Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Kuzey Bavyera Bölgesi Eyalet Birliği, Neuhaus an der Pegnitz’de irtibat ve danışma bürosundan oluşan yeni çalışma ofisini açtı.
SEÇKİN DAVETLİ KATILDI
Açılışa; Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan, Kuzey Bavyera DİTİB Başkanı Uğur Cankurt ve Belediye Başkanı Josef Springer, İGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı İsmail Satır, MÜSİAD Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Haluk Dokur, Saadet Nürnberg Bölge Başkanı Musa Tamer, İKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitütüsü Başkanı Dr. Latif Çelik’in yanı sıra sivil toplum kuruluşların başkan ve yöneticileri ve din görevlileri katıldı.
BAŞKAN ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİLGİ VERDİ
Açılış konuşmasında Kuzey Bavyera DİTİB Eyalet Birliği’nin çalışmaları hakkında bilgi veren Başkan Uğur Cankurt, “Hepimiz için önemli olan topluma Allah yolunda yapacağımız hayırlı hizmetlerdir. Bu yolda en önemli olan unsur içerimizde istişare halkasını bölmemek, kesmemek. Biz bu istişare halkasını elimizden geldiğince bir arada tutmaya gayret gösteriyoruz.
Rabbim bizleri Hakkın rı zası doğrultusunda insanlara ve toplumlara hizmetten mahrum bırakmasın inşallah.
Uzun zamandır yurtlarından yuvalarından çıkarılan zulüm altında olan Müslümanlar ve özellikle Gazze’deki kardeşlerimize Rabbimden yardımlar niyaz ediyorum.” dedi.
Hz. Mevlana
“Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide.
Şahidin yoksa davayı kazanamazsın”
Allahım bizleri,
Davasına aşık olan, Allahın yolunda cefa çeken,
Cevasını şahit kılan ve
Şahit ile davasını kazanan
kullarından eylesin” sözüyle tamamladı.
GÜZEL KARARLARA EVSAHİPLİĞİ YAPACAK
Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan da, “Öncelikle bir aileden söz edebilmek için, dört duvar ve bir çatıdan ibaret küçük te olsa bir yere sahip olması gerektiği hususu hepimizce malumdur, aşikârdır. Eyalet Birliği’ne bu mekânı teklif eden Neuhaus dernek başkanı ve yöneticilerine ben de şahsım adına çok teşekkür ederim. Bu güzel eseri eyalet birliğimize kazandırdılar. Bundan sonra burada hizmete yönelik güzel kararlar alınacak. Bu manada yeni ofisimiz hayırlı olsun, hayırlı hizmetler yapmayı Rabbimiz nasip eylesin” dedi.
“YÖNETECİ BULMAKTA ZORLANIYORUZ”
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) çalışmaları ve 40 yıl kutla hazırlıkları hakkında bilgi veren Genel Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, “Birbirinize, bölge birliğinize maddi ve manevi her konuda sahip çıkmanız lazım. Bazı bölgelerde maalesef bölge birliğini veya eyalet birliğini farklı bir kuruluş gibi gören arkadaşlarımız oluyor. Rakip gibi görüyor. Sanki farklı bir dünyadaymış gibi görüyor. Bunlar sizin rakibiniz değil bunlar sizin kardeşleriniz. Biz birbirimize sahip çıkmadığımız sürece başka da kimse bize sahip çıkmaz. Onun için bu arkadaşlarımızı seçtiyseniz sahip çıkacaksınız” dedi. Altuntaş, eskiden başkanlık için yarış yaşanırken bugün yöneticilik görevi üstlenecek isim bulmakta zorluk çekildiğine dikkat çekti.
“BİZİM İÇİN GÜNDEMİ BAŞKALARI BELİRLİYOR”
Almanya’da 11 Eylül saldırılarının ardından Müslümanlar üzerinde, Türk toplumu üzerinde ve özellikle de DİTİB teşkilatı üzerinde oynanan oyunlara işaret eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, “Burada gündemi başkaları belirleyip önümüze bir şeyler koyuyor biz arkasından koşuyoruz veya koşmaya çalışıyoruz. Biz artık bu gidişata bir dur demeliyiz. Gündemi biz belirlemeliyiz. Bizim geleceğimiz söz konusu burada” dedi.
“İSLAM DİN DERSİ RESMİYETE KAVUŞSUN”
DİTİB olarak artık İslam din dersi ve dini cemaat üzerinden yürüdüklerini söyleyen Altuntaş, “Artık diyoruz ki İslam din dersi resmiyete kavuşsun. Biz DİTİB olarak sorumluluğu üstlenelim. Biz Anayasa’nın vermiş olduğu hakkı almakta kararlıyız. Sonuna kadar hakkımızı arayacağız” dedi.
“İLK KUŞAĞA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ”
Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci de “Almanya’da 63 yıllık bir geçmişimiz var. İnşallah pek çok yıl da geleceğimiz de olacak. Bu 63 senede ilk kuşağa çok şey borçluyuz. Onlar çalışıp çabalamasa bugün bu ağaçların dallarının altında oturamazdık” dedi. DİTİB’in 40’ıncı yılını da kutlayan Cebeci, “Yaptığımız her çalışma çok önemli. Ancak her şeyden önce birlik ve beraberliğimiz de önemli” dedi.
GENÇLERİN ÖNEMİNE DEĞİNDİ
Birçok STK ve derneklerin yeni nesil bulmakta zorlandıklarının farkında olduklarını ifade eden Cebeci, “Gelin gençlerin önünü açalım, onlara liderlik edelim, önderlik edelim. Onları önemseyelim. Bu hizmetleri doğru kişilere teslim edelim. Geleceğini önemsemek ancak gençlere yatırımla mümkün. Onlara yatırım da onları da bu tür teşkilatlara dahil ederek mümkün” dedi.
DAYANIŞMA ÖRNEĞİ SERGİLEYECEK
Neuhaus Belediye Başkanı Josef Springer de “Daha önce iflas ettikten sonra kapatılan eski bir iş yerini satın alan DİTİB Camii Neuhaus a.d. Pegnitz yöneticileri tamirattan geçirdikten sonra ibadethane şekline dönüştürdü. Burada açılan DİTİB eyalet birliği yeni ofisi, ibadethane ve spor kompleksinin kasabamızın kalkınmasına, tanınmasına destek sağlayacağını düşünüyorum. İki toplum arasında güçlü bir dayanışma örneği sergileyeceğini düşünüyorum” dedi.
TARİHÇİ DR. LATİF ÇELİK KÜLTÜR TARİHİMİZİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ
Türk-Alman İlişkileri alanında 12 önemli esere imza atararak iki ülke ilişkilerine kültürel anlamda önemli katkısağlayan Türk asıllı Alman Tarihçi Dr. Latif ise yaptığı konuşmada, “Bir milletin kültürel eksende kendi geleceğine sahip çıkması kültür ve tarihine olan ilgisine bağlıdır. Sayıları 800 bine yakın Türk gençlerinin iki ülkenin ortak tarihini iyi kavradıklarında hem kökenlerinden kopmayacacak, hem de Almanya’ya daha iyi uyum sağlayacaklardır. Türk-Alman Kültür tarihi ile ilgili bilgilerin gelecek nesillere bir proğram dahilinde akrtarılmasıözellikle günümüzde hayati önem taşımaktadır. Almanya’daki Türk Kültür İzleri’nin konferans, gezi, kitap okuma ve diğer aktiviteler ile öğretilmesi gençlerimiz için hem Almanya’ya uyum, hem de kendi kültüründen kopmama anlamında çok önemli bir entegrasyon örneği oluşturacaktır.
HEP BİRLİKTE KURDELE KESİLDİ
Dernek başkanı Hasan Kocak’ın konuşmasının ardından 200 metrekare alana sahip ofisin açılış kurdelesi kesildi. Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan tarafından açılış duası gerçekleşti. Ziyaretçilere binanın içi ve dışı gezdirildi. Programda, eski Türk mücadele ve savunma sanatı ata sporu Bagatur’un tanıtımı yapıldı. Eğitmen Emre Kutlu’nun öürencileri kısa bir gösteri sundu. Programın gerçekleşmesinde emeği geçenlere plaket takdim edilirken, davetlilere yemek, çay, tatlı ve kahve ikram edildi. Tören, Marktredwitz Din Görevlisi Mehmet Şefik’in yemek duasıyla sona erdi.
Mustafa AKBABA / Neuhaus an der Pegnitz
Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri (Hausnotrufsysteme): Yakınlarınızı Nasıl Daha İyi Koruyabiliriz?
Günümüzde yaşlılar, hastalar veya özel bakıma muhtaç kişiler için güvenli bir yaşam alanı sağlamak, aileler ve sevdikleri için büyük bir endişe kaynağıdır. Almanya’da “Hausnotrufsysteme” (evde acil çağrı sistemleri), bu endişeleri hafifletmek ve özellikle yaşlı bireylerin daha bağımsız bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla geliştirilmiş modern teknolojik çözümler arasında yer almaktadır. Bu sistemler, kullanıcıların evlerinde tek başlarına oldukları durumlarda acil bir durumla karşılaştıklarında hızla yardım almalarını sağlar.
Evde Acil Çağrı Sistemi Nedir ve Nasıl Çalışır?
Acil durumlarda kullanıcıların yardıma hızla ulaşmasını sağlayan bu sistemin temel amacı, kişinin kendi evinde güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi ve ihtiyaç duyduğunda hızlı bir şekilde yardım alabilmesidir. Sistemin işleyişi oldukça basittir:
Acil Çağrı Düğmesi: Kullanıcılar, genellikle bir kolye ya da bileklik şeklinde taşınabilen acil durum düğmesine bastığında, doğrudan bir çağrı merkezine bağlanır. Bu merkez, kullanıcının bilgilerine erişebilir ve gerekli durumlarda acil tıbbi yardım gönderebilir.
İki Yönlü İletişim: Çağrı merkezine bağlandıktan sonra, kullanıcıyla iki yönlü bir sesli iletişim kurulur. Böylece, durumun ciddiyeti hızlıca değerlendirilir ve gerekirse ambulans, doktor veya yakın akrabalar haberdar edilir.
24 Saat Hizmet: Bu sistemler, genellikle 24 saat boyunca kesintisiz hizmet verir, bu da kullanıcının her an yardıma ulaşabileceği anlamına gelir.
Yakınlarınız İçin Neden Evde Acil Çağrı Sistemi Kullanmalısınız?
Bu sistemler, özellikle yaşlı ya da yalnız yaşayan sevdiklerinizin güvenliği açısından büyük avantajlar sunar. İşte bu sistemlerin sağladığı başlıca faydalar:
Bağımsızlık ve Güvenlik: Birçok yaşlı birey, evde yalnız yaşarken bile bağımsızlıklarını korumak ister. Hausnotruf sistemleri, acil bir durumda yardıma hızla ulaşabilmelerini sağlayarak onlara bu bağımsızlığı verirken, aynı zamanda güvende olduklarını hissettirir.
Acil Durumlarda Hızlı Müdahale: Kalp krizi, düşme, bayılma gibi ani sağlık sorunları yaşayan bireyler için, ilk birkaç dakika hayati önem taşır. Bu sistemler, hızlı müdahaleyi mümkün kılar ve ambulans gibi acil yardımların daha çabuk ulaşmasını sağlar.
Yakınlarınız İçin Huzur: Sevdiklerinizin evde yalnız olmaları, onlara ulaşamama kaygısı yaşatabilir. Hausnotruf sayesinde, yakınlarınızın güvende olduğunu bilmek, size büyük bir rahatlık sağlar. Acil bir durumda, yakınlarınıza hızla ulaşılabilir ve siz de bilgilendirilebilirsiniz.
Kaza Riskini Azaltma: Evde meydana gelebilecek düşme, yanma, ya da başka bir tehlikeli durumu fark etme süresi kısaldıkça, bu tür kazaların ciddiyeti de azalır. Bu da sevdiklerinizin uzun vadeli sağlığını korumanıza yardımcı olur.
Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Türleri ve Seçenekleri
Almanya’da bu tür sistemler bireylerin ihtiyaçlarına göre farklı çözümler sunabilir. Temel olarak üç ana türü vardır:
Temel Evde Acil Çağrı Sistemi: Bu sistem, acil durum düğmesi ve doğrudan çağrı merkezine bağlanma özelliği sunar. Kullanıcının evinde sabit bir iletişim cihazı ve acil çağrı düğmesi ile çalışır.
Mobil Evde Acil Çağrı Sistemi: Kullanıcıların ev dışında da kullanabilecekleri mobil acil durum sistemidir. GPS destekli bu cihazlar, kişinin nerede olduğunu tespit ederek, gerektiğinde yardım gönderilmesini sağlar. Özellikle aktif bir yaşam sürdüren yaşlılar için idealdir.
Akıllı Evde Acil Çağrı Sistemleri: Bu sistemler, hareket sensörleri, düşme tespiti ve diğer ileri teknoloji özelliklerini içerir. Kullanıcı düğmeye basamasa bile, sistem potansiyel bir acil durumu otomatik olarak algılar ve çağrı merkezine sinyal gönderir.
Yakınlarınızı Daha İyi Korumak İçin Ekstra Adımlar
Evde Acil Çağrı sistemleri önemli bir güvenlik çözümü sunmakla birlikte, yakınlarınızın güvenliğini artırmak için başka adımlar da atabilirsiniz:
Evin Güvenlik İncelemesi: Yakınlarınızın yaşadığı evin güvenli olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin. Merdivenler, halılar, banyo gibi kaygan zeminler için ek güvenlik önlemleri alın.
İlaç Takip Sistemi: Yakınlarınızın düzenli olarak ilaçlarını alıp almadığını takip eden dijital çözümler de kullanılabilir. Bazı Hausnotruf sistemleri, ilaç alarmları ve hatırlatma özellikleri sunmaktadır.
Düzenli Ziyaretler: Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, sevdiklerinizin yalnız olmadığını hissetmeleri önemlidir. Düzenli ziyaretler ve telefon görüşmeleri ile onlara sosyal destek sağlayın.
Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Kullanımı ve Sağlık Sigortası
Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri, genellikle sağlık sigortası veya bakım sigortası (Pflegeversicherung) kapsamında finanse edilebilir. Eğer bir kişi bakıma muhtaç olarak sınıflandırılmışsa, bakım sigortası bu sistemin maliyetini kısmen ya da tamamen karşılayabilir. Ayrıca, bazı yaşlı bakım organizasyonları ve yerel yönetimler, bu sistemlerin kurulumu ve işletilmesi konusunda destek sunmaktadır.
Sonuç olarak Evde Acil Çağrı Sistemleri, Almanya’da yaşlılar, hastalar ve özel bakıma muhtaç bireyler için hem güvenliği hem de bağımsızlığı artıran önemli bir teknolojik gelişmedir. Yakınlarınızı daha iyi koruyabilmek ve onlara huzurlu bir yaşam sunabilmek için bu sistemlerin sağladığı faydalardan yararlanabilirsiniz. Özellikle acil durumlarda hızlı müdahale imkânı sunarak, hem sevdiklerinizi koruma altına alabilir hem de onların yaşam kalitesini artırabilirsiniz. Bu tür teknolojik çözümler, hem sevdikleriniz hem de sizin için büyük bir rahatlık sağlayacaktır.
Günümüzde yaşlılar, hastalar veya özel bakıma muhtaç kişiler için güvenli bir yaşam alanı sağlamak, aileler ve sevdikleri için büyük bir endişe kaynağıdır. Almanya’da “Hausnotrufsysteme” (evde acil çağrı sistemleri), bu endişeleri hafifletmek ve özellikle yaşlı bireylerin daha bağımsız bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla geliştirilmiş modern teknolojik çözümler arasında yer almaktadır. Bu sistemler, kullanıcıların evlerinde tek başlarına oldukları durumlarda acil bir durumla karşılaştıklarında hızla yardım almalarını sağlar.
Evde Acil Çağrı Sistemi Nedir ve Nasıl Çalışır?
Acil durumlarda kullanıcıların yardıma hızla ulaşmasını sağlayan bu sistemin temel amacı, kişinin kendi evinde güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi ve ihtiyaç duyduğunda hızlı bir şekilde yardım alabilmesidir. Sistemin işleyişi oldukça basittir:
Acil Çağrı Düğmesi: Kullanıcılar, genellikle bir kolye ya da bileklik şeklinde taşınabilen acil durum düğmesine bastığında, doğrudan bir çağrı merkezine bağlanır. Bu merkez, kullanıcının bilgilerine erişebilir ve gerekli durumlarda acil tıbbi yardım gönderebilir.
İki Yönlü İletişim: Çağrı merkezine bağlandıktan sonra, kullanıcıyla iki yönlü bir sesli iletişim kurulur. Böylece, durumun ciddiyeti hızlıca değerlendirilir ve gerekirse ambulans, doktor veya yakın akrabalar haberdar edilir.
24 Saat Hizmet: Bu sistemler, genellikle 24 saat boyunca kesintisiz hizmet verir, bu da kullanıcının her an yardıma ulaşabileceği anlamına gelir.
Yakınlarınız İçin Neden Evde Acil Çağrı Sistemi Kullanmalısınız?
Bu sistemler, özellikle yaşlı ya da yalnız yaşayan sevdiklerinizin güvenliği açısından büyük avantajlar sunar. İşte bu sistemlerin sağladığı başlıca faydalar:
Bağımsızlık ve Güvenlik: Birçok yaşlı birey, evde yalnız yaşarken bile bağımsızlıklarını korumak ister. Hausnotruf sistemleri, acil bir durumda yardıma hızla ulaşabilmelerini sağlayarak onlara bu bağımsızlığı verirken, aynı zamanda güvende olduklarını hissettirir.
Acil Durumlarda Hızlı Müdahale: Kalp krizi, düşme, bayılma gibi ani sağlık sorunları yaşayan bireyler için, ilk birkaç dakika hayati önem taşır. Bu sistemler, hızlı müdahaleyi mümkün kılar ve ambulans gibi acil yardımların daha çabuk ulaşmasını sağlar.
Yakınlarınız İçin Huzur: Sevdiklerinizin evde yalnız olmaları, onlara ulaşamama kaygısı yaşatabilir. Hausnotruf sayesinde, yakınlarınızın güvende olduğunu bilmek, size büyük bir rahatlık sağlar. Acil bir durumda, yakınlarınıza hızla ulaşılabilir ve siz de bilgilendirilebilirsiniz.
Kaza Riskini Azaltma: Evde meydana gelebilecek düşme, yanma, ya da başka bir tehlikeli durumu fark etme süresi kısaldıkça, bu tür kazaların ciddiyeti de azalır. Bu da sevdiklerinizin uzun vadeli sağlığını korumanıza yardımcı olur.
Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Türleri ve Seçenekleri
Almanya’da bu tür sistemler bireylerin ihtiyaçlarına göre farklı çözümler sunabilir. Temel olarak üç ana türü vardır:
Temel Evde Acil Çağrı Sistemi: Bu sistem, acil durum düğmesi ve doğrudan çağrı merkezine bağlanma özelliği sunar. Kullanıcının evinde sabit bir iletişim cihazı ve acil çağrı düğmesi ile çalışır.
Mobil Evde Acil Çağrı Sistemi: Kullanıcıların ev dışında da kullanabilecekleri mobil acil durum sistemidir. GPS destekli bu cihazlar, kişinin nerede olduğunu tespit ederek, gerektiğinde yardım gönderilmesini sağlar. Özellikle aktif bir yaşam sürdüren yaşlılar için idealdir.
Akıllı Evde Acil Çağrı Sistemleri: Bu sistemler, hareket sensörleri, düşme tespiti ve diğer ileri teknoloji özelliklerini içerir. Kullanıcı düğmeye basamasa bile, sistem potansiyel bir acil durumu otomatik olarak algılar ve çağrı merkezine sinyal gönderir.
Yakınlarınızı Daha İyi Korumak İçin Ekstra Adımlar
Evde Acil Çağrı sistemleri önemli bir güvenlik çözümü sunmakla birlikte, yakınlarınızın güvenliğini artırmak için başka adımlar da atabilirsiniz:
Evin Güvenlik İncelemesi: Yakınlarınızın yaşadığı evin güvenli olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin. Merdivenler, halılar, banyo gibi kaygan zeminler için ek güvenlik önlemleri alın.
İlaç Takip Sistemi: Yakınlarınızın düzenli olarak ilaçlarını alıp almadığını takip eden dijital çözümler de kullanılabilir. Bazı Hausnotruf sistemleri, ilaç alarmları ve hatırlatma özellikleri sunmaktadır.
Düzenli Ziyaretler: Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, sevdiklerinizin yalnız olmadığını hissetmeleri önemlidir. Düzenli ziyaretler ve telefon görüşmeleri ile onlara sosyal destek sağlayın.
Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Kullanımı ve Sağlık Sigortası
Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri, genellikle sağlık sigortası veya bakım sigortası (Pflegeversicherung) kapsamında finanse edilebilir. Eğer bir kişi bakıma muhtaç olarak sınıflandırılmışsa, bakım sigortası bu sistemin maliyetini kısmen ya da tamamen karşılayabilir. Ayrıca, bazı yaşlı bakım organizasyonları ve yerel yönetimler, bu sistemlerin kurulumu ve işletilmesi konusunda destek sunmaktadır.
Sonuç olarak Evde Acil Çağrı Sistemleri, Almanya’da yaşlılar, hastalar ve özel bakıma muhtaç bireyler için hem güvenliği hem de bağımsızlığı artıran önemli bir teknolojik gelişmedir. Yakınlarınızı daha iyi koruyabilmek ve onlara huzurlu bir yaşam sunabilmek için bu sistemlerin sağladığı faydalardan yararlanabilirsiniz. Özellikle acil durumlarda hızlı müdahale imkânı sunarak, hem sevdiklerinizi koruma altına alabilir hem de onların yaşam kalitesini artırabilirsiniz. Bu tür teknolojik çözümler, hem sevdikleriniz hem de sizin için büyük bir rahatlık sağlayacaktır.
Rügland kasabasına ziyarette bulunan Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci ile birlikte gelen Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, belediye başkanına Türk-Alman ilişkilerini inceleyen "Türkiye’de Alman İzleri" adlı eserini hediye etti.
Ziyaretten memnun kaldığını belirten Rügland Belediye Başkanı Wolfgang Schicktanz, "Türk-Alman ilişkilerinin özellikle kültürel alanda bu kadar derin olduğunu gerçekten bilmiyordum, zevkle okuyacağım," şeklinde konuştu.
Başkonsolos ile birlikte geldikleri Rügland köyünde, Türk-Alman tarihinde ismini bugüne kadar muhafaza eden Carl Osman, bu köyün mezarlığında yatmaktadır. İlginç hikayesi olan Carl Osman, Belgrad’ın savunmasında esir düşen bir Osmanlı sipahisidir. İsmini nasıl muhafaza ettiği çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde anlatılsa da Rügland köylülerinin onun mezarını korumaları çok önemlidir. "Sayın başkana hediye ettiğim kitapta, Türkiye’deki Alman mezarları ile ilgili önemli bilgiler mevcuttur," şeklinde konuştu.
Kasabanın eski ve yeni belediye başkanları daha sonra Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci ve Dr. Latif Çelik’e Carl Osman ile ilgili bilgiler verdiler.
Yaklaşık 40 yıldır kültür tarihi üzerine araştırmalar yapan ve bu alanda kaynak eser niteliğinde 12 ayrı kitap yazan Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, DITIB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği’nin yeni genel merkez binasının açılışında konuştu.
DITIB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt’un takdiminden sonra mikrofona gelen Dr. Latif Çelik, Türk-Alman ilişkileri bağlamında kültür tarihi üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarından kısa özetler verdi. Özellikle Almanya genelinde kimlik sorunları yaşayan yüz binlerce gencimizin tarihi nasıl anlaması gerektiğini vurguladığı konuşmasında, “İlk nesil elbette bu ülkede binbir zorluk yaşadı. Onların Almanca bilmediğini biliyoruz. Ancak ikinci ve üçüncü nesil Türkler Almanya’da Almanca’yı Türkçe’den daha iyi konuşur hale geldi. Burada Türkçe’nin unutulma sürecine girdiğini görüyoruz. Her iki dili de iyi konuşmak ve yazmak bizim için gerçek zenginliktir” şeklinde konuştu.
Genç nesil için önemli bir eksikliğin kültürel tarih bilgisi olduğunu belirterek, “Derneklerin ve camilerin önemli bir görevi, Almanya ile Türkiye arasındaki kültürel tarih anekdotlarına daha çok zaman ayırmak olmalıdır. Almanya’yı vatan bilelim ki gençlerimiz başarılı olsun. O zaman Almanya’nın tarihi öne çıkıyor. Ancak bu ülkenin anavatanımız ile olan tarihsel ilişkilerini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Bunlar önemli konulardır. Cami derneklerinde Türk-Alman kültür tarihi ilişkilerini öğrenme adına gençlerimize fırsat verildiğinde, onlar çok daha başarılı, kişilik ve kimlik sahibi olacaklardır” şeklinde konuşmasını tamamladı.
Türkiye’de en çok tüketilen içecek olan siyah çay, kahvaltılarda, yemeklerden sonra pek çok kişinin favori içeceği. Hatta tiryakileri bile var. Doğru miktar tüketildiğinde siyah çayın faydası çok.
Tadı acı çayı içmeyin
Türkiye’de günde 2.45 milyon bardak siyah çay tüketiliyor. Kişi başına yıllık çay tüketimi ise 3 kg’ı buluyor. Bu miktar da kişi başına bin 240 bardağa eşdeğer. Üstelik doğru demlenen ve kararında içilen çayın sağlığa önemli katkıları var.
Bağışıklığı destekler
Yapılan araştırmalara göre siyah çay kalp sağlığına olumlu katkı sağlar. Siyah çayın içerisinde bulunan flanovidler sayesinde kardiyovasküler riskler yüzde 68 daha düşük çıkar. Ayrıca çay içerisindeki kateşinler ve theaflavinler normal hücre büyümesini engellemeden kanser hücrelerinin çoğalmasını engeller. Çay ve çay polifenolleri bakteri öldürücü ve bakterinin büyümesini engelleyici özellikleri sayesinde güçlü bir bağışıklık sistemini destekler.
Kafeinin vücuda etkileri
Çay, kafein içeriği sayesinde kan akımına yardımcı olduğu kadar, beyin fonksiyonlarının güçlenmesine de destek verir. Son yapılan çalışmalara göre kateşinlerin ve kafeinin vücut ağırlığına ve enerji harcaması üzerine etkileri bulunur. Kafein bireylerde termogenezi uyarır ve yağ oksidayonunu destekler. Siyah çayda bulunan fitokimyasallar, kemiklerin güçlenmesini desteklediği gibi kemik yoğunluğuna katkı sağlar. Bir çay bardağı çayda 50-70 mg potasyum ve 0.10-0.12 mg flor bulunur. Ayrıca manganez açısından da zengindir. Bir bardakta ortalama 0.1-0.3 mg manganez bulunur.
Bir bardak çay ne kadar kafein içerir?
İnce belli bir bardak çay 50-70 mg kafein içerir. Günlük kafein alım miktarının 300 mg’ı aşmaması gerekir. Günde 2-4 fincan açık ve limonlu tüketilebilir.
Beyin çaya da alışır
Kafeinden dolayı fazla tüketilince sinir sistemi ve dolaşım sistemini hızlandırarak kalbin daha çok atmasıyla birlikte, hızlanmasına neden olur. Çay tüketimi bireyleri zinde ve enerjik hissettirse de bir süre sonra beyin hücreleri buna alışır ve kişiyi uyuşuk bir hale getirebilir.
Kansızlığınız varsa dikkat!
Ayrıca çaydaki okzalat miktarı fazla olduğu için böbreğinde kum veya taş olanların dikkatli tüketmesi gerekir. Fazla tüketimi yüksek tansiyona neden olabilir. Tansiyon sorunu olanların günde 1-2 bardaktan fazla tüketmemeleri gerekir. Yemek sırasında veya yemek sonrasında hemen çay tüketilmemeli. Anemisi olan bireyler, kahvaltılarında çay yerine 1 çay bardağı portakal suyu içebilirler. Bu kişilerin yemekten bir saat sonra açık, limonlu bir çay tercih etmeleri faydalı olur.
Çayı uzun süre kaynatmayın
Uzun süre kaynatılan çayın içerisindeki tein ve tanenler zarar görebilir. Bu duruma maruz kalmış çayın kanserojen etkisi olabilir. Özellikle dışarda tüketilen çaylarda acı bir tat varsa bu durum çayın taze olmadığını, uzun süre beklediğini gösterir. Çayınıza aroma katmak isterseniz, çayı demlerken içine karanfil, tarçın veya vanilya özütü ekleyebilirsiniz.
Kaynak: https://www.acibadem.com.tr/hayat/siyah-cayin-faydalari/
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir araya gelmesiyle Türk-Alman ilişkilerine dair önemli konuların yeniden ele alınması bekleniyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "Şansölye Scholz'un Türkiye ziyaretinin anlamı ve Türk Alman ilişkilerinin geleceği" başlıklı makalede Türk Alman ilişkilerinin son durumu ele alındı.
Makaleye göre, Scholz ve Erdoğan'ın bir araya gelmesiyle Türk-Alman ilişkilerine dair önemli hususlar yeniden ele alınacak.
19 Ekim'de İstanbul'a gidecek olan Scholz'un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başta Türk-Alman ilişkilerini, ekonomi politikalarını, Ukrayna’daki savaşı, Orta Doğu'daki mevcut durumu, göç meselesini, ekonomi odaklı hususları ve Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının satışını ele alması bekleniyor.
İki ülkenin özellikle ekonomi, ticaret ve enerji alanlarındaki potansiyeli ve iş birliği imkanlarını daha da geliştirmekten yana oldukları biliniyor.
Her ne kadar bu alanlardaki hedefler öne çıksa da uzun bir süredir güncellenmesi gündemde olan Gümrük Birliği ve vize serbestisi konularının da Türkiye açısından öncelikli hususlar arasında olduğu tahmin edilebilir.
Türkiye’nin Almanya’dan bilhassa savunma alanındaki iş birliği ve somut beklentilerinin de olduğu unutulmamalıdır.
Son günlerde örneğin Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının Türkiye’ye satışının Almanya tarafından engellenmesinin sonlandırılacağına dair sinyaller de söz konusu olmakla birlikte sürecin ilerleyen aşamasının belirleyici olması beklenebilir.
Türkiye ve Almanya arasında farklı politika alanlarında görüş ayrılıklarının devam ettiği de unutulmamalı.
Her ne kadar son zamanlarda diyalog yanlısı bir süreç söz konusu olsa da Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüm gibi öne çıkan hususlarda iki ülkenin pozisyon ve politika tercihleri birbirinden farklı olmaya devam ediyor.
Alman hükümetinin kriz bölgelerine yönelik sürdürmekte ısrarlı olduğu son derece tartışmalı tercihleri hem tepkilere yol açıyor hem de dış politikasını inandırıcılıktan daha da uzaklaştırıyor.
- İki ülke ticaret hacminde hedef 60 milyar dolar
İki ülke arasında 2023’te 50 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin 60 milyar dolara ulaştırılması hedefi söz konusu.
Ziyarette ele alınması muhtemel bir diğer husus da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği, Akkuyu Nükleer Santrali için Türkiye’ye gelmesi beklenen türbinlerin "Alman gümrüğünde bekletilmesi" meselesi.
Almanya'nın Türk fırkateynler ve torpidoların modernizasyonu için gerekli malzeme ve silah satışına onay vermesi bir yaklaşım değişikliğine dair sinyal olarak yorumlanıyor.
Özellikle Orta Doğu'daki kriz ve gerilimlerin derinleşmesinin yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşındaki son gelişmelerden dolayı NATO’nun öne çıkan bir üyesi olarak Türkiye’nin stratejik önemi daha da belirginleşti.
Almanya'da hükümet sözcüsünün Türkiye’nin Ukrayna meselesinde "önemli bir ortak" olduğunun altını çizmesi, hükümetin Ukrayna’ya yönelik silah yardımlarını sürdürme yaklaşımının özellikle son aylarda toplumda daha az karşılık bulmaya başlaması, başta Alman aşırı sağ ve popülist partilerin güçlenmesine neden oldu.
Bu yüzden Alman hükümetinin, Ukrayna’daki savaşın sonlandırılmasına ilişkin başta Türkiye gibi etkili ülkelerle daha yakın iş birliğini öncelediği tahmin ediliyor.
Ayrıca Rusya’nın Avrupa’ya yönelik artan tehdidi ile İran-İsrail geriliminin daha fazla büyümesine dair endişeler de Almanya’nın Eurofighter konusundaki engelleyici tutumunu değiştirmeye yönelmesi ihtimalini güçlendiriyor.
Alman kamuoyunda Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına yönelik şimdilik olumlu sinyaller gözleniyor. Buna binaen temkinli bir yaklaşımın göz ardı edilmemesi gerekiyor.
- Göç meselesi
Eylülde Almanya'nın doğusunda yer alan üç eyaletteki eyalet meclisi seçimlerinde önemli başarılar yakalayan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi ülke siyasetinde öncelikli siyasi gündemin göç meselesi olmasını sağladı.
Muhalefette bulunan Hristiyan Birlik (CDU/ CSU) partilerinin aşırı sağcıların söylemlerini giderek normalleştirme eğilimi, hükümette yer alan koalisyon üyesi partilerin de özellikle seçim sürecinde popülist söylem ve adımlara yönelmesine neden oldu.
28 Eylül 2025'te düzenlenmesi planlanan Federal Meclis seçimleri öncesinde federal hükümetin bu konuda Alman kamuoyuna yönelik bazı adımlara yönelmesi muhtemel.
Göç politikalarına ilişkin konuların Şansölye Scholz'un Türkiye ziyaretinde ele alınması bekleniyor.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Türkiye ziyareti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ortak basın toplantısında verdikleri mesajlar, Alman medyasında geniş yer aldı.
Frankfurter Allgemeine Zeitung, "Şansölye Scholz İstanbul'da Ankara'ya daha fazla savunma sanayisi ürünü sözü verdi" başlıklı bir haber yayımladı.
Haberde, Alman hükümetinin, savunma sanayisi ürünlerinin Türkiye'ye tedarik edilmesi konusuna uzak durduğu ancak Scholz'un bu ziyaretle Türkiye'nin NATO üyesi olduğuna işaret ederek savunma sanayisi ürünleri konusunda daha fazla işbirliğine gidileceğini bildirdiği aktarıldı.
Alman hükümetinin Ankara'ya savunma sanayisi ürünlerinin tedariki konusunda gösterdiği yeni tutumla Yunanistan'ı ürküttüğü, bu nedenle Scholz'un, Atina ile Ankara arasındaki ilişkilerin son dönemde gözle görülür bir şekilde yumuşamış olmasını övdüğü de ifade edilen haberde, Berlin'de bir süredir Türkiye ile ilişkilerde "yeni bir başlangıç"tan söz edildiğine dikkati çekildi.
Haberde, özellikle Donald Trump'ın ABD'de başkan seçilmesi ihtimali ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarının artması olasılığını göz önünde bulunduran Berlin'in, NATO müttefiki Türkiye'ye bakışını değiştirdiği vurgulandı.
Amacın NATO'nun güney kanadını güvence altına almak ve Ukrayna'ya desteğin azalması karşısında güçleri birleştirmek olduğu belirtilen haberde, Berlin yönetiminin gelecekte Erdoğan'ın Kremlin ile iletişim kanallarını kullanabilmeyi umduğu ifade edildi.
Haberde, Almanya'nın Türkiye'ye yakınlaştığının bir diğer işaretinin de Scholz'un en son 2016 yılında gerçekleştirilen yüksek stratejik ortak hükümet istişarelerinin yeniden başlatılacağını duyurması olduğu kaydedildi.
Deutschlandfunk'ta yer alan haberde de Scholz ve Erdoğan'ın silah ve teçhizat sevki konusunda hemfikir olduğu ancak Orta Doğu konusunda farklı düşündükleri belirtildi.
Haberde, Almanya ve Türkiye'nin yıllarca süren itidalli ilişkilerin ardından savunma sanayisi alanında yeniden daha fazla işbirliği yapmak istediği belirtildi, Şansölye Scholz'un, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile İstanbul'da yaptığı görüşmenin ardından, NATO ortağı Türkiye'nin Alman silahlarını almasının doğal olduğunu söylediği aktarıldı.
- Scholz, Erdoğan ile ilişkilerini geliştirdi
Süddeutsche Zeitung'daki analizde de "Dost olmak istiyor muyuz?" başlığı kullanıldı.
Analizde, Olaf Scholz'un yıldırım bir ziyaret için İstanbul'a uçtuğu, Şansölye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birbirleriyle iyi anlaştıklarının görüldüğü ayrıca hangi konuların yeni dostluklarını bozacağını da bildikleri kaydedildi.
Şansölye'nin Türkiye Cumhurbaşkanı ile ilişkilerinin geliştiğinin söylendiği ve bunun muhtemelen kişisel sebepleri olduğu zira ikilinin birbirlerini daha iyi tanıdığına işaret edilen analizde, iki liderin uluslararası zirvelerde ve eylülde New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda bir araya geldiği; bunun, Olaf Scholz'un şansölye olduktan sonra Türkiye'ye yaptığı ikinci ziyaret olduğu hatırlatıldı.
Tagesspiegel gazetesi de Şansölye Scholz'un Türkiye'ye Eurofighter vermek istediğini yazdı.
Haberde, Orta Doğu konusundaki anlaşmazlık devam etmesine karşın Türk-Alman ilişkilerinin yakınlaşacağı diğer konularda bir hareketlilik olduğunu ifade edildi.
Olaf Scholz ve Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk-Alman ilişkilerinde son dönemde yaşanan iyimser havanın, Orta Doğu ihtilafı konusundaki derin görüş ayrılıkları nedeniyle bozulmasına izin vermeme kararlılığı da dahil olmak üzere pek çok konuda mutabık kaldığı aktarıldı.
Scholz'un, iyi ekonomik ilişkileri övdüğü ve NATO ortağına Eurofighter savaş uçaklarının teslim edilmesi olasılığını dile getirdiği kaydedildi.
"Scholz, NATO ülkesi Türkiye'ye daha fazla silah ihracatı yapılacağını açıkladı" başlığını atan Welt gazetesi, Scholz'un Türkiye'ye silah ihracatını savunduğunu ve Eurofighter savaş uçaklarının olası teslimatı konusunda da ilerleme kaydedildiğini belirtti.
Scholz'un "Türkiye bir NATO üyesi ve bu nedenle somut teslimatlara yol açacak kararlar almaya devam ediyoruz. Bu tabii ki bir mesele ve son zamanlarda bu tür kararlar da aldık. Ve daha fazlası da olacak" ifadelerine yer verilen haberde, Alman hükümetinin son dönemde Türkiye'ye eskiye oranla daha fazla askeri teçhizat ihracatına izin verdiği hatırlatıldı.