Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Manfred Pentz: „Startschuss für Bürokratieabbau in Hessen“

 

Hessen hat Deutschlands ersten Entbürokratisierungsminister und damit das Thema Bürokratieabbau zu einem Schwerpunkt der Landesregierung gemacht. Eine der ersten Weichenstellungen des neu geschaffenen Ressorts ist die Einsetzung der Stabsstelle Entbürokratisierung in der Staatskanzlei. Die Stabsstelle wird künftig die Maßnahmen zur Entbürokratisierung in Hessen bündeln und koordinieren. Die Leitung übernimmt mit Dr. Tobias Miethaner ein erfahrener Verwaltungsjurist, der bereits auf Bundesebene seine große Expertise unter Beweis gestellt hat.

Hessens Entbürokratisierungsminister Manfred Pentz erklärt zur Stabsstelle: „Die Stabsstelle soll eine kleine und schlagkräftige Einheit sein, die der Politik Vorschläge zum Thema unterbreitet und entsprechende Umsetzungsmaßnahmen mit den anderen Ressorts und Verwaltungsebenen koordiniert. Mit Dr. Tobias Miethaner haben wir einen ausgesprochenen Verwaltungsfachmann gefunden, der die Stabsstelle leiten wird.“

Umdenken in der Verwaltung

„Bürokratieabbau“, sagte der Minister weiter „bedeutet für mich nicht nur, dass wir hier und da an ein paar Stellschrauben drehen. Für mich bedeutet Entbürokratisierung vor allem ein Umdenken in der Verwaltung und bei der Regulierung im Allgemeinen. Wir haben uns daran gewöhnt, auf nahezu jedes Problem mit einer neuen Regulierung zu reagieren. Schicht für Schicht haben wir uns so ein Netz von Gesetzen, Verordnungen und Erlassen geschaffen, die zwar alle für sich genommen mal eine Berechtigung hatten, aber in der Summe oftmals eine erdrückende Wirkung entfalten. Das gilt für Bürgerinnen und Bürger, Wirtschaft und Verwaltung gleichermaßen. Hier müssen wir ansetzen. Nicht für den Selbstzweck, sondern damit wir wirtschaftliche und gesellschaftliche Potenziale freisetzen, die wir angesichts von Nullwachstum in der Wirtschaft und Politikverdrossenheit in Teilen der Bevölkerung dringend brauchen.“

„Entbürokratisierung ist deshalb ein Oberbegriff. Er steht für den Abbau von Regeln, aber mindestens ebenso für das Bemühen von Politik und Verwaltung, das Verhältnis von Bürger und Staat zu verbessern. Der Staat ist dazu da, den Menschen die Alltagsprobleme zu lösen und nicht dazu, ihnen unnötige Probleme zu machen. Wir legen deshalb viel Wert darauf, dort hinzugehen, wo der Schuh drückt und wir werden das Gespräch mit den Verbänden, aber auch mit den Bürgerinnen und Bürgern suchen“, sagte Manfred Pentz.

Sofort-Programm 11+1 für Hessen

Zur Umsetzung des Sofortprogramms 11+1 sagte der Minister: „Derzeit arbeiten wir an der Entlastung für ehrenamtliche Vereine. Wir sondieren mit der GEMA die Möglichkeit, dass das Land für Ehrenamtsvereine die GEMA-Gebühren für eine bestimmte Anzahl von Veranstaltungen im Jahr übernimmt. Unser Ziel ist es, dass ehrenamtliche Engagierte ihre Zeit und Energie in die Vereinsarbeit einbringen und nicht beim Ausfüllen von Formularen verlieren.“ 

 

https://hessen.de/presse/stabsstelle-entbuerokratisierung-in-der-staatskanzlei-nimmt-arbeit-auf

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan Bayramı münasebetiyle mesaj yayınladı.

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, Ramazan Bayramı münasebetiyle yayınladığı mesajda, “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu kurtuluş vesilesi olan Ramazan-ı Şerif’in sonuna gelmenin hüznü, bayrama ulaşmanın sevinci içerisindeyiz. Yüce Rabbim rahmetini hak eden, mağfirete nail olup ebedi kurtuluşa eren ve ebedi bayram olan cenneti kazanan kullarının arasına bizleri de dahil eylesin. 10 Nisan 2024 Çarşamba günü idrak edeceğimiz Ramazan Bayramımız hayırlı olsun, mübarek olsun” dedi.

 

Kuzey, mesajında şu ifadelere yer verdi:

“Ne yazık ki Ramazan ayını bu yıl da buruk karşıladık. Rahmet ayını mahzun gözlerle, titrek seslerle gönül dünyamıza buyur ettik. Bizi özümüze döndürmesi, unuttuğumuz bazı değerlerimizi yeniden hatırlatması için sımsıkı sarıldık Ramazan’a. Başımıza taç, gönlümüze ilaç bildik.

On bir ayın sultanı gelirken eli boş gelmedi, bazı güzellikleri de beraberinde getirdi. Teslimiyet şuuru, kulluk bilinci getirdi. Birlik getirdi, beraberlik getirdi. Maneviyat getirdi hayatımıza. Dinginlik getirdi, sabır getirdi. İftar ve sahurda bir sofra etrafında buluşturdu, ailece kenetledi bizi. Birlikte açıldı iftarlar, birlikte yapıldı dualar, birlikte kılındı namazlar. Ve birlikte büyük bir coşkuyla idrak edilecek bayramlar…

Empati duygumuzu güçlendirmek için gelmişti Ramazan. Fakat bu yıl sadece açlık ve susuzluk değildi ilk öğretisi. Hayatın çocuklarla güzel olduğunu, çocukların katledildiği, masumların öldürüldüğü bir dünyada bayramın gerçek anlamda bayram olmayacağını, olamayacağını öğretti bize.

Elbette bayramı bayram gibi idrak etmek gerek. Akrabaları, komşuları, sevdiklerimizi ziyaret etmek, büyüklerin duasını almak, küçüklerin mutluluğuna ortak olmak gerek. Fakat bu bayram çocuklarımızı öpüp koklarken Gazze’li anne babaları da aklımızdan çıkarmamak gerek. Yavrularımıza daha içtenlikle sarılmak gerek. Kırgınlığın, dargınlığın, küskünlüğün, düşmanlığın ne kadar basit ve değersiz olduğunu çok daha yakinen idrak etmek gerek. 

Ekmeği bölüşmeyi, umudu paylaşmayı, kardeşçe yaşamayı öğretmek için gelmişti Ramazan. Fitre, zekât, sadaka ve bağışlarla veren el olmanın mutluluğunu yaşattı bizlere. Dua almanın, dua olmaktan geçtiğini öğretti bizlere. Ve Kur’an’ın hayata dokunan bir hayat kitabı olduğunu öğretti Ramazan. Kur’an ile hayat bulmanın onu hayatımıza taşımakla gerçekleşeceğini gösterdi bizlere.

Vakit Ramazan ayından ayrılık vakti. Bir ay boyunca bizi kendisine alıştıran Rahmet mevsimi, yerini başka mevsimlere bırakmak için ayrılıyor bizden. Vedalaşırken kulağımıza adeta “yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen umudunuzu asla kaybetmeyin” diye de fısıldıyor. “Kazandığın güzellikleri sakın ola kaybetme, seneye tekrar görüşmek üzere!” diyerek hüzünlü bir çıkışla çıkıyor gönül dünyamızdan.

Ramazan’ın çıkacağı kapıdan Şevval ayı giriş yapacak. Şevval ayı bayramı beraberinde getirecek. Bayramla birlikte yeryüzünde iyilik hâkim oluncaya kadar hayır yolunda mücadele etmenin, insanlık için değer üretmenin heyecanı beraberinde gelecek. Şu üç günlük dünyada, dünyamızı cehenneme çevirenlere rağmen üç gün de olsa cennetin kokusunu almak tüm dünya Müslümanlarına iyi gelecek.

Bu duygu ve düşüncelerle Almanya’da yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün Müslüman aleminin Mübarek Ramazan Bayramı’nı içtenlikle kutluyor; idrak edeceğimiz Ramazan Bayramının savaş, terör ve ırkçı saldırıların gölgesinde geçireceğimiz son bayram olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.”

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) iş birliğinde, bu yıl da yardım faaliyetlerine devam edildi. Geçen sene olduğu gibi bu sene de deprem bölgesine öncelik verildi.

DİTİB, Ramazan ayı münasebetiyle “Sana İhtiyacı Olan Kardeşlerin Var” temasıyla yürüttüğü yardım kampanyası çerçevesinde, “Gıda Yardım Paketi” dağıtımını gerçekleştirdi. Öncelikli olarak deprem bölgesi olmak üzere 24 ülkede ve 150 bölgede gönüllüler tarafından paketler dağıtıldı. Gıda paketleri içerisinde bulunan pirinç, şeker, sıvı yağ, makarna, fasulye, un ve tuz gibi ürünler ihtiyaç sahibi ailelere gönüllüler tarafından teslim edildi.

Deprem bölgesinde ve dünyanın dört bir yanında “İyilik Sofraları” kuruldu. Ramazan çalışmaları kapsamında “İftar ve Sahurumu Kardeşimle Paylaşıyorum” temasıyla gıda yardımının yanı sıra toplu iftarlar düzenlendi. Deprem bölgesinde günlük 16 bin kişiye iftar ikramı yapıldı. Ayrıca, Ramazan ayı boyunca deprem bölgesinde iftar ve sahur ihtiyaçları da karşılandı. Gönüllüler ayrıca bölgedeki çocuklarla vakit geçirerek hediyeler dağıttı.

 

DİTİB, Ramazan ayında iftar sofralarını bereketlendiriyor

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey yaptığı açıklamada, Ramazan ayı dolayısıyla bu yıl da yardım faaliyetlerine devam ettiklerini belirterek, geçen sene olduğu gibi bu sene de deprem bölgesine öncelik verdiklerini kaydetti.

Kuzey, “Uzak yakın demeden, gönül coğrafyamızın en ücra bölgelerinde dahi geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da DİTİB olarak TDV iş birliği ile muhtaç kardeşlerimize umut olduk. Başta deprem bölgesi olmak üzere dünyanın farklı bölgelerine emanetlerimizi ulaştırdık. Gönüllülerimizin de katıldığı program kapsamında gıda paketiyle toplam 50 bin 600 kişiye ulaştık. İftar sofralarının kurulabilmesine vesile olarak Ramazan ayının daha güzel geçmesine katkı sağladık. Dünyanın gözü önünde yaşanan drama da DİTİB olarak kayıtsız kalmadık. Gazze’de zor şartlar altında temin edilen gıdalarla hazırlanan iftar paketlerini mahalle mahalle ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık” dedi.

Kuzey, “Bu iyilik hareketini destekleyen bütün hayırseverlerimizin ve DİTİB ailesinin Cenab-ı Hak hayır ve hasenatlarını kabul eylesin” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

 

2008-2013 yılları arası  Kısa adı DİTİB olan Diyanet Türk İslam Kültür Dernekleri Birliği  Göppingen merkez camii’ne kadrolu beş yıllığına din görevlisi olarak atanarak görev yapan, talebeler yetiştiren, sevilen severek gönüllere dokunan Yahya Yılmaz hoca  hizmet süresi dolunca, Türkiye’mize dönerek Sakarya şehrinde de Kur’an Kursu öğretmenliğine  başladı.
 
Çok sayıda Kur’an talebesi yetiştirdi. Kendisi emekliliğini isteyerek çok sevdiği talebelerinden ayrı kaldı. Almanyada görev yaptığı yıllarda edindiği dostane ilişkilerini hiç kesmedi her Cuma günü selam gönderir, selam da alırdı. Bu yaşayan dostluklar sonunda emekli olduğunu öğrenen dostları tekrar Almanyanın Allgau Wangen Ülkü Ocağı Camiiye hizmet için davet edildi. Bu daveti alan gönüllerin hocası Yahya Yılmaz; “Bize görev düşmüş gurbet bizi göreve çağırıyor” diyerek bavulunu hazırlayıp üç aylığına, 11 yıl önce vedalaşarak ayrıldığı  Almanya’ya geldi. Bu mübarek ramazan ayında kutsal mesleği imamlığı ve Kur’an-ı  Kerim öğretmenliğine aynı heyacan ve istekle görevine başladı. Yahya hocanın tekrar Almanya’nın Bayern eyaleti Allgau Wangen şehri Ülkü Ocağı Camisinde hizmet ettiğini duyan,öğrenen Göppingen DİTİB merkez Camii iderecileri talebeleri ziyaret ederek, “Hocalarına hoş geldiniz” dediler.
 
Almanya’ya tekrar gelen hocalarının gelmesine sevinen talebeleri, “Bizlerin üzerinde emeği olan sevdiğimiz, saydığımız hocamızı tekrar batı Avrupa Türklerine hizmete gelmesine çok sevindik ve mutlu olduk”dediler.
Tabi hocaları Yahya Yılmaz’da, 11 yıl sonra gördüğü talebeleri ve Göppingen camii cemaatini tekrar görmekten çok mutlu olduğunu dile getirdi.
 
 
 
İadeyi ziyaret
 
Yahya Yılmaz hoca  görev yaptığı  Allgau Wangen Ülkü Ocağı başkanı ve idare heyetiyle birlikte  geçtiğimiz hafta sonu DİTİB Göppingen merkez camiye iadeyi ziyarette bulundular. 
Akşam iftarı birlikte yapıldı. Teravih namazı öncesi camii cemaatine sohbet eden Yahya hoca, “ Rabbime şükürler olsun. Bizleri tekrar sizlerle kavuşturdu. talebelerim bu gün yirmi, yirmibeş yaşlarında olmuş her biri Aslanlar gibi deli kanlı olmuşlar. Bu camimizde yönetime gelmişler bunları görmek beni çok mutlu etti. Cemaatimden Yozgatlı müezzinim Cafer ağbim, Camimizin çevre temizliğini yapam Hacı  Recep Ballı ağbeyim hakkın rahmetine nail olmuşlar. Rabbim rahmet eylesin. Tüm geçmişlerimize bu külliyeye hizmet edenlerden Allah razı olsun Ahirete göçenlere Allah rahmet eylesin.” Teravih namazı kılındı,dualar edildi. Cami salonunu dolduran Yahya hocayla hasret giderdiler. Çevre dernek yönetiçileri Yahya hocanın talebeleri hasret yumağı oldular. Geç saatlere kadar çay kahve sohbetleri edildi.
 
Haber ve Resim: Doğan Tufan
 
 

“Brüksel ve Solingen olayları benzer radikal çevrelerden gelse de kaynağına kadar inilerek mutlaka failler yakalanıp cezalandırılmalıdır”

 

Uzun yıllardan bu yana Türklere yapılan ırkçı saldırıları değerlendiren KONAD Başkanı Sait Özcan, “Bölücü terör örgütü mensuplarının Belçika'da Türklere saldırması ve Solingen'de dört Bulgaristan Türkü’nün evinin kundaklanması son derece endişe verici gelişmelerdir. Bu tür eylemler, toplumsal barış ve uyumu derinden sarsmaktadır.” dedi.

Belçika'daki saldırılar, Türk toplumunu hedef alarak ayrımcılığı ve nefreti körüklemektedir. Bu eylemler, toplumun hoşgörü ve çeşitliliğiyle uyum içinde yaşama idealine zarar vermektedir. Türk toplumunun bu saldırılara maruz kalması, toplumun güvenliği ve huzuru açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

 

KONAD Başkanı Özcan devamla, “Solingen'deki kundaklama olayı derin bir üzüntü ve dehşetle karşılanmıştır. Masum insanların evlerinin kundaklanması ve hayatlarını kaybetmeleri, insanlık dışı bir şiddet eylemidir. Bu tür şiddet eylemleri, etnik köken ve kültürel farklılıklara dayalı ayrımcılığın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tür olaylar, toplumda derin yaralar açmakta ve insanların birbirine olan güvenini zedelemektedir. Barış ve uyum içinde bir arada yaşama idealinin gerçekleşmesi için, toplumun bu tür nefret suçlarına karşı birlik içinde hareket etmesi ve adaletin sağlanması gerekmektedir” şeklinde beyanatta bulundu.

 

“Radikalizm kendisine hiç bir yerde alan bulamamalı ve destek görmemelidir” şeklinde konuşan KONAD Başkanı Özcan, “Ulusal ve uluslararası düzeyde, bu tür şiddet eylemlerine karşı sıfır tolerans politikası benimsenmelidir. Ayrıca, toplumda hoşgörü, saygı ve anlayışın teşvik edilmesi ve çatışma çözücü mekanizmalarının güçlendirilmesi önemlidir. Türklere yönelik Brüksel saldırısı ve Solingen'deki kundaklama olayı, toplumsal barış ve uyumu tehdit eden ciddi sorunlardır. Bu tür nefret suçlarına karşı etkili önlemler alınmalı ve toplumun her kesimi, hoşgörü ve adalet temelinde bir arada yaşama idealini desteklemelidir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

 

 

 

 

 

SOLİNGEN (AA) - Almanya'nın Solingen kentinde 4 katlı binada kundaklama sonucu çıkan yangında hayatını kaybeden Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı olan aynı aileden 4 kişi için anma töreni düzenlendi.

Solingen'in Höhscheid semtinde 4 kişinin hayatını kaybettiği, 9 kişinin yaralandığı binanın önünde düzenlenen anma törenine katılanlar, olayın tüm gerçekliğiyle aydınlatılmasını istedi.

Törene, 29 Mayıs 1993'te Solingen'de evlerinin kundaklanması sonucu 5 aile ferdini kaybeden Kamil Genç de katıldı.

 

Genç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, pazartesi günü yanan bu binayı gördüğünde 1993'de evlerinin yandığı zaman yaşadığı acıyı tekrar hissettiğini belirtti.

Beş gündür üzüntüden uyuyamadığını söyleyen Genç, yangını duyar duymaz olay yerine geldiğini dile getirdi.

Genç, "Bu bina da bizim yanan ev gibi kundaklama sonucu ahşap olduğundan dolayı yanmış. O gece yaşananlar, çığlıklar, itfaiyelerin çalışması gözümün önüne tekrar geldi. O yangında 2 kızım Saime ve Hülya, 2 kız kardeşim Hatice ve Gürsün, Türkiye'den gelen misafirimiz Gülüstan Öztürk yaşamını yitirdi." dedi.

Genç, yetkililerden bu olayın aydınlatılmasını istedi.

 

- Olay

Almanya'nın Solingen kentinin Höhscheid semtindeki 4 katlı binada çıkan yangında aynı aileden 2'si çocuk olmak üzere Türk asıllı Bulgaristan vatandaşı 4 kişi hayatını kaybetmiş, 2'si ağır 9 kişi de yaralanmıştı.

Wuppertal Savcılığınca yapılan açıklamada, incelemenin ardından hazırlanan ön raporda, yangının kundaklama sonucu çıktığı belirtilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, 24 Mart'ı 25 Mart'a bağlayan gece medyana gelen yangının, eski binanın merdiven boşluğunda başladığı ve "baca etkisi"yle 5 dakika içinde çatıya sıçradığı ifade edilmişti.

Ahşap merdiven boşluğunda bazı kalıntıların bulunduğu, bu kanıtlara göre yangının kasten kundaklama sonucu çıkarıldığı sonucuna varıldığı kaydedilmişti.

Wuppertal Savcısı Heribert Kaune-Gebhardt, yaptığı açıklamada, ellerinde olayla ilgili "yabancı düşmanlığı saiki olduğunu gösteren" bir kanıt bulunmadığını belirtmişti.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra tahliye edildi. Kimlikleri gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.

 

BERLİN (AA) - Almanya'nın başkenti Berlin'de polis, ana tren garı içerisinde eylem yapan Filistin destekçisi gruba sert müdahalede bulundu.

X sosyal medya platformunda yapılan paylaşımlara göre, Filistin destekçileri Berlin ana tren istasyonu içerisinde protesto gösterisi düzenledi.

Filistin'i destekleyen sloganların atıldığı gösteride, protestocular ile polis arasında arbede çıktı.

Bazı göstericiler, polis tarafından sert müdahale kullanılarak gözaltına alındı.

Polisin yaptığı açıklamada gösterinin izinsiz yapıldığı, yolcuların geçişlerinin engellendiği ve suç teşkil edecek sloganlar atıldığı için bazı göstericilerin gözaltına alındığı ifade edildi.

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de, İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesi ve Gazze’ye yönelik saldırıları protesto edildi.

Filistin topraklarındaki İsrail işgaline karşı direnişin sembolü haline gelen 30 Mart Filistin Toprak Günü'nün 48. yıl dönümü dolayısıyla binlerce kişi Wedding semtinde bulunan Gesundbrunnen metro istasyonunda toplandı.

Daha sonra yürüyüş gerçekleştiren göstericiler, “Filistin’i İsrail işgalinden kurtarın”, “İşgalin son günü barışın ilk günü olacak” ve “Çalınan topraklarda barış olmaz” yazan döviz ve pankartlar taşıdı.

Konuşmalarda Filistin halkının topraklarından asla vazgeçmeyeceği vurgulanan eylemde, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurması ve Gazze’deki soykırımın son bulması istendi.

Filistin bayrakları taşıyan göstericiler, Alman hükümetini İsrail’e silah sağlamamaya çağırdı.

Bu arada yürüyüş güzergahında bir grup, İsrail bayrakları açarak gösteriyi provoke etme girişiminde bulundu.

Geniş güvenlik önlemleri alan polis, Filistin gösterisine katılanlar ile provokasyon yapanlar arasında polis araçlarını yerleştirdi ve gerilimin artmasını engelledi.

 

BERLİN (AA) - Almanya ordusuna (Bundeswehr) geçen yıl 18 bin 802 yeni asker katıldığı ve bunların 1996'sının 17 yaşında olduğu belirtildi.

Alman medyasında yer alan haberlerde, reşit olmayan 1996 kişinin kapsamlı fiziksel ve psikolojik yetenek testini geçmelerinin ardından askere alındıkları, nöbet tutmadıkları ve yurt dışı görevlerine katılmadıkları ifade edildi.

Reşit olmayan askerlerin silahları ise sadece eğitim amaçlı kullanabildikleri vurgulandı.

 

Zorunu askerliğin 2011 yılında kaldırıldığı Almanya'da mevcut durumda 180 bin olan asker sayısının 2031'e kadar 203 bine çıkarılması hedefleniyor.

Ülkede askerlik sistemi profesyonel askerler ve gönüllülük esasına dayanıyor.

Alman Meclisi Federal Ordu Sorumlusu Eva Högl'ün hazırladığı ve 12 Mart'ta Berlin'de kamuoyuna açıkladığı "2023 yılı değerlendirme raporunda" Silahlı Kuvvetlerin en büyük sıkıntısının personel, altyapı ve teçhizat olduğu belirtilmişti.

 

Högl orduda "muazzam" personel açığı bulunduğuna dikkati çekerek, "Çıkardığımız sonuç ordunun yaşlandığı ve giderek küçüldüğüdür." ifadesini kullanmıştı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Cenaze Nakli Yardımlaşma Fonu aracılığıyla yarın İstanbul'a gidecek olan cenazeler, daha sonra Bulgaristan'a götürülüp toprağa verilecek.

DİTİB Solingen Merkez Camisi'nde düzenlenen cenaze törenine, Türkiye'nin Düsseldorf Başkonsolosu Ali İhsan İzbul'un yanı sıra, yangında yaşamını yitirenlerin yakınları ile çevre sakinleri katıldı.

Türk kökenli Bulgaristan vatandaşı aynı aileden ikisi bebek 4 kişinin cenaze törenine katılanlar hüzünlü anlar yaşadı.

 

- "Davayı federal savcılık üstlensin" çağrısı

Öte yandan, Almanya'da yaşayan avukat Adnan Menderes Erdal, kundaklamaya ilişkin soruşturmayı Alman Federal Başsavcılığının üstlenmesi gerektiği çağrısında bulundu.

Erdal, gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

"Yakılan evde oturanların tamamı yabancı. Alman, Bulgar ve Türkiye Cumhuriyeti resmi makamlarının, milletvekillerinin yangın sürecine ilişkin girişimleri var. Uluslararası ve toplumun tüm kesimlerinde bir ilgi söz konusu. Bu nedenle yangın yerel olma niteliğini yitirdiği gibi tüm Almanya ve Alman devleti için artık bir anlam arz ediyor. Benim diğer davalardan edindiğim tecrübelere göre, Solingen'de Bulgaristanlı 4 soydaşımızın yaşamını yitirdiği kundaklamanın soruşturmasını Karlsruhe Alman Federal Başsavcılığının üstlenmesi gerekiyor."

Solingen ve çevresindeki, benzin istasyonlarının kamera kayıtlarının değerlendirilmesi gerektiğini anlatan Erdal, "Bu aşamada aileler avukatlara yetki vererek, avukatlar aracılığıyla soruşturma sürecine müdahil olabilir. Müdahil avukatların derhal şahitler ile konuşmaları gerekiyor. Ailelere tavsiyem, olay gecesi çevredeki gözlemlerini polise anlatmaları." diye konuştu.

Avukat Erdal, yetkili Wuppertal Savcısı'nın ilk gün kundaklamada ırkçı neden olmadığını açıkladığına işaret ederek, "Ancak bir gün sonra ise 'soruşturmayı tüm yönleri ile sürdürüyoruz’ şeklinde düzeltme yaptı. Savcı böylesi bir değerlendirmeyi tahkikat süreci bitmeden yapmamalıydı. Bu bir usul hatası." değerlendirmesinde bulundu.

 

- Olay

Almanya'nın Solingen kentinin Höhscheid semtindeki 4 katlı binada çıkan yangında aynı aileden ikisi bebek olmak üzere Türk asıllı Bulgaristan vatandaşı 4 kişi hayatını kaybetmiş, ikisi ağır 9 kişi de yaralanmıştı.

Wuppertal Savcılığınca yapılan açıklamada, incelemenin ardından hazırlanan ön raporda, yangının kundaklama sonucu çıktığı belirtilmişti.

Bilirkişi raporuna göre, 24 Mart'ı 25 Mart'a bağlayan gece meydana gelen yangının, eski binanın merdiven boşluğunda başladığı ve "baca etkisi"yle 5 dakika içinde çatıya sıçradığı ifade edilmişti.

Ahşap merdiven boşluğunda bazı kalıntıların bulunduğu, bu kanıtlara göre yangının kasten kundaklama sonucu çıkarıldığı sonucuna varıldığı kaydedilmişti.

Wuppertal Savcısı Heribert Kaune-Gebhardt, yaptığı açıklamada, ellerinde olayla ilgili "yabancı düşmanlığı saiki olduğunu gösteren" bir kanıt bulunmadığını belirtmişti.

 

- Solingen faciası

Almanya'nın Solingen kentinde 29 Mayıs 1993'te Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti.

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra tahliye edilmişti.

Kimlikleri gizli tutulan saldırganlar, yaşamlarını Almanya'da sürdürüyor.