Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
İSTANBUL (AA) - Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, hipertansiyonu olan birçok insanın semptomları olmadığından, hastalığının farkında olmadığını belirterek, "Maalesef çoğu zaman insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor." dedi.
Prof. Dr. Erol, Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, hipertansiyonun görülme sıklığı son derece yüksek olan çok yaygın bir hastalık olduğunu belirtti.
Erol, hipertansiyonun dünya genelinde erişkinlerde ölüme yol açan risk faktörleri arasında ilk sırada olmasının, erişkinler açısından belki de en önemli halk sağlığı sorunu olduğunu vurguladı.
Hipertansiyonun sinsi seyirli ve belirtileri son derece silik bir hastalık olduğuna işaret eden Erol, şöyle devam etti:
"Baş ağrısı, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi genel belirtiler verebilir ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabilir. Bu durum da tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği, kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörünü oluşturuyor."
Prof. Dr. Erol, "Ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2'sinde hipertansiyon mevcut. Yani her 3 erişkinden biri hipertansif. Yaşla görülme oranıysa giderek daha da artıyor, 70'li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor. Öte yandan hipertansiyondan muzdarip birçok insan semptomları olmadığından, hipertansiyona sahip olduğunun bile farkında değil. Maalesef çoğu zaman insanlar kalp krizi veya felç geçirdikten sonra bu acı gerçeği öğreniyor."
- "Kovid'e odaklanırken, kronik hastalıkların ciddiyetini göz ardı etmemeliyiz"
Prof. Dr. Erol, hastalığın teşhisindeki en önemli adımın tansiyon ölçümü olduğunun altını çizerek, dernek olarak "Değerini Bil Kampanyası"nı başlattıklarını, amaçlarının toplumda hipertansiyon tanı ve tedavi oranlarının artırılarak buna bağlı risklerin en aza indirilmesi olduğunu söyledi.
Pandeminin hipertansiyon üzerine de olumsuz etkilerinin olduğunun altını çizen Erol, "Kovid-19 tabii ki öncelikli mücadele alanımız ancak bu durum kronik hastalıkların, diğer ölüm nedenlerinin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Türkiye ölüm istatistiklerine baktığımızda 2019'da tüm ölümlerin yüzde 37,1'inin dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla pandemiye odaklanırken diğer ölümcül kalp-damar sistemi hastalıklarını da unutmamamız gerekiyor." şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, pandemi sürecinin de hipertansiyon üzerindeki olumsuz etkilerine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kovid-19 pandemisi döneminde maalesef evlerde kapalı kalındı. Bu da hareketsizlik, ona bağlı kilo alma, obezite riskini beraberinde getirdi. Stres faktörü de maalesef arttı. Özellikle hipertansiyon görülme oranının zaten çok yüksek olduğu 65 yaş üstü grubu düşündüğümüzde, bir yılı aşkın süredir kısıtlamalardan dolayı evlerde kalınması, bu riskte daha da olumsuz etkilere neden olabilir. Bu yüzden hastalarımıza 'evde de olsanız hareket edin, kalori alımını artırmayın, kilo almayın, tuzsuz diyetinizi bozmayın tabi ki ilaçlarınızı da düzenli almaya devam edin. Kısıtlamanın olmadığı saatlerde maskenizi takarak, mesafenizi koruyarak yürüyüşlerinizi yapın, hareketsiz kalmayın' diyoruz. Ülkemizde güzel ve yerinde bir uygulama ile pandemi döneminde kronik hastalıkların ilaç raporları uzatıldı. Hastalarımız direkt olarak ilaçlarına ulaşabiliyorlar. Hipertansiyon hastalarımız ilaçlarını bırakmasınlar. Kan basınçlarını düzenli ölçtürsün, olağan dışı bir gelişme olduğunda ise hekimine başvursunlar."
Pandemki dönemindeki ağır şartlarda bunalan insanların moral düzeyinin yüksek olmasına dikkat çeken Doktor Neslisah Terzioğlu Ayhaber’e yaptıgı açıklamalarda, “Insanlarımızın çoğunu Covid-19 tedbirleri nedeni ile birbirine yaklaşmadığı, hatta evde yalnız kalmaya özen gösterdiği bu süreçte kendilerince tedbirler aldığını biliyoruz. Bir taraftan doğru olan bu tedbirler öte yandan insanlarımızın hiç te alışık olmadığı ağır bir kültürel yükü de beraberinde getiriyor. Çoklu aile yapılarında özellikle aile içi dayanışmanın önemli olduğu kültürümüzde ortaya çıkan ani pandemi tedbilerine uymak ağır da gelse bu süreci dikkatli bir şekilde götürmemiz gerek.” dedi.
Bilindiği gibi pandemi sürecinde özellikle ileri yaştakilara kendi dilinde ve kültürel özellikleri konusunda bilgi sahibi olan hekimlerimiz birinci nesil insanlarımıza oldukça önemli moral desteği sunabiliyorlar.
Covid-19 dönemini başlangıçta herkes birkaç aylık bir konu diye düşünürken birinci, ikinci ve üçüncü dalga, arkasından coğrafya ve ülkelere göre mutasyon konuları da çok konuşulmaya başlayınca insanların morali iyice bozuldu.
Yukarıdaki sözlerin sahibi Dr. Nurcan ve Ali Aydın çifti. Cana yakınlıkları kadar hastaları ile kurdukları empati ile de tanınan Doktor Aile Aydınlar hastalarına yakın davranarak onların dert ortağı olmuşlar. Dr. Ali Aydın bu konuda, “Bu dönemde hastalarımızın çocuğunun moral baglamında oldukça sıkıntılı bir süreçten geçtiğini farkediyorum. Düşünün korkutularak evde kalması gerektiğine inandırılan bir toplumun bireyleri, özellikle çok ileri yaşta ise inanın moral olarak çökmüş vaziyette bize geliyorlar. Verdiğim moral-motivasyon ve birkaç güzel söz ile bir an da olsa dertlerini unutuyorlar.
Toplum şu an gerçekten moral- güzel sözler ile ümit dolu mesajlar istiyor. Bu dönemde sadece Türk hastalar için değil, ileri yaştakilerin çoğuna moral aşılayacak psikolog da gerekli” diye konuşuyor.
Türk bayanlarin sadece doktoru değil, aynı zamanda Nurcan Ablası olan Dr. Nurcan Demirci Aydin da söze katılarak, “Bizim meslekte öncelikle hekimine güvenmelisin. Biz bu güveni fazlası ile saglamış olmalıyız ki hastalarımız ile çok samimi bir diyaloğumuz var. Ali Bey’in sözleri şu dönemde bir çok hasta için geçerli. Akşama kadar işten gelecek oğlunu ya da kızını bekleyen ileri yaştaki hastalarımızın bir çogunu inanın öncelikle tatlı sözler ile tedavi ediyorum. Bu günlerin baskısını her halleri ile üzerlerinde hissetttikleri belli. Bu dönemde onlara yanlarında olduğumuzu hissettirmemiz onlar için büyük önem taşıyor. Bir gün hepimizin yaşlanacağını düşündüğümüzde bunu bir sosyal sorumluluk ve geleneklerimizin bir parçası olarak ta düşünebiliriz.
Aydın Ailesi Türk folklörüne bağlılıkları ve kültüre olan tutkuları ile tanınıyorlar.