Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

(Würzburg) Am Di., 11.06.2024 fand die jährliche Mitgliederversammlung des Stadtmarketings „Würzburg macht Spaß“ e.V. im Burkardushaus Würzburg statt. Bei dieser standen u.a. die turnusmäßigen Neuwahlen von Vorstand und Beirat auf der Tagesordnung. Ebenso wurden die Aktivitäten der vergangenen Monate dargestellt.

 

Der bisherige Vorsitzende Joachim Beck (expert Beck) informierte, dass er satzungsgemäß nicht mehr für ein Amt im Vorstand antreten könne. Als Nachfolger haben die anwesenden Mitglieder einstimmig den bisherigen Stellvertreter Florian Volk (Allianz Generalvertretung Volk) zum neuen 1. Vorsitzenden des Stadtmarketingvereins gewählt, Stellvertreter sind Joachim Schulz (Posthalle) und neu Johannes Heller (Immo Heller). Weiterhin im Vorstand vertreten sind weiterhin Sabine Wolfinger (Spielzeugwiese) und Fabian Steigerwald (Funkhaus Würzburg) – neu im Vorstand ist Maximilian Schlier (Schlier). Ebenfalls weiterhin im Vorstand bleibt der Stadtbeauftragte André Hahn (Stadt Würzburg, Fachbereich Wirtschaft, Wissenschaft, Standortmarketing), der von Oberbürgermeister Christian Schuchardt erneut als städtischer Vertreter entsandt wurde.


In den Beirat wählten die Mitglieder Claudia Amberger-Berkmann (Hotel Amberger), Ellen Braun (work&feelgood Institut für Workstyle), Silke Gräfin Falco di Torre Pellice (Silkhair day spa), Kai-Uwe Hampel (Hugendubel), Ansgar Latzel (Latzel Schneidwaren/Schuchbauer), Armin Lediger (lediger consulting) und Karolin Zientarski (Green Express Logistic).


Oberbürgermeister Christian Schuchardt entsandte für die Stadt Würzburg seinen persönlichen MItarbeiter Jacek Braminski und Thomas Herrmann, den neuen Leiter des Fachbereichs Wirtschaft, Wissenscharft und Standortmarketing. Vervollständigt wird der Beirat durch die Ehrenmitglieder Karl-Heinz Metzger (Schaufenster Semmelstraße), Peter Hülsemann (Confiserie Hülsemann, Segafredo Café-Bar), Günter Severin (Männermode Severin, Gründungsmitglied), Bernd Mars (Stahlwaren Mars, Gründungsmitglied) und Paul Zöller (Main-Post, i.R.). Als Kassenprüfer wurden Teresita Seib (Fotogalerie Seib) und Thomas Wenzel in ihrem Amt bestätigt.



Nach einer emotionalen Verabschiedung des scheidenden Vorstandsvorsitzenden Joachim Beck und der bisherigen Sprecherin der Beirats Andrea Werner, konnte Geschäftsführer Wolfgang Weier für das Geschäftsjahr 2023 für das Stadtmarketing eine erfreuliche Bilanz ziehen. Mit seinem Rückblick über die letzten 12 Monate bedankte er sich bei Vorstand und Beirat für die allzeit hervorragende Zusammenarbeit und das ehrenamtliche Engagement.


Lobende Worte gingen vom Vorsitzenden Joachim Beck an die kollegiale Zusammenarbeit mit der Stadt Würzburg und ihrem Oberbürgermeister Christian Schuchardt, der sich gerade seit der Corona-Pandemie und ganz besonders in den letzten Wochen sehr für die Belange der Würzburger Innenstadt und ihrer Unternehmer eingesetzt hat. Schatzmeister Florian Volk stellte in seinem Bericht hocherfreut fest, dass sich die Mitgliederzahl des Stadtmarketingvereins in den vergangenen 10 Jahren deutlich mehr als verdoppelt hat, während sich der Umsatz sogar vervierfacht hat.


Auch der CityGutschein erfreut sich weiterhin großer Beliebtheit. Diese verkaufsfördernde und kaufkraftbindende Maßnahme konnte auch 2023 wieder über 2 Millionen Euro an den Wirtschaftsstandort Würzburg binden. Damit ist der Würzburger Citygutschein der sechststärkste in Deutschland und nach wie vor bei Unternehmen eine beliebte Geschenkmöglichkeit an ihre Mitarbeitenden.

Profil des Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V.:
Das Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V. ist ein Zusammenschluss von gegenwärtig rund 300 Händlern, Gastronomen, Dienstleistern und Kulturschaffenden in Würzburg. Das Stadtmarketing soll den Wirtschaftsstandort Würzburg nachhaltig stärken und erreicht dieses Ziel durch Eventmanagement (z.B. Organisation von Stadtfest, verkaufsoffenem Sonntag, Shoppingnacht u.a.) und durch die Entwicklung von Kundenbindungsinstrumenten (z.B. Citygutschein Würzburg, Einkaufsführer u.a.). Daneben vertritt „Würzburg macht Spaß“ die Interessen seiner Mitglieder gegenüber Kommunalpolitik, Stadtverwaltung und anderen Vereinen und Verbänden.

Mevcut uluslararası siyaset Ukrayna ve Filistin'deki küresel çatışmalara çözüm üretmekten uzak laştıkca uluslararası güvensizlik küresel ticarette dengesiz dalgalanmalara yol açıyor. Uluslararası siyaset ise giderek daha fazla korku ikliminin kontrolüne giriyor. Kızıldeniz ve Karadeniz’deki tıkanma sonrası dünya ticareti güvenli güzergah konumundaki Hazar Geçişli - Kafkasya - Anadolu Koridoru'nun belirgin bir şekilde öne çıkmasını sağladı.

 

Orta Koridor olarak adlandırılan ve Türkiye’yi güvenlik köprüsü konumuna getiren güzergah  Kafkaslar üzerinden Hazar Denizi’ni aşıp, Turan ülkeleri üzerinden Çin’e ulaşarak tarihi İpek Yolu güzergahı ile büyük ölçüde örtüşüyor. Çin - Avrupa ticareti için önem arzeden güvenli yeni rota,  güzergah ülkelerine önemli potansiyeller sunmaktadır. Çin’den Avrupa’ya yılda yaklaşık 10 milyon konteynerin yüzde 96’sı deniz yolu ile, yüzde 4’ü ise Kuzey Koridoru olarak adlandıTrans-Sibirya hattı üzerinden sevk edildiği düşünüldüğünde, Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor daha da önem kazanmaktadır.

 

Orta ve Kuzey Koridor arasında rekabet yaşanabileceği düşünülse de, orta hattın kuzeyden 2 bin kilometre kısa olması böyle bir çekişmeye bile meydan vermeyecektir. Orta Koridorun kara nakliyatında 5 gün ve deniz taşımacılığında 15 gün daha avantajlı olması önemini daha da artırmaktadır.

     

Yeni stratejik hesaplarda Türkiye her yönü ile kilit bir ülkedir. Asya ülkele-riyle ekonomik işbirliğini derinleştirmeyi, çeşitlendirmeyi ve siyasi diyaloğu ilerletmeyi hedef-leyen Türkiye’de yeniden kurgulanan ticari  güzergahlar Türkiye’ye yeni imkanlar sunmaktadır. Sıkça dillendirilen Türkiye Yüzyılı Vizyonu da Asya’ya dönüşü içermektedir. Türkiye Orta koridorda merkezi ve kilit ülke konumundadır.

 

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun faaliyette olması orta koridorun tamamlanan bölümü olarak ortaya çıkmıştır. Hattın Afganis- tan bağlantısı olan Lapis Lazuli bölümünün konuşulması, Orta koridorun ehemniyetli bir proje olduğunu gösterir. Koridor aktif hale geldiğinde ticaretini  üçe katlayacak olan Türkiye’nin ulaşım sürelerini de kısaltacağı kesindir.  Bu koridorda taşınan yüklerin hacmi ilk etapta 3 milyona, ileride ise 10 milyon tona çıkması beklenmektedir. Ticari hareketliliğin bölge ülkelerine fayda sağlaması amaçlanmaktadır.

 

Zengezur Koridoru'nun açılması ile Orta Koridor daha iyi farkedilecektir. Ermenistan siyase tinin ağız değiştirmesi de koridorun önemine verilen önemli bir destektir. Kesintisiz demir yolu hattı ve düzenli karayolu bağlantı sından güzergah ülkelerinin tamamının faydalanacak olması hattı, Asya - Avrupa arasındaki önemli bir ticari atardamar konumuna getirecektir. 

 

Ülkelerarası değişik gümrük mevzuatları, bürokrasi kültürleri, ro-ro çalışmalarının olmaması ve koordinasyon eksiklikleri farkedilse de, mevcut konjonktür hattı imkansız kılmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı üyelerine Türkiye üzerinden sağlanacak banka, ticaret, yönetim billimleri Dünya Bankası ve OECD gibi kuruluşlar tarafından da desteklendiğinde, çikabilecek sorunlar kolayca aşılacaktır.  Avrupa Birliği de Küre sel Geçit Projesi kapsamında Orta Koridor ile ilgilenmektedir.

 

Küresel ticaretin paradigmaları hızla değişmektedir. Güvenlik politikaları ticaret rotalarını koruyacağım diyerek kontrol etmektedir. Türkiye  coğrafik, askeri ve stratejik hamleleri ile Çin, Avrupa ve ticari paydaşlara önemli bir imkan sunmaktadır. Orta Koridor stratejisi  aynı zamanda bir mede niyet ve kültür köprüsüdür. Rusya-Ukrayna savaşı Kuzey Koridoru'nun %50'ye varan kapasite kaybetmesinin en önemli sebebidir. Kızıldeniz'deki saldırılar, İsrail'deki çatışmalar ve Süveyş Kanalı'nda tehlikeler güney hattının güvenliğini belirsiz kılmaktadır. Basra’dan Anadolu’ya uzanan Kalkınma Yolu Projesinin de orta koridora bağlana cak olması ise, Asya - Avrupa arası ticaretin de sigortası olacaktır.

 

Türkiye coğrafyası, tarihi, kültürü, vizyonu ve askeri gücü ile  insanlığa herkesin kazana cağı paha biçilmez bir “Orta Koridor” hediyesi sunmaktadır.

 

Almanya'da yaşayan Türkler, 1960'larda başlayan işçi göçüyle birlikte bu ülkeye yerleşmiş, zamanla kültürel, sosyal ve ekonomik alanlarda önemli bir varlık göstermişlerdir. Günümüzde Almanya Türkleri, üçüncü ve dördüncü nesil bireylerle toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak, gelecekte karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklar, Almanya'daki entegrasyon politikaları, eğitim fırsatları ve toplumsal kabul gibi faktörlere bağlı olarak şekillenecektir.

 

Eğitim ve İşgücü Piyasası

 

Almanya Türklerinin gelecekte ki en büyük fırsatlarından biri eğitim alanında kendini göstermektedir. Eğitim sistemine erişim, genç nesillerin iş gücü piyasasında daha rekabetçi olmalarını sağlamaktadır. Ancak, eğitimde karşılaşılan eşitsizlikler ve ayrımcılık, bazı Türk gençlerinin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirememelerine yol açabilmektedir. Bu noktada, Türk sivil toplum örgütleri ve ailelerin eğitime verdiği önem, gençlerin akademik başarılarını artırmada kilit rol oynamaktadır.

 

Gelecekte dijitalleşme ve teknoloji alanındaki girişimlerin artması beklenmektedir. Genç nesillerin bu alanlarda kendilerini geliştirmeleri, Türk toplumunun ekonomik gücünü artıracak tır.

 

Sosyal Entegrasyon ve Kimlik

 

Sosyal entegrasyon, Almanya Türklerinin gelecekteki yaşam kalitesini belirleyen önemli bir faktördür. Almanya'da yaşayan Türkler, iki kültür arasında köprü kurarak kendilerine özgü bir kimlik geliştirmişlerdir. Ancak, bu kimlik ikilemi, genç nesillerin aidiyet duygusunda karmaşaya neden olabilmektedir. Alman toplumu tarafından kabul görme ve kültürel kimliği koruma çabası, bu dengenin sağlanmasında önemlidir.

 

Almanya'nın çokkültürlülük politikaları, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını desteklemelidir. Aynı zamanda, Türk toplumunun da kendi içinde ayrımcılıkla mücadele etmesi ve farklı etnik ve dini gruplarla dayanışma göster mesi gerekmektedir.

 

Siyasi Katılım ve Temsil

 

Almanya'daki Türklerin siyasi katılımı, gelecekte toplumsal etkilerini artırmada önemli bir rol oynayacaktır. Şu anda, Almanya'da Türk kökenli pek çok politikacı, yerel ve federal düzeyde görev yapmaktadır. Bu temsiliyet, Türk toplumunun sesini duyurması ve ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük bir fırsattır. Gelecekte daha fazla Türk kökenli bireyin siyasete katılması, toplumun karar alma süreçlerinde daha etkin rol oynamasını sağlayacaktır.

 

Kültürel Miras ve Dil

 

Almanya Türkleri, zengin kültürel miraslarını koruma ve gelecek nesillere aktarma konusun da önemli bir sorumluluğa sahiptir. Dil, bu mirasın önemli bir parçasıdır. Türkçe'nin korunması ve yeni nesillere öğretilmesi, kültürel kimliğin devamlılığı açısından hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda, Almanca dil becerilerinin geliştirilmesi, toplumsal entegrasyon ve kariyer fırsatları açısından gereklidir.

 

Kültürel etkinlikler, Türk toplumunun Almanya'daki varlığını görünür kılmakta ve kültürel çeşitliliğe katkıda bulunmaktadır.

 

Almanya Türklerinin gele-ceği, eğitim, iş gücü piyasası, sosyal entegrasyon, siyasi katılım ve kültürel miras gibi birçok alanda karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklarla şekillenecektir. Almanya'nın entegrasyon politikalarının başarısı, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını destekleyecek ve onların gelecekteki refahını belirleyecektir. Almanya Türkleri, kültürel zenginliklerini koruyarak ve yeni nesillere aktararak, hem kendi kimliklerini muhafaza edecek hem de Alman toplumuna değerli katkılarda bulunmaya devam edeceklerdir.

 

 

Almanya, Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve dünyanın dördüncü büyük ekonomik gücü olarak, uluslararası gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmektedir. Küresel ekonomik dalgalanmalar, ticaret savaşları, enerji fiyatlarındaki değişiklikler ve jeopolitik gerilimler, Almanya’nın ekono mik performansını doğrudan etkilemektedir.

 

Almanya, ihracata dayalı bir ekonomiye sahip olup, otomotiv, makine ve kimya sektörlerinde dünya lideridir. Küresel ticaret savaşları ve korumacılık politikaları, Almanya’nın ihracatını olumsuz etkileyebilir. Özellikle ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, Almanya’nın ihracat talebini azaltmıştır. AB içindeki ekonomik dalgalanmalar ve Brexit süreci de Almanya için önemli belirsizlik kaynaklarıdır.

 

Enerji fiyatlarındaki dalga-lanmalar, Almanya ekonomisini derinden etkileyen bir diğer önemli faktördür. Almanya, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılamaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışlar, üretim maliyetlerini artırarak Alman sanayisinin rekabet gücünü olumsuz etkileyebilir. Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik olaylar, enerji tedarikinde aksamalara ve fiyat artışlarına yol açarak Almanya’nın enerji güvenliğini tehdit edebilir.

 

Tedarik zincirlerindeki küresel aksamalar da Almanya ekonomisi için önemli bir risktir. COVID-19 pandemisi sırasında yaşanan tedarik zinciri sorunları, Alman sanayisinin üretim kapasitesini sınırlamış ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmıştır.

 

Jeopolitik gerilimler ve uluslararası ilişkilerdeki değişiklikler, Almanya ekonomisini doğrudan etkileyen diğer faktörlerdir. Almanya, siyasi ve ekonomik istikrarını büyük ölçüde Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerine dayandırmaktadır. AB’nin geleceği konusundaki belirsizlikler ve NATO’nun rolündeki değişiklikler, Almanya’nın uluslararası pozisyonunu ve ekonomik güvenliğini etkileyebilir.

 

Çin’in yükselişi ve ABD-Çin rekabeti de Almanya için önemli bir faktördür. Çin, Almanya’nın önemli bir ticaret ortağıdır ve Çin ekonomisindeki yavaşlama veya ticaret politikalarındaki değişiklikler, Almanya’nın ihracat performansını olumsuz etkileyebilir.

 

Almanya ekonomisi, uluslararası gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmeye devam edecektir. Bu nedenle, Almanya’nın ekonomik politikalarını küresel dinamiklere uyum sağlayacak şekilde esnek ve dayanıklı hale getirmesi önemlidir. Yenilenebilir enerji yatırımları, dijital dönüşüm ve inovasyon, Almanya’nın uluslararası rekabet gücünü artırmak için önemli alanlardır. Uluslararası işbirlikleri ve diplomasi, Almanya’nın jeopolitik risklerini azaltmasına ve ekonomik güvenliğini sağlamasına yardımcı olabilir.

 

Sonuç olarak, Almanya ekonomisinin uluslararası gelişmelerden etkilenmesi kaçınılmazdır. Ancak, doğru stratejiler ve politikalarla, bu etkileri minimize etmek ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak mümkündür.

 

Türkiye, coğrafi konumu sayesinde Asya ve Avrupa arasında bir köprü olma özelliği taşımak tadır. Bu stratejik konum, Türkiye’nin ekonomik politikalarında da belirleyici bir rol oynamakta ve Avrupa ekonomisiyle entegrasyon sürecini önemli kılmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri ve ekonomik entegrasyon çabaları, birçok fırsat ve zorluk içermektedir.

 

Fırsatlar

Türkiye ve AB arasında 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, iki taraf arasındaki ekonomik ilişkilerin temel taşını oluşturmaktadır. Bu anlaşma, Türkiye’nin sanayi ürünlerinin Avrupa pazarlarına gümrüksüz girişini sağlamış, ticaret hacmini önemli ölçüde artırmıştır. AB, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olup, toplam ihracatının yaklaşık %50’si bu bölgeye yapılmaktadır. Bu ticaret ilişkisi, Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve sanayileşme sürecine önemli katkılar sağlamıştır.

 

Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, Avrupa’ya entegrasyonda önemli bir avantajdır. Avrupa’nın yaşlanan nüfusuna karşılık, Türkiye’nin genç iş gücü, özellikle otomotiv, tekstil ve elektronik sektörlerinde Türkiye’yi önemli bir üretim merkezi haline getirmiştir. Düşük iş gücü maliyetleri, yabancı yatırımcılar için Türkiye’yi cazip kılmaktadır. Yabancı doğrudan yatırım lar (FDI), Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve istihdamına önemli katkılar sağlamaktadır.

 

Zorluklar

Ancak, Türkiye’nin Avrupa ekonomisine entegrasyon süreci birçok zorlukla karşı karşıyadır. En büyük zorluklardan biri, AB üyeliği konusundaki belirsizliktir. Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri, siyasi, hukuki ve insan hakları konularındaki anlaşmazlıklar nedeniyle yavaş ilerlemektedir. Bu durum, Türkiye’nin AB ile tam entegrasyonunu engellemektedir.

 

Ekonomik zorluklar da önemlidir. Türkiye’nin AB standartlarına uyum sağlama çabaları, özellikle altyapı, enerji ve çevre alanlarında büyük maliyetler getirmektedir. AB’nin yüksek çevre standartları, Türkiye’nin sanayi ve tarım sektörlerinde önemli dönü şümler gerektirmektedir. Dönüşümler, yatırımlar ve reformlar gerektirmektedir. Türkiye’nin makro- ekonomik istikrarı ve enflasyon kontrolü konularında yaşadığı zorluklar, AB ile entegrasyon sürecini olumsuz etkilemektedir.

 

Gelecek Perspektifi

Türkiye’nin Avrupa ekonomisine entegrasyonu, karşılaşılan tüm zorluklara rağmen büyük fırsatlar sunmaya devam etmektedir. Türkiye, AB ile uyum sürecinde önemli reformlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratikleşme alanlarında atılacak adımlar, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini hızlandırabilir ve ekonomik entegrasyonunu derinleştirebilir.

 

Türkiye’ ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınma açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Bu entegrasyon süreci, karşı lıklı iş birliği ve anlayış ile daha da derinleştirilebilir. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde yapıcı bir yaklaşım benimsemesi, bölgesel ve küresel ekonomik dinamiklerde daha güçlü bir konuma gelmesine katkı sağlayacaktır. Türki ye’de, ekonomik potansiyel ve stratejik konum iyi  değerlendirilirse, Avrupa ile olan entegrasyonunu başarıyla sürdürebilir.

Zafer Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Almanya gezisi kapsamında Nürnberg’deki yerel Radio Baba’nın canlı yayın konuğu oldu. Gazeteci İlhan Baba’nın sorularını yanıtlayan Özdağ, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin ana dil eğitimine önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Özdağ, özetle şunları söyledi: Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız burayı kendi vatanı gibi görse de Türkiye’ye karşı ilgileri fazla olduğundan Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Bu da Avrupa Türklüğünün muazzam vatanseverliğinin güzel bir göstergesi. AB, Türkiye’yi aralarına almak istemese de hem Birliğin Türkiye’ye hem de Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var. Türkiyesiz Avrupa düşünülemez. Almanya’daki Türk gençleri, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili çözümler üretecek nitelikte. Almanya’da farklı üniversitelerde doktora eğitimi alan biyolog, matematikçi, fizikçi gibi birçok bilim insanının katılacağı çalıştay düzenleyip birlikte çalışma yöntemi bulup Türkiye’de nasıl bir üniversite sistemi olması gerektiği konusunda reform paketi ortaya koyacağız.”


‘ANA DİLİMİZE SAHİP ÇIKALIM’
“Burada yaşayan çocuklarımızın Almancayı, İngilizceyi ve diğer yabancı dilleri biliyor olması çok iyi. Ancak çocuklarınızla sürekli Türkçe konuşun, vakit geçirebileceğiniz her zamanı Türkiye’ye ayırın. Çocuklarınız, anneleriyle, babalarıyla, dedeleriyle, nineleriyle veya yakınlarıyla görüştüklerinde Türkçe konuşsunlar. Ana dilini iyi bilen çocukların başarıları daha iyi olur. Ana dilimize sahip çıksınlar.”


‘KÖPEKLERİN YAŞAM ALANI DOĞADIR’

Son zamanlarda tartışma konusu olan sokak köpekleriyle ilgili de konuşan Prof. Dr. Özdağ, “Bir taraftan sokak köpeklerini uyutalım diğer taraftan yaşatalım gibi yapılan açıklamalar, konuya çözüm aramadan gündemi değiştirmek için yapılan açıklamalardır. Benim de iki köpeğim var. Hiç masum canlıya kıyılır mı? Yaklaşık 4 milyon köpeği kimse uyutamaz. Biz, hayvanseverler, belediyeler, veteriner fakülteleri ve mama firmaları tarafından ortak yönetilecek doğal alanlar oluşturup, özel hazırlanmış köpek barınaklarının yer alacağı doğada yeni yaşam alanları sağlayacağız” dedi.

 

İlhan BABA - NÜRNBERG

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya'nın yaklaşık 3 milyar avro değerinde 105 yeni Leopard 2A8 ana muharebe tankı sipariş edeceği öne sürüldü.

Spiegel dergisinin internet sitesinde yer alan haberde, Alman Savunma Bakanlığının silah üreticisi Krauss-Maffei Wegmann ve Nexter (KNDS) ortak girişimine yaklaşık 3 milyar avroluk 105 Leopard 2A8 ana muharebe tankı siparişi vereceği iddia edildi.

 

Federal Meclis Bütçe Komisyonuna sunulan gizli raporu kaynak gösteren Spiegel'in haberinde bu siparişe Komisyonun onay vermesi gerektiği belirtildi.

Komisyona sunulan belgede oluşturulacak yeni tank tugayının "NATO ittifakında ileri savunmanın ilk unsurlarından biri" olacağının vurgulandığı ifade edildi. Sipariş edilecek tankların 2030 yılına kadar orduya tesliminin beklendiği bildirildi.

 

Alman Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde şu anda çeşitli tiplerde yaklaşık 310 Leopard tankı bulunuyor. Yeni alımlarla bu sayı üçte bir oranında artmış olacak.

 

BERLİN (AA) - ABD merkezli sanayi şirketi Honeywell'in, havacılık ve savunma teknolojileri şirketi CAES Systems'i 1,9 milyar dolara satın almak üzere anlaşmaya vardığı bildirildi.

Honeywell'den yapılan açıklamaya göre, özel sermaye şirketi Advent International, ABD'li havacılık şirketi Caes Systems için Honeywell'in nakit 1,9 milyar dolarlık satın alma teklifini kabul etti.

 

Satın alma işleminin 2024'ün ikinci yarısında tamamlanması bekleniyor.

Uzay-havacılıktan enerjiye kadar çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren Honeywell, söz konusu satın almayla havacılık ve uzay bölümünü güçlendirmeyi hedefliyor.

Honeywell, otomasyon, havacılık ve enerji dönüşümü gibi mega trendlere odaklanarak büyümek için son yıllarda giderek daha fazla birleşme ve satın alma yoluna gidiyor. Şirket, yüksek performans gösteren alanları güçlendirirken, büyüme stratejisiyle uyumlu olmayan birimlerini de elden çıkarıyor.

 

Honeywell'in son satın alma anlaşması, Rusya-Ukrayna Savaşı gibi uzun süren çatışmalar nedeniyle savunma şirketlerinin siparişlerinin arttığı bir dönemde gerçekleşmesiyle dikkati çekti.

DÜSSELDORF (AA) - İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye ve Almanya'nın kalkınmasına ekonomik bağların katkı sunduğunu belirtti.
 

İmamoğlu, Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneğinin (ATİAD) Almanya'nın Düsseldorf kentinde düzenlediği etkinliğe katıldı.

Türkiye ile Almanya'nın özel bir ilişkiye sahip olduğunu belirten İmamoğlu, "Uzun yıllara dayanan, uzun ve dostane ilişkilerimiz var. Almanya ile Türkiye arasındaki ticari ilişkiler çok enteresan bir boyuta ulaşmış durumda. Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin hem güvene, hem saygıya hem de kazan-kazan prensiplerine dayanmış olması, ilişkilerin bugün çok sağlıklı bir seviyeye evrilmesine de katkı sunuyor." dedi.

 

İmamoğlu, şunları kaydetti:

"Ekonomik bağlar Türkiye ve Almanya'nın kalkınmasına katkı sunuyor. Almanya ve Türkiye'nin uluslararası alanda en büyük ekonomik ortak olma özelliği de bizim için özel bir durum. Zira 2023 yılında Almanya'ya 21 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmek çok güçlü bir rakam. Bu ülkemizin toplam ihracatının yüzde 8,3'ü. Aynı zamanda Almanya'dan da Türkiye'ye 29 milyar dolarlık bir ihracat söz konusu. Toplam ticaret hacminin 50 milyar dolara ulaşması, Almanya'yı en ön sıradaki ülkelerden biri konumuna ulaştırıyor. İthalat ve ihracat seviyesinde dengeli bir ticaretin olması da önemli bir pozisyon."

 

 

Türklerin 62 yıl önce Almanya'ya işçi olarak gelip günümüzde büyük başarılar elde ettiklerini belirten İmamoğlu, "Türk kökenli yatırımcı Almanya'da oldukça yüksek. On binlerce şirket, 500 bin kişinin istihdamıyla Türk kökenlilerin Alman ekonomisinin gelişimine faydasının büyüklüğü bizler için geleceğe dair de umut veriyor." değerlendirmesinde bulundu.

Ekonomi Araştırma Enstitüsü, bu yıl için gayrisafi yurt içi hasıla büyüme tahminini yüzde 0,2'den yüzde 0,4’e yükseltti
 

BERLİN (AA) - Almanya'nın önde gelen ekonomik düşünce kuruluşlarından Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), ülkenin bu yıla ilişkin büyüme tahminini, enflasyonun düşmesine bağlı olarak tüketici harcamalarının normalleşmesi nedeniyle yukarı yönlü revize etti.

Merkezi Münih'te bulunan Ifo, Almanya ekonomisine ilişkin ilkbaharda paylaştığı 2024-2025'i kapsayan büyüme tahminlerinde güncelleme yaptı.

Buna göre, bu yıl için gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme tahmini yüzde 0,2'den yüzde 0,4’e yükseltilirken, 2025 büyüme beklentisi ise yüzde 1,5 olarak korundu.

 

Ülkede geçen yıl yüzde 5,9 ve mayısta yüzde 2,4 olan enflasyonun bu yıl ortalama yüzde 2,2 olması, 2025'te de yüzde 1,7’ye kadar düşmesi bekleniyor.

Ayrıca, faiz oranı ve enflasyonun kademeli olarak gevşemesiyle özel tüketimin bu yıl yüzde 0,3 ve 2025'te yüzde 1,8 artacağı öngörülüyor.

Ülkede işsiz sayısının bu yıl geçen yıla göre hafif artarak 2,6 milyondan 2,74 milyona yükseleceği ve gelecek yıl 2,61 milyona düşeceği tahmin ediliyor.

İşsizlik oranının 2024'te yüzde 5,9 ve 2025'te 5,6 olması öngörülüyor.

 

İstihdam edilen kişi sayısının bu yıl 45,93 milyondan 46,07 milyona ve 2025’te 46,23 milyona yükselmesi bekleniyor.

Ifo, Alman kamu sektörünün geçen yıl 87,4 milyar avro olan bütçe açığının, bu yıl 72,8 milyar avroya ve gelecek yıl 54,4 milyar avroya gerileyeceğini öngörüyor.

Geçen yıl 280,3 milyar avro olan ülkenin cari işlemler fazlasının bu yıl 312,4 milyar avroya yükseleceğini tahmin eden Enstitü, söz konusu fazlanın 2025'te 305,7 milyar avroya inmesini bekliyor.

 

Ifo İş Döngüsü Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershaeuser, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Alman ekonomisinde şu anda yeni bir umut doğuyor. Alman ekonomisi yavaş yavaş krizden çıkmaya çalışıyor. 2024'ün ikinci yarısının, ilk yarısından önemli ölçüde daha iyi olması bekleniyor.” ifadelerini kullandı.

Wollmershaeuser, bu yılın geri kalanında, hane halkının satın alma gücünün muhtemelen daha da artacağını ve tüketici harcamaları normalleştikçe makroekonomik toparlanmanın hız kazanacağını belirterek, küresel mal ticareti ve küresel sanayi üretiminin, özellikle yılın ikinci yarısından itibaren toparlanmaya devam edeceğini kaydetti.

Bu durumun sanayileşmiş ülkelerde para politikasının gevşetilmesiyle desteklenen yatırımlardaki kademeli artıştan da kaynaklanacağını vurgulayan Wollmershaeuser, Ifo’nun Avrupa Merkez Bankasının (ECB) bu yıl iki faiz indirimi daha yapmasını beklediğini aktardı.

 

- Alman ekonomisi büyüme de zorlanıyor

Alman ekonomisi, 2 yıllık durgunluk döneminin ardından yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,2 büyüme kaydederek, teknik resesyona girmekten kıl payı kurtulmuştu.

Ülke ekonomisi, özellikle bölgedeki diğer ülkelere oranla daha büyük bir rol oynayan imalat sektöründeki kalıcı zayıflık nedeniyle kırılganlığını koruyor.

Alman hükümeti, 2024 için daha önce yüzde 0,2 olarak açıklanan resmi büyüme beklentisini, 24 Nisan'da "hafif konjonktürel iyileşme işaretleriyle" revize ederek yüzde 0,3'e yükseltmişti.