Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
"Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç var." diyen Nazlıaka, "Ülkenin sorunlarını çözmek için gerekli kadrolarımız var. Her türlü projemiz var. Onun için ilk seçimlerde iktidara geleceğimize yürekten inanıyorum. Şurada da yazdığı gibi, asla aşağı bakmayacağız. İlk seçimlerde iktidara geleceğiz." ifadelerini kullandı.
Nazlıaka, göreve geldikten sonra başlattıkları çalışmalarla ilgili bilgi vererek, şu ana kadar partisinin kadın kollarının olmadığı 200'den fazla ilçede örgütlenmeyi sağladıklarını kaydetti.
7 ilde kadın kollarının yeni örgütlenmesini gerçekleştirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Mart sonuna kadar Türkiye'de örgütlenmediğimiz tek bir ilçe bile kalmayacak. Yıl sonuna kadar da örgütlenmediğimiz tek bir mahalle, tek bir belde, tek bir köy kalmayacak. Bir köyde birisinin evi mi yandı? Hemen arayacağız oradaki temsilcimizle konuşacağız. Kimse oradaki temsilcimiz hemen o eve gideceğiz ve yardımcı olacağız. Onların zor anlarını paylaşacağız. Elimizden gelen dayanışmayla onlara destek olacağız."
Nazlıaka, iktidara geldiklerinde "Kadın Bakanlığı" kuracaklarını ifade ederek, bu bakanlığın sadece kadın sorunlarıyla ilgileneceğini ve çözümler üreteceğini söyledi.
Konuşmanın ardından CHP Kocaeli İl Kadın Kolları Başkanı Songül Kaya, Nazlıaka'ya İzmit'in simgelerinden tarihi Saat Kulesi maketi ve pişmaniye hediye etti.
AA
Hocam son durum nedir, iyi haberler var mı, Almanya Türkleri’ne verebileceğiniz?
Öncelikle devletimiz, Sağlık Bakanlığı ve siyasi irade bu salgın karşısında elindeki tüm imkanları kullanarak tarihi bir kenetlenme ile sınav veriyor. Sorularınızı bir birey olarak cevaplandırmak isterim. Avrupa’dan dün de bir telefon aldım ve mesleğimle değil, siyasetle ilgili sorular yöneltilmesine çok üzüldüm. Öncelikle biz tüm hekim arkadaşlarımızla en ön cephedeyiz bu savaşta. Türkiye olarak bireyselliğin tavan yaptığı ülkelerden değiliz. Bir defa bunun iyi anlaşılması gerek. Bizi kimse İtalya, İspanya, İran veya ABD sanmasın, biz zor zamanlarda kenetlenen bir milletiz. Öğretmenlerimiz ütü masasının üzerine yazdıklarıyla uzaktan eğitim verir, mühendislerimiz olmayanı üretir, iş insanlarımız tesislerini eksikleri üretmek için tahsis eder ve doktorlarımız hastanelerinde canla başla çalışır. Kesinlikle bu salgından güçlenerek çıkacağımıza inanıyorum.
Doğrusu moralinizi takdir ediyorum hocam, neye dayanarak kuruyorsunuz bu güzel cümleleri?
Bizim sektördeki tıp camiasını 25 yıldır tanıyorum. Avrupa’nın en iyi mekanik ventilatör parkı bizde. Özel sektörümüzde de ciddi imkanlar var. Yoğun bakım hastalarına düşen yatak sayısında da açık ara öndeyiz birçok ülkeye göre. Türk hekimi önüne gelen hastanın yaşına, statüsüne ve sosyal konumuna bakmaz. Biz yaşadığımız sürece sadece hipokrat yeminine bağlı kalarak insana hizmet ederiz.
Meslektaşlarınızın hepsi böyle pozitif moralle bakabiliyor mu şu anki durumda?
Öncelikle devletimiz son yıllarda ciddi bir sosyalizasyona giderek özellikle hastanelerimizin altyapı, teknik donanım ve ihtiyaçlarını karşılama yönünde ciddi çalışmalar yaptı. Elbette şu an ihtiyaç giderek artıyor ama özel sektörümüzün elindeki MV’ler de (Mekanik Ventilatör) sonuçta bu ülkenin. Biz bu salgın furyasından elimizdeki yerli ve milli kaynaklara dayanarak, devlet-millet dayanışması içinde ulusça güçlenerek çıkacağız. Yazın bir kenara, bu pandemiden en az zararla çıkacak olan Türk Milleti olacaktır.
Hocam sıkça araya girerek sormam gerek, hemen açıklar mısınız kısaca, nasıl olacak bu güçlenme?
Öncelikle elimizdeki BT (Bilgisayar tomografi) parkı muazzam sayıda. Bütün Avrupa’daki cihazın toplamı kadar sadece İstanbul’da var. Elimizdeki mevcut BT’ler hastalığın ilk günlerde ciddi anlamda Torax BT çekti. O imkanlarla viral pnömonilileri hızlı bir şekilde tanıdık bir an önce tedaviye başladık. Hekimlerimiz bilir, ne kadar erken tedaviye başlanırsa o kadar başarılı sonuçlar alabiliyoruz hastanelerimizde. Hastaların yüzde 80’den fazlası zaten ayakta geçiriyor bu hastalığı, konu o değil. Orta ve şiddetli derecede semptomları olan grup bir an önce tanınıyor, diğerlerinden ayrılıyor ve tedavi sürecine geçiliyor. Radyologlar çok BT çekiliyor diye şikayet etse de, bir an önce tanı alıp tedaviye başlanması şu an hayati önem arz etmektedir. Bunlar sadece benim değil, en öndeki acilci ekip arkadaşımızın da genel gözlem ve düşüncesi.
Türkiye’nin medikal altyapısına güvendiğinizi söylüyorsunuz, böyle anlayabilirmiyiz hocam?
Bu anlattıklarım tahmin değil, gerçekten bilinen net bilgiler, MV parkımızı Avrupa’da 1 numara. Almanya’dan bile daha iyiyiz bu alanda. İl hıfsızsıha kurulları ciddi bir personel denetimi yapıyor. Her yoğun bakım ünitesinde kaç yatak olduğunu sağlık müdürlüğü ruhsattan fark ediyor. Adamın 40 yatağı var. 2 tane Covid için yer ayırmış. Sağlık müdürlüğünün ‘bana 20-30 tane yatak ve yeteri kadar da personel isterim’ dediği anda bu anında karşılanmalı. Acile gelen Covidl’i hasta YB (yoğun bakım) için beklememeli.
Hocam doktorlarımızın morali ne durumda?
Öncelikle Türk hekimlerinde ciddi bir bilinç sıçraması ve özgüven ortaya çıktı bu dönemde. Konuya tıp camiası olarak birlikte sahip çıkıldığını sanırım siz de fark ediyorsunuzdur. Bir ürolog veya iç hastalık uzmanı hocamız soruyor Covid pnömonisi ‘yatırılabilir mi ben takip edebilir miyim’ diye. Bu bir mesleki samimiyet ve sahiplenme duygusudur. Hocaların yazdıklarını ve altındaki yorumları okurken gözlerim yaşardı inanın, ve “Biz buyuz be” dedim kendi kendime.
Sanırım Türk özel sektörü de sağlık sektörünün bu savaşına ciddi anlamda omuz veriyor?
Kesinlikle evet derim, Koç grubu ventilatörün prototipini yaparak videosunu yayınladı, Tofaş sürüntü alma kabinine odaklandı, birçok meslek lisesi şu an maske ve sıhhi malzeme üretiyor. Ünlü firmalarımızdan birçoğu sessizce bu mücadelede biz hekimlerin çabalarına destek veriyor. İnanın bazıları hiç kimseye duyurmadan ne yapabilirim diye bize ulaştıklarında bilim kurulumuzun başındaki sağlık bakanımıza veya illerdeki yetkili mercilere yönlendiriyoruz.
Tıp camiası olarak gönülleri de fethettiğinizin farkındasınız sanıyorum?
Bu milletin gönlünde biz sağlık çalışanları olarak zaten özeliz. Birkaç boşboğazın doktor karşıtı aykırı hareketini lütfen genelleştirmeyin, bu milletin doktorları onların kalbindedir. İki hafta önce 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutladık, nedir bu bayram bilir misiniz, Tıbbiye-i Şahane’deki öğrencilerin İngiliz işgaline karşı bayrak açmalarıdır. Bu milletin doktorlarının altın sayfalarıdır bu anlattıklarım. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in kendini kime emanet ettiğini söylememe gerek yok sanırım. Doktora saldıran da kavgada yaralanıp gelse yine bir hekimin şevkatli ellerinde bulacaktır kendini. Şimdi kötülükleri unutup milletçe kenetlenme zamanı. Bu millet kadirşinastır, mahalleden nöbette olan doktorlara yemekler yapıp gönderenler oluyor. Hayırsever bir Adanalı’nın kasalar dolusu portakalı sağlık ocakları ve hastanelere vitamin diye sessizce dağıttığı ortaya çıktı. Bu dünyanın başka neresinde var.
Üzüldükleriniz de oluyor mutlaka bu gergin ve stresli ortamda?
Elbette ayağımıza taş değdiği de olmuyor değil. Malesef Cemil hocamız bize insan sevgisini ve hastaya şevkat duygularını miras bırakarak ahirete uçup gitti. Rakamı tam bilemiyorum ama malesef sağlık çalışanlarımızdan pozitif olanlar var.
Bu kadar stres ve tehlikenin içinde sizin insanlara, hatta Almanya Türkleri’ne ümit dağıtmanız öncelikle bizi de motive etti...
Ben “Bu yolda dövüşürken düşene bin selam olsun” diyen bir kültürden geliyorum. Bir hekim asli ve milli görevinden şaşmadan ve moralini bozmadan yaşamalıdır. Testi pozitif olanı ise hiç yalnız bırakmamalıyız. Sonuçta biz de insanız ve yoruluyoruz ama mesleğime saygılı bir eşim ve tıp mensubu iki çocuğum var. Onlar hep yanımda ve benim için en önemli moral kaynakları. Onun üzerine 80’lik annemin ve beni çok seven ailemin duası geliyor bunların üstüne daha. Gözlerimin içine bakan hastalarımın elimi okşayan bakışları ise bana hep güç veriyor.
Hocam, Türkiye toplumu doktorları ile bütünleşmiş bir konuma gelmiş son aylarda ama bu dışarıdan çok az fark ediliyor.
Tespitiniz doğru ama görmek istemeyenler elbette işin o yanına bakmıyor. Biz hekimler sessiz ve mütevazı insanlarız, bakın ancak 7. telefonda beni ikna edebildiniz bir telefon röportajına. Almanya Türkleri’nden olduğunuz için, kırmadan ve doğrusu zorlayarak biraz zaman ayırmak istedim. Ama bir hekim aileyi, camiayı ve milleti arkasında hissetmeli böyle anlarda. Tıp camiamız şu an sadece moral anlamında destek bekliyor. İnanın ortaokul ve lise arkadaşlarımdan, ilaç sektöründen, hafta sonu gittiğimiz restorandan, bazen uğradığım berberimizden, Almanya ve Amerika’da asistanlık dönemlerimde tanıştığım dostlarımdan ‘Hüsnü Hocam ihtiyaç varsa lütfen söyle bana’ diye arayanları sağlık müdürlüğü, valilik veya diğer yetkili birimlere yönlendiriyoruz. Moral trübünü komple arkamızda demek için anlattım bunları.
Sanırım tıp camiası şu an ülke ve milletten en çok moral beklentisi içinde?
Kesinlikle öyledir derim. En öndekiler hep arkadakilerin varlığını hissetmek ister. Doktor olmayandan doktorluk bekleyemezsiniz ama, doktorun yanında oldukları hissi çok önemlidir. Siyasi irade sağlık çalışanlarına şu an önemli destekler sağlıyor ve bunu çok önemli buluyorum. Türkiye bu işin içinden sağlık takımının gayretleri ile çıkacaktır. Bakın gün geçmiyor ki bir küçük olumlu habere bile sevinmek için bekliyoruz. Bu haberlere özne olan insanların hepsi Türk sağlık camiasının mensuplarıdır. Onlara milletçe sahip çıkarak moral desteğimizi esirgemeyelim.
Almanya Türkleri sizi Berlin Charitè Hastanesi döneminizden tanıyor. Adana’dan Almanya’ya son bir mesaj verebilir misiniz?
Almanya’da çok sayıda hekim arkadaşım ve mesleğinde saygın Alman meslektaşlarım var. Öncelikle bizim vatandaşlarımızın ülkedeki geçerli uygulamalara harfiyen uyması çok önemli. Siyasi irade o ülke için hangi kriterleri koymuş ise mutlaka uyulması gerekli. Almanya bir sosyal devlettir ve imkanları geniştir, ama sokaktaki insan da şu anki sıra dışı uygulamalara riayet etmelidir. Bu işin şakası yoktur ve hastalığın yayılmasının önünün kesilmesi için alabileceğimiz en önemli tedbir kalabalıklara girmemek, kendi evinde veya bahçende bu stresli günlerde daha basit şeylerle meşgul olmaktır.
Hocam herkes korona sonrası dünya çok değişik olacak diyor, siz ne dersiniz bu konuda?
Bakın hep alanımda kalarak konuştum ve ben öncelikle hastalarımı en iyi şekilde tedavi etmeliyim. Genel bir değerlendirme için hem bu alana uzak biri, hem de şu an mesleğime odaklanmış durumda olduğumu belirtmek isterim. Hepimiz kendi alanımızda kalmaya ve işimizi en iyi şekilde yaptığımızda daha başarılı oluruz diye düşünüyorum.
Hocam o kadar akıcı konuştunuz ki, inanın içimizdeki karamsarlık şimdi bize biraz daha uzak.
Koronasız günlerde sizi Adana’ya davet eder, Seyhan Baraj Gölü kenarında mangal partisi yaparız inşallah. Şimdi milletçe kenetlenme zamanı.
Teşekkür ederiz hocam.
Almanya Türkleri’ni selamlıyor, sağlıcakla kalmalarını diliyorum.
Konstanter Wind über flachem, türkisschimmerndem Wasser, der im Sommer sideshore von links kommt und in der Bucht durch seitliche Berge noch beschleunigt wird, macht Alaçatı zum idealen Spot für Wind- und Kitesurfer aller Könnerstufen.
Bis vor kurzem war Alaçatı noch ein verträumtes kleines Dorf, in dem Fischer, Handwerker und Bauern still für sich lebten und arbeiteten. Heute ist das Örtchen nicht mehr ganz so still, aber dafür voll von vielen begeisterten Windsurfern. Und schon wird es das St. Tropez der Türkei genannt. Denn in Alaçatı gibt es immer das entscheidende Quentchen mehr Wind als anderswo im Aufsteigerland am Bosporus.
Anfänger, Aufsteiger, Speed- und Freestylecracks finden im 500 mal 400 Meter großen, sandigen Stehbereich perfekte Bedingungen und garantierten Lernerfolg. In der zwei Quadratkilometer großen Flachwasserbucht fühlen sich auch bei starkem Wind Anfänger und sogar Kinder absolut sicher. In der Bucht von Alaçatı gibt es für alle Kiteanfänger und –aufsteiger in Luv hinter dem Hafen eine Kitezone, die täglich mit dem Boot angefahren wird. Aber auch darüber hinaus gibt es rund um das nahe gelegene Çeşme diverse faszinierende Spots, die man mit dem Minibus oder dem Roller leicht erreichen kann.
Çeşme wiederum bietet auch für die Tage, wo man den Wind mal für sich sein lässt, eine grandiose Landschaft und Kultur, die zum Erholen und Entdecken viele Gelegenheiten bietet. Der Name Çeşme bedeutet Brunnen, was den vielen Quellen der Gegend geschuldet ist. Von herrlichem blauen Wasser umgeben ist Çeşme mit seinen wunderschönen Anis-, Sesam- und Artischockenfeldern sowie Feigenplantagen sicherlich eine der schönsten Gegenden der Türkei. Und wer den Tag gern in die Nacht verlängert, findet in den vielen Restaurants, Cafés, Bars und Discos auf der Promenade von Çeşme reichlich Möglichkeiten dazu. Auch kulturell gibt es einiges zu entdecken: Eine im 14. Jahrhundert von den Genuesern erbaute und im 16. Jahrhundert von den Osmanen restaurierte Festung etwa, oder die in der Nähe der Festung von Suleiman dem Prächtigen errichtete Karawanserei, die heute ein Hotel ist.
Wer aber von der Kultur der Gegend noch nicht gesättigt ist, der kann von hier aus sehr schnell sehr viel tiefer in die Geschichte eintauchen, wenn er die leicht erreichbaren Orte, die wir alle aus dem Geschichtsunterricht kennen, besucht: Ephesus, Troja, Assos, Pamukkale.
Avrupa Denizlililer Derneği hizmet binasında düzenlenen hayır kahvaltısında, elde edilen gelirle ihtiyaç sahibi 120 öğrenciye tablet aldı. Eğitime destek amacıyla, Denizli Merkez, Pamukkale ve Merkezefendi ilçelerinde ihtiyaç sahibi öğrencilere tablet yardımında bulunuldu.
Tabletleri teslim etmek üzere Denizli’de bulunan Avrupa Denizlililer Derneği Başkanı Ali İnceören,Denizli Valisi Ali Fuat Atik'i makamında ziyaret etti. Vali Atik, desteklerinden dolayı başkan İnceören ve dernek yönetimine teşekkür etti.
Denizli Sosyal Yardımlaşma Vakfı Müdürü Murat Sevinç ile bir araya gelen başkan İnceören, ilçelerde önceden belirlenen ihtiyaç sahibi 120 öğrenciye tabletleri ulaştırılmak üzere teslim etti.
Avrupa Denizlililer Derneği’nin çalışmaları hakkında bilgi veren başkan İnceören, şubat ayında düzenledikleri hayır kahvaltısında elde edilen yardımları daha önce teslim etmeyi planladıklarını ancak pandemi nedeniyle bunu gerçekleştiremediklerini söyledi.
İhtiyaç sahibi öğrencilere desteği daha da büyütmeyi hedeflediklerini kaydeden İnceören, “Pandemi nedeniyle öğrencilerimiz uzaktan eğitim alıyor. Onların eğitim sürecine sağlayacağımız destek yarınlarımıza yapacağımız en güçlü yatırım olacaktır. Avrupa'daki yardımsever hemşehrilerimize, bizlere tabletlerin indirimli alımında aracı olan Pamukkale Tv ailesine, ihtiyaç sahibi ailelere ulaşmamızda bizlere desteklerini esirgemeyen kıymetli Valimize ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı müdürümüze, Avrupa Denizlililer Derneği adına teşekkür ediyorum. Bizler bu projeyi geliştirmek üzere çalışmalarımızı önümüzdeki haftalarda Avrupa’da devam ettireceğiz” dedi.