Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

- Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencilerinin 9 ay önce uzaya fırlatılan uydusu Grizu-263A, her gün düzenli olarak sıcaklık, eksen-yön, sistem bilgisi gibi verileri gönderiyor
- Uyduyu 2. Eskişehir Endüstri Fuarı'nda tanıtan gençlerden takım kaptanı Baran Yılmaz:
- "4 yıl daha bu görevini sürdürecek. Görevini tamamladıktan sonra atmosferde yanacak. Böylece uzay çöpü olmayacak"
 

ESKİŞEHİR (AA) - DENİZ AÇIK - Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEÜ) Mühendislik Fakültesi öğrencilerinden oluşan Grizu-263 Uzay Takımı'nın tasarladığı, SpaceX Falcon 9 roketiyle 13 Ocak'ta uzaya gönderilen Türkiye'nin ilk cep uydusu, 9 ayda 10 binden fazla veri gönderdi.

Zonguldak'ta 3 Mart 1992'de meydana gelen grizu patlamasında yaşamını yitiren madencilerin isimleriyle, ABD'nin Florida eyaletinde bulunan Cape Canaveral Üssü'nden uzaya fırlatılan Grizu-263A adlı uydunun, yaklaşık 525 kilometre alçak dünya yörüngesinde 4 yıl 8 ay görev yapması planlanıyor.

Grizu-263A, ilk verileri 14 Ocak itibarıyla BEÜ'de kurulan yer izleme istasyonuna göndermeye başladı. Uzay boşluğunun sesini dünyaya ileten cep uydusu, günlük olarak istasyona veri gönderiyor.

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesince desteklenen "CanSat Competition 2022" model uydu yarışmasında haziran ayında dünya birincisi seçilen Grizu-263A, yörüngeye yerleşmesinden bu yana dünyanın çevresini 2 bin 500 kez turladı.

2. Eskişehir Endüstri Fuarı'na katılarak uyduyu tanıtan gençlerden Makine Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi takım kaptanı Baran Yılmaz, AA muhabirine, ekibin yaklaşık 20 kişiden oluştuğunu söyledi.

Grizu-263A'nın görevini başarıyla sürdürdüğünü belirten Yılmaz, uydunun, dünyanın çevresinde 2 bin 500 tur attığını ifade ederek, "Şimdiye kadar 10 bini aşkın veri gönderdi. Sıcaklık, eksen-yön, sistem bilgilerini bizlere günlük olarak gönderiyor. 4 yıl daha bu görevini sürdürecek. Görevini tamamladıktan sonra atmosferde yanacak. Böylece uzay çöpü olmayacak." dedi.

Projede en temel amaçlarının haberleşmeyi sağlamak olduğunu ve uydunun bunu başarıyla yerine getirdiğini anlatan Yılmaz, desteklerinden dolayı BEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer ve öğretim üyelerine teşekkür etti.

- "Uydumuz düz şekilde dünyaya bakabiliyor"

Makine Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi ve takımın mekanik biriminin yürütücüsü Nurullah Çubukcuoğlu da Grizu-263A'dan gelen verilerin bir bölümünü, herkese açık şekilde paylaştıklarını söyledi.

Dünyanın hemen hemen her yerindeki baz istasyonlarının Grizu-263A'dan veri alabileceğini belirten Çubukcuoğlu, şu bilgileri verdi:

"Uydumuzdaki en önemli özellik, içinde bulunan pasif manyetik yönelim kartı. Bu kart diğer uydularda bildiğimiz yüksek maliyetli ve çok zor tasarlanan itki sistemlerinin görevini en basite indirgenmiş şekilde gerçekleştirebiliyor. Dünyanın kendi manyetik alanı var. Biz kendi uydumuzun içinde bir manyetik alan oluştururuz. İki manyetik alanın uyumu sayesinde uydumuz düz şekilde dünyaya bakabiliyor. Eğer uydunuzun yüzü dünyaya bakmazsa verilerinizde kayıp yaşayabilir ya da verilerinizde yanlışlıklar olabilir. Bunların önüne geçmiş bulunmaktayız."

Makine Mühendisliği Bölümü son sınıfına devam eden takımın mekanik birimi üyesi Şeyda Kaya, uydunun fırlatıldığı gün çok heyecanlandığını belirterek, "Uzayda çalışan bir uydumuz var. Hala çalıştığını bilmek bizi çok gururlandırıyor. Sürekli veri gelmesi heyecanlandırıyor." ifadelerini kullandı.

Bilgisayar Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi Süleyman Ariş, takımın uçuş ve veri istasyonu yazılımlarını üstlendiğini belirtti.

Hayallerinden vazgeçmeyip Türkiye'nin ilk cep uydusunu yaptıklarını ifade eden Ariş, "Fuarlara da katılarak gençlerin önünü açmaya, fikirlerini, bakış açılarını genişletmeye çalışıyoruz. Özellikle lise öğrencilerine ve yaşı küçüklere yol göstermeye çalışıyoruz. Biz de gerçekleştireceğimize ilk başlarda çok inanmıyorduk ama yol aldıkça bir şeyleri görmeye başlıyorsunuz. Biz imkansızı normal kıldık." diye konuştu.

Takım danışmanı Prof. Dr. Bülent Ekmekçi ise büyük emekler verdikleri Grizu-263A ile hayallerine ulaştıklarına işaret etti.

Öğrencilerinin, çalıştıklarında neleri başarabileceğini gösterdiğini Ekmekçi, "Gerçeklerimizle hayallerimiz arasındaki yolu bulduk. Gerçeklerimizden hayallerimize uzanan bir yol açtık. Yolumuzda ilerlerken berrak olduk, basit olduk, çalıştık ve başardık." değerlendirmesinde bulundu.

- “Bu kişilerin en büyük özelliği narsistik özellikleri olmasıdır. Tahammülsüzdürler, kendilerini özel, önemli ve üstün görürler. Bu kişiler hep övgüyle beslenirler. Hak ettiği konuda da beslenmezse sizi düşman gibi görebilir. Onun için hak ettiği övgüyü yapmak ama hak etmediği övgüyü kesinlikle yapmamak gerekiyor"
- “Bu tip kişiler evli olabilirler, çocukları olabilir. İş yerinde yetenekli biri olabilir ama aynı zamanda zor kişilikte olabilir. Bu insan yetenekli bir insan, becerikli, bir konuda harika, fakat zor bir kişiliği var. Bu kişiyi sistemin dışına atıp uzaklaştırmak yerine uygun yaklaşımın belirlenmesi gerekir"
 

İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, zor kişiliklere ilişkin, “Bu kişilerin en büyük özelliği narsistik özellikleri olmasıdır. Tahammülsüzdürler, kendilerini özel, önemli ve üstün görürler. Bu kişiler hep övgüyle beslenirler. Hak ettiği konuda da beslenmezse sizi düşman gibi görebilir. Onun için hak ettiği övgüyü yapmak ama hak etmediği övgüyü kesinlikle yapmamak gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Tarhan yaptığı açıklamada, zor kişilikler ve bu kişilerle yaşamayı kolaylaştırmak için tavsiyelerde bulundu.

Zor kişiliklerin genellikle aile başta olmak üzere hem kişisel hem de toplumsal ilişkilerde güçlük çıkaran kişiler olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu kişilere zaman zaman her yerde rastlanabilir. Genellikle agresiftirler ve her şeye itiraz ederler. Bu kişilerle bir türlü problemi çözemezsiniz, birlikte yol alamazsınız. Hep insanı geren kişilerdir. Herkes onlardan kaçınır, bu tarz zor kişilikler vardır. Zor kişiliklerden bazıları agresif, bazıları takıntılı, bazıları çok büyüklenmeci olurlar, bazıları çok iyi gözükürler çok pasif olurlar. Fakat hiçbir iş çözmezler. İki yüzlü kişiliklerdir, aşırı mütevazı kişilerdir, onlar da zor kişiliklerdir.” ifadelerini kullandı.

Tarhan, bu kişiliklerle birlikte yaşamayı öğrenmenin özel bir teknik ve yöntem gerektirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bu tip kişiler evli olabilirler, çocukları olabilir. İş yerinde yetenekli biri olabilir ama aynı zamanda zor kişilikte olabilir. Bu insan yetenekli bir insan, becerikli, bir konuda harika, fakat zor bir kişiliği var. Bu tip kişileri sistemin içerisinde tutmak için o iş yerindeki liderin düşünmesi lazım. Bu kişiyi sistemin dışına atıp uzaklaştırmak yerine uygun yaklaşımın belirlenmesi gerekir. Bu kişiler aynı zamanda yetenekli, keşfedici, aykırı tiplerdir de. Yani iş yerindeki lider, bu kişilikleri sistemin içerisinde tutarsa bu kişilerin yeteneklerinden de yararlanılabilir.”

Özellikle aile içerisinde bu tip kişiliklerin aile dışına itilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Tarhan, bazen zor kişiliklerin ailelerin çocukları olabileceğini, "zor kişilik” denilen kişiliklerin hepsiyle muhakkak bir ilişki kurma biçiminin olacağını aktardı.

Tarhan, zor kişiliklerin, sert, saldırgan, agresif gözükmelerinin arka planında "Ben güçlüyüm" duygusunu ve izlenimini uyandırmak olduğunu anlatarak, "Bu durum da aslında bu kişilerin eksiklik, yetersizlik, değersizlik duygularının olduğunu gösteriyor. Başkalarını ezerek, kendilerini güçlü göstererek ego tatmini yapıyor. Aslında bu kişilere kızmak değil, acımak gerekir.” ifadelerini kullandı.

Zor kişilikle yaşamak durumunda olan bir kimse ile hayır deme becerisi üzerinde çalıştıklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kişilerin en büyük özelliği narsistik özellikleri de olmasıdır. Tahammülsüzdürler, kendilerini özel, önemli ve üstün görürler. Bu kişiler hep övgüyle beslenirler. Bu tarz kişilere nasıl hayır denir, onu çalışıyoruz. Bu kişilerle ilgili hem iltifat etme hem de eleştiride bulunma egzersizlerini çalışıyoruz. Bu kişilere karşı iltifat etmenin ve eleştiride bulunmanın yöntemleri var. Bu kişiler övgüden beslendikleri için hak etmediği şekilde ve ölçüde bir iltifatta bulunmak bu kişilerin egosunun şişmesine neden olur. Hak ettiği konuda da beslenmezse sizi düşman gibi görebilir. Onun için hak ettiği övgüyü yapmak ama hak etmediği övgüyü kesinlikle yapmamak gerekiyor. Bu yapıldığında o kişinin hata yapmasına sebep oluyor.”

- "Bu kişinin hisseden beynini değil, onun düşünen beynini devreye sokmak gerekir"

Tarhan, bu tip zor kişiliklerin karşısındaki kişi tarafından dinlenmesinin de önemine işaret ederek, kişinin hisseden beyni yerine düşünen beyninin devreye sokulması gerektiğini bildirdi.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu tip kişileri sonuna kadar dinlemek lazım. Bu kişileri dinlerken yargılardan kaçınmak gerekir. ‘Ne biçim insansın, niye böyle konuşuyorsun’ gibi suçlayıcı ve yargılayıcı tavırlarda o da savunmaya geçer. İlişki kuramazsınız. Bu kişilerle iletişim kurarken yargılayıcı, suçlayıcı, onda savunma duygusu uyandıran, uyandıracak sözlerden kaçınmak gerekiyor. O kişilere ‘Ben seni anlamak istiyorum, bunu neden istedin?’ diye yaklaşmak gerekir.” dedi.

Öfkeli ya da yüksek sesle bağıran bu kişilere “Biraz yavaş konuşur musunuz, seni anlamak istiyorum” denildiğinde hisseden beyin yerine düşünen beynin devreye girdiğini kaydeden Tarhan, “Kişi o zaman ‘Demek ki beni anlamak istiyor’ diye düşünüp düşünen beynini devreye sokuyor. Sesini alçaltıyor. O nedenle bu kişilerle duvar örmeyeceksiniz, aranızda bir ilişki ve bir köprü olması önemlidir. Kişinin düşünen beynini devreye sokarak onunla sağlıklı bir iletişim kurmak, tepkisel bir iletişim yerine hakikati araştırma eğiliminde ve iyi niyetli olduğunuzu hissettirme eğiliminde davranmak gerekir.” ifadelerini kullandı.

- TUSAŞ'ın geliştirdiği milli platformlar ilk kez Metaverse ortamında da ziyaret edilebilecek
 

ANKARA (AA) - Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ), Hürjet ve Atak-2’yi yarın İstanbul'da kapılarını açacak SAHA Expo Fuarı'nda ziyaretçilerle buluşturacak.

TUSAŞ'tan yapılan açıklamaya göre, şirket, Cumhurbaşkanlığı himayesinde 25-28 Ekim'de İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek SAHA Expo Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı'nda yerini alacak.

Dünyada bir ilke imza atılacak fuarda, 1 Kasım 2022-15 Şubat 2023 döneminde Metaverse ortamında TUSAŞ'ın geliştirdiği milli platformlar ziyaret edilebilecek.

Bu yıl birçok uluslararası fuarda ürünlerini sergileyen TUSAŞ, 57 ülkeden 1000'den fazla firmanın katılımı beklenen SAHA Expo'da, 2023'te gökyüzüyle buluşacak Hürjet ve Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri platformlarının "mock-up"larını ziyaretçilerle buluşturacak.

- Uzay alanında uydular da sergilenecek

Hava platformlarının modellerinin tümünün yer alacağı standında ayrıca bir uzay alanına yer verecek olan TUSAŞ, Yeni Nesil Elektrikli Haberleşme Uydusu (Small GEO), Türksat 6A ve GÖKTÜRK Y modelleri de sergileyecek.

Açıklamada görüşlerine yer verilen TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, "SAHA Expo her geçen yıl bu alanda gerçekleşen organizasyonlar arasında uluslararası bilinirliği artan bir organizasyon. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Fuar kapsamında standımızı ziyaret edecek çok sayıda heyetle görüşmeler gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Ülkemiz için hayırlı olsun." ifadelerini kullandı.

- Forvet Ömer Güleryüz:
- "İnanmadan yola çıkılmaz, bu inançla yola çıktık, çok fedakarlıklar yaparak uzandık kupaya"
- Fatih Şentürk:
- "Zirveye çıkmak zor, zirvede kalmak apayrı zor. İnsanlarımızın bizden beklentileri de çok farklı, artık zirvede çok çalışarak kalacağız"
 

ANKARA (AA) - FATİH ÇAKMAK - İstanbul'da düzenlenen 2022 Dünya Kupası'nda şampiyon olan Ampute Futbol Milli Takımı'nda hedef zirvede kalmak.

Ampute Futbol Milli Takım oyuncuları Ömer Güleryüz ile Fatih Şentürk, dünya kupasına uzanan süreci ve yeni çalışmalarını AA muhabirine değerlendirdi.

Dünya Kupası için farklı illerde 12'şer günlük 8 kamp yaptıklarını belirten Ömer, "Hocamız bizi gerçekten hem kafa olarak hem fiziksel olarak çok iyi hazırladı, çok iyi motive etti. Turnuvaya tam hazır bir şekilde girdik. Bunun da meyvelerini turnuvada aldığımızı düşünüyorum. Farklı sonuçlarla galip gelerek kupaya uzandık." dedi.

Dünya kupasını kazanacaklarına inanadığını ifade eden başarılı forvet, "İnanmadan yola çıkılmaz, bu inançla yola çıktık, çok fedakarlıklar yaparak uzandık kupaya. Ancak grubun son maçında Haiti maçında 1-1 berabere kalmıştık, gruptan ikinci olarak çıkmıştık. O gün dedim ki 'bu iş olacak herhalde, bu 1-1 aslında kötü bir sonuç gibi gözükse de iyi gelecek ve biz bu kupayı bu beraberliğin ardından alacağız' dedim, öyle de oldu." diye konuştu.

"Zaten tek eksiğimiz olan kupaydı, gerçekten insan çok duygulanıyor" diyen Ömer Güleryüz, şu ifadeleri kullandı:

"Göz yaşlarına da hakim olamıyor. Kupanın yanında tabii ben gol krallığıyla en değerli oyuncu ödülünü kazandım, bu da beni ayrıca çok mutlu etti. Duygulanmamak elde değil çünkü bunun için senelerdir çalışıyoruz. Ben 2014'ten beri milli takımdayım. 3. kez dünya kupasına katılıyordum, dünya kupasında üçüncülük yaşadık, ikincilik yaşadık. Meksika'da ikinci olduktan sonra ne kadar üzüldüğümüz aklımıza geldikçe bu şekilde motive olduk. Kupayı aldıktan sonra da çok duygulandık."

Gelecekte milli takımla hangi kupaları hedeflediğine dair de Ömer Güleryüz, "İki Avrupa şampiyonluğu, bir dünya kupamız var, bunun da devamı gelir diye düşünüyorum." dedi.

Kulüpler bazında yeni sezon çalışmalarına da başladıklarını, Ankara Şahinbey Belediyesi Gençlik ve Spor Kulübü'nde oynadığını hatırlatan Ömer, "27 Kasım'da ligimiz başlıyor. O nedenle takımlar da çalışmalara başladı." diye konuştu.

 

- Fatih Şentürk: "Zirveye çıkmak zor, zirvede kalmak apayrı zor"

 

Ampute Futbol Milli Takımı'nda sol kanat oynayan Fatih Şentürk de "2010 yılından beri milli takımda oynuyorum, o tarihten itibaren bütün şampiyonalarda, turnuvalarda yer aldım. Bu sene de zirvenin, dünya kupasının sahibi olduk, çok şükür." dedi.

Dünya kupası için 222 günlük bir planlama uyguladıklarını belirten Fatih, "8 kamp yapıldı, fiziksel organizasyonu ayrı, taktik organizasyonu ayrı, yüklenmeler, Erzurum kampları, yüksek irtifa antrenmanları inanın çok zorlu süreçlerden geçtik. İngiltere'ye hazırlık maçlarına gittik. Günde çift antrenman yaparak bu serüveni bitirdik. Katılan ülke takımları da şampiyona tarihinden 13-15 gün öncesinden geldiler, onlar da turnuvayı gayet ciddiye alıyorlar. Biz de çok ciddiye alıp çok fazla çalıştık, sonuçta da kupayı aldık ama kolay olmadı." diye konuştu.

Grup maçlarında her ne kadar Haiti ile 1-1 berabere kalsalar da o maçta çok mükemmel oynadıklarını, bunu görünce de kupayı kazanacaklarına olan inançlarının arttığını kaydeden Fatih, "Çünkü çok mükemmel bir maç oynadık. 29 tane gol pozisyonuna girdik. Maçın temposu çok güzeldi. Haiti en güçlü rakiplerden biriydi. Kendimizi orada görme fırsatımız oldu, çok büyük baskılı bir oyun oynadık. Oyunun hakimiyeti tamamen bizim tarafımızdaydı. O maçtan sonra yolun sonunu tahmin edebilir durama geldik." ifadelerini kullandı.

Ampute Futbol Milli Takımı'nın dünya kupası sahibi olmasıyla rakipleri tarafından gelecek organizasyonlarda hep favori gösterilmesi ve çıtanın zirveye çıktığının hatırlatılması üzerine de milli oyuncu, "İlk önce jenerasyonumuzun altına yeni gelecek kaliteli çocuklar yetiştirmemiz lazım ki omurga güçlü olmalı. Ancak dünya kupası 4 yılda bir olduğu için bir jenerasyon kayması oluyor, bu sene öyle bir durum yaşandı. Zirveye çıkmak zor, zirvede kalmak apayrı zor. İnsanlarımızın bizden beklentileri de çok farklı, artık zirvede çok çalışarak kalacağız. Jenerasyonumuzu bozmayacağız, üstüne koyarak devam edeceğiz. 2 yıl sonra bir Avrupa şampiyonamız var, 4 yıl sonra dünya kupamız var. En büyük favori yine biziz ama gerçekten çalışmamız lazım, çünkü dünya kupası çok farklı bir arena." diyerek sözlerini tamamladı.

Dünyanın en büyük kitap fuarı unvanını taşıyan ve bu yıl 74. kez düzenlenen "Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı", bugün sona eriyor. Almanya'nın Frankfurt şehrinde, yayın ve elektronik yayıncılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların katılımıyla 1949'dan bu yana gerçekleştirilen kitap fuarında bu sene Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Ticaret Odasının iş birliğiyle hazırlanan Türkiye bölümünde 15 yayınevi yer aldı.

Müstakil Sanayici ve İşadamlar Derneği (MÜSİAD) Nürnberg/Kuzey Bavyera Şubesi 7.Olağan Genel Kurul toplantısını kendi ofisinde gerçekleştirerek, yeni yöneticilerini belirledi. Divan Başkanlığını Nürnberg Uyum Meclisi Başkanı İlhan Postaloğlu ve yardımcılıklarını  Müsiad Nürnberg eski başkanlarından Emin Bayram ve İş insanı Adem Uysal‘ın yaptığı genel kurulda oy birliği ile başkanlığa tekrar Haluk Dokur getirildi. 64 üyesi bulunan Nürnberg/Kuzey Bavyera Müsiad‘ın  yeni yönetim kurulu üyeler şu isimlerden oluştu: Haluk Dokur (Başkan), Aydın Özcan, Eyüp Yıldırım, Mühibe Gürdoğan, Halil Cesur, Mustafa Oğuz, Samed Satır, Orhan Arslanmirze, Enis Kazancıoğlu, Azra Demiroğlu Sarı ve yedek üye olarakda Olcay Alpay,Ahmet Sakancı ve Tahir Aksu seçildi.

 

 

 

ZAMANA KARŞI YARIŞTIK
Genel kurul sonunda bir konuşma yapan Başkan Haluk Dokur, iki yıllık görev süremiz içerisinde ilk günden itibaren tüm yönetim kurulu olarak zamana karşı yarış içinde bulunduk. Görev süremiz içerisinde öyle zor zamanlardan geçtik ki yılmadık, yolumuzdan dönmedik ve amacımıza ulaşmak için tüm yönetim kurulu üyelerimizle birlikte çaba sarf ettik. Seçimler,dış ekonomik saldırılar, tehditler, pandemi ve doğal afetlerden biri biterken diğeri başlamasına rağmen, Müsiad Nürnberg/Kuzey Bavyera Derneği olarak olaylara anında kurumsal bir olgunlukla cevap vermeyi başardık‘‘dedi.

 

ÇALIŞMALARA HIZ VERECEĞİZ
“MÜSİAD Nürnberg şubesi yapmış olduğu yerel ve genel hizmetlerle, gerek üyelerine gerekse topluma yönelik yaptığı faaliyetlerde adından sıkça söz ettirdi. Genel Kuruldan tam yetki alarak iki yıl daha göreve devam etmemizde bize güvenip destek veren üyelerimize, emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz dönem bir çok önemli çalışmalara imza attık. Bu dönemde de hız kesmeden yolumuza çıkan engelleri aşarak devam edeceğiz. Yarım kalan projemizi önümüzdeki iki yıllık görev süremiz içerisinde gerçekleştireceğimize inanıyorum“ dedi.

 

GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRİRSEK DAHA DİKKATE ALINIRIZ
Dokur,“ Yeni vizyonumuz, doğduğu ve doyduğu topraklar için değer üreten, eğitimi önceleyen, bölgesel ekonomiye yön verebilen, çevik ve benzersiz bir cazibe merkezi olmaktır. Birlik, beraberlik ve dayanış içinde güçlerimizi birleştirir lobi oluşturursak Alman makamları tarafından daha dikkate alınırız.Var olan sorunların çözümlerini kolaylaştırırz“dedi. Tekrar Başkan seçilen Haluk Dokur’u ilk tebrik eden kızı Sena ile Nürnberg Hayat Evi yöneticisi Mühibe Gürdoğan oldu. Genel kurul sonunda davetlilere ve üyelere pasta,çay,soğuk içecekler ikram edildi.

Haber: Ilhan Baba-Nürnberg

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, enerji ve enflasyon krizinde ülkedeki hastanelerin iflas etme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söyledi.
 

Lauterbach, Alman Birinci Televizyon Kanalı ARD'de yayımlanan "Bericht aus Berlin" programında yaptığı açıklamada, hastanelerin gelecek aylarda maddi olarak likidite sorunu yaşayacaklarını, bu sorunun çözülmesi gerektiğini belirtti.

Hastanelere daha fazla devlet yardımı yapılması konusunda 18 Ekim Salı günü Maliye Bakanı Christian Lindner ile görüşeceğini ifade eden Lauterbach, "Hastanelerin çok özel bir durumu olduğu açıktır. Burada hızlı ve gerçekten etkili reaksiyon göstermezsek kapanmalar olur." uyarısında bulundu.

Karl Lauterbach, hastanelere özel fon ayrılmasına olumsuz baktığını aktararak, "Her alan için özel fon oluşturamayız." dedi.

 

Alman Hastaneler Birliğinin eylül ortasında açıkladığı araştırmada, enerji fiyatlarındaki aşırı artış ve yüksek enflasyonun, hastanelerin faaliyetlerini sürdürmesini imkansız hale getirmesi nedeniyle ülkedeki hastanelerin yüzde 40'ının iflasın eşiğinde olduğu ifade edilmişti.

Birliğin Başkanı Gerald Gass da kliniklerin, artan maliyetleri karşılayamayacağını ve bazılarının önümüzdeki aylarda kapanmak zorunda kalabileceğini belirtmiş ve durumun gelecek yıl daha da kötüleşeceği uyarısında bulunmuştu.

 

BERLİN (AA) - Avrupa Birliği (AB) ile Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) arasında uçuşları artırmak için "dünyanın ilk bloklar arası havacılık anlaşması" imzalandı.

AB'den yapılan açıklamada, taraflar arasında 6 yıl önce başlayan müzakerelerin ardından ASEAN ile uçuşları genişletmek için bir anlaşma imzalandığı belirtildi.

 

Endonezya'nın Bali kentinde bugün imzalanan "ASEAN-EU CATA" adlı havacılık anlaşması, AB ve ASEAN üyesi 37 ülke arasındaki bağlantıyı ve ekonomik kalkınmayı destekleyecek.

Anlaşmaya göre, ASEAN ve AB hava yolları, iki bölge arasında karşılıklı çok sayıda sefer yapabilecek. Hava yolları, üçüncü ülkelere de haftada 14 yolcu uçuşu ile çok sayıda kargo seferi düzenleyebilecek.

 

Söz konusu anlaşma, dünyada iki blok arasında yapılan ilk havacılık anlaşması olmasıyla dikkati çekiyor.

 

Ab 1. Januar 2023 sollen mehr Haushalte Anspruch auf Wohngeld haben. Wohngeld ist eine staatliche Sozialleistung, die Haushalte mit niedrigem Einkommen unterstützt. Nicht wohngeldberechtigt sind Personen, die andere Sozialleistungen nach SGB II oder SGB XII beziehen, BAföG erhalten oder über ein erhebliches Vermögen verfügen.

Um Klarheit zu schaffen, informiert die Stadt Würzburg auf der Homepage www.wuerzburg.de/energiekrise über Wohngeld, die Wohngeldreform, mögliche Empfängerkreise des neuen Wohngeldes ab 1.1.2023 und dessen Beantragung. Unter den Punkten „Was ist Wohngeld?“ und „Was ändert sich durch die Wohngeldreform“ finden sich umfangreiche Informationen darüber, wie Wohngeld berechnet wird, wer Wohngeld beantragen kann, welche Einkommensgrenzen gelten, was zu tun ist, wenn bereits Wohngeld bezogen wird, was beim ersten Antrag auf Wohngeld zu beachten ist und ab wann der neue Wohngeldantrag gestellt werden kann. Außerdem werden die Unterlagen aufgelistet, die bei der Beantragung benötigt werden. Mehr Infos auf www.wuerzburg.de/energiekrise und www.wuerzburg.de/wohngeld.

 

Französische, polnische und unterfränkische Bäckerinnen und Bäcker tauschten sich beim ersten trinationalen Wirtschaftsdialog der Handwerkskammern Unterfranken, Calvados-Orne und Pommern in Würzburg aus. Auf der Agenda des erstmals durchführten Unternehmeraustausches standen dabei Betriebsbesichtigungen, neue Arbeits- und Produktionsweisen und gemeinsame Herausforderungen.

 

„Uns verbindet das gemeinsame Ziel, über Ländergrenzen hinweg den gegenseitigen Austausch und Wissenstransfer voranzutreiben und das Handwerk auf europäischer Ebene stärken zu wollen“, erläutert Ludwig Paul, Hauptgeschäftsführer der Handwerkskammer für Unterfranken. Der Wirtschaftsdialog, als Plattform für Unternehmerinnen und Unternehmer, setzt diesen Gedanken in der Praxis um. Sein Ziel ist es, Unternehmerinnen und Unternehmern aus französischen, polnischen und unterfränkischen Handwerksbetrieben eine Plattform für den fachspezifischen Austausch zu bieten. Zur Premiere des Wirtschaftsdialogs waren Bäckerinnen und Bäcker der drei Partnerländer eingeladen, sich in Würzburg zu vernetzen und zu informieren. Gemeinsame Themen gab es viele – von Innovationen in der Backstube, neuen Arbeitstechniken und Produktionsweisen bis hin zu aktuellen betriebswirtschaftlichen Herausforderungen. „In den drei Tagen wurde besonders deutlich, dass das Lebensmittelhandwerk europaweit vor den gleichen Herausforderungen steht. Hohe Energiepreise und fehlende Fachkräfte bestimmen den Unternehmensalltag derzeit auch in unseren Nachbarländern“,
resümiert Handwerkskammer-Hauptgeschäftsführer Ludwig Paul. Positive Reaktionen
Grundsätzlich habe der Wirtschaftsdialog gezeigt, dass der regelmäßige, grenzübergreifende Austausch ein Gewinn für alle Seiten und das gesamte Handwerk ist. Neben den Fachvorträgen zu verschiedensten Themen empfanden die Teilnehmenden vor allem die Besuche in unterfränkischen Betrieben als Bereicherung. Bei der Betriebsbesichtigung in der Vollkornbäckerei Köhler in Würzburg etwa begeisterte sich Sandrine Calvet, Inhaberin einer kleinen Boulangerie in der Nähe der französischen Stadt Caen, für den veganen Blätterteig, der auch ohne Butter zart und schmackhaft ist. „Ich erlebe hier eine ganz andere Esskultur, neue Arbeitsmethoden und -techniken. Das ist wirklich spannend“, schwärmte sie. Ähnlich äußerte sich auch Marcin Knap, Vertreter einer Großbäckerei mit insgesamt 33 Filialen im Raum Danzig: „Wir haben heute so viele neue Technologien erkundet, unbekannte Geschmacksrichtungen probiert. Vor allem das Brot ist hier einfach fantastisch“, sagte er nach dem Besuch der Brotbäckerei Düll in der Würzburger Innenstadt.

 

Fortsetzung geplant
Den gegenseitigen Austausch über Themen wie Bildung, Fachkräftesicherung und Innovation fördern sowie eine starke gemeinsame Interessensvertretung für das Handwerk gewährleisten – diese Leitlinien verfolgt die Partnerschaft der drei Handwerkskammern aus Unterfranken, Calvados-Orne (Frankreich) und Pommern (Polen), die im letzten Jahr ihr 20-jähriges Jubiläum feierte. Neben dem jetzt neu ins Leben gerufenen Wirtschaftsdialog ist der Junghandwerkeraustausch – ein Austausch von Auszubildenden – weiterhin ein fester Programmpunkt auf der gemeinsamen Agenda.