Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesindeki Yahudilerle dayanışma gösterilmesini istedi.

Scholz, Hanuka Bayramı nedeniyle Berlin'de düzenlenen etkinlikte yaptığı konuşmada, "Yahudi komşularımıza, dostlarımıza ve meslektaşlarımıza şefkat ve dayanışma göstermek bugünlerde özellikle önemlidir" dedi.

 

İsrail-Hamas çatışmasının ardından Almanya'daki Yahudi cemaatini ve onlara ait meskenleri koruduklarına işaret eden Scholz, "Burada verilen tepkilerden sonra bunun gerekli olması hem üzücü hem de korkutucudur. Yahudi yurttaşlarımızın dinlerini, kültürlerini, günlük yaşamlarını açıkça yaşamaktan, toplumumuzdaki tüm insanların ayrım gözetmeksizin sahip olduğu temel bir hak olan görünür olma hakkını kullanmaktan korkmalarını kabul etmiyoruz." diye konuştu.

 

Scholz, Almanya'da polis ve yargının her türlü antisemitizm ve Yahudi düşmanlığına karşı işlem yaptığını sözlerine ekledi.

CENEVRE (AA) - Uluslararası kuruluşlar, Gazze'nin 2,3 milyonluk nüfusunun yeterli gıda ile temiz suya ulaşamadığını ve yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya olduğunu bildirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) kurumları, Türk Kızılayın da aralarında bulunduğu uluslararası kuruluşlar, Gazze'deki insani duruma ilişkin ortak yazılı açıklama yaptı.

 

Açıklamada, "Gazze'deki insani durum felaket boyutunda ve bu tanık olduğumuz en kötü olaylardan biri. Çatışmalar devam ederse durum daha kötüye gidecek. Sivil nüfus çaresiz ve büyük çoğunluğu insani yardım ile korunmaya ihtiyaç duyuyor." ifadeleri yer aldı.

Gazze'de 1,8 milyondan fazla kişinin (nüfusun yaklaşık yüzde 80'i) yerinden edildiği belirtilen açıklamada, bunların çoğunun BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) kamplarının çok kalabalık ve buralardaki hijyen şartlarının son derece düşük olduğu kaydedildi.

 

Açıklamada, "Gazze'nin 2,3 milyonluk nüfusunun tamamı yeterli gıda ile temiz suya ulaşamıyor ve yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya. Sağlık tesisleri, su ve sanitasyon dahil Gazze'deki sivil altyapıya verilen hasarın boyutu göz önüne alındığında salgın riski çok yüksek." denildi.

Çatışmaların "sona ermesi" çağrısına yer verilen açıklamada, insani yardımın ölçeği ve kapsamının büyük oranda genişletilmesi ile sürdürülebilir olması gerektiği vurgulandı.

 

- "Gazze'ye tıbbi malzeme ve ekipmanların dağıtımının hızlandırılması gerekiyor"

Açıklamada, "Kerem Şalom geçiş noktasının açılması dahil Gazze'ye ek erişim noktaları aracılığıyla yardım ölçeğinin artırılması, onay ve denetim süreçlerinin kolaylaştırılması gerekiyor. Refah Kapısı böyle bir kapasiteyi barındıracak şekilde inşa edilmediğinden buna ihtiyaç var." ifadeleri kullanıldı.

Gazze Şeridi'nde güvenli, engelsiz ve koşulsuz temiz su, gıda ve barınmanın sağlanmasına öncelik verilmeye devam edilmesinin önemine vurgu yapılan açıklamada, başta çocuklar olmak üzere kritik durumdaki yaralıların sağlık taramasının yapılması ve Gazze dışındaki tıbbi tesislere nakledilmesinin hızlandırılmasına ihtiyaç duyulduğu kaydedildi.

Açıklamada, Gazze'ye tıbbi malzeme ve ekipmanların dağıtımının hızlandırılması gerektiği belirtilerek, yakıt tedarikinin de sağlanmasının büyük öneme sahip olduğuna işaret edildi.

Nach zehn Jahren war Würzburg wieder einmal Gastgeber für ein
besonderes Gremium: Das Präsidium der Europapreisträgerstädte tagte nun
im Wappensaal und „im Herzen Europas“, wie der Vortrag von
Marketingleiter Jürgen Ludwig überschrieben war. Die TeilnehmerInnen aus
Lublin, Częstochowa, Mülheim an der Ruhr, Altötting, Kharkiv,
Khmelnytskyi und Nancy lernten aber nicht nur Würzburg besser kennen,
sondern hatten beispielsweise den Fokus auf eine Vertiefung der
Zusammenarbeit mit den Städten und Partnern in der Ukraine.

Das Netzwerk der Europapreisträger-Städte reicht schon seit Jahrzehnten
über die EU-Grenzen hinaus. Neben der Ukraine haben sich beispielsweise
auch Städte aus der Türkei dem europäischen Gedanken verschrieben. Es
sind in der Regel nicht die Hauptstädte und Metropolen, sondern
Kleinstädte und mittlere Großstädte mit starkem Fokus auf
Städtepartnerschaften, die sich auf diese Weise organisieren.
Würzburg feiert in diesem Jahr bekanntlich das 50. Jubiläum der
Europapreis-Verleihung und ist somit eine der ältesten Städte mit dieser
Auszeichnung, seit 2018 gehört man dem Präsidium an.

Oberbürgermeister Christian Schuchardt stellte in der Runde mit einigen
per Videokonferenz zugeschalteten Teilnehmern den Austausch mit der
Partnerstadt Lviv und der Freundschaftsstadt Lutsk
detaillierter vor und hatte hierbei auch Unterstützung von Anastasia
Schmid, der Vorsitzenden von Mrija, Verein zur Unterstützung der
Ukraine. Man erinnerte an Besuche, gespendete Feuerwehrautos,
Inklusionsprojekte und gab einen Ausblick auf die nächsten Aktivitäten.

Ein Schwerpunkt der Tagung war zudem die Aktivierung und Einbeziehung
der Europapreisträgerstädte, die Mitglieder des Netzwerkes sind, aber
nicht aktiv partizipieren. Des Weiteren ging es um die Wahl des
Leitthemas für nächstes Jahr. Das Präsidium entschied sich 2024 an
folgendem Thema: „Zukunft der Integration Europas und der Integration
innerhalb Europas“ schwerpunktmäßig zu arbeiten. Dies wird auch der
Leitgedanke im Rahmen des „Youth Forums“ im Mai 2024 sein. Krzysztof
Stanowski, der stellvertretende Präsident des Gremiums betonte: „Die
Intensivierung der Zusammenarbeit in schwierigen Zeiten und das
Einbeziehen von jungen Menschen müssen unsere dringlichsten Ziele
sein“.

Die Sitzung diente auch der Vorbereitung der Generalversammlung und des
„Youth Forums“ im nächsten Jahr. 2024 wird zudem von der Europawahl
bestimmt sein. In diesem Zusammenhang machte Schuchardt deutlich, dass
er auch eine große Verantwortung bei den Kommunen sieht extremen und
populistischen Positionen sachliche und ausgewogene Informationen
entgegenzusetzen. Seit Dekaden sei die EU Garant für Frieden, Stabilität
und Wohlstand, solche Erfolgsgeschichten könnten einzelne oder gar
isolierte Nationen in einer globalisierten Welt nicht schreiben.

 

BERLİN (AA) - Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, Ukrayna'ya silah tedariki konusunda sıkıntı yaşandığını ifade etti.

Pistorius, ZDF televizyonuna yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın mühimmat ihtiyacına işaret ederek, "Biz elimizden geleni yapıyoruz. Bu neredeyse tüm diğer müttefik ve ortaklar için de geçerli. Şu anda iyi bilinen bir sorunumuz var, silah endüstrileri belirli ihtiyaçları çok hızlı tedarik edemiyor." dedi.

 

Ülkesinin Ukrayna'ya büyük miktarda mühimmat tedarik ettiğini hatırlatan Pistorius, Ukrayna'ya en çok destek veren ikinci ülke olduklarını vurguladı.

Spikerin "Batı ittifakının (NATO) savaşa karşı bir taraf olmaması güven verici bir tutum mu?" yönündeki sorusuna Pistorius, "Öncelikle biz (NATO'da) Ukrayna'nın müttefiki değiliz, yani bir ittifak durumunun dışındayız. Aynı zamanda en gelişmiş malzeme olmasa da yaptırımlara rağmen silah üretmeye devam eden bir Rusya'dan bahsediyoruz. Bu nedenle her şeyden önce oluşabilecek tüm darboğazlara rağmen tedarikin sürdürülebilirliğine odaklanmak önemli ve gereklidir." yanıtını verdi.

 

Asıl Rusya'nın Ukrayna savaşını kazanmasından korkulması gerektiğini vurgulayan Pistorius, "Çünkü o zaman Almanya'da tamamen yeni bir güvenlik durumuyla karşı karşıya kalacağız." şeklinde konuştu.

Rusya ve Ukrayna'nın olası barış konusunu müzakere edip etmemeye karar verebilecek iki ülke olduğuna dikkati çeken Pistorius, "Bizim görevimiz, bizim sorumluluğumuz Putin'in bu savaşı kazanamayacağını anlaması ve bu nedenle müzakere masasına gelmesi için bir durum yaratmaktır." değerlendirmesinde bulundu.

 

Pistorius, Almanya'da ve Batılı müttefikler arasında kimsenin Ukrayna'yı gönülsüzce desteklediği gibi bir durum görmediğini sözlerine ekledi.

 

- Yeni stratejide, küresel ısınmanın şiddetli kuraklıklar, orman yangınları, seller ve fırtınalar gibi sonuçlarından etkilenen yoksul ülkeleri destekleme taahhüdünde bulunuldu
 

BERLİN (AA) - Almanya’da Bakanlar Kurulu, iklim değişikliğiyle mücadelede hedeflere ulaşılması için hazırlanan ülkenin ilk "İklim Dış Politika Stratejisi"ni kabul etti.

Almanya Dışişleri Bakanlığının öncülüğünde hazırlanan 74 sayfalık İklim Dış Politika Stratejisi, Alman Hükümetinin iklim politikasına ilişkin hedefler ortaya kondu.

İklim krizinin dünyayı derinden etkilediği ve insan hayatını tehlikeye attığı vurgulanan stratejide, iklim krizinin insan haklarını, doğayı ve yaşam için gerekli olan kaynaklarla birlikte sürdürebilir ekonomik kalkınma fırsatlarını da tehdit ettiği belirtildi.

 

Stratejide, 2015 yılında Paris'te belirlenen küresel ısınmayı sanayi öncesi döneme kıyasla 1,5 derece ile sınırlama hedefine ulaşmak için uluslararası toplumun hızlı, iddialı ve işbirliği içinde hareket etmesinin önemi vurgulandı.

21. yüzyılın yenilenebilir enerjinin yüzyılı olması gerektiği belirtilen stratejide, “İklim kriziyle mücadelede Almanya’nın iklim dış politikasının temelini refah, ekonomik ve sosyal kalkınma oluşturuyor.” ifadesi kullanıldı.

Stratejide, Almanya’nın Avrupalı ortaklarıyla iklim hedeflerinin uygulanmasını ilerletme konusunda tüm gücüyle çaba sarf edeceği belirtildi.

 

2030’da sera gazı emisyonunun, 2019’a göre yarı yarıya azaltılmasının hedeflendiği ifade edilen stratejide, Almanya’nın kömür, petrol ve doğal gazın "kademeli" olarak kullanımdan kaldırılması için küresel enerji dönüşümünü hızlandırmak istediği ifade edildi.

İklim Dış Politika Stratejisi’nde, aktif ve iddialı ticaret politikasının destekleneceği belirtilerek, “Aktif bir şekilde iklimin korunması şirketler için uluslararası alanda rekabet avantajı haline gelecek.” değerlendirilmesi yer aldı.

Almanya’nın söz konusu yeni stratejisinde küresel ısınmanın daha sık ve daha şiddetli kuraklıklar, orman yangınları, seller ve fırtınalar gibi sonuçlarından özellikle etkilenen yoksul ülkeleri destekleme taahhüdünde bulunuldu.

 

İklim Dış Politikası Stratejisi’nin çeşitli bakanlıkların iklim politikası hedeflerini bir araya getirmesi beklenirken, bunları ortak önceliklerle uyumlu hale getirmesi ve tutarlı bir iklim dış politikası için net bir çerçeve oluşturması hedefleniyor.

Alman Hükümeti, söz konusu stratejinin "dünya çapında en kapsamlı strateji" olduğunu savundu.

- Ülkede sanayi üretimi, ekimde yüzde 0,4 geriledi
- ING Almanya Başekonomisti Carsten Brzeski:
- "2024 yılının yine durgunluk yılı olacağı riski açıkça arttı"
 

BERLİN (AA) - Almanya'da sanayi üretimi, makine mühendisliği üretimindeki gerileme nedeniyle ekimde yüzde 0,4 ile beklentilerin üzerinde azalış kaydederek, düşüşünü art arda beşinci aya taşıdı.

Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), sanayi üretimine ilişkin ekim ayı geçici verilerini açıkladı. Buna göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, ekimde bir önceki aya kıyasla yüzde 0,4 düştü. Piyasalarda sanayi üretimine ilişkin beklenti yüzde 0,2 artması yönündeydi. Böylece ülkede sanayi üretimi düşüşünü art arda beşinci aya taşıdı.

 

Ekim ayında üretimdeki düşüş büyük ölçüde makine mühendisliği sektöründen kaynaklandı. Söz konusu sektörün üretimi eylülde yüzde 3,9 artışın ardından ekimde yüzde 6,3 geriledi.

Aylık yüzde 1,4 düşüş olarak açıklanan eylül ayı sanayi üretimi verisi de yüzde 1,3 düşüş olarak revize edildi. Veriler, ekimde eylüle göre enerji ve inşaat hariç sanayi üretiminin yüzde 0,5 azaldığını ortaya koydu.

Söz konusu dönemde ara malı üretimi yüzde 0,4, sermaye malı üretimi yüzde 1 düşerken, tüketim malları üretimi yüzde 0,4 artış gösterdi. Buna karşın, enerji üretiminde yüzde 7,1 artış ve inşaatta yüzde 2,2 düşüş kaydedildi.

Destatis, enerji yoğun sanayi kollarında ekimde üretimin eylül ayına göre yüzde 1,4 ve Ekim 2022’ye göre yüzde 7,1 azaldığını kaydetti.

 

- Alman sanayi üretimindeki sıkıntı devam ediyor

VP Bank Başekonomisti Thomas Gitzel, verilere ilişkin değerlendirmesinde, son iki yıldaki zayıf sipariş alımının artık sanayi üretimi üzerinde “acımasız” bir etkisi olduğunu belirterek, "Alman sanayi üretimindeki ızdırap devam ediyor.” ifadesini kullandı.

Commerzbank Analisti Ralph Solveen de Alman sanayisinin, zayıf dış talep, diğer ülkelere göre yüksek enerji fiyatları ve zorlaşan finansman koşullarından olumsuz etkilenmeye devam ettiğini vurgulayarak, “Ekim ayı sanayi üretimi rakamları, Alman ekonomisinin dördüncü çeyrekte küçülmeye devam edeceği beklentisiyle uyumlu.” dedi.

ING Almanya Başekonomisti Carsten Brzeski ise sanayi üretimi verilerinin Alman ekonomisinin bir çeyrek daha daralma yolunda ilerlediğini gösterdiğini ifade ederek, “2024 yılının yine durgunluk yılı olacağı riski açıkça arttı. Bu, Almanya'nın 2000'li yılların başından beri ilk kez, yüzeysel de olsa iki yıllık bir resesyon yaşaması anlamına geliyor." değerlendirmesinde bulundu.

 

Almanya ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde, zayıf satın alma gücü ve yüksek faiz oranları nedeniyle bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,1 daralmıştı.

Almanya Merkez Bankası (Bundesbank), ekonominin zayıf dış talep ve geçen yılki enerji fiyatlarındaki şokun sonuçlarının üretimi yavaşlatması nedeniyle 4. çeyrekte küçülmesini bekliyor.

Eğer Alman ekonomisi son çeyrekte küçülürse, art arda iki olumsuz çeyrek olarak daralarak teknik resesyona girmiş olacak.

 

Hükümet, 11 Ekim'de bu yıl için daha önce yüzde 0,4 olarak açıklanan büyüme beklentisini küresel ekonomideki durgunluk nedeniyle eksi yüzde 0,4 olarak güncellemişti.

Uluslararası Para Fonu da Almanya için büyüme beklentisini yüzde eksi 0,3'ten eksi 0,5'e indirerek bu yıl küçülen tek gelişmiş ülkenin Almanya olacağını bildirdi.

 

Son yıllarda yaşanan Kovid-19 salgını, tedarik zinciri kesintileri ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi çok sayıdaki kriz, Alman ekonomisinin zayıf yönlerini su yüzüne çıkarırken Çin başta olmak üzere birçok ülkenin Almanya'dan ithal ettiği malları giderek daha fazla üretebilmesi ve yüksek enflasyonla artan faizler Alman ekonomisinin büyümesini daha da zorlaştırıyor.

Yavaşlayan küresel büyüme, ihracattaki düşüş, yüksek enerji fiyatları sanayi üretimdeki düşüş, tüketicilerin yükselen enflasyonla baş etme çabası da Alman ekonomisini olumsuz etkiliyor.

BERLİN (AA) - Alman Makinistler Sendikası (GDL), Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ve diğer şirketler ile yapılan toplu iş sözleşme görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bir ay içinde ikinci kez grev kararı aldı.

 

GDL'den yapılan açıklamada, Deutsche Bahn’nın yanı sıra Transdev-Konzern, AKN Eisenbahn, City Bahn Chemnitz ile başka 8 şirkette çalışan makinist ve sendika üyelerinin grev yapacağı duyuruldu.

İş bırakma eyleminin yük trenlerinde yarın yerel saat ile 18.00’de, yolcu trenlerinde de 22.00’de başlayacağı aktarılan açıklamada, grevin 8 Aralık saat 22.00'de sona ereceği belirtildi.

Açıklamada, işverenlerin kendi çalışanlarının ihtiyaçlarına karşı "kör ve sağır" oldukları ifade edilerek, işverenlerin gerekli iyileştirmeleri yapmayı ve GDL'nin vardiyalı çalışanların çalışma saatlerinin haftada 35 saate düşürülmesi yönündeki temel talebini müzakere etmeyi reddettiği aktarıldı.

 

Deutsche Bahn İnsan Kaynakları Direktörü Martin Seiler ise GDL’nin grev çağrısını eleştirerek, sendikayı "sorumsuz ve bencil" davranmakla suçladı.

Sendikanın müzakerelerde bulunup gerçeklerle yüzleşmek yerine karşılanamayacak talepler için grev yaptığını savunan Seiler, GDL’ye grevi iptal ederek müzakere masasına dönme çağrısında bulundu.

GDL daha önce 15-16 Kasım’da 20 saatlik grev yapmıştı.

 

Sendika, başta makinistler olmak üzere demir yolları şirketlerinde çalışanların maaşlarına aylık 555 avro zam ve enflasyonla mücadele için 3 bin avroya kadar ödeme talep ediyor.

GDL, aynı zamanda ücretlerde herhangi bir kesinti olmaksızın çalışma saatlerinin haftada 38 saatten 35'e düşürülmesini istiyor.

Türk-Alman Kültür Tarihi alanında yaptığı arşiv çalışmaları ile çok sayıda eseri Almanya Türkleri’ne kazandıran IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, geçtiğimiz ay yayınlanan yeni kitabı ile ilgili olarak, “Almanya Türk Toplumu kendi çabası ile bir çok güçlüğü aşmayı başarmıştır. Ancak tarih hafızası ve arşiv kayıtları geriden gelmektedir” şeklinde konuştu.

 

Yeni kitabı 60. Yılında Almanya Türkleri ile ilgili açıklamalarında, “Kültürel hafızalarını sürekli geleceğe taşıyan toplumlar, zaman tünelinin güçlü milletleridir. Bunu tarihi kayıtların arşiv belgeleri ile ortaya koyabilenler ise devasa coğrafyalarda iz bırakanlardır.

  1. yılını kutlayan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 60 yıldır Almanya’da yaşayan Türklerin ekonomisi, kültürü, sanatı, edebiyatı ve tarihi maalesef ne Türkiye, nede Almanya tarafından yeteri kadar incelenmiştir. Almanya ve Türkiye 3 milyonu aşan Türkiye kökenlinin dinamizminden yeteri kadar faydalanamıyor. Oysa Almanza Türkleri her iki ülkeye de her alanda ciddi anlamda dinamik bir katkı sağladılar” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Almanya ve Türkiye’nin Türk Toplumu sayesinde gözardı edilemeyecek sessiz bir değişim yaşadığını belirten yazar Dr. Latif Çelik, “Türklerin sanayi üretimi için ilk 15 yılda gerekli olan işgücünün Almanya’ya devasa boyutlardadır. Bırakın işgücünü sadece yoğurt-ayran ile döner ve Türk mutfağının yıllık cirosunun da yine milyarlarca euro olduğu uzmanlar tarafından belirtiliyor.

Öte yandan Türkiye’nin modernleşmesi, ekonomiye yapılan sıcak para desteği, Antalya’ya yönelen turizm ve Almanya ile gelişen ticaretin yıllık 150 milyar olarak hedeflenmesi başka hiç bir ülkede olmayan devasa bir ekonomik potansiyeldir.

Bütün bu dinamizimin Almanya Türkleri sayesinde gerçekleştiğini bilmek, Almanya’da yaşayan Türkleri yeteri kadar gündeme taşımıyorsa ülkedeki Türk varlığı maalesef yeteri kadar anlaşılamıyor” şeklinde konuştu.

 

Uzun bir çalışma döneminde 10 ayrı başlık adı altında “60. Yılında Almanya Türkleri” adı altında yazılan kitap sivil toplumu kuruluşları, üniversite ve şehir kütüphaneleri ile entegrasyon dairelerine ulaştırılmaya başlandı.

 

Dr. Latif Çelik’in 12. eseri olan kitap Türkçe olarak yayınlandı. Eserin Almanca baskısı ise Mart ayında okuyucu ile buluşacak.

 

 

 

 

 

 

 

Münih'teki kar yağışı nedeniyle binlerce valiz havalimanında kaldı
 
 

BERLİN (AA) - Almanya'nın Bavyera eyaletinde geçen hafta etkili olan kar yağışı nedeniyle havalimanında kalan yaklaşık 13 bin valizin sahiplerine teslim edilmeyi beklediği bildirildi.

Havalimanından yapılan açıklamada, olumsuz hava koşulları nedeniyle yüzlerce uçuşun iptal olduğu ve yaklaşık 13 bin valizin havalimanında kaldığı ifade edildi.

Valizlerin sahiplerine teslimi için tasnif edildiği aktarıldı.

Hava trafiğinin hafta sonuna kadar normale dönmesinin beklenmediği ve bu nedenle de valiz sayısının artabileceği belirtildi.

Münih'te geçen hafta yoğun kar yağışı ve buzlanma sebebiyle Münih Havalimanı iki gün kapalı kalmıştı.

Wilders ideolojisi…

Dezember 07, 2023

22 Kasım 2023 erken milletvekili seçimlerinde, varlığını 2006 yılından itibaren, sadece İslam karşıtlığıyla devam ettiren Wilders’in PVV partisi en yüksek oyu aldı ve kesin olmayan sonuçlara göre 37 milletvekili çıkardı. Sonuçlara Wilders de inanamadı. Sosyal medyaya yansıyan sevinç çığlıkları arasında ellerini havaya kaldırıp “otuz beş, otuz beş”naraları attı. Tam bir zafer şarhoşluğu görüntüsü sergiledi Wilders…

Diğer taraftan, televizyon başında seçim sonuçlarını izleyen kitleler de şaşkındı. Anketlerde, Wilders’in milletvekili sayısını artıracağı belliydi, ancak bu kadarı da beklenmiyordu.

2004 yılında siyaset yaptığı liberal parti VVD ile, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği konusunda ayrı düşen Wilders, 2 eylül 2004 tarihinde partisinden ayrılarak, bağımsız milletvekili olarak siyasete devam etti. Önce ‘Wilders Grubu’ adıyla parlamentoda yer alan Wilders, 2006 yılında PVV partisini kurdu.

PVV, bir siyasi parti olmasına rağmen Ticaret Odasına, ‘Grup Wilders Vakfı’ adına sadece Geert Wilders olarak kayıtlı. Üyelerine ve destekleyenlere hesap verme zorunluluğu olmayan PVV, tek adam partisi olarak biliniyor. Uzmanlar, Wilders’in radikalleşmesinin VVD’de başladığını, özellikle siyasetçi Pim Fortuyn ve film yapımcısı Theo van Gogh’un öldürülmesi ve Somali’li Ayaan Hirşi Ali’nin VVD’ye gelmesiyle devam ettiğini belirtiyorlar.

2004 – 2006 yıllarında neokonservatif düşünceyle tanışan Wilders, özellikle tanınmış konservatif ideolog Bart Jan Spruyt’dan etkilenmiştir. PVV’nin de idologu sayılan Spruyt, Hollanda’da konservatif halk partisinin kurulmasını savunmaktaydı. Ancak Wilders, ideolog Spruyt ile 2006’nın sonlarında anlaşmazlığa düştü ve yollarını ayırdı.

2006 yılında Temsilciler Meclisi’nde olmasına rağmen, PVV’nin ideolojik görüşleri 2010 yılında yapılan seçimlerde yazılı olarak yayınlandı. Dört ana başlık altında toplanan ideolojik görüşler, İslam Korkusu, Popülizm, Nasyonalizm ve Kanun/düzen düşüncesi şeklindeydi.

İslam korkusu ya da alarmı, Avrupa-Arap teorisinden kaynaklanır. Teoriye göre Müslüman göçmenler Avrupa’yı işgal etmek ve ele geçirmek için gelmektedirler. PVV, Hollanda halkını bu tehlike karşısında uyarmaktadır.

Popülizm, halkın önceliği ve halkın elitlerlerden kurtulması, sözün halka bırakılmasını içeriyor.

Nasyonalizm, popülizmle birlikte nasyonalizm yani önce kendi halkını düşünmek. Gerekirse halkın değerlerini körelten ve yok eden Avrupa Birliği ile araya mesafe konulmalıdır.

Kanun/düzen görüşüne göre, örneğin kiriminaller çok sıkı bir şekilde takip edilip, ağır cezaya çarptırılmalıdır.

Bu ve benzeri ideolojik görüşlere sahip Wilders, 22 kasım milletvekili seçimleri geçici sonuçlarına göre en yüksek oyu alarak, parlemantoda birinci parti oldu.
Peki, Wilders şimdi ne yapacak?

Wilders seçim sonuçlarını şu şekilde yorumladı: “Seçmen sözünü söyledi ve ‘Yeter artık’ dedi. Hollanda’nın umudu, halkın tekrar ülkesini geri almasıdır. Mülteci tsunamisine karşı bir şeyler yapılması, cüzdanına daha fazla para girmesi ve bakım hizmetlerinin iyileştirilmesidir”.

Wilders’in, seçim sonuçlarından sonraki ilk mesajları arasında, şimdiye kadar savunduğu sert görüşlerden eser yok. “Birlikte çalışmak istiyoruz. Camiler, Kur’an-ı Kerim, İslam okulları hakkında konuşmayacağız” gibi daha makul cümleler kurdu.
“Şimdi değişim vakti” diyor PVV’liler.
22 Kasım 2023 seçim sonuçlarından memnun olmadığımızı belirtmek isterim. Ancak, Hollanda halkı yüzde otuz “Wilders” dedi. Her dört vatandaştan birisi PVV’ye oy vermiş. Bunu sorgulamak durumundayız.

 Veyis Güngör
23 kasım 2023