Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

“Anayasa’nın 101. Maddesine göre “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir”.

 

6771 Sayılı kanunun 7. maddesine göre 2709 sayılı Kanunun 101 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

MADDE 101 – Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.

Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.

 

Anayasanın bu maddesi ile Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN üçüncü kez Cumhurbaşkanı seçilemez. Ancak Anayasa’nın Madde 116 – (Değişik: 21/1/2017-6771/11 md.) ifade edilen “Türkiye Büyük Millet Meclisi, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Bu halde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır. Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir”.

 

Madde-116 haricinde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın 3. kez aday olması ve seçilmesi söz konusu değildir.  Buna rağmen Sayın Cumhurbaşkanı’nın üçüncü kez Cumhurbaşkanlığına aday olabileceğini ifade edenler Cumhurbaşkanının bir dönem parlamenter hükümet sistemine göre ikinci dönem ise Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine göre Cumhurbaşkanlığını ifa ettiğini söylemektedirler. Hâlbuki Anayasa’da Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın durumu için herhangi bir geçiş hükmü bulunmamaktadır. Yani “Anayasamızda 2017 değişiklikleri yürürlüğe girmeden önce Cumhurbaşkanı seçilmişlerin geçirdikleri süre Cumhurbaşkanlığı döneminden sayılmaz şeklinde bir hüküm mevcut değildir”. İlave olarak Anayasanın 2017'de bazı maddeleri değiştirilmiş 1982 Anayasası önemli birçok maddesi ile yürürlüğünü korumuştur. Dolayısıyla kanun maddelerinde değişiklik olmuş Anayasanın top yekûn değiştirilmesi söz konusu olmamıştır. Üstelik her yeni seçim yaklaştığı sürede “Hükümet sistemlerinin” değiştirilmesi halinde Anayasanın bu maddesi sürekli değiştirilebilir anlamına gelecektir. Mesela, Yarı Başkanlık Hükümet sistemi, Meclis Hükümet Sistemi, Süper Başkanlık Hükümet sistemi, Parlamenter Hükümet sistemi, Güçlendirilmiş parlamenter hükümet sistemi vd. birçok sistemde bir kişinin birçok defa aday olmasının Anayasaya aykırı olarak önü açılacaktır. Bu ise Anayasa’ya ile çelişecektir.

 Eğer bir toplumda Yöneticiler Anayasaya ve Kanunlara uymayacak olursa o toplumda tüm bireyler Anayasanın ve kanunların ciddiye alınmadığını düşünecekler ve ona göre hareket edeceklerdir. Bu takdirde toplum büyük kargaşalıkların ve kaosların tahmin bile edilemez ortamlarına sürüklenme tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır.

 

https://www.youtube.com/watch?v=BEaEUI8vVcM

 

 

Almanya’nın Baden-Württemberg eyaleti Ostfildern beldesinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Nuru Osmaniye Camii Kur’an Kursu öğrencileri kumbaralarında biriktirdikleri harçlıkları depremden etkilenen kardeşleri için açtı.

 

Kur’an Kursu’nda eğitim gören minik öğrenciler, kumbaralarında biriktirdikleri harçlıklarını depremden etkilenen kardeşleri için bağışladı.

Nuru Osmaniye Camii Kur’an Kursu’nda eğitim gören minik öğrenciler, kumbaralarında biriktirdikleri harçlıklarıyla depremden etkilenen kış şartlarında sıcak bir ortamda konaklamalarının sağlanması için DİTİB ve TDV iş birliğiyle kardeşleri için başlatılan “İyilik Konutları”na bağışlayarak kampanyaya destek oldu.

 

Deprem bölgesine gönderilmek üzere toplanan yardımları miniklerden teslim alan Ostfildern DİTİB Nuru Osmaniye Camii din görevlisi Seyfettin Erkan, “Kur’an kurslarında eğitim gören miniklerimiz deprem bölgesindeki kardeşlerine destekçi olmak için kumbaralarında biriktirmiş oldukları paraları bizlere göndermemiz üzere teslim ettiler. Miniklerin yardım etme duygusu ve akranlarını düşünmesi bizi çok duygulandırdı. Çok anlamlı bir destek verdiler. Ben bu hassasiyetlerinden ötürü minik öğrencilerimizi ve ailelerini tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı.

 

Dernek başkanı Yaşar Genç’te, bağışta bulunan çocukları karşıladı, örnek davranışlarından dolayı çocuklara teşekkürlerini iletti. Genç, “Minikler harçlıklarını biriktirmiş kumbarasına koymuş getirmişler. Belki de kendisine hayalini kurduğunu bir şeyler alacaktılar ama tercihlerini evleri yıkılan veya ağır hasarlı olması nedeniyle evlerine giremeyen kardeşleri için kullandılar. Anne ve babalarına çok teşekkür ediyorum. Böyle bir evlat yetiştirdikleri için gurur duymalılar” dedi.

 

Genç ayrıca, depremin yaralarını sarmak için hafta sonu düzenledikleri hayır çarşısında satışlardan elde ettikleri 70 bin Euro nakdi yardımı depremzedelere gönderdiklerini ifade etti.

Bedenleri küçük ama yürekleri kocaman olan öğrencilerden 8 yaşındaki Emir ile 9 yaşındaki Belinay da duygularını şöyle dile getirdi: “Bizler sıcak ortamda oturuyoruz. Ama depremde evleri yıkılan kardeşlerimizin bu imkanları yok. Kardeşlerimizin evleri yapılana kadar sıcak bir ortamda yaşamalarını sağlamak için kumbaralarımızda biriktirdiğimiz harçlıklarımızla destek olmak istedik.”

 

 

 

Batı dünyasının ünlü tarihçileri “Dünya tarihinden Türkleri çıkarırsanız geriye tarih diye bir şey kalmaz” derler. Çok doğrudur. Aslında bu açıklamanın akademik tanımlaması, insanoğlunun yaşadıklarının önceleri sözlü ve ezbere dayalı, sonra da yazılı olarak kayda geçirilmesi ile başlayan tarihi süreç içinde Türklerin doğal felaketler, hastalıklar veya savaşlar karşısında tek yumruk haline geldikleri ve yok olmadıklarıdır.

 

Üniversiteye ilk başladığım yıl, hocalarımdan bir tanesi Amerikalı Cizvit papazıydı. Hayatımda ilk defa bir Cizvit papazı ile karşılaşmıştım. Benim Türk olduğumu öğrenince birkaç hafta sonra “Sen Türk’sün, farklı meziyetleri olan milletin üyesisin” diyerek elime yaklaşık on sayfadan oluşan bir yazı tutuşturdu. “Oku ve bak biz sizi nasıl tanıyoruz” dedi.

 

Matematik hocam olan papazın elime tutuşturduğu evrakları okumaya başladım. Öncelikle mecburiyetten okumaya başladığım evraklar gittikçe ilgimi çekiyordu.

 

Elime tutuşturulan kağıtlar, ABD ordusundaki araştırmacılar tarafından yazılmış, 1950-53 yılları arasında yer alan Kore Savaşı ile ilgili bir araştırma raporuydu ve bu savaşta yer almış, kod adı olan “Şimal Yıldızı” olan bir Tugaya aitti.

 

Rapor özellikle “ABD ordusundaki kayıpların, Şimal Yıldızı adlı tugayın kayıplarından neden daha fazla olduğu” ile ilgiliydi.

 

Raporun sonuç kısmı beni çok etkilemişti.

Sonuç bölümünde özetle “ABD ordusunun yaralı askerleri, hastaneye yeni bir yaralı asker gelince onu dışlamakta ve yardımcı olmamaktaydılar. Buna karşın Şimal Yıldızı adlı tugaya ait seferi hastaneye tugayın yaralı bir askeri gelince diğer yaralılar hemen onu aralarına alıyorlar, yemiyorlar yediriyorlar, içmiyorlar içiriyorlar, ilacını tam saatinde verip, her tür temizliğini yapıyorlar, hayatta kalabilmesi için de elden geleni yapıyorlardı” diyordu rapor.

Anladığınız üzere “Şimal Yıldızı”, Türk ordusuna ait kahraman tugayın kod adıydı.

 

Kore savaşının üzerinden çok uzun zaman, çok nesil geçti ancak yabancıların Türkler hakkındaki bu değerlendirmeleri değişmedi. Kyodo News muhabiri Hiromi Yasui Türk halkının depremden sonraki dayanışmasına hayran kaldığını söyleyince anımsadım bu raporu.  Hiromi Yasui “Türk halkı sorunlar karşısında birbirlerine sarılıp işbirliği yapıyorlar, mükemmel bir dayanışma içine giriyorlar.  Biz buna pek sahip değiliz. Türk insanının bu noktasını takip etmeliyiz." dedi samimiyetle ve içtenlikle.

 

Arada kendi aramızda didişsek de Türk milleti olarak sadece kendimizin değil, dünyanın da kabul ettiği en önemli özelliklerimiz, yardımseverliğimiz, konukseverliğimiz, affediciliğimiz ve savaş gibi, afet gibi olağandışı olaylarda milletçe tek vücut, tel yumruk olabilmemiz.

 

Millet olarak bu özelliklerimizin temelinde birbirimize duyduğumuz sevgi ve yardımlaşma kültürümüze ilaveten mücadeleci ruhumuz, genlerimizdeki yenilmeme, yok olmama ve var olma isteği yatar. Tarihimiz bunun en güzel örnekleri ile doludur.

 

Örneklerde görüldüğü gibi bunu biz söylemiyoruz. Bizi gözlemleyen yabancılar söylüyor.

Eminim ki bizde bu özellikler var olduğu sürece deprem yaralarımızı da en kısa sürede saracağız…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

 

 

 

Biz Nasıl Bir Milletiz

 

Batı dünyasının ünlü tarihçileri “Dünya tarihinden Türkleri çıkarırsanız geriye tarih diye bir şey kalmaz” derler. Çok doğrudur. Aslında bu açıklamanın akademik tanımlaması, insanoğlunun yaşadıklarının önceleri sözlü ve ezbere dayalı, sonra da yazılı olarak kayda geçirilmesi ile başlayan tarihi süreç içinde Türklerin doğal felaketler, hastalıklar veya savaşlar karşısında tek yumruk haline geldikleri ve yok olmadıklarıdır.

 

Üniversiteye ilk başladığım yıl, hocalarımdan bir tanesi Amerikalı Cizvit papazıydı. Hayatımda ilk defa bir Cizvit papazı ile karşılaşmıştım. Benim Türk olduğumu öğrenince birkaç hafta sonra “Sen Türk’sün, farklı meziyetleri olan milletin üyesisin” diyerek elime yaklaşık on sayfadan oluşan bir yazı tutuşturdu. “Oku ve bak biz sizi nasıl tanıyoruz” dedi.

 

Matematik hocam olan papazın elime tutuşturduğu evrakları okumaya başladım. Öncelikle mecburiyetten okumaya başladığım evraklar gittikçe ilgimi çekiyordu.

 

Elime tutuşturulan kağıtlar, ABD ordusundaki araştırmacılar tarafından yazılmış, 1950-53 yılları arasında yer alan Kore Savaşı ile ilgili bir araştırma raporuydu ve bu savaşta yer almış, kod adı olan “Şimal Yıldızı” olan bir Tugaya aitti.

 

Rapor özellikle “ABD ordusundaki kayıpların, Şimal Yıldızı adlı tugayın kayıplarından neden daha fazla olduğu” ile ilgiliydi.

 

Raporun sonuç kısmı beni çok etkilemişti.

Sonuç bölümünde özetle “ABD ordusunun yaralı askerleri, hastaneye yeni bir yaralı asker gelince onu dışlamakta ve yardımcı olmamaktaydılar. Buna karşın Şimal Yıldızı adlı tugaya ait seferi hastaneye tugayın yaralı bir askeri gelince diğer yaralılar hemen onu aralarına alıyorlar, yemiyorlar yediriyorlar, içmiyorlar içiriyorlar, ilacını tam saatinde verip, her tür temizliğini yapıyorlar, hayatta kalabilmesi için de elden geleni yapıyorlardı” diyordu rapor.

Anladığınız üzere “Şimal Yıldızı”, Türk ordusuna ait kahraman tugayın kod adıydı.

 

Kore savaşının üzerinden çok uzun zaman, çok nesil geçti ancak yabancıların Türkler hakkındaki bu değerlendirmeleri değişmedi. Kyodo News muhabiri Hiromi Yasui Türk halkının depremden sonraki dayanışmasına hayran kaldığını söyleyince anımsadım bu raporu.  Hiromi Yasui “Türk halkı sorunlar karşısında birbirlerine sarılıp işbirliği yapıyorlar, mükemmel bir dayanışma içine giriyorlar.  Biz buna pek sahip değiliz. Türk insanının bu noktasını takip etmeliyiz." dedi samimiyetle ve içtenlikle.

 

Arada kendi aramızda didişsek de Türk milleti olarak sadece kendimizin değil, dünyanın da kabul ettiği en önemli özelliklerimiz, yardımseverliğimiz, konukseverliğimiz, affediciliğimiz ve savaş gibi, afet gibi olağandışı olaylarda milletçe tek vücut, tel yumruk olabilmemiz.

 

Millet olarak bu özelliklerimizin temelinde birbirimize duyduğumuz sevgi ve yardımlaşma kültürümüze ilaveten mücadeleci ruhumuz, genlerimizdeki yenilmeme, yok olmama ve var olma isteği yatar. Tarihimiz bunun en güzel örnekleri ile doludur.

 

Örneklerde görüldüğü gibi bunu biz söylemiyoruz. Bizi gözlemleyen yabancılar söylüyor.

Eminim ki bizde bu özellikler var olduğu sürece deprem yaralarımızı da en kısa sürede saracağız…

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

Dekan, Kıbrıs İlim Üniversitesi

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

 

 

 

Am Vorabend des Jahrestags des russischen Angriffskriegs auf die Ukraine, am 23. Februar 2023, haben der Würzburger Oberbürgermeister Christian Schuchardt und sein Lwiwer Amtskollege Andryi Sadovyi offiziell eine Städtepartnerschaft geschlossen. Schuchardt besuchte zur Unterzeichnung der Partnerschaftsurkunde Lwiw, auf Deutsch Lemberg, in der vom Krieg getroffenen Ukraine. Begleitet wurde er von einer kleinen städtischen Delegation.

Im März letzten Jahres hatte der Würzburger Stadtrat die Anbahnung dieser Städtepartnerschaft beschlossen. Lwiw liegt etwa 70 Kilometer von der polnischen Grenze entfernt und bildet das wichtigste Oberzentrum der Westukraine mit etwa 730.000 Einwohnern. Die Julius-Maximilians-Universität Würzburg kooperiert bereits seit gut einem Jahrzehnt mit mehreren Universitäten in Lwiw. Das etwa zweieinhalb Stunden weiter nord-östlich entfernte Luzk war zweiter Besuchsort des Würzburger Stadtoberhaupts. Der Würzburger Stadtrat hatte eine Städtefreundschaft mit Luzk beschlossen und der Stadt, die etwa 217.000 Einwohner hat, im vergangenen Jahr finanzielle Unterstützung in Höhe von 100.000 Euro zukommen lassen.

 

Das Leben in der Ukraine

Am Abend vor der Unterzeichnung der Städtepartnerschaft mit Lwiw fand ein erstes Treffen mit Bürgermeister Andryi Sadovyi statt. Bürgermeister Sadovyi berichtete Oberbürgermeister Schuchardt von der Lage in der Stadt. Allein die Stadt Lwiw hat bisher über 200 gefallene Soldaten seit Kriegsbeginn zu beklagen. Der Krieg treffe alle Teile der Gesellschaft. Die Wirtschaft stagniere; an den Universitäten fände zu einem großen Teil nur noch Distanzunterricht statt. Im Stadtbild beobachteten die Würzburger Sandsäcke an Kellerfenstern, zu Bunkern umfunktionierte öffentliche Gebäude, eingerüstete oder abgebaute historische Denkmäler, vernagelte Kirchenfenster. Gleichwohl findet Leben in der Stadt weitgehend statt. Junge Leute dominieren das Straßenbild, wenngleich viele in Uniform. Auch die Kulturszene in der Stadt blüht, wie bei einem Treffen mit dem Kulturdezernat deutlich wurde. Gerade der Kulturbereich soll ein Angelpunkt der neuen Städtepartnerschaft werden.

Lwiw wurde seit Kriegsbeginn zu einem Flüchtlingsort: Die Stadt fungierte einerseits in den letzten 12 Monaten als Hub für Millionen Flüchtende aus allen Teilen des Landes, die im Anschluss insbesondere in andere europäische Länder weiterzogen. Andererseits wurden mehrere Containerdörfer in der ganzen Stadt aus dem Boden gestampft, in denen viele zehntausende Geflüchtete insbesondere aus dem Osten und Süden des Landes heute leben. Um jungen Müttern zumindest im ersten halben Jahr der Mutterschaft ein Leben außerhalb dieser Container zu ermöglichen, hat Lwiw das Projekt „Unbroken Mothers“ ins Leben gerufen: Innerhalb von drei Monaten wurden zwei Häuser in Leichtbauweise für geflüchtete Mütter mit Säuglingen gebaut. „Unbroken“ ist auch das neu aufgebaute multifunktionale Rehazentrum in Lemberg. Dort können verwundete Soldaten und Zivilisten, darunter viele Kinder, Rehabilitationsmaßnahmen in Anspruch nehmen. Außerdem werden dort Prothesen für Kriegsversehrte hergestellt. Auch psychologische Unterstützung erhalten die Versehrten, damit ihnen ein Wiedereinstieg in ein geregeltes Leben ermöglicht werden kann.

Bei einem Treffen mit der Hochschulleitung der Ivan-Franko Universität Lwiw wurden die bereits bestehenden, guten Verbindungen und Partnerschaften zwischen der Würzburger Julius-Maximilians-Universität und insgesamt vier Lwiwer Universitäten hervorgehoben, unter anderem mit einem Zertifikationsstudiengang für Lemberger Wissenschaftler an der Universität Würzburg. Oberbürgermeister Schuchardt überbrachte dem Rektor der Universität, Prof. Dr. Volodymyr Melnyk, Grüße des Universitätspräsidenten Prof. Dr. Pauli sowie des ehemaligen Universitätspräsidenten Prof. Dr. Forchel. Forchel hatte die Partnerschaften 2014 angebahnt und auch jetzt eine entscheidende Rolle bei der Verwirklichung der Städtepartnerschaft mit Lwiw gespielt. Die Universitätskooperationen sollen nach Möglichkeit in Zukunft noch weiter ausgebaut werden.

Die Würzburger Delegation nahm in Lwiw auch an der Gedenkveranstaltung anlässlich des Kriegsausbruchs teil. Bis vor einem Jahr war der Marsove Pole, das Marsfeld, eine schlichte Wiese direkt neben dem Lemberger Hauptfriedhof. Nach dem Überfall auf die Ukraine wurde die Fläche als Ruhestätte für Gefallene aus der Stadt Lwiw gewidmet. Mittlerweile haben schon über 200 Soldaten aus der Stadt dort ihre letzte Ruhe gefunden. Auf Bitte von Sadovyi hielt Schuchardt eine kurze Ansprache an die vielen hundert Gäste. Er versicherte der Stadt Lwiw die Solidarität der Stadt Würzburg und ihrer Einwohner und machte deutlich, dass die Würzburgerinnen und Würzburger auf einen möglichst baldigen Frieden hoffen, der die Ukraine als europäisches Land am Ende auch in die Europäische Union führe.

 

Aus Würzburg gingen bereits 240 Sattelzüge mit Hilfsgütern in die Ukraine

Mitglied der Würzburger Delegation in der Ukraine war auch Tobias Winkler. Er ist mit dem von ihm gegründeten Verein „Liebe im Karton e.V.“ Netzwerkpartner des "Netzwerks Ziviler Krisenstab". Er besuchte mit OB Schuchardt das größte Warenverteillager in der Westukraine „Narodna Samooborora Lvivshchyny“. Insgesamt koordinierte Tobias Winkler über 240 Sattelzüge mit Hilfsgütern in die Ukraine, wovon ein großer Teil in das Warenverteilzentrum in Lwiw ging, und von dort aus in die Region und den Süden und Osten des Landes verteilt wurde. Die Leiter des Zentrums dankten Winkler und dem Würzburger Oberbürgermeister für die breite Unterstützung in den vergangenen 12 Monaten.

Schließlich fuhr die kleine Delegation noch in die Stadt Luzk, mit der der Stadtrat Würzburg im vergangenen Jahr eine Städtefreundschaft beschlossen hatte. Die zweite Bürgermeisterin Iryna Chebeliuk bedankte sich als Vertreterin des erkrankten Bürgermeisters Ihor Polischtschuk für die im März/April letzten Jahres beschlossene finanzielle Unterstützung in Höhe von 100.000 Euro aus Würzburg. Dieses Geld wurde für die Versorgung von Geflüchteten aus der Ostukraine genutzt, die ein halbes Jahr damit unterstützt werden konnten. Bei einem Besuch im Medizinischen Rehabilitationszentrums für Kriegsversehrte in Luzk wurden erneut die Auswirkungen des Krieges deutlich. Das Rehabilitationszentrum betreut derzeit stationär über 30 Soldaten, weitere 200 werden ambulant versorgt. Im Gespräch mit den verwundeten Soldaten schilderten diese Oberbürgermeister Schuchardt die Grausamkeiten, die sie an der Front erlebt hatten. In der Geburtsklinik in Luzk wurden den Würzburgerinnen und Würzburger sowie dem Malteser Hilfsdienst e.V. aus Würzburg für die wichtige Unterstützung im vergangenen Jahr gedankt. Während dieses Besuchs kam es zum zweiten Mal am Tage zu einem Luftalarm, weswegen das Krankenhaus nach Möglichkeit vollständig in den Keller evakuiert wurde. Bei einer Führung durch die fast 700 Jahre alte Liubartas-Burg in Luzk wurde die auch wichtige europäische Bedeutung der Stadt und der gesamten Region deutlich. So hatte 1429 ein mehrtägiger Kongress aller wichtigen europäischen Monarchen dort stattgefunden zur Klärung der wichtigen, zeitgenössischen Herausforderungen. An diese lange, europäische Tradition soll mit weiteren Projekten auch im Rahmen der Städtefreundschaft zwischen Würzburg und Luzk angeknüpft werden.

Oberbürgermeister Christian Schuchardt kam mit emotionalen Eindrücken von der viertägigen Reise in das Kriegsland nach Würzburg zurück. Er berichtet von einer Atmosphäre, die in beiden besuchten Städten zwischen angestrebter Normalität und den schmerzhaften Auswirkungen des Kriegsalltags pendelt: „Gerade deswegen war es richtig, zum Jahrestag des Kriegsbeginns in die Ukraine zu reisen und den beiden Städten Lwiw und Luzk die Freundschaft Würzburgs zu versichern und diese zu besiegeln. Wir stehen Seite an Seite“, so Schuchardt.

 

Ein Bild, das mehr sagt, als Worte: re. Bürgermeister Sadovyi, li. Oberbürgermeister Schuchardt. Foto ©: Jacek Braminski

 

Gedenkfeier am Marsove Pole in Lwiw mit Bürgermeister Sadovyi und OB Schuchardt. Foto ©: Stadt Lwiw

 

Besuch im Warenverteilzentrum “Narodna Samooborora Lvivshchyny” mit Tobias Winkler (2.v.l.) von Liebe im Karton e.V. Foto ©: Jacek Braminski

 

Oberbürgermeister Christian Schuchardt mit der stellvertretenden Bürgermeisterin Iryna Chebeliuk von Luzk. Foto ©: Jacek Braminski

 

 

Die Kirchenfenster in Lwiw sind verbarrikadiert, die Kunstwerke auf den Straßen verhüllt. Foto ©: Jacek Braminski

T.C. devlet Bakanlarmizdan Aksaray MHP ve ANAP milletvekiliği yapan, Türk Ocakları eski genel başkanı  Sadi Somuncuoğlu kanser tedavisi gördüğü Hastahane de 2 yıl önce vefat eden Sadi  Somuncuoğlu ağbeyimizi  Ankara Kocatepe camiinde kılınan cenaze namazının ardından ikindi namazına müteakip Aksaray’da  aile kabristanlığına toprağa verilmişti. Türk milliyetçiliği ülküsü doğrultusunda binlerce gencin yetişmesine vesile olan  Sadi Somuncuoğlu, 1980 öncesi Devlet bakanlığı döneminde Aksaray’ın elektriği olmayan yörelerine elektrik getirme çalışmaları ile bölge halkının takdirini kazanmıştı. 2000 Yılında Toplu konuttan sorumlu devlet bakanı iken partisi MHP ile ters düşerek görevden azledilmesinden sonra aktif siyaseti bırakarak Milli Düşünce merkezinde sohbetlere katılarak, Türk Ocakları yönetiminde yer almıştı. Bir süredir de rahatsızlığı nedeni ile evinde istirahat eden, ülkücülerin ağbeyi Sadi Somuncuoğulu’nun vefatı sevenleri çok üzmüştü.
 
 
Sadi Somuncuoğlu için ne dediler 
 
Gazeteci yazar Ali Taş; "Allah rahmet eylesin. Örnek bir dava adamı idi. Statikocu Ahmet Necdet Sezer değil de, Sadi Somuncuoğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi. Türkiye yaşadığı bir çok sıkıntıları yaşamazdı. Mekanı cennet olsun."
 
1980 öncesi  Ülkü Ocakları, Almanya Türk Federasyon genel başkanlarından Dr. Ali Batman,
"Sadi Somuncuoğlu âbimize Allah gâni gâni rahmet eylesin, mekanı Cennet Olsun. Son nefesine kadar Türk Milliyetçiliği davasına çok büyük emekler verdi. Hepimiz şahidiz. Allah emeklerini kabul ve makbul eylesin."
 
Milliyetçi hareketin eğitimcilerinden  1980 Türk Federasyon ve ATIB kurucu genel başkani Musa Serdar Çelebi'de,
"Tüm ömrünü milleti ve devleti yolunda tüketmiş ağabeyimiz sevenlerinin gönlünde yaşayacak. 
Son haftalarda ziyaretçi kabul edilmediği için maalesef yüzünü görmek mümkün olmadı. Şefkati merhameti mağfireti sonsuz olan Rabbimiz cenneti ile şereflendirsin."
 
Belcika Türk İslam Federasyonu ve ATIB genel başkanlarindan Selahattin SAYGIN: "Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah. inancına imanına, ahlakına, dava adamlığına şahidim. 1975 yılında MHP genel merkezinde ziyaret ettiğimde beni MHP Çankaya ilçesi üyelik kaydını yaptı ve Belçika MHP temsilcisi kartımı verdi. Ruhu şad olsun"
 
Türk Federasyon eski genel  sekreteri, Anayurt dergisi eski yazı işleri müdürü, yazar Mustafa Karahan; "Sadi ağabey...
Bütün ülkücü camia onu ağabey bildi, hep öyle hitap etti.
O hep dava adamı bir ağabey olarak yaşadı.
Başımız sağolsun. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun."
 
Gazetesi yazar Ramazan Özdemir ; "Allah rahmet eylesin makamı âli, mekanı cennet olsun. 
Sadi ağabey benim yakın köylüm ve hemşerimdi, bizlere çok faydaları dokunmuştur. 
Türk milleti çok büyük bir Milliyetçisini kaybetti.  Başımız sağ olsun".
 
Hannover Ülkü Ocağı başkanlarından is insanı Celâl Mermertaş;
"Türk Milliyetçiliğinin sembol isimlerinden, eski devlet bakanı, Mili Düşünce Merkezi başkanı, bir çok insanın yetişmesinde emeği olan, ağabeyimiz muhterem insan Sadi Somuncuoğlu vefat etmiştir. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun, Nur içinde yatsın. Çınar ayakta ölür misali, ölene kadar hizmet veren büyük insan… hukukumuz vardı… hakkımız varsa helal olsun."
 
Yazarımız Doğan Tufan; "1985 yılında  bedelli Askere gittigim Aksaray'li arkadaşlarimla Sadi Somuncuoğlu ağbeyimizi ziyaret ettmiştik. Ziyaretde Almanya Duisburg'dan Orhan Özbağ, Remscheid şehrinden iş insanı  Ahmet Yavuz,Ortaköy ilcesinden Mehmet Özyurt,Türk Federasyon genel muhasebelerinden Orhan Sevim"le birlikde Sadi Ağbeyi ziyaret ettik,  Tanışma da Aksarayli olmayan bendim, Arabayla yol güzergâhlardan gecerken Rahmeti rahmana göcen Ahmet Yavuz Gümmet köyünden bahsetmişti. Bende başkanım Gummetliyim deyince, Sadi ağbi, "o köyün ileri gelenlerini sordu?" Bende paltayı taşa vurduğumu anladım. özür diledim. Yozgat merkezden olduğumu arkadaşlarımın misafiri olarak burda bulunduğumu söylemiştim. Sohbetini dinledik engin hoş görüsü , bilgi ve deryasından serinledik. ATIB teşkilatının kurulmasında eğitim kamplarında yöneticilerin eğitilmesinde büyük emekleri olmuştur. Kurultaylarına katılarak hep destek verdi.  Ben bu hizmetlerine bire bir şahittim. Merhuma bakanımıza Allah’tan rahmet yakınlarına ülkücü harekete Başsağlığı dilerim."
 
 

Um jungen Menschen direkte Einblicke in die Politik zu gewähren und politische Abläufe näherzubringen, bietet MdB Markus Hümpfer Praktikumsplätze in seinen Berliner und Schweinfurter Büros an. Die jungen Erwachsenen haben die Möglichkeit neben den bundespolitischen Abläufen und Aufgaben auch den Alltag eines jungen Bundestagsabgeordneten kennenzulernen.

 

Der Austausch mit jungen Erwachsenen und Jugendlichen ist dem SPD-Abgeordneten ein wichtiges Anliegen: „Im vergangenen Jahr haben mich vier interessierte und engagierte Praktikantinnen und Praktikanten für mehrere Wochen in meinen Büros unterstützt. Jungen Menschen den politischen Alltag näherzubringen ist neben meiner politischen Arbeit eine der wichtigsten Aufgaben“, erklärt Markus Hümpfer.

 

Die Praktika sind ein elementarer Bestandteil im Bereich der politischen Bildung für junge Menschen, da sie die Möglichkeit bieten Politik über die Theorie hinaus auch praktisch zu erleben. Praktikumsplätze werde das ganze Jahr über angeboten und werden sowohl in Berlin als auch im Schweinfurter Wahlkreisbüro stattfinden, um einen umfangreichen Einblick in die vielfältige Arbeit eines Bundestagsabgeordneten zu erlangen. Auch für Schülerinnen und Schüler bietet der Bundestagsabgeordnete Praktikumsplätze im Wahlkreisbüro an.  Die Praktika werden grundsätzlich vergütet.

 

Bei Interesse können Bewerbungen an Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! gesendet werden. Bei Fragen steht mein Team jederzeit telefonisch unter 030227-74340 zur Verfügung.

 

 

Zu Beginn des Jahres gratulierte Landrat Eberth zwei Mitarbeitenden des Landratsamtes zum Dienstjubiläum. Gefeiert wurde das 25-jährige Dienstjubiläum von Claudia Ruhe und das 40-jährige Dienstjubiläum von Matthias Neckermann. Mit Dr. Otto Erb verabschiedete Landrat Thomas Eberth außerdem einen langjährigen Mitarbeiter und Fachbereichsleiter in den wohlverdienten Ruhestand.

 

Claudia Ruhe arbeitete 1996 bereits für fünf Monate befristet beim Landkreis Würzburg im Bereich Kommunale Jugendarbeit. 1998 wurde sie dann als Diplom-Sozialpädagogin eingestellt und dem Fachbereich 31 (Jugendamt) als Fachkraft für Suchtprävention zugewiesen. Auch nach der Elternzeit blieb sie ihrem Arbeitsbereich treu und feierte nun zu Beginn des Jahres ihr 25-jähriges Dienstjubiläum im Fachbereich 31c (Kinder-, Jugend- und Familienarbeit). Ihre Aufgabenschwerpunkte liegen aktuell vor allem im Bereich Familienbildung und sie betreut unter anderem die Familienstützpunkte im Landkreis Würzburg.

 

Matthias Neckermann begann seine berufliche Laufbahn 1981 als Beamter bei der Polizei Baden-Württemberg. Von 1992 bis 1995 war er als Beamtenanwärter bei der Gemeinde Wittighausen tätig und arbeitete dann drei Monate bei der Gemeinde Kusterdingen. Anschließend arbeitete er von 1996 bis 2002 als Beamter bei der Stadt Stuttgart und dem Landkreis Ludwigsburg. Von dort erfolgte 2002 der Wechsel zum Landkreis Würzburg, wo er dem Fachbereich 32 (Sozialhilfe inkl. Asylbewerberaufnahmestelle) zugwiesen wurde. 2005 wechselte Matthias Neckermann zum Fachbereich 36 (Beratungs- und Eingliederungszentrum für Arbeitssuchende, BEA), wo er auch sein 25-jähriges Dienstjubiläum beging. Im Jahr 2014 erfolgte der Wechsel in die Verwaltung des Jobcenters Würzburg (FB 42). Nach Stationen in der Hochbau-, Grundstücks- und Schulverwaltung (ZFB 5) und dem Fachbereich Zentrale Dienste und Vergabestelle (ZFB 7) kehrte Matthias Neckermann im November 2022 wieder zurück zum Bereich Jobcenter Verwaltung. Dort feierte er zu Beginn des Jahres sein 40-jähriges Dienstjubiläum.

 

 

Dr. Otto Erb studierte von 1984 bis 1990 Tiermedizin in München und erhielt daraufhin seine Approbation als Tierarzt. Anschließend promovierte er an der LMU und ihm wurde 1992 der Doktorgrad der Tierärztlichen Fakultät verliehen. Von 1991 bis 1993 arbeitete Dr. Otto Erb in einer Großtierpraxis mit Kleintieranteil in Landshut und absolvierte 1993/94 den Vorbereitungsdienst für den Amtstierärztlichen Dienst in München. Von 1994 bis 2012 war er dann Amtstierarzt und langjähriger Stellvertreter des Abteilungsleiters beim Veterinäramt Landshut. 2013 wechselte er ans Landratsamt Würzburg und leistete in den letzten zehn Jahren als Leiter des Fachbereichs „Veterinäramt und Lebensmitteüberwachung“ (später „Verbraucherschutz, Veterinärwesen und Lebensmittelüberwachung“) hervorragende Arbeit. Mitte März verabschiedet sich Dr. Otto Erb in den wohlverdienten Ruhestand. 

 

1961 yılında İşgücü Antlaşması ile Türkiye’den Almanya’ya gelen Türklerin tarihi geçen sene yapılan geniş katılımlı bilimsel bir sempozyum ile ele alınmıştı. Başta Türkiye ve Almanya’dan olmak üzere başka ülkelerden araştırmacıların da sunumlar yaptığı sempozyum Türklerin Almanya serüveninin farklı alanlarını göz önüne sunmuştur.

Almanya çapında tanınan başarılı  akademisyen Prof. Dr. Hacı-Halil Uslucan (Duisburg-Essen Üniversitesi) önemli bulgularıyla sempozyuma katkı sağlamıştır. Hacı-Halil Uslucan yanı sıra Almanya’dan Dr. Yaşar Aydın, Selin Aydın ve Emine Kır sunum yapmışlardır. Yapılan bu sunumlar geçen hafta kitaplaştırılmış ve satışa çıkmıştır. Kitaba bu linkten ulaşılabilmektedir. https://www.gavperspektif.com/altmisinci-yilinda-almanya-turk-toplumu

Almanya‘daki Türklerin son altmış yıldaki tarihi, gerek toplumsal, gerek dilbilimsel gerekse siyasal konular bilimsel olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda Türklerin tarihine ilgi duyanlar veya göç konularını çalışanlar için önemli bir kaynak niteliğini taşımaktadır.

Yurtdışı Türkler Başkanlığı'nın (YTB) daha önce başkanlığını yapmış olan Mehmet Köse ve Necati Anaz kitabın editörlüğünü yapmışlardır.

 

BERLİN (AA) - Greenpeace çevre örgütü aktivistleri, Rusya-Ukrayna Savaşı'nı ve Almanya’nın askeri harcamalarını artırmasını protesto etti.

 

Rusya’nın Berlin Büyükelçiliği önünde toplanan bir grup aktivist, üzerinde Ukrayna’da savaş sırasında saldırıya uğrayan şehirlerin isimlerinin yazılı olduğu beyaz kutuları kaldırıma koyarak eylem yaptı.

Berlin Greenpeace örgütünden Leonhard Dünnwald, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Rusya'nın uluslararası hukuku çiğneyen, Ukrayna'ya yönelik vahşi saldırısını protesto ettiklerini belirterek, Ukrayna’da büyük acılar yaşandığını söyledi.

Aynı zamanda Almanya’nın bu krizi kullanarak askeri harcamalarını artırdığını ifade eden Dünnwald, "Bu, bizi endişelendiriyor." dedi.

 

Dünnwald, Almanya’da askeri harcamalar için harcanacak paranın, iklim değişikliğiyle mücadelede ve diğer sosyal sorunların üstesinden gelinmesinde eksik kalacağını kaydetti.

 

Alman hükümeti, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlamasının ardından ordunun kullanımı için 100 milyar avroluk fon ayırmıştı.