Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Der Landrat des Landkreises Kelheim, Martin Neumeyer, begrüßte vor kurzem die leitenden Vertreter der Landes-, Kreis und Bezirksverwaltungen der Europaregion Donau-Moldau im Kloster Weltenburg. In seinem Grußwort betonte Landrat Neumeyer die Bedeutung der Europaregion Donau-Moldau (EDM) als Plattform für grenzüberschreitende Zusammenarbeit insbesondere in den Bereichen Industrie 4.0, Tourismus und Gesundheit. Die Europaregion Donau-Moldau ist ein herausragendes Beispiel für die enge Zusammenarbeit über nationale Grenzen hinweg. Durch den regelmäßigen Austausch und geografische Nähe ergeben sich gute Chancen für nutzbringende Kooperationen und trilaterale Projekte. Wir profitieren gemeinsam von der kulturellen Vielfalt der deutschen, tschechischen und österreichischen Grenzregionen. 

 

Landrat Neumeyer hob zudem die Bedeutung des Klosters Weltenburg als Veranstaltungsort hervor. Das Kloster, das zu den ältesten Klosteranlagen in Bayern zählt und malerisch am Nationalen Naturdenkmal Donaudurchbruch liegt, symbolisiere die historische Verbundenheit der Regionen zwischen Donau und Moldau. 

 

"Es freut mich, dass wir unsere Gäste in diesem beeindruckenden Kloster begrüßen dürfen. Es ist ein Ort, der Geschichte und Kultur, der Zusammenarbeit verkörpert und somit perfekt zu den Zielen der Europaregion Donau-Moldau passt."

Martin Neumeyer, Landrat

 

Im Rahmen der Sitzung des Trilateralen Koordinierungsgremiums mit Vertretern aus Niederösterreich, Oberösterreich, Niederbayern, der Oberpfalz und den drei tschechischen Regionen Pilsen, Südböhmen und Vysocina wurden Projekt- und Netzwerkaktivitäten besprochen, die in Zukunft durchgeführt werden sollen. Unter anderem ist im September ein Kongress zum Thema Medizincampus Niederbayern geplant, ein großer grenzübergreifender Unternehmehrtag kommendes Jahr in Deggendorf.

 

Die Sitzung der Europaregion Donau-Moldau im Kloster Weltenburg zeigte erneut die Bedeutung der grenzüberschreitenden Zusammenarbeit über unsere unmittelbaren Landesgrenzen hinaus auf. Landrat Neumeyer betonte abschließend, dass der Dreiländerraum Ostbayern, die südlichen Regionen Tschechiens und Ober- und Niederösterreich zu den wirtschaftlich stärksten Region Europas zählen und er sich sehr dafür ausspreche die Zusammenarbeit noch mehr zu intensivieren. 

 

 

 

Türkiye dışına ihraç edilen kuru gıdanın önemli bir bölümünün Avrupa ülkelerindeki ithalatçısı olan SUNTAT Grubu Avrupa ülkelerindeki onbinlerce markette çeşitli milletlerden tüketicilere ulaşıyor. Her gün Avrupa|nın değişik şehirlerinde binlerce ev hanımının marketlerden seçerek aldığı bulgurdan, zevkle alışveriş arabasına koyduğu zeytin çeşitlerine ve sucuk lezzetlerinden damak tadı Türk lokumlarına kadar Türkiye de üretilen binlerce ürün Türk damak tadı olarak tercih edilirken, Türkiye’ye döviz girdisi olarak dönüyor.

 

Çorumlu bir işçi ailesinin ikinci nesil çocukları olan Baklan kardeşler tarafından 1986 yılında hayata geçirilen Avrupa’daki en büyük gıda toptancısı modern tesislerde ürettiği ürünlerini Avrupa’nın değişik ülkelerinde tüketiciye sunarak ülke dışında Türkiye ve Türk ürünlerinin tanıtımını yaparken, Türkiye içinde çok sayıda istihdam sağlayararak ülkemize ayrı bir katkı sağlıyorlar.

 

Türkiye’nin bir çok şehir ve Avrupa’nin değişik ülkelerinde yatırımları olan SUNTAT Grubu CEO’su Mustafa Baklan grubun faliyetleri hakkında Ayhaber’e yaptığı açıklamalarda, “Öcelikle ürünlerimizin önemli bir bölünü ülkemizde üretilenlerdir. Kuru gıda konusunda ülkemiz önemeli bir potansiyeldir. Türkiye’de üretilip ülkemizden ihraç yolu ile çıkan ürünlerin bizim için önemli olduğunu ve grubun bu politikası ile zaman içinde ülkemize milyonlarca euro değerinde döviz girdisi ve istihdam sağladığını belirtmek isterim” şeklinde konuşarak şirket politikasındaki önemli bir konuya dikkat çekti.

 

Avrupa ülkelerinde çok sayıda Alman gıda zincirlerinde SUNTAT Grubu’nun kendi rafları olduğunu belirten Mustafa Baklan, “Ürünlerimizdeki Türk Bayrakları ile bu ürünlerin Türkiye çıkışlı veya Türk damak tadı SUNTAT firması’na ait olduğunu söylemek istiyoruz. Artık Almanya’nın en önemli gıda zincirlerinde Türk Bayraklı ürünlerin SUNTAT’ı, SUNTAT markalı ürünlerin ise Türkiye’yi işaret ettiğini artık her Avrupalı bilmektedir. Tadımız da, adımız da Türkiye’dir” şeklinde konuştu.

 

Bilindiği gibi SUNTAT Grubu her yıl çok sayıda ürünü Türkiye’de Avrupa ülkelerine ihtal ederek  ülkemize milyonlarca euro döviz girdisi sağlıyor.

 

 

 

Uzun yıllardan bu yana Türk-Alman ilişkilerine katkı sağlayan KONAD Başkanı Sait Özcan Giesen şehrinde Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Dr. Yaşar Bilgin’i ziyaret etti.

 

Beraberinde Kahramanmaraş Çağlayancerit Derneği Başkanı Salman Yavuz  ile birlikte Giesen‘e gelen Sait Özcan, “Türk entellektüellerin birbiri ile kurduğu diylaoglar Türk Milleti’nin  moral hanesine yazılır. Bu bağlamda çalışmalarındam büyük haz duyarak gururlandığımız Dr. Yaşar Bilgin ile milletimiz adına yeni projeler üretip beyin jimnastiği yapmak amacıyla kendisini ziyaret ettik. Almanya Türkleri kendi için den gelen entellektüel, yazar, sosyal bilimci, tarihçi, işadamı ve bilim insanları yanında toplumsal karşılığı olan insanlar ile mesafe alırlar. Bu bağlamda biraraya gelmekten mutluyuz” dedi.

 

Türk-Alman Sağlık Vakfı Başkanı Dr. Yaşar Bilgin ise yaptığı açıklamada, “Sait Bey motivasyonu ile Almanya Türklerine önderlik şahsiyeti taşıyan başarılı bir arkadaşımızdır. Öncelikle heyecanına hayranım. Kendisine özgü başarılı çalışmalarını yakından takip ediyoruz. Dolayısı ile Almanya Türkleri ile ilgili yapılabilecek yeni proje taslaklarını heyecanla dinledik” şeklinde konuştu.

 

KONAD Başkanı Sait Özcan görüşme sonunda Dr. Yaşar Bilgin'e “Avrupalı Türkler” adlı kitabını hediye etti. 

Bilindiği gibi her iki isim de Almanya Türklerine olumlu anlamda sürekli katkı sağlamaktadır.

 

 

Passend zum Deutschen Evangelischen Kirchentag gibt es im Tiergarten der Stadt Nürnberg am Samstag, 10. Juni 2023, um 14 Uhr eine Sonderführung zum Thema „Tiere der Bibel“. Rund 130 verschiedene Tierarten erwähnt die Bibel – vom Adler bis zur Ziege. Die Führung dauert etwa eineinhalb Stunden. Eine Teilnahme ist nur mit Voranmeldung bis Mittwoch, 7. Juni, über das Zootouren-Büro unter Telefon 0911 / 5454 833 möglich. Das Büro ist Montag, Mittwoch und Freitag von 10 bis 14 Uhr und Dienstag und Donnerstag von 12 bis 16 Uhr zu erreichen.

Die Schlange, in die sich der Stab des Moses verwandelt. Die Heuschrecken, die in Ägypten als Plage einfallen. Die Schafe, die der gute Hirte schützt, oder die Taube als Symbol für den Heiligen Geist. Bei dem Rundgang stehen Tiere im Fokus, die in den biblischen Schriften auftauchen oder allgemein im religiösen Kontext eine Rolle spielen. Dabei geht es auch um die Symbolik, die sich hinter vielen Tieren wie Schlange, Wolf oder Lamm verbirgt. Außerdem erfahren die Teilnehmenden, was die Bibel über die Biologie, die früheren Lebensräume und die Verbreitungsgebiete bestimmter Arten verrät.

Die Führung kostet 5 Euro (zuzüglich ermäßigtem Tiergarteneintritt) und steht allen Interessierten offen – unabhängig davon, ob sie ein Ticket für den Kirchentag besitzen. Am Veranstaltungstag können die gebuchten Tickets an der Hauptkasse des Tiergartens abgeholt und bezahlt werden. Treffpunkt ist an der Holzstatue direkt hinter dem Tiergarteneingang.

 

 

Als achte Plage fielen die Heuschrecken damals in Ägypten ein. Im Tiergarten sorgt die Riesenheuschrecke heute bei vielen Besucherinnen und Besuchern für Staunen.

  

 

Ihren ersten großen Auftritt hat die Schlange in der Paradiesgeschichte im Alten Testament. Aber auch im Neuen Testament kommt das Reptil an vielen Stellen vor. Hier ein Foto einer Abgottschlange im Tiergarten.

 
ABTTF Başkanı: “Ülkemizde bize karşı sistematik bir ayrımcılık politikası uygulanıyor. Bu mu “Trakya’daki Müslüman azınlığın” gelişmesi? Dil ne söylerse söylesin, gerçekler apaçık ortada!”
 
Kapodistrian Üniversitesi ve Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELIAMEP)’nın Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılı dolayısıyla düzenlediği konferansta Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropulu, Lozan’ın statüsü ve haklarını tanımladığı Batı Trakya’daki azınlık için “Müslüman”, İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’daki azınlık için “Yunan Ortodoks Hristiyan” tanımını kullandı.
 
Cumhurbaşkanı Lozan Antlaşması’nın her iki azınlığın da haklarının korunmasına yönelik çerçeveyi açıkça tanımladığını ifade ettiği konuşmasında “Trakya’daki Müslüman azınlığın” geliştiğini ancak “Türkiye’deki Yunan azınlığın” sürekli olarak azaldığını söyledi.
 
Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu(ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Konferansta yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanımız yanıltıcı ve gerçekleri çarpıtan bir dil kullanıyor. Zira Lozan Antlaşması’na göre Azınlığımız “Müslüman azınlık” ise Türkiye’deki Ortodoks Rum azınlığı da “gayri-Müslim azınlıktır”. Ancak bizim için Müslüman ifadesini kullanırken Türkiye’deki azınlık için Yunan azınlık ifadesini kullanmakla yine Batı Trakya Türk toplumunun varlığı inkar edilmektedir. Ayrıca Azınlık toplumu olarak bizim geliştiğimiz söylemi de gerçeği yansıtmamaktadır. Evet, Türkiye’deki Rum azınlığa kıyasla nüfusumuz fazla, ancak bu hak ve özgürlükler bakımından Türkiye’deki azınlıktan daha iyi olduğumuz anlamına gelmiyor. Zira 2013 yılında yalnızca 4 öğrenci ile açılan Gökçeada Özel Rum Anaokulu ve İlkokulu’nda bugün 21 öğrenci öğrenim görüyor. 2015’te açılan Gökçeada Özel Rum Ortaokulu ve Lisesi’nde ise bugün  46 öğrenci öğrenim görüyor. Öte yandan Batı Trakya Türk toplumu olarak Lozan ile kendi okullarımızı kurma ve yönetme hakkımız olmasına rağmen ilkokullarımızın sayısı her gün gittikçe azalıyor, zira devlet ekonomik tedbirleri gerekçe göstererek 2010’dan bu yana öğrenci sayısı 9’dan az olan tüm okulları kapatıyor. 2011 yılında 188 olan ilkokul sayımız bugün 99’a düştü. Eskiden Türk okulları olarak adlandırılan okullarımızın adı bugün Azınlık okulu. Neden? Çünkü ülkemiz Türk kimliğimizi tanımıyor! İsminde Türk kelimesi geçen derneklerimiz kapatıldı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden üç derneğimiz hakkında 2008’de mahkeme ülkemizin dernek kurma özgürlüğünü ihlal ettiğine hükmetti. Ama ülkemiz 15 yıldır mahkeme kararlarını da uygulamıyor. 21 Mayıs seçimlerinden sonra yaşadıklarımız biz karşı agresif ve hedef gösteren yaklaşımı da ortaya koydu. Nüfusun çoğunluğunu oluşturduğumuz Rodop’ta bir Türk milletvekili adayının aldığı oy sayısı deyim yerindeyse kıyameti kopardı. Dora Bakoyanni bir Türk köyünde yaptığı konuşmayla bize aba altından sopa gösterdi. Ülkemizde bize karşı sistematik bir ayrımcılık politikası uygulanıyor. Bu mu “Trakya’daki Müslüman azınlığın” gelişmesi? Dil ne söylerse söylesin, gerçekler apaçık ortada!” dedi.
 
Haber: Doğan Tufan
 
Banka'nın son raporunda, Almanya için bu yıla ilişkin GSYH tahmini 2 baz puan artırılsa da yine eksi değerde kaldı
Bundesbank, Aralık 2022’de bu yıl için yüzde 7,2 olarak açıkladığı enflasyon öngörüsünü son raporunda yüzde 6’ya düşürdü
 

BERLİN (AA) - Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), alışılmışın dışında yüksek enflasyon nedeniyle Alman ekonomisinin bu yıl küçüleceğini ve enflasyonun 2025’e kadar hedefin üzerinde kalacağını öngördü.

Bundesbank, Almanya ekonomisine ilişkin ilk yarı yıla ait raporunda 2023-2024 ve 2025 yıllarını kapsayan büyüme ve enflasyon tahminlerini açıkladı.

Buna göre, Banka, Almanya’da bu yıl için takvim etkisinden arındırılmış Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH) büyüme tahminini yüzde eksi 0,5'ten yüzde eksi 0,3'e yükseltirken, gelecek yıl için yüzde 1,7’den 1,2’ye indirdi. Banka, 2025 için GSYH tahminini de yüzde 1,4’ten yüzde 1,3’e revize etti.

 

Raporda, Aralık 2022’de yapılan tahmine kıyasla aşağı yönlü revizyonların, diğer unsurların yanı sıra, daha yüksek faiz oranları ve daha düşük rekabet gücünden kaynaklandığı belirtildi.

Bundesbank uzmanları, daha sıkı para politikasının daha yüksek finansman maliyetlerine yol açtığını, bunun da özellikle konut inşaatı başta olmak üzere özel yatırımları azalttığını vurguladı.

 

- Banka enflasyon tahminini düşürdü

Bundesbank raporunda, bir dizi faiz artırımı ve düşen enerji fiyatlarının ardından enflasyon tahminleri aşağı yönlü revize edilirken, yine de alışılmışın dışındaki yüksek enflasyonun tüketicilerin satın alma gücünün zayıflamasına yol açtığı vurgulandı.

Aralık 2022’de bu yıl için yüzde 7,2 enflasyon öngören Bundesbank, son raporunda söz konusu oranı yüzde 6’ya indirdi.

Banka, 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 4,1’den yüzde 3,1’e indirirken, 2024 yılı enflasyon beklentisini ise yüzde 2,7 olarak belirledi.

Bundesbank raporunda, “Enflasyon riskleri yukarı yöne eğimli.” denildi.

Bundesbank’ın bu yıl ve gelecek yıl için enflasyon tahminlerinin ECB'nin yüzde 2 hedefinin çok üstünde kalması dikkati çekti.

 

- Bundesbank Başkanı Nagel'den enflasyon uyarısı

Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Alman ekonomisi hala yüksek enflasyonun sonuçlarıyla mücadele ediyor. Bu, vatandaşların satın alma gücünü azaltıyor.” ifadesini kullandı.

Nagel, ücretler ve şirket karlarının daha da artması durumunda yüksek enflasyonun kalıcı hale gelebileceği uyarısında bulunarak, "Kararlı para politikası hareketi, daha kalıcı enflasyonun ekonomik ve sosyal risklerine karşı koymanın anahtarıdır." değerlendirmesinde bulundu.

BERLİN (AA) - Almanya’nın Bavyera eyaletinde arkeologlar, Donau-Ries Bölgesi’ndeki kazı çalışmalarında Tunç Çağı'ndan kalma kılıç buldu.

Bavyera Eyaleti Anıtların Korunması Dairesinden yapılan açıklamaya göre, Nördlingen kentindeki kazı çalışmalarında 3 bin yıl öncesine ait ve neredeyse parlaklığını koruyan bronz kılıç, gün ışığına çıkarıldı.

Sekizgen kabzası tamamen bronzdan yapılmış kılıcın MÖ 14. yüzyıla ait olduğu düşünülüyor.

 

Arkeologlar, kılıcı bir erkek, bir kadın ve bir gencin art arda defnedildiği ve birçok ölü hediyesinin bulunduğu mezardan çıkardı. Aynı mezara gömülen 3 kişinin akrabalık bağının olup olmadığı bilinmiyor.

Sekizgen kılıçların üretiminin zahmetli olmasına ve üzerinde darbe izlerine rastlanmamasına rağmen yine de kılıcın gerçek bir silah olarak kullanıldığı sanılıyor.

Bavyera Sanat Eserlerini Koruma Sorumlusu Prof. Mathias Pfeil, arkeologların bu keşfi daha iyi şekilde sınıflandırabilmesi için kılıcın ve ölülerin incelenmesi gerektiğini belirtti.

 

Kılıcın bu şekilde bugüne kadar korunmasının olağanüstü bir durum olduğuna dikkati çeken Pfeil, “Bu şekildeki keşifler çok nadirdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Yıl 1985 Eylül ayı 20. dönem vatani görevimizi bedelli olarak iki ay askerlik için pusulamızı aldık. Almanya Türk Federasyon genel başkanımız olan Dr. Ali Batman bey bize refans verdi. Benimle birlikte, Orhan Sevim, Mehmet Özyurt, Ahmet Yılmaz, Orhan Özbağ ile birlikde Burdur Askerlik tugayımıza teslim olmadan, Avukat Halil Rışvanoğlu başkanımızı ziyaret ettik. Ali Batman başkanımızın selamlarını ilettik. Avukat Halil başkan Dr. Ali Batman başkanımızın Burdur ve çevresinde ülkücü hareketin eğitilmesinde yetişmesinde büyük emeği ve gayreti olduğunu o günü yaşar gibi bize heyecanlı olarak hatıralarını anlatmıştı.
Bizi yemeğe götürdü, çayını içtik. Akşama doğru bizimle birlikde Tugaya geldi. Bizi teslim etti vedalaştık. Hafta sonları ziyaretimize geldi. Çarşı izinlimizde biz kendisini ziyaret ettik. Çok fedakar ve vefalıydı. Bize ağabeylik etti. Burdur’da görev yapan, işbulma kurumu müdürü Yozgatlı Turan Düz, kırtasiyeci ve MHP ilce başkanı Nuri Çalışkan başkan Terzi ve Tuhafiye dükkanı olan İbrahim beylerle tanıştırdı. Tanış olduk, dost olduk, ağbi kardeş olduk. Bayramlarda hep tebrikleştik.
Burdur anıldığında hep bu gönüldostlarımı hatırlar onlarla onur ve gurur duyarım.
Avukatımız çınarımız Halil başkanım varlığın bize güçtü bizi yetim bıraktın.

Burdur'da ülkücü hareketin duayeni, uluçınarı MHP eski İl Başkanlarından Avukat Halil Rışvanoğlu ağabeyimiz vefat haberi bizleri derinden üzdü. Eski Burdur Barosu Başkanlığıda yapan Av. Halil Rişvanoğlu başkanımızın cenazesi 15. Haziran 2023 perşembe günü öğle namazını müteakiben cenaze namazı kılındıktan sonra Karamanlı ilçesinde toprağa verildi.
İlahi emir teslim oluyoruz. Rabbim rahmetiyle seni kuşatsın, sarsın milliyetçi, ülkücü camiamızın başı sağ olsun. Seni unutmayacağız Halil başkanım.

Nach dem fulminanten Start des Mozartfestes vor zwei Wochen empfing nun Staat-sekretär Sandro Kirchner die Festgäste zur Halbzeit zum Staatsempfang, zu dem unter anderem Bischof Dr. Franz Jung, Dr. Josef Schuster, Präsident des Zentralra-tes der Juden, Dr. Eva-Maria Ziegler, Generalkonsulin von Österreich, Regierungs-präsident Dr. Eugen Ehmann sowie zahlreiche Landtagsabgeordnete kamen. „Die Sonne strahlt besonders über dem Mozartfest“, stellte Kirchner mit Blick auf die herr-liche abendliche Kulisse über dem Hofgarten fest. Musik verbinde die Menschen, so der Staatssekretär weiter, der sich wünscht, dass der Abend so dazu beiträgt, die Gesellschaft weiterzuentwickeln. 
 
Besonders freue er sich darüber, die Konzerte live zu erleben. Denn bei Konzerten zeige der Kontakt mit den Künstlerinnen und Künstlern, die die Musik leben, dass Musik mehr ist als nur eine Reihenfolge von Tönen. Kirchner dankte der Stadt Würzburg dafür, dass sie das hohe Niveau des Mozartfestes in den vergangenen Jahrzehnten aufrechterhalten und weiterentwickelt habe. Intendantin Evelyn Meining dankte er, dass sie Konzertformate eingeführt habe, die viele Menschen ansprechen wie beispielsweise der Mozarttag.
 
Musikalisch freue er sich auf die vielen Highlights der zweiten Hälfte, so Kirchner noch unter dem Eindruck des Konzertes, das zuvor im Kaisersaal stattfand. Dort hat-te das Münchner Kammerorchester mit William Youn am Klavier und unter der Lei-tung von Yuki Kasai, die zugleich an der Violine zu hören war, Werke des Namens-gebers Wolfgang Amadé Mozart, aber auch zwei moderne Stücke des Amerikaners Julius Eastman und der Südkoreanerin Younghi Pagh-Paan aufgeführt.
 
Das Münchner Kammerorchester zog das Publikum mit dem Konzert für Klavier und Orchester Nr. 9 Es-Dur KV 271 sowie der Sinfonie Nr. 25 g-Moll KV 183 in seinen Bann. Streicher und Klavier harmonierten meisterlich und erweckten Mozarts Parti-turen mal leicht und spielerisch, mal getragen und nachdenklich zum Leben.
 
Einen spannenden Gegensatz dazu boten die beiden modernen Stücke. Eastmans Komposition Buddha entwickelte sich beispielsweise vor den Augen und in den Oh-ren der Zuschauer und -hörer, indem Musikerinnen und Musiker nacheinander die Bühne betraten und in die Aufführung einstimmten und so das Werk ergänzten und vollendeten. Der 1940 geborene Eastmann ist ein Vertreter der Minimalmusik und hat das Werk Buddha in Form eines Eies gefüllt mit verschiedenen Notensystemen auf ein Blatt Papier gezeichnet. Kasai interpretierte das Werk ruhig, so wie ein Bud-dha auch in sich ruht, fast meditativ.
 
Anders dagegen Pagh-Paans Werk Die Blüte – Wurzelwerk für Klavier und Strei-cherensemble. Hier versorgen – bildlich gesprochen – die Streicher als Wurzeln das Klavier, das die Blüte darstellt, wie Pianist Youn die Komposition beschreibt. Beim Konzert des Mozartfestes nahm Youn die Kraft der Streicher auf und entwickelte sie klangbildlich zu einem aufbrechenden Blütenmeer. 
 
Das Konzert wurde vom Bayerischen Rundfunk aufgezeichnet, und der Mitschnitt wird demnächst gesendet. Das genaue Sendedatum wird unter anderem auf der Seite https://www.mozartfest.de veröffentlicht. 
Banka'nın son raporunda, Almanya için bu yıla ilişkin GSYH tahmini 2 baz puan artırılsa da yine eksi değerde kaldı
Bundesbank, Aralık 2022’de bu yıl için yüzde 7,2 olarak açıkladığı enflasyon öngörüsünü son raporunda yüzde 6’ya düşürdü
 

BERLİN (AA) - Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), alışılmışın dışında yüksek enflasyon nedeniyle Alman ekonomisinin bu yıl küçüleceğini ve enflasyonun 2025’e kadar hedefin üzerinde kalacağını öngördü.

Bundesbank, Almanya ekonomisine ilişkin ilk yarı yıla ait raporunda 2023-2024 ve 2025 yıllarını kapsayan büyüme ve enflasyon tahminlerini açıkladı.

Buna göre, Banka, Almanya’da bu yıl için takvim etkisinden arındırılmış Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH) büyüme tahminini yüzde eksi 0,5'ten yüzde eksi 0,3'e yükseltirken, gelecek yıl için yüzde 1,7’den 1,2’ye indirdi. Banka, 2025 için GSYH tahminini de yüzde 1,4’ten yüzde 1,3’e revize etti.

 

Raporda, Aralık 2022’de yapılan tahmine kıyasla aşağı yönlü revizyonların, diğer unsurların yanı sıra, daha yüksek faiz oranları ve daha düşük rekabet gücünden kaynaklandığı belirtildi.

Bundesbank uzmanları, daha sıkı para politikasının daha yüksek finansman maliyetlerine yol açtığını, bunun da özellikle konut inşaatı başta olmak üzere özel yatırımları azalttığını vurguladı.

 

- Banka enflasyon tahminini düşürdü

Bundesbank raporunda, bir dizi faiz artırımı ve düşen enerji fiyatlarının ardından enflasyon tahminleri aşağı yönlü revize edilirken, yine de alışılmışın dışındaki yüksek enflasyonun tüketicilerin satın alma gücünün zayıflamasına yol açtığı vurgulandı.

Aralık 2022’de bu yıl için yüzde 7,2 enflasyon öngören Bundesbank, son raporunda söz konusu oranı yüzde 6’ya indirdi.

Banka, 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 4,1’den yüzde 3,1’e indirirken, 2024 yılı enflasyon beklentisini ise yüzde 2,7 olarak belirledi.

Bundesbank raporunda, “Enflasyon riskleri yukarı yöne eğimli.” denildi.

Bundesbank’ın bu yıl ve gelecek yıl için enflasyon tahminlerinin ECB'nin yüzde 2 hedefinin çok üstünde kalması dikkati çekti.

 

- Bundesbank Başkanı Nagel'den enflasyon uyarısı

Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Alman ekonomisi hala yüksek enflasyonun sonuçlarıyla mücadele ediyor. Bu, vatandaşların satın alma gücünü azaltıyor.” ifadesini kullandı.

Nagel, ücretler ve şirket karlarının daha da artması durumunda yüksek enflasyonun kalıcı hale gelebileceği uyarısında bulunarak, "Kararlı para politikası hareketi, daha kalıcı enflasyonun ekonomik ve sosyal risklerine karşı koymanın anahtarıdır." değerlendirmesinde bulundu.