara geçti.

Toplam 29 ülkede misket bombası kaynaklı savaş kalıntılarının mevcut olduğu da raporda yer alan bilgiler arasında bulunuyor.

- Misket bombaları, içindeki küçük bombaların etrafa saçılmasıyla biliniyor

"Bomba içinde bomba" olarak bilinen misket bombaları uçaktan ya da havan toplarıyla atılabiliyor. Bunlar, düştüğü yerde ya da havada açılarak içindeki küçük bombaları etrafa saçıyor.

Patlamayan, toprağa gömülü kalan bombacıklar ise mayın etkisi görüyor.

Ana bombadan çıkan küçük bombaların o an patlamayıp yıllar sonra patlaması, sivil can kayıplarına da neden oluyor.

Bu bölgelerde yaşayan çocuklar, sıcak çatışmaların bitmesinin ardından savaş kalıntıları arasında yer alan misket bombalarıyla oynamaları sonucunda hayatlarını kaybediyor.

- Çatışma bölgelerinde misket bombası kullanılıyor iddiası

Dünya genelindeki çatışma bölgelerinde misket bombalarının kullanıldığı iddiası uluslararası kurumların yayınları eşliğinde gündeme geliyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana 41 farklı ülke sınırları içinde misket bombasının kullanıldığı tespit edildi.

Son yıllarda yayımlanan çeşitli raporlar, ölümlere ve sakatlanmalara neden olan misket bombasının Suriye, Libya, Yemen, Sudan ve Ukrayna gibi çatışma alanlarında kullanıldığını ortaya koydu.

Son olarak Uluslararası Af Örgütü, Rusya'nın Ukrayna savaşında misket bombası kullandığı iddiasında bulundu.

Ukraynalı yetkililer, Rus ordusunun misket bombası kullandığını iddia ederken Kremlin bu iddiaları reddetti.

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) da 2018'de yayımladığı raporda, Suriye rejimi ve Rusya'nın misket bombası kullandığını iddia etmişti.

Etiyopya hükümetiyle Tigray'daki isyancılar arasındaki çatışmalarda da misket bombası kullanıldığı iddiası gündeme gelmişti.

Misket Bombası İzleme Kuruluşu'nun Kamboçya kolunun 2016'da yayımladığı raporda, 1969–1973 yıllarında Kamboçya'ya 80 bin misket bombasının atıldığını ortaya koymuştu.

Yayımlanan veriler ışığında, dünya genelinde bugüne kadar misket bombası kaynaklı 60-80 bin sivil can kaybının olduğu düşünülüyor.

Son şampiyon Anadolu Efes, yarın İtalya temsilcisi AX Armani Exchange Milan ile deplasmanda karşılaşacak
 

İSTANBUL (AA) - Basketbol THY Avrupa Ligi'nde 2021-2022 sezonu play-off maçları yarın başlayacak.

Yarın oynanacak iki maçta play-off'a kalan ve normal sezonu 6. sırada bitiren son şampiyon Anadolu Efes, 3. sıradaki İtalya temsilcisi AX Armani Exchange Milan ile deplasmanda karşılaşırken, normal sezonu lider tamamlayan Barcelona (İspanya) ise 8. sıradaki Bayern Münih'i (Almanya) konuk edecek.

Normal sezonu 4. bitiren İspanya ekibi Real Madrid, 5. sıradaki Maccabi Playtika (İsrail) ile Dörtlü Final'e kalabilme mücadelesi verirken, 2. olan Olympiakos (Yunanistan) ise play-off'ta 7. sıradaki Monaco'yla (Fransa) karşılaşacak. Bu iki maç ise çarşamba günü oynanacak.

Ligde play-off karşılaşmaları, 19 Nisan-4 Mayıs tarihlerinde oynanacak.

Barcelona, Olympiakos, AX Armani Exchange Milan ve Real Madrid, play-off eşleşmelerinde saha ve seyirci avantajına sahip olacak.

İlk iki karşılaşmalar bu takımların sahasında oynanacak. Eşleşmelerde 3 galibiyete ulaşan taraf, adını 19-21 Mayıs'ta Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da oynanacak Dörtlü Final'e yazdıracak.