Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) – Almanya Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, İsrailli politikacıların Gazze’yi gasbetme planlarına tepki gösterdi.

23 Şubat 2025'te yapılması planlanan erken genel seçimde Yeşillerin başbakan adayı da olan Almanya Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Habeck, Funke Medya Grubuna bağlı gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrailli politikacıların Gazze'nin işgal ve iskan edilmesine odaklandığını söyledi.

 

Habeck, Gazze'nin işgal ve iskanının, sürdürülebilir güvenliğe ve kalıcı barışın sağlanmasına yönelik tüm çabalara zarar vereceğini ifade etti.

"Böyle bir plan olmamalı. İsrail hükümeti bu konuda açık olmalı" diyen Habeck, İsrail’in güvenliğinin Almanya’nın devlet meselesi olduğunu ve İsrail’in kendisini savunabilmesi gerektiğini ancak “terörizmle mücadele ile Gazze'yi iskan etme arasında fark olduğunu” vurguladı.

 

Habeck, “Bu durum iki devletli çözüm hedefini yok ediyor. Bu, İsrail'in uzun vadeli güvenlik çıkarlarına uygun değildir.” değerlendirmesinde bulundu.

 

BERLİN (AA) - Almanya’da Magdeburg kentinde Noel pazarına araçla yapılan saldırının şüphelisi hakkında Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'ne (BAMF) geçen yıl ihbarda bulunulduğu bildirildi.

BAMF'nin X hesabından yapılan açıklamada, "Geçen yılın yaz mevsiminin sonlarında dairemiz, sosyal medya kanalları aracılığıyla Magdeburg'daki saldırının sorumlusu olduğundan şüphelenilen kişi hakkında bir ihbar aldı. Pek çok ipucu gibi bu da ciddiye alındı." ifadelerine yer verildi.

 

BAMF'nin doğrudan bir soruşturma makamı olmadığı belirtilen açıklamada, bilgi veren kişinin doğrudan sorumlu makamlara yönlendirildiği aktarıldı.

Açıklamada, bunun dışında bireysel durumlar hakkında yorum yapılamayacağının anlayışla karşılanması istendi.

10 yıldır Federal Kriminal Dairesi (BKA) Başkanlığı yapan Holger Münch ise ZDF televizyonuna yaptığı açıklamada, BKA'nın Kasım 2023'te Suudi Arabistan vatandaşı bir erkek hakkında ihbar aldığını doğruladı.

 

Münch, ihbar sonrası bir soruşturma başlatıldığına dikkati çekerek, "Bunun üzerine Saksonya-Anhalt polisi de gerekli soruşturma tedbirlerini aldı. (Hakkında ihbarda bulunulan Suudi Arabistanlı kişinin) Ayrıca kamu görevlileriyle çeşitli temasları, onlara hakaretleri ve bazen de tehditleri vardı. Ancak şiddet suçlarıyla tanınmıyordu." ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan vatandaşı Talib al-Abdulmohsen’in Magdeburg'daki Noel pazarına düzenlediği saldırıda aralarında 9 yaşındaki çocuğun da bulunduğu 5 kişi hayatını kaybetmiş ve 200'den fazla kişi yaralanmıştı.

Türk-Alman ilişkilerinin son dönemine dair ilginç bilgilerin yer aldığı "Avrupalı Türkler" adlı eser, KONAD Başkanı Sait Özcan tarafından Avrupa Türk iş dünyasının önde gelen isimlerinden Osman Çat’a hediye edildi.

KONAD Genel Merkezi’ne çeşitli sosyo-kültürel konuları görüşmek için gelen Osman Çat’a kitabın içeriği hakkında bilgi veren Sait Özcan, şu ifadeleri kullandı:
"Bu eser sadece yazarının emeği değil, aynı zamanda artık hayatta olmayan çok sayıda insanımızın da katkılarıyla ortaya çıkmıştır. Onların hatırasını yaşatmak adına her biri bir aile albümünden alınan çok sayıda fotoğraf ve birebir görüşerek kaleme aldığımız anılar bu eserde yer almıştır. Dolayısıyla bu eser, Türk iş dünyasının birlikteliği adına önemli çabaları olan kıymetli insanlarımıza adanmıştır. Sayın Osman Çat’a bu kitabı saygıyla takdim ediyorum."

İşadamı Osman Çat ise, "Kitabı bizzat yazarın elinden aldığım için büyük bir mutlulukla okuyacağım. Sayın KONAD Başkanı Sait Özcan’a çok teşekkür ediyorum," dedi.

 

Türklerin Almanya tarihine dair en detaylı çalışmalardan biri olan "60. Yılında Almanya Türkleri" adlı eser, İstanbul’daki tarih ve edebiyat camiasında geniş yankı uyandırdı. Geçtiğimiz hafta İstanbul Çemberlitaş’taki Türk Ocağı binasında yapılan etkinlikte, çok sayıda Türk entelektüeli bir araya geldi. Etkinliğin ana konusu ise "Geçmişten Geleceğe Türk-Alman İlişkileri" idi.

Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, "Kültür Tarihi Perspektifinden Almanya" başlıklı bir sunum yaparak katılımcıların sorularını yanıtladı. Sunumun ardından, Abdullah Alay’a kitabını takdim eden Dr. Latif Çelik şunları söyledi:
"Sayın Abdullah Alay ve onun kuşağındaki isimler, Türkiye’nin Soğuk Savaş yıllarının kültürel hafızasıdır. Türkiye, Soğuk Savaş döneminde emperyalist odaklara teslim olmadıysa bu, Abdullah Alay ve arkadaşlarının çabaları sayesindedir. Yıllar sonra kendisini yeniden görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Kendisine bu eserimi takdim etmekten onur duyuyorum."

Abdullah Alay ise kısa konuşmasında, "Bir milletin kalem tutan elleri çoğaldıkça, muasır medeniyet yarışında hep en önde olmaya devam eder. Dr. Latif Çelik’in gayretlerini yakından tanıyan biri olarak, bizim nesil bu ülkeyi karşılıksız sevdi. Her şey vatan için dedik, hiçbir menfaat gözetmeden çalıştık. Çünkü bu millet her türlü değeri hak ediyor," dedi.

 

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey anlasmayı Müslümanların Tanınması İçin Bir Dönüm Noktası olarak niteledi.

 

Rheinland-Pfalz Eyalet Hükümeti ile Rheinland-Pfalz DİTİB Eyalet Birliği arasında DİTİB’in ve diğer İslami kuruluşların resmi olarak tanınması hususunda dönüm noktası niteliği taşıdığı belirtildi.                                                                             

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, bu vesileyle şu açıklamalarda bulundu: “On iki yıl boyunca yorulmadan bu hedef için çalışan Rheinland-Pfalz DİTİB Eyalet Birliği temsilcilerine gönülden teşekkür ediyorum. Bu devlet anlaşması, Müslümanların Almanya’da kabul görmesi ve İslami kuruluşların hukuken tanınması bağlamında önemli bir adım niteliğindedir. Önümüzdeki yıllarda diğer eyaletlerin de benzer adımlar atmasını ümit ediyoruz.” 

 

Rheinland-Pfalz’taki devlet anlaşması, bir eyalet hükümeti ile DİTİB’in bir eyalet birliği arasında imzaladığı  üçüncü anlaşma olma özelliğini taşımaktadır. Böylece DİTİB, dört eyalette doğrudan ve diğer bazı eyaletlerde de dolaylı bir şekilde dini cemaat olarak tanınmıştır. Diğer eyaletlerin de benzer şekilde sorumluluk sahibi bir yaklaşım benimseyerek Müslümanların tanınmasını ülke genelinde sürdürülebilir ve anayasal temellere dayalı bir zemine oturtmasını ümit ediyoruz. Sadece dolaylı katılımı mümkün kılan geçici çözümler yerine bu tür kalıcı adımların atılmasını arzu ediyoruz. Bu bağlamda, Rheinland-Pfalz eyaleti temsilcilerine güvene dayalı iş birliği için teşekkür ediyor ve bu iş birliğinin gelecekte de aynı şekilde karşılıklı anlayış zemininde devam etmesini diliyoruz. 

 

 
20 Aralık 1873: Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, 1873 yılında İstanbul'un Fatih ilçesinin Karagümrük semtin de Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi...
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u doğumunun 151. yılında saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz...
 
Avrupa'da Türk Kültür ve Tarihini Sevdiren öğreten öğretmenimiz Hamza Eravşar hocamızı Rahmetle anıyorum.
 
1980 oncesi kısa adı Ülkü Bir olan Kayseri Ülkücü öğretmenler birliğinin başkanlığını yapan Hamza Eravşar, daha sonra Almanyanın Waiblingen şehrine bağlı Schrndorf kasabasına  milli kültür dersleri öğretmeni olarak, milli eğitim bakanlığımız tarafından atanır. Uzun yıllar bu şehir ve çevresinde öğretmenlik yaptar. Hafta sonları milli kültür derneklerimizde Türk kültürü  ve tarihimizle ilgili seminerler, konferanslar, dersler verir. 1980 - 12 Eylül askeri ihtilâl sonrasında yurt dışı öğretmenliği iptal edildi. Hamza Eravşar hoca buna çok üzüldü. Çok sevdiği öğrencilerini milli kültür derneklerine davet edilerek burada dersler vermeye başladı. Yurt dışında genclerin tarih ve milli kültür bilinciyle yetişmelerine vesile oldu.
Şehrimiz Göppingen'de kurduğumuz ve kurucular kurulu arasında olduğum  Milli Kültür derneğinde Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un  vefatının yıl dönümünü kutlamıştık. O yıllarda ( 1984 ) bilgisayar yok. Hamza Eravşar hocamız, Ramazan Özcan, İlyas Çimen, Tacettin Kızılkoça, Ilyas Cimen, Dogan Tufan  için konuşma metinleri şiirleri daktiloyla yazarak bizlere takdim etti. Gençler için seçtiği şiirleride hazırlamış her birlerinede takdim etti. Uhingen turnhallesinde Aktifimizi rahmetle yâd etmiştik. Burada Mehmet Akif Ersoy ve Hamza Eravşar hocamı rahmetle hatırlıyorum. Ruhları şâd mekânları cennet olsun. Bu şuurda tarih-i şahsiyetleri hatırlayan, hatırlatan, öğreten ve  öğrenenlere selâm olsun.
 
 
Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un hayatı
 
Fatih'te 20 Aralık 1873'te dünyaya gelen Mehmet Akif Ersoy, ilk öğrenimine Fatih'te Emir Buhari Mahalle mektebinde başladı, 1882'de Fatih Merkez Rüştiyesinde orta öğrenimine devam etti. Babası Fatih Camisi medrese hocalarından Mehmet Tahir Efendi'den Arapça dersi alan Ersoy, aynı zamanda Fatih Camisi'nde Farsça derslerini de takip etti.
 
Babasının Ragif adını verdiği ancak annesi ve arkadaşlarının daha kolay telaffuz ettikleri Akif adıyla çağırmasıyla bu ismi benimseyen Ersoy, rüştiyedeki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca dillerinde gösterdiği üstün başarıyla ön plana çıktı.
 
Rüştiye yıllarında şiire merak duymaya başlayan ve şiir kitaplarına yönelen Ersoy'un okuduğu ilk manzum eser ise Fuzuli'nin "Leyla ve Mecnun"u oldu.
 
Ersoy, rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi'ne kaydoldu. Babasını 1888'de kaybeden Ersoy'un ertesi yıl büyük Fatih yangınında evleri yok olunca ailesi maddi açıdan zor durumda kaldı.
 
Usta şair, öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi'ni bıraktı. Yeni açılan veteriner yüksekokulunda "Ziraat ve Baytar Mektebi"ne başlayan Ersoy, 1893'te baytarlık bölümünü birincilikle bitirdi.
Okul yıllarında spora da ilgi gösteren Ersoy, başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma ve gülle atma yarışlarına katıldı.
 
 
İlk eseri 1893'te yayımlandı
 
Mehmet Akif Ersoy'un şiire olan ilgisi, okulun son iki yılında giderek artarken, çeşitli gazete ve dergilerde şiirleri yayımlandı, bilinen ilk matbu eseri ise "Hazine-i Fünun" mecmuasında 1893'te yayımlanan bir gazel oldu.
 
"Tophane-i Amire" veznedarı Mehmet Emin Bey'in kızı İsmet Hanım'la 1898'de evlenen ve 3 kız, 3 erkek çocuğu olan Ersoy'un oğullarından biri, henüz 1,5 yaşındayken vefat etti.
 
Şiir yazarak ve öğretmenlik yaparak edebiyat alanındaki çalışmalarına devam eden Ersoy'un neşriyat dünyasına girişi, daha çok 1908'de "İkinci Meşrutiyet"in ilanıyla başladı.
 
Ersoy, arkadaşları Eşref Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan "Sırat-ı Müstakim" dergisinin başyazarı oldu.
 
 
Bütün şiirlerini Safahat'ta topladı
 
Şiirlerini 7 kitaptan oluşan "Safahat" adlı eserinde toplayan Ersoy, 1911'de yazdığı ilk bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini, 1912'de yazdığı "Süleymaniye Kürsüsünde" adlı ikinci kitapta da Osmanlı aydınlarını anlattı. "Halkın Sesleri" adlı üçüncü bölümü 1913'te kaleme alan Ersoy, "Fatih Kürsüsünde" isimli eserini ise 1914'te yazdı.
 
Ersoy, 1917 tarihli "Hatıralar" ile I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli "Asım"ın ardından 7. bölüm olan "Gölgeler"i 1933'te tamamladı.
 
Yoğun ısrarlar sonucu Kur'an-ı Kerim'i Türkçe'ye tercüme etmeyi kabul eden Ersoy, 6-7 sene üzerinde çalışmasına rağmen sonuçtan memnun kalmayarak imzaladığı anlaşmayı feshetti.
 
 Akif Ersoy, "İstiklal Marşı"nı Türk milletine armağan ettiği için "Safahat" isimli eserine koymadı.
 
Vefatının ardından "Safahat" eserini Ömer Ziya Doğrul ve M. Ertuğrul Düzdağ yeniden bastı. Ersoy'un, "Kur'an'dan Ayet ve Hadisler" ile "Mehmet Akif Ersoy'un Makaleleri" adlı çalışmaları da hayatını kaybettikten sonra okuyucuyla buluştu.
 
 
Birinci Meclis'te milletvekili seçildi
 
Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisi'ne seçilen Ersoy, 1921'de Ankara Taceddin Dergahı'na yerleşti.
 
İstiklal Marşı yarışmasına 500 lira ödül verileceği için katılmayan şair, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası ve arkadaşı Hasan Basri Bey'in teşvikiyle kalemi eline aldı ve yazmaya başladı.
 
Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey'in Meclis'te okuduğu ayakta alkışlanan İstiklal Marşı, 12 Mart 1921'de "Milli Marş" olarak kabul edildi. Ersoy, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı.
Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır'da yaşayan ve orada Türkçe dersleri veren Ersoy, 17 Haziran 1936'da tedavi için
İstanbul'a döndü.
 
Mısır'dan hasta ve yorgun olarak dönen ve Abbas Halim Paşa'ya ait Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı'nın dördüncü katındaki dairede kalan Ersoy, 27 Aralık 1936'da hayata gözlerini yumdu.
 
İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un her yıl binlerce kişinin ziyaret ettiği kabri, Edirnekapı Şehitliği'nde bulunuyor.
 
Ebedi aleme irtihalinin yıl dönümünde Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u hürmet, rahmet ve minnetle yad ediyorum.
 
Burada Mehmet Akif Ersoy'u ve Hamza Eravşar hocamı rahmetle hatırlıyorum. Ruhları şâd mekânları cennet olsun. Bu şuurda tarih-i şahsiyetleri hatırlayan, hatırlatan, öğreten ve  öğrenenlere selâm olsun.
 
Doğan Tufan
Fotoğraf: Afiş resim 
 

Almanya’daki Türk iş dünyasının önemli isimlerinden ve DTU - Türk Alman İş Adamları Derneği’nin efsanevi başkanı Osman Çat, Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi KONAD’a bir ziyarette bulunarak çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Başkan Sait Özcan tarafından 2024 yılı çalışmaları hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirildi. 2025 yılı planlamalarını danışmanlar ve proje yöneticileri ile birlikte Ocak ayı ortalarında kesinleştirerek kamuoyu ile paylaşacaklarını belirten KONAD Başkanı Sait Özcan, “Bir millet düşünen beyinleri ile vardır. Geçmiş dönemlerde Başkan Osman Çat’ın yaptığı çalışmaları yakından tanıyan biriyim. Mesleki kariyerinin en üstüne çıkarak ciddi bir bilgi ve tecrübe birikimini Türk milletine ve insanlığa hediye olarak bırakmıştır. Ancak bazı mihrak ve odakların bu başarıya engel olarak bir şekilde piyasadan silmek istediklerini görüyoruz. Garip olan ise mesleki çevrelerin kara nakliyatı alanında hem bilgi almak için, hem de sorunlara çözüm ararken yine Osman Çat’a gelmeleridir. Almanya Türklerinin karşılaştığı durumları net bir şekilde görüyoruz” şeklinde konuştu.

DTU Kurucu Başkanı, TITAB Kurucusu ve Avrupalı Türklerin kara nakliyecisi Osman Çat ise KONAD ziyaretinde, “Millet olarak kurumsallaşmaya maalesef çok geriden başladık. Sayın Sait Özcan Bey’in siyasette çok önemli yerlere gelerek hangi mücadeleleri verdiğini biliyorum. Sadece KONAD Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi’nde yaptığı çalışmalar bile kendisinin Türk milletine önemli bir hizmetidir. Burada yapılan görüşmeler, sorunlara getirilen çözüm önerileri ve Türk toplumunun daha güçlü olması adına yapılan çalışmalar son derece değerlidir. 2024 yılında Sayın Özcan’ı medyadan takip ederek ciddi çalışmalarına şahit oldum. KONAD’ın genel çalışmaları itibariyle Türkiye, Almanya ve Avrupa üçgenindeki faaliyetleri harika araştırma ve fizibilite raporlarıdır. Özellikle yaklaşan Almanya seçimleri ile ilgili değerlendirmeleri mükemmel öngörü ve tespitlere dayanmaktadır. Sait Bey’i ve KONAD çalışanlarını bu özverili gayretleri için tebrik ediyorum” dedi.

Bilindiği gibi KONAD, 2025 Almanya seçimleri ile ilgili bir dizi öngörü ve tespit raporları hazırlıyor.

 

 

 

 

 
Macaristan'ın Başkenti Budapeşte'nin Tuna Nehri kıyısında tarihi binada Budapeşte Teknik Üniversitesi yeni Rektörü Prof.Dr. Charaf Hassan'a Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk Macar İşadamları Derneği Başkan Osman Şahbaz ziyarette bulundu.
 
Yıldız Teknik Üniversitesi ( YTÜ ) Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik'in kardeş üniversite ve iş birliği protokolü mektubu Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz tarafından Macaristan’ın Başkenti, Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (Budapesti Műszaki és Gazdaság Tudományi Egyetem – BME) Rektör Prof. Dr.  Charaf Hassan’ı üniversite rektörlük makamında ziyaret edilerek teslim edildi. 1782 Yılında József Nádor Teknik Üniversite (Műszaki és Gazdaság Tudományi Egyetemet) olarak kurulan, Avrupa’da ve dünyada önemli bir yere sahip, 1949 yılında ismi değiştirilen Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (BME) ile İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğine destek Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz’dan geldi.
Rektör Prof. Dr. Charaf Hassan Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (BME) ile ilgili detaylı bilgi sundu.
 
Türkiye’nin hızlı ve istikrarlı gelişmesini yakından takip ediyorum Türkiye hayranı olan Rektör Prof. Dr. Charaf Hassan görüşmede, ” Bu ziyaretten ziyadesi ile memnun oldum. Beş aydır Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi rektörüyüm ve Türkiye’nin hızlı ve istikrarlı gelişmesini yakından takip ediyorum. Aslen Lübnanlıyım. Lübnan'a giderken İstanbul üzerinden gidiyorum. Türkiye'ye, İstanbul'a defalarca geldim. İstanbul'u çok seviyorum.
Üniversitelerimiz arasında çalışmaların bir an önce başlaması için resmî girişimleri hemen başlatacağım. Konuyu sayın Bakanımız daha önce arayıp sizin geleceğinizi söylemişti. Bu hafta resmi bayram ve yılbaşı tatili olacak. 2025 yılı ocak ayının ile haftası protokolü imzalayıp size ileteceğiz.
Meslektaşım Rektör Prof. Dr. Eyüp Debik’i Budapeşte’de üniversitemizde misafir etmekten onur duyacağız.
 
Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz da şunları söyledi;
“Sayın rektör bu imkânı bize verdiğiniz için size teşekkür ederim. Size Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Sayın Prof. Dr. Eyüp Debik'in selamlarını ve ayrıca kardeş üniversite, iş birliği ön protokolü mektubu getirdim. 1911 Yılında kurulan Yıldız Teknik Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik'e ve Macaristan Kamu Koleksiyonlarından ve Kültürel Gelişmesinden Sorumlu Devlet Bakan Yardımcısı Vincze Máté'ye katkılarından dolayı ayrı ayrı teşekkür ediyorum. YTÜ ve BME ile iş birliği önerisinde bulunulmuştur. İki kıymetli üniversite güçlü iş birliği yaparak karşılıklı mevcut potansiyellerini çok yararlı projeler ortaya koyacağına inanıyorum. Ben de YTÜ mezunu makine mühendisi olarak karşılıklı iş birliği çalışmalarına her türlü katkı sağlamaktan memnuniyet duyacağım. Size de bu yeni değerli görevinizde muvaffakıyetler diliyorum'' dedi.
Fahri Konsolos Şahbaz, iş birliği çalışmalarının başlaması için Prof. Dr. Charaf Hassan’ı ve çalışma arkadaşlarını İstanbul’a davet etti. 
 
Sıcak bir ortamda gerçekleşen ziyaret Rektör Prof Dr. Eyüp Debik'in gönderdiği mektubu Rektör Prof. Dr. Charaf Hassan'a teslim etti.
 
 
 

 

Ukrayna’da devam eden savaş, sadece bölgeyi değil, tüm Avrupa’yı derinden etkileyen ekonomik, siyasi ve sosyal bir kriz doğurdu. Almanya, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olarak bu krizden büyük ölçüde etkilendi. Ancak Ukrayna’ya barışın gelmesi durumunda, Almanya için pek çok ekonomik fırsat ve olumlu gelişme ortaya çıkabilir. Bu yazıda, Ukrayna’da barışın Almanya ekonomisine olası katkılarını ele alıyoruz.

 

Enerji Krizinin Hafiflemesi

Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya’nın enerji politikalarını ve enerji piyasalarını ciddi şekilde etkiledi. Özellikle Rusya’dan doğalgaz ithalatının kesilmesi, enerji fiyatlarında büyük bir artışa neden oldu ve Almanya’nın enerji arz güvenliğini tehdit etti. Ukrayna’ya barışın gelmesi, enerji piyasalarının istikrar kazanmasını sağlayabilir.         

Rusya ve Avrupa arasındaki enerji koridorlarının yeniden işler hale gelmesi, enerji fiyatlarının düşmesine ve Almanya’da üretim maliyetlerinin azalmasına yol açacaktır. Ayrıca, Almanya’nın yenilenebilir enerjiye geçiş stratejileri, barış ortamında daha kolay uygulanabilir hale gelebilir.

 

Ticaretin canlanması

Savaş, Ukrayna ve komşu ülkelerle olan ticareti önemli ölçüde sekteye uğrattı. Almanya, Avrupa’nın en büyük ihracatçısı olarak Ukrayna’ya barışın gelmesiyle bu bölgedeki ticari bağlarını güçlendirme fırsatı bulacaktır. Özellikle tarım, otomotiv ve teknoloji sektörlerinde Ukrayna, Almanya için büyük bir pazar potansiyeline sahiptir.

Ukrayna’nın yeniden inşası sürecinde Almanya’nın altyapı, makine ve enerji teknolojileri alanındaki güçlü firmaları önemli rol oynayabilir. Bu durum, Alman şirketlerine yeni iş fırsatları sunarken, ihracat gelirlerini artıracaktır.

 

Tedarik zincirlerinin iyileşmesi

Savaş nedeniyle tedarik zincirlerinde ciddi kesintiler yaşandı. Özellikle tahıl, çelik ve bazı ham madde tedarikinde Ukrayna’nın kilit rol oynaması, bu süreçte Avrupa ekonomilerini zor durumda bıraktı. Barış ortamı, Ukrayna’nın üretim kapasitesinin yeniden devreye girmesini sağlayacak ve tedarik zincirlerindeki aksaklıkları giderecektir.

 Bu gelişme, Almanya’daki sanayi ve tarım sektörlerinin maliyetlerini düşürerek, daha rekabetçi bir üretim ortamı yaratacaktır. Ayrıca, daha istikrarlı bir tedarik zinciri, Almanya’daki enflasyonist baskıların azalmasına da katkıda bulunabilir.

 

Yatırımlar ve yeniden inşa süreci

Ukrayna’nın savaş sonrası yeniden inşası, Avrupa’nın Marshall Planı benzeri bir ekonomik iş birliği gerektirecektir. Almanya, finansal gücü ve teknolojik kapasitesiyle bu sürecin lider ülkesi olmaya adaydır. Ukrayna’da altyapı projeleri, enerji santralleri ve konut projelerinde Alman firmalarının aktif rol alması beklenebilir.

Bu tür projeler, Almanya’daki inşaat ve mühendislik sektörlerine yeni iş fırsatları yaratacak ve ekonomik büyümeye doğrudan katkıda bulunacaktır. Ayrıca, Alman bankalarının bu projelere kredi sağlaması, finans sektörünün de bu süreçten kazançlı çıkmasını sağlayabilir.

 

Avrupa Birliği’nin güçlenmesi

Ukrayna’ya barışın gelmesi, Avrupa Birliği’nin ekonomik ve siyasi birliğini güçlendirebilir. Ukrayna’nın AB’ye üyelik sürecinin hızlanması, Almanya için yeni ekonomik ortaklıkların ve fırsatların kapısını açabilir. Daha entegre bir Avrupa, Almanya’nın liderlik rolünü pekiştirirken, AB’nin ekonomik büyümesine de ivme kazandıracaktır.

 Bütün bu bilgiler sonrası sonuç olarak Ukrayna’ya barışın gelmesi, Almanya için sadece insani bir umut değil, aynı zamanda ekonomik bir kalkınma fırsatıdır. Enerji maliyetlerinin azalması, ticaretin yeniden canlanması, tedarik zincirlerinin istikrara kavuşması ve yeniden inşa projeleri, Almanya ekonomisine uzun vadeli faydalar sağlayacaktır. Barış, sadece Ukrayna ve bölge için değil, Almanya’nın ekonomik geleceği için de kritik öneme sahiptir.

 

Bildunterschrift: Zwei Mitarbeiterinnen von Islamic Relief in Port Sudan zeigen heute ihre Solidarität für ihre humanitären Kolleginnen und Kollegen. Im Sudan wurden seit Ausbruchs des Konflikts 37 humanitäre Helfende getötet.

Köln, 19. August 2024 - Die Zahl der tödlichen Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen ist auf ein Rekordniveau gestiegen und bleibt ungestraft, warnt Islamic Relief zum heutigen Welttag der humanitären Hilfe. Neue Daten von letzter Woche zeigen, dass die Zahl der tödlichen Angriffe auf Personal humanitärer Organisationen in den letzten 20 Jahren um 400 Prozent zugenommen hat - 280 Tote im Jahr 2023 im Vergleich zu 56 Toten im Jahr 2004. Die Zahl von 2023 ist fast doppelt so hoch wie in jedem anderen Jahr der letzten zwei Jahrzehnte. Im Jahr 2024 sind bereits mindestens 176 hilfeleistende Menschen getötet worden, mehr als die Hälfte von ihnen in Gaza, das nun als tödlichster Ort für humanitäre Mitarbeitende gilt.

 

Seit Anfang 2023 wurden in 33 Ländern mindestens 456 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, wobei das vergangene Jahr das tödlichste darstellt und dieses Jahr mit der gleichen Rate weitergeht. Weitere 472 Helferinnen und Helfer wurden im gleichen Zeitraum verwundet oder entführt.

 

Allein in Gaza wurden seit Anfang Oktober 2023 mindestens 286 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - fast ausschließlich Palästinenserinnen und Palästinenser - getötet. Der Gazastreifen zählt derzeit zum tödlichsten Ort der Welt für humanitäre Hilfeleistende, da Krankenhäuser, Krankenwagen, Schulen, Unterkünfte, Hilfskonvois, Büros und andere zivile Infrastrukturen angegriffen und zerstört werden.

 

Auch in anderen Ländern werden Mitarbeitende humanitärer Organisationen häufig angegriffen, wobei der Sudan und der Südsudan die nächsttödlichsten Orte für humanitäre Hilfeleistende sind. Im Sudan wurden seit Ausbruch des Krieges im April 2023 mindestens 37 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, Dutzende von ihnen wurden angegriffen und über 120 Büros und Lagerhäuser von bewaffneten Gruppen geplündert.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen verstoßen gegen Völkerrecht

 

Angesichts der Rekordzahl von Menschen, die weltweit auf humanitäre Hilfe angewiesen sind, haben die zunehmenden Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen eine katastrophale Wirkung auf die am meisten gefährdeten Menschen der Welt.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen - und deren Räumlichkeiten und Vermögenswerte - verstoßen gegen das Völkerrecht. Dennoch werden diese Gesetze zunehmend missachtet und die Angreifenden nicht zur Rechenschaft gezogen.

 

UN-Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats: Verstärkter Schutz für humanitäre Akteure

 

Islamic Relief fordert die UN-Mitgliedsstaaten auf, ihre Bemühungen zum Schutz von Mitarbeitenden humanitärer Organisationen, Vermögenswerten und Räumlichkeiten zu verstärken - wie in der im Mai dieses Jahres verabschiedeten Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats gefordert - und die Täter für Verstöße zur Rechenschaft zu ziehen.

 

Es muss mehr getan werden, um lokale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen zu schützen. Während Angriffe auf internationale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - wie die Tötung von Mitarbeitenden der World Central Kitchen in Gaza im April - für Schlagzeilen sorgten und weltweit verurteilt wurden, handelt es sich bei den meisten getöteten und angegriffenen Mitarbeitenden von Hilfsorganisationen um nationale Mitarbeitende, die nur einen Bruchteil der Aufmerksamkeit erhalten.

 

Ein Helfer von Islamic Relief im Gazastreifen, dessen Name zu seinem Schutz nicht genannt wird, sagt: "Wir können jeden Moment die nächsten Opfer sein. Wir gehen jeden Tag zur Arbeit, lassen unsere Kinder und Familien zurück und riskieren unser Leben, um gefährdeten Menschen beim Überleben zu helfen. Wir versuchen unser Bestes, um zu helfen, obwohl das Ökosystem um uns herum kaum noch funktioniert. Aber jeder Tag könnte der letzte sein."