Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
1 Ocak Çarşamba günü itibariyle yeni bir yıla girmenin ve üç ayların başlangıcını kutlamanın sevincini siz değerli hemşerilerimle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Yeni yıl, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demektir. Bu vesileyle, 2025 yılının başta ilçemize, ilimize ve ülkemize sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini temenni ederim.
Aynı zamanda, mübarek üç ayların başlamasıyla birlikte, manevi duygularımızın güçleneceği, birlik ve beraberliğimizin pekişeceği bir döneme giriyoruz. Bu kutsal günlerde, hoşgörü, sevgi ve yardımlaşmanın önemini bir kez daha hatırlayalım. Öncelikle böylesine mübarek ayların bizlere ve tüm Müslüman âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.
Rahmet ve bereketin bol olduğu üç aylara kavuşmanın sevincini şimdiden yaşamaya başladık. Recep, Şaban ve Ramazan aylarını içerisine alan, bereket ve huzur dolu günlerin başlangıcı olan üç ayları idrak etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bu aylar maneviyatın ve dini duyguların yoğunluk kazandığı, dayanışma, yardımlaşma, merhamet hislerimizin en üst noktaya ulaştığı, iyiliklerin ve güzelliklerin arttığı önemli ve özel zamanlardır. Ayrıca üç ayların içerisinde yer alan kandil geceleri, hatalarımızdan ders çıkarma, günahlarımızdan arınma fırsatı bulacağımız, birlik ve beraberliğimizi pekiştireceğimiz mübarek gecelerdir.
Bu vesileyle dünyanın değişik bölgelerinde Müslüman kardeşlerimize yapılan zulümlerin son bulmasını temenni eder, başta aziz Pozantılı hemşehrilerim olmak üzere ülkemiz ve tüm İslam dünyasının yeni yılını ve üç aylarını en içten dileklerimle kutlar, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.
Berlin kolisyonundaki ortakların anlaşmazlıkları sonrasında alınan erken seçim kararları ile partiler, siyasetteki manevra alanlarını ortaya koyarken, CSU'nun güçlü adayı Dr. Hülya Düber, Berlin Gauzesine yaptığı açıklamada, "Göçmen kökenli kadınların siyasette öncü olmaları, onların daha iyi entegre olmalarının önünü açacaktır. Sayıları milyonları bulan göçmen kökenli kadınların siyasetteki etkisi çok önemlidir. Çünkü kadın belirleyici, kadın seçici ve kadın karar vericidir. Kadın siyaseti, aynı zamanda toplumun bilmediği sorun ve problemlerin de öne çıkmasına vesile olacaktır. Uzun yıllardır göçmen kadınlarla birlikte çalışıyorum ve onlarla sürekli olarak projeler yaptık. Her biri ayrı bir başarı göstererek yeni fikirler ortaya attılar. Buradan hareketle, özellikle sorunlarını çok yakından bildiğim göçmen kadınların, 22 Şubat 2025 günü yapılacak Federal Parlamento seçimlerinde desteklerini bekliyorum." şeklinde konuştu.
Bilindiği gibi, Dr. Hülya Düber yaklaşık 10 yıldan bu yana Würzburg Büyükşehir Belediyesi'nde Sosyal Daire Başkanı olarak, birbirinden ilginç çok sayıda projeyi başarıyla hayata geçirdi.
Yaklaşık her dört Alman’dan birinin göçmen kökenli olduğu, son yıllarda sıkça konuşulur hale geldi. Bu durum, Almanya siyasetinde yeni bir seçmen kitlesinin varlığının kabul edilmesini de beraberinde getirdi. Küçük marjinal partiler dışında, ana akım partiler olan CSU-CDU ve SPD, bu kitlelere ulaşmak için kapılarını sonuna kadar açmış durumdalar. Birçok göçmen kökenli ismin listelerde yer alması, hem yeni seçmenleri sandığa teşvik edecek hem de ülkedeki entegrasyon sürecini olumlu yönde etkileyecek.
18. Röttinger Kanapee Buluşması’nda “Herausforderung Migration” başlıklı toplantıya, Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu Karl Straub ile partinin Würzburg Federal Meclis Milletvekili Adayı Dr. Hülya Düber konuşmacı olarak katıldılar. Paul Lehrrieder, Björn Jungbauer, Thomas Ebert ve Rosa Behon’un da şeref misafiri olarak bulunduğu toplantıda, katılımcıların heyecanı, CSU’nun etkili bir kampanya yürüteceğinin işaretini veriyordu.
Würzburg Belediyesi’ndeki görevine ve sosyal dairedeki çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Dr. Hülya Düber, “Sosyal dairede 10 yıllık zaman su gibi aktı. Hem ülkemizin imkanları dahilinde insanların yaralarını sarmaya, hem de bunu suistimal etmek isteyenlere fırsat vermemeye çalıştık. Ağır COVID-19 sürecinde ekip arkadaşlarımla birlikte yoğun bir şekilde çalıştık. Almanya’nın mazlumlara kucak açacak imkanları olduğunu göstermemiz çok iyi oldu. Ancak bunun sürekli olamayacağını herkes biliyor. Sosyal devlet olmak önemlidir, ancak bunun da bir sınırı vardır,” dedi.
Würzburg Belediyesi Sosyal Daire Başkanı Hülya Düber, “Göçmen politikasının iyi yönetildiğinde Almanya için önemli faydalar sağlayacağını Würzburg örneğiyle herkese göstermiş olduk. Sorun göçmenlikte ya da krizlerde değil, krizlerin iyi yönetilmesindedir. Würzburg merkez metropolü başta olmak üzere sahip olduğumuz olumlu örnek ve tecrübeleri Berlin’de dile getirerek herkesin bunlardan faydalanmasını sağlamak için siyasette varız,” şeklinde konuştu.
Dr. Düber devamla, “Partimden bana teklif geldiğinde önce ailem ve partili arkadaşlarımla görüştüm. Çünkü bana teklif eden CSU örgütünü mahcup etmeyecek bir çalışma yapıp yapamayacağımı düşündüm. Bu ülkedeki imkanların daha da büyümesi ve Almanya’nın ciddi bir göçmen politikasına en tepeden, Federal Parlamento’dan katkı yapabilmek fırsatı önüme çıkınca ‘Ben varım’ dedim. Siyaset zor bir iştir, bunu biliyorum. Ancak ben zoru seven bir Bavyera kadını olarak sonuna kadar mücadele edeceğiz ve CSU’yu Bavyera’da hak ettiği oy oranına taşıyacağız,” dedi.
18. Röttinger Kanapee Buluşması’nın diğer konuşmacısı ve Bavyera’daki göçmen derneklerinde büyük bir sempati sahibi olan Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu Karl Straub, konuşmasında eyaletteki göçmen kökenlilerin sayısının 3 milyondan fazla olduğunu belirtti. “Ancak bu insanların birçoğu o kadar entegre olmuş ki, birçoğunun göçmen kökenli olduğunu kendileri söylemezse bilmeniz mümkün değil,” diyen Straub, göçmenlerle olan sıcak ilişkilerini, “Her gittiğim göçmen derneğinde ‘Merhaba’ diyerek içeri girsem, ‘Ooo, merhaba Karl!’ derler,” sözleriyle dile getirdi.
Straub, Bavyera’nın zor zamanlarda ihtiyaç sahiplerine kucak açtığını ve bundan gurur duyduğunu belirterek, “Ancak kötü niyetlilerin sistemimizi kullanmasına izin vermeyeceğimiz de bilinmelidir. Bavyera Eyalet Hükümeti Entegrasyon Sorumlusu olarak hangi dernek beni davet ederse ulaşmaya çalışıyorum. Çünkü karşılaştığım istek ve aldığım her şikayet benim için yeni bir tecrübe ve hayatın gerçekleridir,” dedi.
Straub devamla, “Tarihi unutmamak gerek. Büyük Savaş’ın sonunda göçmenleri biz davet ettik. Ancak onlar, dört nesildir bizimle birlikte okul okudular, kariyer yaptılar ve ülkemizde yönetici oldular. Mesela Hülya gibi,” sözleriyle büyük alkış topladı.
Toplantıda konuşmacılara yöneltilen sorular ve verilen cevaplar, Karl Straub ve Dr. Hülya Düber’in performansının seçimlerde CSU’nun ciddi anlamda iddialı olacağını ve özellikle göçmen politikasında etkili bir kampanya yürütüleceğini ortaya koydu.
Bielefeld Türkspor “Café de Mola’da” akşam yemeği verdi. Yemeğe T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter’de katılarak bir konuşma yaptı. Eski başkanlardan Abbas Gündoğdu, Kemalettin Attun’u temsilen Barış Altun, Ali Eser, Beysefa Ulutaşdemir ve Selim Baş’ın da hazır bulunduğu yemekli programda; antrenörler Aziz Akpınar ile Cengiz Külay da yer aldı.
BAŞKONSOLOSTAN 3 TAVSİYE
Sunuculuğunu stajyer Ceyda Yüzüak ve Melike Keskin’in yaptığı yemekte ilk konuşmayı T.C. Münster Başkonsolosu Arif Hakan Yeter yaptı. Davet için teşekkür eden Yeter, 49 sene önce kurulmuş takımınızı kutluyorum dedikten sonra 3 tavsiyede bulundu:
1) Her nerde olursanız olun, kimliğinizi korumak için mücadele verin.
2) En iyi beş arkadaşınızı sayın dendiğinde, o beş kişi arasında kitap yoksa gerçekten bir sıkıntı vardır.
Türkçe. Türkçe bizim kimliğimizin temel dayanağıdır. Anadolunun hangi yöresinden, hangi köşesinden hangi inancına mensup olursak olalım, bizi birleştiren ortak özellik Türkçe. Onu da ayrıca önemseyelim” dedi.
BIELEFELD’E ALKOLSÜZ SPOR KOMPLEKSİ
Daha sonra başkan Murat Karanfil açış konuşmasını yaptı. Konuşmasında Hicretspor ile ortaklaşa yaptırdıkları spor tesisine katkı sağlayan herkese teşekkür etti. Sahanın 1,5 milyon Avroya mal olduğunu açık-layan Karanfil, “Bir terslik olmazsa 2025 yaz aylarında inşaata başlanacak ve seri bir çalışma ile Bielefeld’de ilk defa alkolsüz bir futbol sahası yapılacak. Bu sahanın yapılabilmesi için destek olan bütün iş insanları taraftarlarımıza teşekkür ediyoruz. İyi ki, varsınız” diye konuştu.
Yemekte takımın muhasibi Ferhat Duman ve yönetim kurulu üyesi Hikmen Zak ile yemeğe katılan misafirlerde söz alarak kısa konuşma yaptılar.
Haber ve Fotograflar: Adnan Öztürk
Nürnberg’de yaşayan Malatyalı Döndü Şahin, 100’üncü yaşgününde Nürnberg Büyükşehir Belediye Başkanı Marcus König adına, Belediye Meclis Üyesi (Yeşiller) Cengiz Şahin’in sürpriz ziyaretiyle karşılaştı. Mutluluğunu ifade eden 13 çocuk, 82 torun sahibi olan Döndü Şahin, uzun ömrünün sırrını ANKA Haber ile paylaştı.
Malatyalı Döndü Şahin, 47 yıldır Nürnberg’de yaşıyor ve tam 100 yaşını doldurdu. Döndü Şahin’i evinde ziyaret eden Cengiz Şahin, Nürnberg Belediye Başkanı Marcus König’in özel tebrik mektubunu okudu ve Döndü Şahin’e bir demet çiçek sundu. Döndü Şahin’in elini öperek uzun ömürler dileğinde bulunan Cengiz Şahin, konuşmasında şu sözlere yer verdi: “İkimizin soyadı da Şahin, belki akrabayız. 100 yaş herkese nasip olmaz. Nürnberg’de 100 ve üzeri yaşta 196 kişi var ve bunların çoğunluğu kadın. Siz de bu özel insanların arasında yer alıyorsunuz. Sağlıklı ve güzel günlerde daha nice uzun yıllar diliyorum.”
“Doğal yaşam ve yoğurt uzun ömrümün sırrı”
Sürpriz ziyaret karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen 05 Ocak 1925 doğumlu ve 13 çocuk, 82 torun sahibi asırlık çınar Döndü Şahin ANKA Haber ile uzun ömrünün sırrını paylaştı. Şahin, yıllarca doğal ve organik besinler ile beslendiğini, özellikle yoğurdun hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğunu söyledi. “Doğal yaşamdan hiç kopmadım, kendi yaptığım yemeklerimin yanında her zaman yoğurt vardı. Bu sağlıklı beslenme alışkanlığı bana uzun ömür ve sağlık getirdi” dedi.
Haber-Fotograf: İlhan Baba
Türkiye’nin yayılmacı (emperyalist) ülkelerin baskısından ve yaptırımlarından kurtulma çalışmaları 2010 yılında başladı.
Türkiye’nin, dünyayı sömürmek için her yolu denemiş ve denemekte olan yayılmacı ülkelerin baskı ve kısıtlamalarından kurtulma düşüncesiyle kendi kendine yeterli bir ülke olmak yolunda başlattığı çalışmaların semeresi 2016 yılında alınmaya başlandı.
Özellikle savunma sanayiinde atılan adımları ve gelişmeleri durdurmak için, yayılmacı ülkeler tarafından konan ambargolar ve kısıtlamalar bir bir aşılarak tam bir bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda devam ediliyor. Günümüzde yapılan buluşlar, alınan patentler, üretilen silahlar, neredeyse dışa bağımlılığı yüzde 10’nun altına çekmiş bulunuyor.
Türkiye bugün İHA ve SİHA üretiminde en kaliteli ürün sınıfında ve ihracatında ilk sıralara yükselmiş durumda. En önemlisi de, yayılmacı ülkelerin yaptıklarının aksine İHA ve SİHA’larını sattığı ülkelere herhangi bir kullanım kısıtlaması ve koşulu getirmemesi.
Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm gereksinimlerini yerli ve milli olanaklarla karşılayan TÜRK HAVA SANAYİİ, TUSAŞ, ASELSAN, BAYKAR, HAVELSAN, STM, ROKETSAN, BMC, KATMERCİLER, NETAŞ ve OTOKAR gerçekte birer efsaneler yaratmış üretici şirketler. Bu şirketlerin çalışmaları ve ürettikleri ile Türkiye artık kabuğunu kırdı ve dünya üzerinde dikkate alınan bir ülke haline geldi.
Özellikle uluslararası toplantılarda gözlemlediğim, Türkiye’nin masaya en son oturan, tüm diğer katılımcı ülkelerin ayakta karşıladığı bir ülke haline gelmiş olması.
Öte yandan 1992 yılında temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ortak bir dil, kültür ve dayanışma temelinde inşa edilmiş olsa da bugün bölgesel ve uluslararası iş birliğinin etkin bir teşkilatı haline dönüşmüş durumda.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın artık birinci hedefi üye ülkeler tarafından Türk dünyasının bütünleşmesi, ikinci hedefi de üye ülkelerin bulundukları kıtalarda Türk Devletleri Teşkilatı’nın karar verici konumda ve ilk söz sahibi olması.
Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin üstlendiği rolün ve bölge üzerindeki etkisi, ABD’yi ve AB’yi telaşlandırarak zaman kaybetmeden Geçici Yönetim Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşebilmek için sıraya girmeleri ve temsilciler göndermesi “Türkiye’nin bölgesel etkisinin” ne denli güçlü olduğunun güzel bir örneği aslında.
Tahminim odur ki, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusu da, bir tarafta yayılmacı güçler, diğer tarafta KKTC-Türkiye’nin oturduğu müzakere masasında sürerken, eninde sonunda Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanacak.
Özetle, “Dünya Tarihi” içinde yer alacak “Türk Birliği” dönemi 2025 yılında fiilen başlamış durumda. Yaklaşık 30 yıl sonra dünya üzerinde yaşayan insanların kullandıkları arama motorlarının tümünde ve eğitim sektöründe yer alacak dijital kitaplarda “Türk Birliği Dönemi” yer alacak.
Ne mutlu bizim kuşağımıza ki, bizler bu dönemin başlangıcının şahitleriyiz ve bu gururu yaşamlarımızın sonuna kadar içimizde hissedeceğiz.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Türkiye’nin yayılmacı (emperyalist) ülkelerin baskısından ve yaptırımlarından kurtulma çalışmaları 2010 yılında başladı.
Türkiye’nin, dünyayı sömürmek için her yolu denemiş ve denemekte olan yayılmacı ülkelerin baskı ve kısıtlamalarından kurtulma düşüncesiyle kendi kendine yeterli bir ülke olmak yolunda başlattığı çalışmaların semeresi 2016 yılında alınmaya başlandı.
Özellikle savunma sanayiinde atılan adımları ve gelişmeleri durdurmak için, yayılmacı ülkeler tarafından konan ambargolar ve kısıtlamalar bir bir aşılarak tam bir bağımsızlığa doğru ilerleme yolunda devam ediliyor. Günümüzde yapılan buluşlar, alınan patentler, üretilen silahlar, neredeyse dışa bağımlılığı yüzde 10’nun altına çekmiş bulunuyor.
Türkiye bugün İHA ve SİHA üretiminde en kaliteli ürün sınıfında ve ihracatında ilk sıralara yükselmiş durumda. En önemlisi de, yayılmacı ülkelerin yaptıklarının aksine İHA ve SİHA’larını sattığı ülkelere herhangi bir kullanım kısıtlaması ve koşulu getirmemesi.
Türk silahlı Kuvvetlerinin tüm gereksinimlerini yerli ve milli olanaklarla karşılayan TÜRK HAVA SANAYİİ, TUSAŞ, ASELSAN, BAYKAR, HAVELSAN, STM, ROKETSAN, BMC, KATMERCİLER, NETAŞ ve OTOKAR gerçekte birer efsaneler yaratmış üretici şirketler. Bu şirketlerin çalışmaları ve ürettikleri ile Türkiye artık kabuğunu kırdı ve dünya üzerinde dikkate alınan bir ülke haline geldi.
Özellikle uluslararası toplantılarda gözlemlediğim, Türkiye’nin masaya en son oturan, tüm diğer katılımcı ülkelerin ayakta karşıladığı bir ülke haline gelmiş olması.
Öte yandan 1992 yılında temelleri atılan ve 3 Ekim 2009 tarihinde kurulan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ortak bir dil, kültür ve dayanışma temelinde inşa edilmiş olsa da bugün bölgesel ve uluslararası iş birliğinin etkin bir teşkilatı haline dönüşmüş durumda.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın artık birinci hedefi üye ülkeler tarafından Türk dünyasının bütünleşmesi, ikinci hedefi de üye ülkelerin bulundukları kıtalarda Türk Devletleri Teşkilatı’nın karar verici konumda ve ilk söz sahibi olması.
Suriye’de yaşanan gelişmelerde Türkiye’nin üstlendiği rolün ve bölge üzerindeki etkisi, ABD’yi ve AB’yi telaşlandırarak zaman kaybetmeden Geçici Yönetim Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüşebilmek için sıraya girmeleri ve temsilciler göndermesi “Türkiye’nin bölgesel etkisinin” ne denli güçlü olduğunun güzel bir örneği aslında.
Tahminim odur ki, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusu da, bir tarafta yayılmacı güçler, diğer tarafta KKTC-Türkiye’nin oturduğu müzakere masasında sürerken, eninde sonunda Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanacak.
Özetle, “Dünya Tarihi” içinde yer alacak “Türk Birliği” dönemi 2025 yılında fiilen başlamış durumda. Yaklaşık 30 yıl sonra dünya üzerinde yaşayan insanların kullandıkları arama motorlarının tümünde ve eğitim sektöründe yer alacak dijital kitaplarda “Türk Birliği Dönemi” yer alacak.
Ne mutlu bizim kuşağımıza ki, bizler bu dönemin başlangıcının şahitleriyiz ve bu gururu yaşamlarımızın sonuna kadar içimizde hissedeceğiz.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili