Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - Alman hükümeti, İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'ya düzenlediği baskını kınadı.

Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Kathrin Deschauer, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, Ben-Gvir ile fanatik Yahudilerin, İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemesine ilişkin açıklama yaptı.

 

Deschauer, "Alman hükümeti, özellikle mevcut gergin durumda bir provokasyon teşkil eden Bakan Ben-Gvir'in, Harem-i Şerif'e yaptığı ziyareti kınıyor." dedi.

Alman hükümetinin, Harem-i Şerif'in tarihsel statükosunu tehlikeye atacak tek taraflı adımları reddettiğini aktaran Deschauer, "İsrail hükümetinden bu tür kasıtlı provokasyonları engellemesini bekliyoruz." ifadesini kullandı.

Deschauer, özellikle mevcut durumda "bu tür ateşle oynamaların" son derece tehlikeli olduğunu ve "Kudüs, Batı Şeria ve İsrail'de güvenliği tehlikeye attığını" kaydetti.

 

- İsrailli aşırı sağcı Bakan fanatik Yahudilerle Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi

İsrailli bakanlar Itamar Ben-Gvir ve Yitzhak Wasserlauf'un yanı sıra fanatik Yahudiler, dün, İsrail polisinin koruması altında Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemişti.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresinden yapılan açıklamaya göre, 2 bin 250 kadar fanatik Yahudi, Aksa'ya düzenlenen baskına katılmıştı.

 

Mescid-i Aksa'da bazı fanatik Yahudilerin yerlere kapanarak Talmudik ritüeller gerçekleştirdiği görülmüştü.

Ürdün, 1994'te İsrail ile imzaladığı Vadi Araba Anlaşması uyarınca Kudüs'teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor. Yine 2013'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan anlaşmaya göre, Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı da Ürdün'e verildi.

BERLİN (AA) - Almanya'da iklim aktivistlerinin dört havalimanında gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle hava trafiğinde aksamalar yaşandı.

"Letzte Generation" (Son Nesil) adlı çevre grubu üyeleri, Berlin, Nürnberg, Köln-Bonn ve Stuttgart havalimanlarında eylem yaptı.

 

Grubun yaptığı basın açıklamasına göre toplam 8 eylemci, söz konusu havalimanlarının apronlarına girerek kendilerini asfalta yapıştırdı.

Görüntüleri sosyal medya platformu X'ten paylaşan eylemciler, üzerinde “Petrol öldürür” ve “Anlaşmayı imzala” yazan pankartlar açtı.

Açıklamada, eylemin “Petrol öldürür” adlı küresel kampanyanın bir parçası olduğu belirtildi.

 

Fosil yakıtların kullanımının durdurulması istenen açıklamada, Alman hükümetinin 2030 yılına kadar fosil yakıtların aşamalı olarak ortadan kaldırılmasını öngören uluslararası bir anlaşmanın imzalanması amacıyla müzakerelere başlamayı taahhüt etmesi talep edildi.

İklim aktivistlerinin eyleminden dolayı söz konusu havalimanlarında aksaklıklar yaşandı.

Ülke basınının haberlerine göre, havalimanlarında hava trafiği geçici olarak durduruldu.

 

Almanya'da "Son Nesil" adlı çevreci grup, iklim değişikliğine dikkati çekmek amacıyla daha önce de çeşitli kentlerde ellerini caddelerdeki asfalta yapıştırarak araç kuyruklarının oluşmasına neden olmuştu.

Eylemciler, ayrıca müzelerde sergilenen eserlere ellerini yapıştırmış, tablolara domates çorbası ve patates püresi fırlatmıştı.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da yapılan bir anket, halkın çoğunluğunun, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un "liderlik sergileyemediği" görüşünde olduğunu ortaya koydu.

Alman kamu yayıncısı ZDF'nin "Politbaromater" anketine katılanların yüzde 76'sı, Scholz'un "liderlik sergileyemediğini" ifade etti. Başbakan'ın "liderlik sergilediğini" düşünenlerin oranı yüzde 16'da kaldı.

 

Ankette, Scholz'un üyesi olduğu Sosyal Demokrat Parti (SPD) destekçilerinden de Başbakan'ın "liderlik gösteremediğini" söyleyenlerin oranının yüzde 60 olması dikkati çekti.Scholz'un başbakan olarak "işini iyi yapmadığını" kaydedenlerin oranı yüzde 58, "işini iyi yaptığını" ifade edenlerin oranı ise yüzde 36 oldu.

"Olaf Scholz, 2025'te yapılacak genel seçimlerde tekrar SPD'den başbakan adayı olmalı mı?" sorusuna katılımcıların yüzde 67'si "Hayır", yüzde 29'u "Evet" yanıtını verdi.

SPD destekçilerinden de Scholz'un yeniden başbakan adayı olmasını istemeyenlerin oranı yüzde 41 olarak hesaplandı.

 

- Halk, hükümetin çalışmalarından memnun değil

Anket sonuçlarına göre, halkın yarısından fazlası SPD, Yeşiller ve Hür Demokrat Partiden (FDP) oluşan "trafik lambası" koalisyonunun çalışmalarından memnun değil.

Ankete katılanların yüzde 62'si hükümetin çalışmalarını "kötü" bulduğunu söylerken, yüzde 33'ü "iyi" bulduğunu ifade etti.

Hükümetinin yasama dönemini tamamlayıp Eylül 2025'e kadar görevini sürdüreceğini inanların oranı yüzde 74 olurken, ankete katılanların sadece yüzde 21'i erken seçime gidileceğini düşünüyor.

 

- Hristiyan Birlik partileri birinci sıradaki yerini koruyor

Ankette, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileri yüzde 32 ile birinci parti konumunu korurken, bir önceki aya göre oy oranı 1 puan düşen aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif Partisi yüzde 16 ile ikinci sırada yer aldı. Yüzde 14 ile SPD üçüncü sırada bulunurken, Yeşillerin oy oranı yüzde 13 oldu.

Sol Partiden ayrılan Sahra Wagenknecht İttifakı-Anlayış ve Adalet İçin Partisinin oy oranı bir önceki aya göre 1 puan artarak yüzde 8'e yükseldi.

Hükümetin küçük ortağı FDP'nin oy oranı ise yüzde 4'te kaldı.

Almanya’da son yıllarda çeşitli mesleklerdeki çırak ve mesleki eğitim öğrencisi sayısının azlığı, sorun olmaya devam ediyor. Belirli mesleklerdeki eksiklikler ve geleceğin ustalarının bugünkü temelini oluşturacak eğitimin verilmemesi, işverenler tarafından daha iyi fark ediliyor. İşverenler, ticaret ve sanayi odalarının kapılarını aşındırırken, bu alandaki tehlikeleri görenler ise yaptıkları açıklamalar, bilgilendirme ve mesajlarla hem gençlere hem de ailelere sesleniyorlar.

Orta Hessen bölgesinin tanınmış iş kadınlarından Melek Armutçi, mesleki eğitim konusunda sürekli açıklamalar yaparak hem aileleri yönlendiriyor hem de gençleri mesleki eğitime özendiriyor. “Geleceğin ustalarının, şimdiki çıraklık ve mesleki eğitim faaliyetlerinin üzerine bina edileceğini anlamak gereklidir. Günümüzde mesleki eğitim almayan bir gençliğin yönetimindeki her faaliyet, gelecekteki başarısızlıktır” şeklinde konuştu. Armutçi, mesleki eğitimin yalnızca bireysel bir hedef değil, toplumsal düzeyde de önem taşıdığını belirterek, toplumun geleceği için bu alandaki farkındalığın artırılması gerektiğine vurgu yaptı.

Son yılların en önemli sağlık sektörü olarak bilinen ve giderek daha güncel hale gelen “Evde Hasta Bakım” konusundaki açıklamaları ile tanınan Main Care Hanau işletmeleri Genel Müdürü Melek Armutçi’yi mesleki eğitim konusu için ziyaret ettik. Konu ile ilgili olarak Armutçi, “Mesleki eğitim, gençlerin ve toplumun gelişimine önemli katkılar sağlayan bir süreçtir. Bu eğitim türü, bireylerin belirli bir meslek veya iş alanında uzmanlaşmasını sağlayarak, iş gücü piyasasında rekabetçi bir avantaj elde etmelerini mümkün kılar. Gençler, mesleki eğitim sayesinde teorik bilgilerin yanı sıra pratik beceriler kazanarak, iş hayatına daha hızlı ve etkili bir şekilde adım atabilirler. Bu da iş bulma şanslarını artırır ve kariyerlerini şekillendirmelerine yardımcı olur.” dedi.

Orta Hessen’de yükselen trendlerden biri olan sağlık şirketlerinin yönetimini başarıyla yürüten Melek Armutçi, sözlerine şöyle devam etti: “Mesleki eğitime toplumsal perspektiften bakıldığında, iş gücü niteliklerini artırarak ekonomik büyümeyi destekler. Nitelikli iş gücü ise, üretkenliği artırıp iş yerlerinde verimliliği yükseltir. Ayrıca, gençlerin işsizlik oranlarını düşürür ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanarak toplumsal refahı artırır. Mesleki eğitim, aynı zamanda sektörel ihtiyaçlara uygun eğitim vererek iş gücü ile iş piyasası arasındaki uyumu sağlar. Sonuç olarak, mesleki eğitim hem bireyler hem de toplum için sürdürülebilir bir kalkınma sağlar. Bu nedenle, mesleki eğitimin önemi her geçen gün daha fazla artmaktadır” şeklinde konuştu.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), kuruluşunun 40. yıl dönümü vesilesiyle Almanya genelinde çeşitli etkinlikler düzenliyor.

DİTİB Hessen Eyalet Birliği de 40. yıl dönümü anısına farklı bir etkinlik gerçekleştirerek dijital ortamda 'Hatıra Defteri' platformu oluşturdu.

DİTİB ailesinin kıymetli dernek başkanlarına, yöneticilerine, din görevlilerine, gönüllü hizmet veren üyelerine ve cami cemaatine yönelik olarak açılan Dijital Hatıra Defteri Platformu'na, https://ditibhatira.web.app/ adresi üzerinden erişilebilecek. Gönüllülük esasına dayalı olarak isteyen herkes bu platformda anılarını ve fotoğraflarını paylaşabilecek.

 

Hessen DİTİB Eyalet Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve proje sorumlusu Hakan Akbulut, dijital ortamda oluşturulan ‘Hatıra Defteri’ platformu hakkında bilgi verdi. Akbulut, “40’ıncı hizmet yılını dolduran DİTİB camiasında, yarınlara iz bırakma adına hizmet eden, ayrıca değerli zamanlarından fedakârlık yaparak birlikte yürüttüğümüz bu kutsal hizmetlerde gönüllülerin hatıralarıyla yaşamaları adına  https://ditibhatira.web.app/ adresinde dijital bir bir hatıra defteri platformu oluşturduk” dedi.

Akbulut, “Birçoğumuzun yaş itibarıyla kuruluş aşamasını dahi bilemediğimiz, eli öpülesi büyüklerimizin türlü zorluklarla kurdukları cemiyetleri bizimle paylaşmalarını ve gelecek nesillere ışık tutacak bir arşiv hazırlamamızda bizlere katkı sunmalarını istiyoruz” diye konuştu.

 

DİTİB Genel Başkanı Kuzey’den ‘Hatıra Defteri’ platformuna övgü

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, dijital ortamda açılan 'Hatıra Defteri' platformunun hayata geçirilmesinden son derece memnuniyet duyduğunu ifade etti.

DİTİB ailesinin kıymetli dernek başkanlarına, yöneticilerine, din görevlilerine, gönüllü hizmet veren üyelerine ve cemaatine hitaben duygularını paylaşan Kuzey, “Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), 5 Temmuz 1984 tarihinde 135 dernekle başladığı bu zorlu ve bir o kadar da güzel yolculuğunu, başta din hizmetleri olmak üzere sosyal ve kültürel faaliyetler gerçekleştirmek ve bünyesindeki derneklerin bu tür faaliyetlerini koordine etmek amacıyla, insanlarımızın da teveccühüyle, kısa sürede zirveye taşımıştır. Kurulduğu günden bu yana her türlü siyasi görüş ve düşüncenin dışında kalarak, tarafsız ve tutarlı bir şekilde hizmetlerinde insana değer vermeyi ve toplumsal huzuru esas alan DİTİB, Müslümanların büyük çoğunluğunu temsil eden bir yapı olmuştur. Bugün, 1000'e yakın üye derneğiyle hem nitelik hem de nicelik olarak Almanya'nın en büyük Müslüman sivil toplum kuruluşu konumundadır” ifadelerini kullandı.

DİTİB ailesi olarak, kuruluşunun 40. yıl dönümünü bu yıl çeşitli etkinliklerle kutlayacak olmanın sevinç ve gururunu yaşadıklarını belirten Kuzey, Hessen DİTİB Eyalet Birliği’nin bu manada anlamlı bir etkinlik oluşturduğunu söyleyerek, emek veren herkese teşekkür etti.

 

Kuzey, “Bu büyük ve güçlü ailenin bir parçası olarak fedakârca hizmet eden teşkilatın üyelerine, yöneticilerine, din gönüllülerine ve isimsiz kahramanlarına kuruma yaptıkları değerli katkılarından dolayı en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Geride bıraktığımız 40 yıl boyunca, kuruluş aşamalarından bugüne dek özverili çalışmalarıyla teşkilatımıza katkıda bulunan ve aramızdan ayrılan vefakâr ve fedakâr büyüklerimize Allah'tan rahmet, hayatta olanlara ise aileleri ve sevdikleriyle birlikte sağlıklı, huzurlu ve bereketli ömürler diliyorum” dedi.

DİTİB'in 40. yıl dönümü anısına oluşturulan dijital 'Hatıra Defteri'nin kullanıma açıldığı bildirildi.

 

 

Almanya'daki seçme ve seçilme hakkında sahip Müslümanların Avrupa seçimlerinde ağırlıklı olarak iki partiye oy verdiği ortaya çıktı. Bunlardan biri Türk kökenli Alman siyasetçilerinin başını çektiği DAVA ve Sol Parti'den ayrılarak yeni bir oluşum kuran BSW oldu. Trafik ışığı koalisyonu partilerinden SPD, Yeşiller ve FDP ise ağır kayıplar yaşadı.

Almanya'daki Müslüman seçmen en fazla yeni kurulan DAVA ve BSW'yi destekliyor

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) ve Dava Partisi, Batı Almanya'daki Müslüman seçmenler arasında en yüksek performansı gösterdi. Kamuoyu ve siyasi katılım ölçme kuruluşu Forschungsgruppe Wahlen'in Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) için oluşturduğu bu veriler Almanya'da ilk kez Müslüman seçmenler arasında yapıldı. Ankete göre, BSW ve yeni kurulan Dava Partisi'nin her biri Alman Müslümanlardan yüzde 17'lik bir teveccüh elde etti. Onları yüzde 15 ile Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) takip etti. FAZ, Almanya'nın doğusundaki eyaletlerde Müslüman seçmen sayısının herhangi bir sonuca ulaşmak için çok az olduğuna da dikkat çekti. Bu sebeple doğu eyaletleri için bir anket yapılmadı. SPD ve Yeşiller 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine göre ağır kayıplar yaşadı. Sosyal Demokratlar yüzde 13'te kaldı ve CDU/CSU'nun ardından dördüncü sırada yer aldı. Bir önceki seçimde bu oran 19 puan daha yüksekti, yani yüzde 32 idi. SPD'nin ardından beşinci sırada yüzde 8 ile Sol Parti yer aldı. Sol Parti'nin 2019 Avrupa Parlamentosu seçimlerine göre yüzde 5 puan kaybettiği görüldü. Hür Demokrat Parti (FDP) ise Almanya'daki Müslüman seçmenden ancak yüzde 3 oy alabildi. Bu da 2019 Avrupa Parlamentsosu seçimlerine göre yüzde 3'lük bir kayıba tekabül etti. FDP böylece 2019'a göre Müslüman Almanlar nezdinde yüzde 50 oy kaybetti. Yeşiller Partisi ise sadece yüzde 7'ye erişebildi. Onlar da 2019 yılına göre 14 puan birden kaybetti. Yeşiller böylece Alman Müslümanları arasında 2019 göre yüzde 66'lık bir kayıp yaşadı.

Müslüman seçmenler çoğunluk toplumundan farklı seçmiyor

Uzmanlar Almanya'daki Müslüman seçmenlerin bu oy verme eğilimlerine pek de şaşırmadı. Forschungsgruppe Wahlen'den seçim araştırmacısı Andrea Wolf FAZ'a yaptığı açıklamada bu eğilimi, federal hükümetteki trafik ışığı koalisyonunun yarattığı derin hayal kırıklığına bağladı. Alman hukuk profesörü ve İslam bilimci Prof. Matthias Rohe de benzer açıklamalarda bulundu. Uzmanlar genel olarak, Almanya'daki Müslüman seçmenlerin oy verme davranışının çoğunluk toplumunundan sadece çok az noktalarda farklılık gösterdiğine dikkat çekti.

(Yasin Baş / Frankfurt am Main)

Wir feierten zusammen mit geladenen Gästen das Jubiläum 50 Jahre Heilbad.
Zu diesem besonderen Anlass überreichte Staatssekretär Sandro Kirchner MdL Herrn Bürgermeister Thomas Helbling und Kurdirektor Werner Angermüller die Urkunde zur Reprädikatisierung.
Anschließend fand die Moonlightserenade im Kurpark bei angenehmen Temperaturen, leckerem Essen und guten Drinks statt.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

In den vergangenen Tagen wurden zwei weitere Trinkbrunnen in Würzburgs Innenstadt in Betrieb genommen. Das bestehende Angebot wurde somit auf sechs Trinkbrunnen erweitert. Neben den ReFill-Stationen bieten die neuen Trinkwasserbrunnen eine willkommene Möglichkeit, sich besonders in den heißen Sommermonaten zu erfrischen und ausreichend zu trinken. Damit stehen an folgenden Standorten Trinkbrunnen im Würzburger Innenstadtgebiet zur Verfügung:

 

  • „Marktbärbelbrunnen“ am Unteren Markplatz
  • „Trinkbrunnen“ an der Juliuspromenade/Kreuzung Koellikerstraße
  • „Häckerbrunnen“ am Oberen Marktplatz
  • „Sternplatzbrunnen“ auf dem Sternplatz
  • „Fischerbrunnen“ in der Karmelitenstraße
  • „Trinkbrunnen“ am neu gestalteten Platz am Grafeneckart/Alte Mainbrücke

 

„Insbesondere in den kommenden Tagen können die Trinkbrunnen bereits gut getestet werden“; freut sich der Fachbereichsleiter des Hochbaus Michael Altrock und dessen Mitarbeiter Thomas Behr, der die Inbetriebnahmen und den Betrieb verantwortet. Der Deutsche Wetterdienst erwartet bis mindestens Mittwoch Temperaturen von über 30 Grad Celsius. Die neuen Brunnen kommen also genau zur richtigen Zeit, um für Abkühlung zu sorgen! Sie werden voraussichtlich bis zum Ende der Brunnensaison (31.10.) den Bürgern und Bürgerinnen der Stadt und ihren Gästen zur Verfügung stehen.

 

Die Qualität des Wassers wird regelmäßig überprüft, um sicherzustellen, dass es bedenkenlos getrunken werden kann. „Gerade in den Sommermonaten sind die Brunnen essentiell, um allen Bürgerinnen und Bürgern kostenfreies Wasser zur Verfügung zu stellen und so zu ermöglichen, dass wir gemeinsam gut durch die Sommerhitze kommen“, so Klimaanpassungsmanagerin Annett Rohmer.

 

Besonders erfreulich: Das Wasser an den neuen Brunnen ist natürlich kostenlos zugänglich. Damit trägt die Stadt zur Gesundheitsvorsorge ihrer Bürgerinnen und Bürger bei und unterstützt gleichzeitig die Umwelt, indem der Bedarf an Einwegplastikflaschen reduziert wird. Die Standorte der neuen Brunnen werden auch zeitnah im Geostadtplan der Stadt Würzburg zu finden sein. Außerdem informiert eine Postkarte zum Mitnehmen über die Lage der jeweiligen Trinkbrunnen, die an verschiedenen Stellen der Stadtverwaltung ausliegt. 

 

Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin Pforzheim şehrinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Fatih Camii’nde 30 yılı aşkın başkan ve yöneticilik görevi yapan Hasan Basri Okumuş için anlamlı bir ahde vefa programı düzenlendi.

Emektar başkan Okumuş için düzenlenen veda programına bölgedeki DİTİB cami derneklerinin ve sivil toplum kuruluşların başkan ve yöneticileri, din görevlileri ile cami cemaati katıldı.

 

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Pforzheim DİTİB Fatih Camii derneği emektar başkanı Hasan Basri Okumuş’tan görevi devralan Mahmut Demirer, kendisinin öğretmeni olduğunu ve çok şeyi ondan öğrendiğini söyleyerek, görev süresi içerisinde Fatih Camii için elinden geleni yapacağını ifade etti. Başkan Demirer, cami derneğinin kuruluşundan bugüne kadar ömürünü hizmete adamış emektar başkan Hasan Basri Okumuş’a teşekkür etti.

30 yılı aşkın DİTİB Fatih Camii’nde başkanlık ve yöneticilik yapan Hasan Basri Okumuş ise yeni seçilen başkan ve yöneticilere başarılar dileyerek, cami hizmetinin kendisine çok şey kattığını söyledi. Okumuş, “30 yıllık süre zarfında yaptığım işin çok titiz, düzenli olmasına gayret ettim. ‘İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır’ hadis-i şerif mucibinde, Allah rızası için çalıştım. Görev yaptığım süre boyunca bu şerefli görevin hakkını vermeye çalıştım. Caminin yönetiminde olmasam da bundan sonra hayri hizmetlere katkı sunmaya devam edeceğim” dedi.

 

Konuşmaların ardından eski yöneticilere camiye katkılarından ötürü hediyeler verildi. Pforzheim DİTİB Fatih Camii başkanı Mahmut Demirer, Pforzheim ve Çevresi Türk Veliler Derneği başkanı Mümin Karaca, cami derneğinin kuruluşundan bugüne kadar emeği geçen başkan Hasan Basri Okumuş’a teşekkür ederek, plaket takdim etti.

 

 

 

 

Zusammenarbeit mit Onkologischem Zentrum Augsburg stärkt Versorgung von Krebspatienten.

Hopfen am See – Die m&i-Fachklinik Enzensberg arbeitet im Rahmen eines Netzwerks mit dem Comprehensive Cancer Center Augsburg (CCCA) in den Fachbereichen Neurologie und Orthopädie zusammen. Ziel ist, den Krebspatienten des Zentrums eine Anlaufstelle zur Rehabilitation zu bieten und auf wissenschaftlicher Ebene die Forschung voranzutreiben.
 

„Eines unserer Ziele ist es, Patienten mit ausgewiesenen Fachleuten für diesen speziellen Tumor sowie Reha-Experten in der Region zusammenzubringen“, sagt Prof. Dr. Björn Hackanson, Geschäftsführer des Zentrums und Leitender Oberarzt der II. Medizinischen Klinik am Universitätsklinikum Augsburg. Das Onkologische Zentrum bündelt Kompetenzen, um den Patienten eine Behandlung auf dem neuesten Stand der Wissenschaft zu gewährleisten. 

„In der Neurologie behandeln wir viele Patienten mit bösartigen Gehirntumoren, sogenannte Astrozytome. Die höhergradigen Astrozytome, vor allem die sogenannten Glioblastome, sind teilweise sehr bösartig, haben eine schlechte Prognose und führen oft zum Tod“, so Dr. Hans-Jürgen Gdynia, MHBA - Chefarzt der Neurologie an der m&i-Fachklinik Enzensberg. Viele wissenschaftliche Arbeitsgruppen arbeiten weltweit an der Optimierung der Therapie dieser Tumore des Gehirns. „Aufgrund der Vielzahl an körperlichen Einschränkungen ist aber auch der rehabilitative Ansatz von enormer Bedeutung“, so Dr. Gdynia weiter. 

„Nach der Akut-Behandlung und Ersttherapie eines Patienten mit Gehirntumoren ist eine passende Rehabilitation im Anschluss sehr wichtig.“ Seit vielen Jahren besitzt die m&i-Fachklinik Enzensberg die Expertise auf dem Gebiet der neurologischen Rehabilitation. Mit der Kooperation wird die Versorgung komplettiert und die Primärbehandlung mit der Nachsorge gekoppelt. 

Das Gleiche gilt auch für die Abteilung Orthopädie der Fachklinik. „Für Tumorpatienten muss ein Reha-Netzwerk aufgebaut werden, um eine gute Nachsorge zu bieten“, so Dr. Christian Mark, Leitender Oberarzt in der Orthopädie/Unfallchirurgie an der m&i-Fachklinik Enzensberg. Ein wichtiger Anlaufpunkt ist hierfür die Amputationssprechstunde, die den Wiedereinstieg in das Leben unterstützt und ermöglicht. Dazu gehöre auch die sogenannte „Gehschule für Beinamputierte“ und die Primärversorgung samt Interimsprothesen. „Das ist ein sehr wichtiges Angebot, um die Selbstwahrnehmung wieder zu stärken, da sich diese nach einer Krebsbehandlung oder bei Traumapatienten verändert“, erklärt Dr. Mark.


 
Ansatzpunkt der Fachklinik

Das ist auch der Ansatzpunkt der Fachklinik für die Kooperation: Den Patienten des Tumorzentrums Augsburg eine Anlaufstelle zur Rehabilitation bieten. Das gilt natürlich auch für den umgekehrten Weg: „Weiterhin bieten wir unseren Patienten, die gegebenenfalls auch von anderen Zentren kommen, direkte Kontaktmöglichkeiten zum Onkologischen Zentrum durch unser Netzwerk“, erklärt Dr. Gdynia. Als „Sprecher der Rehakliniken“ im CCCA-Kooperationsnetzwerk vertritt er nicht nur die Belange der 
m&i-Fachklinik Enzensberg, sondern überregional die aller beteiligten Rehakliniken. 

Das Netzwerk kommt nicht nur den Patienten zu Gute, sondern auch der Wissenschaft. „Wir vermitteln unsere Patienten an das Tumorzentrum, um dort an geeigneten Therapiestudien teilzunehmen.“ Daneben hat die Neurologische Abteilung der m&i-Fachklinik Enzensberg eine wissenschaftliche Arbeitsgruppe „Neurorehabilitation“ gegründet. „In dieser beschäftigen wir uns mit modernen und innovativen Verfahren der neurologischen Rehabilitation, weiterhin analysieren wir das Outcome in der Neuro-Reha, um künftig Behandlungsstrategien optimieren zu können.“ Selbstverständlich gehöre hier auch die Zusammenarbeit mit dem Onkologischen Zentrum dazu, um an wissenschaftlichen Basisprojekten mitzuwirken, insofern diese rehabilitative Gesichtspunkte aufweisen würden.

Das Interesse an der Zusammenarbeit mit dem Tumorzentrum Augsburg ist groß. „Wir erhoffen uns viel Gutes von dieser Kooperation und sind äußerst zuversichtlich, dadurch die Versorgung der Patienten erheblich zu verbessern“, so die beiden Ärzte der m&i-Fachklinik Enzensberg abschließend. Die klinische Zusammenarbeit im schwäbischen Raum bringt die Akut-Versorgung und die weiterführenden Bereiche näher zusammen. Durch die operative Patientensteuerung, die Patientenbefragungen und der Erhebung zahlreicher weiterer Daten erhofft man sich einen großen Input für die Versorgungsforschung. Stets mit dem Ziel: Die Behandlung von Patienten zu verbessern.