Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

1 Ocak Çarşamba günü itibariyle yeni bir yıla girmenin ve üç ayların başlangıcını kutlamanın sevincini siz değerli hemşerilerimle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Yeni yıl, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demektir. Bu vesileyle, 2025 yılının başta ilçemize, ilimize ve ülkemize sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini temenni ederim.

Aynı zamanda, mübarek üç ayların başlamasıyla birlikte, manevi duygularımızın güçleneceği, birlik ve beraberliğimizin pekişeceği bir döneme giriyoruz. Bu kutsal günlerde, hoşgörü, sevgi ve yardımlaşmanın önemini bir kez daha hatırlayalım. Öncelikle böylesine mübarek ayların bizlere ve tüm Müslüman âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.

Rahmet ve bereketin bol olduğu üç aylara kavuşmanın sevincini şimdiden yaşamaya başladık. Recep, Şaban ve Ramazan aylarını içerisine alan, bereket ve huzur dolu günlerin başlangıcı olan üç ayları idrak etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu aylar maneviyatın ve dini duyguların yoğunluk kazandığı, dayanışma, yardımlaşma, merhamet hislerimizin en üst noktaya ulaştığı, iyiliklerin ve güzelliklerin arttığı önemli ve özel zamanlardır. Ayrıca üç ayların içerisinde yer alan kandil geceleri, hatalarımızdan ders çıkarma, günahlarımızdan arınma fırsatı bulacağımız, birlik ve beraberliğimizi pekiştireceğimiz mübarek gecelerdir.

Bu vesileyle dünyanın değişik bölgelerinde Müslüman kardeşlerimize yapılan zulümlerin son bulmasını temenni eder, başta aziz Pozantılı hemşehrilerim olmak üzere ülkemiz ve tüm İslam dünyasının yeni yılını ve üç aylarını en içten dileklerimle kutlar, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.

 

Berlin kolisyonundaki ortakların anlaşmazlıkları sonrasında alınan erken seçim kararları ile partiler, siyasetteki manevra alanlarını ortaya koyarken, CSU'nun güçlü adayı Dr. Hülya Düber, Berlin Gauzesine yaptığı açıklamada, "Göçmen kökenli kadınların siyasette öncü olmaları, onların daha iyi entegre olmalarının önünü açacaktır. Sayıları milyonları bulan göçmen kökenli kadınların siyasetteki etkisi çok önemlidir. Çünkü kadın belirleyici, kadın seçici ve kadın karar vericidir. Kadın siyaseti, aynı zamanda toplumun bilmediği sorun ve problemlerin de öne çıkmasına vesile olacaktır. Uzun yıllardır göçmen kadınlarla birlikte çalışıyorum ve onlarla sürekli olarak projeler yaptık. Her biri ayrı bir başarı göstererek yeni fikirler ortaya attılar. Buradan hareketle, özellikle sorunlarını çok yakından bildiğim göçmen kadınların, 22 Şubat 2025 günü yapılacak Federal Parlamento seçimlerinde desteklerini bekliyorum." şeklinde konuştu.

Bilindiği gibi, Dr. Hülya Düber yaklaşık 10 yıldan bu yana Würzburg Büyükşehir Belediyesi'nde Sosyal Daire Başkanı olarak, birbirinden ilginç çok sayıda projeyi başarıyla hayata geçirdi.

 

Yaklaşık her dört Alman’dan birinin göçmen kökenli olduğu, son yıllarda sıkça konuşulur hale geldi. Bu durum, Almanya siyasetinde yeni bir seçmen kitlesinin varlığının kabul edilmesini de beraberinde getirdi. Küçük marjinal partiler dışında, ana akım partiler olan CSU-CDU ve SPD, bu kitlelere ulaşmak için kapılarını sonuna kadar açmış durumdalar. Birçok göçmen kökenli ismin listelerde yer alması, hem yeni seçmenleri sandığa teşvik edecek hem de ülkedeki entegrasyon sürecini olumlu yönde etkileyecek.

18. Röttinger Kanapee Buluşması’nda “Herausforderung Migration” başlıklı toplantıya, Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu Karl Straub ile partinin Würzburg Federal Meclis Milletvekili Adayı Dr. Hülya Düber konuşmacı olarak katıldılar. Paul Lehrrieder, Björn Jungbauer, Thomas Ebert ve Rosa Behon’un da şeref misafiri olarak bulunduğu toplantıda, katılımcıların heyecanı, CSU’nun etkili bir kampanya yürüteceğinin işaretini veriyordu.

 

Würzburg Belediyesi’ndeki görevine ve sosyal dairedeki çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Dr. Hülya Düber, “Sosyal dairede 10 yıllık zaman su gibi aktı. Hem ülkemizin imkanları dahilinde insanların yaralarını sarmaya, hem de bunu suistimal etmek isteyenlere fırsat vermemeye çalıştık. Ağır COVID-19 sürecinde ekip arkadaşlarımla birlikte yoğun bir şekilde çalıştık. Almanya’nın mazlumlara kucak açacak imkanları olduğunu göstermemiz çok iyi oldu. Ancak bunun sürekli olamayacağını herkes biliyor. Sosyal devlet olmak önemlidir, ancak bunun da bir sınırı vardır,” dedi.

Würzburg Belediyesi Sosyal Daire Başkanı Hülya Düber, “Göçmen politikasının iyi yönetildiğinde Almanya için önemli faydalar sağlayacağını Würzburg örneğiyle herkese göstermiş olduk. Sorun göçmenlikte ya da krizlerde değil, krizlerin iyi yönetilmesindedir. Würzburg merkez metropolü başta olmak üzere sahip olduğumuz olumlu örnek ve tecrübeleri Berlin’de dile getirerek herkesin bunlardan faydalanmasını sağlamak için siyasette varız,” şeklinde konuştu.

Dr. Düber devamla, “Partimden bana teklif geldiğinde önce ailem ve partili arkadaşlarımla görüştüm. Çünkü bana teklif eden CSU örgütünü mahcup etmeyecek bir çalışma yapıp yapamayacağımı düşündüm. Bu ülkedeki imkanların daha da büyümesi ve Almanya’nın ciddi bir göçmen politikasına en tepeden, Federal Parlamento’dan katkı yapabilmek fırsatı önüme çıkınca ‘Ben varım’ dedim. Siyaset zor bir iştir, bunu biliyorum. Ancak ben zoru seven bir Bavyera kadını olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz ve CSU’yu Bavyera’da hak ettiği oy oranına taşıyacağız,” dedi.

 

18. Röttinger Kanapee Buluşması’nın diğer konuşmacısı ve Bavyera’daki göçmen derneklerinde büyük bir sempati sahibi olan Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu Karl Straub, konuşmasında eyaletteki göçmen kökenlilerin sayısının 3 milyondan fazla olduğunu belirtti. “Ancak bu insanların birçoğu o kadar entegre olmuş ki, birçoğunun göçmen kökenli olduğunu kendileri söylemezse bilmeniz mümkün değil,” diyen Straub, göçmenlerle olan sıcak ilişkilerini, “Her gittiğim göçmen derneğinde ‘Merhaba’ diyerek içeri girsem, ‘Ooo, merhaba Karl!’ derler,” sözleriyle dile getirdi.

Straub, Bavyera’nın zor zamanlarda ihtiyaç sahiplerine kucak açtığını ve bundan gurur duyduğunu belirterek, “Ancak kötü niyetlilerin sistemimizi kullanmasına izin vermeyeceğimiz de bilinmelidir. Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu olarak hangi dernek beni davet ederse ulaşmaya çalışıyorum. Çünkü karşılaştığım istek ve aldığım her şikayet benim için yeni bir tecrübe ve hayatın gerçekleridir,” dedi.

 

Straub devamla, “Tarihi unutmamak gerek. Büyük Savaş’ın sonunda göçmenleri biz davet ettik. Ancak onlar, dört nesildir bizimle birlikte okul okudular, kariyer yaptılar ve ülkemizde yönetici oldular. Mesela Hülya gibi,” sözleriyle büyük alkış topladı.

Toplantıda konuşmacılara yöneltilen sorular ve verilen cevaplar, Karl Straub ve Dr. Hülya Düber’in performansının seçimlerde CSU’nun ciddi anlamda iddialı olacağını ve özellikle göçmen politikasında etkili bir kampanya yürütüleceğini ortaya koydu.

 

 

 

Bezirksliga Westfalen grubunda mücadele veren Türkspor Bielefeld’in yemeğine T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter, eski başkanlar, futbolcular ve sponsorlar katıldı.

 

Bielefeld Türkspor “Café de Mola’da” akşam yemeği verdi. Yemeğe T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter’de katılarak bir konuşma yaptı. Eski başkanlardan Abbas Gündoğdu, Kemalettin Attun’u temsilen Barış Altun, Ali Eser, Beysefa Ulutaşdemir ve Selim Baş’ın da hazır bulunduğu yemekli programda; antrenörler Aziz Akpınar ile Cengiz Külay da yer aldı.

 

BAŞKONSOLOSTAN 3 TAVSİYE

Sunuculuğunu stajyer Ceyda Yüzüak ve Melike Keskin’in yaptığı yemekte ilk konuşmayı T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter yaptı. Davet için teşekkür eden Yeter, 49 sene önce kurulmuş takımınızı kutluyorum dedikten sonra 3 tavsiyede bulundu:
1) Her nerde olursanız olun, kimliğinizi korumak için mücadele verin.
2) En iyi beş arkadaşınızı sayın dendiğinde, o beş kişi arasında kitap yoksa gerçekten bir sıkıntı vardır.
Türkçe. Türkçe bizim kimliğimizin temel dayanağıdır. Anadolunun hangi yöresinden, hangi köşesinden hangi inancına mensup olursak olalım, bizi birleştiren ortak özellik Türkçe. Onu da ayrıca önemseyelim” dedi.

BIELEFELD’E ALKOLSÜZ SPOR KOMPLEKSİ

Daha sonra başkan Murat Karanfil açış konuşmasını yaptı. Konuşmasında Hicretspor ile ortaklaşa yaptırdıkları spor tesisine katkı sağlayan herkese teşekkür etti. Sahanın 1,5 milyon Avroya mal olduğunu açık-layan Karanfil, “Bir terslik olmazsa 2025 yaz aylarında inşaata başlanacak ve seri bir çalışma ile Bielefeld’de ilk defa alkolsüz bir futbol sahası yapılacak. Bu sahanın yapılabilmesi için destek olan bütün iş insanları taraftarlarımıza teşekkür ediyoruz. İyi ki, varsınız” diye konuştu.
Yemekte takımın muhasibi Ferhat Duman ve yönetim kurulu üyesi Hikmen Zak ile yemeğe katılan misafirlerde söz alarak kısa konuşma yaptılar.

 

Haber ve Fotograflar: Adnan Öztürk

 

 

Nürnberg’de yaşayan Malatyalı Döndü Şahin, 100’üncü yaşgününde Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Marcus König adına, Belediye Meclis Üyesi (Yeşiller) Cengiz Şahin’in sürpriz ziyaretiyle karşılaştı. Mutluluğunu ifade eden 13 çocuk, 82 torun sahibi olan Döndü Şahin, uzun ömrünün sırrını ANKA Haber ile paylaştı.


Malatyalı Döndü Şahin, 47 yıldır Nürnberg’de yaşıyor ve tam 100 yaşını doldurdu. Döndü Şahin’i evinde ziyaret eden Cengiz Şahin, Nürnberg Belediye Başkanı Marcus König’in özel tebrik mektubunu okudu ve Döndü Şahin’e bir demet çiçek sundu. Döndü Şahin’in elini öperek uzun ömürler dileğinde bulunan Cengiz Şahin, konuşmasında şu sözlere yer verdi: “İkimizin soyadı da Şahin, belki akrabayız. 100 yaş herkese nasip olmaz. Nürnberg’de 100 ve üzeri yaşta 196 kişi var ve bunların çoğunluğu kadın. Siz de bu özel insanların arasında yer alıyorsunuz. Sağlıklı ve güzel günlerde daha nice uzun yıllar diliyorum.”
“Doğal yaşam ve yoğurt uzun ömrümün sırrı”


Sürpriz ziyaret karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen 05 Ocak 1925 doğumlu ve 13 çocuk, 82 torun sahibi asırlık çınar Döndü Şahin ANKA Haber ile uzun ömrünün sırrını paylaştı. Şahin, yıllarca doğal ve organik besinler ile beslendiğini, özellikle yoğurdun hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyledi. “Doğal yaşamdan hiç kopmadım, kendi yaptığım yemeklerimin yanında her zaman yoğurt vardı. Bu sağlıklı beslenme alışkanlığı bana uzun ömür ve sağlık getirdi” dedi.

Haber-Fotograf: İlhan Baba

 

Nürnberg – Das Mevlana Restaurant in Nürnberg ist nicht nur eine kulinarische Institution, sondern auch ein Ort der Begegnung und des Dialogs. Immer wieder zieht es prominente Gäste wie Bayerns Ministerpräsident Markus Söder hierher. Kürzlich war es jedoch der seltene Besuch von Serdar Duran, dem Vorsitzenden des Bayerisch-Türkischen Forums und Mitglied der CSU-Kommission für Integration, der besondere Aufmerksamkeit auf sich zog.
 
Für Restaurantbesitzer Ahmet Can war der Besuch des Münchner Nachwuchspolitikers eine große Ehre. „Serdar Duran ist ein inspirierendes Beispiel dafür, wie Integration und gesellschaftliches Engagement Hand in Hand gehen können. Sein Besuch hier in Nürnberg zeigt, dass wir bayerisch-türkische Unternehmer und Politiker gemeinsam viel bewegen können – für Bayern und Deutschland.“
 
Serdar Duran selbst betonte die Bedeutung solcher Begegnungen: „Es ist beeindruckend, wie Ahmet Can mit dem Mevlana Restaurant einen Ort geschaffen hat, der nicht nur kulinarische Genüsse bietet, sondern auch Menschen zusammenbringt. Orte wie dieser sind essenziell, um den kulturellen Dialog zu fördern und Integration zu leben.“
 
Der Besuch fand in einer Zeit statt, in der Integration und gesellschaftlicher Zusammenhalt im Fokus stehen. „Wir dürfen uns nicht nur auf Unterschiede konzentrieren, sondern müssen die Stärken der Vielfalt betonen“, sagte Duran. „Gerade in Bayern ist der Beitrag der türkischen Community unverzichtbar – wirtschaftlich, kulturell und gesellschaftlich.“
 
Ahmet Can, der sich klar hinter Markus Söder und die CSU stellt, unterstrich die politische Dimension seines Engagements: „Unser Mevlana Restaurant wird immer ein Ort sein, der Brücken baut – zwischen Kulturen, zwischen Städten wie Nürnberg und München und zwischen Wirtschaft und Politik. Wir stehen an der Seite von Markus Söder und Serdar Duran, um eine starke Zukunft für Bayern und Deutschland zu gestalten.“
 
Mit Blick auf die Bundestagswahlen, die in wenigen Wochen anstehen, war die Botschaft des Treffens klar: Integration ist keine Einbahnstraße, sondern ein Dialog, der auf allen Ebenen gelebt werden muss – von der Politik bis zum täglichen Miteinander.
 
Das Mevlana Restaurant bleibt damit ein symbolträchtiger Ort, der nicht nur durch seine kulinarischen Highlights wie Döner und türkische Spezialitäten glänzt, sondern auch durch seine Rolle als Begegnungsort für den gesellschaftlichen Austausch.

 

 

YTB tarafından düzenlenen “Ecdadın İzinde – 110. Yılında Sarıkamış Şehitlerini Anma Programı” ile dünyanın dört bir yanından 40 genç tarihimizin kahramanlıklarıyla kucaklaştı.
 
Sarıkamış Harekatı’nın 110’uncu yıl dönümünde Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) desteğiyle düzenlenen “Ecdadın İzinde – 110. Yılında Sarıkamış Şehitlerini Anma Programı” kapsamında, ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka ve Fransa’dan toplam 40 genç ecdadının izinde Sarıkamış’ta yürüyüş gerçekleştirdi.
Yürüyüş öncesinde 2 gün boyunca Erzurum ve Kars şehir gezileri düzenlendi. Yurt dışında yaşayan Türk gençleri bu sayede tarihimizin önemli mekanlarını ziyaret etme imkanı elde etti.
Program kapsamında, Atatürk Üniversitesi’nde görevli Doç. Dr. Firdevs Temizgüney ile Kafkas Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Ural da katılımcılara bölge tarihine ve anma yürüyüşüne dair bilgiler sundu.  
 
GENÇLERİ KÖKLERİYLE BULUŞTURMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Program hakkında konuşan YTB Başkanı Abdullah Eren etkinliğin gençlere ecdadımızın kahramanlıklarını hatırlatırken, aynı zamanda onların geçmişle kuracakları bağları güçlendirdiğini söyledi.
Yurt dışındaki gençleri kökleriyle buluşturmaya ve ana vatanlarıyla hemhal kılmaya devam edeceklerini ifade eden Eren, “Bu vesileyle Sarıkamış Harekatı'nda şehit düşen tüm ecdadımızı rahmetle anıyorum. Mekanları cennet olsun” dedi.
YTB tarafından her yıl düzenlenen anma programına 2023 yılında 50, 2024 yılında ise 30 kişi katılım sağladı.
 
 
 
 
 
 

 

 Türkiye’nin yayılmacı (emperyalist) ülkelerin baskısından ve yaptırımlarından kurtulma çalışmaları 2010 yılında başladı.

Türkiye’nin, dünyayı sömürmek için her yolu denemiş ve denemekte olan yayılmacı ülkelerin baskı ve kısıtlamalarından kurtulma düşüncesiyle  kendi kendine yeterli bir ülke olmak yolunda başlattığı çalışmaların semeresi 2016 yılında alınmaya başlandı.

 

Özellikle savunma sanayiinde atılan adımları ve gelişmeleri durdurmak için, yayılmacı ülkeler tarafından konan ambargolar ve kısıtlamalar bir bir aşılarak tam bir bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda devam ediliyor. Günümüzde yapılan buluşlar, alınan patentler, üretilen silahlar, neredeyse dışa bağımlılığı yüzde 10’nun altına çekmiş bulunuyor.

 

Türkiye bugün İHA ve SİHA üretiminde en kaliteli ürün sınıfında ve ihracatında ilk sıralara yükselmiş durumda. En önemlisi de, yayılmacı ülkelerin yaptıklarının aksine İHA ve SİHA’larını sattığı ülkelere herhangi bir kullanım kısıtlaması ve koşulu getirmemesi.

 

Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm gereksinimlerini yerli ve milli olanaklarla karşılayan TÜRK HAVA SANAYİİ, TUSAŞ, ASELSAN, BAYKAR, HAVELSAN, STM, ROKETSAN, BMC, KATMERCİLER, NETAŞ ve OTOKAR gerçekte birer efsaneler yaratmış üretici şirketler. Bu şirketlerin çalışmaları ve ürettikleri ile Türkiye artık kabuğunu kırdı ve dünya üzerinde dikkate alınan bir ülke haline geldi.

 

Özellikle uluslararası toplantılarda gözlemlediğim, Türkiye’nin masaya en son oturan, tüm diğer katılımcı ülkelerin ayakta karşıladığı bir ülke haline gelmiş olması.   

 

Öte yandan 1992 yılında temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ortak bir dil, kültür ve dayanışma temelinde inşa edilmiş olsa da bugün bölgesel ve uluslararası iş birliğinin etkin bir teşkilatı haline dönüşmüş durumda.

 

Türk Devletleri Teşkilatı’nın artık birinci hedefi üye ülkeler tarafından Türk dünyasının bütünleşmesi, ikinci hedefi de üye ülkelerin bulundukları kıtalarda Türk Devletleri Teşkilatı’nın karar verici konumda ve ilk söz sahibi olması.

 

Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin üstlendiği rolün ve bölge üzerindeki etkisi, ABD’yi ve AB’yi telaşlandırarak zaman kaybetmeden Geçici Yönetim Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşebilmek için sıraya girmeleri ve temsilciler göndermesi “Türkiye’nin bölgesel etkisinin” ne denli güçlü olduğunun güzel bir örneği aslında.

Tahminim odur ki, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusu da, bir tarafta yayılmacı güçler, diğer tarafta KKTC-Türkiye’nin oturduğu müzakere masasında sürerken, eninde sonunda Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanacak.

 

Özetle, “Dünya Tarihi” içinde yer alacak “Türk Birliği” dönemi 2025 yılında fiilen başlamış durumda. Yaklaşık 30 yıl sonra dünya üzerinde yaşayan insanların kullandıkları arama motorlarının tümünde ve eğitim sektöründe yer alacak dijital kitaplarda “Türk Birliği Dönemi” yer alacak.

Ne mutlu bizim kuşağımıza ki, bizler bu dönemin başlangıcının şahitleriyiz ve bu gururu yaşamlarımızın sonuna kadar içimizde hissedeceğiz.  

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye’nin yayılmacı (emperyalist) ülkelerin baskısından ve yaptırımlarından kurtulma çalışmaları 2010 yılında başladı.

Türkiye’nin, dünyayı sömürmek için her yolu denemiş ve denemekte olan yayılmacı ülkelerin baskı ve kısıtlamalarından kurtulma düşüncesiyle  kendi kendine yeterli bir ülke olmak yolunda başlattığı çalışmaların semeresi 2016 yılında alınmaya başlandı.

 

Özellikle savunma sanayiinde atılan adımları ve gelişmeleri durdurmak için, yayılmacı ülkeler tarafından konan ambargolar ve kısıtlamalar bir bir aşılarak tam bir bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda devam ediliyor. Günümüzde yapılan buluşlar, alınan patentler, üretilen silahlar, neredeyse dışa bağımlılığı yüzde 10’nun altına çekmiş bulunuyor.

 

Türkiye bugün İHA ve SİHA üretiminde en kaliteli ürün sınıfında ve ihracatında ilk sıralara yükselmiş durumda. En önemlisi de, yayılmacı ülkelerin yaptıklarının aksine İHA ve SİHA’larını sattığı ülkelere herhangi bir kullanım kısıtlaması ve koşulu getirmemesi.

 

Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm gereksinimlerini yerli ve milli olanaklarla karşılayan TÜRK HAVA SANAYİİ, TUSAŞ, ASELSAN, BAYKAR, HAVELSAN, STM, ROKETSAN, BMC, KATMERCİLER, NETAŞ ve OTOKAR gerçekte birer efsaneler yaratmış üretici şirketler. Bu şirketlerin çalışmaları ve ürettikleri ile Türkiye artık kabuğunu kırdı ve dünya üzerinde dikkate alınan bir ülke haline geldi.

 

Özellikle uluslararası toplantılarda gözlemlediğim, Türkiye’nin masaya en son oturan, tüm diğer katılımcı ülkelerin ayakta karşıladığı bir ülke haline gelmiş olması.   

 

Öte yandan 1992 yılında temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ortak bir dil, kültür ve dayanışma temelinde inşa edilmiş olsa da bugün bölgesel ve uluslararası iş birliğinin etkin bir teşkilatı haline dönüşmüş durumda.

 

Türk Devletleri Teşkilatı’nın artık birinci hedefi üye ülkeler tarafından Türk dünyasının bütünleşmesi, ikinci hedefi de üye ülkelerin bulundukları kıtalarda Türk Devletleri Teşkilatı’nın karar verici konumda ve ilk söz sahibi olması.

 

Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin üstlendiği rolün ve bölge üzerindeki etkisi, ABD’yi ve AB’yi telaşlandırarak zaman kaybetmeden Geçici Yönetim Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşebilmek için sıraya girmeleri ve temsilciler göndermesi “Türkiye’nin bölgesel etkisinin” ne denli güçlü olduğunun güzel bir örneği aslında.

Tahminim odur ki, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusu da, bir tarafta yayılmacı güçler, diğer tarafta KKTC-Türkiye’nin oturduğu müzakere masasında sürerken, eninde sonunda Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanacak.

 

Özetle, “Dünya Tarihi” içinde yer alacak “Türk Birliği” dönemi 2025 yılında fiilen başlamış durumda. Yaklaşık 30 yıl sonra dünya üzerinde yaşayan insanların kullandıkları arama motorlarının tümünde ve eğitim sektöründe yer alacak dijital kitaplarda “Türk Birliği Dönemi” yer alacak.

Ne mutlu bizim kuşağımıza ki, bizler bu dönemin başlangıcının şahitleriyiz ve bu gururu yaşamlarımızın sonuna kadar içimizde hissedeceğiz.  

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyesi olan. Prof Dr. Abdurrahman Karabulut Yozgat Merkez Gevrek Köyün'den  Halilibrahim Karabulut amcamın büyük oğlu,çocukluk arkadaşım. İlk okula beraber başladık, birlikde oyunlar oynadık, koyun, kuzu güttük. Bağ yolunda türküler söyleyip yonca suladık. Yaşıyorsa kulakları çınlasın, öldüyse Allah rahmet eylesin, Eskişehirli öğretmenimiz Mehmet Çeltikçi ikimize özel matematik ve Türkçe dersleri verdi. Nedense benle Abdurrahman hoca katıldık.  Kurslara,aslında 5. sınıfta olan ve isteyen arkadaşları hafta sonları ve tatillerde okulda Matematik ve Türkçe dersleri için davet ettiği halde sadece ikimiz devam ettik. İtiraf edeyim Abdurrahman hoca matematik de  benden iyi idi. Bu kurslarda ben çok şey öğrendim. Orta okulda hiç zorlanmadım, kursun çok faydasını gördüm. İyiki öğretmenimiz kurs verdi ve bizler katıldık. Hep dua ettim Mehmet öğretmenime.
 
 
Yozgat'ta Okullarımız ayrıldı. Ben İstiklâl Orta Okuluna başladım.
Abdurrahman Karabulut Merkez Orta Okuluna başladı. Orta okulu bitirdik, yine ben Liseye başlarken Abdurrahman Meslek lisesine başladı. Aynı dönemlerde  okullarımızdan mezun olduk. Babamın yurt dışında olması nedeniyle ben Almanya'ya gelerek işci oldum. Abdurahman hoca Üniversiteyi başarıyla okudu,bitirdi. Köyümüz Gevrek köyünün gururu oldu. İlim insanı olarak gencliğe ışık oluyor, ülkemize faydalı nesiller yetişmesine emek veriyor, bu uğurda gayretler gösteriyor.
 
 
Prof Dr Abdurrahman Karabulut'u yakından tanıyalım
 
Abdurrahman Karabulut, 1962 yılında Yozgat'ın merkez Gevrek köyünde dünyaya geldi. ilkokulu gevrek köyü ilk okulunda, Merkez ortaokulu  ve Meslek lisesini  Yozgat’ta tamamladı. Ankara'da Gazi Üniversitesi'nde lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını tamamladı.  1987 de üniversitede çalışmaya başladı, 1996'de Yardımcı Doçent, 2010'de Doçent 2015 yılında da Profesör oldu. Şu anda Afyon Kocatepe Üniversitesi Teknoloji Fakültesi makine mühendisliğinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Üniversitede idarecilik, Senato üyeliği gibi görevlerde bulundu. Avrupa'nın birçok ülkesinde araştırma ve ziyaret amaçlı çalışmalarda bulundu. 
 
 
 Yayınlanmış eserleri
 
Yayınlanmış 5 adet mesleki kitabı, uluslararası ve ulusal dergilerde yayınlanmış  birçok makalesi ve yine uluslararası ve ulusal sempozyumlarda sunulmuş  çok sayıda  bildirisi bulunmaktadır.  TÜBİTAK, Bilim teknoloji ve Sanayi Bakanlığı ve üniversite araştırma projeleri koordinatörlüğünde tamamlanmış birçok projesi bulunmaktadır.  Mesleki alanda yüksek lisans ve doktora alanında birçok öğrencin tez çalışmalarında  bulunmuştur. Sanayide;  proje danışmanlığı,  hakemlik ve proje izleyiciliği  gibi görevlerde de bulunmuştur.
 
 
GENÇLİĞE HİZMET
 
Abdurrahman  Karabulut hoca ile gençliğe yönelik eğitim sohbet hizmetleride devam ediyor. Ben Abdurrahman hocaya sordum.  Uzun yıllar üniversitede öğretim üyeliği yapıyorsunuz. öğrencileriniz gençlerin, gençliğimizin değerlendirmesini yaparmısınz?
 
Memnuniyetle, Doğan kardeşim; “Bizim en değerli varlığımız gençlerdir.  İleride bayrağı onlar taşıyacaklar ülkede her türlü işi yapacaklar hatta ülkeyi yönetecekler büyük sorumluluklar taşıyacaklardır.  Elbette onlar için daha önemlisi, dünyaya ne için geldiklerinin sebebini bilerek, bir insan profili olgusuna sahip fikirle yaşamalarıdır. Biz onlara iyi model olmalıyız. Ana ve babanın  toplum  içindeki büyük sorumlulukları var.  
 
Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler his  ve heves kördür akıbeti görmez hazır bir dirhem lezzeti bir batman lezzete tercih eder hayatını tehlikeye atar, bir dirhem hazır lezzet alır ağzının tadını kaçırır birçok bela ve musibete giriftar olur hayatını zehir eder.  Bunun çare-i yeganesi hayatını iffetle geçirmek istikamette gitmek gayrimeşru zevklerden uzak durmaktır, bu tehlikeyi engellemek kolay değildir, topyekun toplumun bu gibi tehlikelere karşı mukavemet etmesi gerekir.
 
 
Gençler, bilimle sanatla uğraşmalı. 
 
 Boş zamanlarını faydalı hale getirmelidir, bilindiği gibi bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilaftır,  bu üç düşmana karşı marifet, sanat ve ittifakla silahıyla karşı gelmeliyiz.  Cehaleti; marifetle, bilgi ile zarureti; sanatla, çalışmayla ve gayretle ihtilafı; ittifakla, muhabbetle, sevgiyle dostlukla yenmeliyiz. Gençler, vatan sevgisini taşımalı, milletine devletine sahip çıkmalı, bayrağına sahip çıkmalı ve  manevi değerlerini yaşamalı ve yaşatmak için çalışmalıdır.
 
Bu zamanın önemli metası olan teknoloji, hem iyidir., hem tehlikelidir bunun farkında olmalıyız. teknoloji büyük bir nimettir. Teknoloji insanlık ve milletimizin hizmetinde kullanılmalı, azami derecede ondan faydalanmalıyız. Yoksa nefsin hoşuna giden sefih hayatı kazandırırsa maddi manevi zarar ederiz.  
 
Gençler, okuyun bilgili olun manevi değerlere sahip çıkın, bir şeye karar vermeden önce anne ve babanızla yada o konuda ehil kişilerle meseleleri istişare edin sonra hareket edin, zamanınızı boş şeylerle geçirmeyin hayatınızı planlayın. Peygamberimiz (asm), "Her iki günü eşit olan zarardadır."  der bize verilen gençlik nimetini istikamete sarfetmek gerekir. 
 
 
Yozgatlı bir ilim insanî olarak sizleri Yozgat Üniversitesinde görmek istiyoruz hocam?
 
Sevgili kardeşim Doğan, son sorunuz: 
Yozgat Üniversitesi'nde görev olursa elbette  seve seve çalışmaya hazırım.
 
Hocam bize zaman ayırdınız teşekkür ediyorum.
Bende  size teşekkür ediyorum aziz kardeşim.
 
Haber ve Fotoğraf: Doğan Tufan 
 
 
 
 
Seite 1 von 641