Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - Almanya ordusuna (Bundeswehr) geçen yıl 18 bin 802 yeni asker katıldığı ve bunların 1996'sının 17 yaşında olduğu belirtildi.

Alman medyasında yer alan haberlerde, reşit olmayan 1996 kişinin kapsamlı fiziksel ve psikolojik yetenek testini geçmelerinin ardından askere alındıkları, nöbet tutmadıkları ve yurt dışı görevlerine katılmadıkları ifade edildi.

Reşit olmayan askerlerin silahları ise sadece eğitim amaçlı kullanabildikleri vurgulandı.

 

Zorunu askerliğin 2011 yılında kaldırıldığı Almanya'da mevcut durumda 180 bin olan asker sayısının 2031'e kadar 203 bine çıkarılması hedefleniyor.

Ülkede askerlik sistemi profesyonel askerler ve gönüllülük esasına dayanıyor.

Alman Meclisi Federal Ordu Sorumlusu Eva Högl'ün hazırladığı ve 12 Mart'ta Berlin'de kamuoyuna açıkladığı "2023 yılı değerlendirme raporunda" Silahlı Kuvvetlerin en büyük sıkıntısının personel, altyapı ve teçhizat olduğu belirtilmişti.

 

Högl orduda "muazzam" personel açığı bulunduğuna dikkati çekerek, "Çıkardığımız sonuç ordunun yaşlandığı ve giderek küçüldüğüdür." ifadesini kullanmıştı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Cenaze Nakli Yardımlaşma Fonu aracılığıyla yarın İstanbul'a gidecek olan cenazeler, daha sonra Bulgaristan'a götürülüp toprağa verilecek.

DİTİB Solingen Merkez Camisi'nde düzenlenen cenaze törenine, Türkiye'nin Düsseldorf Başkonsolosu Ali İhsan İzbul'un yanı sıra, yangında yaşamını yitirenlerin yakınları ile çevre sakinleri katıldı.

Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı aynı aileden ikisi bebek 4 kişinin cenaze törenine katılanlar hüzünlü anlar yaşadı.

 

- "Davayı federal savcılık üstlensin" çağrısı

Öte yandan, Almanya'da yaşayan avukat Adnan Menderes Erdal, kundaklamaya ilişkin soruşturmayı Alman Federal Başsavcılığının üstlenmesi gerektiği çağrısında bulundu.

Erdal, gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

"Yakılan evde oturanların tamamı yabancı. Alman, Bulgar ve Türkiye Cumhuriyeti resmi makamlarının, milletvekillerinin yangın sürecine ilişkin girişimleri var. Uluslararası ve toplumun tüm kesimlerinde bir ilgi söz konusu. Bu nedenle yangın yerel olma niteliğini yitirdiği gibi tüm Almanya ve Alman devleti için artık bir anlam arz ediyor. Benim diğer davalardan edindiğim tecrübelere göre, Solingen'de Bulgaristanlı 4 soydaşımızın yaşamını yitirdiği kundaklamanın soruşturmasını Karlsruhe Alman Federal Başsavcılığının üstlenmesi gerekiyor."

Solingen ve çevresindeki, benzin istasyonlarının kamera kayıtlarının değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Erdal, "Bu aşamada aileler avukatlara yetki vererek, avukatlar aracılığıyla soruşturma sürecine müdahil olabilir. Müdahil avukatların derhal şahitler ile konuşmaları gerekiyor. Ailelere tavsiyem, olay gecesi çevredeki gözlemlerini polise anlatmaları." diye konuştu.

Avukat Erdal, yetkili Wuppertal Savcısı'nın ilk gün kundaklamada ırkçı neden olmadığını açıkladığına işaret ederek, "Ancak bir gün sonra ise 'soruşturmayı tüm yönleri ile sürdürüyoruz’ şeklinde düzeltme yaptı. Savcı böylesi bir değerlendirmeyi tahkikat süreci bitmeden yapmamalıydı. Bu bir usul hatası." değerlendirmesinde bulundu.

 

- Olay

Almanya'nın Solingen kentinin Höhscheid semtindeki 4 katlı binada çıkan yangında aynı aileden ikisi bebek olmak üzere Türk asıllı Bulgaristan vatandaşı 4 kişi hayatını kaybetmiş, ikisi ağır 9 kişi de yaralanmıştı.

Wuppertal Savcılığınca yapılan açıklamada, incelemenin ardından hazırlanan ön raporda, yangının kundaklama sonucu çıktığı belirtilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, 24 Mart'ı 25 Mart'a bağlayan gece meydana gelen yangının, eski binanın merdiven boşluğunda başladığı ve "baca etkisi"yle 5 dakika içinde çatıya sıçradığı ifade edilmişti.

Ahşap merdiven boşluğunda bazı kalıntıların bulunduğu, bu kanıtlara göre yangının kasten kundaklama sonucu çıkarıldığı sonucuna varıldığı kaydedilmişti.

Wuppertal Savcısı Heribert Kaune-Gebhardt, yaptığı açıklamada, ellerinde olayla ilgili "yabancı düşmanlığı saiki olduğunu gösteren" bir kanıt bulunmadığını belirtmişti.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra tahliye edilmişti.

Kimlikleri gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

 

 

 

 

 

 

BERLİN (AA) - Almanya'da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkanı Thomas Haldenwang, ifade özgürlüğünün de sınırları olduğunu belirtti.

Thomas Haldenwang, Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi için kaleme aldığı makalede, ifade özgürlüğünün anayasa düşmanları için bir tür "ruhsat" olmadığını kaydetti.

 

Haldenwang, "İfade özgürlüğünün de sınırları vardır. En uç sınırlar ceza hukuku tarafından belirlenir. Örneğin cezalandırılabilir propaganda suçları veya nefrete teşvik gibi. Bununla birlikte ceza hukuku sınırlarının altında bile, yasallığına bakılmaksızın, görüş ifadeleri anayasal koruma hukuku kapsamında endişe verici olabilir." ifadelerini kullandı.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Alman demokrasisinin nadiren bugünkü kadar tehlike altında olduğuna işaret eden Haldenwang, aşırılık yanlılarının sayısının yıllardır artış gösterdiğinin altını çizdi.

Haldenwang, "Demokrasimize yönelik tehlikeler sayısızdır. Bu tehlikeleri çok ciddiye alıyorum ve medyada bu tehlikeler hakkında uygun sıklıkta uyarılarda bulunuyorum." dedi.

 

Son zamanlarda kamuoyunda sık sık BfV'nin ve çalışmalarının sorgulandığı manşetler ve makaleler yer aldığına dikkati çeken Haldenwang, kurumun itibarsızlaştırılmak istenmesine karşı çıktı.

BfV'nin siyasi olarak tarafsız kalmasını isteyenlere hak verdiğini kaydeden Haldenwang, "Biz siyaseten tarafsızız, ancak özgür demokrasimize karşı hareket eden ve kışkırtanlara karşı tarafsız değiliz. Bizim görevimiz özgür demokratik temel düzeni korumaktır." ifadelerine yer verdi.

Führungswechsel an der Bayerischen Verwaltungsschule: Bayerns Innen- und Kommunalminister Joachim Herrmann führt Hans-Christian Witthauer als neuen Vorstand ein: "Beste Voraussetzungen für dieses renommierte Amt" - Monika Weinl in den Ruhestand verabschiedet

Führungswechsel bei Deutschlands größtem Aus- und Fortbilder im öffentlichen Dienst: Bayerns Innen- und Kommunalminister Joachim Herrmann hat heute bei einem Festakt in München Hans-Christian Witthauer als neuen Vorstand der Bayerischen Verwaltungsschule (BVS) ins Amt eingeführt. "Der Vorstand einer solch bedeutenden Institution wie der BVS muss einem breiten Anforderungsprofil gerecht werden und die unterschiedlichsten Fähigkeiten und Begabungen mit sich bringen. Die berufliche Vita von Hans-Christian Witthauer verrät, dass er dafür die besten Voraussetzungen mitbringt", so der Minister. "Ich bin mir sicher: Sie werden die auf Sie wartenden Herausforderungen entschlossen angehen und eigene Impulse setzen, um die Verwaltungsschule in die Zukunft zu führen." Witthauer tritt die Nachfolge von Monika Weinl an, die "die Geschicke der BVS in den letzten knapp sechs Jahren äußerst erfolgreich gelenkt hat", so Herrmann. "Für ihren unermüdlichen Einsatz verdient sie unsere höchste Anerkennung." 

Witthauers Karriere begann bei der Bundeswehr. Mit der Generalstabsausbildung an deren Führungsakademie legte er den beruflichen Grundstein für spätere Führungsaufgaben. Von 2008 bis 2015 hatte er verschiedene Führungspositionen bei der Bundesagentur für Arbeit inne, bevor er im Herbst 2015 in das Bundesamt für Migration und Flüchtlinge wechselte. Zuletzt war Witthauer seit 2017 Vizepräsident und Chief Technology Officer bei der Zentralen Stelle für Informationstechnik im Sicherheitsbereich (ZITiS) und Lehrbeauftragter an mehreren Hochschulen. "Ihre bisherigen beruflichen Stationen zeugen allesamt von hoher Leistungsbereitschaft, fachlicher Kompetenz, Anpassungsfähigkeit und einem ausgeprägten Sinn für Innovation", bekräftigte Herrmann. Bereits seit Herbst letzten Jahres hatte sich Witthauer mit der Organisation und den Abläufen der BVS vertraut gemacht, "getreu Ihrem Motto: Antizipieren, nicht reagieren", so Herrmann anerkennend. "Ich freue mich auf eine gute und vertrauensvolle Zusammenarbeit."

Die BVS verzeichnet an insgesamt fünf Standorten 215 Mitarbeiter und rund 1.300 nebenamtliche Dozenten. Jährlich werden dort über 3.000 neue Auszubildende und rund 34.000 Fortbildungsteilnehmer ausgebildet, sodass den Bürgerinnen und Bürgern bei Staat und Kommunen stets kompetente Ansprechpartner zur Verfügung stehen.

Fotos der Veranstaltung sind ab 15:00 Uhr unter https://medien.innenministerium.bayern.de abrufbar.

Das Personal des Landratsamtes Kelheim hat wieder gespendet.

Auf den Weihnachtsfeiern des Landratsamtes Kelheim wurde wie bereits in den vergangenen Jahren eine Tombola durchgeführt. Durch den Verkauf von Losen wurde ein Erlös von 1.500 € erzielt. Diesen Betrag überreichte der Personalrat an den Verein zur Förderung krebskranker und körperbehinderter Kinder VKKK Ostbayern e. V..

 

Die VKKK Ostbayern setzt sich seit Jahren für die Unterstützung krebskranker und körperbehinderter Kinder und ihrer Familien ein. Die Organisation bietet umfassende Hilfe, begleitet Betroffene in schwierigen Lebenslagen, kümmert sich um vielfältige Nachsorge der Genesenen und erfüllt ‚Herzenswünsche‘. Die Spende kommt über 300 betreuten Familien zugute, deren Kinder entweder die Krebstherapie überstanden haben, oder noch in Behandlung stehen. Aktuell wird in Zeitlarn bei Regensburg ein Nachsorgezentrum errichtet, für dessen Finanzierung der Verein noch auf viele Spenden hofft.

Haydi gençler memlekete! Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın (GSB) iş birliğiyle gerçekleştirilecek 2024 Evliya Çelebi Hareketlilik Programlarına başvurular başladı.

YTB ve GSB arasındaki iş birliğiyle yurt dışında yaşayan Türk gençleri için Evliya Çelebi Hareketlilik Programları hayata geçiriliyor. Programlara yurt dışında yaşayan ve Yurtdışı Türkler Gençlik Kampları için 18-25 yaş, Yurtdışı Türkler Kültür Gezileri için 18-29 yaş arasında olan bütün Türk gençleri başvuru hakkına sahip olacak. Program kapsamında yurt dışında yaşayan Türk gençlerinin ana vatanlarıyla buluşmaları, tarih ve kültürlerini yerinde görerek öğrenmeleri; Türk diasporasının bulunduğu her ülkeden gelecek gençlerin birbirlerini daha yakından tanıması, ana vatanlarıyla olan bağlarını kuvvetlendirmesi ve yaz tatillerinde unutamayacakları bir kamp tecrübesi geçirmesi amaçlanıyor.

 

Yurtdışı Türkler Gençlik Kampları

İlk dönem kampları GSB’nin İstanbul Marmaracık Gençlik Kampında 22-27 Temmuz 2024 tarihleri arasında erkekler (150 kişi) için hazırlandı. 29 Temmuz – 3 Ağustos 2024 tarihlerinde de kadınlar (150 kişi) için kamp programı hayata geçirilecek. Yılın ikinci dönem kamp faaliyeti ise GSB’nin Rize Fındıklı Gençlik Kampında 19-24 Ağustos 2024 tarihleri arasında erkekler (125 kişi), 26 – 31 Ağustos 2024 tarihleri arasında ise kadınlar (125 kişi) kampı olarak düzenlenecek. Kamplar hakkında detaylı bilgilerehttps://genclikkamplari.gsb.gov.tr/ adresinden ulaşılıyor.

 

Program kapsamında sunulan imkânlar

Kamp programı kapsamında katılımcılara başvuru alınan ülkelere göre belirlenecek oranlarda yol yardım desteği sunulacak. Belirli saat ve sayılarda havalimanı – kamp alanı ve kamp alanı – havalimanı arası servis hizmeti de sağlanacak. Kamp süresi boyunca da ücretsiz yeme, içme ve konaklama imkânı bulunuyor. Bunun yanında ise ücretsiz müze ziyaretleri de kamp programında yer alıyor. 

 

Yurtdışı Türkler Gençlik Kamplarında Neler Var?

Katılımcılar kamp süresinde birçok aktivitede yer alma fırsatı elde edecek. Tiyatroel sanatlarızekâ oyunlarısportif etkinliklerpaintballokçuluk, binicilikdağ bisikleti, badminton, trekking, basketbol, voleybol, matrak ve kamp ateşi başta olmak üzere onlarca faaliyet program çerçevesinde katılımcılara sunulacak. 

 

Yurtdışı Türkler Kültür Gezileri

Evliya Çelebi Hareketlilik Programlarının ikinci modülü olan “Kültür Gezileri” kapsamında ise yurt dışında yaşayan Türk gençleri yaz boyunca 10 dönemi kapsayacak şekilde İstanbul- Bursa – Çanakkale ve Ankara – Nevşehir – Kayseri rotalarını ücretsiz olarak gezebilecek.

Belirtilen rotalarda her dönem bir otobüs yolcu kapasitesi kadar genç, kültür ve medeniyet programlarına katılım sağlayabilecek. Kültür gezilerinden 5 dönem erkekler ve 5 dönem kadınlar olmak üzere 400 genç faydalanacak.

2024 Evliya Çelebi Hareketlilik Programları içinde yer alan Yurtdışı Türkler Gençlik Kampları ve Yurtdışı Türkler Kültür Gezileri programlarına başvurular https://genclik.ytb.gov.tr/ internet sitesi üzerinden yapılıyor. Son başvuru tarihi ise 30 Nisan 2024 olarak belirlendi.

 

Gerçekleştirilecek değerlendirme sürecinden sonra programlara katılmaya hak kazanan adaylar en geç 15 Mayıs 2024 tarihinde https://genclik.ytb.gov.tr/ üzerinden ve mail yoluyla ilan edilecektir.

 

 

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan ayı münasebetiyle gençlerle iftar sofrasında bir araya geldi.

DİTİB Federal Gençlik Birliği’nin (BDMJ) düzenlediği eyalet ve bölge gençlik birlikleri temsilcilerinin katıldığı iftar sofrasında, DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, orucunu gençlerle birlikte açtı.

Köln DİTİB Genel Merkez Konferans Salonu’nda düzenlenen iftar programı Kur’an-ı Kerim tilavetiyla başladı.

 

DİTİB gençliğinin vizyonu

İftar programının açılış konuşmasını yapan DİTİB Federal Gençlik Birliği Başkanı Taha Taşkıran, gençlik çalışmalarına vurgu yaparak şunları söyledi: "Yapmış olduğumuz bu faaliyetleri bir yük olarak değil, bir imkân olarak görelim. Allah’ın bize verdiği bir nimet, öldükten sonra ‘gençliğinde ne yaptın?’ sorusuna güzel bir cevap verebilme imkânı. Bu çalışmalar sayesinde gençlerimizin kendilerini eğitmelerine, camilerde daha fazla vakit geçirmelerine, Allah'a daha güçlü bir bağ kurmalarına ve sonuç olarak daha iyi bir insan ve Müslüman olmalarına, kısacası hayatlarını değiştirmeye vesile oluyorsunuz. Bu da DİTİB gençliğinin vizyonudur.”

 

Gençlerle dolu salon neşe veriyor

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey de, gençlerin Ramazan ayını tebrik etti ve salonun gençlerle dolu olmasının neşesini dile getirdi. Gençlerle teşkilatın geleceği konusunda emin olduklarını ifade eden Kuzey, gençlerin motivasyonunu ve istekliliğini vurguladı.

 

Kuzey'den gençlere kıymetli tavsiyeler

Gençliğin kıymetini hatırlatan Kuzey, zamanın, zihnin ve kalbin iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Zamanın boş geçirilmemesi gerektiğinin altını çizen Kuzey, gençlerin üniversite eğitimi alırken çalıştıklarını ve dernek faaliyetlerine katıldıklarını dile getirdi. Zihnin okuma, düşünme ve dinleme yoluyla güzelliklerle doldurulması gerektiğini belirten Kuzey, kalbin de sevgi ve muhabbetle dolması gerektiğini söyledi.

 

Hizmetin gücü ve duaların önemi

Kuzey, Allah'ın insanları hizmete görevlendirdiğini ve gençlerin bu hizmetle Allah'ın kendilerini sıkıntılardan, kötülüklerden ve günahlardan muhafaza ettiğini ifade etti. Konuşmasını, gençlerin zamanlarını, zihinlerini ve kalplerini iyi ve güzel şeylerle doldurmaları gerektiği tavsiyesiyle sonlandıran Kuzey, gençlerin katılımı ve dualarının önemine vurgu yaparak konuşmasını tamamladı.

 

İslami inancın önemi, gençlerin rolü

İftar programına katılan Osnabrück Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Merdan Güneş de gençlere hitap etti.

Katılımcılara teşekkür ederek mutluluğunu ifade eden Güneş, İslami inancın önemine ve Müslüman gençlerin yaşadığı zorluklara vurgu yaptı. İslam'ın özünde bilim, zaman ve kalp gibi üç önemli boyutun olduğunu belirten Güneş, İslam'ın sadece dini ritüellerle değil, aynı zamanda ilim ve adaletle de ilişkilendirilmesi gerektiğini söyledi. Güneş konuşmasında kendi deneyimlerinden de örnekler vererek, İslam'ın yayılması için gençlerin aktif rol alması gerektiğini vurgu yaptı.

Konuşmaların ardından okunan akşam ezanı ile birlikte oruçlar açıldı. İftar programı yemek duasının ardından musiki dinletisi ile devam etti.

DİTİB Yönetim Kurulu üyeleri, federal gençlik birliği, eyalet ve bölge gençlik birliklerinin katıldığı iftar programı birlikte yapılan sahurla sona erdi.

 

 

 

 

 

 Hannover Büyükşehir Belediye Başkanı Belit Onay: "Kentimizde böyle bir şeyin olması asla kabul edilemez. Böyle şiddet olaylarına kesinlikle tahammülümüz yok"
Büyükelçi Ahmet Başar Şen: "Biz bir an önce saldırıyı yapanların yakalanmasını ve adalete teslim edilmesini istiyoruz"
 

HANNOVER (AA) - Yeşiller Partili Hannover Büyükşehir Belediye Başkanı Belit Onay ve Emniyet Müdürü Gwendolin von der Osten, terör örgütü PKK yandaşları tarafından saldırıya uğrayan Türkiye'nin Hannover Başkonsolosluğunu ziyaret etti.

Onay ve von der Osten'in, terör örgütü PKK yandaşlarının saldırısına maruz kalan Hannover Başkonsolosluğuna ziyareti sırasında telefonla bağlanan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yasin Ekrem Serim'in Onay ile bir süre sohbet ederek, durum hakkında görüş alışverişinde bulunduğu öğrenildi.

 

Burada Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen ve Hannover Başkonsolosu Gül Özge Kaya ile görüşen Onay, saldırıdan dolayı çok üzgün olduklarını belirterek, "Saldırıya ilişkin videoları gördüğümüzde nasıl bir şiddet olduğunu görüyoruz. Kentimizde böyle bir şeyin olması asla kabul edilemez. Böyle şiddet olaylarına kesinlikle tahammülümüz yok." dedi.

Almanya Dışişleri Bakanlığının da saldırıyı kınadığına işaret eden Onay, "(Kınama) Çok doğru ve isabetli oldu. Biz de aynı şekilde bugün ziyaretimizde bunu dile getirmek istedik. Başkonsolosluk ile dayanışma halinde olduğumuzda böyle bir şiddet olayını kesinlikle kabul etmediğimizi ilettik. Emniyet müdürümüz de güvenlik önlemlerini artıracağını tekrar dile getirdi. O da çok önemli bence ama gerçekten üzücü ve can sıkıcı bir olay. Tekrar Türk toplumuna geçmiş olsun diliyoruz." ifadesini kullandı.

 

- "Faillerin adalete teslim edilmesini istiyoruz"

Büyükelçi Şen de bir an önce saldırıyı yapanların yakalanmasını ve adalete teslim edilmesini istediklerini belirtti.

Terör örgütü PKK yandaşlarının saldırısında binaya verilen zararı yerinde görmek hem de Alman makamlarıyla görüşmek üzere Hannover'e geldiğini ifade eden Şen, "Onların buraya gelmeleri ve burada yerinde tespit yapmaları elbette ki olumlu. Ama olumlu olmayan konu burada binanın önünde 24 saat koruma varken buna rağmen gerekli keşifleri de yaptıkları anlaşılan PKK militanlarının bu saldırıyı yapabilmiş ve binamıza zarar verebilmiş olmaları. Yine bizim için çok olumlu olmayan bir konu şimdiye kadar bu olayın faillerinin yakalanmamış olması. Biz bir an önce saldırıyı yapanların yakalanmasını ve adalete teslim edilmesini istiyoruz." şeklinde konuştu.

"30 yıldan daha fazla süredir yasaklı olan PKK terör örgütünün hala Almanya'da hem finansal yardımlar toplayabilmesi hem de gençler arasında propaganda faaliyeti yapıp onları bu şekilde militanlaştırabilmesinin daha büyük bir sorun olduğunu" vurgulayan Şen, "Bu hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez bir durum. Bizim Alman makamlarından beklentimiz PKK ile her alanda mücadele edilmesi. PKK'nın sivil görünümlü buradaki teşkilatlarıyla da dernek görünümlü örgütleriyle de örgüt parçalarıyla da burada mücadele edilmesi." dedi.

 

Şen, Alman tarafıyla işbirliğine değer ve önem verdiklerini kaydederek, "Bu işbirliğini her alanda daha fazla geliştirmek istiyoruz. Bugünkü toplantının da bunun için bir başlangıç olmasını diliyoruz." ifadesini kullandı.

Adil, şeffaf ve düzenli yapılan seçimler modern demokrasilerin en temel unsurudur. Demokrasilerin asgari şartı yönetenlerin yetki ve otoritelerini seçmenlerden yani yönetilenlerden almasıdır. Düzenli yapılan seçimlerle bu yetkiler yenilenmektedir. Seçimler vasıtasıyla yönetilenler yönetenlerin politikalarını ve performanslarını oylamakta; olumlu ya da olumsuz anlamda yönetenleri değerlendirmektedir.

1946 yılında çok partili hayata geçilmesinden bu yana Türkiye düzenli, adil ve şeffaf seçimlerin yapıldığı ülkelerin başında gelmektedir. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) gibi ihdas edilen kurumlar vasıtasıyla Türkiye’deki seçimler bağımsız yargıçlar nezaretinde yapılmaktadır. Bu yüzden de seçim güvenliğinin sağlanması, vatandaşların sandığa duyduğu güven noktasında Türkiye gelişkin bir siyasal kültüre sahiptir.

Türkiye’deki seçim ve sandıklara olan güveninin tecellisini seçimlere katılım oranlarında görmek mümkündür. Seçimlere katılım oranı itibariyle Türkiye, 14 Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleriyle Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri arasında seçime katılımın en yüksek gerçekleştiği 3. ülke olmuştur. YSK verilerine göre, 14 Mayıs’taki seçimlerde yurt içinde katılım oranı yüzde 88,92, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ikinci turun yapıldığı 28 Mayıs’taki seçimlerde de bu oran 85,72 olarak gerçekleşmiştir. OECD ile Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsünün (IDEA) verilerine göre, Türkiye, 14 Mayıs'ta yurt içi seçimlere katılım oranıyla ABD, Fransa, Almanya, İngiltere gibi birçok Batılı OECD üyesini geride bırakmıştır. Bu verilerin bir diğer çarpıcı tarafı ise Türkiye’deki seçime katılım oranının seçimlere katılımın yüzde 80’lerde seyrettiği İsveç, Danimarka, Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda ve Norveç gibi ülkelerden bile yüksek olmasıdır.

Türkiye 31 Mart Pazar günü mahalli idareler genel seçimleri için tekrar sandık başına gidecektir. Türkiye'nin demokratik değerlere bağlılığı ve yerel yönetimlere dair yenilikçi vizyonunu öne çıkaran, 31 Mart mahalli idareler genel seçimleri, ulusal ve uluslararası alanda büyük bir önem teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu seçim sürecinde güvenli ve adil şartlarda yapılan kampanyalar, yerel yönetimlere gösterilen ehemmiyet açısından Türkiye'nin bölgede önde gelen demokratik olgunluğa sahip ülkelerden biri olduğunun nişanesidir.

Halkın ihtiyaç ve taleplerinin karşılanmasında birincil muhataplar olan yerel yönetimlerin çağın şartlarına uygun bir vizyon ve perspektife sahip olmasını çok önemsediğimizi belirtmek isterim. Bu sürecin halkın demokratik katılımı ile birlikte yerel yönetimlerle olan iletişiminin güçlenmesinde etkili bir rol oynadığı kaçınılmaz bir gerçektir.

Yıllardır sahip olduğumuz yenilikçi belediyecilik anlayışını farklı kılan, teknoloji ve sürdürülebilir kalkınma projeleriyle birlikte, halkın yaşam kalitesini yükseltmeyi, şeffaflığı, her koşulda hesap verebilirliği ve en önemlisi de vatandaş odaklı yönetimlerin inşasını hedefliyor olmasıdır. Bu vizyonun ilk adımı ve somut bir örneği olan 1994 yerel seçimleriyle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yönetme görevini üstlenen Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde, Türkiye belediyecilik alanında halkın yaşam kalitesinin artmasına yönelik önemli adımlar atmıştır. 30 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hizmet siyasetini ve vizyonunu sürdürmek belediyelerimizin temel politik tasavvurunu teşkil etmektedir. Bu nedenle, önümüzdeki yerel seçim ile benzer bir vizyonu ve hizmet anlayışını sürdürmenin ulusal ve uluslararası alanda demokratik değerlerimizi ve toplumsal bütünlüğümüzü daha da güçlendireceği inancındayız.

31 Mart 2024 yerel seçimlerini Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda önemli bir kilometre taşı olarak görüyoruz. Bu seçimin aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel liderlik vizyonunun güçlenmesinin bir diğer adımı olduğunu düşünüyor ve evrensel açıdan ülkemizin demokratik olgunluğunu ve toplumsal katılımını artıran önemli bir faaliyet olarak kabul ediyoruz.  Ayrıca bundan önceki tüm seçimler gibi bu seçimler de Türk halkının demokratik süreçlere katılımını daha etkin bir şekilde sağlayacak; böylece demokrasimizin güçlenmesine katkı sunacaktır.

31 Mart seçimlerinin bir diğer önemli tarafı da, bu seçimlerden sonra 4 yıl içinde yeni bir seçimin yapılmayacak olmasıdır. Bu 4 yıl içerisinde Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde başlatmış olduğu kalkınma atılımlarına hız kesmeden devam edecektir. Son yıllarda iletişimden diplomasiye, ekonomik kalkınmadan altyapı yatırımlarına kadar her alanda yapılan hizmetler devam ettirilecektir. Ayrıca Türkiye Yüzyılı’na yeni ve sivil bir anayasayla girme amacı da gelecek 4 yılın en önemli ülküsü ve gündemi olacaktır.

Bu vizyon çerçevesinde Türkiye, demokratik standartlarını yükseltmiş, gelir ve refah düzeyini artırmış, bölgesel ve küresel bir aktör olarak olma iddiasıyla Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin çabası içerisinde olacaktır. Batılı müttefiklerimizle ortak çıkarlarımızı geliştirmek, yeni ve stratejik işbirliklerini artırmak bu dönemdeki önceliklerimiz olmaya devam edecektir. PKK, FETÖ, DAEŞ gibi terör örgütleriyle mücadele başta olmak üzere Türkiye’nin politik hassasiyetlerinin gözetilmesi müttefiklik hukukunun bir gereği olarak en temel beklentimizdir.

31 Mart seçimleriyle Türkiye hem demokratik kültürüne başarıyla gerçekleştirdiği yeni bir seçim ekleyecek hem de İstanbul ve Ankara gibi şehirler başta olmak üzere tüm vilayetlerini Türkiye Yüzyılı’na hazırlayacaktır. Ulusal kalkınma, 6 Şubat depremindeki şehirlerin ihyası ve inşası, İstanbul gibi deprem riski yüksek şehirlerin dirençli kentlere dönüştürülmesi seçim sonrasındaki en önemli vizyonumuz olacaktır.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye demokratik usuller çerçevesinde seçimlerini yapacak, iktidarı ve muhalefetiyle sandıktan çıkan sonuçlara itibar edecek ve en önemlisi uluslararası arenada istikrarlaştırıcı bir güç olarak Türkiye Yüzyılı inşasına devam edecektir. Bu yüzden 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin iç ve dış dinamikleri itibariyle Türkiye’nin gelecekteki on yıllarını etkilemeye matuf bir seçim olduğunu söylemek mümkündür.

 

 

Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik yaptığı açıklamada Türkiye’nin uluslararası ağırlığını ve yeni dengelerin kurulmasını Ay Haber için değerlendirdi.

 

İkinci Dünya Savaşı sonrası iki kutup üzerinde devam eden dünya düzeni 90’lı yılların başında Rusya lehine bozulunca Anglo-Sakson emperyalizminin Avrupa’nın her tarafını etkisi altına almaya başladığını belirten IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Çelik“Kapitalizm hiç doymuyor maalesef. Ne kadar verirsen daha fazlasını istiyor ve dünyayı sömürmesinde sınır tanımıyor. 2000’li yılların başına kadar özellikle Ortadoğu, İslam Dünyası, Batı Asya’da tutunmaya  çalışan yeni model Amerikan Emperyalizmi Türkiye’nin güçlendikçe kendilerinin sözünü dinlemeyeceğini tahmin edebiliyor, ama bu kadar çabuk yeni denklemlerin aleyhine gelişeceğini kestiremiyordu. Türkiye’yi Rusya korkusu ile terbiye etmeye çalışan, bunun için istediği silahları istediği fiyata satan çok uluslu Amerikan emperyalizmi, kendi silahlarını yapmaya çalışan Türkiye’yi son 10 yılda ciddi anlamda dışlamaya çalıştı. Milletleri borçlandırarak yola getirmeye çalışan ve kendi hegemonyasını devam ettirmenin politikasını adım adım uygulayan Okyanus ötesi emperyalizm, Avrupalı dostlarını da yanına alarak Türkiye‘ aleyhtarı politikalar sahneye koymaktadır. Devşirdiği yerli işbirlikçiler ile birlikte sömürü düzenini devam ettirmenin yollarını aramaktadırlar“ şeklinde konuştu.

 

Yaklaşan seçimlerde Türkiye‘nin iç huzurunu mümkün olduğunca bozmaya çalışanlar hiç bir zaman emellerine ulaşamayacak ve Türk insanının birliği hiç bozulmayacaktır diyen IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik,  “Türk insanı yedisinden yetmişine geleceğinin garantisinin iç huzur ve birbirimize güvenmekten geçtiğini bilmektedir. Aklın yolu birdir. Türkiye’ye uçak gerek ise kendisi yapmalı, gemi teknolojisi için kendisi çalışmalıdır. Hızlı tren yollarını, raylarını kendi mühendisleri döşemeli ve uçaklarını kendi pilotları uçurmalı. Ciddi anlamda yetişmiş insan kaynağı olan Türkiye kayıp yıllarını çok hızlı bir şekilde telafi ederek bölgenin en önemli barış ve istikrar gücü olacaktır. Kısa bir süre öncesine kadar en basit gözetleme araçlarını başka ülkelerden alan Türkiye’nin şimdi aynı teknolojileri 28 ayrı ülkeye satıyorsa, prensibli çalışınca neler yapabileceğimizi çok kolay farkediyoruz. Bu alanda Türk-Alman teknolojik işbirliği de çok önemlidir”  dedi.

 

IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, “21. Asır ortasına kadar dünya siyasetinin terazisini Türklerin tuttuğunu ve Türkiye’nin ciddi bir denge unsuru olduğunu çok açık göreceğiz” şeklinde sözlerini tamamladı.