Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), yaklaşan Kurban bayramı öncesi bağışçıların bağışlarını kolaylıkla yapabilmeleri için Almanya geneli cami derneklerinde kurban bağış standı kuruyor.

“Kurbanını Paylaş Kardeşinle Yakınlaş” temasıyla yürütülen vekalet yoluyla kurban kesim organizasyonunun tanıtımının ve bağış standının kurulduğu Köln DİTİB Merkez Camii’nde, Genel Başkan Kazım Türkmen, kendisi ve eşi adına kurban bağışında bulundu.

Kurban bağış ve tanıtım standları hakkında açıklama yapan Türkmen, bağışçılar DİTİB ve TDV işbirliğinde yürütülen ‘Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu’ kapsamında eyalet ve bölge merkezleri ile bağlı cemiyetlerde kurban bağış standlarında görevlilerimizle iletişime geçerek kurban çalışmalarımız hakkında merak ettikleri hususları öğrenebilecekler. Birçok derneğimizde kurban tanıtım standlar kurulmaya başlandı, önümüzdeki günlerde de inşallah önemli noktalarda stant kurulumları tamamlanmış olacaktır”dedi.

 

 

Gönül coğrafyamızdaki tüm kardeşlerimize ulaşıyoruz

Bu Kurban bayramında da hayırseverlerin iyilik elinin ihtiyaç sahiplerine bayram sevinci olacağına vurgu yapan Türkmen, şunları kaydetti: “Bağışçılarımızın destekleriyle dünya çapında 149 ülkede, milyonlarca aileye umut olmanın ve onların dualarında yer bulmanın mutluluğunu yaşayacağız. ‘Kurbanını Paylaş, Kardeşinle Yakınlaş’ sloganı ile yürütülen ‘Vekâlet Yoluyla Kurban Kesim Organizasyonu’ sayesinde adını bile duymadığımız ülkelerde hiç görmediğimiz ve tanımadığımız kardeşlerimize hayırseverlerimizin yardım elini uzatacağız.”

 

 

Gösterilen teveccühe ve güvene layık olmaya çalışıyoruz

Kurban vekâletlerini, İslam dininin esaslarına uygun olarak büyük bir hassasiyetle yerine getirildiğine vurgu yapan Türkmen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “TDV’nin yılların tecrübesiyle oluşturulan profesyonel personeliyle, her bir bağışçıyı ve her bir kurbanı titizlikle takip ediyor. Son derece şeffaf bir şekilde sürdürülen organizasyonda kurban kesimleri, vekâlet sahiplerinin isimleri tek tek okunarak bizzat TDV ve DİTİB’in güler yüzlü gönüllüleri tarafından ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Bağışçılarımız kurban bağışı konusunda önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da teşkilatımıza güveniyor, itimat ediyor ve büyük bir teveccüh gösteriyor. Biz de bu güvene layık olmaya gayret ediyoruz.”

 

 

Kurban bedeli 125 Euro

Bu yıl kurban kesim bedellerinin 125 Euro olarak belirlendiğini ifade eden Türkmen, ”Bağış yapmak isteyenler, bağış standlarımızdan veya http://www.ditib.de/kurban/index.html adresinden online olarak kurban vekaletlerini verebilecekleri gibi, Almanya genelindeki DİTİB derneklerimizin din görevlilerine makbuz mukabili bağışlarını verebilirler.” diye konuştu.

Türkmen ayrıca, banka havale işlemlerinin 8 Temmuz tarihine kadar, DİTİB cami görevlilerine makbuz mukabili bağış işlemlerinin ise 9 Temmuz tarihine kadar devam edeceğini ifade etti.

Batı Trakya Türk toplumu olarak sandık başına gidip,oylarımızı kullanmalıyız.

Avrupa Batı Trakya  Türk Federasyonu.(ABTTF), “Yunanistan’da Seçim Sistemi: Genel Seçimlerde Uygulanacak Seçim Sistemleri ve Yurtdışındaki Yunan Vatandaşlarının İkamet Ettikleri Ülkede Oy Kullanma Hakkı” başlıklı çevrim içi panel düzenledi.

Doğan Tufan /Almany2023 seçimlerinde iki farklı seçim sistemi uygulanacak, yurtdışındaki seçmenlerin ikamet ettikleri ülkede verdikleri oy adaya değil partiye gidecek

 

Batı Trakya Türk Azınlığı Danışma Kurulu Eski Başkanı ve Sabık Rodop Milletvekili Galip Galip ile ABTTF Atina Ofisi’nden Nihan Ayan’ın panelist olarka yer aldıkları etkinlikte panelistler, 2023 yılında gerçekleştirilecek genel seçimlerde Yunanistan’da nispi ve kademeli bonus seçim sistemleri ile yurtdışında yaşayan Yunan vatandaşlarının oy kullanmaları için gerekli şartlar ve oy kullanma usülüne ilişkin olarak bilgilendirmede bulundular; farklı seçim sistemlerinin Batı Trakya Türk toplumuna etkisini değerlendirdiler.

 

ABTTF’nin YouTube kanalı ve Facebook sayfasında eş zamanlı olarak canlı yayınlanan etkinlikte açış konuşmasını ABTTF Başkanı Halit Habip Oğlu gerçekleştirdi. Habip Oğlu, bir önceki SYRIZA hükümeti ve mevcut Yeni Demokrasi Partisi iktidarı seçim yasalarında değişiklik yaptıklarını belirten Habip Oğlu, gerçekleşecek ilk genel seçimlerde birinci turda SYRIZA hükümetinin yaptığı değişiklikle nispi temsil sisteminin,  ikinci tura gidilmesi halinde ise Yeni Demokrasi Partisi’nin kademeli bonus sistemi uygulanacağını belirtti. Ayrıca bu iktidar döneminde yurtdışında yaşayan Yunan vatandaşlarının ikamet ettikleri yerlerde oy kullanmasına yönelik bir düzenleme yapıldığını söyleyen Habip Oğlu, bu düzenlemenin Avrupa’nın değişik ülkelerinde yaşayan nüfusu 30 ila 35 bini bulan camiayı doğrudan ilgilendirdiğini belirtti. Habip Oğlu, Batı Trakya Türk toplumunun varlığını inkar etse de, sorunlara duyarlı olmasa da yine de Meclis’te yer alması gerektiğini belirten Habip Oğlu, bu panel ile seçim sistemleri ve yurtdışında oy kullanımına ilişkin olarak toplumumuzu bilgilendirmeyi istediklerini ifade etti. 

Panelist ABTTF Atina Ofisi’nden Nihan Ayan, SYRIZA hükümeti tarafından kabul edilen 4606/2016 sayı ve tarihli yasa ile nispi temsil sistemi ve Yeni Demokrasi Partisi hükümeti tarafından kabul edilen 4654/2020 sayı ve tarihli kademeli bonus sistemine dayalı seçim yasalarının nasıl işlediğini aktardı. Ayan, 4648/2019 sayı ve tarihli yasa ile yurtdışında yaşayan Yunan vatandaşlarının ikamet ettikleri ülkelerde oy kullanmasına imkan tanıyan yasa ile getirilen şartları aktardı. Ayan, elektronik platforma kayıt olduktan sonra sekiz yıl süre ile sisteme kaydın geçerli olacağını belirterek yurtdışında oy kullanılması halinde genel seçimlerde adaya değil partiye oy verileceğini; AP seçimlerinde ise aday için oy kullanılabileceğinin altını çizdi.

 

Sabık Milletvekili Galip Galip: Batı Trakya Türk toplumu sandık başına gitmenin önemi hakkında bilgilendirilmeli, her koşulda Meclis’te temsil edilmeli

 

Sabık Milletvekili Galip Galip, Yunanistan’da genel seçimlerde uygulanacak iki farklı seçim sistemi ile yurtdışında yaşayan Yunan vatandaşlarının ikamet ettikleri ülkede oy kullanmasına ilişkin hususların Batı Trakya Türk toplumuna olası etkisini değerlendirdi. Galip Galip, yüzde 3 seçim barajının getirdiği engellemelere rağmen Batı Trakya Türk toplumunun mecliste temsil edilmesi gerektiğini belirterek öncelikli olarak meclise milletvekili göndermek için toplum olarak seçimlerde oy kullanmanın önemini kavramak gerektiğini ve bilinçli bir şekilde herkesin sandık başına gitmesi gerektiğini ifade etti. Bir sonraki genel seçimlerde uygulanacak iki farklı seçim sistemine ilişkin olarak Galip Galip, seçimler ilan edildikten sonra Batı Trakya Türk toplumu olarak gerekli hazırlıkları yaparak toplumu bilgilendirmek gerektiğini söyledi.

Paneli ABTTF’nin YouTube ve Facebook sayfalarından izleyebilirsiniz.

YouTube:  https://www.youtube.com/watch?v=QZqgnoQpZDY

Facebook:  https://www.facebook.com/watch/?v=418753299707496

 

BERLİN (AA) - Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin önemli olduğunu belirterek, karşılıklı "kazan kazan" anlayışına dayanarak Almanya ile ticari ve üretim ilişkilerini daha ileri seviyelere taşımak istediklerini söyledi.

Varank, Almanya temasları kapsamında Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği'ni ziyaret etti. Büyükelçi Ahmet Başar Şen'den Türk diasporasının durumu ve Türk şirketlerinin Almanya'daki yatırımlarına ilişkin bilgi alan Varank, daha sonra Alman Türk Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaret etti, üye iş insanlarıyla istişare toplantısı gerçekleştirdi.

Varank, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkilerin önemine işaret ederek, karşılıklı "kazan kazan" anlayışına dayanarak Almanya ile ticari ve üretim ilişkilerini daha ileri seviyelere taşımak istediklerini söyledi.

Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkileri bir üst seviyeye taşımak için yoğun çalışmalar yaptıklarını aktaran Varank, Almanya'daki Türk iş insanlarının başarısına değindi. Varank, "10 yıl önce İş Gücü Anlaşması'nın 50. yılı vesilesiyle buradaydım. Bugün görüyorum ki kendine çok daha fazla güvenen bir Türk iş dünyası var." dedi.

Varank, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının Almanya'ya dair yerel piyasa bilgilerini önemsediğini ifade ederek, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak Almanya'daki özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakından çalıştıklarını söyledi.

- "Global markalar, Türkiye'de yatırım yapıp üretime geçmek için iştahlı"

Mustafa Varank, Türkiye'nin Kovid-19 salgınında üretim üssü olarak ön plana çıktığını belirterek, global markaların Türkiye'de yatırım yapıp bir an önce üretime geçmek için iştahlı olduklarını kaydetti.

Varank, karşılıklı ticaretin artmasının her iki ülkenin yararına olduğunu ifade ederek, Türk şirketlerine "Almanya'da görünürlüklerini artırması" çağrısı yaptı.

Varank'a Almanya temaslarında Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkan Yardımcısı ve Konya Ticaret Odası Başkanı Selçuk Öztürk, Ankara Ticaret Odası Başkanı Gürsel Baran, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şahin Balcıoğlu, Alman Türk Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Markus C. Slevogt eşlik ediyor.

 

 

 

 

 

 

 

„Start der Bewerbungsphase der Kultur und Kreativpilot*innen Deutschland 2022“

Auch dieses Jahr werden 32 Unternehmen aus der Kultur- und Kreativwirtschaft als Kultur- und Kreativpilot*innen durch die Bundesregierung ausgezeichnet. Im Zentrum steht die Persönlichkeit der Unternehmer*innen, die sich mit innovativen Ideen und Tatkraft den Herausforderungen unserer Zeit stellen und bereits heute schon an Ansätzen arbeiten, die morgen die ganze Gesellschaft beeinflussen können.

Deutschlandweit werden Selbstständige, Gründer*innen, Unternehmen und Projekte aus der Kultur- und Kreativwirtschaft und deren Schnittstellen zu anderen Branchen gesucht. Egal ob bisher nur eine Idee existiert oder das Unternehmen bereits vollständig auf dem Markt ist: Jede*r kann sein/ihr Projekt einreichen.

Als SPD-Abgeordneter der Wahlkreise Schweinfurt und Würzburg würde Markus Hümpfer sich sehr darüber freuen, wenn es in diesem Jahr Bewerber*innen aus der Region gibt. Potential für innovative Ideen gäbe es jedenfalls genug, schließlich liegen mit Schweinfurt und Würzburg zwei dynamische Hochschul- bzw. Universitätsstädte in der Region und auch das Umland hat einiges in der Kultur- und Kreativbranche zu bieten.

Die Bewerbungsfrist für die Kultur- und Kreativpilot*innen Deutschland endet am Donnerstag, 30. Juni 2022. Die Bewerbung kann via Online-Formular auf www.kultur-kreativpiloten.de eingereicht werden. Zur Bewerbung selbst reichen drei Dinge: Eine kurze Beschreibung der Idee, Informationen zur einreichenden Person oder zum Team und ein kurzes Motivationsschreiben, warum man Kultur- und Kreativpilot*in werden möchte. Die Titelträger*innen erhalten ein auf ihre Unternehmensziele zugeschnittenes Mentoring-Programm. Dazu gehören Workshops, die Begleitung durch zwei Coaches, der Austausch mit anderen Teams und Experten sowie die bundesweite Aufmerksamkeit durch die Titelvergabe.

 

Die Änderungen der Parkgebührenverordnung zum 1. Juni 2022 wie auch die Einrichtung neuer Bewohnerzonen wird auch den Bereich Stadtstrand / Mainlände und den darüber liegenden Ludwigkai betreffen. Die Bewirtschaftung der Stellplätze an der Mainlände / Stadtstrand wird gleichzeitig mit der Ausweisung der zusätzlichen Bewohnerstellplätze im Ludwigkai erfolgen. Damit soll ein Kompromiss zwischen der Erreichbarkeit der Innenstadt und der Sanderau und der Reservierung von Bewohner-Parkflächen erreicht werden.

 

Im Bereich Mainlände / Stadtstrand werden die bisher 180 kostenfreien Stellplätze und 85, auf denen der Stadtstrand in den Sommermonaten zu finden ist, künftig bewirtschaftet und damit gebührenpflichtig. Da der Parkplatz in der Parkgebührenzone III liegt, kostet hier das Parken dann 0,50 Euro je angefangene halbe Stunde. Zudem wird ein Tageshöchstsatz von 6,00 Euro eingeführt. Am Ludwigkai (ebenfalls Zone III) sind bisher 202 freie Stellplätze. Auf der östlichen Straßenseite werden 101 davon künftig bewirtschaftet mit einer Höchstparkdauer von vier Stunden. Die anderen 101 Stellplätze auf der westlichen Seite des Ludwigkais werden in Bewohnerstellplätze umgewandelt und finden sich teils in Bewohnerparkzone S3 und teils in S1.

Die künftig gebührenpflichtigen Stellplätze an der Mainlände / Stadtstrand und im Ludwigkai sollen vornehmlich BesucherInnen oder KundInnen mit Ziel Sanderau oder Innenstadt zur Verfügung stehen. Ab 16 Uhr können diese Stellplätze aber auch mit den jeweiligen Bewohnerparkausweisen S3 oder S1 (je nach Bewohnersonderparkgebiet) kostenfrei genutzt werden. Wichtig ist hier zu wissen: Die Bewohnerparkausweise S3 und S1 gelten nicht in beiden Bereichen zugleich, sondern nur in der jeweiligen Bewohnerparkzone.

Die Bewirtschaftung der Stellplätze an der Mainlände / Stadtstrand erfolgt gleichzeitig mit der Ausweisung der zusätzlichen Bewohnerstellplätze im Ludwigkai. Damit soll ein Kompromiss zwischen der Erreichbarkeit der Innenstadt und der Sanderau und der Reservierung von Bewohner-Parkflächen erreicht werden.

Mit der Ausweitung der Parkraumbewirtschaftung werden 14 neue Parkscheinautomaten beschafft und aufgestellt, diese werden solarbetrieben. Die neuen Automaten werden nach und nach aufgestellt in den Bereichen Stadtstrand, Ludwigkai, Saalgasse, Zeller Straße (Platz gegenüber Einmündung Höchberger Straße). Sobald sie stehen, tritt auch an diesen Stellen die neue Tarifierung in Kraft. Die Erweiterung der Parkscheinpflicht und die Neufassung der Bewohnerparkplätze werden nach und nach im Stadtgebiet umgesetzt.

Die Neuregelungen der Parkzonen und der Parkgebührenverordnung werden im gesamten Stadtgebiet ab 1. Juni gelten. Kontrolliert wird die Einhaltung der neuen Regelungen, sobald die neuen Verkehrszeichen bzw. Parkscheinautomaten stehen.

Kültür tarihçisi Dr. Latif Çelik 32 yıl boyunca 170 bin kilometreyi aşan araştırmalarını Stuttgart’ta tarihseverler ile paylastı. Uzun yıllardan bu yana Almanya coğrafyasında Türk kültür izleri konusunda detaylı çalışmalara imza atan Dr. Çelik, ”Kültür tarihinin iyi bilinmesi her iki toplumu birbirine daha çok yaklaştıracak ve entegrasyona ciddi anlamda katkı sağlayacaktır.” dedi.

 

Stuttgart Birliğin Gücü İnisiyatif Grubu’nun aylık sohbet toplantısının konuğu bu defa Dr. Latif Çelik idi. Stuttgart’ta düzenlenen toplantıda konuşan ve Türklerin Almanya’daki kültür tarihi konusunda çalışmaları ile bilinen, kütüphane, üniversite, resmi daireler ve  entegrasyon dairelerinde sayısız konferansların konuşmacısı konumundaki Dr. Çelik, “II. Viyana kuşatmasının akabinde çok sayıda Türk esirin özellikle Güney Almanya şehirlerine getirildiğini biliyoruz. Bunlar arasında çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile bilinen, zamanla topluma uyum sağlayan Türk asıllı aileler var. Dolayısı ile Türklerin Almanya’daki tarihi bilinenin çok ötesine, en az 350 yıl öncesine uzanmaktadır” dedi. 

 

Bu yıl 60. yılı kutlanan son dönem Türk-Alman ilişkilerine de değinen Dr. Latif Çelik, “Türk- Alman ilişkileri günümüze kadar karşılıklı dostluk ve ortak menfaatlere dayalı süreçleri takip ederek bugüne kadar gelmiştir. 1961 yılında Türklerin Almanya’ya gelişinin önü açılmıştır. Ancak anlaşma öncesi de bu ülkede çok sayıda Türk yaşıyordu. 30.000’e yakın Anadolu insanı zaten buralarda çalışıyordu” dedi.

 

 

Siyaset ve tarih bağlamında Türk-Alman İlişkileri konularında yaptığı araştırmalar ile tanınan Tarihçi Dr. Çelik’in ikili ilişkilere önemli ölçüde ışık tutacak 14 adet kitabı var. ‘’Türkiye’de Alman İzleri’’ adlı eserinde Selçuklu’lara kadar uzanan Türk izlerini kilise arşivlerini takip ederek ortaya koyan Türk asıllı Alman tarihçi, ikili ilişkiler konusundaki önemli çalışmalardan biri olan araştırmalarında, Haçlı Seferleri sırasında Anadolu Platosunu geçip Kudüs’e uzanmak isteyen orduların ünlü Alman komutanı Friedrich Barbarossa’dan başlayan ve Almanlar ile Türklerin askeri, siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerini kronolojik bir biçimde okuyucuya sunuyor. Türk ve Alman okuyucu aynı eseri takip ederek ortak tarih ve merak bilincinde buluşturmayı amaçladığını belirten Dr. Latif Çelik, “İki Millet arasında çok önemli tarihsel boyutu olan ilişkiler var. Özellikle Karlofça Anlaşması sonucu bu ülkedeki tüm esirlerin geri dönmeyip zamanla topluma karışanlar olduğunu üzerine basarak belirtmek isterim. Bırakılmalarını isteyen dönemin kralına yazılmış mektuplara ulaşmış durumdayız. Dolayısı ile Türk - Alman akrabalıkları var. Erlangen Üniversitesi’nden hocam Prof. Hartmut Heller ile esirlerden ve onların vaftizlerinden bahseden tarihi kroniklerde yer alan yüzlerce belgeye ulaştığımızı söylemek isterim. Bütün bunlar da gösteriyorki, Türk-Alman ilişkileri bilinenin çok ötesine, Ortaçağ’ın gerisine kadar uzanan sağlam kaynaklı temel bir çizgiye dayanmaktadır” dedi.

 

Konferansın ev sahibi konumundaki Stuttgart Birliğin Gücü İnisiyatif’i yetkileri tarafından Dr. Latif Çelik’e günün anlamına binaen plakat takdim edildi.

 

 

 

 

 

 

 

Der Stifterhain am Wöhrder See wächst. Im Mai 2022 konnte der Vorstand der Bäume für Nürnberg Stiftung, vertreten durch Mathias Schmidt, Margit Grüll und Kerstin Stübs, zusammen mit Stifterin Katja Schatz den zwölften Baum im Stifterhain am Wöhrder See der Öffentlichkeit übergeben. Es handelt sich um einen Tulpenbaum (Liriodendron tulipifera), der sowohl mit extremen Frösten als auch mit sommerlicher Hitze und zeitweiliger Trockenheit gut auskommt. Er wird vermehrt als Stadtbaum eingesetzt, um Bäume in der Stadt zu etablieren, die dem Klimawandel standhalten.

„Ich sehe, wie notwendig jede Stadt Bäume braucht. Gerade Bäume, die Hitze, Frost und Trockenheit aushalten können, nachdem die extremen Wetterlagen immer häufiger auch in unseren Breitengraden vorkommen. Ein einzelner Baum ist nur ein Tropfen auf den heißen Stein, um die Klimaveränderungen aufzuhalten, aber auch dieser trägt dazu bei. Und irgendwann werden es ganz viele sein, jeder Mensch kann auf seine Art und Weise einen Beitrag leisten“, so Stifterin Katja Schatz.

Die „Bäume für Nürnberg Stiftung“ wurde im Herbst 2013 gegründet und ist damit eine noch sehr junge Stiftung im Nürnberger Stadtgebiet. Trotzdem kann sie schon auf ein beachtliches Kapital von über 200 000 Euro blicken. Dies ermöglichen unter anderem die Zustifterinnen und Zustifter des Stifterhains. Privatpersonen erhalten „ihren“ Baum für eine Zustiftung von 10 000 Euro; Unternehmen ab 25 000 Euro. Der Stifterhain befindet sich an der Norikusbucht am Wöhrder See und ist ein lebendiges Projekt, das stetig wächst. Insgesamt gibt es hier 50 Baumstandorte. Wenn der Hain vollendet ist, werden hier zehn verschiedene Baumarten stehen, die typisch sind für die Auenwälder der Nordhalbkugel. 

Stiftungszweck der Bäume für Nürnberg Stiftung ist die Schaffung und Pflege von mehr Grün in Nürnberg. Insbesondere soll die Pflanzung und Pflege von Straßenbäumen gefördert werden. Dem Stiftungszweck dienen zudem öffentlichkeitswirksame und umweltpädagogische Maßnahmen. let

Weitere Informationen sind unter www.baumstiftung-nuernberg.de zu finden.

Türk-Alman Enstitüsü, İki Ayrı Etkinlikte Gençleri, Siyasetçileri, Gazetecileri ve Vatandaşları Mannheim Şehir Kütüphanesi’nde Buluşturdu.

 

MANNHEIM. Almanya’da Anayasanın yürürlüğe girişinin 73. yılının kutlandığı 23 Mayıs 2022 Pazartesi günü “ifade ve basın özgürlüğünü” içeren 5. madde dijitalleşme ve sosyal medya bağlamında iki farklı etkinlikte tartışıldı. Türk-Alman İş ve Eğitim Enstitüsü’nün (DTI) daveti, Mannheim Şehir Kütüphanesi ve Mannheimer Morgen işbirliğiyle Baden-Württemberg Eyaleti Parlamento Başkanı Muhterem Aras’ın himayesinde ve katılımında düzenlenen etkinliklerde, Mannheim milletvekilleri Melis Sekmen (Yeşiller), Gökay Akbulut (Sol Parti), Isabel Cademartori (SPD) ve Konrad Stockmeier (FDP) öğrencilerin sorularını yanıtladılar.

Fishbowl yöntemiyle düzenlenen ilk etkinliğin katılımcı ve dinleyicileri DTI’nin Mannheim’da birlikte projeler yürüttüğü okulların öğrencileriydi. Mannheimer Morgen Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Karsten Kammholz’un “İnternet ve Düşünce Özgürlüğü – 5. Madde zamanın ruhuna uygun mu?” başlıklı açılış konuşmasını Mannheim Şehir Kütüphanesi’nde yüze yakın genç dinledi. Kammholz konuşmasında gazetecilik mesleğinin temeli olan “basın özgürlüğü” ilkesine değinirken “Gazetecilerin görevi, ekonomik ve sosyal açıdan güçlü olan insanları övmek ya da sadece eleştirmek değil, gerçekleri skandallaştırmadan tarafsız bir şekilde yansıtmaktır” dedi. Günlük hayatta düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda geçerli olan 

kanunların dijital ortamda - internette de geçerliği olduğuna dikkat çeken Kammholz, yalan ve taraflı haber, sosyal medya kanallarının kullandığı algoritmalar, ayrıcalıklı filtreler, aşırı bilgi akışı konularında kullanıcıları bilinçlendirmenin ve farkındalık yaratmanın önemine değindi.

 

“Kütüphaneler Demokrasi Yurdudur”

Etkinliklere ev sahipliği yapan Mannheim Şehir Kütüphanesi Genel Müdürü Yılmaz Holtz- Erşahin, kütüphanelerin düşünce ve ifade özgürlüğünden önce fikrin oluşmasında çok önemli mekanlar olduğunu belirtti. Holtz-Erşahin, düşünce özgürlüğü ve sansür konularını kitaplar üzerinden ele aldığı konuşmasında kütüphanelerde ‘sorunlu’, nefret söylemi içeren yayınların, sansür yerine medya uzmanları tarafından hazırlanmış açıklamalı baskılarına yer verildiğine değindi.

Açılış konuşmalarının ardından sırayla milletvekillerinin yanına oturan öğrenciler, sosyal medyada sansür, düşünce özgürlüğünün sınırları ve gerekliliği, internette kişisel verilerin korunması gibi konularda doğrudan sorularını yönelttiler ve siyasetçilerle kendi görüşlerini paylaştılar.

 

 

“Sosyal Medya, Demokrasi için Lanet mi Nimet mi?”
Öğrenciler, Sosyal Medyada İfade Özgürlüğünün Boyutlarını Tartıştı

Alman Anayasası’nın 73. yıldönümü sebebiyle akşam saatlerinde düzenlenen ikinci demokrasi etkinliği, Mannheim Eğitim ve Gençlik Belediye Başkanı Dirk Grunert ve DTI Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baklan’ın selamlama konuşmalarıyla başladı. 2017 yılından bu yana her sene Alman Anayasası’nın belirli bir maddesinin tartışıldığı etkinlikler serisiyle DTI’nin gençleri ve vatandaşları bir araya getirdiğine dikkat çeken Mustafa Baklan (SUNTAT), ifade özgürlüğünün  sadece siyasi karar alma konusunda değil, toplumsal bütünleşme açısından da önemine dikkat çekti: “İnsanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri o topluma aidiyet duygularını da pekiştirir”. Fikirlerin oluşmasında eğitimin, ailenin, arkadaş çevresinin ve medyanın oynadığı role dikkat çeken Baklan, “Gerçek ifade özgürlüğü, anlamlı fikir oluşturma süreçlerine katılma özgürlüğüdür” dedi.

Baden-Württemberg Eyaleti Parlamento Başkanı Muhterem Aras konuklara seslendiği konuşmasında kendi kökeni ve cinsiyeti nedeniyle aldığı tehditlerin onu yıldıramadığını ifade ederken “İnternet üzerinden yapılan nefret dolu söylemler ve tehditler, günlük hayatta karşılaşılan saldırılardan farksızdır” dedi. Vatandaşların bu tarz nefret söylemleriyle karşılaştıklarında hukuki haklarından yararlanmaları gerektiğine dikkat çeken Aras, özellikle göçmen kökenli kişilerin anayasal hakları ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığını belirterek, onları hukuki yollardan kendilerini savunmaları için cesaretlendirdi.

Siyaset ve iş dünyasından önemli isimlerin hazır bulunduğu kutlama, Friedrich-List-Schule ve Integrierte Gesamtschule Mannheim-Herzogenried öğrencileri arasında gerçekleşen “Sosyal Medya, Demokrasi için Lanet mi Nimet mi?” konulu münazara ile devam etti. DTI Genel Müdürü Prof. Dr. Franz Egle öğrencileri, sundukları argümanlar için tebrik ederken münazara sonunda sürpriz ödül olarak öğrencilerin Baden-Württemberg Eyalet Meclisi’ni ziyareti konusunda Muhterem Aras’tan söz aldı.

Mannheim Şehir Kütüphanesi Genel Müdürü Yılmaz Holtz-Erşahin’in sunumunu üstlendiği etkinliğin sonunda, DTI üyeleri, öğrenciler, basın mensupları, iş ve siyaset dünyasından 

DTI’nin çağrısı üzerine Justus-von-Liebig Okulu öğrencilerini tarafından tasarlanan “eğitim senin için ne ifade ediyor?” konulu sandalyeler etkinliğin dikkat çeken ayrıntılarından biriydi. Parlamentodaki sandalyelere ve ifade özgürlüğüne atıfta bulunan projenin çıktıları, DTI’nin 25 Haziran Cumartesi günü Mannheim’da düzenleyeceği 10. yıl kutlamasında sergilenecek. (BD / GW / GAS) 

 

Türk-Alman İş ve Eğitim Enstitüsü 2012 Yılından Beri Faaliyette

Yönetim Bilimleri Yüksekokulu (Hochschule der Wirtschaft für Management – HdWM) bünyesinde 2012 yılında kurulan Türk-Alman İş ve Eğitim Enstitüsü (DTI) Mannheim  ve Ren-Neckar Metropol Bölgesi başta olmak üzere eğitim ve katılım, iletişim ağı, bölgesel araştırma projeleri, göç ve uyum danışmanlığı alanlarında faaliyetler yürütmektedir. DTI, Baden Württemberg Eyaleti genelinde gençleri gönüllü çalışmaya teşvik etmek ve sosyal yardım kuruluşlarına bağış toplamak amacıyla düzenlenen geleneksel ‘Mitmachen Ehrensache’ (Katılmak Gönül İşi) adlı eylemin Mannheim Temsilciliği’ni yürütmektedir.

 

 

Landrat Thomas Eberth verabschiedet Rainer Künzig in den Ruhestand

 

„Wie Dichter besonders gut mit Worten umgehen können, so ist das bei Kämmerern mit den Zahlen“, erklärte Landrat Thomas Eberth anlässlich der Verabschiedung von Rainer Künzig, seit 2017 Leiter des Zentralen Steuerungs- und Servicebereichs am Landratsamt Würzburg. Denn der Diplom-Verwaltungswirt aus Geroldshausen war zeit seines Berufslebens ein besonderer Könner, wenn es um Zahlen und Finanzen ging.  

 

34 Jahre lang arbeitete Rainer Künzig fürs Landratsamt Würzburg. Seine berufliche Laufbahn begann er nach dem Wehrdienst 1979 bei der Bezirksfinanzdirektion Würzburg, und konnte mit dem Wechsel ins Amt für Verteidigungslasten Würzburg bereits 1982 die Urkunde als „Diplom-Verwaltungswirt (FH)“ entgegennehmen. 1985 erfolgte die Berufung ins Beamtenverhältnis auf Lebenszeit zum Freistaat Bayern, welches Künzig 1988 mit dem Beamtenverhältnis auf Lebenszeit zum Landkreis Würzburg eintauschte. Beim Landratsamt Würzburg arbeitete er zunächst im Kreisrechnungsprüfungsamt, wo er auch gleich die stellvertretende Leitung übernahm.

 

Ehrenamtlicher Bürgermeister von Geroldshausen

Seit 1991 bereits Gemeinderat in Geroldshausen, stellte er sich 1996 in der Kommunalwahl dem Wettbewerb um den Bürgermeistersessel seiner Heimatgemeinde. Sechs Jahre lang übte er das Amt des ehrenamtlichen 1. Bürgermeisters aus. Dem Gemeinderat von Geroldshausen und Moos ist Rainer Künzig auch danach bis heute treu geblieben, wo seine Expertise geschätzt wird.

 

Die höhere Verantwortung im Landratsamt vertrug sich nach den sechs Jahren nicht mehr mit dem Ehrenamt als Bürgermeister. Denn zum 1. Juni 2001 wurde er dem Zentralen Fachbereich 2 – Finanzen, Liegenschaften und Zentrale Dienste zugewiesen und zugleich auch zum Leiter dieses wichtigen Fachbereichs ernannt. 2007 bis 2010 absolvierte Künzig erfolgreich den Aufstieg in den höheren nichttechnischen Verwaltungsdienst. Der Erfolg dieser Mühen ließ nicht lange auf sich warten: 2012 wurde ihm die stellvertretende Leitung des Zentralen Steuerungs- und Servicebereichs (ZB) übertragen, 2017 – mit dem Ausscheiden von Dieter Krug in den Ruhestand – dann auch die Leitung des ZB.

 

Als oberster Kämmerer des Landkreises war Rainer Künzig jahrelang ein wichtiger, vielgefragter Experte in den Fraktionssitzungen des Kreistags, wenn es um die Vorberatungen zum Kreishaushalt ging. Dafür dankten ihm beim Abschied in den Ruhestand die stellvertretende Landrätin Christine Haupt-Kreutzer gemeinsam mit den weiteren Stellvertreterinnen und Stellvertretern des Landrats, Karen Heußner, Waldemar Brohm und Felix von Zobel sehr herzlich.

 

Wichtiger Berater der Landräte

Landrat Thomas Eberth betonte in seiner Laudatio: „Für mich als Landrat – und ganz sicher auch für meine Vorgänger – waren Sie in den Wochen und Monaten vor der Sitzung zum Kreishaushalt und danach ein wichtiger Berater, Mahner, Vordenker, der gemeinsam mit der Kämmerei den Haushalt vorbereitete und mit mir über die strittigen Ansätze und Planungen diskutierte. Bei einem Haushaltsvolumen von rund 203 Millionen Euro in diesem Jahr kam da einiges zusammen … und heuer, wo wir zum ersten Mal seit vielen Jahren die Kreisumlage erhöhen mussten, waren gute Argumente besonders wichtig! Für diese kompetente, sachliche, taktisch und strategisch kluge und immer vertrauensvolle Zusammenarbeit – nicht nur in Sachen Kreishaushalt - möchte ich mich bei Ihnen heute ausdrücklich und von ganzem Herzen bedanken!“

 

Immer wieder Glück im Leben gehabt

Rainer Künzig sprach in seinen Abschiedsworten vom Glück, das ihn sein ganzes Leben lang begleitet hat und für das er dankbar ist: „Ich hatte Glück, beruflich die richtigen Entscheidungen zum richtigen Zeitpunkt zu treffen, die richtigen Kollegen zu haben, und auch Glück, durch Vorgesetzte gefördert worden zu sein. Vor allem aber auch Glück, eine lebensbedrohliche Krankheit überlebt zu haben. Das ist das größte Glück überhaupt, heute gesund mit Ihnen meinen Abschied in den Ruhestand feiern zu können.“

 

Für das Kommunalunternehmen des Landkreises dankte Vorständin Eva von Vietinghoff-Scheel: „Sie waren immer pragmatisch – und das hat uns als Kommunalunternehmen gutgetan.“ Sein unternehmerisches, erfolgsorientiertes Denken und sein Ideenreichtum bleiben den Kollegen im KU immer in guter Erinnerung.

 

Für den Personalrat dankte Lisa Haaf für die gute Zusammenarbeit über viele Jahre hinweg und wünschte für den neuen Lebensabschnitt ebenso alles Gute wie Thomas Huppmann, Chef des Jobcenters, für die Geschäftsbereichsleiterinnen und -leiter des Landratsamtes. Musikalisch wurde die kleine Feier im Landratsamt von Lucas Marcel Körber mit der Gitarre umrahmt.

 

Sie kommen aus den kriegsumkämpften Gebieten der Ukraine, aus Charkiw, aus dem Süden und aus dem Osten des Landes und hatten nur einen einzigen Fluchtgrund: die Kinder in Sicherheit zu bringen. Mittlerweile leben acht Ukrainerinnen, die sich zum ersten Mal in der Notunterkunft in der Kürnachtalhalle begegnet sind, in der Würzburger Innenstadt in einer Frauen-WG. „Es ist komisch, in Deutschland auf der Straße unterwegs zu sein. Jedes Flugzeug macht Angst und Kirchenglocken irritieren“, berichtet Alona. Ausgerechnet der 16. März war der Tag ihrer Einreise, als in Würzburg 20 Minuten lang alle Kirchenglocken im Gedenken an die etwa 3.500 Toten und an die fast völlige Zerstörung der Stadt im Zweiten Weltkrieg läuteten. Doch die Geschichte Würzburgs macht den Frauen aus der Ukraine auch Mut „für den Wiederaufbau unserer Städte.“ Die gemeinsame Erfahrung Krieg, ob in der Vergangenheit oder der Gegenwart, führt die Würzburger und Ukrainer zusammen. „Die Menschen sind sehr offen und begrüßen uns mit einem Lächeln“, berichtet Olesya. „An einer Haltestelle hat mich eine Familie angesprochen, die selbst vor 30 Jahren aus der Ukraine nach Deutschland kam, das war ein schöner Moment.“ Olesya ist wegen Konstantyn und Sviatoslav geflohen, ihren Söhnen. Der ältere geht bereits in eine Würzburger Schule. „Weißwurst“, findet Konstantyn hier richtig gut, und auch die Würzburger Architektur (!). Nur dass die Deutschen beim Fußballschauen so laut sind, finden alle irgendwie komisch – genauso wie die enggefassten Datenschutzregeln. Ungewöhnlich sind für die aufgeweckte Gymnasiastin Lidia, die mit Mutter und Schwester hier ist, auch die vielen Radfahrerinnen und Radfahrer in der Stadt. Gerade die älteren Kinder scheinen in Würzburg bereits Fuß zu fassen. Hoch motiviert sind aber alle, schnell Deutsch zu lernen, „und sie sind sehr aktiv,“ sagt Übersetzerin Yana, die selbst aus der Ukraine stammt und in Würzburg studiert. „Sie fragen ständig, wie und wo müssen wir was machen, wo registrieren wir uns, wo gibt es Deutschkurse, wo Integrationskurse, wann können wir teilnehmen.“ So konnte Chemikerin Tatjana schon bei einem Unternehmen, das Lasertechnik herstellt, eine Arbeit antreten.

Experiment Frauen-WG
„Sowohl die acht Kinder als auch die Frauen haben sich schon in der Kürnachtalhalle sehr gut verstanden und sie passen einfach gut zusammen“, merkte Heike Mix sehr schnell. Die Sozialpädagogin war in der Notunterkunft städtische Ansprechpartnerin für die Angekommenen und begleitet sie weiterhin. „Mit ihnen konnten wir das WG-Experiment wagen“, fügt Christine Blum-Köhler hinzu. „Wir wollten sie auf keinen Fall trennen, da sie sich gegenseitig stützen“, erklärt die Integrationsbeauftragte der Stadt. Die acht Frauen unterstützen sich, beaufsichtigen die Kinder ab-wechselnd, müssen die gleichen Probleme bewältigen, haben den gleichen Horizont, lachen auch gemeinsam und genießen das abendliche Highlight, wenn die Kinder im Bett sind, zusammenzusitzen: „Es ist gut, nicht allein zu sein“, sagt eine der Frauen. Bezogen haben sie das ehemalige Elisabethenkinderheim, die Räume eignen sich für die WG hervorragend. „Es war ein Glücksfall, dass uns Einrichtungsleiter Simon Kuttenkeuler den leerstehenden Trakt anbot. Wir sind dankbar für seine engagierte und herzliche Hilfe und ganz besonders die seiner Ehefrau Elke“, freut sich Christine Blum-Köhler. Die Räume sind groß, sie bieten eigene Zimmer und Rückzugsräume für jede Mutter mit Kind, eine Küche und Gemeinschaftsräume, warmherzig eingerichtet und mit allem ausgestattet, was es für das Leben braucht. Wenn etwas fehlt, kümmert sich Elke Kuttenkeuler innerhalb kürzester Zeit. Sie brachte an Ostern Geschenke, backt Geburtstagskuchen und sorgt dafür, dass sich die Frauen und Kinder ein Stück weit zuhause fühlen.
Ihre Dankbarkeit dafür äußern die Ukrainerinnen mehrfach. Frauen und Kinder fühlen sich gut aufgehoben, aber ihr größter Wunsch ist das Ende des Krieges und die Rückkehr nach Hause zu den Männern und Vätern, „die Land und wortwörtlich Haus verteidigen“, übersetzt Yana. „Wir leben hier eine andere Realität als die Realität des Krieges, in der unsere Männer leben“, sagt Tatjana. Und der ein oder anderen ist deutlich anzumerken, dass es nicht einfach ist, darüber zu sprechen: „Es ist auch hart, hier zu sein.“