Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi Avrupa Türkleri göç literatürüne yeni bir eser daha kazandırdı.
Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşmasının 60. Yılına armağan olarak yayınlanan eser, 60 Türk gencinin hayatını anlatıyor.
2024 yılı Hollanda ile Türkiye’nin 19 Ağustos 1964’te imzaladığı işgücü anlaşmasının 60. yıl dönümüdür. Türk toplumunun yurt dışındaki varlığını, kalıcılığını ve geleceğini simgeleyen yetişen genç kuşaklardır. Buradan hareketle bu çalışma, “Hollanda’daki üçüncü kuşak Türk toplumu üyelerinin gündelik hayatını nasıl anlamlandırmakta?”sorusuna cevap arayan, nitel yönteme başvuran bir anlatı araştırmasıdır. Böylelikle Türkiye-Hollanda arasında 1964 yılında imzalanan işgücü anlaşmasının 60. yıl dönümüne özel olarak ilk göç eden işçi kuşağın torunları olan, Hollanda’da doğup büyümüş ve orada yaşayan 18-35 yaş arasında bulunan altmış, üçüncü kuşak gencin hayatından anlatılar ortaya koymayı hedeflemektedir.
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi 1964 yılında resmen başlayan Hollanda’ya Türk işgücü göçünün son 40 yılına, yaptığı etkinliklerle damga vurdu. Bu çerçevede; göçün 30. yılına armağan olarak “Batı Avrupa Türkleri: göçmenlikten yerleşik hayata geçiş” kitabı yayınlandı. Göçün 40. yılında da, yıl boyu devam eden etkinlikler yanı sıra, göçün 40. Yılına armağan olarak, gazeteci yazar Yavuz Nufel’in hazırladığı, “40 Yıl 40 İnsan” çalışması kitap olarak yayınlandı. Göçün 50. yıl dönümünde ise, Amsterdam Vrije Üniversitesi’nde, “Uluslararası Türkiye Hollanda İlişkileri Sempozyumu” yapılan sempozyumda sunulan 52 bildiri, kitap olarak yayınlandı.
Göçün 60. yılında da; Türkiye-Hollanda İşgücü Anlaşmasının 60. yılına armağan olarak 60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi:“Üçüncü Kuşakla Konuşmalar (Anlatı Tarih Çalışması)” kitabı başta olmak üzere, 2023 yılında ülkemizde meydana gelen depremle ilgili yapılan, “2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması” ve “Hollanda Türk Göç Tarihinin 60”ıncı yılına, Türkevi Derneği’nden 60 proje ve program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)” başlıklı çalışmaları kitap olarak yayınladı.
Avrupa Türkleri ve göç literatürüne katkıda bulunacağı düşünülen, “Üçüncü Kuşakla Konuşmalar (Anlatı Tarih Çalışması)” kitabı Türkevi ve SPICAWORKS Yayınları arasında okuyucuya sunulmuştur. Kitap, spicaworks.com.tr ve diğer kitapçılardan temin edilebilir.
spicaworks.com.tr /
Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
SPD Federal Meclis Milletvekili Macit Karaahmetoğlu, Frankfurter Rundschau gazetesinde kaleme aldığı bir makalesinde CDU Genel Başkanı Friedrich Merz'in toplumsal sorunlara ve sosyal devlete yönelik açıklamalarını ve yaklaşımını eleştirdi. Karaahmetoğlu, Merz’in sosyal devleti küçümseyen tutumunun ve topluma yabancı tavırlarının, Almanya’nın geniş kitleleri üzerinde olumsuz bir etki yarattığını savundu. Karaahmetoğlu, makalesinde, Merz’in, partisinin gençlik teşkilatı olan Junge Union’da yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Bu toplantıdaki gözlemlerini aktaran Karaahmetoglu, Merz’in gençlerle bağ kurmakta zorlanması ve onların yaşam tarzlarına uzak kalmasının Almanya’nın geleceğini şekillendirme iddiasında olan bir siyasetçi için büyük bir eksiklik olduğunu vurguladı.
Karaahmetoğlu, Merz'in sosyal devlet anlayışına yönelik sözlerini de eleşYrdi. CDU liderinin Vatandaşlık Geliri alanlara yönelik küçümseyici söylemlerinin ve toplumu ayrıştırıcı tutumlarının tehlikeli olduğuna dikkat çekti. Karaahmetoğlu, Merz'in Vatandaşlık Geliri alanların bu desteği “koşulsuz bir temel gelir” gibi gördükleri şeklindeki önyargılı yaklaşımının, Almanya toplumunun sosyal gerçekliklerinden uzak olduğunu belirtti. Ayrıca, Merz’in sığınmacılarla ilgili “Almanların dişçi randevularını ellerinden alıyorlar” gibi açıklamalarını hatırlatarak, bu tür ifadelerin toplumdaki dayanışma ruhuna zarar verdiğini vurguladı ve „Bu başbakan adayı, sosyal devlete hiç acımadan saldırıyor ve toplumumuzun en tepesindeki yüzde birlik kesimi, yani mutlak en çok kazananları, ülkemizin gerçek başarılıları olarak gösteriyor.“ dedi.
Karaahmetoğlu, partisi SPD’nin ise uzun vadeli vizyonunda toplumun yüzde 95'inin vergi yükünü azaltmak ve üst gelir grubuna daha fazla sorumluluk yüklemek olduğunu belirtti. Ludwigsburg milletvekili Karaahmetoğlu, Merz’in zengin yaşam tarzının ve siyasi pozisyonunun Almanya halkının çoğunluğunun hayatından oldukça uzak olduğuna dikkat çekti. Bir röportajında yıllık yaklaşık bir milyon euro kazandığını itiraf eden Merz’in, lüks bir hayat sürdüğünü belirten Karaahmetoğlu, özel bir jete sahip olan Merz’in siyasetten kopuk olduğu dönemde özel sektörde yüklü miktarda servet biriktirdiğini söyledi.
Scholz ve Merz Karşılaştırması
Karaahmetoğlu makalesinde Başbakan Olaf Scholz ile Friedrich Merz arasındaki farklara da değindi. Scholz'un hayatını toplum hizmetine adayan bir lider olduğunu vurguladı. Scholz’un işçi haklarını savunan bir avukat, Hamburg Belediye Başkanı, Çalışma ve Maliye Bakanı olarak görev yaparken toplumla iç içe olduğunu belirtti. Scholz’un, pandemi ve ekonomik kriz gibi zor zamanlarda ülkeyi istikrarlı bir şekilde yönecğini belirten Karaahmetoğlu, Merz’in Scholz’a yönelik eleştirilerinin, parayı her şeyin önüne koyan bir bakış açısının yansıması olduğunu dile getirdi. Merz'in gençlerin geleceği ve sosyal adalet konularında ciddi bir vizyon ortaya koymadığını belirten Karaahmetoğlu, CDU liderinin Ukrayna savaşını Alman Ordusu’nun yenilenmesi için “bir fırsat” olarak tanımlamasını ise “siyasi gerçekleri çarpıtma” olarak nitelendirdi.
Almanya'nın bir sonraki seçimlerde ülkeyi kimin yöneteceğini seçerken, toplumdan kopuk ve elitist bir figürü mü yoksa toplumla iç içe olan bir devlet adamını mı tercih etmesi gerektiğini belirten Karaahmetoğlu, „Alman halkı, yaklaşan genel seçimlerden önce, Federal Şansölye makamında hangi yaşam deneyiminin temsil edilmesini istediklerini kendilerine sormalıdır. Banka hesabında milyonları olan bir adamın mı yoksa ülkemize siyasi bağlılığını hayattaki tek amacı haline getirmiş ve hükümet icraatında neredeyse her zorlukla karşılaşmış bir adamın mı? Her halükarda, bu ikisinden yalnızca birinin nüfusun çoğunluğuyla bir bağı ve onların yaşamlarının gerçeklerine dair bir anlayışı var“ değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Milletvekili Adayı Dursun Boran, diplomatik ziyaret yaptı.
Schengen vizelerine dair aksaklıkları Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Basın Ateşesi Yorgos Mamalos'a anlattı.
GEÇEN HAFTA KARAYOLU İLE SELANİĞE GİTTİ
Star TV E. Haber Müdürü Dursun BORAN'ın, İstanbul Beyoğlu ilçesi, İstiklal Caddesinde Yunanistan Başkonsolosluğu tarihi binasında yaptığı görüşme 1 saat devam etti.
BORAN, 26 Ekim 2024 de Otobüs ile İstanbul dan Selanik'e gitti.
İpsala Gümrüğünde Yunanistan'a seyahate giden Türk Turistleri ile görüşen BORAN, gümrüklerde ki işleyiş ve beklentileri not aldı.
Tespit ettiği aksaklıkları, yapılmasında fayda gördüğü yenilikleri, Mamalos'a anlatan BORAN, Selanikte çektiği resimler üzerinden çevre ve görüntü kirliliklerini anlatıp, düzeltilmesini, Yunanistan Turizmi için talep etti.
Kamu Diplomasisi Bürosu ve Basın Ateşe MAMALOS, duyarlılığı ve yapıcı tenkitleri için BORAN 'a Teşekkür etti.
Yunanistan Türkiye arasında gelişen Turizm, Ekonomik, Sosyal çalışmaların memnuniyet verdiğini anlatan Mamalos, 2 yıldır İstanbul da görev yapıyor.
YUNANCA KURSLAR İLGİ GÖRÜYOR
Görüşmede Konsolosluk Kamu Diplomasisi görevlisi Eleni Karamiti de hazır bulunup, Tercüme yaptı.
Açılan Yunanca kurslara çok sayıda bay bayan Türk de katılmak için müracaat etmiş.
Parasız kurslara ilgi artıyor.
HERGÜN 1000 VİZE VERİLİYOR
Konsolosluk her gün bin civarında vize veriyor. 2 bine yakında yeni vize talebi kabul ediyor.
BORAN, Almanya, Hollanda, Fransa, Avusturya vd devletlerden kara yoluyla gelen tatile gelen Türklerin beklentilerini anlatıp, tedbir talep etti.
Türkiye den her hafta sonu binlerce aile Yunanistan ın çeşitli yerlerine tatile gidip dönüyorlar
Oberregierungsrat Fabian Hollmann hat zum 31. Oktober 2024 das Landratsamt Würzburg verlassen. Für zweieinhalb Jahre übernahm er die juristische Leitung verschiedener Geschäftsbereiche. Eine vergleichsweise kurze, aber intensive Zeit, wie Landrat Thomas Eberth bei dessen Verabschiedung betonte.
Hollmann übernimmt künftig die Leitung des Sachgebiets 15 (Aufnahme und Verteilung von Flüchtlingen – ANKER-Einrichtung Unterfranken). Landrat Thomas Eberth bedankte sich für die ausgezeichnete geleistete Arbeit und wünscht ihm für den weiteren beruflichen und privaten Weg nur das Beste.
Zum 1. März 2022 wechselte Fabian Hollmann von der Regierung von Unterfranken an das Landratsamt Würzburg – gerade einmal eine Woche, nach dem Überfall Russlands auf die Ukraine. In dieser dynamischen und angespannten Lage übernahm Hollmann direkt Verantwortung als einer von drei Leitern der Lenkungsgruppe Ukraine-Flüchtlinge und als Mitglied der Führungsgruppe Katastrophenschutz. Die Einrichtung von Erstanlaufstellen und Notunterkünften für die Schutzsuchenden unter ständigem Zeitdruck war eine der größten Herausforderungen seiner Zeit im Landratsamt.
Seine Berufung führte Fabian Hollmann schließlich im Geschäftsbereich 4 – Arbeit und Soziale Angelegenheiten fort. Dort verantwortete er mit großem Engagement die Unterbringung von Geflüchteten in den Landkreisgemeinden. Dabei bewies er sich nicht nur als nahbarer Ansprechpartner für die Vertreterinnen und Vertreter der Landkreisgemeinden und die Bürgerinnen und Bürger. Auch als verantwortungsvoller Vorgesetzter und Kollege wurde er geschätzt. Im Zuge der im Kreistag öffentlich geführten Diskussion um die Zukunft des Jobcenters als eigenständig geführte Einrichtung des Landkreises setzte sich Hollmann in hohem Maße für seine Kolleginnen und Kollegen und die Beibehaltung der aktuellen Strukturen und Arbeitsplätze ein.
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.
AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.
Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.
Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.
Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.
Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.
Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.
Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Türk-Alman diplomatik ilişkilerinin 100’üncü yılı vesilesiyle Türk-Alman Dostluk Derneği öncülüğünde Würzburg Belediye Sarayı’nda görkemli bir etkinlik düzenlendi. Würzburg Belediye Başkanı Christian Schuchardt himayesinde, “1924’ten 2024’e, 100’üncü yılda Türk-Alman ilişkilerinin sıfır noktasını belirleme” sloganıyla düzenlenen etkinliğe, kültür sanat, siyaset, moda ve iş dünyasından çok sayıda kişi katıldı.
Dernek yöneticisi Dr. Enis Tiz’in moderatörlüğünü yaptığı program, şehirdeki siyasi partilerin de ilgi odağı oldu.
Etkinlikte, Birinci Dünya Savaşı’nın kaybeden müttefikleri olan Türkler ve Almanların “İmparatorluktan Modern Cumhuriyetlere” evrilen ilişkilerine mercek tutulurken, Ankara’daki Alman Büyükelçiliği’nin hikâyesi de ilginç bir şekilde gündeme geldi. 30 Ekim 1924’te Würzburg Üniversitesi’ni bitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın doktoru Hatice Safiye Ali’nin heyecan verici hikâyesi de slayt gösterisiyle izleyicilere sunuldu.
Türk toplumunun sosyo-kültürel sorunlarına gösterdiği yakın ilgi ve şehirdeki göçmenlerle kurduğu ilişkilerle tanınan Würzburg Belediye Başkanı Schuchardt, burada yaptığı konuşmada, “Türklerin Almanya’nın kalkınmasındaki olumlu etkilerini çok iyi fark edebiliyorum. Türk-Alman ilişkilerinden verilen tarihi örnekler ile Türkiye kökenli göçmenlerin şehrimizdeki entegrasyon sürecine yapılan katkıyı da önemsiyorum. Türk-Alman ilişkilerinin 100’üncü yılı ve Safiye Ali adlı Türk kızının bir asır önce ortaya koyduğu heyecan verici hikâye beni hem duygulandırdı, hem de heyecanlandırdı. Dernek yöneticilerini kutluyorum” dedi.
Dernek başkanı Dr. Latif Çelik de ana başlıklar altında özetlediği 100. Yıl programında şunları söyledi: “Türk-Alman ilişkilerinin 100 yıllık son döneminin başlangıcı, erken Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıdır. Cumhuriyet’in şekillenmesinde Almanya’nın desteğinin iyi bilinmesi gereklidir. İngiltere ve Fransa, Ankara’yı küçümseyerek kesinlikle bir mahrumiyet bölgesi olan Anadolu kasabasına gelmeyeceklerini belirttiklerinde, Almanya’nın büyükelçiliklerini taşıyan ilk devletlerden olması çok önemlidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün jest olarak Almanlara büyükelçilik inşası için arsa bağışı, dostun dosta jest ile karşılık vermesidir.”
Etkinlikte Würzburg Vali Yardımcısı Waldemar Brohm da bir konuşma yaptı. Brohm, “Burada 100 yıl önceki ilişkilerimizi konuşmak benim için müstesna bir olay. Pozantı şehri ile son 10 yıldan bu yana devam eden görüşmelerimiz devam ediyor. Oradaki Alman tarihine sahip çıkan Türk dostlarımızı yürekten kutluyorum. Yakında yine Pozantı’ya giderek buradaki Toros Demiryolları ile ilgili mükemmel bir gezi yapmak istiyoruz. Türkiye ve Almanya’nın asırlardan bu yana devam eden dostluğu ile ilgili bugünkü 100’üncü yıl programında bir Türk dostu olarak konuşmak ise bana büyük mutluluk veriyor” dedi.
Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci de “Bu etkinlik, iki ülkenin ortak kültürel çizgide buluşması adına ciddi bir çalışma. İki ülkenin iş adamlarından sanatçılara, siyasetten sporculara ve hayatın birçok alanında ciddi işbirlikleri içerisinde olması çok önemli işbirlikleridir. Türkler ve Almanlar dosttur ve bu dostluk hiçbir zaman unutulmayacaktır. Ayrıca, Sayın Schuchardt’ın da programın himayesini üstlenmesi son derece önemlidir” diye konuştu.
Hatice Safiye Ali’nin 100 yıl önceki hikâyesini anlatan Dr. Nurcan Demirci Aydın da, “Onca imkânsızlık içinde ülkesinden büyük zorluklarla, özellikle de savaş döneminde buraya gelip üstün başarı ile tarihe iz bırakacak şekilde okulundan mezun olan Hatice Safiye Ali’nin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum” dedi. Program, Franken Halk Oyunları ekibi ile Kitzingen Anadolu Çocuk Halk Oyunları ekibi tarafından sergilenen folklor gösterileri ve Keleş Ailesi tarafından misafirler için hazirlanan lezzet köşesinde simit, kahve ve baklava ikramları ile sona erdi.
Törene katılan misafirler, kültür tarihi adına yapılan programlardan ciddi anlamda hem faydalandıklarını hem de bilgilendiklerini belirttiler.
Kıbrıs Rum Yönetimi-ABD Anlaşması
Prof. Dr. Ata Atun
ABD Başkanı Biden’ın giderayak GKRY lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’ın Oval Ofis’inde kabul edip sohbet etmesi, uyutulacak bebekler gibi pışpışlaması, Kıbrıs Rum tarafının boylarından büyük hayaller görmelerine neden oldu. Belli ki Rumların gördüğü hayallerin senaryosunu yazan senarist kafayı iyice bulmuş olmalı ki olmayacak hikayelerle Rum halkının mutlu rüyalar görmelerini sağlıyor. Gerçekleri ters yüz edip doğruymuş gibi halka sunarak kandırmak ve mutlu olmalarını sağlamak da bir yetenek, bırakınız yapsınlar, bırakınız inansınlar…
Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz bölgesindeki stratejik rolü nedeni ile ABD’nin Doğu Akdeniz’de Türkiye yerine Kıbrıs Rum Yönetimini tercih ettiği ve artık Doğu Akdeniz’in Güney Kıbrıs Rum Yönetiminden sorulacağı içerikli açıklamaların bini bir para Kıbrıs Rum tarafında. Saf saf da ABD’nin, dünya üzerinde kendi savunma silahlarının neredeyse tümünü üreten ilk dört ülkeden bir olan ve de NATO’nun en güçlü ikinci ordusuna sahip 86 milyonluk Türkiye’yi göz ardı edip, Doğu Akdeniz ile ilgili sorunlarda kendilerini tercih ettiğine inanıyor Kıbrıs Rumları.
AB’nin, adı dolandırıcılığa, sahte bütçe açıklamalarına, yalan beyanlara, insan kaçakçılığına, kara para aklamaya ve uyuşturucu ticaretine çıkmış en kötü ülkesi Kıbrıs Rum Yönetimi, dünyanın 11. siyasi ve askeri önemi olarak bilinen ve Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Kafkasya’da onayı olmadan hiçbir ciddi uygulamanın yürürlüğe konamadığı Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine kendilerinin tercih edildiği rüyasını görüyorlar.
Tam bir ağlar mısın güler misin durumu gerçekten.
Kıbrıs Rumlarının içinde aklı başında olanlar ve duygularına kapılmadan tarafsız düşünmeyi başarabilenler bu ziyaret için “Biden-Hristodulidis görüşmesi önemli ancak beklentisi çok düşük” olarak tanımladılar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve ABD arasında Eylül 2024'te İkili Savunma İş birliği Yol Haritasının imzalanması ve 23 Ekim 2024 günü de Stratejik Diyaloğunun imzalanması bölgede dikkate alınması yeni bir gelişme.
Özellikle gözlerden kaçırılmak istenen Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) katkısıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde mali suçların tespit edilmesi, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti ve diğer küresel suçların kovuşturulma kapasitesinin güçlendirilmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin tamamen ABD’nin denetimi altına gireceği, diğer bir deyimle de sömürgesi olacağının işareti. Zaten Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşlarına sağlanacak olan ABD vize serbestiyeti de bu nedenle gündeme geldi. ABD, Kıbrıs Rum Yönetimini kendi koşullarında yönetecek, askerlerini AB sınırları içinde yaptığı gibi istediği miktarda, istediği silahlarla Güney Kıbrıs’ta istediği yerde konuşlandıracak. Almanya nasıl ABD’nin sözünden çıkamıyorsa, Dış siyasetinde ABD ne derse onu yapıyorsa, PKK terör örgütünün faaliyetlerine, haraç toplamasına, gösterilerine mani olamıyorsa, ABD’nin çıkarlarına aykırı davranamıyorsa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de aynı konuma gelecek.
Bu gelişmelerden sonra Güney Kıbrıs’ta yaşanacak sorunlardan bir tanesi de Rumların yüzde 40’nın sağcı, yüzde 35’inin komünist düzeyinde solcu ve geri kalan yüzde 25’inin de kararsız olduğu gerçeğinden kaynaklanacak. Başını AKEL adlı siyasi partinin ve taraftarlarının çektiği solcuların bu durumdan hoşlanmayacakları kesin. 50 sene evvel yaşanan 15 Temmuz 1974 darbesinde, Yunanistan’dan gönderilen subay ve astsubayların komutasındaki Rum Milli Muhafız Ordusunun Makarios’u deviren darbeyi gerçekleştirirken, yüzlerce AKEL taraftarı ve siyasilerini katlettikleri de hala hafızalarda.
Bu gelişmeler ışığında, yani ABD-GKRY Stratejik Anlaşmasına karşılık olarak, günümüz Kıbrıs adası koşullarına uygun, -ÜSLER konusunu da kapsayacak şekilde- TC-KKTC SAVUNMA ve GÜVENLİK İṢBİRLİĞİ ÇERÇEVE ANLAṢMASI imzalamanın tam zamanı.
Siyasi ortam buna çok uygun ve bu fırsat bir daha ele geçmez.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili
Kısa adı ANF olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu Avrupa ülkelerinde 30 yıl önce kurulmuş bu gün kendi hizmet binalarına kavuşmuş Avrupa Türklüğüne külliye eserler içinde hizmet veriyorlar.
Bu güne kadar başta kurucu genel başkan gönüldaşım Zülfü Canbolat, eğitim camiamızın yakından tanıdığı Prof. Dr. Orhan Kavuncu, 1980 lerden beri tanıdığım Heilbronn Ülkü Ocağının gençlik kolları başkanlığını uzun yıllar yapan Recep Yıldırım, daha sonra bu kutsal hizmet görevini üstlenen halen devam eden Erol Yazıcıoğlu başkanların her birini yürekten kutluyorum. Kendilerine sağlık sıhhat diliyorum.
30 yıl dile kolay çeyrek asırı geride bırakıp yarım asıra doğru yol almış, hak ve hakikat yolunda insanlığa ve insanlarımıza hizmet götürmenin gayreti içindeler.
30.yılında tekrar genel başkanlığa seçilen Erol Yazıcıoğlu’nu teprik ettim. Ve kendisinden Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonun kuruluşundan bu güne bir değerlendirmesini istedim.
Erol başkan üstlenmiş olduğu görevin sorumluluğu içinde anlatmaya başlıyor.
“Teşekkür ediyorum bana bu imkanı verdiğiniz için Doğan bey, Kısa adımız ANF olan Avrupa Niza-ı Alem Federasyonumuz, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yaşayan fikir ve olaylara yaklaşım biçimi aynı, burada yaşayan Türk insanına hizmet yöntemi itibariylede aynı doğrultuda hizmeti benimsemiş insanlarımızın kurduğu teşkilatlardan oluşan bir çatı teşkilattır.” Dedi ve değerlendirmesine şöyle devam etti; ANF bulunduğu ülkelerin hukuk kurallarını ihlal etmeden Türk vatandaşlarımızın kendi gelenek ve görenekleri ile inanç temellerini ayakta tutmaya ve gelecek nesillere de bu inanç ve kültürümüzü devam ettirebilme imkan ve zemini oluşturma gayretlerini üstlenmiş hukuki statüsü bulunan bir sivil toplum örgütüdür. Resmi kuruluşumuz 1994 yılı olsada 90’lı yıllardan beri fikri misyonunun alt yapısı oluşturmaktaydı.
Milli-İslami bir kimlik taşıyan ANF kendisini diğer sivil toplum örgütlerinden ayıran bir özelliğimiz de siyaset anlayışıdır. Bayrak ,Vatan ,Din gibi mukaddes değerler üzerine siyaset yapılmaması ve bu değerlerin tüm sosyal kesimlerce benimsenip sahip çıkılmasını savunan bir siyaset anlayışına sahip olan Avrupa Nizam-ı Alem Federasyonu (ANF ) Milliyetçilik, Atatürkçülük ve laiklik gibi konularda diğer siyasi ve sosyal guruplar üzerine tahakkümiyet kurup kendi tekelinde bulundurmak anlayışı ile siyaset yapmayıda gayri ciddi ve gayri mantıki bulmaktadır.
Avrupa’da başda Almanya olmak üzere Hollanda, Avusturya, İsviçre, Belçika, ve Fransa’da dernekleri bulunan Merkezi Almanya’nın Ludwigshaven şehrinde mülkiyeti satın alınan 1200 metrekarelik kullanım alanı bulunan başta Müslüman Türk insanına ve bütün insanlığa hizmet için açılmış bir sivil toplum örgütüyüz. Teşkilatımıza destek olan mensuplarımıza çok teşekkür ediyorum. Ebedi aleme göçen kardeşlerimize Allah C.C. Rahmetler diliyorum.”
Haber ve Fotoğraf: Doğan Tufan