Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Türkler 60 yılı aşkın bir süredir Bavyera’da yaşıyorlar. Sivil toplum örgütleri ve Alman toplumu içlerinde önemli başarılara imza atmaktadırlar. Burada kendi içlerin çıkan sivil toplum örgütlerinin de önemi büyüktür. Ortaya koydukları başarıhikayesinde sivil toplum örgütlerinin önemini unutmamak gerekir.  "Bayvera Türkleri" olarak bilinen yeni nesil gençlerin çalışmaları ise büyük önem tasımaktadır. Peki, Bayvera Türkleri'nin önümüzdeki dönemde çalışmaları hangi yönde olmalıdır?

 

Öncelikle, Bayvera Türkleri'nin öncelikli hedefi ülkelerinin sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Bu doğrultu da, çevre dostu projeler, temiz enerji kaynaklarına yatırım ve atık yönetimi konularında çalışmalar yürütmek gelecek için önemlidir. Türkiye ve Bavyera için enerji bağımsızlığına yönelik, Bayvera Türkleri tarafından da desteklen meli ve bu alana yatırım yapılmalıdır. Bavyera Türkleri’nin geleceği adına bazı fikirleri paylaşmak adına bu satırlara aktarıyorum.

 

Eğitim, her toplumun gelişimi için temel bir unsurdur. Bayvera Türkleri, eğitim alanında da etkili olmalıdır. Almanca konusunda geri kalmi‚ Türk ailelere eğitim fırsatları sunmak, teknolojiye erişimi artırmak ve STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarında eğitimi teşvik etmek, gelecek teki lider lerin yetişmesine katkı sağlayacaktır.

Sosyal sorumluluk projeleri, Bayvera Türkleri'nin diğer bir odak noktası olmalıdır. Dezavantajlı grupların desteklenmesi, engellilerin yaşam kalitesinin artırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında farkındalık yaratmak, daha adil bir toplumun oluşturulmasına yardım cı olacaktır.

 

İnovasyon ve girişimcilik de Bayvera Türkleri'nin çalışma larının merkezinde olmalıdır. Yenilikçi projelerin desteklenmesi, teknoloji girişimlerinin teşvik edilmesi ve iş dünyasında gençlerin rol alması, önem arzetmektedir.

Bayvera Türkleri'nin çalışmaları, sürdürülebilir kalkınma, eğitim, sağlık, sosyal sorumluluk ve inovasyon alanlarında önem arzetmektedir. Bu alanlarda yapılan çalışmalar, Türkiye'nin daha iyi bir geleceğe doğru ilerlemesine yardımcı olacaktır. Bayvera Türkleri, toplumlarının ‘nın başarılıçalışmaları siyasi ve ekonomik üçleri için de önemli bir katkı olarak ortaya çıkacaktır. Eyelette yaşayan Türkleri'nin çalışmalarını daha etkili hale getirmek ilk yapılması gerekli stratejileri okuyucularımız ile paylaşmak isterim.

 

İşbirliği ve Ağ Oluşturma: Bayvera Türkleri, benzer amaçlara sahip diğer sivil toplum örgütleri, akademisyenler, iş dünyası temsilcileri ve eyaletteki devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak daha etkili projeler geliştirebilirler. Ayrıca, uluslararası ağlar oluşturarak, AB düzeyinde global çözümlere katkıda bulunabilirler.

İletişim ve Farkındalık: Projelerini ve çalışmalarını topluma ve uluslararası arenaya duyurmak için güçlü iletişim stratejileri geliştirmelidirler. Medya ve etkili iletişim araçları kullanarak halkın ve potansiyel destekçilerin dikkatini çekebilirler.

Kapasite Geliştirme: Bayvera Türkleri, üyelerinin ve destekçilerinin kapasitesini artır mak için eğitim programları düzenlemelidir. Bu, daha etkili projelerin geliştirilmesine ve sürdürülmesine yardımcı olacaktır.

İzleme ve Değerlendirme: Yürütülen projelerin etkilerini izlemek ve değerlendirmek önemlidir. Bu sayede başarılar gözlemlenir, aksaklıklar giderilir ve gelecekteki projeler için dersler çıkarılır.

Süreklilik: Bayvera Türkleri'nin çalışmaları sadece kısa vadeli değil, uzun vadeli sonuçlar üretmelidir. Projelerin sürdürülebilirliği ve devamlılığı için finansal planlamalar yapılmalıdır.

 

Bayvera Türkleri'nin çalışmaları, Türkiye'nin daha adil, sürdürülebilir ve yenilikçi bir toplum oluşturmasına katkıda bulunabilir. Bu durumda Bavyera’da Türklerin geleceği aydınlık olacak.

Almanya'da siyasete içinden geldiğim Türk Toplumunun haklarını savunmak ve onların geleceğinin babalarımızdan ve bizden daha iyi olması için girdim. Yaşadığım müddetçe ve  siyasette kaldığım sürece bu çizgide ilerlemeye devam edeceğim.

 

İlk nesil Türkler çok zorluk çekti. Ancak bizler Almanya’da siyasetin kapılarını ciddi anlamda zorluyoruz. Geçmiş yıllarda Türk Gençlerine eğitim desteği bazen yoktu, bazen de var olduğu halde bizimkilere ulaş madı. Oysa bir toplumun geleceği için eğitimin önemini hep söyleriz ama bir türlü eğitimden yeterince faydalanamayız. Oysa bu konularda ciddi anlamda destekler var. İşte ben bunun için siyasetteyim.

 

Almanya, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir ülke olma özelliğini taşıyor ve Türk kökenli gençler, bu çeşitliliğin önemli bir parçasını oluşturuyor. Ancak, bizim gençlerimizin mesleki eğitimi, kalifikasyon gelişimleri, esnaflık hayali ve bürokratik engeller gibi önemli konularda karşılaştıkları sorunlar var. İşte ben bunun için siyasetteyim.

 

Türk gençlerinin mesleki eğitimine erişimi, Almanya'nın iş gücü piyasasına entegrasyonu için hayati bir adımdır. Ancak dil engeli, bu gençlerin eğitim ve iş imkanlarına erişimini sınırlayabiliyor. Bu nedenle, Almanca dil kurslarına daha fazla erişim sağlanmalı ve bu kurslara katılmak isteyenlere maddi destek sunulmalıdır. Ayrıca, mesleki eğitim programları, Türk gençlerinin kültü rel farklılıklarını göz önünde bulundurarak tasarlanmalıdır. İşte ben bunun için siyasetteyim.

 

Gençlerin iş hayatına daha sağlam bir şekilde adım atmalarını sağlamak gerek. Staj imkanları artırılmalı ve iş başvuruları konusunda rehberlik sunulmalıdır. Mesleki danışmanlık hizmetleri, Türk gençlerinin kariyerlerini planlama konusunda yardımcı olabilir. Meslek edinme sürecinde finansal destekler sağlanmalıdır. İşte ben bunun için siyasetteyim.

 

Kovid-19 günlerinde esnaf lara yönelik destekler, Türk gençlerinin girişimciliğe yönelmelerini ciddi anlamda etkiledi. Bu dönemde sarsılan, hatta kapatan esnaflarımız oldu. Kendi işini kurmak isteyenlere uygun kredi ve hibe programları sunulamadı. İş planı hazırlama ve işletme yönetimi konularında eğitimler düzenlenemedi. Maalesef bu dönemde yükselen enflasyon en çok bizim esnafımızı etkiledi. Esnafımıza ucuz gaz ve elektrik desteği için siyasetteyim.

Bir ülkenin kalkınabilmesi için ciddi bir kolaylaştırma ve en önemlisi yeni yatırımcıların geleceğe güvenle bakabilmeleri sağlanmalıdır. Bürokratik engeller, iş kurma ve işletme süreçlerini karmaşık hale getiriyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Oysa bu ülkenin ihtiyacı arz ve istihdamın birlikte yükselmesidir. Genç Türklerin iş yapma konusundaki motivasyonlarını kolaylaştırmak için bürokrasiyi basitleştirmek önemlidir. Karmaşık yatırım politikaları şirketlerimizin belini bükmektedir. İşte ben bunun için siyasetteyim.

 

Sonuç olarak, Almanya'da yaşayan Türk gençlerinin mesleki eğitim, iş gelişimi, esnaf olma hayali ve bürokratik engellerle karşılaştıkları sorunlar çeşitli önlemlerle -ama mutlaka- aşılmalıdır. Dil eğitimi, mesleki destekler, girişimcilik teşvikleri ve bürokratik basitleştirmeler gibi adımlar, bu gençlerin başarılı ve mutlu bir geleceğe adım atmalarına yardımcı olabilir. Türk gençleri, Almanya'nın zengin kültürel mozağindeki önemli bir aktör olarak daha da güçlenebilirler. Çünkü yıllar önce onların babaları ve dedeleri bir enkaz yığını olan Alman ya'nın kalkınmasına ciddi anlamda destek verdiler. Bizler var olan imkanları kullanır ve birçok alan daki olumsuzlukları geleceğimiz adına birer rehber olarak görürsek istediğimiz hedeflere mutlaka ulaşırız. işte ben bunun için sizasetteyim.

İSTANBUL (AA) - Medicana Sağlık Grubu kardiyoloji uzmanlarından Uzm. Dr. Yunus Turgay Erten, sağlıklı bir kalbin sağlıklı vücut anlamına geldiğini belirterek, "Ülkemizde yaklaşık 3 milyon kalp hastası var. Yaşınız kaç olursa olsun sağlıklı bir kalp için doğru alışkanlıklar edinilebilir, yaşam kalitenizi ve konforunuzu artırabilirsiniz." ifadelerini kullandı.

Medicana Sağlık Grubu'ndan yapılan açıklamada görüşleri yer alan Erten, kalp-damar hastalıkları nedeniyle meydana gelen erken ölümlerin tamamına yakınının önlenebilir nitelikte olduğunu kaydederek, sağlıksız beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, sigara ve alkol kullanımının koroner kalp hastalığı gelişiminin yüzde 80'inden sorumlu olduğunu bildirdi.

Erten, kalp hastalarında tedavinin temelini yaşam tarzı değişiklikleri ile koruyucu tedbirler almanın oluşturduğuna vurgu yaparak, dikkat edilmesi gerekenlerin başında "düzenli ve kaliteli bir uykunun" geldiğini, her gece 7-9 saatlik kaliteli uykunun yüksek tansiyon, diyabet hastalığı, depresyon ve kalp krizi riskini azalttığını anlattı.

İdeal kilonun korunması ve bel çevresi kalınlığına dikkat edilmesi tavsiyesinde bulunan Erten, beden kitle indeksi değerinin 27'den fazlası olmasının kalp hastaları, diyabet ve hipertansiyon için önemli bir risk faktörü olduğunu, fazla kilolu bireylerin yüzde 5-10 vücut ağırlığı kaybı sağlamasının tansiyonu 5 birim düşürdüğünü aktardı.

- "Düzenli egzersiz kalp krizi riskini azaltır"

Uzm. Dr. Yunus Turgay Erten, düzenli egzersiz alışkanlığının önemine işaret ederek, "Haftada 5 gün, 20-30 dakika arası düzenli egzersiz, kalp krizi ve diyabet riskini azaltır, damarları korur, tansiyonu ve kolesterolü düzenler, insülin direncini iyileştirir, kalp-damar sağlığını iyileştirir, felç riskini azaltır." ifadelerini kullandı.

Alkol ve sigaradan uzak durulması çağrısında bulunan Erten, ağız ve diş sağlığının ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Erten, küçük değişikliklerle kalp hastalıkları açısından risk faktörlerinin azaltılabileceğini ve daha sağlıklı bir yaşama adım atılabileceğini kaydederek, şu bilgileri verdi:

"Kalp damar hastalıklarından korunma ya da tedavi için uygulanacakların başında ideal kiloya sahip olmak yer alıyor. Bunun için ilk olarak yaşam tarzı değişikliğine giderek, hafif gıdalarla dengeli beslenmeye özen göstermek gerekiyor. Stres, hareketsiz yaşam tarzı, sigara kullanımı, diyabet, obezite, hipertansiyon, yüksek kolesterol gibi sebepler kalp hastalıklarının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Günümüzde dünya nüfusunun yüzde 25'i kalp damar hastalıklarının etkisi altındadır."

Erten, daha az yağlı etler tüketmeye özen gösterilmesi, düzenli balık tüketilmesi, her gün düzenli olarak sebze ve meyve yenilmesi, eklenmiş tuz tüketiminin gözden geçirilmesi ve fazlaysa sınırlandırılması gerektiğinin altını çizdi.

- "Su tüketimini artırın"

Yunus Turgay Erten, mevsim geçişlerinde bedenin de değişime uyum sağlamaya çalıştığını belirterek, şu açıklamalarda bulundu:

"Isı ve basınç değişiklikleri ile beraber üst solunum yolları enfeksiyonlarında artış olması ise kalp krizini tetikleyebiliyor. Yaş fark etmeksizin risk grubunda olan ve özellikle kalp damar hastalığı olanlar daha hassas ve enfeksiyona açık bir metabolizmaya sahipler. Mevsim geçişlerinde kalp damar hastalığı, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi kronik hastalığı olan kişilerin çok daha fazla dikkatli olması gerekmektedir."

Erten, alerji, basit viral hastalıklar ve mevsimsel hastalıkların yoğun görüldüğü bu dönemde su tüketiminin artırılması, uygun ve düzenli egzersiz yapılması, böbreklerin ihmal edilmemesi, mevsime ve sıcaklıklara uygun, terlemeye neden olmayacak kıyafetler giyilmesi, idrar söktürücü etkisi olan alkollü ve kafeinli içeceklerden, gazlı ve aşırı şekerli sıvı gıdalardan uzak durulması çağrısında bulundu.

 

Önümüzdeki hafta yapılacak seçimler ile ilgili olarak Ayhaber’e konuşan Volkmar Halbleib, “Türk Toplumu ile uzun yıllardan bu yana ciddi bir iletişim içerisindeyim. Bu bağlamda onların sorunları ile yakından ilgileniyor ve sürekli olarak çözüm yolları üretmeye çalışıyorum” dedi.

 

Volkmar Halbleib devamla, “Sorunlarına çözüm üretilmiş ve gelecek için sevgi toplumu haline gelmiş bir Almanya ise hem göçmenler, hem de yerliler için önemlidir” şeklinde konuştu.

 

Bilindiği gibi SPD'li Volkmar Halbleib uzun yıllardır politikada ve göçmenler ile iyi ilişkileri olan bir siyasetçi olarak biliniyor.

 

 

BERLİN (AA) - Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, muhalefetin gündeme taşıdığı "ülkeye kabul edilecek mülteciler için üst sınır getirilmesi" önerisini reddetti.

Alman Birinci Televizyon kanalı ARD'de yayımlanan "Anne Will" programına katılan Faeser, muhalefetin sığınmacılar için 200 bin sınırının getirilmesi teklifinin kabul edilemez olduğunu belirtti.

 

Faeser, "Başka ülkelerden, savaştan ve terörden kaçan insanların acılarıyla ilgili olan bu konuda üst sınırlardan bahsetmeyi doğru bulmuyorum." dedi.

Mülteci sorununun çözümüne yardımcı olacak hususun "Avrupai çözüm"den geçtiğini kaydeden Faeser, "Çünkü Avrupa hukukumuz var, uluslararası hukukumuz var, bireysel sığınma hakkına tek başına sınırlama getiremeyiz, böyle bir karar alamayız. Cenevre Mülteci Sözleşmesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne bağlıyız." diye konuştu.

 

Almanya'da belediyelerin kapasitelerinin sınırında bulunduğuna ve uzun vadede Avrupa'daki mültecileri nasıl farklı şekilde dağıtabilecekleri konusunda bazı şeyler yapılması gerektiğini bildiklerine işaret eden Faeser, sorunun farkında olduklarını ve gerekli adımları atmayı sürdüreceklerini dile getirdi.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise "X" sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda, Avrupa Birliği Ortak Sığınma Sistemi'nin (CEAS) önemine dikkati çekerek, "Her zamankinden daha acil olarak işe yarayan bir Avrupa göç düzenine ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.

 

- "Almanya'ya kontrolsüz göçe karşıyız"

Almanya'da muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU), ülkeye gelen mülteciler için üst sınır getirilmesini istiyor. Muhalefet, kabul edilecek mülteci sayısının yıllık 200 binle sınırlandırılmasını önermişti.

CSU Genel Başkanı Markus Söder, ARD televizyonuna yaptığı açıklamada, "Mültecilere yardım edilmesinden yanayız ancak Almanya'ya kontrolsüz göçe karşıyız. Şu anda sınırlarımıza dayanmış durumdayız, bu koşullar altında gerçek bir entegrasyon mümkün değil. Ülke genelinde yerel yönetimler bu insanlar için konut, okul ve kreş organize etmekte zorlanıyor." ifadelerini kullanmıştı.

 

- Mülteci girişleri yüzde 77 arttı

Resmi açıklamalara göre ocak ile ağustos ayları arasında yaklaşık 205 bin sığınmacı, Almanya'ya iltica başvurusunda bulundu. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 77 arttı.

Muhalefet milletvekilleri, hükümetin acil önlemler almaması halinde sayının yıl sonuna kadar 400 bine ulaşabileceği uyarısında bulunuyor.

Mülteci krizinin zirve yaptığı 2016 yılında çoğunluğu Suriyeli ve Iraklı yaklaşık 720.000 kişi, Almanya'ya sığınma başvurusunda bulunmuştu.

 

- Düzensiz göçmenler için en önemli varış noktası

Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya, AB'ye gelen düzensiz göçmenler ve sığınmacılar için en önemli varış noktası olmaya devam ediyor.

Halihazırda ülkede yaklaşık 1 milyon Ukraynalı mülteci yaşıyor.

Resmi rakamlara göre ülkede ocaktan bu yana 62 binden fazla Suriyeli ve 37 bin Afgan, sığınma başvurusunda bulundu.

 
 
Ifo Başkanı Clemens Fuest:"Alman ekonomisi yerinde sayıyor”

BERLİN (AA) – Almanya'da iş dünyasının ekonomiye güveni eylülde art arda beşinci kez kötüleşti.

 

Merkezi Münih'te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), yaklaşık 9 bin firmanın katılımıyla gerçekleştirdiği eylül ayı Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı

Buna göre, Almanya'da geçen ay 85,8 puan olan Ifo İş Ortamı Güven Endeksi, şirket yöneticilerinin gelecek beklentilerindeki kötüleşmenin etkisiyle eylülde 85,7 puana inerek, art arda düşüşünü beşinci aya taşıdı. Piyasa beklentisi endeksin 85,2 puana inmesi yönündeydi.

Eylülde Almanya'da Ifo Beklentiler Endeksi'nin 82,7’den 82,9 puana çıkması dikkati çekerken, Mevcut Durum Endeksi de 89’dan 88,7 puana geriledi.

Ifo anketinde, imalat sektörünün geleceğine yönelik beklentilerde kötüleşme görüldüğü belirtildi.

 

Ifo Başkanı Clemens Fuest, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Alman ekonomisinde “havanın bulutlu” olduğunu belirterek, “Alman ekonomisi yerinde sayıyor.” ifadesini kullandı.

Bu arada, Alman ekonomisi artan faiz oranları, zayıf küresel ekonomi ve yüksek enflasyon nedeniyle üst üste üç çeyrektir büyüyemedi. Ekonomi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4 ve yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülürken, yılın ikinci çeyreğinde büyüme gösteremedi.

 

Bu yıl için Alman ekonomisinde Ifo yüzde 0,4, Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) ise yüzde 0,5 daralma bekliyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, Almanya, bu yıl küçülmesi beklenen tek G7 ülkesi olacak.

 

BERLİN (AA) - Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda yaptığı konuşma sırasında gösterdiği haritayı eleştirdi.

Fischer, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında, Netanyahu'nun BM Genel Kurulundaki konuşmasını değerlendirerek Almanya'nın BM Daimi Temsilciğindeki meslektaşlarının, Netanyahu'nun konuşmasını rapor ettiklerini ve konuşmasında bir harita gösterdiğini de belirttiklerini aktardı.

 

İşgal edilen veya ilhak edilen bölgelerin belirtilmediği bir haritanın gösterilmesini "reddettiklerini" belirten Fischer, "Bu, müzakere edilmiş iki devletli çözüme ulaşma çabalarımız açısından kesinlikle faydalı değildir." ifadesini kullandı.

Fischer, bu mesele çözülmeden Orta Doğu'daki şiddetin nedenlerine çare bulunamayacağını kaydederek "Bunu başarabilecek başka bir öneri görmedik. Dolayısıyla iki taraf arasında müzakere edilmiş iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için çalışmaya devam ediyoruz." dedi.

 

Sözcü Fischer, herkesin iki devletli çözümün mümkün olmasını sağlamak için çalışması gerektiğini sözlerine ekledi.

İsrail Başbakanı Netanyahu, BM Genel Kurulundaki konuşmasında, Hindistan'dan Avrupa'ya uzanacak ve ülkesinden geçmesi planlanan yeni ekonomik koridordan ve Riyad ile normalleşme anlaşmasından bahsederek Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır, Sudan ve Ürdün'ün yeşil renkte gösterildiği "Yeni Orta Doğu" başlıklı bir harita kullanmıştı.

 

Netanyahu'nun gösterdiği haritada, işgal altındaki Doğu Kudüs, Batı Şeria ve abluka altındaki Gazze Şeridi'nin de İsrail toprağı olarak gösterildiği dikkati çekmişti.

 

 

BERLİN (AA) - İnşaat sektöründe kriz ve vatandaşın konut sıkıntısı baskısıyla karşı karşıya kalan Alman hükümeti, 2025 için planlanan yeni bina verimliliği kurallarının sıkılaştırılmasını askıya alma kararı aldı.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, inşaat ve konut sektörünün istikrara kavuşturulmasına yönelik "Uygun Fiyatlı Konut için İttifak Günü" dolayısıyla eyalet ve belediyelerden 30'dan fazla dernek ve temsilciyi kabul etmeden önce 14 maddelik önlem paketini sunmak üzere basın toplantısı düzenledi.

 

Scholz, zor durumdaki inşaat sektörünü desteklemek için hükümetin bina yalıtım standartlarını daha katı hale getirme planının "süresiz" askıya alındığını belirterek, "Daha fazla uygun fiyatlı konuta ihtiyacımız var. Şimdi yeni standardı hızlı bir şekilde uygulamaya koyacağız. Konut inşaatı faaliyetlerini büyük ölçüde genişletmeliyiz." dedi.

Alman hükümeti, yüksek faiz oranları ve artan maliyetlerden etkilenen inşaat sektörünü desteklemek için 45 milyar avroluk bir yardım paketi de açıkladı. Buna göre, federal hükümet, 2027 yılına kadar uygun fiyatlı konutlar için 18 milyar avro fon sağlayacak. Yardım paketinin geri kalanı ise eyaletler ve belediyelerden gelecek.

 

Almanya'da hem inşaat maliyetlerinin hem de faiz oranlarının artması nedeniyle 2023'ün ilk yarısında apartman inşaat izinlerinde yüzde 27 düşüş olmuştu.

 

BERLİN (AA) - Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit, Almanya'nın etkilendiği bir durumda Başbakan Olaf Scholz'un görüş belirtmesinin gayet normal olduğunu belirterek, "Bunu herhangi bir seçim kampanyasına müdahale olarak göremiyorum." dedi.

 

Sözcü Hebestreit, Berlin'de düzenlenen basın toplantısında Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau'nun Almanya'yı ülkesinin iç işlerine karışmaya çalışmakla suçlamasına ilişkin açıklamasına yanıt verdi.

Polonya'dan yapılan açıklamalarla ilgili konuşmak istemediğini belirten Hebestreit, "Almanya'nın büyük ölçüde etkilendiği bir durumda Almanya Başbakanı'nın görüş belirtmesi gayet normaldir. Bunu herhangi bir seçim kampanyasına müdahale olarak görmüyorum." ifadesini kullandı.

Sözcü Hebestreit, Polonya tarafının bununla (Scholz'un sözleriyle) seçim kampanyası yapmak istediğine inandığını kaydetti.

 

Polonya'daki vize usulsüzlüğüne değinen Hebestreit, "Polonya hükümetine yoğun suçlamalar var. Polonya hükümeti bunu açıklığa kavuşturma sözü verdi. Avrupa Birliği (AB) düzeyinde buna ısrar ediyoruz." dedi.

Vizelerin para karşılığında satıldığına ilişkin suçlamaların önemsiz olmadığını vurgulayan Hebestreit, Başbakan Scholz'un aynı zamanda her ülkenin sığınmacıları kaydetmesi gerektiğini net bir şekilde ifade ettiğini belirtti.

 

- Usulsüz vize iddiaları

Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau, ülkesinin Afrika ve Asya'daki konsolosluklarında usulsüz vize verildiğine dair iddialara Varşova yönetiminin açıklık getirmesi gerektiğini söyleyen Başbakanı Scholz’a sosyal medya platformu X hesabından yanıt vererek Almanya'yı ülkesinin iç işlerine karışmaya çalışmakla suçlamıştı.

Rau, "Almanya Şansölyesi'nin yetkisinin Polonya'da devam etmekte olan yargılamalarla ilgili olmadığı açıktır. Bu yöndeki açıklamalar, Polonya'nın iç işlerine ve ülkede devam etmekte olan seçim kampanyasına müdahale etme girişimine işaret etmektedir." değerlendirmesinde bulunmuştu.

Polonya'da 15 Eylül'de ülkeye giriş vizesi verilmesinde usulsüzlük yapıldığı iddiaları gündeme gelmiş, Dışişleri Bakan Yardımcısı Piotr Wawrzyk görevden alınmıştı.

Polonya Dışişleri Bakanlığı, ülkenin tüm konsolosluk temsilciliklerinde özel teftiş ve denetim yapılacağını bildirmişti.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da "Artgemeinschaft" adlı Neonazi derneğinin faaliyetlerinin yasaklandığı bildirildi.

İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, "Artgemeinschaft" derneği ve buna bağlı olan tüm oluşumların faaliyetleri yasaklandı.

 

Yaklaşık 150 üyesi olan Neonazi, ırkçı, yabancı düşmanı ve demokrasi karşıtı bir dernek olduğu vurgulanan Artgemeinschaft'ın, ülkedeki anayasal düzene karşı olduğu belirtildi.

Açıklamada, derneğin faaliyetlerinin yasaklanması kararının ardından polisin bugün 12 eyalette 39 üyenin kaldığı mekanlarda ve dernekevinde arama yaptığı aktarıldı.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, son derece ırkçı, Yahudi düşmanı ve tarikat benzeri bir derneğin faaliyetlerini yasakladıklarını belirterek, bunun aşırı sağcılara ve hala Nasyonal Sosyalizm ideolojisini yayan "zihin kundakçılarına" karşı ağır bir darbe olduğunu ifade etti.

 

Bu aşırı sağcı grubun, çocukları ve gençleri iğrenç bir şekilde görüşlerini aşılama yoluyla anayasa düşmanları yetiştirmeye çalıştığını söyleyen Faeser, aşırı sağın çeşitli akımlarını birbiriyle bağlayan derneğin, özgür demokratik düzen için tehdit oluşturduğunu kaydetti.