Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Son yıllarda ciddi anlamda yükselişe geçen Türk mutfağı, özellikle Nürnberg merkezli olarak bu yükselişini sürdürüyor.
Uzun yıllardır Nürnberg’in merkezi Plärrer’de Anadolu’nun nefis yemeklerini sunan Mevlana Restaurant, müşteri memnuniyetini daha da artırmak adına lezzet çeşitlerini genişletti. Yeni açılan Türk kahvesi ve çeşitli tatlıların sunulduğu mekanına ise Franken ve Konya’yı birleştiren FRANKonya adını verdi.
Birlik Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Mevlana Restaurant işletmecisi Ahmet Can şunları söyledi:
“Burası artık bizim için yeni vatan. Ancak kadim köklerimiz ve kültürel değerlerimiz, Anadolu’nun binlerce yıllık kültür deryasından geliyor. Ne Almanya’dan ne de Türkiye’den vazgeçebilen samimi insanlar olarak, geldiğimiz yer Konya ile kaldığımız yer Franken arasında gönül köprüleri kurmaya gayret ediyoruz. Kalbimize, zihnimize ve tanıtım levhamıza bunun için FRANKonya yazdık. Şunu da eklemek isterim ki, Anadolu’nun dört bir yanından binbir çeşit lezzeti müşterilerimize sunuyoruz. Mevlana’nın ‘Gel’ çağrısına uyarak, çok uzaklardan gelen müşterilerimiz bile var.”
Mevlana Restaurant, uzun yıllardır Türkiye’nin farklı yörelerine ait lezzetleri Almanya’da başarıyla temsil ediyor.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesinin Ukrayna'ya desteğini yineleyerek, Alman iş dünyasını, Rusya ile savaş halinde olan bu ülkeye daha fazla yatırım yapmaya çağırdı.
Başkent Berlin'de düzenlenen 7. Almanya-Ukrayna İş Forumu'nda konuşan Scholz, Almanya'nın sadece askeri destek anlamında değil ekonomik yardım anlamında da Ukrayna'nın yanında yer aldığını belirtti.
Ukrayna’ya Alman devlet desteğinin tek başına yeterli olmadığını ve özel sektörün yatırımının gerekli olduğunu vurgulayan Scholz, "Bugün ve önümüzdeki yıllarda Ukrayna'ya yatırım yaparsanız, geleceğin Avrupa Birliği (AB) üyesine yatırım yapmış olursunuz." dedi.
Scholz, iki ülkeden yatırımcıların ortak girişimlerde bulunma çağrısında bulunarak, özel sermaye olmadan Ukrayna'nın toparlanmasının mümkün olamayacağını söyledi.
Alman şirketlerin Ukrayna'ya olan yoğun ilgisine dikkati çeken Scholz, bu ülkede bugün yaklaşık 2 bin Alman şirketinin faaliyet gösterdiğini kaydetti.
Scholz, "Birçoğu (Alman şirketler) ek yatırımlar planlıyor. Ülkenin yeniden inşasına yardımcı oluyorlar." ifadelerini kullanarak, Ukrayna'daki Alman şirketlerine sağlanan yatırım garantilerinin dünyada ilk sırada yer aldığını aktardı.
- "Savaşın başlamasından bu yana hiçbir Alman şirketi Ukrayna'yı terk etmedi"
Forumda konuşan Ukrayna Başbakanı Denys Shmyhal da Almanya ve Ukrayna arasında dijital teknolojiler, tarım, savunma ve enerji alanlarında daha güçlü bir işbirliği çağrısında bulundu.
Schmyhal, Ukrayna savunma sanayisinin halihazırda yaklaşık 800 şirkette 300 binden fazla kişiye istihdam sağladığını anlatarak, "Savunma sanayisinde üretimimiz hız kazanıyor." dedi.
2022'de Rusya ile savaşın başlamasından beri tek bir Alman şirketinin bile Ukrayna pazarını terk etmediğini belirten Schmyhal, ülkesinin nadir toprak ve metal rezervlerinin yanı sıra, büyük doğal gaz depolama kapasitelerine de sahip olduğunu söyledi.
Denys Shmyhal, "Avrupa'nın gaz kasası haline gelebilecek 30 milyar metreküplük en büyük yeraltı gaz depolama tesislerine sahibiz." ifadesini kullandı.
- 12 milyar avroluk ticaret hacmi
Almanya Sanayi ve Ticaret Odası (DIHK) Başkanı Peter Adrian ise Rusya ile savaşın başlamasından beri Ukrayna’nın önemli bir direnç gösterdiğini belirterek, "Savaşın neden olduğu sürekli tehdit ve belirsizliklere rağmen, Almanya-Ukrayna ticareti bu yıl rekor düzeye ulaştı. Mal alışverişinin 2024'te 12 milyar avronun üzerinde bir hacme ulaşmasının beklenmesi de özellikle enerji altyapısında olmak üzere, sahada meydana gelen büyük tahribattan kaynaklanmaktadır. Bu da ekonomik işbirliğinin zor zamanlarda bile ne kadar önemli olduğunu ve olmaya devam edeceğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.
Alman şirketleri, özellikle enerji sektörü, binaların modernizasyonu ve teknolojik gelişimde Ukrayna'nın yeniden inşasına katkıda bulunmak için uzmanlıklarını ve yatırım güçlerini kullanma fırsatına sahip olduğunu anlatan Adrian, Alman ihracat ve yatırım garantilerinin, "bu zorlu ama gelecek vadeden pazara" erişimi desteklediğini belirtti.
Berlin'de düzenlenen 7. Almanya-Ukrayna İş Forumu'nun bu yılki sloganı, "Birlikte daha güçlüyüz. Geleceği güvence altına almak" olarak belirlendi. Forumda bu yıl enerji tedariki ve savunma sanayisi konularına odaklanıldı.
Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit’in yaptığı yazılı açıklamaya göre Scholz, telefonda Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Suriye ve bölgedeki durumu görüştü.
Scholz ve Abdullah'ın, Suriye'de Beşşar Esed rejiminin sona ermesini memnuniyetle karşıladığı belirtildi.
Suriye'de kapsayıcı bir siyasi sürecin artık çok önemli olduğu ve geçiş sürecinin desteklenmesi gerektiği konusunda mutabık olan iki liderin, dini azınlıkların korunmasına büyük önem atfettiği ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin önemini vurguladığı aktarıldı.
Almanya Başbakanı ve Ürdün Kralı, Gazze Şeridi'ndeki duruma ilişkin de acil ateşkes için ve esirlerin serbest bırakılması konusunda anlaşmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizdi.
BERLİN (AA) - Almanya'da 23 Şubat'ta düzenlenmesi planlanan erken genel seçimler Alman toplumu ve siyasetinde üç yıllık istikrarsızlığın ve belirsizliğin sonlandırılabileceği bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) Berlin Araştırma Direktörü M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "Almanya'da 16 Aralık 2024 Güven Oylaması ve Erken Seçim Süreci" başlıklı makalede Almanya'da üç partili koalisyonun dağılması öncesindeki gelişmelere değinilerek erken seçim tarihinin belirlenmesi süreci ele alındı.
Federal Meclis'te 16 Aralık’ta yapılacak güven oylaması ve bununla erken seçim yolunun açılmasına ilişkin detaylara da yer verilen makaleye göre, 7 ay öne çekilerek 23 Şubat 2025’te gerçekleştirilecek olan Federal Meclis seçimleri Alman toplumu ve siyasetinde üç yıllık istikrarsızlığın ve belirsizliğin sonlandırılabileceği bir fırsat olarak değerlendiriliyor.
Bu beklentinin 23 Şubat sonrasında gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise 2025 ortalarına kadar sürebilecek muhtemel koalisyon görüşmelerinin ardından yeni hükümetin kurulmasıyla netleşecek.
Almanya’da federal düzlemde ilk kez denenmiş olan Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratik Parti’den (FDP) oluşan üçlü koalisyon 8 Aralık 2021’de göreve başlamış ve yasal çerçevede dört yıl sürmesi planlanmıştı.
Üç yıldan beri koalisyonun dağılıp seçimlere gidilmesi olasılığı sıklıkla gündemde taşınsa da bu olasılık hükümetin 3. yılında gerçekleşti ve Kasım 2024 itibarıyla zirveye ulaşan siyasi kriz, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un mecliste çoğunluğunu kaybetmesine ve 23 Şubat 2025’te erken seçim kararı alınmasına neden oldu.
Almanya'da 3 partili hükümetin dağıldığı tarih olarak kayıtlara geçen 6 Kasım'da ABD Başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanması Almanya’da bir hayal kırıklığına yol açtı ancak Berlin-Washington ilişkilerinin nasıl devam edeceği konusu Alman siyaseti ve kamuoyunda tam anlamıyla ele alınamadı.
Scholz, Maliye Bakanı Christian Linder'in görevine son vererek hükümetin dağıldığı 6 Kasım akşamı yaptığı açıklamada 15 Ocak 2025’te Federal Meclis’ten güvenoyu talebinde bulunacağını ve sonraki süreçte muhtemelen Mart 2025 sonlarında erken seçime gidilmesini planladığını duyurdu.
Ancak yoğun tartışmalar ve muhalefetin baskısıyla sonraki günlerde Scholz, 15 Ocak kararını değiştirerek 11 Aralık 2024’te meclise güvenoyu talebinde bulunacağını, buna ilişkin oylamanın da 16 Aralık’ta gerçekleştirileceğini açıkladı.
Güvenoyu talebinin planlandığı gibi olumsuz sonuçlanması durumunda 23 Şubat 2025’te erken seçimlerin yapılması yönünde bir uzlaşı sağlandı.
- Ülkede güvenoyu düzenlemesi
Alman Anayasası, hükümetin sonlandırılmasına ilişkin öncelikli olarak görevdeki şansölyeye önemli yetki veriyor.
Şansölye tarafından anayasanın 68. maddesi uyarınca Federal Meclis’ten istenen "güven oyunun" (Vertrauensfrage) gerekli meclis çoğunluğunu alamaması sonrası şansölyenin önerisi üzerine Federal Meclis ancak Cumhurbaşkanı tarafından feshedilebiliyor.
Görevdeki şansölye güvenoyu alamasa dahi kendisinin anayasa gereği ve otomatik olarak cumhurbaşkanına fesih önerisi yapma zorunluluğu bulunmuyor.
Bu durum, mevcut Alman siyasi sisteminde şansölyenin görece güçlü konumunu ve görevde kalabilme yetkilerini belirginleştiriyor, ancak böyle bir durumda azınlık hükümetinin sınırlı etkisi ve bu durumun siyasi maliyeti genel olarak şansölyenin erken seçimi tercih etmesini olası kılıyor.
Parlamenter geleneğin geçerli olduğu Alman siyasi sisteminde dikkate değer bir husus ise Anayasanın 67. maddesinde belirtilen "yapıcı güvensizlik oyu" (Konstruktives Misstrauensvotum) olarak adlandırılan ve gündemdeki “güvenoyu” ile karıştırılmaması gereken bir yöntem.
Bu yönteme göre görevdeki şansölyeye karşı, örnek olarak hükümetten ayrılan koalisyon partisi tarafından ana muhalefet veya diğer muhalefet partileriyle bir araya gelerek mecliste yeni bir çoğunluk oluşturulabilir ve yeni bir şansölye seçilebilir. Yeni seçilen şansölye erken seçime gitmeksizin federal hükümeti kurabiliyor.
Bunun görevdeki bir şansölyenin kendi isteği dışında görevi bırakmasını sağlayabilecek tek yöntemin olduğu belirtiliyor. Mevcut durumda bu yöntem ihtimal dışı görülüyor.
- Almanya'da 5 kez güvenoyu talebinde bulunuldu
Almanya, kurulduğu 1949’dan bugüne kadar toplamda beş kez şansölye tarafından Federal Meclis’ten güvenoyu talebinde bulunuldu.
1972'de Willy Brandt, 1982'de Helmut Kohl ve 2005'te Gerhard Schröder meclisten güvenoyu talebinde bulundu. Bu yıllarda yeterli çoğunluklar sağlanamayarak sonrasındaki süreçte Federal Meclis feshedildi.
Diğer yandan 1982’de Helmut Schmidt ve 2001'de Gerhard Schröder’in güvenoyu talepleri Federal Meclis’te gerekli çoğunluk desteğine ulaştı ve hükümetler görevlerine devam etti.
-Azınlık hükümeti muhalefetten desteğini umut ediyor
Almanya'da 6 Kasım'da FDP'nin koalisyondan ayrılmasıyla SPD, Yeşiller ile azınlık hükümeti olarak göreve devam ediyor.
Başbakan Scholz liderliğinde azınlık hükümeti seçimlere kadar süreçte bazı öncelikli yasa tasarılarını Federal Meclisten geçirmeyi hedefliyor ve bilhassa ana muhalefet CDU/CSU’nun desteğini umuyor, ancak muhalefetten arzulanan destek verilip verilmemesi net değil.
Muhalefetin bazı hususlarda azınlık hükümetinin yasa tasarılarına destek verme ihtimal dahilinde bulunuyor. Bu yaklaşım neticesinde seçmen nezdinde de sorumluluk sahibi partiler olarak olumlu bir karşılık bulmaları ihtimal dahilinde görülüyor.
-Seçim kampanyasında gündeme gelecek konular
Seçim kampanyasında, Alman ekonomisindeki olumsuz gidişata dair partilerin çözüm önerilerinin yanı sıra koalisyon hükümetinin başarısızlığına ve hatta üçlü koalisyonun dağılmasından kimin sorumlu olduğuna dair koalisyon ortakları arasındaki tartışmalara şahit olunması bekleniyor.
Bu süreçte ayrıca Ukrayna’da devam eden savaş ve etkileriyle ilgili partilerin ve hatta şansölye adaylarının politika tercihlerinin öne çıkması tahmin ediliyor.
Scholz’un uzun bir süredir direndiği ve hatta koalisyon ortaklarından dahi ayrıştığı Taurus seyir füzelerinin Ukrayna’ya gönderilmemesi kararındaki ısrarı önümüzdeki süreçte de devam edecek.
Bu yaklaşımla birlikte Başbakan Scholz seçim sürecinde daha fazla diplomasi ve hatta barış yanlısı söylemler oluşturmaya çabalayacağı tahmin ediliyor. Scholz bununla CDU’nun başbakan adayı Merz gibi diğer muhalif isimlerin Taurus füzelerinin gönderilmesine ilişkin yaklaşımlarından ayrışmayı hedefliyor.
-Aşırı sağcı ve popülist söylemlerinin benimsenmesi sonucu popülizm
2024’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri ve Eylül 2024 eyalet meclisi seçimlerinde olduğu gibi 23 Şubat’a kadar seçim sürecinde de aşırı sağcı ve popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin göç ve güvenlik gibi hususlara odaklanması bekleniyor. Benzer şekilde diğer partilerin de seçim sürecinde aşırı sağcı ve popülist söylemleri benimsemesi sonucu popülizmin Alman siyasetinde normalleştirilmesi ve kalıcılaşması hususlarına bir kez daha şahit olunabilir.
- ABD-Almanya ilişkileri
20 Ocak 2025’te göreve başlayacak olan yeni ABD Başkanı Trump ile ABD-Almanya arasındaki ikili ilişkilerde olası değişikliklerin ne olacağı belirsizliğini koruyor.
Berlin-Washington ilişkilerinin geleceğine dönük endişelerle partilerdeki genel tedirginliğin seçim sürecinde de gündeme gelmesi bekleniyor.
Özellikle ekonomi alanında ABD’nin Almanya’ya yönelik takınacağı tavır yeni dönemde Alman siyasetinin tutumunu etkileyecektir.
- Seçimlerde dört başbakan adayı yarışacak
Almanya'daki genel seçimde ilk kez dört şansölye adayı yarışacak.
Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin adayı CDU lideri Friedrich Merz olurken, SPD yönetimi partinin başbakan adayı olarak Başbakan Scholz'u gösterdiğini duyurdu.
Yeşiller Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck'i başbakan adayı olarak belirlerken Eş Başkan Alice Weidel'i bu makam için aday gösteren AfD, ilk kez bir şansölye adayıyla seçimlere katılacak.
Geçmişe kıyasla daha fazla partinin şansölye adayı belirlemesi kitle partilerinin gerilemesinin ve küçük partilerin de eyaletlerden sonra artık federal düzlemde de birinci gelme olasılığının artmasının bir neticesidir.
-´Anketler ve seçim sonrası olası koalisyon olasılıkları
Anketlerde yüzde 32-33 ile ana muhalefetteki CDU/CSU ve yüzde 18-19 ile yükseliş trendi devam eden aşırı sağcı AfD ilk iki sırada yer alıyor.
Şansölyenin partisi SPD yüzde 15 ile CDU’nun ancak yarısı kadar oy oranıyla üçüncü sırada. Scholz, Almanya tarihinde popülaritesi en düşük şansölye olmasına rağmen yeniden ve ısrarla SPD’nin başbakan adayı gösterildi.
Yeşiller 13-14, FDP seçim barajını geçme ümidini koruyarak yüzde 4-5 oranına ulaşıyor. Sahra Wagenknecht İttifakının (BSW) oy oranı da yüzde 5 ile 8 arasında gidip geliyor.
Üçlü koalisyonun yeniden kurulmaması tüm partilerin neredeyse ortak beklentisi olmasıyla birlikte bazı partilerin şimdiden yakınlaşma eğiliminde oldukları söylenebilir.
CDU’lu bazı isimler yeni dönemde CDU/CSU-Yeşiller koalisyonuna dair ılımlı söylemlere başvuruyor.. Ancak bu yaklaşım CDU’nun kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) Partisi'nde yoğun tepkilere neden oluyor.
Kamuoyunda dikkate değer diğer koalisyon olasılığı CDU/CSU'nun SPD ile bir “büyük koalisyon” hükümeti kurma olsa da bu seçeneğin geçmiş yıllardaki olumsuzluklarına da işaret ediliyor.
Üçlü alternatif koalisyon olasılıklarının da 23 Şubat 2025 sonrasında gündeme gelmesi muhtemel olurken AfD ile koalisyon kurmayı tüm partiler reddediyor.
Vom 2. bis 6. Dezember fand in Würzburg eine Verwaltungs-Austauschwoche mit den Stadtverwaltungen der Partnerstadt Lviv und der Freundesstadt Lutsk statt. Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter der beiden Städte hatten die Möglichkeit, die Verwaltungsstrukturen und Arbeitsweisen der Würzburger Stadtverwaltung kennenzulernen, sich auszutauschen und neue Ideen für die Zusammenarbeit in der Zukunft zu entwickeln.
Das vielseitige Programm umfasste verschiedene Themenbereiche, die für die Zusammenarbeit und den Austausch von bewährten Praktiken zwischen den Städten von großer Bedeutung sind.
Einblicke in die Verwaltung und Personalentwicklung
Am Montag stand der Fachbereich Personal im Mittelpunkt. Die Kolleginnen und Kollegen aus Lviv und Lutsk erhielten einen umfassenden Überblick über den Organisationplan der Stadt Würzburg. Besonders im Fokus standen Themen wie Personalentwicklung, Arbeitsschutz und Fachkräftemangel, die in der Stadt Würzburg eine zentrale Rolle spielen.
Soziale Arbeit und Inklusion im Mittelpunkt
Am Dienstag und Donnerstag präsentierte das Sozialreferat der Stadt Würzburg seine Arbeit in den Bereichen Kinder- und Jugendschutz, Inklusion, Seniorenarbeit und Gesundheitsförderung. Die Delegationen aus den Partnerstädten zeigten großes Interesse an den innovativen Ansätzen und Projekten, die die Stadt Würzburg in diesen Bereichen verfolgt. Auch der soziale Gedanke der Stiftungen Bürgerspital und Juliusspital hat bei den ukrainischen Gästen Respekt und Anerkennung hervorgerufen.
Festakt zur Urkundenunterzeichnung
Ein besonderes Highlight der Woche war der Festakt am 4. Dezember, an dem die Urkunden über die Städtefreundschaft mit Lutsk unterzeichnet wurden. Diese feierliche Unterzeichnung markiert den Fortgang einer intensiven Zusammenarbeit in den kommenden Jahren. In seiner Ansprache betonte Oberbürgermeister Christian Schuchardt, wie wichtig es sei, gemeinsam neue Ideen und Strategien zu entwickeln und sich gegenseitig zu unterstützen, um die Städte und ihre Verwaltungen weiterzuentwickeln.
Technologische Innovationen und Förderung von Startups
Am Mittwochvormittag erhielten die Gäste einen Einblick in die Zukunft der Stadtentwicklung. Das Team „Smarte Region“ stellte innovative Technologien sowie die Förderung von Startups und sozialer Resilienz vor, die eine Schlüsselrolle in der zukünftigen Stadtgestaltung spielen.
Praktische Einblicke in die Bürgerdienste
Am Freitag konnten die Delegierten das Bürgerbüro der Stadt Würzburg besuchen und sich von den Mitarbeiterinnen und Mitarbeitern vor Ort praktische Einblicke in den Alltag bei der Bearbeitung allgemeiner Bürgerdienste geben lassen. Der interaktive Austausch ermöglichte es, Erfahrungen auszutauschen und voneinander zu lernen.
Digitalisierung und Datenschutz als zentrale Themen
Ein weiteres zentrales Thema, das während der Woche aufkam, war die Frage der Vereinbarkeit von Digitalisierung und Datenschutz. Wie können moderne Verwaltungsprozesse effizient digitalisiert werden, ohne die persönlichen Daten der Bürgerinnen und Bürger zu gefährden?
Eine Sprechstunde der besonderen Art fand in der fränkischen Fastnachtakademie statt. Der Bundestagsabgeordnete Markus Hümpfer hat eingeladen, um über die wirtschaftliche Situation und die Sicherung von Arbeitsplätzen zu sprechen. Rund 20 Bürger folgten seiner Einladung. Im Fokus stand die Situation der Automobilindustrie, von der Kitzingen mit den Zulieferbetrieben Fehrer und FrankenGuss selbst betroffen ist.
Hümpfer forderte ein klares Bekenntnis zum Industriestandort. Gegen den unfairen Wettbewerb aus China braucht es Local Content Regelungen, so der Abgeordnete. Gleichzeitig ordnete er die Geopolitische Lage ein. Deutschland ist eine Exportnation. Deshalb, so Hümpfer, schaden uns Zölle und eine schwächelnde globale Nachfrage. Auch die Unternehmen nimmt er dabei in die Verantwortung. "Lange haben deutsche Konzerne für den schnellen Euro Wissensabfluss in Kauf genommen. Jetzt erwacht man in einer gänzlich anderen Welt", sagt er. Auch Managementfehler tragen zur aktuellen wirtschaftlichen Lage bei. Daneben spielt die Verunsicherung der Bevölkerung und der Industrie eine große Rolle. Die Union stellt das in der EU beschlossene Verbrenneraus bis 2035 in Frage. Die Verunsicherung verhindert nach Hümpfers Aussagen Investitionen auf beiden Seiten, den Unternehmen und den potenziellen Käufern. Seine Argumentation wird vom stellvertretenden Betriebsratsvorsitzenden des Automobilzulieferers Fehrer am Standort Kitzingen gestützt. Christian Schneider bestätigt Fehlentscheidungen des Managements.
Die Fragensteller waren sich einig. Es braucht eine Strategie, um in einem veränderten Umfeld weiterhin bestehen zu können. Für den SPD-Abgeordneten gehört dazu vor allem günstige Energie und die Fachkräftesicherung. Die Bundesregierung will noch in diesem Jahr eine Erhöhung der Übertragungsnetzentgelte verhindern. Dafür hat sie einen Gesetzesvorschlag in den Bundestag eingebracht, der einen einmaligen Zuschuss von 1,32 Milliarden Euro vorsieht. Langfristig sollen die Netzentgelte auf drei Cent pro Kilowattstunde gedeckelt werden. Wenn es nach den Sozialdemokraten geht, kommt außerdem noch ein Deutschlandfonds und eine "Made in Germany" Strategie hinzu. So will man auch auf die Veränderungen in den USA reagieren, die man nach dem Amtsantritt von Donald Trump erwartet.
Für Hümpfer ist klar: "Unsere Region hat großes Potenzial, aber wir müssen jetzt entschlossen handeln, um Arbeitsplätze und Wohlstand in Unterfranken zu sichern."