Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

18 Ekim 2020 tarihinde KKTC Cumhurbaşkanı seçilen Ersin Tatar, seçim propagandası döneminde halkına vaat ettiği “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” stratejisini, seçimlerin hemen ertesinde açıklayarak devlet politikası haline getirdi. Günümüze kadar emperyal (yayılmacı) güçlerin yaptıkları tüm baskıları savuşturan Tatar, müzakere masasına KKTC’nin, tüm diğer devletlere eşit statüde tanındığı gün oturacağı ısrarını sürdürdü. Bu konuda kararlı olduğunu da defalarca sözlü ve yazılı medyada açıkladı.

 

Kıbrıs Rum Yönetiminin çiçeği burnunda lideri Nikos Hristodulidis, yaklaşık 7 ay önce, 12 Şubat 2023 tarihinde makamına oturdu. Oturur oturmaz da ilk 3 ayını 29 ülkenin lider ve yöneticisini kapı kapı dolaşıp, Türkleri Kıbrıs müzakereleri masasına oturtmaları ve müzakerelerin Crans Montana’da koptuğu, “siyasi eşitliğe sahip iki kesimli iki toplumlu federasyon” müzakerelerinin kesildiği yerden başlatılması için yalvarmakla geçirdi.

 

Kendisinden evvel görev başında olan adaşı Nikos Anastasiadis, 7 Temmuz 2017 yılında Crans Montana’da Kıbrıs müzakereleri sürerken, sanki kendisi ne isterse onun Türkler tarafından kabul edilmesi ve yerine getirilmesi şartmış inancıyla, gözlüklerini masaya fırlatmış, yaklaşık iki yıl devam eden çözüm hedefli müzakere masasını terk etmiş ve aynı gün uçağa binip Güney Kıbrıs’a geri dönmüştü.

 

Nikos Anastasiadis’in çözüm masasını devirmesinin ve çözüm çabalarının başarısız olmasının ardından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, "Tüm heyetler ve tarafların güçlü çabalarına rağmen Kıbrıs konferansı anlaşma sağlanamadan sona ermiştir" açıklamasını yaparak müzakereleri sonlandırmıştı.

 

Gerçekte Crans-Montana’da sadece Kıbrıs müzakereleri çökmedi, 50 yıllık BM parametreleri tümü ile çöktü. 

 

Bu nedenle, Nikos Hristodulidis ve ekibi, seçildikten sonra, BM’ye, AB’ye, ABD’ye, İngiltere’ye, Fransa’ya ve akla gelebilecek her yere kişisel ve diplomatik yollarla başvurarak, Tatar’ın talebi olan “Eşit, Egemen, Uluslararası tanınmış iki devletli çözüm” önerisini kabul etmediklerini, müzakerelerin 2017 yılında Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi gerektiğini ve masaya oturmaya hazır oldukları mesajını iletti. 

 

Nikos Anastasiadis’in niçin 7 Temmuz 2017 yılında Crans Montana’da Kıbrıs müzakerelerini terk ettiğini, cebinde Kıbrıs Türk tarafından aldığı hangi tavizlerin olduğunu ve niçin Hristodulidis’in yana yana müzakerelerin kaldığı yerden devamını istediğinin gerekçelerini bilmekte fayda var. 

 

Nikos Anastasiadis, Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine de ayni mealde ama farklı bir içerikte karşılık verilince masayı devirip kalktı gitti.

 

Önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetinden aldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.

 

(Yazının devamı olan 2. bölümde, tavizlerin listesi ve açıklaması yer alacak.)

 

Nikos Anastasiadis, Crans Montana’da Kıbrıs Türk müzakere heyetinden istediği tüm tavizleri aldıktan sonra son olarak masaya “Sıfır asker, sıfır Garanti” isteğini koyunca ve bu isteğine beklemediği bir karşılık verilince masayı devirip kalktı gitti.

 

Burada önemli olan “Türk askerinin tümü ile terk etmesi ve Türkiye’nin garantörlüğünün iptal edilmesi” önerisine verilen yanıtın ne olduğu ve cebindeki Türk müzakere heyetinden aldığı tavizler ve felaketin neresinden dönüldüğüdür aslında.

 

Anastasiadis’in “Sıfır asker, sıfır Garanti” talebine verilen karşı yanıtta “Türkiye’nin garantörlüğü 12 yıldan sonra iptal edilebilecek Türk askeri de adadan süreç içinde tamamen çekilecek” ifadeleri yer almaktaydı.

 

Masayı devirirken Anastasiadis’in cebinde olan ve müzakere süreci içinde Rumlara verilmiş olan tavizler;

  • Kıbrıslı Rumlara, Türk bölgelerinde 4 özgürlük hakkının tanınması,
  • Türk topraklarına nüfusumuzun dörtte biri oranında Rum’un yerleşmesi,
  • Türk nüfusunun dörtte bir oranında dondurulması,
  • Yasama ve yürütmede Kıbrıs Türkünün 1960 Anayasasında var olan ayrı oy çoğunluğu hakkının iptali,
  • Devlete istihdamlarda 70 Rum’a 30 Türk, Polis ve askerdeki istihdamlarda 60 Rum’a 40 Türk istihdam edilmesini kaldırılması,
  • Dönüşümlü Başkanlıkta sürelerin eşit olmaması,
  • KKTC topraklarının beşte birinin ve 40 civarında yerleşim yerinin Kıbrıslı Rumlara iade edilmesi sonrasında Kıbrıs Türklerinin topraklarının yüzde 29.2’a inmesi,
  • 4 kategorideki taşınmaz malların anlaşmanın ertesi günü otomatik olarak Rumlara iade edilmesi,
  • Devlet Başkanlığı seçiminde yüzde 20 çapraz oy prensibi nedeni ile Türk bölgesinde yaşayan Rumların, Kıbrıs Türklerinin Başkanının seçileceği seçimlerinde yüzde yirmi oranına oy kullanması. (Rumlar hangi Kıbrıs Türkünü kendilerine yakın görürlerse, yüzde 20 Rum oyları ile o kişinin Başkan seçilmesinin sağlanması.)
  • Federal devlete üniversite eğitimi ve çalışmak için gelecek kişilere, Federal devletler tarafından değil, Merkezi Hükümet tarafından izin verilmesi,
  • Kıbrıs Türklerinin varlığını koruyabilmesine yönelik mevcut deregasyonların iptal edilmesi,
  • Mülkiyet konusunun iki federal devlet arasında değil, bireysel bazda çözülmesi,
  • Yunanlar Kıbrıs adasına serbestçe giriş yapabilecekken, Türklerin Şengen vizesi alarak giriş yapabilmeleri.

 

Anastasiadis, tüm bu tavizlerle yetinmeyip, “anlaşmanın ertesi günü Türk askerinin adayı terk etmeyeceği ve Türkiye’nin garantörlüğünün hemen kaldırılmayacağı” cevabına öfkelenmiş, mahalle kabadayısı edasıyla müzakere masasını terk ederek Kıbrıs’a dönmüş, masayı bir kez daha çökertmişti.

 

 

Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in niçin ısrarla “müzakereler Crans Montana’da kaldığı yerden başlasın, biz masaya oturmaya hazırız” diye yırtındığı ve “Eşit ve egemen, uluslararası tanınmış iki devletli çözümü” konuşmam bile diyerek BM, AB, ABD, İngiltere ve Fransa hükümetleri ile AB’ye üye devletleri kışkırtmaya çalıştığı bu gerçeklerle net bir şekilde ortaya çıkmıştır herhalde.

 

Hristodulidis, yıllar önce Anastasiadis’e verilmiş tavizleri cebine koymak, son adım olan “sıfır asker, sıfır garanti” konusunu konuşmak ve Kıbrıs Türklerine en ufak bir hak vermeden adanın yönetimini ele geçirmek için çırpınmakta ve “olmayacak duaya amin” demektedir. Unuttuğu veya hesap etmediği, KKTC’de, o masaya oturduğu dönemki başkanın olmadığı, Kıbrıs Türklerinin iki devletli çözümden farklı bir anlaşmaya yanaşmayacağıdır…

Nicht nur für viele Schülerinnen und Schüler begann mit dem Schuljahr 2023/24 ein neuer Lebensabschnitt: Einen Tag vor dem offiziellen Unterrichtsbeginn in Bayern haben 34 neue Anwärterinnen und Anwärter für das Lehramt an Grund- und Mittelschulen in Stadt und Landkreis Würzburg ihren Amtseid abgelegt. Schulamtsdirektorin Claudia Vollmar, die 3. Bürgermeisterin der Stadt Würzburg Judith Roth-Jörg und die stellvertretende Landrätin Karen Heußner begrüßten die jungen Lehrkräfte am Landratsamt Würzburg. In einer feierlichen Zeremonie wurden sie in das Beamtenverhältnis auf Widerruf berufen.

 

In den kommenden zwei Jahren werden die Lehramtsanwärterinnen und –anwärter in ihren Seminaren didaktisch, methodisch und pädagogisch auf ihre Aufgabe in den Grund- und Mittelschulen ausgebildet. In ihren Schulen in Stadt und Landkreis Würzburg wenden sie das neu erlangte Wissen direkt an. Am Ende der zweijährigen Ausbildung steht die Lehramtsprüfung des 2. Staatsexamens.

 

Lehrkräfte „wichtige Konstante“ im Leben von Kindern und Jugendlichen

 

Die stellvertretende Landrätin Karen Heußner und die 3. Bürgermeisterin der Stadt Würzburg Judith Roth-Jörg beglückwünschten die Anwesenden zu ihrer bestandenen Eignung und hießen die Anwärterinnen und Anwärter in der Region Würzburg willkommen. „Lehrerinnen und Lehrer nehmen einen wichtigen Teil unser aller Zukunft in die Hand – die Bildung unserer Kinder“, führte Karen Heußner aus. Für diesen Dienst an der Gesellschaft spreche sie den Anwesenden größten Dank und Respekt aus. „Lehrerinnen und Lehrer sind die Dreh- und Angelpunkte im Schulwesen“, betonte auch Judith Roth-Jörg. Als Schulbürgermeisterin der Stadt Würzburg sicherte sie den Anwesenden für ihre Aufgabe tatkräftige Unterstützung zu.

 

Schulamtsdirektorin Claudia Vollmar, die Fachliche Leitung der Staatlichen Schulämter von Stadt und Landkreis Würzburg, freute sich über die große Motivation der angehenden Lehrkräfte. Die positive Grundeinstellung, die bereits bei einem kurzen Kennenlernen offenbar wurde, sei essenziell. Denn Lehrerinnen und Lehrer seien neben den Eltern die Personen, mit denen Kinder und Jugendliche die meiste Zeit in ihrem Alltag verbringen. Als „wichtige Konstante“ im Leben des Nachwuchses seien die Lehrkräfte daher nicht nur an der Wissensvermittlung, sondern als Mentoren und Förderer auch zum Aufbau von Sozialverhalten und der Weitergabe demokratischer Werte maßgeblich beteiligt. „Wenn engagierte Menschen wie Sie sich zu dieser Aufgabe berufen fühlen, kann man das gar nicht genug würdigen“, lobte Vollmar die Anwärterinnen und Anwärter. Für die anstehenden zwei Jahre und die hoffentlich vielen Berufsjahre danach wünsche Vollmar den angehenden Kolleginnen und Kollegen viel Erfolg.

 

Das Schuljahr 2023/24 in Zahlen

 

Mit den 34 neuen Lehramtsanwärtern befinden sich zum Beginn des Schuljahres 2023/24 im Zuständigkeitsbereich des Schulamtes für Stadt und Landkreis Würzburg rund 1000 Lehrkräfte im Schuldienst. Das Staatliche Schulamt Würzburg ist dabei für 15 Grund- und fünf Mittelschulen im Stadtgebiet zuständig, sowie 29 Grundschulen und 8 Mittelschulen im Landkreis Würzburg. Hinzu kommen noch die Privatschulen Montessori, Jenaplan und Waldorf sowie das Vinzentinum und das Elisabethenheim. Die Schülerzahl an den genannten Schulen umfasst zum Beginn des Schuljahres

 

2023/24 rund 16.000 Kinder und Jugendliche, darunter 1.600 Schulanfänger im Landkreis und 920 in der Stadt Würzburg.

 

Beachtlich ist in diesem Jahr die Zahl der Quereinsteiger: Neun der 34 Lehramtsanwärterinnen und –anwärter in Stadt und Landkreis Würzburg haben sich über die sogenannte Sondermaßnahme zum Erwerb einer Lehramtsbefähigung für die Laufbahn als Lehrer qualifiziert. Neben den Seminarteilnehmern mit klassischem Lehramtsstudium befinden sich daher auch Ingenieure, Erzieher, Betriebswirte, Juristinnen oder Zahnmedizinerinnen unter den Anwärterinnen und Anwärtern. Diese werden mit ergänzenden pädagogischen Lerninhalten für den Schuldienst ausgebildet.

 

 

 

 

 

 

Feierlicher Moment: Mit dem Ablegen des Amtseides und der Übergabe der Urkunde wurden die Männer und Frauen in das Beamtenverhältnis auf Widerruf berufen.

 

Foto: Christian Schuster

 

 

 

Almanya’da yeni öğretim yılının başlamasıyla birlikte Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı çalışmalarını sürdüren sürdüren Fürth DİTİB Mevlâna Camisinde okula başlayanlar için “Bed-i Besmele Programı” düzenlendi. Programa Fürth DİTİB Mevlana Camii Dernek başkanı Refet Avcı, Din Hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydan, DİTİB  Fürth Mevlana Camii Din görevlisi Ayşe Bektaş ve Camii yönetim kurulu üyeleri ile çocukların aileleri katıldı. 

 

Proğramın açılış konuşmasını yapan Fürth Mevlâna Cami Dernek Başkanı Refet Avcı şunları söyledi: “İlkokul birinci sınıfa başlayan yavrularımızın minik yüreklerindeki heyecanına ortak olmak, onların okul hayatlarındaki yürüyüşlerinin ilk adımına, İslam aleminin en güzel geleneklerinden biri olan Bedi Besmele programı ile ruh vermek istedik. Kuran-ı Kerim tilaveti yapıldıktan sonra “Bed-i Besmele“programı töreni gerçekleştirildi. Törenimizde Kur’an izinde, bayrağımızın gölgesinde vatanımıza sahip çıkılması gerektiği vurgulandı. Kur’an, bayrak, vatan gibi değerlerimiz çocuklarımıza anlatıldı” 

 

İSLAM İLİM VE BİLİME ÖNEM VERİR
İslamin ilim ve bilime önem verdiğini vurgulayarak söze başlayan Din hizmetleri Ataşesi Necmettin Saydan, “Bed- i Besmelenin ne demek olduğunu açıkladı. Geleceğin mimarları çocuklarımızın eğitimine önem verilmesini gerektiğini anlattı. Minik çocuklarla birlikte Euzu Besmele talimi yapılarak kısa surelerden okundu ve çocuklarla birlikte dualar yaptı. Allah’ın insanlığa gönderdiği son ilahi kitap olan Kur’an-ı Kerim’i anlamak ve ona uygun bir hayat yaşamak isteyen Müslümanlar, Hz. Peygamberden (s.a.s) günümüze kadar her dönemde Kur’an eğitim ve öğretimine büyük önem vermiş ve bu eğitim için çeşitli kurumlar geliştirmişlerdir” dedi.

 

Fürth Din Görevlisi Ayşe Bektaş, “bu programda milli birlik ve beraberlik şuurunun geliştirilmesi, sevgi, saygı ve dostluk bağlarının güçlendirilmesi, milli ve manevi değerlerin benimsetilmesi, bir arada yaşama ve sorumluluk şuurunun geliştirilmesi gibi değerlerin kazandırılması anlatıldı” dedi.

Program sonrasında çocuklara Türk bayrakları ile birlikte kırtasiye malzemelerinden oluşan hediye paketleri verildi.

 

Haber ve resimler: İlhan Baba-Fürth

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ganz am Anfang stand eine Wiedergründung, eine Fusion, ein Bündeln der Kräfte. 1948 - vor 75 Jahren - nahmen die „Freunde Mainfränkischer Kunst und Geschichte“ nach dem Krieg wieder die Arbeit auf und bildeten fortan mit dem Würzburger Kunstverein von 1841 und dem Fränkischen Kunst- und Altertumsverein von 1893 eine neue Einheit. Es entstand bis in die Gegenwart hinein einer der größten regionalen Geschichts- und Kunstvereine Deutschlands, der nun die eigene Geschichte in einer Ausstellung im Würzburger Rathaus präsentiert.

 

Bürgermeister Martin Heilig bezeichnete beim Festakt zur Vernissage die Vereinswiedergründung vor einem Dreivierteljahrhundert als einen Glücksfall für Würzburg und Mainfranken: „Ohne die Ihrem Verein gehörenden Gemälde, Skulpturen, historischen Urkunden, Druckschriften, Handschriften, Fotos sowie Bücher und Zeitschriften wären das Museum für Franken, das Staatsarchiv und die Universitätsbibliothek um vieles ärmer.“ Der Bürgermeister würdigte aber nicht nur die öffentlich zugänglichen Sammlungen, sondern einen äußerst lebendigen und aktiven Verein, mit großem Forschungsinteresse, regelmäßigen Publikationen, Vorträgen, Führungen, Studienfahrten oder kreativen Sonderformaten wie beispielsweise die Beteiligung am 100-jährigen Jubiläum des Mozartfests.

 

Bereits 1981 zeichnete die Stadt Würzburg die „Freunde“ für ihre außerordentlichen Verdienste mit der Goldenen Stadtplakette aus. Seitdem haben sich immer neue Generationen Geschichtsinteressierter und Kunstbegeisterter dieser Würzburger Institution angeschlossen, die bestens in die Wissenschaft vernetzt ist, das kulturelle Erbe bewahrt und stets auch neue Impulse setzt.

 

Der Einladung des Vereinsvorsitzenden Prof. Dr. Matthias Stickler waren entsprechend auch viele langjährige Partner gefolgt. Stadtarchiv-Leiter Dr. Axel Metz und Dr. Alexander Wolz, Leiter des Staatsarchivs Würzburg, gratulierten zum Jubiläum und der Ausstellung. Der Gründungsdirektor des Museums für Franken Prof. Dr. Schneider ist als 2. Vorstand natürlich mehr als nur ein Partner. Viele im Team forschen oder forschten beruflich und im Ehrenamt. Für Heilig liegt eine ausgewiesene Stärke des Vereins nicht nur darin, wissenschaftlich fundiert zu arbeiten, sondern auch allgemein verständlich zu veröffentlichen. Man beschäftigt sich intensiv mit der Geschichte der Heimat und sei gleichzeitig auch stets offen für neue Mitstreiterinnen und Mitstreiter, die Mainfranken gerade erst kennenlernen. Der Heimatbegriff sei hier kein ausgrenzendes „Bollwerk der Abwehr“, im Gegenteil leiste man vielmehr Hilfestellung beim heimisch werden.

 

Dies betonte auch Prof. Stickler in seiner Begrüßung: „Wir wollen in einer zunehmend heterogenen Gesellschaft integral wirken. Ob jemand die deutsche Sprache spricht, Christ oder Muslim ist, ist für den Verein nicht entscheidend.“ Zu kulturellen und geschichtlichen Fragestellungen könne man eine sachliche Gesprächsgrundlage liefern, die Engstirnigkeit oder den Rückzug in die eigene Blase verhindern soll. Der Dank des Vorsitzenden ging an ein großes Team, das nun die Rückschau auf 192 Jahre miterstellt, modern gestaltet und beworben hat. Selbst für ihn bringe eine solche Ausstellung immer noch Überraschungen. Natürlich sei ihm bewusst gewesen, dass der Verein im Museum für Franken äußerst prominent vertreten ist, dass man mit stolzen 5250 Objekten aber gar der größte Leihgeber auf der Festung Marienberg ist, sei ihm beispielsweise neu gewesen. Die Plakatausstellung im Rathaus bietet sicher noch weitere Aha-Momente. Der Verein betrachtet sich auf den reich bebilderten Tafeln nicht nur selbst, sondern rückt naturgemäß auch Kunstwerke, Künstler und Schätze der Sammlungen in den Fokus. Das Jubiläum des Vereins wird am 23. September auch noch mit einem Festakt auf der Festung Marienberg begangen: dann mit Staatsministerin Judith Gerlach und Oberbürgermeister Christian Schuchardt, der auch die Schirmherrschaft für die aktuelle Ausstellung übernommen hat.

 

Die Ausstellung ist im Foyer im 1. Obergeschoss des Rathauses montags bis donnerstags von 8 bis 18 Uhr und freitags von 8 bis 13.30 Uhr zu sehen. Mehr über den Verein unter www.freunde-mainfranken.de.

8 ekim‘de yapılacak Bavyera Landtags ve Bezirktag seçimlerinde göçmen kökenli seçmen önemli rol oynayacak.

Siyasi partiler seçime 4 hafta kala çalışmalarını hızlandırdılar.

Ayhaber yetkilisi Latif Çelik’e açıklamalarda bulunan Freie Wähler adayı Josef Hoffmann, “Uzun yıllardan beri bizimle iç içe yaşayan göçmen kökenli Alman vatandaşı komşularımız saygıyı hakediyor. Onların özellikle i‚ dünyasındaki katkılarını biliyoruz. Gerek şahs⁄m, gerekse partim olarak entegrasyonu dstekliyoruz. Göçmenlerin ve yerlilerin birarada yaşadığı Almanya’nın hepimizin hayali olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

 

Freie Wähler siyasetçisi Josef Hoffmann başarılı bir işadamı ve güvenilir bir siyasetçi olarak biliniyor.

 

 

Almanya’nın Rheinland-Pfalz eyaletinde İslami teşkilatlar ile eyalet hükümeti arasında “niyet beyanı” anlaşması imzalandı.

Rheinland-Pfalz Eyalet Hükümeti tarafından yapılan açıklamada, “Din özgürlüğü çerçevesinde Müslümanların eşit katılımını ve toplumsal bütünleşmeyi güçlendirmekten memnuniyet duyuyoruz” ifadesi kullanıldı.

Rheinland-Pfalz Bilim Bakanı Clemens Hoch, eyalette İslami teşkilatlar ile temel bir anlaşma üzerine yapılan başlangıç toplantısını çok güven verici ve yapıcı olarak nitelendirdi.

Rheinland-Pfalz'da dört İslami cemaatle temel bir anlaşma üzerine yapılan başlangıç toplantısını öven Rheinland-Pfalz Bilim Bakanı Clemens Hoch(SPD), görüşmelerin önemli bir bölümünü dini cemaatlerle ortak bir din dersinde nasıl mutabakat sağlanabileceği konusunun görüşüldüğünü kaydetti.

Görüşmelerin devamı için bir çalışma takvimi oluşturulacağını belirten Bakan Hoch, ilk toplantıda çalışma grupları oluşturulmasına karar verildiğini açıkladı.Bakan Hoch, hedefin 2025 yılına kadar eyalet hükümeti ile Müslüman cemaatler arasında bir anlaşma müzakere etmek olduğunu ifade etti. Ayrıca nihai olarak her bir cemaatle aynı içeriğe sahip ayrı ayrı sözleşme imzalanacağının da düşünülebileceğini belirtti.

Eyalet ile İslami teşkilatlar arasındaki müzakereler birkaç yıllık kesintinin ardından yeniden başladağını sözlerine ekleyen Bakan Hoch, yapılan ilk toplantıda dinî bayramlar, cenaze düzenlemeleri, cezaevlerinde manevi rehberlik gibi konular üzerinde dikkat edilmesi gerekenler ve üniversitelerdeki ilahiyat eğitiminden bahsetti.

Rheinland-Pfalz eyalet hükümetiyle birlikte, Müslümanların çıkarlarının temelini düzenleme niyet beyanı başkent Mainz'da imzalandı. İmza törenine Şura'nın yanı sıra Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Rheinland-Pfalz Eyalet Birliği, İslam Kültür Merkezleri Eyalet Birliği (VİKZ) ve Ahmadiyya Muslim Jamaat yer aldı.

Devlet antlaşmasının Müslümanların Rheinland-Pfalz Eyaletine olan bağını ve aidiyetini güçlendireceğine dikkat çeken DİTİB Rheinland-Pfalz Eyalet Birliği başkanı Cihan Şen, “Tarafların birbirine yaklaşması ve eş seviyede ortak olmaları önemlidir. DİTİB Yerel düzeyde on yıllardır şehir yönetimlerinin güvenilir ortağı olmuştur. Devlet antlaşması bunun için gerekli yasal koşulları oluşturacaktır. Biz toplumun bir parçasıyız ve birlikte çok şey başarabiliriz” diye açıklamada bulundu.

İnoğlu Holding sahiplerinden Karamanlı Gurbet İnoğlu ile Antalyalı Tüzün ailesinin biricik kızları Semiha Eda dünya evine girdi. Çift muhteşem düğünde doyasıya eğlendi. 
 
Yıldız Events Center'da gerçekleşen düğüne çiftin ailelerinin yanı sıra arkadaşları, meslektaşları, iş ve otomobil dünyasından geniş katılım oldu. 
 
Çift düğünü muhteşem bir dans gösterisi ile başlattı. Gösterileriyle büyük alkış alan çift ardından sevdikleriyle doyasıya eğlendi.  
 
Gecenin en güzel sürprizlerinden biri de ünlü sahne sanatçısı Giuseppe Ruisi'nin Michael Jackson performansı oldu. Efsane müzisyenin şarkılarını canlı olarak söyleyen Ruisi dansı ve figürleri ile salondakileri kendine hayran bıraktı.  
 
Gecenin finalinde ise genç yetenek Atilla Çağlar muhteşem performansıyla konukları coşturdu. Israrlar üzerine mikrofonu eline alan gelin Semiha Eda da kadife sesi ile sanatçıya eşlik ederek müzikal yeteneklerini sergiledi ve konuklardan büyük alkış topladı. 
 
Konserden sonra aile fotoğraf çekimi ile düğün merasimi mutlu bir şekilde sona erdi. 
 
İnoğlu çifti düğüne katılan ve kendilerini yalnız bırakmayan tüm davetlilere teşekkür etti. 
 
Genç çifte mutluluklar diliyoruz.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

Eine duale Ausbildung verursacht Kosten. Wer kommt für diese auf und wie sieht die Kosten-Nutzen-Bilanz für Unternehmen aus? GOVET diskutierte diese Fragen mit einer Delegation der Inter-Amerikanischen Entwicklungsbank mit hochrangigen Vertreterinnen und Vertretern aus Süd- und Nordamerika.

 

Die Inter-Amerikanische Entwicklungsbank (IDB) hat in Zusammenarbeit mit der GIZ eine fünfzehnköpfige Delegation nach Deutschland eingeladen, um das deutsche duale Ausbildungssystem kennenzulernen, mit den beteiligten Akteuren zu sprechen und zu verstehen, wie duale Ausbildung erfolgreich gestaltet werden kann. GOVET stellte der Gruppe am 18. Juli 2023 das deutsche Berufsbildungssystem vor, gab eine Einführung in die landwirtschaftlichen Ausbildungsberufe und diskutierte mit den Teilnehmer*innen die Vorteile und Kosten der Berufsbildung.

Die Delegierten aus Belize, Brasilien, Honduras, Jamaika, Kolumbien, Panama, Peru, Suriname, Trinidad und Tobago und USA interessierten sich insbesondere für die Funktionsweise des deutschen dualen Berufsbildungssystems, die beteiligten Akteure und die landwirtschaftlichen Ausbildungsprogramme. Zur Gruppe gehörten Gorday de Villalobos, Bildungsministerin aus Panama, Fayval Williams, Bildungsministerin aus Jamaica und Henry Ori, Bildungsminister aus Suriname.

 

In der Betrachtung der Kosten und Vorteile von dualer Berufsbildung erfragte die Gruppe, wie die Kosten zwischen Staat und Privatsektor aufgeteilt würden. Überraschend war für die Teilnehmer*innen, dass die Unternehmen sämtliche Kosten der betrieblichen Ausbildung übernehmen, eine Ausbildungsvergütung zahlen und keine steuerlichen Vergünstigen oder andere Anreize seitens des Staates erhalten.

 

Die Arbeiten des Bundesinstituts für Berufsbildung (BIBB) zur Kosten-Nutzen-Analyse zeigen, dass die Unternehmen eine breite Palette von Vorteilen in Betracht ziehen, darunter die produktive Arbeit der Auszubildenden und die stärkere Bindung an den Arbeitgeber. Diese und weitere positive Faktoren tragen zum Ausbildungsengagement der Unternehmen bei. Der wichtigste Aspekt ist die Möglichkeit durch duale Berufsbildung frühzeitig qualifiziertes Personal zu gewinnen und so die Zukunft der Unternehmen abzusichern.

İSTANBUL (AA) - Libya'nın doğusundaki Temsilciler Meclisi (TM) tarafından atanan hükümetin İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Tarık el-Harraz, ülkenin doğusunu etkisi altına alan sel felaketinde yalnızca Derne'de ölenlerin sayısının 5 bin 200 kişiye ulaştığını söyledi.

Konuya ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulunan Harraz, 10 Eylül'de meydana gelen sel felaketinde yalnızca Derne kentinde ölenlerin sayısının 5 bin 200 kişiye ulaştığını dile getirdi.

Selde hayatını kaybeden ve kimlik tespiti yapılanlardan 1300 kişinin naaşının toprağa verildiğini aktaran Harraz, sel felaketinde bazı ailelerin tamamının yok olması dolayısıyla kimlik tespiti yapılamayan çok sayıda ceset bulunduğunu ve bunların şu an defnedilemeyeceğini belirtti.

- Derne'de ölü sayısı 10 bini geçebilir

Derne'de sel felaketinden ölenlerin sayısının 10 bini aşabileceğini ifade eden Harraz, "Halen bulunamayan çok sayıda ceset var ve şu anda Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'dan gelen uzman kurtarma ekipleri sele kapılarak denize sürüklenen cesetleri kurtarmak için çalışıyor." dedi.

Libya'daki sel felaketi

Orta Akdeniz'de etkili olan ve 10 Eylül’de Libya'nın doğusunu vuran "Daniel" fırtınası, Bingazi, Beyda, Merc, Suse ve Derne kentlerinde sel felaketine neden olmuştu.

Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, sel felaketi nedeniyle dün ülke genelinde 3 günlük yas ilan etmiş, Libya Başkanlık Konseyi de kardeş ülkelere ve uluslararası kurumlara sel felaketinden zarar gören bölgeler için yardım çağrısında bulunmuştu.

Libya'nın doğusundaki "hükümetin Sağlık Bakanı" Osman Abdulcelil, gün içerisinde yaptığı açıklamada, son verilere göre ülkenin doğusunda meydana gelen sel felaketinde can kaybının çoğu Derne kentinde olmak üzere 3 bini geçtiğini duyurmuştu.

Kızılhaç da Libya'daki sel felaketinde kayıp kişi sayısının 10 bine ulaştığını belirtmişti.

Libya’nın doğu bölgelerindeki yağış miktarının son "40 yılın en yükseği" olduğu ifade ediliyor.