Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Birmingham/Köln, 29.01.2021 –  die im September 2020 von Islamic Relief ins Leben gerufene unabhängige Untersuchungskommission unter dem Vorsitz von Dominic Grieve (QC), ehemaliger Generalstaatsanwalts für England und Wales und langjähriger Vorsitzender im parlamentarischen Sicherheitsausschuss in Großbritannien, veröffentlichte heute die Ergebnisse ihrer Untersuchung. 
 
Der Abschlussbericht der sogenannten „Independent Commission into Governance und Vetting within Islamic Relief“ macht insgesamt 19 Verbesserungsvorschläge, wie Islamic Relief Worldwide und die übrigen Islamic Relief-Partnerorganisationen, einschließlich Islamic Relief Deutschland, ihre Organisation, ihre Strukturen und Abläufe verbessern sollten.
 
Außerdem stellt die Kommission klar, dass sie im Rahmen der Untersuchung weder Belege dafür fand, dass es innerhalb der Organisation einen institutionellen Anti-Semitismus gäbe, noch, dass das Fehlverhalten einiger ehemaliger Vorstände Auswirkungen auf die erfolgreiche Arbeit und Mission von Islamic Relief habe. Im Gegenteil: Der Austausch der Untersuchungskommission mit verschiedenen Stakeholdern, insbesondere mit Aufsichtsbehörden, Wirtschaftsprüfern und Bankvertretern bestätigte, dass Islamic Relief absolut korrekt bei der Mittelgewinnung und -verwendung handelt. Außerdem begrüßt die Kommission, dass IRW in den letzten Monaten ihr Regelwerk für Verhalten, Recruiting und Kommunikation deutlich verbessert hat. 
 
 In den letzten fünfeinhalb Monaten führte die Kommission rund 60 Interviews mit internen und externen Gesprächspartnern durch, untersuchte Abläufe und Verfahren innerhalb von Islamic Relief und verglich diese mit „Best-Practice“-Beispielen von anderen Organisationen in der Katastrophenhilfe und Entwicklungszusammenarbeit. 
 
 „Islamic Relief ist eine hocheffektive Wohltätigkeitsorganisation“, so Dominic Grieve QC, Vorsitzender der Kommission. „Die von der unabhängigen Kommission empfohlenen Schritte sollten dazu beitragen, das Risiko einer Wiederholung der jüngsten Ereignisse zu verringern. Sir Clive Jones* und ich sind zuversichtlich, dass IRW nun eine institutionelle Führung entwickeln kann, die noch besser geeignet sein wird, ihre entscheidende humanitäre Arbeit in der ganzen Welt aufrechtzuerhalten."
 
 Tarek Abdelalem, Geschäftsführer von Islamic Relief Deutschland erklärte, dass die Organisation die Empfehlungen der Kommission vollumfänglich begrüßt: „Die Kommission unter der Leitung von Herrn Grieve hat uns wichtige Empfehlungen mit auf den Weg gegeben, um sicherzustellen, dass unsere Vorstände und Führungskräfte die Standards und Werte unserer Organisation besser einhalten und leben. Wir sind überzeugt, dass der Rat der Kommission uns zu einer effektiveren Hilfsorganisation machen wird. Islamic Relief Deutschland steht nun vor der Aufgabe, die Empfehlungen erfolgreich für die eigene Organisation umzusetzen.“
 
  * Sir Clive Jones ist ehemalige Vorsitzender des Disasters Emergency Committee (DEC) und unterstütze die Leitung der unabhängigen Untersuchungskommission gemeinsam mit Dominic Grieve (QC)

Almanya'da Anayasa Mahkemesi, Hessen Eyaleti'nde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB) "İslam din dersi" konusunda hak ihlaline uğradığına karar verdi.


Anayasa Mahkemesi ayrıca, 2012 yılında başlayan süreçte DİTİB'in "İslam din dersi" vermesini geçen yıl askıya alan yerel mahkeme kararlarını anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozarak davanın tekrar görülmesi için dosyayı yerel mahkemeye gönderdi.


DİTİB Hessen Eyalet Birliği Başkanı Salih Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın kendilerini sevindirdiğini, yerel düzeyde tekrar hukuk mücadelesine başlayacakları söyledi. Anayasaya göre din derslerinin dini cemaatlere göre yapılması gerektiğini hatırlatan Özkan, şunları kaydetti:


"2012 yılında başlayan ve 2020'de yerel mahkemenin askıya almasıyla devam eden süreçte İslam din dersi verme hakkımızı, hukuk mücadelemizi en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesine taşıdık.Bugün açıklanan karar DİTİB Hassen lehine oldu ve mahkeme bu konuda hak ihlaline uğradığımız sonucuna vardı. Dosyayı tekrar görülmesi için yerel mahkemeye geri gönderdi. Bu durumda hukuk mücadelesine tekrar başlayacağız ama Anayasa Mahkemesinin bu kararı çok önemli. DİTİB Hessen olarak talebimiz İslam din derslerinin askıya alınmaması ve bu derslerin olması gerektiği gibi bizim tarafımızdan verilmesi. Şu an bu dersler eyalet hükümetinin eğitim bakanlığı tarafından veriliyor ve 'İslam dersi' diye isimlendirildi. 2017 yılında 12-13 okulda aynı öğretmenlerle pilot proje olarak başladı. Dini cemaatler işin içinde olmadan kendi müfredatlarını hazırladılar ve biz bunun durdurulmasını talep ettik. Umarım sonuçta bizim istediğimiz gibi olur."

„Wir begrüßen das Urteil im Lübcke-Prozess. Jetzt muss die politische Aufklärung folgen und Antworten auf drängende Fragen im Zusammenhang mit dem NSU-Komplex und den Sicherheitsbehörden liefern“, erklärt Bekir Altaş, Generalsekretär der Islamischen Gemeinschaft Millî Görüş (IGMG), anlässlich des Urteils im Prozess wegen des Mordes am Kasseler Regierungspräsidenten Walter Lübcke. Bekir Altaş weiter:


„Das Urteil gegen den Mörder von Walter Lübcke ist in dieser Höhe angemessen. Der Täter hat mit seiner Untat einen mutigen Menschen ermordet, der sich dem Kampf gegen Rechtsextremismus gewidmet hat. Insofern war seine Tat auch ein Angriff auf uns alle, auf unsere Grundordnung und unsere Gesamtgesellschaft.

Mit diesem Urteilsspruch darf die Aufarbeitung der Tat nicht enden. Im Prozess waren Versäumnisse bei den Sicherheitsbehörden zutage getreten, die politisch jetzt gründlich und lückenlos aufgearbeitet werden müssen. Insbesondere offene Fragen, die im Zusammenhang mit dem Täter und dem NSU-Komplex stehen, bereiten uns große Sorgen.“

2020-21 sezonun devre arasında, İngiltere Premier Lig’in Arsenal kulübünden takımımıza katılan dünyaca ünlü futbolcu Mesut Özil’in imza töreni önümüzdeki günlerde yapılacaktır.

İmza törenine basın katılımı akreditasyon sistemi ile sağlanacaktır.

Değerli basın mensuplarından ricamız, katılım bilgilerini 25 Ocak 2021 Pazartesi (yarın) saat 17.00’ye dek, ad soyad ve kurumlarını belirterek Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein! adresine mail olarak atmalarıdır.

İmza töreninin tarih, saat ve yer bilgisi en kısa sürede açıklanacaktır.

Fenerbahçe Spor Kulübü

Deva Partisi “Hukuk ve Adalet Politikası” sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu “Otomatik Bilgi Paylaşımı” ile alakalı basın açıklaması yaptı.
 
Yurtdışında yaşayan milyonlarca insanı yakından ilgilendiren konunun yeterince Avrupalı Türklere anlatılmadığını dile getiren Yeneroğlu, “Almanya Maliye Bakanlığı yaptığı açıklama ile aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerle bu yılın sonunda 2019 yılının bilgileri ile otomatik bilgi paylaşımına başlanacağını duyurmuştur.” dedi.
 
Yeneroğlu şunları söyledi: „Yurtdışında ikamet eden ve Türkiye’de para ve mal varlığı bulunan milyonlarca vatandaşımızı etkileme ihtimali olan otomatik bilgi paylaşımıyla ilgili yeteri kadar bilgilendirici ve tedbir alıcı çalışmanın yapılmadığı aşikârdır. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından daha önceden yaptığımız ısrarlı açıklamaların da neticesi olarak 25 Ağustos 2020 tarihinde “Finansal Hesap Bilgilerinin Vergi Konularında Karşılıklı Olarak Otomatik Değişim Standardı Bilgilendirme Rehberi” yayınlanmıştır. Fakat bu bilgilendirme rehberi otomatik bilgi paylaşımının ne zaman başlayacağına dair bir bilgi içermemektedir. Bu belirsizlik durumu hem vatandaşlarımızı haklı bir endişeye sevk etmekte hem de ülkemizin ekonomik açıdan zor zamanlar geçirdiği bu günlerde otomatik bilgi paylaşımının Türkiye’ye ekonomik açıdan bırakacağı etki hesap edilememektedir. Yine bütün açıklamalarımızda ısrarla ifade ettiğimiz, otomatik bilgi paylaşımının gerek yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza olası etkisi gerekse de Türkiye’ye etkisi konusunda uzmanların katkısıyla etki analizi yapılarak kamuoyu ile paylaşılmamıştır.“
Bu bağlamda;
  • Otomatik bilgi paylaşımı hususunda ivedi olarak tatmin edici bilgilendirmeler yapılmalıdır.
  • Özellikle hangi ülke ile ve ne zaman vatandaşlarımızın bilgileri paylaşılacaksa, o ülkelerle bilgi paylaşımı başlatılmasından en az iki yıl önce ayrıntılı olarak kamuoyu ve yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bilgilendirilmesi gerekmektedir.
  • Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın doğru bir şekilde bilgilendirilmesi için kamu spotları yapılmalıdır.
  • Otomatik bilgi paylaşımının gerek yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza olası etkisi gerekse de Türkiye’ye etkisi konusunda uzmanların katkısıyla etki analizi ivedilikle yapılarak kamuoyu ile paylaşılmalı, eğer yapıldı ise de ivedilikle açıklanmalıdır.
  • Bunun yanı sıra yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız da daha evvel yaptığımız açıklamalarda belirttiğimiz hususlara dikkat ederek konuyu yakinen takip etmeli, resmî açıklama ve süreçleri ihmal etmemelidir.
Bu yılın başında Nürnberg’de göreve başlayan Egitim Ateşesi Dr. Mune Savaş görev bölgesindeki Türk çocuklarının egitim ve akademik başarısının artması için çalışmalara devam ediyor.
 
İşçi çocuğu işçi olur anlayışını çok geri-lerde bıraktık diyen Dr. Mune Savaş geçtiğimiz hafta LEMI eğitim projesi yetkilileri ile görüş alişverişinde bulundu. Dr. Hasan Gençel, Muhittin Arslan ve Murat Mehmet Kurhan’dan oluşan eğitimcileri kabul eden eğitim Ateşesi Dr. Savaş, “Bizim çocuklarımızın oldukça zeki olduğuna inanmakla birlikte ailelerden daha fazla yönlendirme ve özveri istediğini belirtti.
 
Bu ülkede hayatın her safhasında ba-şarılı Türk gençlerini görmek millet olarak hepimizin sevincidir diyerek, “Almanya’da imkanlar var. Ayrıca bizim devletimizin de eğitim destekleri var. Bunları kullanan, fırsatları değerlendiren ve geleceği bugünden tahmin eden ailelerin çocukları kesinlikle 15-20 yıl sonrasının başarılı insanlarıdır. Bu bağlamda çocuklarımız için herşeyi yapmaya hazırız” dedi.
 
LEMI Heyeti Başkanı Dr. Hasan Gençel ise, “Vatandaşlarımız imkanları kullanmalılar. Bu bağlamda sayın eğitim ateşemiz ile görüş alışverişinde bulunduk, fırsatları değerlendirelim” dedi.
Zaman zaman sorular gelir bize ve telefon veya mail yolu ile cevaplandırırız. Bazı soruları ve cevaplarını buraya alarak gazete okuyucularının da bunlara vakif olmasını istedim. Sanırım sizin de benzer konularda kafanıza takılan konu-lar vardır ve sizler de benzer soruların benzer cevaplarından faydalanabilirsiniz diye dü‚ün-düm.
Soru:
Acilden hastaneye gittiğimde muayene ücreti talep ettiler. Acil olarak giriş yaptılar. Ücret ödemeden çıktık eve geldiğimizde ödeme yapmamız için aradılar. Şikayetçiyim.
Cevap:
Acil sağlık hizmetlerinde herhangi bir ücret alınmamaktadır. Bunun için hastanenin bağlı bulunduğu SSGM'ye başvurmak gerekmekte.
Soru:
Vatandaşımız yurt dışı sigortalısı. Hastaneye her gitti-ğinde her işlem yaptırmak için 5 lira ödüyor. Bu durumdan şika-yetçi. Tahlil için bile ödüyor. 6 yaşındaki çocuğum için de ödüyorum ama normalde 18 yaşın altındakilere devlet bakıyor. Bize neden bakmıyor. Dişçiye gittiğinde 4-5 defa gitmesi gerekiyor ve her işlem için para ödüyor. Bunu şikayet ediyor.
Cevap:
İkili Sosyal Güvenlik Anlaşmalar çerçevesindeki yurt dışı sigortalıların tedavisinde TC vatandaşları için belirlenen kurallar çerçevesinde işlem görürler. Hastanın kendisinden katılım payı kesilmekte olup durum mevzuata uygundur. Diğer yandan diş ile ilgili olarak her hastaneye gidişinde aynı tedavi için katılım payı kesilmemesi gerekmekte olup bulunduğu ildeki SGK'ya müracaatı önerilmelidir. 18 yaş altı çocukların tedavisi ise Türk vatandaşları için geçerli olup tedavileri kurumca sağlanmaktadır.
Soru:
Yoğun bakımdan çıkartılıp normal odaya çıktım. Hasta yoğun bakımdan çıktıktan sonra normal odaya geçirilirse ücret ödenir mi? Yoksa yoğun bakım hastasından ücret alınmaz mı? Kanun gereği hangi durumlar hastadan hastane ücret alamaz?
Cevap:
Yoğun tedavi hizmetlerinde ilave ücret alınması Sağlık Uygulama Tebliğine aykırıdır. Ancak klinikte verilen hizmetler için özel hastaneler ve vakıf üniversiteleri ilave ücret alma hakkına sahiptirler. Bu bilgiler ışığında sizlerden ricam, muhakkak tamamlayıcı yurtdışı sağlık sigortası yaptırmanızı öneririm. Bu vesileyle cebinizden çıkacak büyük masrafları, küçük ek sağlık sigortası ile garanti altına almış olursunuz.
 
Soru:
Planlanan bir ameliyat gerçekten gerekli mi? Alternatifler var mı?
Cevap:
İkinci bir doktor görüşü çoğu zaman bir karar konusunda netlik kazanmak için yardımcı olur. Teşhis için hızlıca ikinci bir uzman bulmanızda size yardım ederiz. Bu amaçla çeşitli uzmanlık alanlarından farklı kalifikasyonlara sahip doktorlar ile birlikte çalışıyoruz. Bu, tedavinizin şanslarını ve risklerini daha iyi tahmin etmenize yardımcı olur. Daha fazla bilgiyi bulabileceğiniz adres: aok.de/hessen (anahtar sözcük: ikinci doktor görüşü/ Ärztliche Zweitmeinung)
 
Soru:
Uzman doktor arıyor, ama randevu için uzun uzadıya beklemek istemi yor musunuz?
Cevap:
Randevu arayışınızda size destek veriyoruz. Hangi doktorun alternatif olarak söz konusu olduğunu ve kısa zaman içinde hâlâ boş kapasitelerin olup olmadığını size söylüyoruz. Bu hizmetten 0800 01 11 511 numaralı telefondan ücretsiz yararlanabilirsiniz. https://www.aok.de/pk/hessen/inhalt/aok-arztvermittlung-schneller-zum-facharzttermin/
Hessen eyaletinde oturanlar aynı zamanda Hessen Eyaleti Tabibler odası üzerinden uzman doktor randevusu için yardım talep edebllirler. Bu işi online veya telefon ile gerçek-leştirebilirsiniz.
https://www.kvhessen.de/
Telefon:116 117.
 
Önemli açıklama:
elinizde bulunan Überweisungsschein/uzman doktora gönderilme ile ilgili düzenlenen belge acil kodu ile düzenlenmiş olması gerekir. Bu durumda en fazla beklenecek hizmet alım süresi 4 hafta ile sınırlanmıştır.
 
Soru:
Bir ameliyat başarışız, sonrasındaki tedavi yetersiz olduğunda veya yanlış ilaçtan mağdur olduğunuzda hasta olarak çoğu kez tek başınıza mı kalıyorsunuz.
Cevap:
Tedavi hatalarının ağır etkileri olabilir. Tedavide bir hata sezdiğinizde AOK Hessen sizi destekler. Size tarafsız ve kapsamlı bilgi veririz. Uzmanlarımız tedavide veya bakımda hata şüphesini kontrol ediyor, ilaçlar veya medikal ürünler nedeniyle oluşabilmiş hasarları itinayla inceliyor ve sonraki adımlar için gerçekçi bir değer- lendirmede bulunuyorlar. Sosyal sigorta hukukuna ilişkin soruları da cevaplıyoruz ve uzmanlaşmış hukuki destek bulmaya yardımcı oluyoruz.
Tüm bilgiler için: aok.de/hessen (anahtar sözcük: tedavi hataları /Behandlungsfehler)

Yazın bir kenara, ülke olarak biz bu savaştan güçlenerek çıkacağız…

İnsanlık kritik bir süreçten geçiyor. 3 ayda olanlar 3 asırda olmadı diyen tarihçiler bile şu an sadece tıp camiasına güveniyor. Dünyayı dinleyip haberleri izleseler de, Almanya Türkleri en çok Almanya ve Türkiye ile ilgileniyorlar. Almanya’daki gelişmeleri birebir yaşarlarken, acaba memleket ne durumda diye Türkiye’yi merak eden 4 milyona yakın insanımız Anavatandan gelecek bilgilere kulak kabartmış durumda. Alanında uzman akademisyenlerinden Prof. Dr. Hüsnü Çelik’e ulaşarak gelişmeler ile ilgili sorularımızı ilettik. Almanya Türkleri’nin yakından tanıdığı Hüsnü Hoca, “Rahat olun Türk Tıp camiası olarak tarihi bir sınav veriyor, insanımızıve insanlığı bu gürünmez düşmandan destanımsı bir mücadele ile korumaya çalışıyoruz. Siz, sadece kendinizi koruyun, tıb camiası olarak bu belanın üzerinden  geliriz“ dedi.

Kısıtlı imkanlar altında Prof. Dr. Hüsnü Çelik ile yaptığımız teleröportajı okuyucularımız ile paylaşıyoruz.

 

Taner Tüzün:

Hocam son durum nedir, iyi haberler varmı Almanya Türklerine verebileceğiniz?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Öncelikle bir kurum adına değil, şahsi düşüncelerimi açıklayabilirim size. Bir defa devletimiz, Sağlık Bakanlığı ve siyasi irade bu salgın karşısında elindeki tüm imkanları kullanarak tarihi bir kenetlenme ile sınav veriyor. Sorularınızı da tıb camiasının bir mensubu olarak cevaplandırmak isterim. Avrupa’dan dün de bir telefon aldım ve mesleğimle değil, siyaset ile ilgili sorular yöneltilmesine çok üzüldüm. Öncelikle biz tüm hekim arkadaşlar olarak en ön cephedeyiz bu savaşta. Türkiye olarak bireyselliğin tavan yaptığı ülkelerden değiliz. Bir defa bunun iyi anlaşılması gerek. Bizi kimse İtalya, İspanya, İran veya ABD sanmasın, biz zor zamanlarda olaganüstü kenetlenen bir milletiz. Öğretmenlerimiz ütü masasının üzerine yazdıkları ile uzaktan eğitim verir, mühendislerimiz olmayanı üretir, işadamlarımız tesislerini eksikleri üretmek için tahsis eder ve doktorlarımız canla başla çalışır. Kesinlikle bu salgından güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum.

 

 

Taner Tüzün:

Doğrusu moralinizi takdir ediyorum hocam, neye dayanarak kuruyorsunuz bu güzel cümleleri?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Bizim sektördeki tıp camiasını 25 yıldır tanıyorum. Avrupanın en iyi mekanik ventilatör sayısı ve gerekli ekipmanların önemli bir bölümü bizde. Özel sektörümüzde de ciddi imkanlar var. Yoğun bakım hastalarına düşen yatak sayısında da bir çok ülkeye göre açık ara öndeyiz bir çok ülkeye göre. Türk hekimi önüne gelen hastanın yaşına, statüsüne ve sosyal konumuna bakmaz. Biz yaşadığımız sürece sadece hipokrat yeminine bağlı kalarak insana hizmet ederiz.

 

Taner Tüzün:

Meslektaşlarınızın hepsi böyle pozitif moral ile bakabiliyormu şu anki durumda?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Öncelikle devletimiz son yıllarda ciddi bir sosyalizasyona giderek özellikle hastane, altyapı, teknik donanım ve ihtiyaçlarını karşılama yönünde ciddi çalışmalar yaptı. Elbette şu an ihtiyaç giderek artıyor ama özel sektörümüzün elindeki mekanik ventilatörler de sonuçta bu ülkenin kendi imkani. Biz bu salgın furyasından elimizdeki yerli ve milli kaynaklara dayanarak, devlet - millet dayanışması içinde ulusça güçlenerek çıkacağız. Yazın bir kenara, bu pandemiden en az zarar ile çıkacak olan bizim ülkemiz olacaktır.

 

 

Taner Tüzün:

Hocam sıkça araya girerek sormam gerek, hemen açıklarmısınız kısaca, nasıl olacak bu güçlenme?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Öncelikle elimizdeki bilgisayar tomografisi muazzam sayıda. Bütün Avrupadaki cihazın toplamı kadar sadece İstanbul’da var.  Elimizdeki mevcut bilgisayar tomografileri hastalığın ilk günlerde ciddi anlamda fayda sağladı. O imkanlar ile hastalığın ilk tanımları hızlı bir şekilde farkedilerek bir an önce tedaviye başlandı. Hekimlerimiz bilir, ne kadar erken tedaviye başlanırsa o kadar başarılı sonuçlar alabiliyoruz hastanelerimizde. Hastaların % 80’den fazlası zaten ayakta geçiriyor bu hastalığı,  konu o değil. Orta ve şiddetli derecede semptomları olan grup bir an önce tanınıyor, diğerlerinden ayrılıyor ve tedavi sürecine geçiliyor. Radyolog arkadaslarımız çok bilgisayar tomografisi çekiliyor dese de, bir an önce tanı alıp tedaviye başlanması şu anki ortamda hayati önem arzetmektedir. Bunlar sadece benim değil, en öndeki acilci ekip arkadaşımızın da genel gözlem ve düşüncesi. 

 

Taner Tüzün:

Kesinlikle Türkiye’nin Medikal altyapısıya güvendiğinizi söylüyorsunuz, böyle anlayabilirmiyiz hocam?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Bu anlattıklarım tahmin değil, sağlık alanında gerçekten bilinen net bilgiler, mekanik ventilatör parkımız Avrupa’da 1 numara. Almanya’dan ve ileri Avrupa ülkelerinden bile daha iyiyiz bu alanda. İl hıfsızıha kurulları ciddi bir personel denetimi yapıyor. Her yoğun bakım ünitesinde kaç yatak olduğunu Sağlık Müdürlüğü ruhsattan farkediyor. Adamın 40-50 yatağı var, 2 tane Covid için yer ayırmış. Sağlık müdürlüğünün bana şu kadar yatak ve yeteri kadar da personel isterim dediği anda bu anında karşılanmalı. Acile gelen Covidli hasta yogun bakım için hiç beklememeli. Ülkemizin bu imkanları da mevcut.

 

Taner Tüzün:

Hocam doktorlarımızdan morali ne durumda, kısa bir bilgi almak isterim sizden?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Öncelikle Türk hekimlerinde son yıllarda ciddi bir bilinç sıçraması ve özgüven ortaya çıktı bu dönemde. Konuya tıp camiası olarak birlikte sahip çıkıldığını sanırım siz de farkediyorsunuzdur. Alakasız bir bransın uzmanı hekim arkadaşımız soruyor Covid pnömonisi yatırılabilirmi ben takip edebilirmiyim diye. Bu bir mesleki samimiyet ve sahiplenme duygusudur. Hocaların yazdıklarını ve altındaki yorumları okurken gözlerim yaşardı inanın, ve “biz buyuz be” dedim kendi kendime.

 

Taner Tüzün:

Sanırım Türk özel sektörü de sağlık sektörünün bu savaşına ciddi anlamda omuz veriyor?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Kesinlikle evet derim, işdünyamızın önde gelen gruplarından Koç Grubu'nun ventilatörün prototipini yaparak videosunu yayınladıgı, Tofaş'ın bir başka konuya odaklandıgı biliniyor. Bir çok meslek lisesi şu an maske ve sıhhi malzeme üretiyor. Ünlü firmalarımızdan birçoğu sessizce bu mücadelede biz hekimlerin çabalarına destek veriyor. İnanın bazıları hiç kimseye duyurmadan ne yapabilirim diye bize ulaştıklarında bilim kurulumuzun başındaki sağlık bakanımıza veya illerdeki yetkili mercilere yönlendiriyoruz.

 

Taner Tüzün:

Tıp camiası olarak gönülleri de fethettiğinizin farkındasınız sanıyorum?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Bu milletin gönlünde biz sağlık çalışanları olarak zaten özeliz. Birkaç boşboğazın doktor karşıtı aykırı hareketini lütfen genelleştirmeyin, bu milletin doktorları onların kalbindedir. İki hafta önce 14 Mart Tıb Bayramı’nı kutladık, nedir bu bayram bilirmisiniz, Tıbbiye-i Şahane’deki öğrencilerin İngiliz işgaline karşı bayrak açmalarıdır. Bu milletin doktorlarının altın sayfalarıdır bu anlattıklarım. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in kendini kime emanet ettiğini söylememe gerek yok sanırım. Doktora saldıran da kavgada yaralanıp gelse yine bir hekimin şevkatli ellerinde bulacaktır kendini. Şimdi kötülükleri unutup milletçe kenetlenme zamanı. Bu millet kadirşinastır, mahalleden nöbette olan doktorlara yemekler yapıp gönderenler oluyor. Hayırsever bir Adanalı’nın kasalar dolusu portakalı sağlık ocakları ve hastanelere vitamin diye sessizce dağıttığı ortaya çıktı. Bu dünyanın başka neresinde var.

 

 

 

Taner Tüzün:

Üzüldükleriniz de oluyor mutlaka bu gergin ve stresli ortamda?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Elbette ayağımıza taş değdiği de olmuyor değil. Malesef Cemil hocamız bize insan sevgisini ve hastaya şevkat duygularını miras bırakarak ahirete uçup gitti. Rakamı tam bilemiyorum ama malesef sağlık çalışanlarımızdan positif olanlar var.

 

Taner Tüzün:

Bu kadar stres ve tehlikenin içinde sizin insanlara, hatta Almanya Türklerine ümit dağıtmanız öncelikle bizi de motive etti?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Ben böyle biriyim ve  “Bu yolda dövüşürken düşene bin selam olsun” diyen bir kültürden geliyorum. Bir hekim asli ve milli görevinden şaşmadan ve moralini bozmadan yaşamalıdır. Testi pozif olanı ise hiç yalnız bırakmamalıyız.  Sonuçta biz de insanız ve yoruluyoruz ama mesleğime saygılı bir eşim ve tıp mensubu iki çocuğum var. Onlar hep yanımda ve benim için en önemli moral kaynakları. Onun üzerine 80’lik annemin ve beni çok seven ailemin duası geliyor bunların üstüne daha. Gözlerimin içine bakan hastalarımın elimi okşayan bakışları ise bana hep güç veriyor

 

Taner Tüzün:

Hocam, Türkiye Toplumu doktorları ile bütünleşmiş bir konuma gelmiş son aylarda ama bu dışarıdan çok az farkediliyor?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Tesbitiniz doğru ama görmek istemeyenler elbette işin o yanına bakmıyor. Biz hekimler sessiz ve mütevazi insanlarız, bakın ancak 7. telefonda beni ikna edebildiniz bir telefon röportajına. Almanya Türklerinden olduğunuz için, kırmadan ve doğrusu zorlayarak biraz zaman ayırmak istedim. Ama bir hekim aileyi, camiayı ve milleti arkasında hissetmeli böyle anlarda. Tıp camiamız şu an sadece moral anlamında destek bekliyor. İnanın ortaokul ve lise arkadaşlarımdan, ilaç sektöründen, hafta sonu gittiğimiz restauranttan,  bazen uğradığım berberimizden, Almanya ve Amerika’da asistanlık dönemlerimde tanıştığım dostlarımdan “Hüsnü Hocam ihtiyaç varsa lütfen söyle bana” diye arayanları sağlık müdürlüğü, valilik veya diğer yetkili birimlere yönlendiriyoruz. Moral trübünü komple arkamızda demek için anlattım bunları.

 

Taner Tüzün:

Sanırım tıp camiası şu an ülke ve milletten en çok moral beklentisi içinde?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Kesinlikle öyledir derim. En öndekiler hep arkadakilerin varlığını hissetmek ister. Doktor olmayandan doktorluk bekleyemezsiniz ama, doktorun yanında oldukları hissi çok önemlidir. Siyasi irade sağlık çalışanlarına şu an önemli destekler sağlıyor ve bunu çok önemli buluyorum. Türkiye bu işin içinden sağlık takımının gayretleri ile çıkacaktır. Bakın gün geçmiyorki bir küçük olumlu habere bile sevinmek için bekliyoruz. Bu haberlere özne olan insanların hepsi Türk Sağlık Camiası’nın mensuplarıdır. Onlara milletçe sahip çıkarak moral desteğimizi esirgemeyelim.

 

Taner Tüzün:

Almanya Türkleri sizi Berlin Charitè Hastanesi döneminizden tanıyor. Adana’dan Almanya’ya son bir mesaj verebilirmisiniz?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Almanya’da çok sayıda hekim arkadaşım ve mesleğinde saygın Alman meslektaşlarım var. Öncelikle bizim vatandaşlarımızın ülkedeki geçerli uygulamalara harfiyen uyması çok önemli. Siyasi irade o ülke için hangi kriterleri koymuş ise mutlaka uyulması gerekli. Almanya bir sosyal devlettir ve imkanları geniştir, ama sokaktaki insan da şu anki sıradışı uygulamalara riayet etmelidir. Bu işin şakası yoktur ve hastalığın yayılmasının önünün kesilmesi için alabileceğimiz en önemli tedbir kalabalıklara girmemek, kendi evinde veya bahçende bu stresli günlerde daha basit şeyler ile meşgul olmaktır.

 

Taner Tüzün:

Hocam herkes Korona sonrası dünya çok değişik olacak diyor, siz ne dersiniz bu konuda?

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Bakın hep alanımda kalarak konuştum ve ben öncelikle hastalarımı en iyi şekilde tedavi etmeliyim. Genel bir değerlendirme için hem bu alana uzak biri, hem de şu an mesleğime odaklanmış durumda olduğumu belirtmek isterim. Hepimiz kendi alanımızda kalmaya ve işimizi en iyi şekilde yaptığımızda daha başarılı oluruz diye düşünüyorum.

 

Taner Tüzün:

Hocam o kadar akıcı konuştunuz ki, inanın içimizdeki karamsarlık şimdi bize biraz daha uzak.

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Koronasız günlerde sizi Adana’ya davet eder, Seyhan Baraj Gölü kenarında mangal partisi yaparız inşallah. Şimdi milletçe kenetlenme zamanı.

 

Taner Tüzün:

Teşekkür ederiz hocam.

Prof. Dr. Hüsnü Çelik:

Almanya Türkleri’ni selamlıyor, sağlıcakla kalmalarını diliyorum. 

Muharrem İnce, katıldığı canlı yayında gazeteci Nagehan Alçı'nın, "Hakan Fidan'ı görevden alacak mısınız" sorusuna "Onu size söyleyecek halim yok. Size söylersem Erdoğan'a söylersiniz." dedi.


CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.


"SİZ DE BUNLARI REFERANS OLARAK KULLANDINIZ"
Canlı yayında Nasuhi Güngör'ün kitabını okuyan İnce'ye, gazeteci Nagehan Alçı'nın "Siz de bunları referans olarak kullandınız" demesi üzerine, Muharrem İnce, "Referans mı arıyorsunuz. Bizde referans çok" diyerek cevap verdi.

"ONU SÖYLERSEM GİDER TAYYİP ERDOĞAN'A SÖYLERSİNİZ"
Muharrem İnce Cerrahpaşa ziyaretinin ardından görevden el çektirilen rektörün ardından, "Genel Kurmay Başkanı'nı, YÖK Başkanı'nı bir ziyaret etsem onu da görevden alırlar mı" dedi. Bunun üzerine Nagehan Alçı "Seçildiğiniz takdirde Hakan Fidan'ı da görevden alacak mısınız" dedi. İnce "Onu söylersem gider Tayyip Erdoğan'a söylersiniz" cevabını verdi.

Almanya’ya İşgücü Göçü’nün 60. Yılının eşiğine geldiğimiz bu günlerde, bundan 33 yıl önce siyasî bir harekete veya bir dinî cemaate yakınlık duymadan ve bağımlı olmadan, Almanya/Avrupa Türklerinin kültürel varlıklarını koruyarak, birlikte yaşadıkları topluma uyum sağlamalarına yardımcı olmak gayesiyle kurulmuş olan ATİB’i, Federal Meclis’in 18.11.20 tarihli oturumunda olduğundan farklı gösterme ve düzmece iddialarla itham etme girişimini, hayret ve üzüntüyle karşıladık.
 
İdeolojilerin etkin olduğu Soğuk Savaş döneminden küreselleşen bir dünyaya geçiş yapıldı, o dönemin ideolojik ifade tarzları ve düşünce kalıpları geçerliliğini yitirdi. ATİB’in kurucuları (1987) veya ilk kuşak ATİB’liler ağırlıklı olarak Türk vatandaşı iken, şimdiki ATİB’lilerin büyük çoğunluğu Alman vatandaşı ve burada doğup büyüyenlerden oluşmaktadır. Bu gerçekleri görmezden gelen bazı politikacılar Soğuk Savaş döneminden kalma bağnaz ve son derece önyargılı tutumlarıyla ATİB’i, yukarıda zikrettiğimiz oturumda da karalamaya devam ettiler.
 
Bir daha altını çizerek kamuoyuna ilan ediyoruz ki:
 
-ATİB hiçbir millete, dine, siyasî veya inanç grubuna düşman değildir. İnancı gereği ATİB, insana Cenab-ı Allah’ın yarattığı en şerefli varlık olarak bakar. 
-ATİB, iddia edildiği gibi, son derece subjektif bir ifade olan ne “Bozkurtlar hareketine” ne de belli bir siyasî partinin kastedildiği “Ülkücü hareket”e mensuptur. 
-ATİB, Almanya dernekler kanununa göre kurulmuş, son derece şeffaf ve herkese açık bir sivil kitle kuruluşudur.
-ATİB, inanç ve fikirde orta yolu tercih eder. Belli bir ırka, dine veya ideolojiye dayalı her türlü aşırılığa karşıdır.
-Özelde hitap ettiğimiz ATİB camiasının, genelde Avrupa Türklerinin, göç ettikleri ülkelerin yerlileriyle çift kültürlü, çift dilli insanlar olarak uyum içinde varlıklarını devam ettirmeleri, Avrupa Türk-İslam Kültür Dernekleri Birliği (ATİB)’in kuruluş gayesidir.
 
ATİB’in, 18.11.2020 tarihli Federal Meclis oturumunda bazı kuruluşlarla birlikte suçlama ve karalamalara maruz kalması, bazı Batı Avrupa ülkelerinde ve maalesef Almanya’da yıllardır kendini tekrar eden, esasen yaşadıkları ülke yararına söyleyecek sözleri kalmamış olan başarısız siyasetçilerin yeni bir yalan ve iftira kampanyası sonucudur.  
 

Çok tabiidir ki, çoğunu yakinen tanıdığınız politika cambazlarının bu çabaları da boşa çıkacaktır. Çünkü otuz üç yıldan beri içinde yaşadığı ülkenin düzenine saygılı kalmış, bir kitle kuruluşu olarak tek bir üyesinin bile amaçları dışında eylemlerine rastlanmayan ve zaten yıllardır tüm güvenlik birimlerinin gözetiminde sivil toplum hizmeti veren ATİB’in kendi çalışmaları ile alakalı izah edemeyeceği hiçbir konu yoktur. 

Bu sebeple biz ATİB camiası olarak, “Berlin’de Hakimler Var” gerçekliğinden hareketle Almanya’nın bir hukuk devleti olduğuna inanıyor ve onurlu bir kitle kuruluşu olan ATİB’in hiç bir kurum ya da kuruluşun uzantısı olmadığını, olmayacağını, ve asla bir siyasi malzeme olarak kullanılmasına izin vermeyeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz.

 

Durmuş Yıldırım

ATİB Genel Başkanı