Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
İSTANBUL (AA) - ŞÜKRÜ GÜNDÜZ - Tüm dünyada geçerli "Kar Leoparı" unvanı için tırmanması gereken sadece bir zirvesi kalan Türk dağcı ekibi, Cumhuriyetin 100. yılında dünyanın en yükseği Everest'e çıkıp, Türk bayrağını dalgalandırmak için destek bekliyor.
Türkiye Dağcılık Federasyonu Antrenörü ve İstanbul Doğa Sporları Kulübü Üyesi Adem Gül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ekip arkadaşları Güçlü Özen ve Cem Manav ile 8 bin 848 metrelik Everest'in tepesinde Türk bayrağını dalgalandırmayı hayal ettiğini söyledi.
Gül, bunu Cumhuriyet'in 100'üncü yılı olan 2023'te yapmak istediklerini dile getirerek, "Ülkemizi temsilen dünyanın en yüksek zirvesi olan Everest’e çıkmak istiyoruz. Tabii ki bunun için ciddi bir bütçe lazım. Yetkili kişilerden bize bu desteği vermelerini istiyoruz." dedi.
Ekip arkadaşlarıyla birlikte bu gururu yaşamak istediklerini vurgulayan Gül, dünyanın en yüksek noktasının her dağcıda olduğu gibi kendilerinden hedefinde olduğunu kaydetti.
Gül, bunun Cumhuriyet'in 100. yılına denk gelmesinin kendi şansları olduğunu, o yüzden böyle bir hedef koyduklarını ifade etti.
- "Kar Leoparı" unvanı almak için son zirve
Eski Sovyetler Birliği döneminin topraklarında bulunan, 7000 metreden yüksek beş dağa tırmanan dağcılara "Kar Leoparı" unvanı verildiğini anlatan Gül, şimdiye kadar Lenin (7134 metre), Korjenevskaya (7105 metre), Somoni (7495 metre), ve Khan Tengri (7010 metre) dağlarında zirveye ulaşmayı başarıyla tamamladıklarını dile getirdi.
Gül, geriye kalan Pobeda Dağı'nda temmuz ile ağustos ayında yaptıkları tırmanışta kötü hava koşulları nedeniyle zirveye 300 metre kala döndüklerini bildirdi.
Ekip arkadaşları Güçlü Özen ve Cem Manav ile yaklaşık 1 ay süren zirve tırmanışında büyük tehlikeler atlattıklarına dikkati çekerek, şunları belirtti:
"Bu zorlu yolculukta bizi nelerin beklediğini çok iyi biliyorduk. Fakat bu unvanı almak için o zirveye ulaşmamız gerekiyordu. Zirve için 6 kamp geçmemiz lazımdı. Fakat kötü havadan dolayı, tahminlerin tam tersine istediğimiz olmadı. Bir günlük ara kamplarda dinlenmeden sonra kamp atlayarak 6 bin 950 metredeki zirve kampımız olan yere ulaştık. Hedefimiz bir gün sonra zirveye ulaşmaktı. Fakat ana kamptan gelen yoğun kar yağışı ve fırtınadan dolayı hemen o bölgeyi terk etmemiz gerektiği uyarısını aldık. Bir an önce ana kampa dönmemiz gerekiyordu. Yolda rüzgardan dolayı bir gün mecburi konaklama yaptık. Bu alanda ciddi tehlikeler atlattık. Hatta bir çığa kapıldık. Neyse ki çok şanslıydık, bu çığda yara ve hasar almadan atlattık."
- "Bu dağa tırmanış yapmış birçok cesetle karşılaşıyorsunuz"
Türkiye Dağcılık Federasyonu Antrenörü Gül, bu tırmanışta daha önce zirveye çıkmaya çalışan dağcıların cesetleriyle karşılaştıklarını söyledi.
Buna rağmen moral ve motivasyonlarını yüksek tutarak, başarılı bir iniş yaptıklarını dile getiren Gül, "Zirve hareketinin gerçekten bizi ne kadar zorlayacağını çok iyi biliyorduk. Dersimize çok iyi çalışmıştık. Çünkü Pobeda Dağı 7000'likler içerisinde hava şartlarının en kötü ve teknik düzeyi en yüksek bir dağdı. Şöyle düşünün, sadece dağa tırmanmakla alakalı değil. Kötü hava ile mücadelede bir de mental olarak hazırlık süreci gerekiyordu. Biz bunları hepsini gözden geçirdik." ifadelerini kullandı.
Adem Gül, dağcılık raporlarına göre kazalarının birçoğunun dönüşte yaşandığını, sporcuların bu dönemde mental olarak düşüşe geçtiğini, motivasyonunun azaldığını, yorgunluk belirtilerinin baş gösterdiğini anlattı.
Bu durumları tırmanışta yeterince hissettiklerine değinen Gül, "Hatta bir gün kötü havadan dolayı ara kamp atmak zorunda kaldık. O beklemede bir çığa kapıldık." dedi.
Gül, "Kar Leoparı" olma hedefinden asla vazgeçmeyeceklerini dile getirerek, gerekli desteği aldıkları takdirde hedeflerini gerçeğe dönüştüreceklerini sözlerine ekledi.
İstanbul Doğa Sporları Kulübü Başkanı Süleyman Şahin ise dağcılıkta eğitimin çok önemli olduğunu, eğitimle risklerin en aza indirilebileceğini söyledi.
Şahin, eğitimlerle dağcılar ile etkinliklerini desteklediklerini belirterek, "İstanbul Doğa Sporları Kulübü, yüksek irtifa sporcularını destekler. Yurt dışındaki faaliyetlerine katkı sunmaya çalışır." dedi.
- Tehlikeli zirve tırmanışı cep telefonuyla kaydedildi
Öte yandan ekibin yaptığı zorlu tırmanışı sırasında yaşanan zorluklar, meydana gelen çığ düşmeleri, karşılaşılan tehlikeli uçurumların yanı sıra Pobeda'ya tırmanışta ölen dağcıların cesetleri cep telefonu kamerasınca kaydedilen görüntülerde yer aldı.
KÖLN (AA) - Almanya'da RVS virüsü salgını nedeniyle birçok çocuk hastanesinin yoğum bakım ünitelerinin kapasitelerinin dolduğu bildirildi.
Almanya Yoğun Bakım ve Acil Durum Derneğinden (DIVI) yapılan açıklamada, ülkedeki çocuk bakım ünitelerine ilişkin "felaket bir durum yaşanıyor" ifadesi kullanıldı.
Açıklamada, salgın nedeniyle çocuk hastanelerinin yoğum bakım ünitelerinde yaşanan yoğunluktan dolayı hastaların 100 kilometreden daha uzak başka hastanelere nakledildiği, bazı acil durumda ameliyat edilmesi gereken çocukların üç gün bekletilmek zorunda kalındığı belirtildi.
Robert Koch Enstitüsü (RKI) yayımladığı raporda, yaşanan yoğunluğun önümüzdeki haftalarda daha da artmasının beklendiğini kaydetti.
Pediatrik yoğun bakım uzmanı doktor Michael Sasse ise "Çocuklar artık onlara bakamadığımız için ölüyor." açıklamasında bulundu.
Hastanelerin yoğun bakım servislerinde zaten bir yoğunluk yaşandığını belirten uzmanlar, RVS virüsü salgını nedeniyle bu yoğunluğun aşırı şekilde arttığı, bazı hastanelerin maksimum hasta sayısına ulaştığını kaydetti.
Yaşanan salgın ve hastanelerde yaşanan yoğunluk nedeniyle bazı federal eyaletlerin birlikte çalışarak bu sorunla mücadele ettiği kaydedildi.
Faeser, yaptığı açıklamada, Almanya devletinin güçlü olduğunu ve demokrasi düşmanlarına karşı devleti koruduklarını söyledi.
Federal Almanya Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini ortadan kaldırmak ve 1871 Alman İmparatorluğu'nu örnek alan bir devlet oluşumu amacıyla terör örgütü kurmakla suçlanan gruba yönelik ülke çapında bu sabah bir operasyon yapıldığını aktaran Faeser, "Federasyon ve eyaletlerdeki 3 binden fazla güvenlik görevlisine bugün demokrasimizi korumak için gösterdikleri tehlikeli kararlılık için çok teşekkür ediyorum. Federal savcının yönetimindeki federal ve eyalet güvenlik makamları birlikte mükemmel bir şekilde çalıştılar." diye konuştu.
Faeser, soruşturmanın Alman İmparatorluğu (Reichsbürger) fikrini savunan bir gruptan gelen terör tehdidine karşı yürütüldüğünü ifade ederek şunları kaydetti:
"Bugün ortaya çıkarılan şüpheli terör örgütü, şiddet içeren darbe hayalleri ve komplo ideolojileri tarafından yönlendirilmektedir. Darbe planlarının ne kadar ilerlediğine dair net bir tablo var ancak bu yapılan soruşturma sonucunda ortaya çıkarılacak. Militanlar demokrasiye, devletimize ve toplumumuzu savunan insanlara duydukları nefrette birleşmişlerdir. Bu nedenle bu tür girişimlere karşı hukukun üstünlüğünü savunarak harekete geçiyoruz. Bu sert tavrımızı sürdürmeye devam edeceğiz."
- Olay
Bir devlet kurmak amacıyla terör örgütü kurmakla suçlanan gruba bu sabah ülke çapında yapılan operasyonlarda 25 kişi gözaltına alındı.
11 eyalette düzenlenen baskınlarda 52 kişi hakkında "terör örgütü üyesi veya destekçisi olma" suçlamasıyla gözaltı kararı verildiği belirtildi.
Gözaltına alınanların Alman Federal Meclisine silahlı saldırı yaparak darbe planladıkları iddia edildi.
Alman İmparatorluğu'nu örnek alan ve iç istihbaratın 2021 raporuna göre 21 binden fazla kişiden oluşan grubun, modern Alman devletini tanımadığı belirtiliyor.
BERLİN (AA) - Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), hava yolu sektörünün , Kovid-19 pandemisinin başlangıcından bu yana ilk kez 2023'te kara geçeceğinin öngörüldüğünü bildirdi.
IATA'dan yapılan açıklamada, küresel hava yolu sektörünün gelecek yıl 779 milyar dolar gelir ve 4,7 milyar dolar net kar elde etmesinin beklendiği kaydedildi. Bunun pandeminin başlangıcından bu yana ilk kar olacağı belirtildi. Sektör, 2019'daki 26,4 milyar dolarlık kar elde etmişti.
Hava yolu sektörünün zararının bu yıl 6,9 milyar dolara düşmesinin beklendiği kaydedilen açıklamada, söz konusu durumun 2021 ve 2020'de sırasıyla 42 milyar dolar ve 137,7 milyar dolar zararlardan önemli ölçüde daha iyi olduğu vurgulandı.
IATA, haziran ayında açıkladığı tahminlerinde sektörün bu yıl 9,7 milyar dolar zarar edeceğini öngörmüştü.
Açıklamada, hava yolu sektörünün de toparlanmanın dünyanın farklı bölgelerinde çok farklı ilerlediğine yer verilerek, Kuzey Amerika'daki havayolu şirketlerinden 2022 ve gelecek yıl kar beklenirken, Latin Amerika ve Asya'daki şirketlerin her iki yıl için de zarar açıklaması bekleniyor.
IATA, Kuzey Amerika'da yolcu trafiğinin gelecek yıl 2019'daki kriz öncesi seviyenin yüzde 97'sine ulaşacağını, Avrupa'da ise muhtemelen yüzde 89'un biraz altında olacağını tahmin ediyor.
IATA Genel Direktörü Willie Walsh, konuya ilişkin değerlendirmesinde, 2023'e bakıldığında finansal toparlanmanın 2019'dan bu yana ilk sektör karı ile şekilleneceğini belirterek, "Bu, hükümetlerin dayattığı pandemi kısıtlamalarının neden olduğu mali ve ekonomik zararın boyutu düşünüldüğünde büyük bir başarı.” ifadesini kullandı.
Walsh, hava yolu sektörünün karlı olduğuna dikkati çekerek, sektörün yüksek maliyetler, tutarsız hükümet politikaları, verimsiz altyapı ve düzensiz ve eşit olmayan değer zincirleriyle mücadele ettiğini vurguladı.
Öte yandan, 100 dolarlık bir bilet cirosundan, hava yollarının 2023'te muhtemelen ortalama 62 dolar sent kar elde etmesi bekleniyor. 2019'da bu oran 3,1 dolardı.
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), sanayi üretimine ilişkin ekim ayı geçici verilerini açıkladı.
Buna göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, ekimde bir önceki aya kıyasla yüzde 0,1 düştü. Piyasalarda sanayi üretimine ilişkin beklenti yüzde 0,6 düşmesi yönündeydi.
Sanayi üretimi, ekimde bir önceki yılın aynı dönemine göre ise değişmedi.
Aylık yüzde 0,6 artış olarak açıklanan eylül verisi de yüzde 1,1 artış olarak revize edildi.
Veriler, ekimde eylüle göre enerji ve inşaat hariç sanayi üretiminin 0,4 azaldığını ortaya koydu.
Söz konusu dönemde sermaye malı üretimi yüzde 1,4 artarken, tüketim malları üretimi yüzde 1,9 düştü. Sanayi dışında, enerji üretiminde yüzde 7,6 düşüş görülürken, inşaatta ise 4,2 artış kaydedildi.
Enerji yoğun sanayi kollarında üretimin ekimde aylık yüzde 3,6 azalması dikkati çekti.
Almanya'nın imalat sektörü, soğuyan küresel ekonomi, tedarik sıkıntısı ve zayıflayan talep nedeniyle son aylarda düşük siparişlerle mücadele ediyor.
Scholz, Tiran'da düzenlenen AB-Batı Balkan Zirvesi sonrası basın toplantısında konuştu.
Rusya'ya karşı ortak bir duruş çağrısında bulunan Scholz, "Pozisyonlarımızı yakınlaştırmalıyız. Yaptırımlar konusunda AB'ye aday ülkelerden AB'nin yaptırım politikasına uyum sağlamalarını bekliyoruz." dedi.
Şansölye Scholz, ülkesinin, Batı Balkan ülkelerinin AB üyeliğine verdiği desteği yineledi ancak bu ülkelerden beklentilerini de dile getirdi.
Ülkesinin Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya ve Sırbistan'ın AB üyelik tekliflerini güçlü şekilde desteklediğine işaret eden Scholz, "İşbirliğini geliştirmek ve Batı Balkan ülkelerinin AB'ye katılımını hızlandırmak için her şeyi yapacağız. Bugünkü Tiran Deklarasyonu ile AB genişleme sürecine olan bağlılığımızı bir kez daha teyit ettik." ifadesini kullandı.
Almanya'da darbe yapıp mevcut devlet düzenini değiştirmek için hareket eden ve mevcut Alman hükümetini tanımayarak kendilerini Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger) olarak tanımlayan grup üyeleri terör örgütüne üyelikten yargılanacak.
Federal Başsavcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar arasında, yargıç olarak görev yapan ve aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partili (AfD) eski milletvekili Birgit Malsack-Winkemann ile örgütün lideri olduğu düşünülen iş adamı Heinrich XIII Prens Reuss da bulunuyor.
Cumhuriyet tarihinin en büyük operasyonu olarak nitelendirilen ve 3 binden fazla güvenlik görevlisinin yer aldığı "şafak baskını"nda, sorgulananlar arasında Alman ordusunun özel kuvvetleri KSK personeli de dahil özel eğitimli muvazzaf ve eski askerler de yer alıyor.
- Savcılık iddianamesinden detaylar
Savcılığın iddianamesinde zanlılar, "Almanya'daki mevcut devlet düzenini değiştirerek, ana hatlarıyla oluşturulmuş kendi hükümet düzenlerini getirmeyi kendine hedef edinmiş terör örgütüne mensup kişiler" olarak nitelendirildi.
İddianamede, grup üyelerinin askeri araçlar kullanıp devlet yetkililerine şiddet uygulayarak gerçekleştirmeyi planladıkları eylemlere cinayet işlemenin de dahil olduğu belirtildi.
Savcılık iddianamesinde ayrıca söz konusu grup üyelerinin, mevcut Almanya sınırlarını tanımadıkları ve ülkeyi sözde bir "derin devletin" yönettiğine inandıkları, iktidarın ele geçirilmesiyle oluşturulacak bir "askeri kolun" asıl hedefe ulaşana kadar düzenin sağlanmasında yer almasını planladıkları ifade edildi. Ayrıca grup üyelerinin bu geçiş döneminde bazı ölümlerin olabileceğini bildikleri ancak sistem değişikliğinde bunları gerekli olarak görüldükleri belirtildi.
Grubun Kasım 2021'den itibaren darbe hazırlıklarına yoğunluk verdiği kaydedilen iddianamede, hazırlıklar içinde yönetim şeklinin planlanması, ekipman temini, atış eğitimi, yeni üye alımı gibi faaliyetlerin olduğu ifade edildi.
İddianamede yeni kurulacak ve Heinrich XIII Prens Reuss'un yönetimdeki "Konsey"de kimlerin hangi pozisyonda olacağı da detaylı şekilde yer aldı.
İddianamede ayrıca, dernek üyelerinin bireysel olarak küçük bir silahlı grupla Alman Federal Meclisine girmek için somut hazırlıklar yaptıklarına dair şüphelere de yer verildi.
Mevcut Alman hükümetini tanımayarak kendilerini Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger) olarak tanımlayan grup üyeleri terör örgütüne üyelikten yargılanacak.
- Reichsbürger nedir?
Kendilerini Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger) olarak gören ve iç istihbaratın 2021 raporuna göre, 21 binden fazla kişinin yer aldığı grubun yüzde 5'ini aşırı sağcılar oluşturuyor.
2 bin 100 üyesi şiddet kullanmaya hazır olan grubun Almanya'yı meşru bir devlet olarak tanımadığına yer verilen rapora göre, üyelerden bazıları monarşi altındaki Alman İmparatorluğu fikrine bağlıyken, bazıları da Nazi taraftarı. Bazı üyeler de Almanya'nın hala askeri işgal altında olduğuna inanıyor.
BERLİN (AA) - Alman İnsan Hakları Enstitüsü Direktörü Dr. Beate Rudolf, okullarda ayrımcılığa uğrayan Müslüman öğrencilerin durumunda bir iyileşme olmadığını söyledi.
Rudolf, Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, "Ayrımcılığa uğrayan Müslüman öğrencilerin durumunda bir iyileşme yok. Bu alanda harekete geçilmesi gerektiğini görüyoruz." dedi.
Dr. Rudolf, Almanya'daki insan hakları durumundaki gelişmelere ilişkin bu yıl parlamentoya sunulan yıllık raporda bu konuya hiç değinilmediğini de kaydetti.
Almanya'daki devlet okullarında, kız çocukları başta olmak üzere genç Müslüman öğrencilere karşı ayrımcılık yapıldığına dair çok sayıda rapor bulunuyor.
Entegrasyon ve Göç Uzman Konseyi (SVR) tarafından yayımlanan araştırmada Almanya'da Müslümanlara karşı ayrımcılığın yaygın olduğu ifade edildi.
Ankete katılanların yaklaşık yüzde 48'i "İslam'ın Alman toplumuyla uyumlu olmadığına" inandığını söylerken, yüzde 29'u ülkede İslam'ın yaşanmasının kısıtlanmasını önerdi.
Ankete katılan Almanların yaklaşık yüzde 44'ü Müslüman kuruluşların devletin güvenlik birimleri tarafından izlenmesi gerektiğini belirtirken, sadece yüzde 16'sı böyle bir adıma karşı çıktı.
BERLİN (AA) - Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya Silahlı Kuvvetleri Bundeswehr'in 2014'ten sonra daha iyi silahlarla donatılması için kendisini yeterince zorlamadığı konusunda öz eleştiride bulundu.
Merkel, Die Zeit gazetesinde yayımlanan röportajında, Rusya-Ukrayna savaşı ve Almanya'nın savunma harcamalarını artırmasına yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Rusya'nın Kırım'ı 2014'teki yasa dışı ilhakı ve NATO'nun Baltık ülkelerinde konuşlanmış askerleri olması sonrası Rusya'nın G8'den çıkarıldığını hatırlatan Merkel, "Ancak Rusya'nın saldırganlığına biz de daha hızlı tepki vermeliydik." dedi.
Merkel, Bundeswehr'in 2014'ten sonra daha iyi silahlarla donatılması konusunda kendisini yeterince zorlamadığı konusunda öz eleştiride bulundu.
NATO'nun "GSYH'nin yüzde 2'sini savunma harcamalarına ayırma" hedefini Alman hükümetinin programına aldıklarını ancak Almanya'nın artışa rağmen yüzde 2 hedefine ulaşamadığını belirten Merkel, "Ben de her gün bu konuda tutkulu bir konuşma yapmadım." dedi.
Merkel, 2015'te Minsk barış anlaşmasının imzalanması gibi Rusya ve Ukrayna'ya yönelik kararlarını bir kez daha savunarak, "Tam olarak böyle bir savaşı (Rusya’nın Ukrayna savaşı) engelleme girişimiydi." ifadesini kullandı. Ukrayna'dan gelen eleştirilere karşı Merkel, "İşe (Minsk barış anlaşması) yaramaması, girişimlerin yanlış olduğu anlamına gelmez." dedi.
- "Savaşlar müzakere masasında biter"
Rusya-Ukrayna savaşının nasıl biteceği sorusu üzerine Merkel, "Savaşlar müzakere masasında biter." ifadesini kullandı. Merkel, Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakerelerde daha fazla çaba gösterilmesini istedi.
Rusya-Ukrayna savaşı, Almanya'yı, askeri yaklaşımında tarihi bir dönüşüme iterken, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, savaşın başlamasından sonra ülkesinin NATO'nun "GSYH'nin yüzde 2'sinin savunma giderlerine harcanması" hedefine uyacaklarını açıklamıştı.
Rusya'nın Ukrayna'ya savaşını "dönüm noktası" olarak nitelendiren Scholz, Bundeswehr'in modern silahlarla yeterince donatılması için 100 milyar avroluk ek fon açıklamıştı.