Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Im Zuge des heutigen bundesweiten Verbots der "Artgemeinschaft –Germanische Glaubens-Gemeinschaft wesensgemäßer Lebensgestaltung" durch das Bundesinnenministerium haben laut Innenminister Joachim Herrmann auch Durchsuchungen in Bayern stattgefunden. "Die sogenannte 'Artgemeinschaft' ist eine rechtsextreme Organisation, die mit abstoßendem rassistischem und antisemitischem Gedankengut operiert," erklärte Herrmann. "Es ist erschütternd, dass eine solche Ideologie im Deutschland des 21. Jahrhunderts immer noch Anhänger findet." Mehr als 50 Polizistinnen und Polizisten waren in Bayern im Einsatz. Die Polizei durchsuchte von acht in Bayern ansässigen Mitgliedern insgesamt fünf Wohnungen in den Regierungsbezirken Oberbayern, Mittelfranken und Unterfranken.
Wie Herrmann erläuterte, wurden heute zahlreiche Beweismittel und Datenträger sichergestellt, die jetzt im Detail ausgewertet werden. "Davon erhoffen wir uns noch mehr Einblick in die Organisationsstruktur und das Umfeld", so Herrmann. "Wenn die Ermittler Straftaten feststellen, werden diese selbstverständlich konsequent verfolgt."
Bei der 'Artgemeinschaft' handelt es sich laut Herrmann um eine bundesweit aktive neonazistische, neuheidnische und religiös-völkische Organisation. Sie bildet eine zentrale Schnittstelle für die gesamtdeutsche Neonaziszene. Die Ideologie der Organisation geht von der Überlegenheit der nordisch-germanischen 'Menschenart' aus. Neben dieser rassistischen Grundannahme umfasst die Ideologie auch völkische, sozialdarwinistische und antisemitische Elemente. "Erklärter Wille der 'Artgemeinschaft' ist es, die Ideologie des Nationalsozialismus im Kampf für die eigene Sache zu verbreiten und sie insbesondere bei ihren minderjährigen Mitgliedern zu verankern", verdeutlichte der Innenminister.
Neben Bayern fanden zur Durchsetzung des Vereinsverbots in elf weiteren Bundesländern Durchsuchungen statt (Baden-Württemberg, Brandenburg, Hessen, Mecklenburg-Vorpommern, Niedersachsen, Nordrhein-Westfalen, Rheinland-Pfalz, Schleswig-Holstein, Sachsen, Sachsen-Anhalt und Thüringen).
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) dünyaya teşriflerinin sene-i devriyesi “Mevlid Kandili” dolayısıyla Köln DİTİB Merkez Camii’nde Mevlid-i Nebi özel programı düzenlendi.
Köln DİTİB Merkez Camii’ni akşam saatlerinden itibaren dolduran Müslümanlar, okunan Kur'an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif ile Mevlid gecesinin manevi havasını teneffüs etti.
Programda, Köln DİTİB Merkez Camii din görevlileri Adem Kemaneci, Mustafa Kader, Gökhan Uygun ve Salim Dereyurt, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından ilahiler okudu.
Gecenin anlam ve önemini anlatan DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, “Kur’an-ı Kerim’e göre, Peygamber Efendimizi sevmek Allah’a itaatin ölçüsüdür ve O, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmaya iman edenler ve Allah’ı çokça zikredenler için en güzel örnektir. Hayatı nasıl yaşayacağımızı, Kur’an-ı Kerim’i nasıl anlayacağımızı ve sevgiyi Peygamberimizden öğreneceğiz. Yüce Peygamberimizin kendimize örnek olarak almamız gereken en güzel hasletlerinden birisi de, O’nun ailesiyle olan münasebetleridir. İslam’da aile hayatında sevginin, adaletin, anlayışın ve hoşgörünün yeri çok büyüktür” dedi.
Hazreti Muhammed’in hayatından örnekler veren Kuzey, O’nu tanıyabilmek için en önemli kaynağın Kur’an-ı Kerim olduğunu ve örnek alması gerektiğini hatırlattı.
DİTİB Merkez Camii din görevlileri tarafından Kur’an-ı Kerim tilavetiyle devam eden programda tesbihatlar, salat-u selamlar getirildi. Mevlid-i Nebi özel programı yapılan duanın ardından yatsı namazının kılınmasıyla sona erdi.
PARİS (AA) - Fransa'nın başkenti Paris'te üniversite öğrencileri kötü barınma koşullarını protesto etmek için Ulusal Meclis binasının önünde çadır kurdu.
L'Union Etudiante sendikasının, X sosyal medya platformundan yaptığı açıklamaya göre, Paris'te üniversite öğrencileri Meclisin önünde çadır kurarak kötü barınma koşullarını protesto etti.
Dün de Bordo ve Lille kentlerinde öğrenciler, aynı gerekçeyle eğitim kurumlarının bulunduğu noktalarda çadır kurdu.
Sendika, öğrencilerin bütçelerinin yüzde 56'sını barınma masraflarına ayırdığını kaydetti.
Aynı mecrada sendika tarafından paylaşılan görüntülerde, ellerinde "Çabuk 150 bin öğrenci evi inşa edelim" ve "Sokaktaysam okuyamam" yazılı pankartlar taşıyan gençlerin, sokakta çadırların önünde oturduğu görülüyor.
‘Kocaeli Dijital Medya Akademisi’ tamamlandı
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) işbirliğiyle düzenlenen Dijital Medya Akademisi tamamlandı. Dijital medya ve iletişim çağının gerekliliklerinin ele alındığı akademi sonrası katılımcılar sertifikalarını aldı.
İletişim Başkanlığı’nın destekleriyle Kocaeli’nde gerçekleşen Dijital Medya Akademisi, Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli, Memurlar.Net Genel Yayın Yönetmeni Edip Üzen, Haberler.com Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Teymur, Yeni Şafak Gazetesi Muhabiri ve Sosyal Medya Uzmanı Burak Doğan, Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Dairesi Başkanlığı’ndan Mehmet Furkan Arslan’ın verdiği eğitimlerle tamamlandı.
Dijital Medya Akademisinde, Sosyal Medyada Bilgi Güvenliği ve Siber Güvenlik, Medyada Kriz Yönetimi, İnternet Gazeteciliği, Yeni Nesil Medya ve Doğru Sosyal Medya Kullanımı gibi günümüz dünyası için oldukça önemli konular ele alındı.
DEZENFORMASYONLA MÜCADELE ETMELİYİZ
Dijital Medya Akademisi’nin açılış konuşmasını gerçekleştiren Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Balamir Gündoğdu, hem birey hem kurumsal olarak dijital medyanın doğru ve verimli kullanılması gerektiğine değinerek, “Günümüzde haberlerin hızla yayılması, bilgi akışının kontrolsüz bir şekilde tüketiciye ulaşmasına neden oluyor. Bu hızlı haber akışının yanı sıra, dezenformasyon ve yanıltıcı bilgiler gündeme geliyor. Hem birey hem kurumlar olarak dezenformasyon ile mücadele etmeliyiz. Hukuk çerçevesinde yalan haberlere müsaade etmemeliyiz, doğru haberciliği öne çıkarmalıyız” şeklinde konuştu.
KRİZ YÖNETİMİNDE “HABERCİLİĞİN” ROLÜ
Medyada Kriz Yönetimi konusunda tecrübelerini paylaşan Haber7.com Genel Yayın Yönetmeni Osman Ateşli ise şöyle konuştu:
“Bir kaos ortamı bütün yaşamı etki altına alabiliyor. Bizler medya mensupları olarak krizlerin içerisindeyiz. Hem o krizi yaşıyor hem de o krizi yönetmeye çalışıyoruz. Kriz yönetiminde büyük bir sınav veriyoruz, bu süreçler birey ve toplumların etki ve zararların önemine yönelik faaliyetleri yönetme sürecinin adıdır.”
Gezi Parkı olayları, 15 Temmuz darbe erişimi ve 6 Şubat depremi haberlerini örnek gösteren Ateşli, “Bizler bu krizi yaşarken bir yandan da vatandaşlara doğruyu iletmeli, doğruya yönlendirmeliyiz” dedi.
Ateşli, bu mesleğin medyada çalışanlar olarak çok yönlü düşünebilmeyi zorunlu kıldığını belirterek, haberciliğin önemli bir ölçüsünün doğru habercilik olması gerektiğini ve haberin birkaç kez teyit edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
İNTERNET GAZETECELİĞİ ÖNEM KAZANDI
Memurlar.net Genel Yayın Yönetmeni Edip Üzen ise Dijital Medya Akademisi katılımcılarına “İnternet Gazeteciliği” hakkındaki bilgi ve birikimini aktardı. “Sosyal Medyanın çok fazla kullanılıyor olması internet gazeteciliğinin önemini arttırdı” diyen Üzen, “Bu çağ artık bilgiyi hızlı ve kolay iletebilmeye olanak sağlarken habere kolay ulaşabilmemizi sağlıyor, bu avantajı doğru kullanmalıyız” sözleriyle internet gazeteciliğinin ve çağın avantajlarına dikkat çekti.
“KİŞİSEL BİLGİLERİNİZİ PAYLAŞMAYIN”
Dijital Medya Akademisi’nin ilk gününde son konuşmacı olan Siber Suçlar Dairesi Başkanlığından Mehmet Furkan Arslan, “Sosyal medyada bilgi güvenliği” başlıklı konuşmasında “İçerisinde bulunduğumuz dijital çağda, vaktimizin büyük kısmını geçirdiğimiz sosyal medya, her geçen yıl kullanıcı sayısını arttırıyor. Siber güvenlik, bilgi güvenliği ve siber farkındalığın önemi her geçen gün artıyor. Günümüzde sosyal medyasız bir hayatı hiçbirimiz düşünemeyiz, bu artık bir zorunluluk oldu. Fakat bu mecraların daha bilinçli kullanılması gerekiyor. Örneğin araç plakası, yemek yediğimiz mekan, tatil mekanı gibi konum paylaşımlarının yapılması doğru değil. Bizler bu bilgileri paylaşarak güvenlik ve mahremiyeti önemsemezsek siber zorbalığa maruz kalabiliriz” diyerek uyarılarda bulundu.
“YAPAY ZEKA, MEDYA ALANINDA DA KOLAYLIK SAĞLAYACAK”
Dijital Medya Akademisi’nin ikinci gününde konuk olan Haberler.com Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Teymur, “yeni nesil medya” konulu konuşmasında şunları dile getirdi:
“Kimse geçmiş dönem gazetecilikle, günümdeki gazeteciliğin aynı olduğunu söyleyemez, bundan sonra da değişmeye ve gelişmeye hızla devam edecek. Günümüzde gelişen yapay zeka uygulamaları medya alanında da kullanılacak olup, yapay zeka haber yazımı, fotoğraf-video-içerik düzenleme işlerini kapsayacak. Artık haber yazımında yapay zekayı kullanabileceğiz ya da ulaşmanın zor olduğu bir fotoğrafı yapay zekadan isteyeceğiz ve bu bizlere kolaylık sağlayacak. Bununla birlikte yine yapay zeka uygulamalarının haberin doğruluğu konusunda şüphelerimizi ortadan kaldırabilecek.”
“TÜRKİYE’DE İNTERNET KULLANIMI OLDUKÇA YÜKSEK”
Dijital Medya Akademisi’nin son konuğu Yeni Şafak Gazetesi Muhabiri ve Sosyal Medya Uzmanı Burak Doğan oldu. Doğru Sosyal Medya Kullanımı konusundaki deneyimlerini paylaşan Doğan, İnternet kullanımında dünya ortalamasının yüzde 64 olduğunu Türkiye’de ise bu oranın yüzde 83 ile dünya ortalamasının çok üzerinde olduğunu ifade etti.
Haber içeriklerinden çok sosyal medyada video izleme oranlarının özellikle süre bakımında çok yüksek olmasının bu alanın önem kazanmasına sebep olduğunu ifade eden Doğan, “Dünyada en çok video izleyen ülkeler arasında 3. sıradayız. Sosyal medyada çok fazla vakit geçirildiği için bu alanda kaliteli içeriklerin geliştirilmesi günden güne daha da önemli hale geliyor” diye konuştu.
Eğitim programlarının ardından Dijital Medya Akademisi katılımcılarına İletişim Başkanlığı, UMED ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi onaylı Dijital Medya Akademisi Sertifikaları takdim edildi. Programa Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Murat Yavuz ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Basın Danışmanı İbrahim Gürsel de katıldı.
Vortrag von Prof. Dr.-Ing. Michael Sterner „Raus aus der Energiekrise, rein in die Klimalösungen - Wie wir die Energiewende umsetzen!“ fand enormen Zuspruch
Rund 150 Interessierte verfolgten den sachlichen und faktenbasierten, aber auch humorvollen Vortrag des renommierten Wissenschaftlers der OTH Regensburg am Freitagabend im Großen Sitzungssaal des Landratsamtes Kelheim. Mit der Verleihung des Klimaschutzpreises bildete der Fachvortrag den offiziellen Auftakt zu den Regional- und Umwelttagen. Landrat Martin Neumeyer und Bürgermeister Christian Schweiger konnten eine Vielzahl von Vertretern aus Politik, Wirtschaft, Banken und Sparkassen, Fachbehörden und Fachverbänden sowie kirchlichen und sozialen Organisationen begrüßen. „Mit diesem Andrang haben wir nicht gerechnet. Umso mehr zeigt es uns, dass unsere Bürgerinnen und Bürger ernsthaft danach suchen, was jeder einzelne tun kann. Vielleicht ist eine größere Aufgeschlossenheit für neue Formen der Energieversorgung da, als wir glauben“, so Landrat Martin Neumeyer.
Vorausdenken nicht nur in Hypothesen und Visionen, sondern Vorausdenken auf der Grundlage wissenschaftlicher Erkenntnisse und damit realistischer Abschätzungen – das zeichnet den Wissenschaftler Prof. Dr.-Ing. Michael Sterner aus. Dass er dabei sehr nahe am praktisch Umsetzbaren forscht und entwickelt, liegt vielleicht auch daran, dass er vor seiner wissenschaftlichen Karriere das Handwerk eines Elektrikers erlernte und zwei Jahre lang im Entwicklungsdienst in Kenia Hilfsprojekte umsetzte. Nicht ohne Grund wurden er vor kurzem in den nationalen Wasserstoffrat berufen. Mit seiner langjährigen Erfahrung in der Energiewirtschaft und umfangreichen wissenschaftlichen Arbeiten steht er heute dafür, wie innovative Ideen nach einigen Jahren in der Praxis Einzug finden.
In gut verständlicher Sprache und Bildern stellte Prof. Dr. Sterner die Entwicklungen dar. Die deutliche Zunahme von Bränden in Wäldern und auf Ackerböden aufgrund massiv erhöhter Boden- und Lufttemperaturen, die Zunahme von Tagen und Nächten mit Spitzentemperaturen, was vor allem der älteren Bevölkerung enorme Probleme bereitet und die Alterssterblichkeit anwachsen lässt. Überschwemmungen und Erdrutsche mit einer bislang nicht gekannten Massivität. Woher kommt dies alles? Bereits 1896 gab es erste wissenschaftliche Veröffentlichungen, die besagten: Wenn der CO2-Ausstoß sich verdoppelt, erhöht sich die Temperatur auf der Erde um ca. 3 Grad Celsius. Eine Aussage aus dem vorletzten Jahrhundert, die nach heutigem wissenschaftlichen Stand bestätigt ist. Man wusste also bereits im letzten Jahrhundert, insbesondere auch die Ölkonzerne, was auf die Menschheit zukommt. Die wissenschaftlichen Modelle aus früheren Zeiten werden heute von den tatsächlichen Entwicklungen immer wieder bestätigt. Ein typisches Beispiel sind die Temperaturkurven, die konsequent nach oben gehen. Der Juni 2023 war der heißeste Juni auf Erden seit 120.000 Jahren. Wir können also gar nicht mehr anders, als unser Tun zu verändern. „Veränderung ist natürlich auch immer mit Angst verbunden, aber – und das ist der große Irrglaube – Veränderung ist nichts Negatives. Es gehört seit Jahrhunderten und Jahrtausenden zum menschlichen Dasein dazu. Trauen wir uns also Veränderungen zu. Der schwierigste Begleiter und Bremser ist dabei immer die Angst, die es zu überwinden gilt“, so der Wissenschaftler, der bei seinem Vortrag auch immer wieder die christlichen Werte einbrachte.
Mut und Verantwortung übernehmen für den eigenen jährlichen Restmüll in Höhe von 187 kg, den Recycling-Müll in Höhe von 177 kg – aber auch den eigenen CO2-Müll in Höhe von 9.000 kg (!) pro Person. Aber wie? Klimaschutz steht und fällt mit dem Ausbau von Wind- uns Solarenergie, aber auch mit der Vielfalt der Energieversorgung – so die Kernbotschaft Sterners. Die Laufzeitverlängerung der AKWs würde nur einen marginalen Effekt zeigen, auch was die Energiepreise betrifft. Deutschland war 2022 zudem Stromexporteur, es wurden 61 % mehr exportiert als importiert. Spielraum ist somit vorhanden. Holz als Brennstoff ist für viele Regionen für die Wärmegewinnung bestens geeignet und Holz steht für einen gesunden CO2-Kreislauf. Auch Biogas hat seine Berechtigung. Bei der Wärme ist die Wärmepumpe aktuell die beste und effizienteste Lösung. Auf den Mix kommt es an. Wie in der Natur: Wir brauchen Vielfalt. Zudem ist der Ausbau der Netzinfrastruktur und der Aufbau der Speichertechnologie entscheidend. Hier wurde viel Zeit verloren, mittlerweile ist man aber auf einem guten Weg. „Wir haben funktionsfähige Lösungsansätze, im Kleinen wie im Großen. Die Energiewende ist notwendig und – das ist die wichtige Botschaft – sie ist machbar“, so die motivierende Botschaft des Wissenschaftlers.
3 Fragen an den Wissenschaftler Prof. Dr.-Ing. Michael Sterner:
Wie stufen Sie die Aktivitäten im Landkreis Kelheim ein?
Sterner: „Die Preisträger des Klimapreises zeigen, wie es funktionieren kann. Wir brauchen gute Vorbilder, bei denen die Idee in der Praxis dann tatsächlich auch gut funktioniert. Das senkt die Hemmschwellen. Vor allem die Projekte der Schüler und Jugendgruppen haben mir sehr gut gefallen. Das sind die Hoffnungsträger. Aber wir brauchen auch schon jetzt Maßnahmen wie die Wasserstoffinitiative, die Nutzung von Flächen für Solarenergie und deutlich mehr Windenergie.“
Wo sehen Sie wichtige Ansätze hier vor Ort?
Sterner: „Wichtig ist die Ausbildung und das Generieren von Fachkräften. Dazu brauchen wir einen gesunden Mix: Ingenieure, Techniker, aber vor allem auch Handwerksbetriebe. Ich kann nur nochmals sagen: die Energieversorgung ist die entscheidende Branche für die Zukunft. Bei den Regional- und Umwelttagen gibt es die Handwerksmeile und daneben Firmen und Organisation, die über Energie, Klima und Biodiversität informieren. Der von mir angesprochene Mix findet sich hier bereits wieder. Also ein gutes Klima für Ausbildung und innovative Betriebe schaffen und regionale Betriebe wie die Stadtwerke, die mit gutem Beispiel vorangehen.“
Stichwort Innovation. Der öffentliche Personennahverkehr und die veränderte Mobilität wurden von Ihnen als wichtige Stellschrauben angesprochen. Bei uns wird das Thema Seilbahn vom Bahnhof Saal nach Kelheim diskutiert. Wie stufen Sie diese Idee ein?
Sterner: „Leider wurde die alte Bahnstrecke aufgelassen. Das ist aus heutiger Sicht natürlich sehr schade und ein Fehler. Aber Seilbahnen sind hochinnovativ, mit geringem Eingriff in die Infrastruktur umzusetzen und technisch mindestens genauso gut und effizient wie eine Eisenbahn – in jedem Fall besser als Individualverkehr mit Autos. Das sollte sich Kelheim genauer anschauen!“
Nach Angaben der Deutschen Herzstiftung ist hierzulande nach wie vor die sogenannte Koronare Herzkrankheit (KHK), die Verengung der Herzkranzgefäße, die häufigste Todesursache. Im Jahr 2021 waren bundesweit 8,14 Prozent der Menschen über 30 Jahre von KHK betroffen, bayernweit waren es 7,13 Prozent. „Im Landkreis Würzburgwaren im gleichen Zeitraum 5,93 Prozent der an Über-30-Jährigen an KHK erkrankt“, sagt Alexander Pröbstle, Direktor von der AOK in Würzburg. Das zeigt der Gesundheitsatlas Deutschland des Wissenschaftlichen Instituts der AOK (WIdO).
Gesunde Lebensweise als wichtiger Baustein
Zum Weltherztag am 29. September möchte die AOK in Würzburg deshalb daran erinnern, dass Betroffene selbst etwas für ihre Gesundheit tun können: „Neben einer optimalen Therapie von Herz-Kreislauf-Erkrankungen kann ein Lebensstil mit gesunder Ernährung, ausreichend Bewegung und Rauchverzicht das Risiko für einen Herzinfarkt oder eine Herzinsuffizienz senken“, erläutert Alexander Pröbstle. Vor allem das Rauchen gefährdet die Herzgesundheit. Es fördert die Entstehung von Arteriosklerose, also Ablagerungen in den Blutgefäßen. Durch Verengungen der Gefäße kann es zu Herzinfarkten, Schlaganfällen oder peripherer arterieller Verschlusskrankheit (Raucherbein) kommen. Alexander Pröbstle warnt zudem davor, sich zu wenig zu bewegen: „Bei den meisten Betroffenen wirken sich Bewegung und Sport positiv aus, bereits Spazierengehen oder Walking können da viel Gutes bewirken.“ Auf jeden Fall sollten die Aktivitäten medizinisch abgeklärt werden, beispielweise auch, ob eine Herzsportgruppe in Frage kommt. „Die richtige Ernährung tut ein Übriges: Besonders wichtig ist es, Übergewicht abzubauen, Salz zu reduzieren und pflanzliche Lebensmittel zu bevorzugen“, ergänzt Alexander Pröbstle.
Bessere Versorgung durch strukturiertes Behandlungsprogramm
Unter dem Namen „AOK-Curaplan" unterstützt die AOK Bayern bereits seit 2005 Versicherte mit dem strukturierten Behandlungsprogramm (DMP) Koronare Herzkrankheit (KHK). „In diesem sogenannten Disease Management Programm werden aktuell rund 130.000 Versicherte der AOK Bayern betreut“, so Alexander Pröbstle. Die hausärztliche Praxis ist hier stets die erste Anlaufstelle für chronisch Erkrankte. Die Hausärztin bzw. der Hausarzt übernimmt die kontinuierliche Behandlung der DMP-Teilnehmenden nach wissenschaftlich evidenzbasierten Leitlinien und koordiniert die weitere Versorgung, beispielsweise fachärztliche Betreuung oder Behandlung in Krankenhaus und Reha-Einrichtung.
İSTANBUL (AA) - Kaspersky, çalışanları hedef alarak kurumsal sistemler için tehdit oluşturan ve kendisini insan kaynakları departmanlarından gelen bir bireysel değerlendirme formu olarak sunan yeni kimlik avı planını ortaya çıkardı.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, siber suçlular, çalışanların yönetim ile iletişim kurmak için daha fazla fırsata sahip olmak istemesini istismar ederek yeni bir dolandırıcılık yöntemi ortaya koydu.
Çalışanlar, kendilerini bireysel değerlendirme için davet eden bir e-posta geldiğinde, özellikle de söz konusu e-postanın zorunlu olduğunun altı çizildiğinde genellikle tereddüt etmeden bu fırsatı değerlendirme yoluna gidiyor.
Siber suçlular, bu durumu en son spear-phishing kampanyalarında istismar etme yoluna gitti. Söz konusu dolandırıcılık yönteminde siber suçlular, insan kaynakları departmanlarından geliyormuş gibi görünecek şekilde hazırlanmış ikna edici e-postaları şirket çalışanlara gönderiyor. Bu e-postalar, çalışanların yöneticileriyle iletişim kurmasının bir yolu olarak bir kişisel değerlendirme formu eşliğinde sunuyor.
- Sahte e-postalara dair açık işaretler
Dikkatli bakanlar, aldatmaya yönelik bu e-postalarda yer alan kimlik avı saldırısının bazı açık işaretini görebiliyor. İlk olarak, gönderenin e-posta adresi ile şirketin e-posta adresinin aynı olmaması dikkati çekiyor. Bu da en başından şüphe uyandırıyor.
İkinci olarak, gönderilen e-posta, ekteki formu herkesin gün sonuna kadar doldurması gerektiği konusunda ısrarcı bir dil sergiliyor. Bu da dolandırıcıların aciliyet hissi yaratmak için kullandıkları yaygın bir taktik olarak öne çıkıyor. Alıcılar e-postadaki bağlantıya tıkladıklarında başta zararsız görünen sorularla karşılaşıyor. Ancak dolandırıcılığın gerçek doğası, kurbanın e-posta adresini, şifresini ve şifre onayını isteyen son 3 soruda ortaya çıkıyor.
Bu yaklaşım mağdurları hazırlıksız yakalıyor. Çünkü hassas bilgiler sürecin sonuna doğru isteniyor. Tespit edilmekten daha da kaçınmak için dolandırıcılar "şifre" kelimesini gizleyerek kafa karışıklığını artırıyor.
Açıklamada konuya ilişkin değerlendirmeleri yer alan Kaspersky Güvenlik Uzmanı Roman Dedenok, "Şirket çalışanlarını, özellikle insan kaynaklarından gelmiş gibi görünen bu tür e-postaları açarken dikkatli olmaya çağırıyoruz. Verileri korumak adına, istenmeyen bireysel değerlendirme taleplerinin gerçekliğini doğrudan İK departmanlarıyla doğrulamak çok önemlidir." ifadelerini kullandı.
- Verileri kimlik avı saldırılarından koruma yolları
Verilen bilgiye göre, Kaspersky uzmanları, verileri kimlik avı saldırılarından korumak için tanınmayan bir kullanıcıdan veya numaradan alınan mesajların tıklanılmamasını öneriyor.
Güçlü parolaların tercih edilmesi, tüm mesajlaşma uygulaması hesapları için benzersiz parolalar kullanılması, aynı parolayı birden fazla hesapta kullanmaktan kaçınılması tavsiye ediliyor.
Bağlantıların gerçekliğinin doğrulanmasını isteyen uzmanlar, herhangi bir bağlantıya tıklamadan önce gerçekten resmi olup olmadığının kontrol edilmesi noktasında uyarıyor.
İki faktörlü kimlik doğrulama kullanılması gerektiğini kaydeden uzmanlar, güvenlik çözümlerinden yardım alınması tavsiyesinde bulunuyor.
BERLİN (AA) – Almanya'da iş dünyasının ekonomiye güveni eylülde art arda beşinci kez kötüleşti.
Merkezi Münih'te bulunan Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), yaklaşık 9 bin firmanın katılımıyla gerçekleştirdiği eylül ayı Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı
Buna göre, Almanya'da geçen ay 85,8 puan olan Ifo İş Ortamı Güven Endeksi, şirket yöneticilerinin gelecek beklentilerindeki kötüleşmenin etkisiyle eylülde 85,7 puana inerek, art arda düşüşünü beşinci aya taşıdı. Piyasa beklentisi endeksin 85,2 puana inmesi yönündeydi.
Eylülde Almanya'da Ifo Beklentiler Endeksi'nin 82,7’den 82,9 puana çıkması dikkati çekerken, Mevcut Durum Endeksi de 89’dan 88,7 puana geriledi.
Ifo anketinde, imalat sektörünün geleceğine yönelik beklentilerde kötüleşme görüldüğü belirtildi.
Ifo Başkanı Clemens Fuest, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Alman ekonomisinde “havanın bulutlu” olduğunu belirterek, “Alman ekonomisi yerinde sayıyor.” ifadesini kullandı.
Bu arada, Alman ekonomisi artan faiz oranları, zayıf küresel ekonomi ve yüksek enflasyon nedeniyle üst üste üç çeyrektir büyüyemedi. Ekonomi, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0,4 ve yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,1 küçülürken, yılın ikinci çeyreğinde büyüme gösteremedi.
Bu yıl için Alman ekonomisinde Ifo yüzde 0,4, Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü (IfW) ise yüzde 0,5 daralma bekliyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) tahminlerine göre, Almanya, bu yıl küçülmesi beklenen tek G7 ülkesi olacak.
Sözlüğün tanıtımı için Bakü'de bulunan AYÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Muhittin Şimşek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eserin yaklaşık 1500 akademisyen tarafından 10 yılda hazırlandığını söyledi.
Şimşek, sözlüğü ilk olarak dijital yayımladıklarını ve 33 milyonu aşkın tıklamaya eriştiklerini belirterek, "Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, dijital ortamın yanı sıra aynı zamanda basılmasını da istedi. Bu, önemli vizyondu. Bunu basıldıktan sonra biz de anladık. Cumhurbaşkanı'mız, kitabı Türk dünyasının tüm kütüphane ve üniversitelerine ulaştırmamızı istedi." dedi.
Aynı zamanda 15 ciltlik "Türk Dünyası Eserler Sözlüğü"nü hazırladıklarını ve yakında yayımlayacaklarını ifade eden Şimşek, "Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, başlangıcından günümüze kadar, 1985 yılına kadar doğan edebi şahsiyetlerin hayatını ve çalışmalarını içeren bilgiye sahiptir." diye konuştu.
Şimşek, Ahmet Yesevi Üniversitesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tabiriyle "Türk dünyasının parlayan yıldızı" olduğuna dikkati çekerek, "40 Türk devlet ve akraba topluluğundan 16 bin öğrenciyi barındırıyoruz yani doğal bir Türkoloji laboratuvarıdır. Bu sebeple dedik ki böyle büyük bir çalışma, Ahmet Yesevi Üniversitesine yakışır." ifadelerini kullandı.