Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
21 Aralık 1985 tarihinde Hamburg’un Landwehr sokağında dazlaklar tarafından sokak ortasında öldüresiye dövülerek kaldırıldığı hastanede 3 gün sonra hayatını kaybeden Ramazan Avcı, katledilişinin 38. yılında, isminin verildiği meydanda anılıyor. Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili Barış Öneş (SPD), konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“En acı şekilde aramızdan ayrılan Ramazan Avcı’yı ve bu vesileyle ırkçı saldırılarda hayatlarını kaybeden tüm insanları saygıyla anıyor, bir daha böyle acıların yaşanmamasını temenni ediyorum. Sadece Almanya’nın değil dünyadaki birçok ülkenin boğazını bir urgan gibi saran ve zaman zaman nefesimizi kesen ırkçılık, toplumun tüm kesimiyle el ele vererek siyasetle, etkili yasalarla, ilimle, bilimle, kısacası var olan tüm imkanlarla topyekûn mücadele edilmesi gereken çok önemli bir sorun, bir insan düşmanlığıdır. Irkçılık, sadece belirli bir topluluğun sorunu değildir. Bu insan düşmanlığı, sadece ırkçıların hedefinde olan kişileri öldürmez, aynı zamanda toplumu da öldürücü bir şekilde zehirler, tüm uzuvlarını adeta felç eder.
Almanya, tarihinden ders çıkarmış olma bilinciyle; ırkçılığa karşı projelerle, programlarla, ayrılan geniş bütçelerle ve yasalarla etkin mücadelesini sürdürmektedir. Aynı şekilde Almanya toplumunun çok büyük bir çoğunluğu da sadece ırkçılığı reddetmekle kalmayıp ırkçılığa karşı mücadelede el ele, birlikte hareket ederek bu habis tümörü yenmeye çalışmaktadır. Bu da mağdur olan kesimi büyük ölçüde güçlendiriyor. Fakat her ne kadar bu yönde çok önemli çalışmalar olsa da Almanya’da ırkçılık maalesef hala yükselmeye devam etmektedir. Bugün Almanya’da meclislerde adeta at koşturan aşırı sağcı partilerin varlığı ve söylemleri de ırkçıların ekmeğine yağ sürmekte. Onların güçlerine güç katmalarına engel olabilmek ise öncelikle seçmenlerin elinde. Partilerin programlarını yakından takip ederek, insanlık düşmanı partilere ve siyasetçilere geçit vermeyerek ülkemiz Almanya’ya karşı vatandaşlık görevimizi en iyi şekilde yerine getirmeliyiz.
Unutmayalım ki; meyve kasasındaki bir çürük meyve, kasadaki tüm diğer meyvelere de zarar verebilir. Irkçılığın, ayrımcılığın ve savaşların olmadığı, barış ve birlikteliğin hüküm sürdüğü bir gelecek dileğiyle ırkçılık kurbanlarını saygıyla anıyor, Ramazan Avcı’nın ailesine sabır diliyorum.”
Barış Öneş
Hamburg Eyalet Parlamentosu Milletvekili (SPD)
21 Aralık 1985'de neler olmuştu?
21 Aralık 1985'de Landwehr semtinde kardeşi ve bir arkadaşıyla otobüs durağına gitmekte olan Ramazan Avcı, Neonazilerin buluşma yerleri olan yakındaki bir lokalden çıkan 30 kadar ırkçı dazlağın saldırısına uğradılar. Kardeşi ve arkadaşı son saniyede bir otobüse binerek, canlarını kurtardılar. Otobüse binemeyen Avcı'ya ellerinde beysbol sopaları, levyelerle saldıran ırkçılar, 26 yaşındaki Ispartalı işçiyi öldüresiye dövdüler. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan Avcı, girdiği komadan uyanamadan 24.12.1985, Noel Gecesi hayata gözlerini yumdu. Yakalanan beş fail cinayet suçuyla değil, adam öldürme suçuyla yargılanarak 3,5 ile 10 arasında değişen gençlik cezalarına çarptırıldılar. Hepsi de birkaç yıl içinde iyi halden tahliye edildiler. Ramazan Avcı İnisiyatifi’nin uğraşları sonucunda 2012 yılında Avcı’nın ismi, katledildiği meydana verildi.
BERLİN (AA) - Almanya, Avrupa Birliği (AB) Konseyi ile Avrupa Parlamentosunun (AP) AB'nin sığınmacı ve göç sisteminde reform konusunda anlaşmasını memnuniyetle karşıladı.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, sosyal medya platformu X’ten yaptığı açıklamada, Avrupa'nın uzun tartışmalardan sonra ortak Avrupa iltica sistemi konusunda anlaştığını belirterek, "Bu çok önemli bir karar." ifadesini kullandı.
Scholz, bu şekilde düzensiz göçü sınırlayacaklarını ve Almanya dahil düzensiz göçten etkilenen ülkelerin üzerindeki yükü hafifleteceklerini kaydetti.
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser de yaptığı yazılı açıklamada, Avrupa ortak iltica sisteminde anlaşmaya varılmasının büyük önem taşıdığını belirterek, "Güçlü ve etkili Avrupa Birliği için ortak sorumlulukla hareket ediyoruz ve işkenceden, savaştan ve terörden korumamız gerekenler için insani sorumlulukla hareket ediyoruz." değerlendirmesine yer verdi.
Bakan Faeser, Avrupa ortak iltica sisteminin göçü genel olarak yönlendirmek ve düzenlemek, sığınmacılar için insani standartları korumak ve düzensiz göçü sınırlandırmak için anahtar olduğunu savundu.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise en büyük kazanımlardan birinin serbest dolaşım olduğu Avrupa’da göç ve iltica konusunda herkes için güvenilir kurallara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Baerbock, "Yeni Avrupa ortak iltica sistemi üzerinde anlaşmaya acilen ihtiyaç vardı ve bunda geç kalındı." değerlendirmesinde bulundu.
AB'ye üye ülkelere, ilk kez bu konuda dayanışma göstermelerine ilişkin yükümlülük getirildiğine ve böylelikle AB’de sığınmacıların ülkelere dağıtılacağına işaret eden Baerbock, AB'nin sınırlarındaki insanlık dışı koşulların Avrupa'nın dünyaya gösterdiği yüzü olarak kalmaması gerektiğinin altını çizdi.
Baerbock, son aylarda çetin geçen müzakerelerde elde edilen iyileştirmelere rağmen Almanya olarak sınırlardaki prosedürlerden çocuklar ve ailelerin muaf tutulması konusunda başarılı olmadıklarını aktardı.
Bakan Baerbock, yeni göç ve sığınma sisteminin adil ve dayanışma içinde uygulanmasına daha fazla dikkat edeceklerini vurguladı.
Bakanlar Kurulunda, İçişleri Bakanı Nancy Faeser'in sunduğu ve Federal Polis Yasası'nın yeniden yapılandırılmasını öngören yasa tasarısı ele alındı.
Yasa tasarısı, Bakanlar Kurulunda kabul edildi.
İçişleri Bakanı Faeser, ülkenin en önemli güvenlik yasalarının birinde reform yaptıklarını belirtti.
Faeser, "Bu yeni yetkilerle Federal Polisin görevini mümkün olan en iyi şekilde yerine getirmesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi veriyoruz." dedi.
- Federal Polis Yasası'nı yapılandıran tasarı
Tasarıya göre, Federal Polise tehlikeleri etkili bir şekilde önleyebilmek için yeni ve ek yetkiler verilecek.
Can güvenliğini sağlamak için Federal Polis Teşkilatına telekomünikasyonu izleme, trafik verilerini toplama, sim kartları ve cep telefonlarını tespit imkanı verilecek.
Federal Polis tehlikeleri önlemek amacıyla gelecekte ses ve görüntü alabilmesi için insansız hava araçlarını da kullanabilecek.
İnsansız araç sistemleri tehlike oluşturduğunda ise Federal Polis gelecekte bu tehlikeyi ortadan kaldırmak için teknik araçlara başvurabilecek.
Federal Polis, ciddi suçları işlenmesini öngördüğü kişilerin belli yerlerde bulunmalarını belirli bir süre yasaklayabilecek.
Hem mahkumları hem de Federal Polis çalışanlarını korumak amacıyla gözaltı merkezlerinin görüntülü ve sesli olarak izlenmesine izin verilecek.
Federal Polis olarak görev yapacak memurların anayasaya bağlılığına ilişkin güvenlik soruşturması kolaylaştırılacak.
Polis eylemlerinin tüm vatandaşlar için daha şeffaf hale getirmek amacıyla ilgili dairlerce daha sonra kimlikleri tespit edilebilmesi için polis memurlarına bir numara verilecek.
Güvenlik makamlarının çalışmalarına güveni artırmak için duruma bağlı olarak Federal Polis tarafından sorgulanan kişilere gelecekte üzerinde nerede, ne zaman ve ne sebeple sorgulandıklarına ilişkin bilgilerin yer aldığı bir yazı verilecek.
Yasa tasarının Federal Meclis'ten (Bundestag) de geçmesi gerekiyor.
BERLİN (AA) - Almanya'da yapılan bir araştırmada, halkın yüzde 57'sinin, İsrail'in başka halkları umursamadan sadece kendi çıkarlarının peşinden koştuğuna inandığı ortaya çıktı.
Forsa araştırma şirketinin Welt gazetesi için yaptığı anket sonucuna göre, Almanya'nın İsrail'e karşı özel yükümlülüğü olduğu yönündeki tutumda azalma tespit edildi.
Ankete katılanların yüzde 57'si, İsrail'in başka halkları umursamadan kendi çıkarlarının peşinden koştuğuna inanırken, bu oran ekim ayına göre artış gösterdi.
Katılımcılardan "İsrail bana yabancı" diyenlerin oranı yüzde 59 olurken, bu oran 30-44 yaş aralığındakilerde yüzde 70'e kadar çıktı.
Katılımcıların yüzde 9'u, yani yaklaşık her 10 Almandan biri, İsrail'in "Orta Doğu'da var olma hakkının olmadığı" görüşünde.
KÖLN (AA) - Almanya'da koalisyon hükümeti yeni vatandaşlık yasası olarak bilinen, vatandaşlığa kabul ve sınır dışı edilmeye ilişkin yasada değişiklik yapılması konusunda anlaşmaya vardı.
Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Hür Demokratik Parti (FDP) ve Yeşiller'den oluşan hükümet üyeleri yeni vatandaşlık yasasında anlaşma sağladı.
Yasanın, ocak ayında Federal Mecliste görüşülmesi bekleniyor.
İlk görüşmesi 30 Kasım'da mecliste yapılan tasarının yasalaşması halinde, ülkede yaşayan Türklere çifte vatandaşlığın önünü açılacak.
- Tasarıda neler yer alıyor?
Tasarının yasalaşması halinde, daha önce sınırlı sayıda ülke vatandaşına uygulanan çifte vatandaşlık hakkı, herkese yönelik genişletilecek ayrıca yabancıların Alman vatandaşlığına kabul edilmesi için gerekli şartlar da hafifletilecek.
Buna göre vatandaşlığa geçmek için istenen "yasal ikamet süresi" 8 yıldan 5 yıla indirilecek.
Çalıştığı alanda veya eğitiminde başarılı olmak, gönüllü çalışmalar yapmak gibi, Almanya'daki yaşam şartlarına uyum sağlamak için özel çaba gösterenlerde bu süre 3 yıla düşebilecek.
Çifte vatandaşlığa imkan veren tasarıda, çoklu vatandaşlıklara da imkan tanınacak.
Aynı zamanda yabancı bir ülkenin vatandaşlığına geçenlerin Alman vatandaşlığını kaybedeceği yönündeki düzenleme de ortadan kalkacak.
Ebeveynlerden birinin 5 yıl Almanya'da yasal olarak ikamet etmesi durumunda ülkede doğan yabancı çocuklar Alman pasaportu alabilecek.
Ayrıca çocuklar ebeveynlerinin vatandaşlığını da koruyarak çifte vatandaş olabilecek.
Tasarıda, İşgücü Anlaşması kapsamında 30 Haziran 1974'e kadar Federal Almanya Cumhuriyeti'ne (Batı Almanya) ve sözleşmeli işçi olarak 13 Haziran 1990'a kadar eski Almanya Demokratik Cumhuriyet'ine (Doğu Almanya) gelen "misafir işçiler" için de düzenleme yer alıyor.
Müfredatta sunulan bilgilerin amaca göre ideolojik ayar verilerek gerçeklikten uzaklaştırılmakta, çocuklara nasıl, niçin, ne zaman kullanacağı bilinmeyen bir yığın ham bilgiler sorgulanmadan ezberletilmektedir. Bunların çoğu çocuğun hayatında hiç karşılaşmayacağı şeylerin bilgisi olduğu için unutulup gitmektedir. Bu müfredat bilginin bilincine varmadan hafızaya yüklenerek öğrenciye işkence etmektedir. Müfredata ideolojik müdahalelerden vazgeçilmeli, bilimsel yöntem ışığında çağın gereklerine uygun kazanımlar yer almalıdır.
Im Fokus des Kurzbesuchs von Oberbürgermeister Christian Schuchardt in
Lviv stand der Startschuss für den Ausbau des Reha-Zentrums „Unbroken“
in Lviv, doch die intensive Reise erlaubte neben dem Auftakt für dieses
DAHW-Projekt auch noch einige weitere Begegnungen und Vertiefungen im
Zeichen der jungen Städtepartnerschaft.
Es ist eine besondere Partnerschaft, weil sie im Krieg eingegangen
wurde und dieser noch immer in voller Härte tobt und täglich Opfer
fordert. Am ersten Abend besuchte Schuchardt zusammen mit seinem
Amtskollegen Andrij Sadovyi den Soldatenfriedhof in Lviv, um als Zeichen
des Gedenkens Blumen niederzulegen. Hier kam es zu einem Gespräch mit
der Familie eines Gefallenen. Ein Tagesausklang in tiefer gemeinsamer
Trauer.
Am nächsten Tag blickte man in die gemeinsame Zukunft und leuchtete
neue Kooperationsmöglichkeiten aus. So traf man Vertreter von Don Bosco
und sprach insbesondere über das weite Themenfeld Ausbildung. Es gibt
bereits Kontakt mit dem Bildungswerk Caritas-Don Bosco in Würzburg.
Beim Besuch der Nationalen Kunstakademie Lviv gab Direktor Vasyl Kosiv
einen Gesamtüberblick über die beeindruckenden Aktivitäten von 1400
Studierenden. Unter ihnen sind rund 150 Verwundete, denen mit
Kunsttherapie geholfen wird. Die Charkiver Kunstschule wurde zum
Großteil nach Lviv verlegt. Mit der Akademie besprach man mögliche
Kooperationen. So wäre beispielsweise eine Ausstellung zur Verarbeitung
der Traumata in Form von Kunstprojekten denkbar. Die Delegation
besichtigte zudem ein Studierendenwohnheim für 400 Bewohnerinnen und
Bewohner, in dem mit Mitteln, die der Würzburger Stadtrat als
Solidaritätsgeste im März 2022 freigegeben hatte, Badezimmer auf
allen Stockwerken eingerichtet wurden, die es bislang nur an einer
zentralen Stelle gab.
Über die Besichtigung des Unbroken-Projekts und die Vorstellung des
DAHW-Projekts zu Gunsten der Kinder-Rehaklinik hatte die Stadt bereits
in einer Pressemitteilung berichtet. Schuchardt zeigte sich beeindruckt:
„Das alles in Zeiten des Krieges zu realisieren, ist eine Leistung, die
Hoffnung macht. Der Wille zum Aufbau und Wiederaufbau ist beeindruckend
und vorbildhaft.“ Mittlerweile wurden über 600.000 Menschen seit Anfang
des Krieges zumindest temporär in diesem Zentrum behandelt. Es gelang in
kürzester Zeit eine Verzehnfachung der Kapazitäten und dennoch sind
aktuell keine Plätze mehr frei. Insgesamt erlitten in der Ukraine über
90.000 Menschen seit Beginn des Angriffskrieges der russischen
Föderation Verletzungen, die zu Amputationen führten.
Dieses große Leid rief auch einen neuen Bund an Unterstützern auf den
Plan: das Unbroken Cities Network. Schuchardt unterschrieb bei einer
kleinen Zeremonie im Rathaus den entsprechenden Letter of Intent im
Beisein von Stadträten der Partnerstadt, Personen des öffentlichen
Lebens und der Presse. Dem Städtenetzwerk gehören neben Manchester,
Liverpool, Aarhus und Lviv weitere Städte an, die bereits Opfer von
terroristischen Attacken wurden. Auch NGOs sind hier organisiert und
helfen die Traumata in der Stadtgesellschaft zu bewältigen.
Oberbürgermeister Andrij Sadovyi dankte den internationalen Partnern
für Knowhow und Solidarität. „Wir stehen weiterhin an der Seite der
Ukraine und unserer Partnerstadt Lviv. Die Menschen hier sind dankbar
für unsere Unterstützung und wahrhaft ungebrochen“, so Schuchardt am
Rande der Vertragsunterzeichnung.
Auf Einladung Sadovyis stand am zweiten Abend ein Besuch der
historischen Nationalen Oper in Lviv an. Hier wurde ein besonderes
Konzert gespielt, zur Feier der ungebrochenen Ukraine unter
Schirmherrschaft der First Lady der Ukraine, Olena Selenska, die auch
persönlich anwesend war.
Abgerundet wurde das Besuchsprogramm durch einen Dialog mit Rabbi
Mordechai Shlomo Bald von der jüdisch-orthodoxen Gemeinde in Lviv.
Schuchardt überreichte einen Brief von Dr. Josef Schuster über das
Angebot eines Austausches zwischen den beiden jüdischen Gemeinden. Und
schließlich wurden auch die Fühler ausgestreckt bezüglich einer
zukünftigen Schulpartnerschaft. Mit den Schulleitern der beiden
deutschsprachigen Lviver Gymnasien sowie der Schulreferentin gab es ein
erstes Treffen und die Übergabe eines Geschenkes des Ursulinengymnasiums
Würzburg, das eine Kooperation anstrebt.
Gedenken auf dem Soldatenfriedhof: Der Krieg fordert auch in Lviv viele
Menschenleben. Die beiden Oberbürgermeister legten Blumen nieder. Foto:
Stadtverwaltung Lviv
Türk-Alman İlişkilerine son yıllarda sosyo-kültürel projelere verdiği destek ile katkı sağlayan Konyalı başarılı işadamı Sait Özcan Türkiye kökenli işadamlarımızın birlik ruhu ile hareket etmeleri halinde hem kendileri kazanacak, hem de Alman ve üçüncü ülke işadamları için çekim merkezi konumuna geleceklerdir dedi.
Geçtiğimiz hafta DTGB- Türk Alman İşadamları Derneği’nin Noel yemeğinde işadamları ve davetli misafirler ile bir dizi görüşmelerde bulunan KONAD Başkanı Sait Özcan, “Öncelikle bölgemizdeki işadamları potansiyelini böyle bir ortamda buluşturan değerli başkanımız Turgut Sezgin ve yönetim kurulu arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Birlik ve motivasyon ruhunun en güzel örneğini verdiler” şeklinde konuştu.
Türk iş dünyasına uzun yılllardan beri sürekli çağrıda bulunarak kendi önem ve kıymetlerini anlamalarını isteyen KONAD Başkanı Özcan, “İçimizde değerli şahsiyetlerin her birinin bu ülkede ortaya koyduğu başarılı çalışmaları öncelikle Türk Toplumu olarak biz anlamalıyız. Çeşitli mesleklerden arkadaş, dost veya başarılı şahsiyetler burada bulunuyor. Sessiz sedasız Almanya Türkleri ile ilgili bilgileri nakış nakış bu ülkenin tarihi kayıtlarına işleyen Dr. Latif Çelik’in çalışmalarını uzun zamandır yıllardır tanıyorum. Paha biçilmez arşiv araştırması çalışmalarını birinden emir, rica veya sipariş aldığı için değil, bu ülkede 3.5 milyonu aşan Türkçe konuşan topluluğun kültürel geçmişi ile ilgili bir eser bırakmak için yola çıkan Türklerin Almanya’daki tek tarihçisi olan Dr. Çelik’in çalışmalarının değeri zamanla anlaşılacaktır” şeklinde konuştu.
Sait Özcan sözlerinin sonunda, “ 12. eserini yazan arkadaşımızın her bir kitabının Almanya’daki kültür izlerimiz olduğunu belirtmek isterim. Yazarların yazdıklarının okunması bile kendileri için önemli bir motivasyon olacaktır. Bu örnek ile Türk Toplumu’nun kendi içinden çıkan değerleri daha iyi tanımasını ve sahip çıkılmasını istedim“ şeklinde konuştu.
Bilindiği gibi KONAD Başkanı Sait Özcan’ın Avrupalı Türkler adlı eseri de uzun süre en çok satılan kitaplar listesinin üst sıralarında yer aldı.
Anadolu Ajansı (AA) muhabiri, Gazze'de İsrail saldırısı sonucu ölen Fransa Dışişleri Bakanlığı mensubu ve Paris yönetiminin konuyla ilgili kınamasını İsrailli yetkililere sordu.
AA'nın, "İsrail, bu konuyla ilgili Fransız yetkililere bir açıklama yaptı mı? Fransız makamlarla temas halinde misiniz? İsrail ordusu Fransız Dışişleri mensubunun orada olduğunu biliyor muydu? İsrail Fransa'dan özür dileyip tazminat ödeyecek mi?" sorularına İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Haiat, şu yanıtı verdi:
"İsrail ile Fransa arasında bu konu görüşüldü. Soruşturma yürütmek amacıyla bombalamanın yeri ve zamanı hakkında daha fazla bilgi istedik."
Haiat, İsrail ordusunun, Fransız Dışişleri Bakanlığı mensubunun saldırıdan önce orada olduğunu bilip bilmediği ve İsrail'in Fransa'dan özür dileyip tazminat ödemesine ilişkin soruyu ise yanıtsız bıraktı.
- "Bakanlık mensubu baba, 4 oğlunu yanında çıkarmak istedi ama Fransa listeye almadı"
Ulusal basın ve Fransız milletvekilleri, Gazze'de öldürülen Dışişleri Bakanlığı mensubunun 20 yılı aşkın süredir Gazze Fransız Enstitüsünde çalışan "Ahmed Ebu Şemle" isimli Filistinli olduğunu duyurmuştu.
Şemle'nin kendisinin Gazze'den ayrılma hakkını elde ettiği ancak Fransa hükümetinin Dışişleri mensubunun 4 oğlunu, Gazze'den tahliyesine izin verilenler listesine almadığı belirtilmişti.
Milletvekilleri, Fransa hükümeti tarafından aile üyelerinin tahliyesine izin verilmeyen Dışişleri mensubunun, ailesiyle kalmayı tercih ettiğini ve hayatını kaybettiğini kaydetmişti.
NUPES ittifakı milletvekili Elsa Faucillon, X'teki paylaşımında, Ahmed Ebu Şemle'nin 23 senedir Dışişleri Bakanlığı için çalıştığını ve Gazze'deki Fransız Enstitüsünde görev yaptığını belirtmişti.
Milletvekili Faucillon, Fransa'nın, Bakanlık mensubunun 4 oğlunu "Gazze'den çıkışına izin verilenler" listesine almadığını ve Ebu Şemle'nin bu nedenle Gazze'de onlarla birlikte kalmayı tercih ettiğini kaydetmişti.
- Fransız bakan İsrail'deki basın toplantısında konuya değinmemişti
Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, İsrail’in Gazze-Mısır sınırındaki sivil konutları vurarak öldürdüğü Fransa Dışişleri Bakanlığı mensubunun durumuna İsrailli mevkidaşıyla yaptığı basın toplantısında değinmedi.
Fransız Bakan, ülkesinin İsrail'in "uluslararası hukuk çerçevesinde kendini savunma hakkını" desteklediğini yinelemek amacıyla Tel Aviv'e geldiğini söyledi.
İsrail'e destek vurgusu yapan Colonna, çatışmalara yeniden insani ara verilmesinin "önemli" olduğunu ve bunun "acil ve kalıcı" ateşkese dönüşmesi gerektiğini dile getirdi.
- Fransız milletvekilleri İsrail'e tepki göstermişti
Rönesans Partisi Milletvekili ve Meclis Dışişleri Komitesi Başkan Yardımcısı Mireille Clapot ise X'teki paylaşımında, Bakanlık mensubunun öldürülmesine tepki göstererek, "3’te 2’si kadın ve çocuk olan 18 bin kişi, 3 İsrailli esir, bir Fransa Dışişleri Bakanlığı çalışanı öldürüldü. Dünyanın, İsrail’i ölümcül deliliğinde desteklemeyi bırakması için ne gerekecek?" ifadelerini kullanmıştı.
Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) milletvekili Antoine Leaument ise paylaştığı mesajda, İsrail’in saldırılarında hayatını kaybeden Bakanlık mensubunun ailesi ile dayanışma içinde olduklarını vurgulayarak, "(Binyamin) Netanyahu'ya karşı masaya yumruğumuzu vurmanın zamanı geldi." demişti.
Aşırı sağcı Marine Le Pen de yaptığı paylaşımda, Bakanlık mensubunun ölümünden "derin üzüntü" duyduğunu belirterek, ailesi ile dayanışma içinde olduklarını söylemişti.
Konuya ilişkin Fransız Dışişleri Bakanlığından dün yapılan yazılı açıklamada, sivillerin yaşadığı konutun vurulması kınansa da Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna'nın Tel Aviv'i ziyaretinde, İsrailli mevkidaşıyla yaptığı basın toplantısında, İsrail’in, Gazze-Mısır sınırındaki sivil konutları vurarak öldürdüğü Bakanlık mensubuna değinmemesi dikkati çekmişti.
- Fransa Dışişleri Bakanlığı, bir mensubunun İsrail saldırısında öldürüldüğünü duyurmuştu
Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, 13 Aralık'ta, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde bir konutu vurması sonucu Bakanlık mensubunun ağır yaralandığı, birçok kişinin de hayatını kaybettiği aktarılmıştı.
Yaralı Bakanlık mensubunun, daha sonra yaşamını yitirdiği belirtilen açıklamada, Fransa'nın, sivillerin yaşadığı bu konutun vurulmasını kınadığı ifade edilmişti.
Açıklamada, Fransa'nın, İsrail makamlarından en kısa sürede bu bombardımanın hangi koşullarda gerçekleştirildiğini aydınlatmasını istediği kaydedilmişti.
Bayerns Innen- und Integrationsminister Joachim Herrmann hat heute – stellvertretend für die bayernweite Förderung von Ausbildungsakquisiteuren für Flüchtlinge und Jobbegleiter – Förderbescheide für die neue dreijährige Förderlaufzeit an die 'Handwerkskammer München und Oberbayern', an die 'Industrie- und Handelskammer München und Oberbayern' sowie an die 'Social Bee gGmbH' in München übergeben. Dabei betonte er die besondere Bedeutung der Integrationsarbeit: "Die Ausbildungsakquisiteure für Flüchtlinge und Jobbegleiter bringen Betriebe und Menschen mit Asylhintergrund zusammen und betreuen diese auf dem Weg in Ausbildung und Arbeit. Ich freue mich daher, dass wir diese wichtigen Projekte in ganz Bayern in den kommenden drei Jahren mit mehr als 16 Millionen Euro weiter unterstützen können." Bayern habe mit solchen Projekten schon frühzeitig die richtigen Weichen für den Erfolgskurs Integration gestellt, denn Arbeit sei neben der Sprache der Schlüssel zur Integration "Wir werden auch künftig unsere Integrationsangebote zielgerichtet ausbauen", bekräftigte Herrmann und kündigte an, im kommenden Jahr die Stellen der Jobbegleiter und Ausbildungsakquisiteure für Flüchtlinge von 90 auf 100 Stellen zu erhöhen.
Erstmals ist für die kommende Förderperiode nach den Worten des Ministers eine Förderung für volle drei Jahre möglich. "Die jährliche Verlängerung entfällt. Das bedeutet für alle Beteiligten mehr Planungssicherheit, erhöht die Attraktivität der Stellen und ist ein wichtiges Kriterium für den weiteren Erfolg des Förderprogramms", so der Integrationsminister.
Herrmann dankte allen Jobbegleitern und Ausbildungsakquisiteuren für Flüchtlinge für ihre engagierte und wertvolle Arbeit: "Jedes Jahr werden von Ihnen insgesamt rund 4.700 Personen und rund 3.000 Betriebe betreut. Das ist eine beachtliche Leistung!". Arbeit sei neben der Sprache der wichtigste Schlüssel für gelingende Integration. "Gemeinsam können wir viel erreichen und dazu beitragen, dass Bayern ein Land der gelingenden Integration bleibt."
Nähere Informationen zu den einzelnen Förderprogrammen finden Sie unter Ausbildung und Arbeit - Bayerisches Staatsministerium des Innern, für Sport und Integration (bayern.de) .