Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Alman halkı artık cepten yemeye başladı. Daha önceki birikimler en azından kısa dönemdeki harcamalar için kullanılacağı ortaya çıktıkça, gönülsüzde olsa bu birikimlerin harcanmaya başladığı belirtiliyor.
Bu konuda yaptığı piyasa araştırmaları ile tanınan Münih merkezli Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo) ekonomistlerinden Timo Wollmershaeuser “Almanya'daki orta sınıfın birikimlerini tüketmeye başladığını“ söyledi. Almanya'da orta sınıf yaşam standartlarını koru mak için birikimlerini tükettiğini” belirten araştırma kurumu ekonomisti Wollmershaeuser’in verdiği bilgiler, bugün normal uyarıcı bilgiler gibi karşılansa da, gelecek için hiç te olumlu sinyaller değildir. Ne kadar süreceği hiç kestirilemeyen krizin kalıcı etkileri ortaya çıktıkça toplumsal hoşnutsuzluğun artacağı kesindir.
İş dünyasının memnuniyetsizliği işyerlerinde radikal tedbirlerin alınmasına yol açar. Bu ise artan maliyetlere karşı üretimin azalıp milli gelirin düşmesine sebep olur. Önce ülkede ve işyerlerinde gelir kaybı sonrası artan maliyetlere karşı alınacak tedbirlerden biri de, istihdamın azalarak geçici bir süre şeklinde açıklamalar ile işverenlerin işçi çıkarmasını getirecektir. İnsanların işsiz kalmasının ekonomiye zarar vermeyeceğini kimse söyleyemez. Evlerine ekmek götüremeyenlerin öfkesini hiç bir siyasetçi görmezden gelemez. Çalışan her baba bir ailenin lideri ve onların sorumluluğunu taşıyan bir bireydir.
Araştırmacı Wollmershaeuser, Zeit gazetesine yaptığı açıklamada, Ukrayna savaşının meydana getirdiği olumsuz koşullara dikkat çekerek, "Orta sınıf, yaşam standartlarını korumak için birikimlerini tüketiyor" dedi. İşte tehlike de tam buradadır. Ülkenin en büyük ve sağlam yapısı orta sınıftır. Orta sınıf hem sayıları çok az olan yukarıdaki lerin en önemli tedarikçisi, hem de aşağıda sayıları çok fazla olan alt gelir grup larının en önemli ekonomik destekçisidir.
Enerji şirketleri, maliyetlerindeki keskin artışı müşterilerine yansıttıkları için fiyatların artmaya devam edeceği uyarısında bulunan Wollmershaeuser, "Enerji fiyatlarındaki artış gerçekten çok dik; şirketlere, örneğin haziran ayındaki düşüşle ilgili beklentilerini sorduğumuzda, borsadaki elektriğin fiyatı kilovat saat başına 20 sent civarındaydı. Ağustos sonunda üç katına çıktı. Doğal gaz fiyatlarına çok benzer. Bu enflasyonu daha da artıracaktır. Eylül ayında enflasyonun yüzde 10'a yaklaştığını görebiliriz. Sonuç olarak, özel haneler yalnızca reel ücretlerde bir düşüş yaşamakla kalmaz, birikimler de tüketile cek" şeklinde konuşan araştırma cı Wollmershaeuser, enflasyonunun gözle görülür etkisinin kendi sini endişelendirdiğini vurguladı.
Almanya artık eski Almanya değil, elbette insanlara devletin sosyal destekleri de olacak. Ancak şurası bir gerçekki, herkes kendi aile bütçesine şimdi çok daha fazla dikkat edip, harcarken daha fazla dikkatli omalı. Almanya'da hiç bu büyüklükte bir fiyat artışı yaşanmadığını aktaran Wollmershaeuser, birçok hanenin kemerlerini sıkarak tüketimlerini azalttıklarını sözlerine ekledi. Uzun lafın kısası Almanya’da artık “Orta Direk” bel veriyor.
Gelecek yıl Almanya’nın rekor enflasyonu göreceği şimdiden söylenmeye başlandı. Avrupa’nın saygın kuruluşlarından olan Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Ekonomi Direktörü Stefan Kooths bu alanda ilk uyarı işaretini verirken "Enerji krizi, Kovid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı baltalıyor. Pahalı enerji ithalatı, Almanya'nın gelirinin çok daha büyük bir kısmını eskisinden daha fazla yurtdışına transfer etmesi gerektiği anlamına geliyor. Bu, Almanya'yı genel olarak daha yoksul hale getiriyor" şeklinde piyasaları uyardı. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW), 2023 Almanya ekonomisi büyüme tahminini, Rusya-Ukrayna savaşıyla sert şekilde artan enerji fiyatları nedeniyle %3,3'lük artıştan %0,7 küçülmeye indirdi.
Şimdiden gelecek yıl için ortaya atılan olumsuz tahminlerde Alman ekonomisine ilişkin yaz döneminde paylaşılan 2022 ve 2023 ve 2024'ü kapsayan büyüme tahminlerde yeniden güncellemelere gidilirken maalesef piyasalara olumlu bir haber ve-rilemedi. 2022 yılı için yapılan büyüme tahminlerinde rekor enflasyon, resesyon, satın alma gücü kaybı ve Rusya'nın Ukrayna krizi etkisi ile yüksek artışa dikkat çekildi. Gelecek yıl için ise Alman ekonomisinin %3,3 büyümesi yüzde 0,7 küçülmeye düşürüldü. 2024 için ise herşey yolunda giderse Almanya’nın büyüme tahmini %1,7'lik büyüme öngörüldü.
Alman ekonomisindeki Kovid-19 sonrası toparlanmanın, Rusya-Ukrayna savaşıyla keskin bir şekilde kesintiye uğrayacağına dikkat çekilen açıklamada, “Almanya'nın enerji ithalatı faturasının bu yıl 123 milyar euro, gelecek yıl ise 136 milyar euro daha artmasının beklendiği ifade edilerek piyasaların sıkıntısına dikkat çekildi.
Avrupa’nın enerji devi Almanya’da enerji faturalarına harcanan paranın iç tüketimi ve enerji yoğun şirketlerin karlılığını ciddi anlamda azalttığına yer ve-rilen açıklamada, “Sonuç olarak, Almanya'nın ekonomik üretimi gelecek yıl önceden beklenenden 130 milyar euro daha düşük olacak. Bu rakamlar ise önümüzdeki yılların kolay olmayacağını işaret etmektedir" denildi.
Piyasalara hakimeyeti ve analizlerinin ciddiyeti ile tanınan IfW, enerji yoğun sanayi dallarındaki yüklere ek olarak, enerji fiyatlarındaki büyük artışın hane halkının satın alma gücünde düşüşe yol açtığı konusunda Alman imalat ve sanayi kesimini şimdiden uyararak, “Hane halkının satın alma gücünün gelecek yıl yüzde 4,1 düşmesi bekleniyor. Bu iki Almanya’nın birleşmesinden sonra görülen en keskin düşüş. Bütün buradan hareketle piyasaların da daralmasının beklenmesi şimdiden farkedilmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Ekonomi Direktörü Stefan Kooths, Almanya’da enerji ithalat fiyatlarının yüksek olmasından enerji yoğun sanayi dallarının ve tüketimle ilgili sektörlerin “şiddetli darbe” aldığını duyurdu. Almanya piyasalarındaki dalgalanmaların bütün AB Bölgesi ülkelerini de bir şekilde ardil etkilere maruz bırakacağı uzmanların ortak görüşü olarak ortaya çıkmaktadır.
Analizleri ve Almanya piyasalarını okuyuşu ile tanınan ve öngürülerinin önemli oranda Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü Ekonomi Direktörü Stefan Kooths, "Enerji krizi, Kovid-19 salgını sonrası ekonomik toparlanmayı baltalıyor. Pahalı enerji ithalatı, Almanya'nın gelirinin çok daha büyük bir kısmını eskisinden daha fazla yurt dışına transfer etmesi gerektiği anlamına geliyor. Bu, Almanya'yı genel olarak daha yoksul hale getiriyor. Dolayısıyla Alman hükümeti, enerji yardım paketleri ile yükleri ancak yeniden dağıtabilir, ancak ortadan kaldıramaz. Bu durum toplum tarafından iyi bilinmeli” dedi.
Açıkca farkediyoruz ki, IfW ekonomistleri, ülkede yüksek enflasyon durumunda herhangi bir gevşeme ise beklemiyor. Elektrik ve gaz fiyatları daha uzun bir süre yüksek kalırsa enflasyonun bu yılki rekor seviyedeki %8'den 2023'te %8,7'ye yükselmesinin muhtemel olduğunu kaydetti ve bunun nedeni olarak da elektrik ve gaz piyasa fiyatlarının tüketicilere gecikmeli olarak ulaşması gösteril di.
Almanya’da işşizliğin %5,3' ten 2023'te %5,6'ya yükselmesi bekleniyor. Enerji maliyetlerindeki artış, enflasyonu yukarı yönlü körükleyecek. Korkutmayalım ama 2023‘de Almanya rekor enflasyonu görecek.
Kosova-Sırbistan geriliminin arkasındaki yayılmacı Sırp milliyetçiliği herkesin malumu. Bunun üzerine Rusya'nın Bosnalı Sırplar ve Sırbistan'a yönelik tahrik siyaseti de eklenirse bölgede tehlike daha da büyüyecek demektir.
Kosova Cumhuriyeti kendi ülkesi içinde yeni düzenlemeler yaparak vatandaşlarının kimlik kartı ve taşıt araçları ile ilgili birtakım yeni düzenlemeler yaptı. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic ise bu durumu sert biçimde eleştirdi ve Priştine’nin "Sırplara savaş ilanı" şeklinde tanımladı.
Sırbistan’ın tahrikleri ile Kosova’nın Mitroviça bölgesinde yaşayan Sırplar, yeni düzenlemeyi yollara barikat kurup protesto ederek Kosova polisine ateşle karşılık verdiler. Kosova’da yaşa-yan Sırplar ayrıca Sırbistan ile Kosova arasındaki sınırları da barikatlar kurarak kapattılar. Kosova polisi tahrikleri hesabederek güç kullanmayınca herhangi bir can kaybı olmadı.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kosova ve Sırp meslektaşlarıyla telefon görüşmeleri yaparak her iki taraf üzerindeki diplomatik ağırlığını ortaya koyarak durumun yatışmasına katkı sağladı. ABD ve AB’nin de Sırplara baskı uyguladıkları görüldü. Tüm bu çabaların neticesi olarak Sonunda Kosova hükİmeti ve Sırplar ülkede yaşayan vatandaşların ulusal kimlik kartı ve ulusal plaka kullanmasını öngören yasanın yürürlük tarihini daha ileriye attılar.
Kosova ve Sırbistan yönetimlerinin birbirine yönelik suçlamaları devam ediyor. Kosova Başbakanı Albin Kurti, İtalyan gazetesi La Republica’ya verdiği bir röportajda, "Savaş riskiyle karşı karşıyayız. Sırbistan’ın arkasında Putin var. Bölgemizde risk yüksek olduğu için bizde NATO birlikleri var. Sırplar ile anlaşmazlıklarımız büyük" ifadelerini kullandı.
Kosova Sırplarında ayrılıkçı eğilim
Kosova’nın Mitroviça bölgesinde Sırp azınlık yaşıyor. Buna mukabil Sırbistan’ın Preşova Vadisi'nde Arnavut köyleri yer alıyor. Kosova’ya bağımsızlık veren Martti Ahtisari Planı, bu ülkenin bölünmesini ve bir başka devletle birleşmesini yasaklıyor. Fakat Kosova Sırpları, "Sırp Belediyeler Birliği" adı altında örgütlenerek ayrılıkçı eğilimleri meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Mitroviça Sırpları ayrıca kendilerini Sırbistan’ın bir parçası olarak görüyorlar ve Kosova yasalarını dikkate almıyorlar. Sırbistan ile Kosova arasındaki en fazla kullanan Mitroviça Sırpları, iki ülke arasındaki bir çok yasayı da mümkün mertebe ihlal etmeye çalışıyorlar. Kosova Sırpları Kosova yasalarına aykırı her hareketi Sırbistan’dan aldıkları işaretler ile başlatıyorlar. Son kimlik ve plaka krizinde de Sırbistan işaratleri açıkça farkediliyor. Albin Kurti hükİmeti de bir egemen devlet olarak kendi ülkesindeki yasa dinlemez Sırp asıllı topluluğa süre vererek yasalara uymaları yönünde uyardı.
Sırbistan, Kosova’yı açıkça karıştırıyor
Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic, niyetini açıkça ortaya koyarak Kosova diye bir devletin olmadı ğını belirtti. 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan eden Kosova’ yı günümüzde 100’den fazla devlet tanırken tanımayanlar ise bir elin parmakları kadar; Slovakya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Yunanistan, Romanya ve İspanya. Avrupa’nın başat ülkelerinin tamamı Kosova’yı tanırken 2011’de başlatılan Belgrad-Priştine Diyalog Sürecinin devam etmesine her iki taraf ta onay veriyor. Öte yandan Kosova’da barış, istikrarı ve statükoyu korumakla görevli çok uluslu Kosova Barış Gücü’nün faaliyetleri ise devam ediyor.
Kosova’da son yaşananlar AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in girişimi ile sükunete ermişse de, özellikle Rus lider Putin bölgeyi karıştırmaya yönelik geleneksel “Ortodoks” kartını zaman zaman masaya sürmek ten çekinmiyor. Sırp milliyetçileri ise daha da ileri giderek sadece Kosova’da değil, eski Yugoslavya coğrafyasında Sırpların yaşadığı tüm bölgelerde hak iddia ediyorlar. "Büyük Sırbistan" ütop yası peşinde koşan Sırp milliyet çileri kanun nizam tanımaz davranışları ile Balkanların yeni tehlikesi olarak ortaya çıkıyorlar.
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya'nın kısmi seferberlik emrini "çaresizlik eylemi" olarak nitelendirdi.
Scholz, New York'ta yaptığı açıklamada, "Rus hükümetinin son kararları bir çaresizlik eylemidir. Rusya, bu suç savaşını kazanamaz." dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in alınan son kararla işleri daha da kötüleştirdiğini savunan Scholz, "Başından beri durumu, Ukraynalıların direnişini ve direnme iradesini, aynı zamanda Ukrayna'nın dostlarının birliğini ve kararlılığını tamamen hafife aldı." ifadesini kullandı.
Scholz, ilan edilen sözde referandumların dünya toplumu tarafından da asla kabul edilmeyeceğini vurgulayarak, "Bu nedenle Rusya, gerçekte yapmak istediği şey için yani komşusunun topraklarının bir kısmını zorla ele geçirmek için hiçbir gerekçe sunamaz. Bu, asla kabul edilemez. İçinde yaşadığımız dünyada hukuk güçten üstün olmalıdır ve güç hukuktan daha güçlü olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Askeri ve siyasi zayıflığın bir işaretidir"
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht ise Rus yönetimince emredilen kısmi seferberliği sert bir dille eleştirerek, "Putin'in kısmi seferberlik kararı, tıpkı işgal altındaki topraklarda ilan edilen sözde referandumlar gibi askeri ve siyasi zayıflığın bir işaretidir." dedi.
Putin'in binlerce genci savaşta anlamsız bir ölüme gönderdiğini vurgulayarak, "Ancak Rusya kendini kandırmamalıdır. Ukrayna'nın cesur savunma mücadelesine olan desteğimizi zayıflatmayacağız." diye konuştu.
Scholz, New York'ta yaptığı açıklamada, "Rus hükümetinin son kararları bir çaresizlik eylemidir. Rusya, bu suç savaşını kazanamaz." dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in alınan son kararla işleri daha da kötüleştirdiğini savunan Scholz, "Başından beri durumu, Ukraynalıların direnişini ve direnme iradesini, aynı zamanda Ukrayna'nın dostlarının birliğini ve kararlılığını tamamen hafife aldı." ifadesini kullandı.
Scholz, ilan edilen sözde referandumların dünya toplumu tarafından da asla kabul edilmeyeceğini vurgulayarak, "Bu nedenle Rusya, gerçekte yapmak istediği şey için yani komşusunun topraklarının bir kısmını zorla ele geçirmek için hiçbir gerekçe sunamaz. Bu, asla kabul edilemez. İçinde yaşadığımız dünyada hukuk güçten üstün olmalıdır ve güç hukuktan daha güçlü olamaz." değerlendirmesinde bulundu.
- "Askeri ve siyasi zayıflığın bir işaretidir"
Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht ise Rus yönetimince emredilen kısmi seferberliği sert bir dille eleştirerek, "Putin'in kısmi seferberlik kararı, tıpkı işgal altındaki topraklarda ilan edilen sözde referandumlar gibi askeri ve siyasi zayıflığın bir işaretidir." dedi.
Putin'in binlerce genci savaşta anlamsız bir ölüme gönderdiğini vurgulayarak, "Ancak Rusya kendini kandırmamalıdır. Ukrayna'nın cesur savunma mücadelesine olan desteğimizi zayıflatmayacağız." diye konuştu.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesindeki Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından, Würzburg’da bulunan IKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsünün katkılarıyla, “Türkiye’de Alman Bilim İnsanları Çalıştayı” düzenlendi.
30 Haziran 2022’de Münih’te tarihî Belediye Binası (Altes Rathaus) Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinlik TTK Bilimsel Çalışmalar Müdürü Uğur Cenk Deniz İmamoğlu, IKG Başkanı Dr. Latif Çelik ve Münih Başkonsolosu Mehmet Günay’ın açış konuşmalarıyla başladı.
İki oturum hâlinde düzenlenen çalıştayın ilk bölümünde 1930’lu yıllarda Almanya’daki Nazi Dönemi’nde üniversitedeki görevlerine son verildikten sonra Türkiye’ye davet edilerek ülkemizde görev yapmış olan Alman bilim insanlarından Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsch’in oğlu Enver Tandoğan Hirsch, Prof. Dr. Rudolf Belling’in kızı Elizabeth Weber-Belling ve Clemens Holzmeister’in torunu Roman Mohapp-Holzmeister konuştu.
Baba ve dedelerinin Türkiye günlerini ve Türkiye sevgilerini anlatan konuşmacılar Türk halkına zor zamanlarda ailelerine kucak açmış olmasından ötürü bir kez daha teşekkür ettiler ve kendilerini Türk kabul ettiklerini dile getirdiler.
Çalıştayın ikinci oturumunda Türk bilim insanları Türkiye-Almanya ilişkilerinin çeşitli boyutlarını ele alan sunumlar gerçekleştirdi. Türk-Alman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemal Yıldız, “Türk-Alman İlmî Münasebetlerinin Günümüzdeki Durumu”; İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Profesörü Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar, “Alman Bilim İnsanlarının Eski Çağ Bilimleri Alanında Türk Üniversitelerindeki Faaliyetleri”; Samsun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Çolak, “Türk – Alman Dostluk İlişkileri”; ve Köln Eğitim Ataşesi Dr. Muhterem Dilbirliği, “Alman Bilim Adamlarının Türk Hukukuna Katkıları” isimli bildirilerini sundu.
Çalıştay kapsamında, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine önemli katkıda bulunan bir dönem hem şahitler hem de akademik çalışmalarla ele alındı. Türk – Alman ilişkilerinin gerek tarihsel derinliği gerekse de güncel durumu tüm katılımcılar tarafından sıkça dile getirildi. Ayrıca Türk Tarih Kurumunun iki ülke ilişkilerine uzun vadeli olumlu katkısı bulunan bir dönemi ele alan bir çalışma yapmasının önemi vurgulandı
1 Temmuz 2022’de ise Karlsruhe Başkonsolosluğunda Başkonsolos Banu Terzioğlu’nun ev sahipliğinde, Almanya’da yaşayan vatandaşlarımız, STK temsilcileri, basın mensupları ve iş insanlarına hitaben “Türk-Alman Tarihî İlişkileri ve Akademisyenlerle Söyleşi” programı düzenlendi.
Söz konusu programda Türk-Alman ilişkileri çeşitli boyutlarıyla ele alındı. Programda Prof. Dr. Cemal Yıldız, Prof. Dr. Mustafa Hamdi Sayar, Prof. Dr. Mustafa Çolak ve Dr. Latif Çelik konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmalarında güncel eğitim, eski çağ çalışmaları, yakın çağ tarihindeki dostluklar ve dil ile kültür alanındaki etkileşimi ele alan katılımcılar, Türkiye ve Almanya’nın uzun bir dönem boyunca müttefik ve dost olduğunu, birbirlerine karşılıklı katkı sağladıklarını vurgulayarak hâlen Almanya’da bulunan Türk vatandaşlarımızın bu olumlu ilişkilerin en somut göstergesi olduğunu ifade ettiler.
Çalıştay, soru-cevap faslının ardından TTK temsilcilerinin Kurum yayınlarından oluşan bir seçkiyi Başkonsolos Banu Terzioğlu’na armağanıyla sona erdi.
PEKİN (AA) - Çin, benzin ve motorinin perakende satış fiyatlarında indirime gitti.
Ülkenin ana ekonomik planlama organı Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu, yaptığı açıklamada, benzinin ton fiyatını 290 yuana (40,88 dolar), motorinin ise 280 yuana (39,47 dolar) düşürüldüğünü bildirdi.
Komisyon, ülkenin üç büyük üreticisi konumundaki, kamuya ait Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), Çin Petrokimya Şirketi (SINOPEC) ve Çin Ulusal Denizaşırı Petrol Şirketi'ne (CNOOC) petrol üretimini sürdürmeleri ve dağıtımı kolaylaştırarak arz istikrarını sağlamaları talimatını verdi.
Uluslararası fiyatlardaki artışa karşın yapılan indirimde, ülke geçen ay benzin ve motorin ithalatında kaydedilen büyük çaplı artışların etkisi olduğu tahmin ediliyor.
Gümrükler Genel İdaresinin verilerine Çin, ağustosta 1,12 milyon ton benzin, 830 bin ton motorin ithal etti. Benzin ithalatını geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 97,4, motorin ithalatı ise yüzde 52 arttı.
Çin'de uygulanan petrol fiyatı rejimine göre, düzenleyici kurum olan Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu, iç piyasadaki perakende petrol fiyatını, uluslararası fiyatlara göre her 10 iş gününde bir ayarlıyor. İç piyasadaki petrolün varil fiyatının 130 doların üzerine çıkması veya 40 doların altına düşmesi durumunda fiyata müdahale ediliyor.
BAKÜ (AA) - Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 26 Ağustos'ta Azerbaycan'ın kontrolüne geçen Laçın kentini ziyaret etti.
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre, Laçın'a gelen Aliyev, kent merkezinde Azerbaycan bayrağını göndere çekti.
Aliyev, burada yaptığı konuşmada, 2. Karabağ Savaşı sonrasında Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında imzalanan üçlü bildiri gereği Hankendi'ni Ermenistan'a birleştiren yolun üzerinde bulunan Laçın'ın geçici olarak Azerbaycan'ın kontrolü dışında kaldığını belirtti.
Bildiri gereği 3 yılda Karabağ'daki Ermeni nüfusun kullanması için yeni yolun yapılması gerektiğini hatırlatan Aliyev, Azerbaycan'ın 1 yıl 8 ayda bu yolu tamamladığı ve 26 Ağustos'ta Azerbaycan ordusunun Laçın'a girdiğini anlattı.
Aliyev, burada göndere çektiği Azerbaycan bayrağının ebediyen dalgalanacağını vurguladı.
Laçın şehrinin işgal döneminde Ermenilerce yıkıma maruz kaldığını dile getiren Aliyev, şu ifadeleri kullandı:
"Ermeniler, Laçın'ın bazı yerlerinde yasa dışı olarak yerleşmişler. Suriye ve Lübnan'dan Ermeni asıllı insanları getirip buraya yasa dışı olarak yerleştirmişlerdi. Bu, bir savaş suçudur, tüm uluslararası sözleşmelerde savaş suçu olarak tanımlanmıştır ve bu suç, dünya kamuoyunun gözü önünde işlenmiştir.
Dünya kamuoyu, uluslararası kuruluşlar, bu işle doğrudan ilgilenen AGİT Minsk Grubu eş başkanları bunu görmezden geldi. Ermenistan'dan Karabağ'a, Karabağ'dan Ermenistan'a gidip gelirken burada yasa dışı yerleşim yapıldığını, Azerbaycan'a ait yer isimlerinin ortadan kaldırıldığını, tarihi Azerbaycan toprağı Laçın'ın Ermenileştirildiğini görüyorlardı fakat göz yumuyorlardı. Azerbaycan halkı da bunu kabullenemezdi."
Aliyev, Ermenistan'ın barış anlaşması için herhangi bir iş yapmadığını ve zaman kazanma taktiği yürüttüklerini, Azerbaycan'ın batı illeri ile Nahçıvan'ı birleştirecek koridorun da henüz verilmediğini hatırlattı.
Ermenistan'ın son aylarda Azerbaycan'a karşı provokasyonlarda bulunduğunu ve savaş bitmesine rağmen bölgeye Ermenilerce mayın döşendiğini aktaran Aliyev, şunları kaydetti:
"Biz, hiçbir zaman buna fırsat tanıyamayız. Ermenistan'ı defalarca bu işlerden vazgeçmesi için uyardık. Sonuç olarak 13 Eylül'de bize karşı bir provokasyon daha yapıldığında, Azerbaycan ordusu karşılık verdi ve düşmanı tekrar yerine oturttu. Umarım bu sonunda onlara bir ders olur çünkü bizi kimsenin ve hiçbir şeyin durduramayacağını gördüler. Kimsenin telefonla araması, hiçbir açıklama, hiçbir girişim bizi durduramaz. Biz kendi toprağımızdayız ve topraklarımızı koruyoruz.
Sınırda elde ettiğimiz mevziler, olası Ermeni provokasyonunu önceden görmemize ve gerekli önlemleri almamıza olanak sağlıyor. Murov Dağı'ndan Aras Nehri'ne kadar elverişli konumlardayız. Ermenistan'ın bizi onların topraklarına girdiğimizle suçlamasının hiçbir temeli yoktur. Birincisi, sınır dedikleri yerde olsaydı, sınır hattı inşa etmeleri gerekirdi. Bütün Karabağ ve Zengezur'un kendilerine kalacağına inanıyorlardı. Bu yüzden Azerbaycan-Ermenistan sınırında hiçbir şey yapmadılar. Yani sınırlar, tam belirlenmeden kimse sınırın nereden geçtiğini söyleyemez."
Aliyev, müzakerelere hazır olduklarını ve Azerbaycan ile Ermenistan'ın sınır belirleme komisyonlarının işine sorumlulukla yaklaştıklarını vurguladı.
Koca, merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in Fahri Hiyaban'daki mezarını ziyaret ederek çelenk bıraktı.
20 Ocak şehitlerinin defnedildiği Şehitler Hıyabanı'nı da ziyaret eden Koca, buradaki Ebedi Ateş Anıtı'na da çelenk koydu.
Azerbaycan Sağlık Bakanı Teymur Musayev ve Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Cahit Bağcı'nın eşlik ettiği Koca, daha sonra Bakü Türk Şehitliği'ne geçerek anıta çelenk bıraktı.
Temsili şehit mezarlarına çiçek bırakan Koca, şehitliğin anıt defterine şunları yazdı:
"Ermeni ve Bolşevik çetelerin can Azerbaycan'ı işgaline karşı koymak amacıyla 1918'de Nuri Paşa komutasında kurulan ve bu uğurda 1132 şehit veren Kafkas İslam Ordusunun kahraman askerleri. Aynı tarihi, aynı kültürü, aynı dili ve dini paylaşan Türkiye ve Azerbaycan arasında asırlardır devam eden kardeşlik ilişkisinin ve aynı zamanda sizlerin 104 yıl öncesinde yaptığı kahramanlıklar ve bizlere bıraktığı kutsal mirasın bir gereği olarak bugün de aynı duygularla her alanda yan yana, omuz omuzayız. Türkiye ve Azerbaycan topraklarının düşman işgalinden kurtarılması uğruna canlarını feda eden tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle yad ediyorum. Ruhları şad olsun."
Azerbaycan temasları kapsamında Türkiye-Azerbaycan Sağlık İş Forumu'na katılacak Bakan Koca, mevkidaşı Musayev'le görüşme gerçekleştirecek ve sağlık sektörü çalışanlarıyla buluşacak.
Koca, yarın Karabağ'ın sembol şehri Şuşa'yı ziyaret edecek.