Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Alemannia Aachen  önce tepkisiz kaldı sonra özür diledi

Tepkilere dayanamayıp doğruyu yolu buldular

 

ALMANYA'nın Aachen kentinde ırkçı AfD'ye karşı yapılan dayanışma mitingine destek vermeyen  bir açıklama yapan Alemannia Aachen futbol kulübü gelen tepkiler üzerine çarketti.

Almanya genelinde ırkçı AfD'ye karşı  yapılan dayanışma mitinglerine çok sayıda 1.  ve 2.  Bundesliga futbol kulüpleri destek verdiler. Ancak Aachen kentinde yapılacak olan mitinge 3. lig ekibi Alemannia Aachan; biz siyasi faaliyet gösteren bir kuruluş değil  futbol kulübüyüz. Toplumu ayırıştıran eylemlere de destek veremeyiz diyerek  'AfD'cileri öldürün' parolalı  mitingine destek vermeyeceğini açıkladıktan sonra hem kentteki yaşayanlardan hem de Almanya içindeki sağ duyulu insanlardan eleştiri yağmuruna tutulunca özür açıklaması yaparak durumu idare etmeye çalıştı.

Kulüp tarafından yapılan açıklamada: „bir önceki açıklamamız yanlış. Bunu içeride çözeceğiz. Bizi tanıyan spor çevreleri  şeffaf ve   uyumdan yana olduğumuzu bilir. Aşırı sağa, yabancı düşmanlığına karşıyız ve AfD gibi siyasi oluşumlara da mesafeliyiz“ denildi.

 

Tevfik KARA / AACHEN

 

 

 

 

 

Alev Alatlı’yı rahmetle yad ederek ondan bir alıntıyı aziz hatırası için paylaşıyorum.
 
Ey, Oğul!
 
Ey, Oğul! Gençsin. Uslanmış ömrün 21.yüzyılın ilk çeyreğine denk geldi. Aklını formatlayan, zamanın hakim doğruları. Sen sen ol, alâkalı delillerin bütününe vakıf olmadığında, aklının çıkarımlarına güvenme. Her daim gerekli, velâkin yeterli değildir akıl.
 
Ey, Oğul! Her şeyi anlamaya kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır derler. Bilesin ki, akılla anlaşılamaz; pergele, cetvele gelmez bu ülke. Kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’ye sadece iman edilir.
 
Ey, Oğul! Devirli bir oluşumdur, tarih. Sakın ola ki, ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat bellemeyesin. Güneş, her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Gün olur, en gerideki, en öndekinden ilerde olur. Aristarkus, Kopernik’e “zıpçıktı astrolog” diyen devrimci Martin Luter’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde.
 
Ey, Oğul! Bir şeye ille de benzeteceksen her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzet tarihi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğeri meyve vermekte, bir diğeri ise kurumaktadır. Bir çağda birden fazla çağ yaşanır.
 
Ey, Oğul! Sen, sen ol, çağdaş sözcüğünü insanlık tarihinin en ileri aşamasıdır belleme. Kimi medeniyet yükselirken, kimi çiçeğe durmakta, bir diğeri gerilemekte, beriki çökmektedir. Tek bir sürgüne takılıp kalma, bütüne bak. Ekolojiyi kolla ki, tarih çalısı, sürgün vermeyi sürdürebilsin. Bir şeyden korkacaksan, soğuyan Güneşin seni yarı yolda bırakmasından korkmalısın.
 
Ey, Oğul! Tarihin olanı değil, “olması gerekeni” kaydetmesi gerektiğini vaaz eder Aristo. O gün, bugün, tarih yazıcılarının kısm-ı azamı kendilerini yandaş sürgünlerin geçmişini asilleştirmekle yükümlü hissederler. Eski çamların bardak olmaları da bundandır, ne Osmanlı ne de Cumhuriyet tarihinin hakkıyla yazılamamamış olması da bundan.
 
Ey, Oğul! Güneşin balçıkla sıvanmadığı söylemi, zamanın ruhuna yenik düşenlerin avuntusudur. Tarih şahittir ki, güneş balçıkla sıvanabilir, gerçeklerin üstü örtülebilir. Hakikat sükût suikastına kurban gidebilir, hiç söylenmemiş, dile getirilmemiş gibi olabilir. Umumun zihniyetine ters düşen gerçek, öfke uyandırır. Sapkınlıkla, sapıklıkla suçlanır, savunmasız kalır.
 
Ey, Oğul! Hakikatın bu yüzyıldaki en yaman hasmı, dünyanın yeni düzenine revaç veren “doğru”lardır. Dünyaya çeteler hükümran olduğunda evrensel kamuoyuna hitap eden ahkâm, insana dair hakikatı yansıtmaz olur. Hakim kültüre ters düşen toplumlar düşkün ilan edilir, milletler camiasından sürülürler.
 
Ey, Oğul! Kâfir de olsan, Müslüman değilim, desen de Türk sayıldığın bir coğrafyanın çocuğusun. Sen sen ol, 21. yüzyılın şen şakrak ahkâmına yine de kapılma. ’79 İran rehine krizi, Körfez, Somali, Irak, Libya kulağına küpe olsun. Rahmetli Edward Said’i ıskalamayasın.
 
Ey, Oğul! Medyadan medet umma. Medya, özgür olabilemez. Medya’nın başarısı umumun zihniyeti doğrultusunda ürün vermesiyle kaimdir. Gazeteci, gerçek düşüncesini bağlı olduğunu gazeteye sokmamak için para alandır. İnsanoğlunun hafifmeşrep, hafızay-ı beşerin nisyan ile malûl olduğunu bil, bugünün en silisiz gazetesinin, yarının en muteber tarihi vesikası sayılacağını aklından çıkarma.
 
Ey, Oğul! Sen ki müstakbel bir babasın, hakim ahkâmın etlerini kılçıklarından ayırmasını öğrenmelisin. Mal, mülk, kılık kıyafet, itibar, sempoziyumlar, paneller göz kamaştırır. Sıkılmış yumruklar, keskin bakışlar, konserler, mitingler gönül çeler. Pop zihniyetin doğru saydığını nihai hedeftir diye belleme. Şaşaalı kabullerin kendi gerçeklerini karartmasına izin verme. Akranlarının aklına ille de uyma. Genelde kabul gören ahkâma saygılı bir mesafede dur. Haktan ayrılma, gerçeklerden kopma ki, hakikat sulpunun yolunu bulabilsin.
 
Ey, Oğul! Kahraman “kahr”dan türeme, kahramanlık konjönktürel. Görkemli törenlerle üstün hizmet madalyaları tevdi eden, umumun zihniyeti. Kahramanlığın hallerden bir hal, umumun ayran gönüllü olduğunu unutmayasın. Oysa yiğitlik içsel bir haslettir. Haysiyetliliktir, erdemliliktir, cesarettir, mertliktir; samimiyettir, sadakattir, vefadır. Üstün ahlâktır, kârsız sevgidir, ölçülü saygıdır. Dobra ama patavatsız değil, cömert ama savurgan değil, yürekli ama saldırgan değil, inançlı ama yobaz değil, içten ama ahmak değildir yiğit.
 
Ey, Oğul! Kahraman, gücü yetmediğinde kahraman olmaktan çıkar. Yiğit, gücü yetmese de yiğit kalır. Yiğitlik madalyası yoktur. De ki, takınamadın, ne gam? Sen öyküneceksen, kahraman olmaya değil, yiğit olmaya öykünesin.
 
Ey, Oğul! Akranıyla uçmayan kuş, semada hu çeker derler. Sen sen ol, kankalarını sıradışı zekâlardan seç. Edepsizden edebini satın al. Cehl ile söyleşme ki, konjönktürel ahkâm seni fenersiz yakalayamasın.
 
Ey, Oğul! Bayağılık geçer akçe olup yüreğini daralttığında varıp büyük edebiyatçıların kapılarında yatasın. Neş’et Ertaş, her kahramanın yiğit olmadığını en iyi bir bilendir. İnsan serüvenin üç yüz senaryodan ibaret olduğunu sana William Shakespeare hakkıyla anlatır. Manzaray-ı umumiyi İbni Haldun hocadan sor. Cemil Meriç üstadı ihmal etme ki, özgün sanılan tekliflerin arkasına saklanmış Godot’u bekleyen asıl eserleri gösterebilesin.
 
Ey, Oğul! Sakın ola ki, kitapları kendi düşüncelerini doğrulatmak için okuyanlardan olmayasın. Okumak gece yolculuğuna benzer, unutmayasın. Kelimeleri karayollarının karanlık susaların iki yanlarını işaretlemek için yerleştirdiği fosforlu kedigözleri gibi düşüneceksin. Kedigözlerinin kendilerine ait güç kaynakları yoktur. Kitap sayfalarındaki kavramlar misali hayata gelmeleri, parlayabilmeleri için far ışıklarının üzerlerine düşmesi, onları aydınlatması gerekir.
 
Ey, Oğul! Sürücünün ehil olanı, kelimeleri aydınlatanın kendi farları olduğunun şuurunda olandır. Bırakıp gittiğinde susanın yeniden karanlığa bürüneceğinin, kararan metinlerin gecenin zifrini delemeyeceklerinin idrakında olmalısın. Bilgiyle gerdeğe girmek isteyen sürücünün ehil olması gerekir.
 
Ey, Oğul! Direksiyon başındaki o sürücü sensin. Kavramların dile gelebilmeleri için tekeri uygun yönde kırması gereken de sen. Kitap kapaklarını örtme ki sayfalara ışık sızabilsin, kelimeler, kavramlar parlasın. Tekinsiz bir yüzyıla denkleyen ömrün, karanlığa gömülmesin.”
 
Alev Alatlı hocam Rabbim size rahmet eylesin, mekanın cennet makamın ali olsun.
 
 

İSTANBUL (AA) - ADASTEC işbirliği ile geliştirilen Karsan Otonom e-ATAK, Avrupa’da tünelden geçebilen "ilk" sürücüsüz toplu taşıma aracı oldu.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, "Mobilitenin Geleceğinde Bir Adım Önde" olma vizyonuyla başta Avrupa olmak üzere dünyada toplu taşımanın dönüşümüne öncülük eden Karsan, ilkleri gerçekleştirmeye devam ediyor. Şirketin 2018’de tanıtılan ve tamamen elektrikli ilk modeli olan e-JEST ile başlayan dönüşüm hareketi, 2021 yılı başında yollara çıkan Otonom e-ATAK ile başka bir boyuta taşınmıştı. Sektörün ilk seviye 4 otonom teknolojisine sahip aracı olan Otonom e-ATAK ile Karsan, bir ilki daha hayata geçirmeyi başardı.

- 800 metrelik tünelden sorunsuz geçiyor

Karsan Otonom e-ATAK, 2022'den bu yana hizmet verdiği Norveç'in Stavanger şehrindeki rotası güncellendi. Yüksek haritalama teknolojisiyle önemli bir kilometre taşına daha imza atan Otonom e-ATAK, Stanvager şehrindeki mevcut rotasını genişleterek 800 metre uzunluğundaki tünelden geçmeye başladı.

Kavşak ve trafik ışıkları ile daha zorlu bir rotada hizmet vermeye başlayan Karsan Otonom e-ATAK, Avrupa’da tünelden geçen ilk sürücüsüz toplu taşıma aracı oldu.

Karsan Otonom e-ATAK'ta aracın farklı yerlerinde konumlanan çok sayıda LiDAR sensör bulunuyor. Bununla birlikte, ön kısımda bulunan gelişmiş radar teknolojisi, RGB kameralarla yüksek çözünürlükte görüntü işleme, termal kameralar sayesinde ekstra çevre güvenliği gibi birçok yenilikçi teknoloji de Otonom e-Atak’ın özellikleri arasında yer alıyor.

Araç, planlanmış rota üzerinde sürücüsüz olarak hareket edebiliyor. Gece veya gündüz, her türlü hava koşulunda 50 kilometre hıza otonom sürüşte çıkabilen Otonom e-ATAK, bir otobüs sürücüsünün yaptığı, rota üzerindeki duraklara yanaşma, inme-binme süreçlerini yönetme, kavşak ve geçitlerle trafik ışıklarındaki sevk ve idareyi sağlama benzeri tüm işlemleri sürücüsüz olarak gerçekleştiriyor.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Karsan Üst Yöneticisi (CEO) Okan Baş, Karsan’ın geliştirdiği yenilikçi ürünleriyle ulaşımın geleceğine yön verdiğini, Otonom e-ATAK’ın yüksek haritalama teknolojisi ile önemli bir kilometre taşına imza attıklarını belirtti.

Stanvager'daki mevcut rotalarını trafik ışıkları, kavşaklar ve tünelle genişlettiklerine aktaran Baş, şunları kaydetti:

"Tüneller kısıtlı sinyal ve aydınlatma sebebiyle otonom araçlar için çok zorlu bir sınav. Bu sınavı Otonom e-ATAK ile kusursuz şekilde verdik. Bu da Karsan Otonom e-ATAK'ı, Avrupa'da tünelden geçen ilk ve tek otonom toplu taşıma aracı yaptı. Bu önemli başarıyla hem Türk otomotiv sektöründe yine bir kilometre taşına imzamızı atarken aynı zamanda şirketimizin otonom ulaşım alanındaki öncü ve lider konumunu bir kez daha ortaya koymuş olduk."

İSTANBUL (AA) - ABD, Meksika ve Kanada'nın ortaklaşa düzenleyeceği 2026 FIFA Dünya Kupası'ndaki maçların tarihleri belli oldu.

FIFA'dan yapılan açıklamaya göre, dünyanın en önemli futbol turnuvasının açılış maçı 11 Haziran 2026 tarihinde Meksika'nın başkenti Meksiko'daki 83 bin kişilik Azteca Stadı'nda oynanacak.

Azteca Stadı, 1986 Dünya Kupası çeyrek finalinde Arjantin'in İngiltere'yi 2-1 yendiği maçta Diego Armando Maradona'nın eliyle attığı golle tarihe geçmişti.

2026 Dünya Kupası'nın final maçı, 19 Temmuz 2026'da ABD'nin New Jersey eyaletindeki 82 bin 500 kişilik MetLife Stadyumu'nda yapılacak.

11-27 Haziran tarihlerindeki grup maçları, turnuvanın ev sahibi olan 16 şehrin tamamında oynanacak.

Son 32 turu maçları 28 Haziran-3 Temmuz'da Guadalajara ve Philadelphia hariç diğer kentlerde, son 16 turu karşılaşmaları ise 4-7 Temmuz'da Vancouver, Seattle, Meksiko, Houston, Dallas, Atlanta, Philadelphia ve New York/New Jersey'de yapılacak.

9-11 Temmuz'daki çeyrek finallerde Los Angeles, Kansas City, Miami ve Boston, 14-15 Temmuz'daki yarı finallerde Dallas ve Atlanta, 18 Temmuz'daki üçüncülük maçında ise Miami ev sahibi olacak.

2026 Dünya Kupası'nda 8 grupta 32 takım yerine 12 grupta 48 takım mücadele edecek ve organizasyon boyunca toplam 64 maç yerine 104 maç oynanacak.

Grubunu ilk 2 sırada bitiren 24 takım ile en iyi 8 üçüncü ekip, son 32 turuna kalmaya hak kazanacak.

Meksika'nın daha önce 1970 ve 1986, ABD'nin de 1994'te ev sahipliği yaptığı Dünya Kupası'nda bu heyecana Kanada ilk kez ortak olacak.

2026 Dünya Kupası'nın fikstürü ise 2025 yılı sonunda çekilecek.

ANKARA (AA) - BURCU ÇALIK - Sağlık Bakanlığı öncülüğünde Türkiye'nin dört bir yanındaki hekimler, sağlık çalışanları ve hastaneler, ellerindeki tüm imkanlarla Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilin yaralarını sarmak için seferber oldu.

"Asrın felaketi" olarak nitelenen 6 Şubat'taki depremler, 50 binden fazla insanın yaşamına kaybetmesine, milyonlarca kişinin sevdiklerinden, yakınlarından ayrı düşmesine, ciddi sağlık problemleriyle mücadele etmesine neden oldu.

Türkiye'nin sağlık ordusu, depremin yaşandığı ilk anlardan itibaren bölgede hizmetlerin sürdürülebilmesi, yaralıların tedavi edilebilmesi için eşi benzeri olmayan bir seferberliğe imza attı.

Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda bir yandan sağlık çalışanları, Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri (UMKE), ambulanslar, tıbbi ve cerrahi ekipmanlar bölgeye sevk edilirken, deprem illerinde de hızla sahra hastaneleri kuruldu.

Türkiye'nin dört bir yanındaki hastaneler de bu esnada gereken hazırlıklarını yaparak, deprem illerinden ambulans uçak, helikopter ve araçlarla gönderilen hastaların tedavisini devraldı.

- 21 binden fazla hekim, deprem bölgesi için görevlendirildi

AA muhabirinin Sağlık Bakanlığı çalışmalarından derlediği bilgilere göre, depremin ilk gününden itibaren 11 ilde, farklı şehirlerde görev yapan 15 bin 883 UMKE ve Acil Sağlık Hizmetleri personeli, 21 bin 204 hekim, 62 bin 590 sağlık çalışanı, 38 bin 513 destek personeli olmak üzere 138 bin 190 kişi görevlendirildi.

Deprem bölgelerinde 1810 ambulans, 245 UMKE aracı, 16 hava ambulansı hizmet verdi.

- Tarihin en büyük hasta nakil operasyonu

Depremin ardından çevre iller ve büyükşehirlerdeki hastanelere, tarihin en büyük hasta nakil operasyonu gerçekleştirildi.

Sağlık Bakanlığı ambulans uçak ve helikopterlerinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığına ait uçaklar, TSK uçak ve gemilerinin devreye girdiği operasyonda 2 bin 580'i hava, 48 bin 758'i kara ve 327'si de deniz yoluyla toplam 51 bin 665 hasta ve yaralı depremzedenin nakli yapıldı.

- Sahra hastaneleri ve acil müdahale üniteleri binlerce hastaya şifa oldu

Afet bölgesinde kullanılır durumdaki hastanelere ek olarak 23'ü uluslararası destek ekiplerince kurulan, tam teşekküllü ameliyathaneye sahip 34 sahra hastanesi oluşturuldu.

Ayrıca deprem bölgesinin tamamına hizmet veren 176 Acil Müdahale Ünitesi de kuruldu. Bu sayede depremzedelere bulundukları yere en yakın noktalarda sağlık hizmeti sunulurken, sahra hastaneleri ve acil müdahale ünitelerinde 590 bin 468 hasta tedavi altına alındı.

İhtiyaç duyulan ilaç, tıbbi malzeme ve cihazların temini için bölgede sıfırdan lojistik depolar oluşturulurken, Bakanlıkça bu süreçlerin kontrol ve takibi için "Afet Tedarik ve Lojistik Yönetimi Yazılımı" geliştirildi.

- Sağlık taramaları dağ köylerine kadar uzandı

Deprem bölgesindeki illerde birinci basamak muayene sayısı 18 milyonu aştı. UMKE ekipleri, kar kalınlığının 1 metreyi geçtiği dağ köylerine ulaşarak depremzedelerin sağlık taramasını yaptı.

Köylerdeki sağlık taramaları kapsamında yaklaşık 3 milyon kişiye ulaşıldı.

Ayrıca depremzedelere donanımlı mobil araçlarla dolgu, çekim, kanal tedavisi başta olmak üzere tüm ağız ve diş sağlığı ile laboratuvar hizmetleri de sunuldu. Bölgede sahra eczanelerinin yanı sıra Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya'da depremin 8'inci gününde her üç eczaneden biri hizmet vermeye başladı.

- Salgın riskine "İZCİ" ile anlık takip

Depremzedelere acil müdahalenin hemen ardından salgın hastalık riskini önlemek için yoğun aşılama çalışmaları da yürütüldü. Tetanos hastalığını önlemek için enkaz altından çıkarılan yaralılara ve enkaz arama çalışmalarında görev alan tüm personele tetanos aşısı yapıldı.

KKK, kuduz ve Hepatit-B aşıları ile bebek ve çocukluk çağı aşıları da sağlık ekiplerince uygulandı. Bölgede Ekim 2023 sonuna kadar olan dönemde 2 milyon 309 bin 971 bebek ve çocuk izlemi gerçekleştirildi.

Çevre sağlığı ekipleri, içme suyu kontrolü ve güvenliği için günlük klor ölçümü ve numune alımı çalışmaları gerçekleştirdi. Bu kapsamda, şebeke olan yerlerde 211 bin 374 numune bakiye klor ölçümüne, şebeke olmayan yerlerde tankerlerin klorlanmasına, çadır kentlerde su ve hijyen konusundaki eksikliklerin saptanıp giderilmesine yönelik çalışmalar yapıldı.

Geçici konaklama alanlarında halk sağlığı risklerine yönelik önlemler alınırken, deprem bölgesindeki bulaşıcı hastalık vakaları ve salgın olasılıkları anlık olarak Bakanlığın Bulaşıcı Hastalık Sürveyans ve Erken Uyarı Sistemi (İZCİ) üzerinden takip edildi.

- 45 bin kişiye psikolojik destek verildi

Depremin ilk üç ayında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı uzmanları ve 400 doktorun desteğiyle yaklaşık 45 bin kişiye psikiyatrik muayene hizmeti sunuldu.

"Özel Çocuklar Destek Sistemi" mobil uygulamasıyla depremzede çocuklar ve ergenlik çağındaki bireylere de psikolojik destek sağlandı.

- Yeni hastaneler hizmete başladı

Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede yeni hastanelerin yapımına da hızla başlanırken, depremde en ağır hasarı alan illerden Hatay'da 7 devlet hastanesi faaliyete geçirildi.

Bu kapsamda Hatay Defne Devlet Hastanesi, inşaatının başlamasından 57 gün sonra, 21 Mayıs 2023 tarihinde kapılarını bölge halkına açtı. 300 yatak kapasitesi, 36 polikliniği, 11 ameliyathanesi ve son teknolojiye sahip cihazlarıyla sağlık hizmeti sunmaya devam eden hastanede ekim sonuna kadar olan dönemde 177 bin muayene ve 1100 ameliyat gerçekleştirildi.

Hatay Samandağ Devlet Hastanesi, 42 polikliniği, 160 yatak kapasitesi, 5 ameliyathanesi, 22 diyaliz yatağı ve diş polikliniğiyle hizmetlerini sürdürürken, yapımı tamamlandığı gibi faaliyete geçirilen Arsuz Devlet Hastanesi, 20 polikliniği, 100 yatak kapasitesi, 3 ameliyathanesi, 7 diyaliz yatağı, diş polikliniği gibi imkanlarla çalışmalarını yürütüyor.

Depremin hemen ardından yapımı hızlandırılarak açılan 100 yataklı Hatay Hassa Devlet Hastanesi bünyesinde 16 poliklinik, 3 ameliyathane, yoğun bakım, 11 diyaliz yatağı, diş polikliniği bulunurken, Belen Devlet Hastanesi'nde de 30 yatak kapasitesi, diş polikliniği gibi hizmetler yer alıyor.

- Tam donanımlı iki hastane daha devrede

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün resmi açılışları gerçekleştirilen İskenderun Devlet Hastanesi ile Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi, bölge halkının sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasında önemli görev üstlenecek.

Ağır çelik malzeme kullanılarak inşa edilen İskenderun Devlet Hastanesi'nde 200 yatak kapasitesi, 42 poliklinik, 31 yoğun bakım yatağı, 7 ameliyathane, 6 görüntüleme odası, MR, tomografi, tam kapsamlı laboratuvar, bronkoskopi, endoskopi, 6 FTR, 3 onkoloji, KVC merkezi ve 1 anjiografi ünitesi yer alıyor.

550 yatak kapasiteli, 65 bin metrekare kapalı alana sahip Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi de 76 poliklinik, 89 yoğun bakım yatağı,12 ameliyathane, 8 diyaliz, 13 röntgen, 2 MR, tomografi, tam kapsamlı laboratuvar, bronkoskopi, 3 endoskopi, 16 FTR, 18 onkoloji, KVC merkezi, yanık ünitesi, 2 anjiyografi, PetCT ve Çocuk İzlem Merkezi ile hizmet veriyor.

- Üç ay içinde 3 yeni hastane açılacak

Ayrıca Hatay'ın ilçeleri Erzin'de 100 yataklı, Altınözü'nde 120 yataklı, Payas'ta ise 100 yataklı devlet hastanelerinin 3 ay içerisinde hizmete açılması planlanıyor.

Öte yandan 1000 yatak kapasitesine sahip olacak Hatay Şehir Hastanesi'nin de proje çalışmaları tamamlanma noktasına geldi.

BERLİN (AA) - Almanya'da hava yolu şirketi Lufthansa'nın yer hizmetleri çalışanlarının, ücret konusundaki anlaşmazlık nedeniyle 7 Şubat'ta uyarı grevi düzenleyeceği bildirildi.

Birleşik Hizmet Sektörü Sendikası (Ver.di) tarafından yapılan yazılı açıklamada, Berlin, Hamburg, Düsseldorf, Münih ve Frankfurt havalimanlarındaki Lufthansa çalışanlarına grev çağrısı yapıldı.

Açıklamada, "Lufthansa ve iştiraklerinin uçuş programının yüzde 80 ila 90'ının askıya alınacağını varsayıyoruz." ifadesi yer aldı.

Uyarı grevinin, çarşamba yerel saatle 04.00'te başlayacağı ve perşembe günü saat 07.10'a kadar süreceği belirtildi.

Lufthansa da 100 binden fazla yolcunun grevden etkilenebileceğini duyurdu.

Lufthansa, Lufthansa Teknik ve Lufthansa Kargo'daki yaklaşık 25 bin çalışan için ücret görüşmeleri devam ediyor.

Sendika yüzde 12,5'lik ücret artışı talep ediyor. Buna ek olarak, çalışanlara yüksek enflasyonun telafisi için 3 bin avroluk ikramiye verilmesi isteniyor.

BERLİN (AA) - Çevreci örgüt Greenpeace aktivistleri, Berlin Moda Haftası'nın başlangıcında Brandenburg Kapısı önüne yaklaşık 3,5 metre yüksekliğinde ve 12 metre genişliğinde bir tekstil yığını koyarak moda endüstrisini protesto etti.

Aktivistler "Hızlı moda: giysiler çöpe gidiyor" yazılı pankart açarak, hızlı moda endüstrisinin etkileri konusunda uyarıda bulundu.

Greenpeace'ten yapılan açıklamada da hızlı moda endüstrisi nedeniyle kıyafetlerin tek kullanımlık ürünler haline geldiğine ve geri dönüştürülmediğine işaret edilerek, "Bu giysiler sadece plastik atık olarak başka ülkelere gönderiliyor. Bu plastik atık ve ondan kaynaklanan mikroplastik lifler gezegenimizi kirletiyor. Tekstil endüstrisi artık atıklarından sorumlu tutulmalı ve plastikten kıyafet üretmeye son verilmeli." ifadelerine yer verildi.

Berlin Moda Haftası'nın başlangıcında düzenlenen eylemde kullanılan tekstillerin Gana'nın en büyük ikinci el pazarı olan Kantamanto'dan getirildiği ifade edildi.

Avrupa Parlamentosunun bir raporuna göre de sentetik tekstiller yoluyla her yıl dünya çapında yarım milyon ton mikroplastik elyaf okyanuslara salınıyor. Bu, okyanuslara yapılan küresel mikroplastik girdisinin yüzde 35'ini oluşturuyor.

BRÜKSEL (AA) - Belçikalı çiftçiler, Başbakan Alexander De Croo'nun evinin yolunu kapatarak tarım politikalarını protesto etti.

Belçika basınına göre, 20 kişilik çiftçi grubu, dün gece saatlerinde De Croo'nun Flaman Bölgesi'ndeki konutunun girişini traktörleriyle bloke etti.

Flaman çiftçilerin protestosunu gören De Croo, göstericilerle görüştü.

Çiftçilerin sorunlarını dinleyen De Croo, protestocuları gelecek hafta tarımdaki sorunlar konusunda Brüksel'de yapılacak toplantıya davet etti.

Yaklaşık 1 saat kadar süren protestoya polis müdahalede bulunmadı.

Başbakan De Croo, geçen hafta da çiftçi temsilcileri ile görüşmüştü.

Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Belçika'da da çiftçiler son dönemde yoğun protestolar düzenliyor.

Çiftçiler, 1 Şubat'ta Brüksel'de AB Liderler Zirvesi düzenlenirken büyük bir protesto düzenlemiş, başta Avrupa Parlamentosu (AP) çevresi olmak üzere şehrin ana yollarını 1000'den fazla traktörle trafiğe kapatmıştı.

AP binasının önündeki Lüksemburg Meydanı'nda tekerlek, tezek ve odun yakan çiftçiler, çevreye taş, yumurta ve torpil fırlatmıştı.

Çiftçiler Belçika'da bazı süpermarket zincirlerinin dağıtım merkezlerinin yollarını ve girişlerini de traktörleriyle bloke ederek ürün tedarikinde aksamalara neden olmuştu.

Belçikalı çiftçiler, artan üretim maliyetleri karşısında tarımsal ürünlere daha yüksek fiyat ödenmesini istiyor.

Hükümetten daha fazla destekleme talep eden çiftçiler, Avrupa Birliğinin (AB) çevre ve iklim politikaları ile ucuz ithal ürünlerden rahatsızlık duyuyor.

Öte yandan, Belçika hükümeti, çiftçilere destek sağlamak üzere yeni bir dayanışma mekanizması üzerinde çalışmalarını sürdürüyor.

BERLİN (AA) - NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya'nın bir NATO ülkesine saldıracağı iddialarına ilişkin, bu yönde askeri bir tehdit algılamadıklarını söyledi.

Stoltenberg, Alman ARD televizyonuna NATO'nun gelecek perspektifine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

"Rusya, Ukrayna savaşını kazanırsa NATO üyesi bir ülkeye de saldıracak" iddialarına ilişkin Stoltenberg, "Bir NATO müttefikine yönelik yakın zamanda askeri bir tehdit algılamıyoruz." dedi.

NATO'nun son dönemlerde önemli ölçüde güçlendirildiğini belirten Stoltenberg, "Elbette barış kendiliğinden oluşmaz. Her ne kadar yakın bir tehdit olmasa da savunmamıza önemli yatırımlar yaptık. Hazırlık seviyelerini ve silahlı kuvvetlerimizin gücünü arttırdık. Tarihte ilk defa bir muharip birliği yeniden yapılandırdık. Bu, NATO'nun bir nesil içinde gerçekleştirdiği en büyük güçlenmedir." diye konuştu.

Stoltenberg, NATO'nun Rusya'nın Kırım'ı 2014'te yasa dışı ilhak etmesinin ardından ortaya çıkan yeni gerçekliğin farkına vararak buna uyum sağladığını kaydetti.

- Almanya ve ABD'den beklentiler

NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, Almanya'dan ve diğer tüm müttefiklerden silahlı kuvvetlerini modernize etmelerini ve bu doğrultuda eğitip donatmalarını beklediğini ifade ederek "Almanya şu anda ABD ve Birleşik Krallık'tan sonra savunmaya en fazla harcama yapan müttefik. Almanya, NATO'daki kolektif savunmaya katkıda bulunuyor. Almanya ve diğer tüm ortaklar, gelecekte de güvenilir bir savunma inşa edebilmemiz için çabalarını arttırmaya devam etmelidir." ifadelerini kullandı.

ABD'de seçimlerinde Donald Trump'ın başkan olması halinde, bunun NATO'ya etkisini değerlendiren Stoltenberg, ABD'nin çeşitli nedenlerle NATO için güvenilir ve sadık bir ortak olarak kalmasını beklediğini dile getirerek güçlü bir NATO'nun, ABD'nin de güvenlik çıkarına uygun olduğunu vurguladı.

Trump'ın, müttefikleri NATO için az harcama yaptığı yönünde eleştirdiğini hatırlatan Stoltenberg, "Bu esasen NATO'nun kendisine yönelik bir eleştiri değildi, daha ziyade NATO müttefiklerine yeterince harcama yapmadıkları için eleştiri getiriliyordu. Ancak şimdi harcama yapıyorlar ve birlikte durduğumuz, birlikte hareket ettiğimiz sürece güvendeyiz. NATO müttefikleri dünyanın ekonomik ve askeri gücünün yüzde 50'sini oluşturuyor. Bu, ABD için hem iyi hem de güzel bir şey ve bu yüzden güvenilir bir ortak olarak kalmalarını bekliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Almanya ya Göcün üzerinden 61. yılı geride bıraktık. İlk nesil gelenlerimiz bu dünyadan bir coğuda Avrupa ülkelerinden doğdukları büyüdükleri ana, baba ocaklarına döndüler. Onların ikinci nesli evlatları bayrağı ele alarak Avrupada müslüman Türk kalabilmek için hizmet mücadelesini vermeye devam ediyorlar. Bu  münasebetiyle Avrupa Türklüğüne ve dilimiz Türkçeye hizmet eden değerlerimizden biri Almanya’da ülkücü hareketin ağabeyi  yazar gazeteci, Achen Türk Merkezi derneği eski başkanı ATİB eski Genel başkanlarımızın Başdanışmanı, Referans Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği yapan ve Türk-Alman Yazarlar Brliği (TAB) başkanı olan Mahmut Aşkar  ağabeyim, başkanımla Avrupa Türklüğünün dününü ve geleceğini konu alan bir söyleşimiz oldu. Beğenerek okuyacağınızı ümit ediyorum.

 

Mahmut Aşkar kim Okuyucularımız  için kendinizi tanıtırmısınız? 

 

Mahmut Aşkar, 19551  Iğdır doğumluyum. İlkokulu Karakoyunlu’da, ortaokul ve liseyi Iğdır’da okudum. Lise yıllarında (1968-1971) mahallî gazetelerde şiirler ve yazılarım neşredildi. Liseyi bitirdikten sonra Almanya’ya öğrenci olarak geldim. 

Aachen Teknik Üniversitesi (RWTH) Metalurji Fakültesinden Dipl. İng. (Yüksek Mühendis) olarak mezun oldum.

Almanya’daki bazı Türk/Müslüman sivil kitle kuruluşlarında genel sekreterlik ve genel lbaşkan yardımcılığı görevlerinde bulundum.  ATİB Genel Başkanı Başdanışmanlığı, Referans Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği ve Türk-Alman Yazarlar Brliği (TAB) başkanlığını birlikte yürüttüm. 

 

Yayınlanan Türkçe Roman ve çocuk Kitaplarınızı da söyler misin?

 

Yayımlanmış kitaplarım: 

Toplum Raydan Çıkarken, Hüseyinleşmek, Müslümanı Avrupalılaştırmak, A(n)na Aşkı, Kendi Eksenine Dönüş, Kurban, Yeniden Kızılelma ve Kendimizle Yüzleşmek.

 

Çocuk kitaplarım:

Nasihat,

Biz Nereliyiz?

Baba Ocağı

 

 

Sosyal hizmetleriniz ve faaliyetlerinizi anlatırmısınız?

 

Avrupa Türkleri üzerine en çok yazan ve araştıranlardan biri olmanın yanısıra kırk yılı aşkın bir cemiyet hayatım var. Yukarıda da belirttiğim gibi, yazarlık ve aktif cemiyet hayatının yanısıra kitap yazarlarığım ve değişik yayın organlarında da nceleme-araştırma yazılarım aralıksız devam ediyor.  Şu anda uzun zamandan beri üzerinde çalıştığım bir romanın sonuna yaklaşmış bulunmaktayım. 

 

Uzun yıllar  kültür hizmeti içerisindesiniz, bu zamanda destek ve ilgi görülüyor mu?

 

Bildiğiniz gibi bizim toplumda kitaba olan ilgi ne kadarsa, yazara olan ilgi de o kadardır. Bir başka ifadeyle, kitap okumayan bir kesimde yazara, düşünce üretene, sanatçıya ilgi maalesef çok düşüktür. Hele bir de bu yazar sizden biri olursa… Çevremdeki dost ve arkadaşlarımın benden imzalı kitap beklentisini yerine getirirken, sembolik de olsa elini cebine atana pek rastlamadım. 

Özellikle muhafazakâr kesimin insanları kitap yazmayı boş işlerle meşguliyet gibi görmesi bizim işimizi zorlaştırsa da, bunu bir kutsal görev olarak gördüğüm için yazmaya devam ediyorum.

 

Yazdığım kitapların birçoğu Avrupa Türklerini doğrudan ilgilendiren konuları içermekte olmasına rağmen, aylarca emek sarf ederek yazılan kitaba birkaç gününü ayıran insan çok azdır.

 

Kitaplarınla  ilgili hatıralarınızdan sadece bir bölümünü bizimle paylaşır mısınız?

 

Bir Cuma günü, Almanya'nın  bir şehrinde Müslüman-Türk'ün Cuma namazı için bölük bölük akın ettiği caminin avlusunda bana, "kitap imzalama günü" tertip edilmişti. Henüz daha yeni elime geçmiş Kurban adlı romanımdan da bir miktar yanıma alarak yola koyuldum. Kitap imzalatmak için gerçi sıraya girmiş bir manzara beklemiyordum ama dernek başkanın tanıtımına rağmen bu kadarını da doğrusu hiç beklemiyordum. Sadece bir kişi kitapların olduğu masanın önünde durdu; kitaplardan birini çekip aldı; önünü arkasını evirip çevirdikten sonra;

"Bunları sen mi yazdın?" dedi. 

Adamın tuhafıma giden sorusu karşısında, ben de gülümseyerek; 

"Galiba..." dedim. 

Adamcağız kitap görmesine görmüştü de... Fakat eline kitap aldığından, hele okuduğundan hiç emin değildim. Belki de hayatında ilk defa kitapları başında dikelmiş bir yazarla canlı olarak karşılaşıyordu. Adam şaşkın şaşkın bir bana baktı, bir de elindeki kitaba... Aynı hareketi bir daha yaptı ve sonunda kitabı masaya bırakıp çekip gitti. 

Sadece hüsrana uğramak bir kenara,  bu manzara, bir yazarın yazarlık melekelerini bile yok eder vehmine kapıldığımdan, apar-topar oradan ayrıldım.  Gelirken düşündüm: Okuyan bir toplum içinde okumayan azınlık olarak daha ne kadar dayanabiliriz?.. Dönüşümde hışımla bizim Seyit Hoca’ya yüklendim:

“Hoca, Allah rızası için, minbere çıktığınızda bu insanlara; İslâm’ın ilk emrinin, namaz kılın, oruç tutun veya hacca gidin değil, ‘Oku!’ olduğunu hatırlatın lütfen!”

Hoca, bana şaşkın şaşkın bakarken, “Çünkü, ehl-i kitap medeniyete mensup bu millet kitap okumayı unutmuş!” dedim. 

 

Yetişen gençlerimizi nasıl görüyorsun onlara mesajınız veya gençlerimize tavsiyeleriniz neler?

 

-Kendinizi tanıyın: Kültürünüzü bilin, Türkçe’ye sahip çıkın.

-İçinde yaşadığınız toplumu tanıyın. Çift dilli ve çift kültürlü yetişin.

-Kitap okumak gibi bir özelliğiniz olsun.

-Mensubu olduğunuz millete yakışır davranışlar içinde olun. Gösterişten uzak durun.

 

Avrupa’da Geleceğimizi nasıl görüyorsunuz?

 

Avrupa Türklerinin geleceğinin nasıl olacağı kendi elimizdedir. Bugünden yarına hazırlık yapmayanlar yarına hazırlıksız yakalanırlar. Avrupa Türklerinin gelecek elli yılı, yüz yılı için değil, on yılı için bile planı projesi olan kimse yoktur. Herkes günü kurtarma derdinde. 

Türkçe bizim kültürel varlığımızın bu kültür coğrafyasında yaşatılması için en önemli unsurdur. Türkçe yoksa, Avrupa Türklerinin geleceği de yoktur.

 

Mahmut başkanım verdiginiz bu bilgiler için ve bize kiymetli vakitlerinizden zaman ayırdınınız bizimle bu söyleşiyi yaptınız çok, çok teşekkür ediyorum.

 

 

Doğancığım ben de size teşekkür ediyor başarılar diliyorum.

Doğan Tufan

 

 

Son GELİŞMELER

FOTO GALERİ

Yurtdışındaki Türklerin Potansiyelini Harekete Geçirmek İçin Yeni Adımlar Atılmalı

Zertifikatsübergabe an die Schüler:innen des “Aktiven Schuljahres” durch Bürgermeisterin Judith Roth-Jörg

Ein Abend voller Erkenntnisse und Emotionen: Knapp 200 Besucherinnen beim Demenz-Kinoabend

Theater, Theaterstraße, jetzt auch Theaterplatz

92. Türk Dil Bayramı ve Türkçe Dilimize Sahip Çıkıyoruz

Ulaşım teknolojisi fuarı InnoTrans, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik odağıyla Berlin'de kapılarını açıyor

Kardeş Şehirler: Üsküp ve Bursa

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu: "Ülkemizin her tarafına hızlı treni yaymak istiyoruz"

Mercedes-Benz, saatte 95 kilometre hıza kadar otomatik sürüş sunacak