Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Patienten vertrauen schon viele Jahre auf die Bauchwandbruch-Spezialisten.

Nürnberg – Die deutsche Gesellschaft für Allgemein-und Viszeralchirurgie (DGAV) hat die Abteilung Allgemein- und Viszeralchirurgie der Diakoneo Klinik Hallerwiese als Kompetenzzentrum für Hernienchirurgie zertifiziert. Patientinnen und Patienten profitieren schon lange von der hohen Qualität und Erfahrung der Ärztinnen und Ärzte. Die Anzahl der Hernien- Operationen ist in den vergangenen Jahren kontinuierlich angestiegen. Durch die Zertifizierung, bei der die Klinik und die Operateure geprüft werden, ist es nun auch amtlich bestätigt. 

 

„Wir freuen uns besonders darüber, dass die Zertifizierung zum Hernienzentrum zeigt, was wir als Abteilung schon lange im Gefühl hatten: unsere Patientinnen und Patienten vertrauen uns und wissen, dass wir in Nürnberg eine sehr hohe Expertise für Operationen bei Bauchwandbrüchen haben“, fasst es der Leitende Oberarzt Dr. med. Gerald Prechtl zusammen. 

„Dafür sprechen auch unsere Zahlen“, ergänzt Chefarzt Prof. Dr. med. Michael Kranzfelder. „Die Anzahl der Hernien- Operationen sind allein in den vergangen drei Jahren um das Doppelte gestiegen: 2021 haben wir insgesamt 180 Operationen bei Bauchwandbrüchen durchgeführt, 2022 waren es 355 und letztes Jahr 401.“ 

 

Der Bedarf an Hernien-Operationen ist hoch. In Deutschland werden jedes Jahr über 300.000 Bauchwandbruchoperationen durchgeführt. Die Erkrankung, bei der der Inhalt der Bauchhöhle durch eine Schwachstelle der Bauchwand nach außen tritt, kann sowohl Kinder als auch Erwachsene jeden Alters treffen. Mit der Verleihung des Zertifikats möchte die Deutsche Gesellschaft für Allgemein- und Viszeralchirurgie (DGAV) deshalb die Qualität in den Kliniken verbessern und gleichzeitig transparent machen. 

 

Um eine Zertifizierung zu erhalten wird der gesamte Behandlungsprozess mitsamt der Nachsorge von externen Gutachtern untersucht. Dazu gehört unter anderem, dass jeder Chirurg dafür mehr als 500 persönlich operierte Hernien nachweisen muss. In der Abteilung müssen zudem mindestens 200 Fälle pro Jahr vorliegen. Für eine Zertifizierung muss außerdem einem Experten der DGAV voroperiert werden. 

Die Klinik Hallerwiese nimmt seit Jahren an der Herniamed Qualitätssicherungsstudie teil, in der nach entsprechender Einwilligung alle an Bauchwandbrüchen operierten Patienten und deren Langzeitverlauf erfasst werden. 

Für Patientinnen und Patienten mit Bauchwandbrüchen bieten Prof. Dr. Kranzfelder und Dr. Prechtl eine spezielle Herniensprechstunde an. 

 

Neben der Versorgung von Bauchwandbrüchen liegt mittlerweile auch eine hohe Expertise bei der Diagnostik und der interventionellen sowie operativen Therapie von Zwerchfellbrüchen (Refluxerkrankung) vor. Somit kann den Patienten aus einer Hand eine umfassende und fundierte Therapieempfehlung angeboten werden. 

„Für unsere Patientinnen und Patienten ist uns besonders wichtig, dass sie eine individuelle und passgenaue Behandlung bekommen. Wir entscheiden immer im Einzelfall, ob eine konservative Behandlung, ein minimal invasives Verfahren oder eine offene Bruchoperation zum Einsatz kommen“, sagt Prof. Dr. Kranzfelder. 

 

Diakoneo ist mit über 11.000 Mitarbeitenden und einer Gesamt- leistung von ca. 800 Millionen Euro ein zukunftsorientiertes diakonisch- es Sozial- und Gesundheitsunter- nehmen. Wir sind offen für kulturelle und religiöse Vielfalt und setzen uns für eine friedliche und inklusive Zukunft ein, in der Menschlichkeit und Respekt unsere Gesellschaft prägen. Als international vernetzter, gemeinnütziger Verbund von über 200 Einrichtungen in Bayern, Baden- Württemberg und Polen begleiten wir Menschen, die in ihren Lebenssituationen verlässliche Unterstützung suchen. Als eines der größten diakonischen Unternehmen in Deutschland bieten wir rund 190.000 Menschen umfassende Leistungen in den Bereichen Bildung, Gesundheit, Pflege, Wohnen, Assistenz, Arbeit und Spiritualität – weil wir das Leben lieben. Mehr Informationen unter: www.diakoneo.de 

 

 

 

Berlin’in üç havaalanından biri olan Tegel’e yolu düşenler, sanki Antep, Kayseri ya da İzmir’deymiş gibi, kendilerini Türkçe konuşan, tanıdık yüzler arasında bulurlar. Berlin’de Türkiye’nin değişik şehirlerinden gelmiş, üç yüz bine yakın Anadolu insanından oluşan, “Küçük Bir Türkiye” vardır. Berlin’deki Anadolu, Kreuzberg ve Wedding’te yoğunlaşmıştır. Onlar Berlin’de Hacı Bayram rüzgarları estirmektedirler.

Berlin son dünya savaşının acılarını yaşamış, büyük yıkımlar görmüş bir şehirdir. Batı ve Doğu Berlin birleşmeden önce, Kreuzberg Batı Berlin’in kıyıda kalmış yerleşim yeridir. Berlin’i ikiye bölen “Demir Perde” duvarı, doksanlı yılların başında ortadan kalkınca, Türklerin yaşadığı bölgeler, şehir merkezi haline gelmiş. Berlin dört milyonu aşan nüfusuyla, Almanya’nın en büyük şehiridir. Şehirin ortasından Havel ve Spree nehirleri geçer.

Şehir alanının dörtte biri ormanlarla ve göllerle kaplıdır. Ormanlık bölgenin açık bir hayvanat bahçesi olduğunu, Berlinliler gözlerinin içi gülerek anlatırlar. Bu yüzden Berlin’in simgesi, minik bir ayıdır. Demir perdenin açılmasıyla, ortaya çıkan sorunları, dünyada hiçbir şehir, Berlin kadar derinden yaşamamıştır. Bunun için birleşmenin getirdiği ekonomik, siyasal ve kültürel etkiler, Berlin’in her köşesinde kendilerini göstermektedir. Berlin iki Almanya’nın ekonomik ve kültürel güç kaynağı olmuştur.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Almanya’nın dörde bölünen başşehiri, Soğuk Savaş döneminde Amerika, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından, göz altında tutulmuştur. Eski şehirin ünlü kapısı Brandenburg, parçalanan Berlin’in olduğu kadar, ikiye bölünen Almanya’nın umudu ve simgesi olmuştur. İki Almanya’nın birleşmesinin tetiklediği, ekonomik ve kültürel gelişmeler, dalga dalga genişleyerek, bütün Avrupa şehirlerine yayılmaktadır.

Berlin dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücü olan Batı Almanya’nın, Doğu Almanya ile birleşmesinin doğurduğu, güç patlamasının merkezidir. Almanya Meclisini ve Federal Hükümetini yeniden Berlin’e taşımıştır. Berlin Avrupa’nın ekonomi, bilim, kültür ve ekonomi merkezi olma yolunda, büyük bir hızla ilerlemektedir. Uzun bir süre ayrı kalan, Batı ve Doğu Berlin’in birleşmesi, bütün şehiri büyük bir inşaat şantiyesine dönüştürmüştür. Berlin Almanya’nın yeni çekim alanıdır.

En büyük inşaat alanı, şehirin tarihi merkezindedir. Merkeze Federal Hükümetteki Bakanlıkların, yeni binaları yapılmaktadır. Eski Meclis binası kubbesi ve dış formu korunarak, içi yeniden düzenlenmiştir. Almanların kubbeli bir meclis binaları vardır. Almanya bütün dünyanın, önde gelen büyük şirketlerini Berlin’e çekmiştir. Mercedes başta olmak üzere, büyük Alman firmaları genel merkezlerini Berlin’e taşımışlardır. Berlin yeniden Avrupa’nın, sürükleyici gücü olma görevini yüklenmeye hazırlanmaktadır.

Almanlar ordularıyla giderek, kalamadıkları ülkelere, güçlü şirketleriyle kalıcı olarak gidiyorlar.

Almanya Volkswagen’in ve Mercedes’in olduğu her yerde, Almanya’nın olduğunu biliyor.

Her Mercedes’de, her Volkswagen’de, Anadolu insanının alın teri ve el emeği vardır.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ailesi, geleneksel bayramlaşma merasimiyle bir araya geldi.

Yönetim kurulu üyeleri, Sergi Salonu'nda düzenlenen programda DİTİB ve Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) personeli ile tek tek bayramlaştı.

Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda, DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altıntaş, DİTİB ailesinin Kurban Bayramı'nı tebrik etti ve büyük bir aile olduklarını vurguladı. DİTİB'in yardımlaşma ve dayanışma ruhunu yayarak, dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için gösterdiği çabanın altını çizen Altıntaş, “Türkiye Diyanet Vakfı güvencesi ile DİTİB aracılığıyla ‘Vekalet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu’ kapsamında dünyanın her yerinde bizlerden şefkat bekleyen insanlara, topluluklara, kardeşlerimize gönüllü görevlilerimizle kesim ve dağıtım işlemlerini gerçekleştirdik. Gönüllülerimizden aldığımız bilgileri insanlarımızla paylaşıyoruz, aldığımız duaları paylaşıyoruz. Bu vesileyle Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, bu mübarek günlerin, yaşadığımız topluma, ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa barış, huzur, mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” dedi.

Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) Başkanı Abdurrahman Atasoy da konuşmasında, Kurban Bayramı'nın anlam ve önemine değinerek, Cenab-ı Allah'ın bizlere tekrar bir bayrama kavuşmayı nasip ettiğini belirtti. Kurbanın Allah'a yakınlaşma ve samimiyetin bir sembolü olduğunu vurgulayan Atasoy, hem bireyler hem de kurumlar olarak daha iyi bir noktaya gelmek için çabalamak gerektiğini söyledi. Atasoy, geçmişte Almanya'da çalışan Müslüman işçilerin dini vecibelerini yerine getirmekte zorlandıklarını, ancak bugün DİTİB gibi kurumlar sayesinde dini vecibelerini rahatça yerine getirebildiklerini belirtti ve bu kurumların kurulmasında emeği geçenlere teşekkür etti.

Köln DİTİB Dini Danışma Kurulu Başkanı Ahmet Sinan Kara ise, kurbanların Allah katında makbul olmasını ve kurban vesilesiyle elde edilen sevabın önemini vurguladı. Bayramların sevinç ve birlik günleri olduğunu ifade eden Kara, Kurban kampanyasında 165 bin hisseye ulaşmanın büyük bir başarı olduğunu belirterek, bu başarıda emeği geçen herkese teşekkür etti. Kurbanların fakir ve muhtaçlara ulaşmasının önemine değinen Kara, bu hayırlı hizmetin sürdürülmesi için Allah'a şükretti. DİTİB gibi kurumların Müslüman toplumuna sağladığı imkanların büyük bir nimet olduğunu belirten Kara, Allah'ın, Müslümanları bu hayırlı hizmetlerden ayırmaması için dua etti ve herkesin bu hizmetlerde daha fazla çaba göstermesi gerektiğini ifade etti.

Program, yapılan konuşmaların ardından bayramlaşma ile sona erdi.

 

 

 

 

 

 
Almanya’da doğup yetişen, ülkesinin ve içinde yaşadığı ülkenin bayraklarını dalgalandıran genç yıldızlarımızdan olan, alanında dünya şampiyonluğu ünvanını koruyan Avrupa Türklüğünün yüz akı Tarık Kuzucu’yu tanıyalım.
 
Malatyalı iç tasarım mühendisi aynı zamanda araştırmacı Yazar Yılmaz, Sosyal Pedagog Sema Kuzucu’nun  3. çocuğundan ikincisi olan Tarık Kuzucu, Würzburg şehrinde doğdu. 14 yaşında başladığı kikboksta 8 yıl içinde Dünya şampiyonluğunu kazanan Tarık, "Ben kendi kültürümden, dilimden, dinimden hiç bir zaman ödün vermedim. Ama Almanya'ya uyum sağladım. İleri de antrenör olup çok başarılı Türk kökenli sporcular yetiştireceğim" dedi.
 
Tarık Kuzucu (21 Nisan 1987, Würzburg, Almanya'da doğdu) namı diğer "Eric Gold" bir öğretmen ve profesyonel dövüş sanatçısıdır. 2009 yılında tam temaslı kick boksta WKA dünya şampiyon’u oldu.
 
Kuzucu çeşitli dövüş sanatlarında uluslararası eğitim aldı. Başta Thai Kick Boks, Brezilya Jiu Jitsu ve Wing Chun olmak üzere çeşitli dövüş sistemlerinden teknikler öğrendi. Dövüş kariyeri 16 yaşında başladı. Aynı yıl Toronto'daki WKA Dünya Şampiyonası'nda Tayland ve kickboks dallarında ikinci oldu. Amatör kariyeri boyunca Almanya Tayland Boks Şampiyonu (WKA) unvanını elde etti ve 18 yaşında profesyonel lige adım attı. 2009 yılında Fransa'nın savunma şampiyonu Richard Pedro'yu yenerek WKA profesyonel dünya şampiyonluğunu kazandı. 2011 yılına kadar 16 disiplinde (Muay Thai, kickboks, boks, Brezilya Jiu Jitsu, MMA dahil) ve13 ülkede 247 dövüş yaptı. Bunlardan 53 profesyonel dövüşte 47 galibiyet, 23'ü erken. Bugün Tarık Kuzucu çoklu siyah kuşak sahibidir ve dövüş kariyerinin yanı sıra Gerçek Dövüş Sanatları dövüş sanatları okullarının kurucusu ve yöneticisidir. Nisan 2013'ten bu yana Würzburg'daki TMA dövüş sanatları okulunun müdürüdür.
 
Dünya Karate ve Kickboks Birliği (WKA)(tam temas, hafif temas ve yarı temas veya pointfighting) ve modern spor karate (formlar: geleneksel, serbest stil ve geleneksel Asya budo silahlarıyla) için en eski profesyonel birliklerden biridir.
 
 
Dünya Karate ve Kickboks Birliği (WKA)
 
79 kilo Dünya Kickboks Şampiyonu (WKA) Fransız rakibi Richard Pedro'yu yenerek altın kemerin sahibi oldu.
Bir çok Almanya şampiyonluğu‘nun yanında son olarak Amerika’da BJJ de
(Brasilia güreşi)
 
Bavyera da bir üniversite şehri olan Würzburg ta doğan Tarık Kuzucu orada Almanca ve spor öğretmenliği okulunu bitirdi.
10 yıldır büyük ve kaliteli bir spor okulu işleten Tarık Kuzucu’nun 8 den 80 e, 800 den fazla öğrencisi 120 öğretmeni ile gençlere cesaret ufuk ve yön veren samimi anlatımıyla YouTube’dan 119bin takipçisi var.
 Würzburg şehrinin en büyük ve kaliteli spor okulunu yönetiyor.
 
İlk kez profesyonel olarak çıktığı ünvan maçında 79 kilo Dünya Kickboks Şampiyonu (WKA) Fransız rakibi Richard Pedro'yu yenerek altın kemerin sahibi oldu.
 
Würzburg'da Gymasium/lise almanca va spor öğretmeni olan Kuzucu, “Her altı ay içinde ünvanımı korumam gerekiyor. Bunun için çalışmalarımı ara vermeden sürdürüyorum" dedi
 
Profesyonel kariyerde kazanılan dövüşleri
 
28 Haziran 2008: Mash Fight Night, Stuttgart/Almanya, Albert Krieciu (WKA Avrupa Şampiyonu Kickboks)
 
12 Temmuz 2008: FFA Doğu Almanya Şampiyonası FreeFight 2008, Erfurt/Almanya, Christian Schwäblein (WKA Dünya Şampiyonu Kickboks)
 
17 Ekim 2009: Fight Night Thai & Kickboks, Wil/İsviçre, Blerim Rashiti (WKA ve WPKC Dünya Şampiyonu Kickboks)
 
27 Kasım 2009: Finale Mondial Macumba, St-Julien-en-Genevois/Fransa, Richard Pedro (WKA ve WPKC Dünya Şampiyonu Kickboks)
 
25 Temmuz 2011: Las Vegas 8 Kişilik Turnuvası, Las Vegas/ABD, Robert Smith (WMC Dünya Şampiyonu Muay Thai)
 
12 Mart 2011: Şampiyonlar Dövüş Gecesi, Bangkok/Tayland, Anand Thanasukolwit (WMC Tayland Şampiyonu Muay Thai)
 
9 Temmuz 2011 Challenger Finalleri, Hong Kong/Çin, Chang Wong (WKC Dünya Şampiyonu Karate)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

(Würzburg) Am Di., 11.06.2024 fand die jährliche Mitgliederversammlung des Stadtmarketings „Würzburg macht Spaß“ e.V. im Burkardushaus Würzburg statt. Bei dieser standen u.a. die turnusmäßigen Neuwahlen von Vorstand und Beirat auf der Tagesordnung. Ebenso wurden die Aktivitäten der vergangenen Monate dargestellt.

 

Der bisherige Vorsitzende Joachim Beck (expert Beck) informierte, dass er satzungsgemäß nicht mehr für ein Amt im Vorstand antreten könne. Als Nachfolger haben die anwesenden Mitglieder einstimmig den bisherigen Stellvertreter Florian Volk (Allianz Generalvertretung Volk) zum neuen 1. Vorsitzenden des Stadtmarketingvereins gewählt, Stellvertreter sind Joachim Schulz (Posthalle) und neu Johannes Heller (Immo Heller). Weiterhin im Vorstand vertreten sind weiterhin Sabine Wolfinger (Spielzeugwiese) und Fabian Steigerwald (Funkhaus Würzburg) – neu im Vorstand ist Maximilian Schlier (Schlier). Ebenfalls weiterhin im Vorstand bleibt der Stadtbeauftragte André Hahn (Stadt Würzburg, Fachbereich Wirtschaft, Wissenschaft, Standortmarketing), der von Oberbürgermeister Christian Schuchardt erneut als städtischer Vertreter entsandt wurde.


In den Beirat wählten die Mitglieder Claudia Amberger-Berkmann (Hotel Amberger), Ellen Braun (work&feelgood Institut für Workstyle), Silke Gräfin Falco di Torre Pellice (Silkhair day spa), Kai-Uwe Hampel (Hugendubel), Ansgar Latzel (Latzel Schneidwaren/Schuchbauer), Armin Lediger (lediger consulting) und Karolin Zientarski (Green Express Logistic).


Oberbürgermeister Christian Schuchardt entsandte für die Stadt Würzburg seinen persönlichen MItarbeiter Jacek Braminski und Thomas Herrmann, den neuen Leiter des Fachbereichs Wirtschaft, Wissenscharft und Standortmarketing. Vervollständigt wird der Beirat durch die Ehrenmitglieder Karl-Heinz Metzger (Schaufenster Semmelstraße), Peter Hülsemann (Confiserie Hülsemann, Segafredo Café-Bar), Günter Severin (Männermode Severin, Gründungsmitglied), Bernd Mars (Stahlwaren Mars, Gründungsmitglied) und Paul Zöller (Main-Post, i.R.). Als Kassenprüfer wurden Teresita Seib (Fotogalerie Seib) und Thomas Wenzel in ihrem Amt bestätigt.



Nach einer emotionalen Verabschiedung des scheidenden Vorstandsvorsitzenden Joachim Beck und der bisherigen Sprecherin der Beirats Andrea Werner, konnte Geschäftsführer Wolfgang Weier für das Geschäftsjahr 2023 für das Stadtmarketing eine erfreuliche Bilanz ziehen. Mit seinem Rückblick über die letzten 12 Monate bedankte er sich bei Vorstand und Beirat für die allzeit hervorragende Zusammenarbeit und das ehrenamtliche Engagement.


Lobende Worte gingen vom Vorsitzenden Joachim Beck an die kollegiale Zusammenarbeit mit der Stadt Würzburg und ihrem Oberbürgermeister Christian Schuchardt, der sich gerade seit der Corona-Pandemie und ganz besonders in den letzten Wochen sehr für die Belange der Würzburger Innenstadt und ihrer Unternehmer eingesetzt hat. Schatzmeister Florian Volk stellte in seinem Bericht hocherfreut fest, dass sich die Mitgliederzahl des Stadtmarketingvereins in den vergangenen 10 Jahren deutlich mehr als verdoppelt hat, während sich der Umsatz sogar vervierfacht hat.


Auch der CityGutschein erfreut sich weiterhin großer Beliebtheit. Diese verkaufsfördernde und kaufkraftbindende Maßnahme konnte auch 2023 wieder über 2 Millionen Euro an den Wirtschaftsstandort Würzburg binden. Damit ist der Würzburger Citygutschein der sechststärkste in Deutschland und nach wie vor bei Unternehmen eine beliebte Geschenkmöglichkeit an ihre Mitarbeitenden.

Profil des Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V.:
Das Stadtmarketing „Würzburg macht Spaß“ e.V. ist ein Zusammenschluss von gegenwärtig rund 300 Händlern, Gastronomen, Dienstleistern und Kulturschaffenden in Würzburg. Das Stadtmarketing soll den Wirtschaftsstandort Würzburg nachhaltig stärken und erreicht dieses Ziel durch Eventmanagement (z.B. Organisation von Stadtfest, verkaufsoffenem Sonntag, Shoppingnacht u.a.) und durch die Entwicklung von Kundenbindungsinstrumenten (z.B. Citygutschein Würzburg, Einkaufsführer u.a.). Daneben vertritt „Würzburg macht Spaß“ die Interessen seiner Mitglieder gegenüber Kommunalpolitik, Stadtverwaltung und anderen Vereinen und Verbänden.

Mevcut uluslararası siyaset Ukrayna ve Filistin'deki küresel çatışmalara çözüm üretmekten uzak laştıkca uluslararası güvensizlik küresel ticarette dengesiz dalgalanmalara yol açıyor. Uluslararası siyaset ise giderek daha fazla korku ikliminin kontrolüne giriyor. Kızıldeniz ve Karadeniz’deki tıkanma sonrası dünya ticareti güvenli güzergah konumundaki Hazar Geçişli - Kafkasya - Anadolu Koridoru'nun belirgin bir şekilde öne çıkmasını sağladı.

 

Orta Koridor olarak adlandırılan ve Türkiye’yi güvenlik köprüsü konumuna getiren güzergah  Kafkaslar üzerinden Hazar Denizi’ni aşıp, Turan ülkeleri üzerinden Çin’e ulaşarak tarihi İpek Yolu güzergahı ile büyük ölçüde örtüşüyor. Çin - Avrupa ticareti için önem arzeden güvenli yeni rota,  güzergah ülkelerine önemli potansiyeller sunmaktadır. Çin’den Avrupa’ya yılda yaklaşık 10 milyon konteynerin yüzde 96’sı deniz yolu ile, yüzde 4’ü ise Kuzey Koridoru olarak adlandıTrans-Sibirya hattı üzerinden sevk edildiği düşünüldüğünde, Türkiye üzerinden geçen Orta Koridor daha da önem kazanmaktadır.

 

Orta ve Kuzey Koridor arasında rekabet yaşanabileceği düşünülse de, orta hattın kuzeyden 2 bin kilometre kısa olması böyle bir çekişmeye bile meydan vermeyecektir. Orta Koridorun kara nakliyatında 5 gün ve deniz taşımacılığında 15 gün daha avantajlı olması önemini daha da artırmaktadır.

     

Yeni stratejik hesaplarda Türkiye her yönü ile kilit bir ülkedir. Asya ülkele-riyle ekonomik işbirliğini derinleştirmeyi, çeşitlendirmeyi ve siyasi diyaloğu ilerletmeyi hedef-leyen Türkiye’de yeniden kurgulanan ticari  güzergahlar Türkiye’ye yeni imkanlar sunmaktadır. Sıkça dillendirilen Türkiye Yüzyılı Vizyonu da Asya’ya dönüşü içermektedir. Türkiye Orta koridorda merkezi ve kilit ülke konumundadır.

 

Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun faaliyette olması orta koridorun tamamlanan bölümü olarak ortaya çıkmıştır. Hattın Afganis- tan bağlantısı olan Lapis Lazuli bölümünün konuşulması, Orta koridorun ehemniyetli bir proje olduğunu gösterir. Koridor aktif hale geldiğinde ticaretini  üçe katlayacak olan Türkiye’nin ulaşım sürelerini de kısaltacağı kesindir.  Bu koridorda taşınan yüklerin hacmi ilk etapta 3 milyona, ileride ise 10 milyon tona çıkması beklenmektedir. Ticari hareketliliğin bölge ülkelerine fayda sağlaması amaçlanmaktadır.

 

Zengezur Koridoru'nun açılması ile Orta Koridor daha iyi farkedilecektir. Ermenistan siyase tinin ağız değiştirmesi de koridorun önemine verilen önemli bir destektir. Kesintisiz demir yolu hattı ve düzenli karayolu bağlantı sından güzergah ülkelerinin tamamının faydalanacak olması hattı, Asya - Avrupa arasındaki önemli bir ticari atardamar konumuna getirecektir. 

 

Ülkelerarası değişik gümrük mevzuatları, bürokrasi kültürleri, ro-ro çalışmalarının olmaması ve koordinasyon eksiklikleri farkedilse de, mevcut konjonktür hattı imkansız kılmaktadır. Türk Devletleri Teşkilatı üyelerine Türkiye üzerinden sağlanacak banka, ticaret, yönetim billimleri Dünya Bankası ve OECD gibi kuruluşlar tarafından da desteklendiğinde, çikabilecek sorunlar kolayca aşılacaktır.  Avrupa Birliği de Küre sel Geçit Projesi kapsamında Orta Koridor ile ilgilenmektedir.

 

Küresel ticaretin paradigmaları hızla değişmektedir. Güvenlik politikaları ticaret rotalarını koruyacağım diyerek kontrol etmektedir. Türkiye  coğrafik, askeri ve stratejik hamleleri ile Çin, Avrupa ve ticari paydaşlara önemli bir imkan sunmaktadır. Orta Koridor stratejisi  aynı zamanda bir mede niyet ve kültür köprüsüdür. Rusya-Ukrayna savaşı Kuzey Koridoru'nun %50'ye varan kapasite kaybetmesinin en önemli sebebidir. Kızıldeniz'deki saldırılar, İsrail'deki çatışmalar ve Süveyş Kanalı'nda tehlikeler güney hattının güvenliğini belirsiz kılmaktadır. Basra’dan Anadolu’ya uzanan Kalkınma Yolu Projesinin de orta koridora bağlana cak olması ise, Asya - Avrupa arası ticaretin de sigortası olacaktır.

 

Türkiye coğrafyası, tarihi, kültürü, vizyonu ve askeri gücü ile  insanlığa herkesin kazana cağı paha biçilmez bir “Orta Koridor” hediyesi sunmaktadır.

 

Almanya'da yaşayan Türkler, 1960'larda başlayan işçi göçüyle birlikte bu ülkeye yerleşmiş, zamanla kültürel, sosyal ve ekonomik alanlarda önemli bir varlık göstermişlerdir. Günümüzde Almanya Türkleri, üçüncü ve dördüncü nesil bireylerle toplumun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ancak, gelecekte karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklar, Almanya'daki entegrasyon politikaları, eğitim fırsatları ve toplumsal kabul gibi faktörlere bağlı olarak şekillenecektir.

 

Eğitim ve İşgücü Piyasası

 

Almanya Türklerinin gelecekte ki en büyük fırsatlarından biri eğitim alanında kendini göstermektedir. Eğitim sistemine erişim, genç nesillerin iş gücü piyasasında daha rekabetçi olmalarını sağlamaktadır. Ancak, eğitimde karşılaşılan eşitsizlikler ve ayrımcılık, bazı Türk gençlerinin potansiyellerini tam olarak gerçekleştirememelerine yol açabilmektedir. Bu noktada, Türk sivil toplum örgütleri ve ailelerin eğitime verdiği önem, gençlerin akademik başarılarını artırmada kilit rol oynamaktadır.

 

Gelecekte dijitalleşme ve teknoloji alanındaki girişimlerin artması beklenmektedir. Genç nesillerin bu alanlarda kendilerini geliştirmeleri, Türk toplumunun ekonomik gücünü artıracak tır.

 

Sosyal Entegrasyon ve Kimlik

 

Sosyal entegrasyon, Almanya Türklerinin gelecekteki yaşam kalitesini belirleyen önemli bir faktördür. Almanya'da yaşayan Türkler, iki kültür arasında köprü kurarak kendilerine özgü bir kimlik geliştirmişlerdir. Ancak, bu kimlik ikilemi, genç nesillerin aidiyet duygusunda karmaşaya neden olabilmektedir. Alman toplumu tarafından kabul görme ve kültürel kimliği koruma çabası, bu dengenin sağlanmasında önemlidir.

 

Almanya'nın çokkültürlülük politikaları, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını desteklemelidir. Aynı zamanda, Türk toplumunun da kendi içinde ayrımcılıkla mücadele etmesi ve farklı etnik ve dini gruplarla dayanışma göster mesi gerekmektedir.

 

Siyasi Katılım ve Temsil

 

Almanya'daki Türklerin siyasi katılımı, gelecekte toplumsal etkilerini artırmada önemli bir rol oynayacaktır. Şu anda, Almanya'da Türk kökenli pek çok politikacı, yerel ve federal düzeyde görev yapmaktadır. Bu temsiliyet, Türk toplumunun sesini duyurması ve ihtiyaçlarının karşılanması açısından büyük bir fırsattır. Gelecekte daha fazla Türk kökenli bireyin siyasete katılması, toplumun karar alma süreçlerinde daha etkin rol oynamasını sağlayacaktır.

 

Kültürel Miras ve Dil

 

Almanya Türkleri, zengin kültürel miraslarını koruma ve gelecek nesillere aktarma konusun da önemli bir sorumluluğa sahiptir. Dil, bu mirasın önemli bir parçasıdır. Türkçe'nin korunması ve yeni nesillere öğretilmesi, kültürel kimliğin devamlılığı açısından hayati öneme sahiptir. Aynı zamanda, Almanca dil becerilerinin geliştirilmesi, toplumsal entegrasyon ve kariyer fırsatları açısından gereklidir.

 

Kültürel etkinlikler, Türk toplumunun Almanya'daki varlığını görünür kılmakta ve kültürel çeşitliliğe katkıda bulunmaktadır.

 

Almanya Türklerinin gele-ceği, eğitim, iş gücü piyasası, sosyal entegrasyon, siyasi katılım ve kültürel miras gibi birçok alanda karşılaşacakları fırsatlar ve zorluklarla şekillenecektir. Almanya'nın entegrasyon politikalarının başarısı, Türklerin topluma tam anlamıyla katılımını destekleyecek ve onların gelecekteki refahını belirleyecektir. Almanya Türkleri, kültürel zenginliklerini koruyarak ve yeni nesillere aktararak, hem kendi kimliklerini muhafaza edecek hem de Alman toplumuna değerli katkılarda bulunmaya devam edeceklerdir.

 

 

Almanya, Avrupa’nın en büyük ekonomisi ve dünyanın dördüncü büyük ekonomik gücü olarak, uluslararası gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmektedir. Küresel ekonomik dalgalanmalar, ticaret savaşları, enerji fiyatlarındaki değişiklikler ve jeopolitik gerilimler, Almanya’nın ekono mik performansını doğrudan etkilemektedir.

 

Almanya, ihracata dayalı bir ekonomiye sahip olup, otomotiv, makine ve kimya sektörlerinde dünya lideridir. Küresel ticaret savaşları ve korumacılık politikaları, Almanya’nın ihracatını olumsuz etkileyebilir. Özellikle ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, Almanya’nın ihracat talebini azaltmıştır. AB içindeki ekonomik dalgalanmalar ve Brexit süreci de Almanya için önemli belirsizlik kaynaklarıdır.

 

Enerji fiyatlarındaki dalga-lanmalar, Almanya ekonomisini derinden etkileyen bir diğer önemli faktördür. Almanya, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını ithalat yoluyla karşılamaktadır. Özellikle petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artışlar, üretim maliyetlerini artırarak Alman sanayisinin rekabet gücünü olumsuz etkileyebilir. Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik olaylar, enerji tedarikinde aksamalara ve fiyat artışlarına yol açarak Almanya’nın enerji güvenliğini tehdit edebilir.

 

Tedarik zincirlerindeki küresel aksamalar da Almanya ekonomisi için önemli bir risktir. COVID-19 pandemisi sırasında yaşanan tedarik zinciri sorunları, Alman sanayisinin üretim kapasitesini sınırlamış ve ekonomik büyümeyi yavaşlatmıştır.

 

Jeopolitik gerilimler ve uluslararası ilişkilerdeki değişiklikler, Almanya ekonomisini doğrudan etkileyen diğer faktörlerdir. Almanya, siyasi ve ekonomik istikrarını büyük ölçüde Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerine dayandırmaktadır. AB’nin geleceği konusundaki belirsizlikler ve NATO’nun rolündeki değişiklikler, Almanya’nın uluslararası pozisyonunu ve ekonomik güvenliğini etkileyebilir.

 

Çin’in yükselişi ve ABD-Çin rekabeti de Almanya için önemli bir faktördür. Çin, Almanya’nın önemli bir ticaret ortağıdır ve Çin ekonomisindeki yavaşlama veya ticaret politikalarındaki değişiklikler, Almanya’nın ihracat performansını olumsuz etkileyebilir.

 

Almanya ekonomisi, uluslararası gelişmelerden büyük ölçüde etkilenmeye devam edecektir. Bu nedenle, Almanya’nın ekonomik politikalarını küresel dinamiklere uyum sağlayacak şekilde esnek ve dayanıklı hale getirmesi önemlidir. Yenilenebilir enerji yatırımları, dijital dönüşüm ve inovasyon, Almanya’nın uluslararası rekabet gücünü artırmak için önemli alanlardır. Uluslararası işbirlikleri ve diplomasi, Almanya’nın jeopolitik risklerini azaltmasına ve ekonomik güvenliğini sağlamasına yardımcı olabilir.

 

Sonuç olarak, Almanya ekonomisinin uluslararası gelişmelerden etkilenmesi kaçınılmazdır. Ancak, doğru stratejiler ve politikalarla, bu etkileri minimize etmek ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlamak mümkündür.

 

Türkiye, coğrafi konumu sayesinde Asya ve Avrupa arasında bir köprü olma özelliği taşımak tadır. Bu stratejik konum, Türkiye’nin ekonomik politikalarında da belirleyici bir rol oynamakta ve Avrupa ekonomisiyle entegrasyon sürecini önemli kılmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile olan ilişkileri ve ekonomik entegrasyon çabaları, birçok fırsat ve zorluk içermektedir.

 

Fırsatlar

Türkiye ve AB arasında 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması, iki taraf arasındaki ekonomik ilişkilerin temel taşını oluşturmaktadır. Bu anlaşma, Türkiye’nin sanayi ürünlerinin Avrupa pazarlarına gümrüksüz girişini sağlamış, ticaret hacmini önemli ölçüde artırmıştır. AB, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olup, toplam ihracatının yaklaşık %50’si bu bölgeye yapılmaktadır. Bu ticaret ilişkisi, Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve sanayileşme sürecine önemli katkılar sağlamıştır.

 

Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, Avrupa’ya entegrasyonda önemli bir avantajdır. Avrupa’nın yaşlanan nüfusuna karşılık, Türkiye’nin genç iş gücü, özellikle otomotiv, tekstil ve elektronik sektörlerinde Türkiye’yi önemli bir üretim merkezi haline getirmiştir. Düşük iş gücü maliyetleri, yabancı yatırımcılar için Türkiye’yi cazip kılmaktadır. Yabancı doğrudan yatırım lar (FDI), Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve istihdamına önemli katkılar sağlamaktadır.

 

Zorluklar

Ancak, Türkiye’nin Avrupa ekonomisine entegrasyon süreci birçok zorlukla karşı karşıyadır. En büyük zorluklardan biri, AB üyeliği konusundaki belirsizliktir. Türkiye’nin tam üyelik müzakereleri, siyasi, hukuki ve insan hakları konularındaki anlaşmazlıklar nedeniyle yavaş ilerlemektedir. Bu durum, Türkiye’nin AB ile tam entegrasyonunu engellemektedir.

 

Ekonomik zorluklar da önemlidir. Türkiye’nin AB standartlarına uyum sağlama çabaları, özellikle altyapı, enerji ve çevre alanlarında büyük maliyetler getirmektedir. AB’nin yüksek çevre standartları, Türkiye’nin sanayi ve tarım sektörlerinde önemli dönü şümler gerektirmektedir. Dönüşümler, yatırımlar ve reformlar gerektirmektedir. Türkiye’nin makro- ekonomik istikrarı ve enflasyon kontrolü konularında yaşadığı zorluklar, AB ile entegrasyon sürecini olumsuz etkilemektedir.

 

Gelecek Perspektifi

Türkiye’nin Avrupa ekonomisine entegrasyonu, karşılaşılan tüm zorluklara rağmen büyük fırsatlar sunmaya devam etmektedir. Türkiye, AB ile uyum sürecinde önemli reformlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratikleşme alanlarında atılacak adımlar, Türkiye’nin AB üyeliği sürecini hızlandırabilir ve ekonomik entegrasyonunu derinleştirebilir.

 

Türkiye’ ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkınma açısından büyük bir potansiyele sahiptir. Bu entegrasyon süreci, karşı lıklı iş birliği ve anlayış ile daha da derinleştirilebilir. Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerinde yapıcı bir yaklaşım benimsemesi, bölgesel ve küresel ekonomik dinamiklerde daha güçlü bir konuma gelmesine katkı sağlayacaktır. Türki ye’de, ekonomik potansiyel ve stratejik konum iyi  değerlendirilirse, Avrupa ile olan entegrasyonunu başarıyla sürdürebilir.

Zafer Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Almanya gezisi kapsamında Nürnberg’deki yerel Radio Baba’nın canlı yayın konuğu oldu. Gazeteci İlhan Baba’nın sorularını yanıtlayan Özdağ, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin ana dil eğitimine önemli değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Özdağ, özetle şunları söyledi: Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız burayı kendi vatanı gibi görse de Türkiye’ye karşı ilgileri fazla olduğundan Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Bu da Avrupa Türklüğünün muazzam vatanseverliğinin güzel bir göstergesi. AB, Türkiye’yi aralarına almak istemese de hem Birliğin Türkiye’ye hem de Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı var. Türkiyesiz Avrupa düşünülemez. Almanya’daki Türk gençleri, Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili çözümler üretecek nitelikte. Almanya’da farklı üniversitelerde doktora eğitimi alan biyolog, matematikçi, fizikçi gibi birçok bilim insanının katılacağı çalıştay düzenleyip birlikte çalışma yöntemi bulup Türkiye’de nasıl bir üniversite sistemi olması gerektiği konusunda reform paketi ortaya koyacağız.”


‘ANA DİLİMİZE SAHİP ÇIKALIM’
“Burada yaşayan çocuklarımızın Almancayı, İngilizceyi ve diğer yabancı dilleri biliyor olması çok iyi. Ancak çocuklarınızla sürekli Türkçe konuşun, vakit geçirebileceğiniz her zamanı Türkiye’ye ayırın. Çocuklarınız, anneleriyle, babalarıyla, dedeleriyle, nineleriyle veya yakınlarıyla görüştüklerinde Türkçe konuşsunlar. Ana dilini iyi bilen çocukların başarıları daha iyi olur. Ana dilimize sahip çıksınlar.”


‘KÖPEKLERİN YAŞAM ALANI DOĞADIR’

Son zamanlarda tartışma konusu olan sokak köpekleriyle ilgili de konuşan Prof. Dr. Özdağ, “Bir taraftan sokak köpeklerini uyutalım diğer taraftan yaşatalım gibi yapılan açıklamalar, konuya çözüm aramadan gündemi değiştirmek için yapılan açıklamalardır. Benim de iki köpeğim var. Hiç masum canlıya kıyılır mı? Yaklaşık 4 milyon köpeği kimse uyutamaz. Biz, hayvanseverler, belediyeler, veteriner fakülteleri ve mama firmaları tarafından ortak yönetilecek doğal alanlar oluşturup, özel hazırlanmış köpek barınaklarının yer alacağı doğada yeni yaşam alanları sağlayacağız” dedi.

 

İlhan BABA - NÜRNBERG