Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Umnutzung eines Ladenlokals in eine Außenstelle des Impfzentrums -offizielle Eröffnung durch Oberbürgermeister und Landrat
 
Schweinfurt Stadt und Landkreis. Ab heute ändert Bayern seine Impfstrategie. Ab sofort sollen Impfungen gegen das Coronavirus hauptsächlich in den Arztpraxen vorgenommen werden.
In Schweinfurt möchte man aber dennoch das Impfzentrum und weitere Impfangebote außerhalb der Arztpraxen aufrechterhalten. So wird unter anderem auch weiterhin in der Stadtgalerie geimpft. Um dies zu ermöglichen, hat die Stadt Schweinfurt eine Ladenfläche angemietet. Das Centermanagement hat dafür besonders günstige Konditionen einräumen können. Am heutigen Freitag, 01. Oktober, konnte die etwas andere Geschäftseröffnung, die Eröffnung des Impfladens, gefeiert werden.
 
"Impfen muss weiterhin ohne Voranmeldung und ohne Termin möglich sein. Die Stadtgalerie ist dafür bestens geeignet, auch die bisherigen Impfangebote wurden hier bereits sehr gut angenommen. Je mehr Menschen geimpft sind, desto schneller wird die Pandemie für beendet erklärt werden können. Wir werden deshalb nicht müde, an die Bürgerinnen und Bürger zu appellieren, sich für eine Impfung zu entscheiden. Für ihre eigene Gesundheit aber auch zum Wohl der Gesellschaft", so Oberbürgermeister Sebastian Remelé und Landrat Florian Töpper. "Wir danken Frau Anica Helbing stellvertretend für das Centermanagement des ECE, das dieses niederschwellige Impfangebot vor Ort möglich gemacht hat."
 
Der Impfladen in der Stadtgalerie ist ab sofort bis vorerst 31. Dezember 2021 jeweils Montag, Dienstag, Donnerstag und Freitag von 11:00 bis 19:00 Uhr geöffnet. Weiterhin besteht jeden Mittwoch von 11:00-19:00 Uhr die Möglichkeit, sich im Impfzentrum am Volksfestplatz Schweinfurt impfen zu lassen. Eine Terminvereinbarung ist bei keinem der vorhandenen Angebote nötig, dies gilt sowohl für Erst- als auch für Zweitimpfungen. Wer zum Beispiel bereits seine Erstimpfung am Impfzentrum erhalten hat, kann für die Zweitimpfung orts- und terminunabhängig jedes bestehende Impfangebot von Stadt und Landratsamt Schweinfurt nutzen oder auch andere Angebote außerhalb der Region oder eine Arztpraxis aufsuchen.
 
Vor Ort in der Stadtgalerie impfen Ärztinnen und Ärzte der Firma 21Dx, die auch das Impfzentrum auf dem Volksfestplatz betreibt sowie die Versorgung der stationären Einrichtungen durch mobile Impfteams übernimmt. Geimpft wird hauptsächlich mit dem Impfstoff von BionTech. Vorhandene Restbestände von Johnson & Johnson können bei Interesse ebenfalls geimpft werden. Erstimpfungen mit dem Impfstoff des Herstellers Moderna wurden auf Grund der sehr geringen Nachfrage eingestellt.
 
Wichtiger Hinweis: In der Stadtgalerie (sowie auch im Impfzentrum und bei den Sonderimpfaktionen) werden keine Impfungen für schwangere Frauen angeboten. Diese werden gebeten, sich an ihre Gynäkologin oder ihren Gynäkologen zu wenden. Dieser kann eine fundierte Anamnese erstellen, um Nachteile für das ungeborene Kind sicher auszuschließen.
Stillende Mütter erhalten eine Impfung.
 
[Image]
Im Bild von links: Jan von Lackum, Referatsleiter für öffentliche Ordnung Stadt Schweinfurt, Oberbürgermeister Sebastian Remelé, Anica Helbing, Center Managerin Stadtgalerie Schweinfurt, Landrat Florian Töpper, Sonja Weidinger, Abteilungsleiterin Öffentliche Sicherheit und Ordnung Landkreis Schweinfurt, Dr. Markus Hüttl, 21 Dx GmbH
Foto: Stadt Schweinfurt, Kristina Dietz
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye'nin Avrupa’ya yasa dışı göçle mücadelede Avrupa Birliği (AB) için merkezi bir rol oynadığını belirtti.
 
Jüdische Allgemeine gazetesi, Kudüs'te Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünü ziyaret eden Merkel'in Türkiye ile ilgili sözlerine yer verdi.
 
Başbakan Merkel burada Türkiye ile ilgili bir soru üzerine, "Türkiye’yi görmezden gelemezsiniz. NATO üyesi Türkiye, Avrupa’ya yasa dışı göçle mücadelede AB için merkezi bir rol oynuyor. Türkiye’nin büyük hedefleri var ve ilişkilerde birçok hayal kırıklığı yaşanıyor. Temel konularda tutumlar farklı olsa bile yine de pragmatik anlaşmalar bulmanız gerekiyor. Birbirimizle konuşmaya devam etmeliyiz." ifadelerini kullandı.
 
Dış politikanın, değerler ve çıkarların bir karışımı olduğunu söyleyen Merkel, "Burada doğru dengeyi bulmak büyük mesele." dedi.
BOCHUM (AA) - Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier, Almanya'nın bir göç ülkesi olduğunu söyledi.
 
Steinmeier, Almanya ile Türkiye arasında 1961’de imzalanan İş Göçü anlaşmasının 60’ıncı yıl dönümü nedeniyle Bochum'da amatör ligde mücadele eden Türkiyemspor kulübünü ziyaret etti.
 
Burada yaptığı açıklamada Steinmeier, "Almanya bir göç ülkesidir." dedi.
 
İlk nesil Türklerin 60 yıl önce Almanya'da birkaç yıl çalışıp geri dönmek için geldiğini hatırlatan Steinmeier, "Artık bu ülkenin parçasısınız. Almanya’da dördüncü ve beşinci kuşak göçmenlerin çocukları çok sayıda başarıya imza atıyor. Sizler bu ülkeyi değiştirdiniz." diye konuştu.
 
Steinmeier, Türkiyemspor’un 1989’da kurulduğunu, o günden beri sadece spor faaliyeti yürütmediğini, toplumsal uyumda birçok başarılı proje gerçekleştirdiğini kaydetti.
 
Ziyarette kulübün yönetim kurulu üyeleri ve sporcuları ile sohbet eden Steinmeier'e, kendi isminin yazılı olduğu Türkiyemspor forması hediye edildi.
 
Steinmeier'e ayrıca ziyarette Türk baklavası ve Rize çayı ikram edildi.
 
Almanya Cumhurbaşkanı, daha sonra Essen’de fotoğraf sanatçısı Ergun Çağatay’ın "Misafir İçiler" isimli fotoğraf sergisinin açılışına katıldı.
Almanya'da dün yapılan genel seçimde, 18 Türk asıllı aday, milletvekili olarak Federal Meclise (Bundestag) girmeye hak kazandı.
 
Geçici ilk resmi sonuçlara göre, Aydan Özoğuz, Hakan Demir, Metin Hakverdi, Macit Karaahmetoğlu, Derya Türk-Nachbaur, Mahmut Özdemir, Cansel Kızıltepe, Gülistan Yüksel ve Nezahat Baradari, Sosyal Demokrat Partiden (SPD) milletvekili seçildi.
Yeşiller Partisinden Cem Özdemir, Ekin Deligöz, Canan Bayram, Filiz Polat ve Melis Sekmen meclise girmeye hak kazanırken, Sol Partiden Ateş Gürpınar, Sevim Dağdelen ve Gökay Akbulut da seçilen diğer Türk kökenli milletvekilleri oldu. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinden Serap Güler milletvekili seçildi.
 
Böylece geçen seçimde 14 olan Türk kökenli milletvekili sayısı bu seçimde 18'e yükseldi.
Bunların dışında ayrıca seçilenler arasında, Türkiye kökenli Rum bir aileden gelen Takis Mehmet Ali de bulunuyor.
Seçimde, 100'ün üzerinde Türk asıllı kişi adaylık açıklamıştı.
 
Haber: AA
Resim: Pixabay
Türk Hava Yolları (THY), günlük 1221 sefer yaparak Avrupa'da en çok uçuş icra eden 2. hava yolu oldu.
Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatının (EUROCONTROL), 13-19 Eylül'deki hava trafiği verilerine göre, Avrupa'da 169 bin 471 uçuş icra edildi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) önlemleri kapsamındaki kısıtlamaların büyük oranda kalkmasıyla İrlandalı Ryanair, günlük 2 bin 345 uçuşla Avrupa'nın en çok uçan hava yolu olarak kayıtlara geçti.
THY, günlük 1221 uçuşla 2. sırada yer alırken, Easyjet 1071 seferle 3. sırayı aldı.
Pegasus Hava Yolları da 476 uçuşla listede 9. sıradaki yerini korudu.
Raporda, söz konusu tarihlerde icra edilen uçuşların salgın dönemi öncesindeki 2019 dönem istatistiklerinin yaklaşık yüzde 70,2’sine denk geldiği belirtildi.

Almanya'da yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı aşı geliştiren Biontech şirketinin kurucuları Prof. Dr. Uğur Şahin ile Dr. Özlem Türeci'ye Köln Üniversitesi tarafından "fahri doktora" unvanı verildi. Köln'ün tarihi belediye binasında düzenlenen törende Şahin ve Türeci, şehrin altın defterini imzalayarak, Köln Üniversitesi Tıp Fakültesinden "fahri doktora" unvanı aldı. Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker (solda), Şahin ve Türeci'yi tebrik etti.

İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri Stephen Lillie’nin, geçen hafta Yunanistan merkezli Kathimerini gazetesine verdiği samimi röportajda kullandığı kelimeler ve çizdiği “Kıbrıs Çözüm tablosu”, Batı dünyasının Kıbrıs, özde Doğu Akdeniz ile ilgili neler düşündüğünü koyuyor ortaya.
 
İngiltere, Kıbrıs konusunda varılacak bir anlaşmanın illaki “uluslararası topluluk tarafından tek bir devlet” şeklinde bir çözüm olmasında ısrarlı. Batı dünyasının, daha doğrusu son 300 yılın yayılmacı ve sömürgecilerinin yani emperyalistlerin istekleri, Kıbrıs sorununun, kendilerine bağlı ve kayıtsız koşulsuz biat edecek tek devletli bir çözüm ile sonuçlanması.
  
Kurulacak ve Batı tarafından onaylanacak, “tek egemenlik” görünümlü bu yapay devletin içte, Kıbrıs’ta asırlardır yaşayan iki halk arasında hangi siyasi dengelerle kurulduğu, yönetimde kimin ne kadar hakkının ve yetkisinin olacağı, kimin kimi idare edeceği çok önemli değil.
 
İngiliz siyasetçi ve stratejistlerine göre “Dışta tek, içte iki devlet” tanımlaması yeni bir kavram değil. 1947 Lord Winster Planı, 1948 Sir Edward Jackson Anayasası, 1955 Harold Macmillan Önerileri ve 1956 Lord Radcliffe Planı “Dışta tek olan ama içte iki halkın oluşturduğu, egemenlik, temsiliyet ve yönetimin iki halk tarafından paylaşıldığı” bir çözümü önermekteydi.
 
 
(Ata Atun, Kıbrıs Planları, Hiperlik, 2021) 
 
 
Bütün bu planların, önerilerin ve anayasaların temelinde yatan, Kıbrıs’ta bağımsız bir devlet olsun, bütün dünya öyle zannetsin ama perde arkasında İngiltere’nin hakları kaybolmasın, İngiltere Kıbrıs üzerinde söz sahibi olsundu.
 
Öyle de oldu. 1960 yılında bağımsızlığı Batı tarafından kabul gören Kıbrıs Cumhuriyeti, gerçekte tam bir İngiliz sömürgesiydi. İngilizlerin eski sömürgelerini yönetmek için kurdukları “Ortak Refah Ülkeleri”nin bir parçası oldu. Tedavüle sürdüğü “Kıbrıs Lirası’nın karşılığı Londra Merkez Bankasında “Sterlin” olarak teminat altındaydı. İngiliz malları Avrupa ve üçüncü ülke mallarına kıyasla ayrıcalıklı ve daha düşük bir gümrük tarifesi ile adaya girmekteydi. Sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dış politikası da tamamen İngilizlerin istek ve stratejileri doğrultusundaydı.
 
Yunanistan’ın, Kıbrıs adasını Yunanistan sınırları içine almak için 15 Temmuz 1974 günü gerçekleştirdiği askeri darbe, bölgedeki politik ve stratejik dengelerinin alt üst olmasının başlangıcı oldu. İngilizlerin 1834 yılından itibaren benimsedikleri ve yıllar içinde dantel gibi ince işçilikle ördükleri Doğu Akdeniz politikalarının ve Orta Doğu stratejilerinin temelinden yıkılmasına yol açtı.     
 
Yunanistan’ın askeri darbesi sonrasında yıkılan ve lağvedilen “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni garantör devlet olarak tekrar hayata geçirmek için İngilizlerin bütün isteksizliğine rağmen 20 Temmuz 1974 günü adaya askeri müdahale etmek zorunda kalan Türkiye, bölgede dengelerin temelinden, farklı esaslarla tekrardan kurulmasını zorunlu hale getirdi.
 
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, ABD’nin, AB’nin ve İngilizlerin, diğer bir tanımlamayla, yayılmacı Batı’nın, eski gücünü kaybetmesi, Türkiye’nin bölgesel güç olması, Rusya ve Çin ile çıkar ve siyasi ilişkilerinin örtüşmesi ve en önemlisi de Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları, yayılmacı Batı’yı, Kıbrıs adasını tek parça bir bütün olarak kontrol altına almak ve perde arkasından yönetmek için hareketlendirdi.
 
İşte İngiltere’nin Güney Kıbrıs’taki Yüksek Komiseri Stephen Lillie’nin söylemek ve Türkiye ile KKTC’ye kabul ettirmek istediği de “iki ayrı devleti kabul edemeyiz. Kabul edersek Türkiye’nin Mavi Vatan doktrini gerçekleşir ve biz (yayılmacı Batı), Doğu Akdeniz’deki ve Adalar Denizi’ndeki (Ege) haklarımızı kaybederiz.”
 
Özetle, geçmişe ve başta İngilizler olmak üzere Batının stratejilerine baktığımız zaman Kıbrıs’ta “Eşit, egemen, siyaseten uluslararası tanınmış iki devlet” çözümünün dışındaki her önerinin Türkiye ve KKTC’nin aleyhine olduğu/olacağı açıktır.
 
Prof. Dr. (İnş Müh), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
Akademisyen, Kıbrıs İlim Üniversitesi
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı
Eskişehir’de doktora eğitimi alırken vefat eden Nijeryalı öğrencinin cenazesine Türkiye sahip çıktı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden akademisyen ve öğrencilerin katılımıyla düzenlenen cenaze töreninin ardından, Eskişehir Asri Mezarlığı’na defnedildi.
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) Türkiye Bursları programı ile 2018 yılından beri Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde Kimya Mühendisliği alanında doktora eğitimi alan Nijeryalı Ademola Stanford Olufemi, beyin kanaması geçirdi. Bir süre yoğun bakımda kalan Olufemi, 24 Ağustos 2021 tarihinde yaşam mücadelesini yitirdi. Olufemi’nin ölümünün ardından YTB Nijerya’daki ailesi ile temasa geçti ancak aile çocuklarının Eskişehir’e defnedilmesini istedi.
Ailenin isteğine kayıtsız kalmayan Türkiye, Nijerya’nın Ankara büyükelçiliği ile yürüttüğü çalışmaların ardından Olufemi’ye Eskişehir’de cenaze töreni düzenledi. Olufemi’nin Hristiyan olması nedeniyle, YTB tarafından buna göre cenaze töreni organize edildi. Ankara’dan çağrılan din adamı Eskişehir’e giderek Olufemi’nin cenaze törenini gerçekleştirdi. Ailesinden kimsenin cenaze törenine katılamaması nedeniyle, YTB tarafından ailesine gönderilmek üzere cenaze töreni kamera kaydına alındı. Eskişehir’in Tepebaşı ilçesinde bulunan Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde gerçekleşen törene Olufemi’nin üniversiteden arkadaşları, akademisyenler ve YTB yetkilileri katıldı. Törene ayrıca video konferans yöntemiyle Olufemi’nin ailesi çevrimiçi katıldı. Törenin ardından cenaze Eskişehir Asri Mezarlığı’na defnedildi.
 
 
 
 
Evli ve 1 kızı bulunan Olufemi’nin ailesi ülkesi Nijerya’da bulunuyordu.
 
Tezinde Müsilaj Sorununu İşleyecekti, Ömrü Yeterli Olmadı
Hayatını kaybeden öğrencinin tez konusu olarak denizlerde görülen müsilaj sorununu seçtiğini belirten ESOGÜ Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Macid Nurbaş, "Öğrencim 3 senedir Türkiye'de yaşıyordu. İlk senesi Türkçe öğrenmekle geçti. Daha sonra doktora konusunu belirledik ve derslerini aldık. Ama maalesef ömrü kısa geldi. Yolda yürürken düşmüş, beyin kanaması geçirmiş. ESOGÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'ne götürdük. Orada başarılı bir ameliyat geçirdi, ama maalesef 1 hafta sonra kalbi durdu. Tez çalışması yapıyordu. Duyarlı bir arkadaştı. Müsilaj sorunu hakkında çalışma yapmak istedi. Çok iyi olacağını söyledik. Tez konusuna birlikte karar verip belirledik. Fakat ömrü yeterli olmadı" sözleriyle üzüntüsünü dile getirdi.
 
Haber ve resim: YTB
BERLİN (AA) - Eski Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff, ülkesindeki göçmen çocuklarının sporda, kültürde, bilimde, ekonomide harikalar yarattığını ve önemli roller üstlendiğini söyledi.
 
Alman Uyum Vakfı tarafından Türkiye ile Almanya arasında imzalanan iş gücü alımı anlaşmasının 60. yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte konuşan Christian Wulff, "Almanya'da göçmen çocukları sporda, kültürde, bilimde, ekonomide harikalar yaratıyor ve önemli rol üstleniyor. Herkes, göçten yararlandı, buraya gelen göçmenler ve ülkemiz de. Bu bir anlamda kazan-kazan durumuydu. Bu nedenle teşekkür etmek ve saygı göstermek bir vazife." dedi.
 
 
 
- Almanya refahını Türkiye’den gelen göçmen işçilere borçlu
 
Wulff, işçi göçünün üzerinden yıllar geçtikten sonra ancak bugün bunun bir başarı hikayesi olarak değerlendirildiğini ve Almanya’nın bugünkü refahının Türkiye’den gelen göçmen işçilere borçlu olduğunun anlaşıldığını vurguladı.
Göçün her iki taraf için kazan-kazan durumu olduğunu anlatan Wulff, burada hem göçmenlerin hem de Almanya’nın kazanan taraflar olduklarını dile getirdi.
60'lı yıllarda insanların ailesi olmadan, dil bilmeden Almanya'ya gelmelerinin hafife alındığına işaret eden Christian Wulff, "Misafir işçi kavramı bile insanların kısa süreliğine gelip çalışıp eve döneceklerini çağrıştırıyordu. Buraya insanların geldiği, aileleriyle yaşamak ve burada kalmak istediklerinin anlaşılması yıllar sürdü. Bu ailelerin Alman vatandaşı olan ve Almanya’ya çok iyi uyum sağlamış çocukları oldu." değerlendirmesinde bulundu.
 
 
 
- Yabancılara karşı artan nefretin seçim malzemesi yapılması endişe verici
 
Christian Wulff, göçün Almanya’ya kazanımlarını anlatırken, diğer yandan ülkede yabancılara karşı artan nefrete de dikkat çekti. Wulff, Almanya'da yabancılara karşı artan nefretten ve düşmanlıktan ve bunun bazı bölgelerde seçim malzemesi olarak kullanılmasından endişe edilmesi gerektiğini belirterek "Halbuki insanlar bir araya gelip karşılıklı yüz yüze temas kurulduğu zaman diğerlerinin kendilerinden farklı olmadığını, farklı ihtiyaçları olmadığını görecekler." ifadelerini kullandı.
 
Alman Uyum Vakfının etkinliğine Avrupa'da tam yapay kalp nakli gerçekleştiren ilk ve şimdiye kadar tek kadın cerrah Dilek Gürsoy ve annesi Zeynep Gürsoy da katıldı.
Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra iş gücü açığını kapatmak amacıyla 1955’te İtalya, 1960’ta Yunanistan ve İspanya ile anlaşmalar yaparak buralardan işçi getirdi.
Almanya, Türkiye ile de 30 Ekim 1961’de İş Gücü Anlaşması imzalayarak Türkiye’den resmi olarak Almanya’ya iş gücü göçü başladı. 
Eurowings nimmt Geschäftsreiseverbindungen ab Nürnberg wieder auf: Tagesreisen nach Hamburg und Düsseldorf jetzt wieder möglich
 
Anfang September wird Eurowings die Verbindungen ab Nürnberg zu den wichtigen deutschen Metropolen wieder aufnehmen: Die Flüge nach Düsseldorf starten ab 1. September, nach Hamburg geht es ab 13. September. Für die Unternehmen der Metropolregion Nürnberg sowie deren Mitarbeiterinnen und Mitarbeiter ergeben sich wieder attraktive Reisemöglichkeiten, um schnell in den Norden oder Westen der Republik zu gelangen.
 
Geflogen wird Montag bis Freitag (Hamburg auch am Sonntag). Dienstags und mittwochs werden zwei tägliche Flüge morgens und abends durchgeführt. Somit sind an beiden Tagen Tagesreisen wieder bequem möglich. Über das Eurowings-Drehkreuz in Düsseldorf ist die Region an weitere europäische Ziele angebunden. Zahlreiche Umsteigeverbindungen gibt es außerdem über den Flughafen Hamburg.
 
Der Anteil der Passagiere mit innerdeutschem Endziel wird im Jahr 2022 voraussichtlich nur noch fünf Prozent der Gesamtpassagierzahl am Airport Nürnberg betragen. Zum Vergleich: Vor zehn Jahren lag dieser Anteil noch bei rund 25 Prozent. Hintergrund für diese Entwicklung ist zum einen die Marktkonsolidierung in Folge der Air Berlin-Insolvenz. Zum anderen wurde die Flugverbindung nach Berlin im Jahr 2019 nach Eröffnung der ICE-Hochgeschwindigkeitsstrecke eingestellt.
 
„Auch wenn die innerdeutschen Verbindungen der Bahn ab Nürnberg in den letzten Jahren mit der Inbetriebnahme diverser Neubaustrecken attraktiver und wettbewerbsfähiger geworden sind, ist der Zeitvorteil von Flugverbindungen bei Strecken über 400 Kilometer weiterhin signifikant. Nur so sind z.B. eintägige Dienstreisen über diese Entfernungen möglich. Insofern bleiben die beiden innerdeutschen Strecken nach Hamburg und Düsseldorf wichtig für die Konnektivität der Metropolregion.“ so Dr. Michael Hupe, Geschäftsführer des Nürnberger Flughafens.
 
Markus Lötzsch, Hauptgeschäftsführer der Industrie- und Handelskammer Nürnberg für Mittelfranken, betont: "Unsere Unternehmen sind auf diese Flugverbindungen angewiesen. Deshalb begrüßen wir den Neustart der Strecken und das Bekenntnis von Eurowings zur Metropolregion, hoffentlich bald mit täglichen Hin- und Rückflügen nach Hamburg und Düsseldorf."