Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Aktuelle Übersicht über alle Bautätigkeiten

 

Der Landkreis Würzburg investiert seit Jahrzehnten stetig in die Qualität seiner Schulen. Als Sachaufwandsträger unterhält er das Deutschhaus-Gymnasium in Würzburg, die Förderschule Höchberg mit ihren Außenstellen, das Gymnasium in Veitshöchheim, die Realschulen in Höchberg und Ochsenfurt und weitere Schulen.

 

„Bildung ist der Schlüssel zur Zukunft und deshalb setzen wir uns mit voller Kraft dafür ein, unsere Landkreis-Schulen bestmöglich auszustatten. Die kontinuierlichen Investitionen in die Schul-Infrastruktur, wie wir sie derzeit verstärkt für die Förderschule Höchberg und ihre Außenstellen sehen, sind ein klares Bekenntnis des Landkreises Würzburg zur Unterstützung von Bildung und Chancengleichheit für alle Schülerinnen und Schüler“, betont Landrat Thomas Eberth.


Obwohl Bautätigkeiten zurzeit sehr herausfordernd sind, kann Eberth eine insgesamt sehr positive Zwischenbilanz ziehen. „Die Bauarbeiten laufen nach Plan, was mich sehr freut“, fügt er hinzu.

 

Förderschule Höchberg, Hauptstandort

Planmäßig erfolgt derzeit die Teilauslagerung der Schüler der Förderschule Höchberg. Die durch den Freistaat Bayern geförderte Generalsanierung, energetische Ertüchtigung und Erweiterung der Förderschule Höchberg wird im laufenden Schulbetrieb in zwei Bauabschnitten erfolgen. In den bereit gestellten Schulcontainern werden ab September 2024 vier Klassen, die Schulleitung und das Sekretariat untergebracht sein. Im Schulhaus herrscht dann ab September im Bauabschnitt I umfangreicher Baubetrieb. Die Generalsanierung der Bestandsgebäude beginnt. Die Fertigstellung der gesamten Maßnahme ist für Februar 2027 geplant, der aktuelle Kostenrahmen liegt bei 13,3 Millionen Euro.

Neubau Förderschule Gaukönigshofen
Als Ersatz für die beiden Standorte der Rupert-Egenberger-Schule in Sommerhausen und Gelchsheim entsteht derzeit ein neues, modernes Schulhaus in Gaukönigshofen. Die geologischen Gegebenheiten machten eine Gründung des Gebäudes mit Bohrpfählen nötig. Die Arbeiten dafür konnten im Juli 2024 abgeschlossen werden. Das Neubau-Projekt schreitet planmäßig voran. Für den Neubau seiner Förderschule investiert der Landkreis Würzburg nach einer aktuellen Kostenschätzung rund 15,5 Millionen Euro.

Förderschule Sommerhausen – Umzug nach Frickenhausen

Ebenso planmäßig verläuft derzeit der Umzug der Schülerinnen und Schüler der Förderschule Sommerhausen nach Frickenhausen. Bis der Ersatzneubau für die Schule Sommerhausen in Gaukönigshofen im Sommer 2026 fertig gestellt wird, werden die 80 Schülerinnen und Schüler in der ehemaligen Grundschule in Frickenhausen zur Schule gehen. In viermonatiger Bauzeit erfolgten neben der malermäßigen Ertüchtigung der Räumlichkeiten und notwendigen Anpassungsarbeiten der vorhandenen Installationen im Sanitärbereich- und Elektrobereich vor allem der Aufbau von IT- Infrastruktur, der Umzug der Lehrküche von Sommerhausen und notwendige Brandschutzmaßnahmen. Der vorgegebene Kostenrahmen konnte unterschritten werden.

 

Leopold-Sonnemann-Realschule, Höchberg

Auch für den vom Kreistag beschlossenen dreigeschossigen Ergänzungsbau an der Realschule Höchberg laufen die vorbereitenden Baumaßnahmen auf Hochtouren. Die Planungen sind abgeschlossen, die Rohbaufirma beginnt derzeit mit der Einrichtung der Baustelle. Das neue Gebäude wird hangseitig unmittelbar an den bestehenden Pausenhof angeschlossen. Talseits erhält es einen ebenerdigen Ausgang, welcher den Zugang zu Schulgarten und Grünfläche ermöglicht. Ab September 2024 erfolgen die Gründungsarbeiten für das neue Gebäude, in welchem nach einer Bauzeit von etwa zwei Jahren zehn Klassenzimmer mit Pausen- und Büroflächen ihren Platz finden werden. Die Fertigstellung ist für Dezember 2026 geplant. Die durch den Freistaat Bayern geförderte Maßnahme umfasst einen aktuellen Kostenrahmen von 8,6 Millionen Euro.

 

Gymnasium Veitshöchheim 

Abgeschlossen werden können in den Sommerferien nun ebenso die Sanierungsarbeiten an der Fassade des Gymnasiums Veitshöchheim. Umfassende Teile der Fassade wurden durch energetisch optimierte Fassadenelemente ausgetauscht.  Auch die Verschattungsanlagen waren durch witterungsbedingte Beschädigungen nicht mehr funktionstüchtig. Sie wurden vollständig ausgetauscht, sodass der Schulbetrieb nun wieder ungehindert stattfinden kann. Weitere Revisionsarbeiten erfolgen im Frühjahr 2025. Die Investitionskosten betrugen 1,1 Millionen Euro. 

 

Deutschhaus Gymnasium Würzburg

Abgeschlossen wurden vor den Sommerferien die Maßnahmen zum Einbau einer zentralen Lüftungsanlage im Erweiterungsbau des Deutschhaus Gymnasiums an der Zeller Straße.  Neben der eigentlichen Lüftungsanlage wurden in allen Klassenzimmern zur Verbesserung der Raumakustik Schallschutz-Paneele und Holzelemente eingebracht, die die Lernsituation spürbar verbessern. Die Maßnahme, gefördert vom Freistaat Bayern, umfasste Investitionskosten in Höhe von etwa einer Million Euro.

 

Schullandheim Jugendhaus Leinach

Gefördert durch das bayerische Schullandheimwerk BSHW erfolgen derzeit umfangreiche Sanierungsarbeiten am Jugend- und Gästehaus in Leinach. Nach einem ersten Bauabschnitt im Jahr 2023 am Haus I werden derzeit insbesondere Fassadenarbeiten an den Häusern 2 und 3 und der Turnhalle sowie Brandschutzmaßnahmen vorgenommen. Ein weiterer Bauabschnitt ist für 2025 in Planung.  Die Investitionen im Jahr 2024 betragen insgesamt voraussichtlich 280.000 Euro.

Hinweis: Vorbehaltlich einer Prüfung durch die übergeordneten Schulbehörden soll die Rupert-Egenberger-Schule auf Bestreben der Schulleitung in Drei-Linden-Schule“ umbenannt werden. Der Kreistag als Sachaufwandsträger hat der Namensänderung in seiner jüngsten Sitzung am 22. Juli 2024 zugestimmt.

 

 

Almanya’nın Bundesliga ekibi SpVgg Greuther Fürth, yeni sezonun açılışını düzenlenen dini törenle başlattı.

Greuther Fürth stadyumunda yaklaşık 500 taraftarın katılımıyla gerçekleşen törene, Fürth DİTİB Mevlana Camii Dernek Başkanı Refet Avcı, cami din görevlisi Seyfettin Çoban, SpVgg Greuther Fürth Futbol Kulübü Başkanı Holger Schwiewagner, Fürth Protestan Kilisesi Dekanı Prof. Jörg Sichelstiel ve Katolik Kilisesi Dekanı Andre Hermany katıldı.

Yeni sezon, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Fürth Mevlana Camii din görevlisi Seyfettin Çoban’ın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı, ardından dernek başkanı Refet Avcı’nın selamlama konuşmasıyla devam etti. Avcı, “İslam dini sevgi, saygı, hoşgörü, birlik ve dayanışmaya büyük önem verir. Bizler sporun dostluk ve kardeşliği simgelediğine inanıyoruz. Bu nedenle, sporun her zaman birleştirici ve kardeşliği pekiştirici bir rol oynadığını görüyoruz” dedi. Avcı ayrıca, “Farklı dinlere mensup futbolcuların yer alacağı bir dostluk turnuvası düzenlenirse, insanlar arasındaki birlik ve dayanışma güçlenir ve dünya barışına katkı sağlar. Yaşasın kardeşlik!” ifadelerini kullandı.

Katolik Kilisesi Dekanı Andre Hermany, “Bu etkinliğin, yonca yaprağının sembolize ettiği gibi tüm taraftarları bir araya getirdiğini görmekteyiz. Sezonun, hem inanç hem de futbola uygun bir şekilde başlaması mutluluk verici” şeklinde konuştu.

SpVgg Greuther Fürth Kulüp Başkanı Holger Schwiewagner ise, “Yeni sezonun açılışı futbolcularımız ve taraftarlarımız için hayırlı olsun. Düşünceler farklı olabilir, ancak futbol insanları birleştiren güçlü bir bağdır. Tüm taraftarlarımızın yeni sezonda da yanımızda olmalarını diliyoruz” dedi.

Bundesliga takımı SpVgg Greuther Fürth’ün yeni sezonu, Protestan ve Katolik kilisesi dekanları ile cami din görevlisinin katılımıyla ve yapılan dualarla başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk fikir dünyasının önemli siması Prof. Dr. Nazif Gürdoğan tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Gürdoğan'ın cenazesi bugün öğle vakti Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde kılınacak namazın ardından Eskişehir'de defnedilecek.

 

Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik yayındığı taziye mesajında, “Türkiye çok önemli bir düşünce insanını kaybetti. Merhum Nazif Gürdoğan hocamız iktisad dünyasından insanlık alemine bir gönül kuşu olarak konmayı başaran ender şahsiyetlerden biridir. İnsan odaklı düşünen ve insanların mutluluğu için iktisadi kurallardan uzaklaşmadan ortak gönül noktaları bulmak için çalıştı. Kültür dünyamız ile gönül coğrafyamızdan fışkıran bir güzel fikrin bir özel siması Nazif Gürdoğan hocamızın da Mehmet Akiflerin, Necip Fazılların dünyasına kavuştuğunu gördük. Merhum hocama Canab-ı Allah’tan rahmet dileyerek mekanı cennet olsun diyorum” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

 

Nazif Gürdoğan kimdir?

 

Türkiye icinde ve disinda çok sayida ögrenci yetistiren merhum Gürdoğan çok sayida esere imza atarken son ana kadar çok sayida gazete ve dergide yazilarinin yayinlanmasina gayret etti.

 

Eskişehir'de 1945'te dünyaya gelen Gürdoğan, iktisat alanında 1994'te profesör oldu, yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerde dersler verdi.

Prof. Dr. Gürdoğan, "Görünmeyen Üniversite", "Teknolojinin Ötesi", "Kültür ve Sanayileşme", "Hicaz'dan Endülüs'e" ve "Zamanı Aşan Şehirler" adlı eserlere de imza attı.

 

 

Bin yıllık tarihleri boyunca, kızıl elmalarının peşinde koşan Türkler, edebiyat ve sanatın zirvelerine Yunus, Sinan ve Itri ile ulaşmışlardır. Yunus kelimelerin, Sinan kubbelerin, Itri nağmelerin sultanıdır. Onlar kimsenin yeterince açıklayamadığı, herkesin hayran olduğu güzelliği sözle, taşla ve sesle anlatmışlardır. Sanatçılar için güzelliğin sınırı yoktur, güzel olanı anlatmanın binbir yolu ve yöntemi vardır.

 Hangi alanda olursa olsun, sanatın önde gelen misyonu, gökyüzü ile yeryüzü, hayat ile ölüm arasındaki uyumsuzluklarla, gelen mutluluk ve mutsuzlukları, herkesin anlayacağı bir dille anlatmaktır. Türk müziğinin zirvesi Itri müziğiyle, gökyüzünde binlerce kuşun kanat sesleriyle birlikte, ötüşlerinin oluşturduğu eşsiz bir koro gibi, gökyüzünün kapılarını yeryüzüne açmıştır. O müziğiyle, insanları eşsiz bir yolculuğa çıkararak, bilinmeyen bir dünyaya taşır. Müzik bazen gökyüzünden yeryüzüne, bazen yeryüzünden gökyüzüne seslenir. İster Eskişehir’de, ister Paris’te, ister Washington’da olsun, nerede Yunus’un şiirlerinin besteleri, bir ney eşliğinde yorumlanırsa, dağlar, taşlar, kuşlar ve sular onlara katılır, eksiksiz bir koro oluşur. Onları dinleyen herkes, gökyüzünden kendilerine uzatılan, eli tutmanın coşkusunu, gökyüzünün derinliklerinde yolculuğa, çıkmanın ürpertisini duyar.

Kusursuz bir müzik eseri gibi, dağları, denizleri ve ovalarıyla, tabiatta süreklilik ve bütünlük içinde, eşsiz bir uyum ve düzen vardır. Yunus’un, Sinan’ın ve Itri’nin ölümsüzlüğü, doğal hayatın benzersiz güzelliklerini eserlerinde, başarıyla yansıtmalarından kaynaklanır. Güzelliğin dilini bütün insanlar bilir. Onların oluşturdukları güzellik dalgaları, halka halka genişleyerek, bütün dünyaya yayılır ve bütün insanlığı kucaklar.

Güzellik vurgunu sanatçı, denizlerin enginliğinin, toprakların cömertliğinin, bilincinde olmalıdır. Bunun için Goethe: “İnsan Tanrı gibi olmak istemesin, ancak kendini insan olarak eksiksiz hale getirmeye çalışsın. Sanatçı bir tabiat eseri değil, mükemmel bir sanat eseri ortaya koymaya baksın” demektedir. Sanatçı sınırlı dünyasıyla, insanın ve hayatın sınırsız güzelliklerini, ne kadar yansıtırsa, o kadar kalıcı ve ölümsüz eserler verir.

Sanatçılar akıl gözlerinden daha çok, gönül gözlerinden yararlanırlar. Sanatçıların akılları başlarından önce gönüllerindedir. Onlar gönül gözleriyle, ufuk ötesini görürler. Bu yüzden Paul Valery, şairleri gelecekten haber veren kahinlere benzetir. Sanatçıların gücü, akıl gözüyle olduğu kadar, gönül gözüyle de bakmasını ve görmesini bilmelerine dayanır. Şairler yüzyıllar ötesine uzanarak, gördükleri güzellikleri, yaşadıkları yüzyıla taşırlar.

Şair “Üstün Haberciler”i, Arthur Rimbaud saygıyla selamlar.

 Sanatçı aklı başından önce gönlünde olandır.

Sanatçı sanatı iki dünya için bilir.

 

Köln, 19. August 2024 - Die Zahl der tödlichen Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen ist auf ein Rekordniveau gestiegen und bleibt ungestraft, warnt Islamic Relief zum heutigen Welttag der humanitären Hilfe. Neue Daten von letzter Woche zeigen, dass die Zahl der tödlichen Angriffe auf Personal humanitärer Organisationen in den letzten 20 Jahren um 400 Prozent zugenommen hat - 280 Tote im Jahr 2023 im Vergleich zu 56 Toten im Jahr 2004. Die Zahl von 2023 ist fast doppelt so hoch wie in jedem anderen Jahr der letzten zwei Jahrzehnte. Im Jahr 2024 sind bereits mindestens 176 hilfeleistende Menschen getötet worden, mehr als die Hälfte von ihnen in Gaza, das nun als tödlichster Ort für humanitäre Mitarbeitende gilt.

 

Seit Anfang 2023 wurden in 33 Ländern mindestens 456 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, wobei das vergangene Jahr das tödlichste darstellt und dieses Jahr mit der gleichen Rate weitergeht. Weitere 472 Helferinnen und Helfer wurden im gleichen Zeitraum verwundet oder entführt.

 

Allein in Gaza wurden seit Anfang Oktober 2023 mindestens 286 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - fast ausschließlich Palästinenserinnen und Palästinenser - getötet. Der Gazastreifen zählt derzeit zum tödlichsten Ort der Welt für humanitäre Hilfeleistende, da Krankenhäuser, Krankenwagen, Schulen, Unterkünfte, Hilfskonvois, Büros und andere zivile Infrastrukturen angegriffen und zerstört werden.

 

Auch in anderen Ländern werden Mitarbeitende humanitärer Organisationen häufig angegriffen, wobei der Sudan und der Südsudan die nächsttödlichsten Orte für humanitäre Hilfeleistende sind. Im Sudan wurden seit Ausbruch des Krieges im April 2023 mindestens 37 Mitarbeitende von Hilfsorganisationen getötet, Dutzende von ihnen wurden angegriffen und über 120 Büros und Lagerhäuser von bewaffneten Gruppen geplündert.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen verstoßen gegen Völkerrecht

 

Angesichts der Rekordzahl von Menschen, die weltweit auf humanitäre Hilfe angewiesen sind, haben die zunehmenden Angriffe auf Mitarbeitende von Hilfsorganisationen eine katastrophale Wirkung auf die am meisten gefährdeten Menschen der Welt.

 

Angriffe auf Mitarbeitende humanitärer Organisationen - und deren Räumlichkeiten und Vermögenswerte - verstoßen gegen das Völkerrecht. Dennoch werden diese Gesetze zunehmend missachtet und die Angreifenden nicht zur Rechenschaft gezogen.

 

UN-Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats: Verstärkter Schutz für humanitäre Akteure

 

Islamic Relief fordert die UN-Mitgliedsstaaten auf, ihre Bemühungen zum Schutz von Mitarbeitenden humanitärer Organisationen, Vermögenswerten und Räumlichkeiten zu verstärken - wie in der im Mai dieses Jahres verabschiedeten Resolution 2730 des UN-Sicherheitsrats gefordert - und die Täter für Verstöße zur Rechenschaft zu ziehen.

 

Es muss mehr getan werden, um lokale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen zu schützen. Während Angriffe auf internationale Mitarbeitende von Hilfsorganisationen - wie die Tötung von Mitarbeitenden der World Central Kitchen in Gaza im April - für Schlagzeilen sorgten und weltweit verurteilt wurden, handelt es sich bei den meisten getöteten und angegriffenen Mitarbeitenden von Hilfsorganisationen um nationale Mitarbeitende, die nur einen Bruchteil der Aufmerksamkeit erhalten.

 

Ein Helfer von Islamic Relief im Gazastreifen, dessen Name zu seinem Schutz nicht genannt wird, sagt: "Wir können jeden Moment die nächsten Opfer sein. Wir gehen jeden Tag zur Arbeit, lassen unsere Kinder und Familien zurück und riskieren unser Leben, um gefährdeten Menschen beim Überleben zu helfen. Wir versuchen unser Bestes, um zu helfen, obwohl das Ökosystem um uns herum kaum noch funktioniert. Aber jeder Tag könnte der letzte sein."

Almanya’nın Fürth kentindeki Müslüman mezarlığında kapsamlı bir genel temizlik yapıldı.
Fürth DİTİB Mevlâna Cami Başkanı Refet Avcı ve Camii İmamı Seyfettin Çoban’ın girişimiyle başlatılan mezarlık temizliğine, memleketlerine tatile gitmeyen yada geç tatile gidecek vatandaşlarımız katıldı. Başkan Refet Avcı, “başta sahipsiz kardeşlerimizin mezarları olmak üzere tüm mezarların üzerinde büyümüş olan zararlı otlardan arındırıldı. Mezarlara giden ara yollar temizlendi. Mezar taşlarındaki silinmiş yazılar yenilendi. Bozulan, devrilen mezar taşları tekrar düzenli hale getirilerek aramızdan ayrılan değerli Müslüman kardeşlerimize vefa vazifesi yerine getirdik. Cami yönetimim adına, mezarlık temizliğine katılan vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Mezarlıkta metfun olan kardeşlerimiz başta olmak üzere tüm geçmişlerimize rahmet diliyorum ”dedi.

 

İlhan BABA/FÜRTH

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya’nın Nürnberg kentinde Türk ve Alman sivil toplum kuruluşlarında (STK) yönetici olarak çalışmalar yapan ekonomist İsmail Akpınar, son yıllarda sosyal medya üzerinden Avrupalı Türklere yönelik kışkırtıcı paylaşımların arttığını, özellikle de Türkiye’ye girişlerinde sözde ‘Vatana Destek Vergisi’ ödeneceği algısı oluşturulmaya çalışıldığını, bunun anlamsız ve saçma olduğunu söyledi.


Özellikle yaz aylarında ana vatana giden milyonlarca Avrupalı Türk’ün, doğrudan yatırımların yanı sıra sadece ziyaretleri sırasında yaptıkları harcamalar, turizm, ticari ve özel amaçlı maddi transferler yoluyla Türkiye’ye her yıl en az 15 milyar Dolar katkı sunduğunu belirten Akpınar, “Bu hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir” dedi. Avrupalı Türklerin yaşadıkları ülkelerde öz kültürlerini ve ana vatanla olan bağlarını korumaya özen gösterdiklerini vurgulayan İsmail Akpınar, şöyle konuştu: “Hem geldikleri hem de yaşadıkları ülkenin ekonomisine büyük katkıda bulunuyorlar. Yalnız 2023 yılında, Batı Avrupa’da ikamet eden 5.5 milyon Türk vatandaşı ve Türkiye kökenli, turizm harcamaları, ticari ve özel transferler yoluyla Türkiye’ye toplamda 15.02 milyar Dolar katkı sağladı. Bu katkının en büyük kısmını, Türkiye’ye yapılan ziyaretlerdeki harcamalar oluşturdu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 2023 yılında Batı Avrupa’da yaşayan Türkler, Türkiye’ye yaptıkları ziyaretlerde toplamda 7.14 milyar Dolar harcama yaptı.Almanya’daki Türkler ise bu harcamaların yaklaşık 3.86 milyar Dolar’la başını çekiyor. Ayrıca, ticari faaliyetler ve özel para transferleri ile de Türkiye’nin ekonomisine büyük katkılar sağlandı. Almanya’daki Türk işletmeleri, 2023 yılında Türkiye’den 2.5 milyar Dolar değerinde mal ithal etti. Dünya Bankası verilerine göre, Almanya’da yaşayan Türkler Türkiye’deki ailelerine ve sevdiklerine 1.8 milyar Dolar havale etti.”

‘GİZLİ KAHRAMANLAR’
“Avrupalı Türklerin Türkiye ekonomisine olan devasa katkısı, Türkiye’nin geleceği için ne kadar önemli bir rol oynadıklarını gözler önüne seriyor. Bu da Avrupalı Türkler ile ilgili sosyal medyada yaratılmak istenen ön yargı ve algıların ne kadar temelsiz ve tutarsız olduğunun en iyi kanıtıdır. Ön yargılar bir kenara, Avrupalı Türkler, Türkiye’nin gizli kahramanları olarak görülmeli. Avrupalı Türklerin özellikle Türkiye’deki yatırımları, yurt dışında konsolosluk hizmetleri ve bedelli askerlik için yaptıkları harcamalar göz önünde bulundurulduğunda, bu katkı miktarının daha da artacağı açık bir gerçektir.”

GURBETÇİYE VERGİ YALAN
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de ‘Vatana Destek’ vergisinin yalan olduğuyla ilgili bir açıklama yayımlamıştı. Açıklamada, “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, ‘Gurbetçiler yıllık 2000 Euro vatana destek vergisi verecek’ iddiası doğru değildir. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanma aşamasında olan yeni vergi paketinde yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza herhangi bir başlık altında vergilendirme çalışması söz konusu değildir. Resmî kurum ve yetkililerin dışında yapılan spekülatif açıklamalara itibar etmeyiniz” ifadelerine yer verilmişti.

 

Haber ve Resimler: İlhan BABA/NÜRNBERG

 

In der neu gestalteten Trinkkur- und Wandelhalle im Kurpark von Bad Königshofen ist ein beeindruckender Konzertsaal entstanden, der mit moderner Medientechnik wie Beamer, Leinwand und Mikrofonen ausgestattet ist. Hier finden unter anderem jeden Sonntag Kurkonzerte statt. Die Zu- und Abgänge des Saals sind barrierefrei gestaltet, sodass jeder Besucher bequem Zugang zur neuen Trinkkur- und Wandelhalle hat.

 

Ein besonderes Highlight der neuen Trinkkur- und Wandelhalle ist das einzigartige Heilwassererlebnis. Hier gibt es eine modern inszenierte Ausgabe der beiden örtlichen Mineralheilquellen Regius und Urbani. Diese Quellen, die zu den wenigen Bitterwässern in Deutschland zählen, zeichnen sich durch ihren hohen Gehalt an Sulfaten aus. Das Heilwasser der Quellen hilft, Beschwerden der inneren Organe wie Magen, Galle und Leber zu lindern. Es wird empfohlen, täglich zwei Gläser à 200 bis 300 Milliliter zu trinken. Kleine Mengen angewärmten Heilwassers haben oft eine stopfende Wirkung, während das Wasser kalt und rasch getrunken abführend wirkt. Das Heilwasser sollte schluckweise im Gehen innerhalb von fünf bis zehn Minuten getrunken werden. Für diesen Zweck eignet sich der überdachte Wandelgang außerhalb der Halle hervorragend. Nach dem ersten Glas wird eine Pause von zehn Minuten empfohlen, die man idealerweise in der gemütlichen Heilquellenlounge verbringt. Diese Lounge bietet mit ihrem harmonischen Farbkonzept und den besonderen Dschungelleuchten an der Decke eine Wohlfühlatmosphäre. Anschließend wird das zweite Glas in gleicher Weise getrunken.


Die Trinkkur- und Wandelhalle vermittelt mit den großen Glasfassaden eine besondere Wohlfühlatmosphäre. Beim Besucher entsteht der positive Eindruck mitten im Grünen zwischen Bäumen, Wiesen und Blumen zu sitzen, um die Natur wahrzunehmen und dabei gleichzeitig im Konzertsaal oder der Heilquellen-Lounge das besondere Mineralheilwasser für die eigene Gesundheit zu genießen.
Zusätzlich bietet die Trinkkur- und Wandelhalle eine digitale Tourist-Information, die Besucher über die Stadt informiert. Hier findet man einen Veranstaltungskalender, gastronomische Angebote sowie einen digitalen Stadtplan mit allen Sehenswürdigkeiten.


Die Trinkkur- und Wandelhalle kann für eine Vielzahl von Veranstaltungen genutzt werden, darunter Kur-, Kunst- und Kulturveranstaltungen sowie Jubiläen und Vereinsfeste. Dank ihrer modernen Ausstattung und der barrierefreien Gestaltung ist sie ein idealer Ort für unterschiedlichste Anlässe.

 

İsrail’de, 1 Kasım 2022 tarihinde düzenlenen ve 25. Knesset'in (İsrail Meclisi) 120 yeni üyesini belirlemiş olan seçimlerde “Barı Şeria, (Şeria nehri ile Lut gölünün batısındaki Judea ve Samaria bölgelerini kaplayan ve bugün Batı dünyasında West Bank veya Cisjordanie adlarıyla tanınan bölge) Yahudiye (Youdaía, Filistin bölgesinin güneyinde yer alan tarihi İbrani ve İsrailli dağlık bölgesi) ve Samiriye (Yahudiye bölgesinden kuzeydeki Celile bölgesine giderken yol üzerinde bulunan eyalet) dahil olmak üzere "İsrail topraklarının her yerinde yerleşimi teşvik etme ve geliştirme" sözü ile koalisyon hükümeti kuran Netanyahu Başbakanlık koltuğuna tekrardan oturmuştu.

 

Netenyahu’nun ilk yaptığı işlerden birisi Batı Şeria, Yahudiye ve Samiriye ile ilgili İsrail politikalarını yeniden oluşturmak oldu. Bunun başına da geniş yetkilerle, radikal sağcı olarak bilinen, Filistin Devletinin kurulmaması için çalışmalar yapan,  yılların yerleşimci önderlerinden Bezalel Smotrich’i getirdi ve buna ilaveten kendisine Maliye Bakanılığı görevini tevdi etti.   

 

Başbakan Netanyahu yönetimindeki İsrail hükümetini önemli makamların sahibi olan radikal “Yahudi Yerleşimciler” ve onları kayıtsız koşulsuz destekleyen aşırı sağcı siyasiler, siyasi partiler ve radikal sağcıların açık ve süreğen desteği ile Yahudi yerleşimciler, yavaş yavaş Batı Şeria’yı da işgal etmeye ve bölgesel değişiklik adımlarını hızlandırmaya  başladılar.

 

İlk atılan önemli adımları, yaklaşık 6,500,000 metrekare araziye istimlak ediyormuş gibi davranıp el koymak, yerleşimci karakollarını yasadışılıktan çıkarıp, yasal hale getirmek ve desteklemek, Filistinlilerin yerleşim yerlerindeki binaları sistematik olarak yıkmaya başlamak, taşrada yaşayan Filistinlilerin tarım arazilerine gitmelerini zorlaştırmak ve Filistinlilere uygulanan korku odaklı dolaşım kısıtlaması oluşturuyor. Bunun sonucu olarak taşradaki bazı köyler ve bu köylerin tarımsal toprakları artık terk edilmiş, ziraat ve hayvancılık bitmiş durumda. Yazık ki İsrail Güvenlik Güçleri, yerleşimciler tarafından Filistinlilere karşı yapılan ve gittikçe artan saldırı, cinayet, taciz, tecavüz ve konut işgallerini durdurmakta ve önlemekte başarılı olamıyor.

 

Günümüzde Batı Şeria’da yaklaşık 500 bin yerleşimci ve 3 milyon Filistinli yaşıyor. Sadece 1 yıl içinde yerleşimcilerin 12 bin konut inşa ettikleri ve yerleşimcilere yerleşimi teşvik etmek için konut yapım izininin süratli bir şekilde verildiği biliniyor. Devlete ait araziler de yerleşimcilere tarım, hayvancılık ve yerleşim amaçlı tahsis ediliyor.   

 

Haziran ayında BM’nin yargı organı olan “Uluslararası Adalet Divanı”, İsrail ile ilgili talimat içerikli bir karar açıkladı. Bu karar, İsrail hükümetini, Filistin topraklarını işgale son vermeğe, yerleşimcilerin işgal ettikleri mevcut yerleşim yerlerini boşaltmağa, taşınır ve taşınmaz mallarını kaybeden Filistinlilere tazminat ödemeğe “mahkum” ediyor ancak İsrail’in umurunda değil. İsrail hükümeti Uluslararası Adalet Divanı’nın Haziran 2024 tarihli kararını yok sayıyor, Başbakan Netanyahu söz konusu  karar ile ilgili yaptığı açıklamada “Yahudi halkı kendi topraklarının fatihi değildir" diyerek, “buraları zaten bizimdir, kendi topraklarımızı niye işgal etmekle suçlanmaktayız” mealinde laflar ederek, bu kararı dikkate almayacağını ve uygulamayacağını ima ediyor.

 

Verilen mesajlar ve uygulamalar, BM’nin geçmişte kabul ettiği “Barış Anlaşmaları” ve bu anlaşmaların içeriğinde yer alan “İki devletli çözüm” önerisi ve tavsiyesinin artık acilen hayata geçirilmesi gerektiğini, Filistin’in kaderinin İsrail’in insafına bırakılmaması gerektiğini ortaya koyuyor…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili