Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 
BERLİN (AA) - Eski Alman milli futbolcu Andreas Brehme'nin hayatını kaybettiği bildirildi.

Almanya medyası Brehme'nin Münih'te kalp krizi sonucu öldüğünü duyurdu.

 

Brehme 1990 yılında İtalya'daki Dünya Kupası'nda Almanya'ya şampiyonluğu penaltıdan kaydettiği golle getirirken, milli takımla 86 uluslararası maça çıktı ve 8 gol kaydetti.

Alman futbolcu; Saarbrücken, Kaiserslautern, Bayern Münih, Milan ve Real Zaragoza takımlarında forma giydi.

Bayern Münih'in X sosyal medya hesabından yapılan açıklamada da "Andreas Brehme'nin ani ölümü karşısında derin bir şok yaşadık. Yakınları ve arkadaşlarıyla birlikte yas tutuyoruz. Andreas Brehme'yi bir dünya şampiyonu ve daha da önemlisi çok özel bir insan olarak her zaman kalbimizde tutacağız. O her zaman FC Bayern ailesinin bir parçası olacak. Huzur içinde yat sevgili Andi." ifadelerine yer verildi.

 

Kaiserslautern Kulübünden yapılan açıklamada ise "Andreas Brehme'yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Toplam 10 yıl boyunca Kırmızı Şeytanların formasını giydi ve FCK ile Almanya şampiyonu ve kupa şampiyonu oldu. 1990 yılında attığı penaltıyla Alman Milli Takımı'na dünya kupası şampiyonluğu kazandırdı ve sonunda bir futbol efsanesi oldu." denildi.

 

  1. Februar 2024 – Die Schwellenländer sind für dieses Jahr gut aufgestellt. Nach einem erfolgreichen vergangenen Jahr sind positive Renditen für EMD sehr wahrscheinlich.  In den meisten Schwellenländern gewinnen robustes Wachstum, Desinflation und geldpolitische Lockerungstendenzen an Schwung und bilden eine äußerst solide Grundlage für die EMD-Performance in diesem Jahr. Die Entscheidung der US-Notenbank im Dezember, ihren Zinserhöhungszyklus zu beenden, wird das Wachstum durch eine Lockerung der Geldpolitik im weiteren Jahresverlauf unterstützen. Die Inflation in den USA zeigt Anzeichen einer Abschwächung, was diesen Schritt noch sinnvoller werden lässt.

 

Ein Großteil dieses Optimismus spiegelt sich bereits in den Kursen von Schwellenländeranleihen, insbesondere Staatsanleihen, wider. Die Spreads von Investment-Grade-Anleihen liegen nahe an den Tiefstständen der letzten zehn Jahre. Trotz dieser positiven Indikatoren ist weiterhin Vorsicht geboten und die Entwicklung genau zu beobachten. Die Aufwärtskorrekturen der globalen Wachstumsprognosen sind auf den US-Exzeptionalismus zurückzuführen. Sollte dieser Trend über einen längeren Zeitraum anhalten, könnte er Druck auf die Währungen der Schwellenländer ausüben und die politischen Entscheidungsträger dazu veranlassen, ihre Lockerungsmaßnahmen zu verlangsamen und damit das Wachstum zu bremsen.  In diesem Zusammenhang ist anzumerken, dass sich die Kreditspreads der Anlageklasse gegenüber dem aktuellen Niveau nicht wesentlich verringern werden. Innerhalb der Anlageklasse gibt es zahlreiche Möglichkeiten für Anleger, sich auf einen optimistischeren Ausblick einzustellen und potenziell höhere Renditen zu erzielen.

 

Im aktuellen Umfeld können hochverzinsliche Unternehmensanleihen aus Schwellenländern eine gute Wahl sein. Dies gilt insbesondere für fundamental solide Unternehmen mit BB-Rating, deren Spreads sich seit Anfang 2023 gegenüber ihren staatlichen Pendants eingeengt haben. Brasilien und Kolumbien bieten die besten Chancen in Lateinamerika, und die Türkei hat in den letzten sechs Monaten viele interessante Anleihen emittiert.  Im Bereich der widerstandsfähigen Telekommunikation und der damit verbundenen Infrastruktur in Grenzregionen gibt es attraktive Möglichkeiten. Diese weisen im Gegensatz zu den gesättigten Telekommunikationsmärkten in Amerika und Europa günstige Markttrends auf. Die durch die Probleme der US-Regionalbanken Anfang 2023 ausgelöste Rallye bei Finanztiteln hat sich größtenteils wieder aufgelöst, doch bieten Erstemissionen osteuropäischer Banken immer noch einen gewissen Aufschlag. Türkische Unternehmensanleihen sind im Vergleich zu Staatsanleihen attraktiv. In der Vergangenheit wurden sie zu engeren Spreads gehandelt, was auf eine Kombination aus Dollar-Exporterlösen, Offshore-Liquidität und ausländischen Sponsoren zurückzuführen ist. Diese Faktoren bieten einen gewissen Schutz vor einer Rückkehr der politisch bedingten Volatilität in der Türkei. Ein weiterer bevorzugter Sektor waren ukrainische Unternehmen. Die Anleihekurse spiegeln ihre bemerkenswerte Fähigkeit wider, sich an ein verändertes Geschäftsumfeld anzupassen.

 

Staatsanleihen boten besondere Chancen. Staatsanleihen mit BBB-Rating haben sich seit Mitte 2023 im Vergleich zu US-Anleihen unterdurchschnittlich entwickelt. Dies wurde durch das hohe Angebot im letzten Monat noch verstärkt. Dadurch ergeben sich für Rumänien bessere Einstiegschancen an den Primärmärkten. Auf dem afrikanischen Kontinent hat die Elfenbeinküste jüngst für eine positive Entwicklung gesorgt, indem sie die zweijährige Pause bei der Emission von SSA-Staatsanleihen durchbrochen hat. Trotz der hohen Renditen im vergangenen Jahr sind die meisten Staatsanleihen mit CCC bewertet und werden umstrukturiert. Die Befürchtungen einer großen Welle von Zahlungsausfällen nach den aufeinanderfolgenden wirtschaftlichen Schocks in den Jahren 2020-2022 haben sich nach dem Eingreifen des IWF und bilateraler Kreditgeber gelegt. Es wird erwartet, dass einige angeschlagene Emittenten wie Pakistan mindestens bis 2025 zahlungsfähig bleiben. Dies bietet weiteres Aufwärtspotenzial. Länder wie Ghana, die ihre Umschuldung abgeschlossen haben, dürften die Renditen für Anleger verbessern.

 

Atatürkçü Düşünce Derneği Regensburg (ADD-RGB)  tarafından dayanışma ve  yardım gecesi düzenlendi. Fishergasse 1 Zeitlarn salonunda düzenlenen, saygı duruşu ve İstiklal marşının okunmanın ardından ADD-RGB üyelerinden Aysun Uysal’ın sunumuyla başlayan yardım gecesine Nürnberg muavin konsolos Adnan Zafer Bekçekaral ile çok sayıda davetli katıldı.
Ekinlikte konuşan ADD-RGB Başkanı Cemalettin Göksu, “
Bizler yurt dışında yaşayan anayurduna gönülden bağlı Atatürkçüler olarak, Atatürk’ün hedeflediği çağdaş uygarlık yolunda, özgür ve daha demokratik bir Türkiye için birleştik. Atatürk’ün barış ve insanlık felsefesini tüm dünyaya tanıtırken, anayurdumuz için de birlikte mücadele etmeye ve ülkemize sahip çıkmaya kararlıyız. Türk milletinin Atatürk devrimleri ışığında, temel hakları ve özgürlüklerini, hukukun üstünlüğünü ödün vermeden koruyacağımıza, Türk gençliğinin Ulu önder Atatürk'ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet değerlerini gururla ve kararlı adımlarla aydınlık yarınlara doğru taşıyacağına inanıyoruz.”


ÇOCUKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM
Göksu, “Nürnberg Başkonsolosluğu himayesinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı, ADD Regensburg olarak Yukarı Palatina'da (Oberpfalz) görev yapan öğretmenlerimiz birlikte kutlayacağız.  Bu sene ilkini düzenlediğimiz "Dayanışma ve Yardım" gecesinden elde ettiğimiz gelirimizi, 23 Nisan Çocuk Bayramına katılacak çocuklarımızı, yetimhanede kalan ve Regensburg Uni Kliniği Kuno onkoloji bölümde tedavi gören çocukları sevindirmek, onlara biraz olsun acılarını unutturmak için kullanacağız.” dedi.


CUMHURİYETÇİ AYDIN YURTSEVERİMİZİ UNUTMADIK
Burda bir konuya daha değinmek isterim. Ocak ayı biz Atatürkçüler için hüzünlü bir ay olarak hatırlarımızda yer alır. Atatürk ilkelerinin yılmaz savunucuları, laikliğin ve sosyal hukuk devleti ilkesinin Türkiye’de eksiksiz hayata geçirilmesi için mücadele eden, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucusu, Prof. Dr. Muammer Aksoy'un evinin önünde katledilişinin, büyük gazeteci yazar Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Necip Hablemitoğlu ve daha niceleri...Bu topraklardan yetişen, kök salan, ışık saçan, bilgili, ilerici, cumhuriyetçi, yurtsever, devrimci, örnek insanlar.....Katledildiler çünkü karanlık gericiliğe, yolsuzluk ve soysuzluğa, emperyalizme tehdit oluşturup, tam bağımsızlık ve demokrasi tarafında, bu ülkenin kuruluş ilkelerinde saf tuttular. Asla unutulmamalılar, unutulmayacaklar, unutmayacağız.Bu vesileyle demokrasi şehitlerimizi Saygı, minnet, sevgi ve özlemle anıyoruz.


2024 YILIMIZ VE GLECEK YILLARIMIZ BARIŞ VE HUZUR GETİRSİN
Göksu,”2023 yılında Türkiye Cumhuriyetinin 100. Kuruluş yılını dünyanın her bir yanında gururla ve umutla kutladık. 2024 yılının, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve tüm insanlığa barış, huzur getirmesini, Atatürk ilkeleri ışığında daha da kuvvetleneceği, birlik, beraberlik, toplumsal hayatımızda daima sağduyunun, hoşgörünün, kardeşliğin, sevgi ve saygının hâkim olduğu, yeni umutlarla birlikte sağlık ve mutluluğun bol olduğu günler getirmesini diliyoruz.


DOYASIYA EĞLENDİLER
Mahalli sanatçı Sinan Aytan’ın seslendirdiği türkülerin ilgiyle dinlendi. DJ Anadolianın müzikleriyle halaylar çeke eğlenen davetliler hep birlikte İzmir Marşını söyledi. Sinem Göksu tarafından hazırlanan Atatürk imzalı pasta kesilerek davetlilere ikram edildi.


ATATÜRK’ÜN ANLAMI SÖZLERİNİ SÖYLEDİLER
Dayanışma gecesine katılanlardan bir grup tek tek Atatürk’ün anlamlı sözlerinden, “Yurtta barış dünyada barış” “Köylü milletin efendisidir”,  “Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar“, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir”, “Egemenlik verilmez alınır”, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir“, “Ne mutlu Türküm diyene”, “En büyük savaş cahilliğe  karşı yapılan savaştır”, “Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür”, “Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz”, “Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir”, ”Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın”, “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir”, ” Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır”, “ Türk milletinin karakterime ve adetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir”, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir”, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” okudu.

İlhan BABA/REGENSBURG

 

 

 

 
Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen 74. Uluslararası Berlin Film Festivali'nde, "From Hilde, With Love" filminin gösterimi öncesinde, film ekibi kırmızı halıda basın mensuplarına poz verdi.
Neukölln ilçesindeki Hermannplatz Meydanı’nda İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını protesto etmek ve Filistin ile dayanışma göstermek amacıyla toplanan binlerce kişi daha sonra Kreuzberg semtinde bir yürüyüş gerçekleştirdi.
Filistin bayraklarının taşındığı gösteride “Ellerinizde kan var”, Gazze’deki çocuklar yaşamak istiyor. İsrail buna karşı” ve “Ateşkes şimdi” sloganları atıldı.

Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı gösteride üzerinde “Gazze’deki soykırımı durdurun”, “Filistin’e özgürlük” ve “Sessiz kalmayacağız çünkü 30 binden fazla insanın öldürüldüğünü görüyoruz” yazan döviz ve pankartlar taşındı.
Gösteriye katılan Jan Engelmann, AA muhabirine, tek taraflı haberleri eleştirerek, “Son aylardaki haberleri çok tek taraflı buldum. Gazze’deki insanlar da duyulmalı. Ayrıca böyle bir gösterinin, antisemitist veya başka bir şey olarak yaftalanmadan yapılabilmesine sevindim.” dedi.

Engelmann, siyasetçilerden Gazze Şeridi’ndeki insanlarla daha fazla ilgilenmelerini isteyerek, “Sadece Hamas-İsrail karşıtlığını değil orada acı çeken insanları görmeleri gerekir.” ifadesini kullandı.
 
 
 
 
 
 
 

BERLİN (AA) - Almanya'da hava yolu şirketi Lufthansa'nın yer hizmetleri çalışanlarının, toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle yeniden uyarı grevine gideceği bildirildi.

Birleşik Hizmet Sektörü Sendikası (Verdi) tarafından yapılan yazılı açıklamada Frankfurt, Münih, Hamburg, Berlin, Düsseldorf, Köln/Bonn ve Stuttgart havalimanlarında Lufthansa şirketinde çalışan yer hizmetleri personeli için iş bırakma eylemi çağrısının yapıldığı ifade edildi.

Açıklamada, uyarı grevinin 20 Şubat'ta yerel saatle 04.00’te başlayacağı ve 21 Şubat 07.10’da sona ereceği bilgisi paylaşıldı.

 

Ücret artışı talebiyle 12 Şubat’ta yaklaşık 25 bin çalışan için işverenle yapılan 3. tur toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamadığı aktarılan açıklamada, işverenlerin sunduğu teklifin, çalışanlarla yoğun şekilde tartışıldığı ve çalışanların yüzde 96’sı tarafından reddedildiği belirtildi.

 

Verdi temsilcisi Marvin Reschinsky, yer hizmetleri personelinin kendilerine haksız davranıldığını düşündüğünü dile getirerek, yer hizmetleri personeli için teklif edilen ücretlerin son yıllardaki fiyat artışlarını bile telafi etmediğini söyledi.

Sendika en az 500 avro olmak üzere yer hizmetleri personeli için yüzde 12,5'lik ücret artışı talep ediyor. Buna ek olarak, çalışanlara yüksek enflasyonun telafisi için 3 bin avroluk ikramiye verilmesi isteniyor.

Lufthansa'daki yer hizmetleri personeli daha önce 7 Şubat'ta uyarı grevine gitmiş, hava yolu şirketinin 1000 uçuşundan yaklaşık 900'u iptal edilmiş ve grevden yaklaşık 100 bin yolcu etkilenmişti.

Würzburg Toyota Stumpf: Kalite ve Müşteri Memnuniyetinde Lider Otomobil tutkunları için Würzburg şehri, Toyota Stumpf'un başarı öyküsünün yazıldığı yerdir. Yaklaşık 30 yıldır Würzburg'da hizmet veren bu özel Toyota bayisi, otomobil dünyasında kalite, güvenilirlik ve müşteri memnuniyeti konularında kesintisiz bir çaba sarf ediyor. Toyota Stumpf, bölgedeki en saygın otomobil satıcısı ve servis sağlayıcısı olarak, müşterilere her zaman en iyi deneyimi sunmayı amaçlıyor.

Toyota Stumpf'un başarısının sırrı, sadece mükemmel araçlar sunmakla sınırlı değil, aynı zamanda müşteri memnuniyetini her zaman öncelik olarak görmesinde yatıyor. Firmanın yöneticisi Andreas Mücke, "Müşterilerimizin memnuniyeti bizim için her şeyden önemlidir. Onların ihtiyaç larını anlamak ve karşılamak için sürekli çaba sarf ediyoruz. Memnun mü‚terinin daha uzunca bir dönem bizde mü‚teri olarak kalmasi ise temel ticari prensipleri mizin en ba‚⁄nda gelir" diyor.

Bu tutum, Toyota Stumpf'u bölgenin en çok tercih edilen otomobil bayilerinden biri yapmıştır. Özellikle göçmen kökenli mü‚terilerin Autohaus Stumpf’dan ciddi anlamda bilgilenmek ve Toyota modellleri ile ilegili sorular yöneltmek için geldikleri belirtiliyor.

Toyota'nın efsanevi kalitesi ile Toyota Stumpf'un yerel bilgi birleş tiğinde, müşterilere benzersiz bir deneyim sunuluyor. Bayinin geniş araç yelpazesi, her bütçeye ve ihtiyaca uygun bir seçenek sunuyor. Ayrıca, Toyota'nın çevre dostu hibrit ve elektrikli araçlarına olan ilgiyi de göz önünde bulundurarak, çevre bilinci yüksek müşteriler için ideal bir seçenek sunuyor.

Toyota Stumpf aynı zamanda satış sonrası hizmetlerde de çıtayı yükseltiyor. Yüksek nitelikli teknisyenleri ve son teknoloji ekipmanları ile donatılmış servis merkezi, araçların en iyi şekilde bakımını yapmayı taahhüt ediyor. Müşteriler, araçlarının güvende ve mükemmel çalışır durumda olduğundan emin olabilirler. Ayrıca, orijinal yedek parçaların kullanılması, uzun vadeli güvenilirlik ve dayanıklılığı garanti eder.

Toyota Stumpf, Würzburg şehrinin otomobil ihtiyaçlarını karşılamak ve müşterilere unutulmaz bir deneyim sunmak için yıllardır çabalıyor. Kalite, güvenilirlik ve müşteri memnuniyeti konularındaki bu kararlılık, Toyota Stumpf'u bölgenin en önde gelen otomobil bayilerinden biri haline getiriyor. Gelecekte de bu başarılı işbirliği devam edeceğe benziyor ve otomobil severler için heyecan verici bir gelecek sunuyor.

 

 

 

 

 

Almanyanın Düsseldorf şehri T.C.Başkonsolosluğundan Yapılan basın açıklamasında Türk vatandaşlarına çağrı yapıldı. Çocuklarınızı Türkçe derslerine kayıt yaptırın  okullara gönderin denildi.

Basın toplantısına; Düsseldorf Başkonsolosu Ali İhsan İzbul, Köln Başkonsolosu Turhan Kaya, Düsseldorf Eğitim Ataşesi Muteber Gamze Bozgöz, Essen Eğitim Ataşesi Sabri Yolcu, Köln Eğitim Ataşesi Muhterem Dilbirliği ve Münster Eğitim Ataşesi Ayşe Nazlı Söylet ile birlikte Almanya'daki birçok kanal, gazete, dergi ve internet medyası mensuplarıyla birlikte konsolosluk çalışanları katıldı.

KRV Eyaletinde okullarda ders kayıt döneminin başlaması sebebiyle 5 Şubat 2024 tarihinde KRV Eğitim Ataşeleri öncülüğünde, Düsseldorf Başkonsolosluğu koordinasyonunda Türkçe derslerine kayıtların arttırılması amacıyla Konsolosluk Anadolu Salonunda bir basın toplantısı düzenlendi.

Düsseldorf Başkonsolosu Ali ihsan İzbul; "Öncelikle bu toplantıya katılan Köln Başkonsolosu  Turhan Kaya'ya ayrıca emeklerinden dolayı Eğitim Ataşelerine ve programa katılım sağlayan kıymetli basın mensuplarına teşekkür ederek konuşmalarına başladılar. İzbul, "Önümüzde çok yoğun bir gündem bizi bekliyor, Almanya'da, vatandaşlık yasası resmi gazetede yayımlandıktan 3(üç) ay sonra yürürlüğe girecek. Bu kapsamda gerek Alman vatandaşlığına başvurması beklenen vatandaşlarımızın, gerek yeniden Türk vatandaşlığına başvurması beklenen mavi kartlı vatandaşlarımız için bu sürecin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum diyerek sözlerine şöyle sürdürdü, “Ayrıca ırkçılık ve islamafobi artış eğiliminde, bunlar Dünyayı karanlık çağlara götürme riski olan eğilimlerdir, bunlar ile mücadele edilmesi çağrısında bulunuyoruz. 

Eğitim, yabancı düşmanlığının ve islamafobi'nin en büyük ilacıdır, Eğitim hoşgörüdür. Türkçe derslerine kayıt için Ataşeliklerimizin çalışmalarına vatandaşlarımızdan da tam destek bekliyoruz.” Başkonsolos İzbul, basın toplantısına katılan kıymetli basın mensuplarına tekrar teşekkür ederek sözlerini Köln Başkonsolosu Turhan Kaya'ya bıraktılar.

Köln Başkonsolosu Turhan Kaya, "Türkçe derslerine kayıt dönemlerinde Vatandaşlarımıza her yıl çağrıda bulunuyoruz fakat bu yıl bu çağrıyı basın önünde yaparak sizlerle paylaşmak istedik çünkü Türk toplumunun Almanya'daki varlığının en önemli unsurlarından bir tanesi dilimizin bir sonraki neslimize öğretilmesi ve aktarılmasıdır. Bu sebeple her yıl vatandaşlarımıza bu çağrıyı muhakkak yapıyoruz. KRV Eyaletindeki Ataşelerimiz öğrencilerimize bu bilgilerin aktarılması için çok başarılı bir strateji uyguluyor ve çok kıymetli çalışmalara imza atıyorlar, şimdi sizlere bununla alakalı bir sunum ve bilgilendirme yapacaklar diyerek bu organizasyona ev sahipliği yapan Düsseldorf Başkonsolosu ve Ataşesine teşekkür ediyorum”dedi.

Düsseldorf Eğitim Ataşesi Bozgöz, Öncelikle Düsseldorf ve Köln Başkonsoloslarımıza ve çok kıymetli Essen, Köln ve Münster Eğitim Ataşelerimize toplantının gerçekleşmesine katkılarından dolayı teşekkür ederek sözlerine başladılar, “Biz bu çalışmayı bir Türkçe seferberliği olarak görüyoruz dediler. Basın mensuplarının bu çalışmalara desteğinin çok önemli olduğunu, basın sayesinde vatandaşlarımıza ulaşabildiklerini ilettiler. Velilerimize bir çağrıda bulunduklarını ve bizlerle beraber Türkçe derslerine kayıt çalışmalarında çalışmaları gerektiğini, iki dilliliğin zenginlik olduğunu sadece Türkçe değil aynı zamanda çocuklarımızın Almanca'ya da hakim olmaları gerektiğini vurguladılar, iki dili de gayet iyi bir şekilde rahatlıkla öğrenebileceklerini asıl önemli olanın da bu olduğunu dile getirdiler, konuşmasının sonunda bu programa katılan kıymetli basın mensuplarına da teşekkür ederek sözlerini tamamladılar.

Münster Eğitim Ataşesi Ayşe Nazlı konuşmasında şunları aktardı;

“Sevgili-vatandaşlarımız,kıymetli Velilerimiz Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti okullarında ders kayıt döneminin başlaması sebebiyle, çocuklarımızın geleceğiyle ilgili bazı önemli hususları bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.

Son dönemlerde yapılan bilimsel çalışmaların da gösterdiği üzere, anadilini sağlam öğrenen ve çift dilli yetişen çocuklar eğitim ve iş hayatlarında daha başarılı olmakta; bunun yanısıra, özgüveni yüksek bireyler olarak kimliklerine sahip bilinçli bireyler olarak yaşadıkları toplumlarda hizmet etmektedirler.

Çocuklarımız anadilleri Türkçe'yi ilk olarak ailede öğrenseler de bu yeterli olmamaktadır.  Türkçe'ye tüm zenginliğiyle hakim olabilmek için bu öğrenme sürecinin mutlaka odaklı ve etkileşimli bir ortamda pekiştirilmesi, yani okulda Türkçe derslerinin alınması gerekmektedir. Türkçeyi doğru olarak ve tüm zenginliğiyle konuşabilmek ve yazabilmek için mutlaka okulda Türkçe derslerine kayıt olunmalıdır.

Çok kültürlü bir toplumda yaşayan insanlarımız için anadil olarak Türkçe derslerinin getirdiği kazanımlar saymakla bitmez. Bu kazanımlardan birkaçı;

* Anadil okul başarısının artmasını sağlar;

* Diğer dillerin daha kolay öğrenilmesini temin eder;

* Buna bağlı olarak iletişim ve sosyalleşme kabiliyetlerini artırır;

* Türkiye'de staj ve üniversite imkânı verir;

* Türk ve Alman toplumuna uyumu kolaylaştırır;

* Çocuğun özgüveninin artmasını destekler;

* Kökleriyle daha kuvvetli bağlar oluşturur;

* İki dilliliğin / çok dilliliğin avantajlarına sahip kılar;

* İki dillilik sayesinde daha fazla iş/kariyer fırsatı sağlar.

Kuzey Ren-Vestfalya Eyaletinde Türkçe dersleri tüm okul türlerinde ilkokul 1. Sınıftan 10. Sınıfa kadar sunulmaktadır. Bu derslerin temel hukuki dayanağı KRV Okul Yasası 2. Maddesinin 10. Fıkrası ve yine KRV Katılım ve Uyum Yasasının 10.Maddesinin 1. Fıkrasıdır. 

Kuzey Ren-Vestfalya Eyalet okullarında anadil Türkçe dersleri açılabilmesi için ilkokullarda en az 15 velinin, ortaöğretim okullarında ise en az 18 velinin okul yönetimine yazılı olarak başvuruda bulunması gerekmektedir.(Klassenübergreifend) Aynı okulda bu sayıya ulaşılamadığı takdirde birden fazla ilkokulda 15, birden fazla ortaöğretim okulunda ise 18 velinin eğitim müdürlüğüne başvurması ile ana dil dersleri açılmak zorundadır. (Schulübergreifend)

Bu çerçevede, tüm velilerin, anaokulundan ilkokula geçiş ve ilkokul öğreniminden ortaöğretime geçiş kayıtlarının başladığı bu dönemde (Şubat-Mart) çocuklarını Türkçe derslerine kaydettirmesi önem taşımaktadır.  Okulda Türkçe dersi mevcutsa çocuğunuzun bu derse katılması için, mevcut değilse çocuğunuzun kaydını yaptıracağınız okulda Türkçe dersi açılması için müracaatta bulunabilirsiniz. Bunun için Ataşeliklerimizin internet sayfalarından indirebileceğiniz ya da telefonla, mail ile talep bizlerden talep edebileceğiniz ya da kayıt yaptıracağınız okuldan temin edebileceğiniz HSU TÜRKÇE Dersi Kayıt Formunu doldurup okul yönetimine teslim etmeniz yeterlidir.  

Türkçe derslerine kayıtla ilgili herhangi bir sorun yaşamanız halinde, aşağıdaki temas bilgilerinden Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde bulunan Başkonsolosluklarımız Eğitim Ataşeliklerine başvurabilirsiniz. Bizler siz vatandaşlarımız adına meselenin takipçisi olacağız." diyerek basın duyurusunu tamamladılar. 

Konuşmaların tamamlanmasının ardından basın mensuplarının sorularıyla birlikte soru cevap bölümüne geçildi. Eğitim Ataşelerinin basın mensuplarının sorularını cevaplamalarıyla birlikte program sona erdi. 

" src="blob:https://ayturk.de/05ed06a9-a2ef-41fc-be91-dee9190d2e0c" alt="image0.jpeg" class="Apple-web-attachment" style="opacity: 1;">

BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın tarafları müzakere masasına oturtabilmek için girişimleri sürüyor ama AB ve başta ABD olmak üzere Kıbrıs konusuna ilgi duyan devletler, Kıbrıs konusundaki beklentilerini çok düşük tutuyorlar. Gerekçesi, BM Genel Sekreteri'nin kişisel temsilcisi aracılığıyla başlatılan yeni çabaların sonuç vereceği konusunda pek iyimser olmamaları.

 

İyimser olmamalarının nedenleri;

  • Neredeyse yarım asırdır devam eden müzakerelerde Kıbrıs Rumlarının, kurulacak yeni ve ortak devlette egemenliği Kıbrıs Türkleri ile paylaşmak istememeleri,
  • Rumların, Kıbrıs adasını 1963’de denedikleri gibi silah zoru ile denetim altına alabilmek için Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak istemeleri,
  • Kıbrıs Rumlarının, 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türklerinin kurulacak yeni devlette egemenliğe ve yönetime ortak olacakları için “Hayır” oyu vererek Kıbrıs Türkleri ile ortak olmak istemediklerini açık olarak ortaya koymaları,
  • Kıbrıs Rumlarının, Türkiye'nin adadan çıkarılması ve adanın tamamını kendi kontrolleri altına almak için her tür girişimi yapmaları,
  • Kıbrıs Türkleri, 60 sene önce uğradıkları soykırımı bir daha yaşamak istemedikleri için Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasına karşı olmaları,
  • Kıbrıs Türklerinin, günümüzde Gazze’de yaşananların benzerini bir kez daha yaşamak istememeleri,
  • Müzakere masasına, Kıbrıs Türklerinin Cemaat veya Azınlık olarak değil, Kıbrıs Rumları ile aynı statüde, eşit, egemen ve uluslararası tanınmış bir devlet olarak oturmak istemeleri,
  • Kıbrıs Türklerinin hiçbir zaman ve koşulda, 2017 yılında Crans Montana’da adada Federal bir devletin kurulması için yapılan müzakerelere, Kıbrıs Rumlarının terk ettiği yerden tekrardan başlamak istememeleri.

  

Kıbrıs konusunda yıllarca etkin bir faaliyet gösteren İngiltere’nin, Kıbrıs Yüksek Komiseri İrfan Siddique’ın son yaptığı açıklamanın arkasından İngiltere Dışişleri Bakanlığının, Kıbrıs sorununun çözümü için diyalogun yeniden başlatılması amacıyla tüm tarafların "esneklik" göstermesi çağrısında bulunması bir tesadüf değil.

 

BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria A. H. Cuellar yeni görevine dört elle sarıldı sarılmasına da, Kıbrıs Türk tarafında sadece Federasyon destekçileri ile görüşme yaparak çok yanlış bir strateji ile başlangıç yaptı. Büyük bir olasılıkla bu strateji ve başlangıç yöntemi, Rumları destekleyen birileri tarafından kulağına fısıldandı.

 

Kıbrıs Türk tarafındaki federasyon destekçileri, Kıbrıs Türklerinin çoğunluğunu değil, azınlığını teşkil eden ve Atlantik Paktı tarafından her fırsatta maddi destek verilen ve onların ağzından konuşan kişi ve kuruluşlardan oluşmakta.  Maalesef Maria hanım, sadece bu kişi ve kuruluşlarla görüşerek Kıbrıs Türklerinin düşüncelerini değil, Atlantik Paktı’nın düşünce, görüş ve isteklerini sanki de Kıbrıs Türklerinin istek ve düşünceleriymiş gibi bu kişi ve kuruluşlardan duydu.

 

Eğer Maria hanım bu kişilerden aldığı bilgileri Kıbrıs Türklerinin istekleri diye kabul edip stratejisini bunun üzerine inşa ederse, her ne kadar BM ve Atlantik İttifakı BM Genel Sekreterinin Kişisel temsilcisinin görevinin 6 ay ile kısıtlı olduğunu kabul etmemiş olsalar da, şimdiden Maria hanımın 6. ayın sonunu beklemeden duvara toslayacağını söylemek yanlış olmayacak. 

Ayrıca Türkiye’de Dışişleri Bakanı Fidan, Yunanistan’da Dışişleri Bakanı Gerapetritis ile görüşen Maria hanım, KKTC’ye geldiği vakit Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu ile görüşme yapmayarak daha ilk tur görüşmede büyük bir stratejik hata ve gaf yaptı. 

 

Eğer burada Altantik İttifakı’nın niyeti, Maria hanımı “Kişisel Temsilci” diye tanıtıp “Özel temsilci” görevlerini yaptırmaksa ve müzakereleri 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden ve içerikten başlatmaksa, Kıbrıs Türklerinin bu tuzağa düşmeyeceklerini ve bu yolda harcanacak çabaların boşuna olacağını herkesin bilmesinde büyük fayda var...

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın tarafları müzakere masasına oturtabilmek için girişimleri sürüyor ama AB ve başta ABD olmak üzere Kıbrıs konusuna ilgi duyan devletler, Kıbrıs konusundaki beklentilerini çok düşük tutuyorlar. Gerekçesi, BM Genel Sekreteri'nin kişisel temsilcisi aracılığıyla başlatılan yeni çabaların sonuç vereceği konusunda pek iyimser olmamaları.

 

İyimser olmamalarının nedenleri;

  • Neredeyse yarım asırdır devam eden müzakerelerde Kıbrıs Rumlarının, kurulacak yeni ve ortak devlette egemenliği Kıbrıs Türkleri ile paylaşmak istememeleri,
  • Rumların, Kıbrıs adasını 1963’de denedikleri gibi silah zoru ile denetim altına alabilmek için Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak istemeleri,
  • Kıbrıs Rumlarının, 2004 yılında yapılan Annan Planı referandumunda Kıbrıs Türklerinin kurulacak yeni devlette egemenliğe ve yönetime ortak olacakları için “Hayır” oyu vererek Kıbrıs Türkleri ile ortak olmak istemediklerini açık olarak ortaya koymaları,
  • Kıbrıs Rumlarının, Türkiye'nin adadan çıkarılması ve adanın tamamını kendi kontrolleri altına almak için her tür girişimi yapmaları,
  • Kıbrıs Türkleri, 60 sene önce uğradıkları soykırımı bir daha yaşamak istemedikleri için Türkiye’nin garantörlüğünün kaldırılmasına karşı olmaları,
  • Kıbrıs Türklerinin, günümüzde Gazze’de yaşananların benzerini bir kez daha yaşamak istememeleri,
  • Müzakere masasına, Kıbrıs Türklerinin Cemaat veya Azınlık olarak değil, Kıbrıs Rumları ile aynı statüde, eşit, egemen ve uluslararası tanınmış bir devlet olarak oturmak istemeleri,
  • Kıbrıs Türklerinin hiçbir zaman ve koşulda, 2017 yılında Crans Montana’da adada Federal bir devletin kurulması için yapılan müzakerelere, Kıbrıs Rumlarının terk ettiği yerden tekrardan başlamak istememeleri.

  

Kıbrıs konusunda yıllarca etkin bir faaliyet gösteren İngiltere’nin, Kıbrıs Yüksek Komiseri İrfan Siddique’ın son yaptığı açıklamanın arkasından İngiltere Dışişleri Bakanlığının, Kıbrıs sorununun çözümü için diyalogun yeniden başlatılması amacıyla tüm tarafların "esneklik" göstermesi çağrısında bulunması bir tesadüf değil.

 

BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria A. H. Cuellar yeni görevine dört elle sarıldı sarılmasına da, Kıbrıs Türk tarafında sadece Federasyon destekçileri ile görüşme yaparak çok yanlış bir strateji ile başlangıç yaptı. Büyük bir olasılıkla bu strateji ve başlangıç yöntemi, Rumları destekleyen birileri tarafından kulağına fısıldandı.

 

Kıbrıs Türk tarafındaki federasyon destekçileri, Kıbrıs Türklerinin çoğunluğunu değil, azınlığını teşkil eden ve Atlantik Paktı tarafından her fırsatta maddi destek verilen ve onların ağzından konuşan kişi ve kuruluşlardan oluşmakta.  Maalesef Maria hanım, sadece bu kişi ve kuruluşlarla görüşerek Kıbrıs Türklerinin düşüncelerini değil, Atlantik Paktı’nın düşünce, görüş ve isteklerini sanki de Kıbrıs Türklerinin istek ve düşünceleriymiş gibi bu kişi ve kuruluşlardan duydu.

 

Eğer Maria hanım bu kişilerden aldığı bilgileri Kıbrıs Türklerinin istekleri diye kabul edip stratejisini bunun üzerine inşa ederse, her ne kadar BM ve Atlantik İttifakı BM Genel Sekreterinin Kişisel temsilcisinin görevinin 6 ay ile kısıtlı olduğunu kabul etmemiş olsalar da, şimdiden Maria hanımın 6. ayın sonunu beklemeden duvara toslayacağını söylemek yanlış olmayacak. 

Ayrıca Türkiye’de Dışişleri Bakanı Fidan, Yunanistan’da Dışişleri Bakanı Gerapetritis ile görüşen Maria hanım, KKTC’ye geldiği vakit Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu ile görüşme yapmayarak daha ilk tur görüşmede büyük bir stratejik hata ve gaf yaptı. 

 

Eğer burada Altantik İttifakı’nın niyeti, Maria hanımı “Kişisel Temsilci” diye tanıtıp “Özel temsilci” görevlerini yaptırmaksa ve müzakereleri 2017’de Crans Montana’da kaldığı yerden ve içerikten başlatmaksa, Kıbrıs Türklerinin bu tuzağa düşmeyeceklerini ve bu yolda harcanacak çabaların boşuna olacağını herkesin bilmesinde büyük fayda var...

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili