Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

PARİS (AA) - Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, düzensiz göçmenlerin geldiği menşe ülkeler ve geçtikleri transit ülkelerle ortaklıklarını geliştirmek istediklerini belirtti.

Macron, Avrupa Birliği (AB) üyesi Güney Avrupa Ülkeleri (MED9) Zirvesi kapsamında gittiği Malta'nın başkenti Valetta'da, liderler ortak basın toplantısında, Avrupa'daki göç meselesine değindi.

 

İtalya'nın güneyinde bulunan Lampedusa Adası'ndaki "olağanüstü duruma" karşı Avrupa ülkelerinin birlikte çözüm getirmesi gerektiğini belirten Macron, göç meselesinde İtalya ile dayanışma çağrısı yaptı.

Macron, düzensiz göçmenlerin geldiği menşe ülkeler ve geçtikleri transit ülkelerle ortaklıklarını geliştirmek istediklerini söyledi.

Bu ülkelere, mali imkan sağlamayı ve teknik konularda işbirliği yapmayı kapsayan ortaklık teklif ettiklerini dile getiren Fransa Cumhurbaşkanı, bu ortaklık çerçevesinde ayrıca insan kaçakçılarıyla mücadeleyi hedeflediklerini kaydetti.

 

Zirvede, Ukrayna'ya destek, AB'nin sanayi politikasını güçlendirme ve Avrupa'yı ekolojik ve dijital dönüşüm konusunda lider yapmak gibi meseleleri ele aldıklarını ifade eden Macron, daha fazla yatırım yapan bir Avrupa'dan yana olduğunu vurguladı.

Dört yıllık görev süresi sona eren ve Ankara’ya dönen Karlsruhe Başkonsolosu Banu Terzioğlu'nun yerine atanan 18’inci Başkonsolos Mahmut Niyazi Sezgin göreve başladı.
Diploması tarihinde bir ilke imza atan, Daha önce 2010-2012 yılları arasında  Karlsruhe Başkonsolos Yardımcısı olarak çalışan Almanya’ya, bu sefer Türkiye Cumhuriyeti Karlsruhe Başkonsolosu olarak atanmaktan büyük mutluluk duyuyorum diyen Başkonsolos Mahmut Niyazi Sezgin, Gazeteci Mümin Karaca, ya verdiği bilgide,”31 Ağustos 2023 tarihinde başladığım bu onurlu görevim sırasında, 60 yılı aşkın süredir Almanya’da yaşayan ve ülkenin kalkınmasına önemli katkıları bulunan siz vatandaşlarımıza verdiğimiz hizmetin hız ve kalitesini artırmak, hak ve menfaatlerinizi korumak, Türkiye ile Almanya’nın tarihe dayanan ve giderek yoğunlaşan mevcut iyi ilişkilerini her alanda geliştirmek, şahsımın, mesai arkadaşlarımın ve Başkonsolosluğumuz bünyesinde bulunan Din Hizmetleri, Eğitim ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşeliklerimizin temel öncelikleri olacaktır.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bu yıl, toplumumuzun birlik, beraberlik ve dayanışmasını daha büyük bir coşku, heyecan ve kararlılıkla güçlendirmek için önemli bir fırsat sunmaktadır. Yakın işbirliği içerisinde birlikte hareket etmemiz, bizi daha da güçlendirecektir.
 
Karlsruhe’de 1966 yılından bu yana faaliyet gösteren Başkonsolosluğumuzun görev bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın, Başkonsolosluğumuzu kendi evleri olarak benimsemelerini isterim. Bu anlayışla, Başkonsolosluğumuzun kapıları, siz vatandaşlarımıza her daim açık olacaktır.
Ayrıca, etkinlik ve duyurularımızdan Başkonsolosluğumuzun internet sayfası (https://karlsruhe-bk.mfa.gov.tr) ile sosyal medya hesaplarını (Facebook, Twitter ve Instagram) takip ederek haberdar olabilirsiniz. Konsolosluk hizmetlerimiz ve randevular hakkında www.konsolosluk.gov.tr internet sitesinden bilgi edinebilirsiniz.
Her türlü soru, talep, görüş ve önerileriniz için ise, Başkonsolosluğumuza telefonla (0721 9844010) veya e-posta yoluyla (Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!) başvurabilirsiniz. Dışişleri Bakanlığımız bünyesindeki Konsolosluk Çağrı Merkezi’ne (+49 30 56 83 73 099) de 7 gün 24 saat ulaşabilirsiniz.
 
Bu vesileyle, görevi devraldığım Başkonsolos Sayın Banu Terzioğlu’na değerli hizmetleri için teşekkür ederim.
Bu duygu ve düşüncelerle, şahsım ve tüm mesai arkadaşlarım adına sizleri içtenlikle selamlıyor, saygılarımı sunuyorum” dedi.
 
Başkonsolosun Özgeçmişi
Orta öğrenimini Ankara Gazi Anadolu Lisesi’nde tamamlayan Başkonsolos Sezgin, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun olmuştur. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü’nden Yüksek Lisans diploması alan Başkonsolos Sezgin, Heidelberg Ruprecht Karls Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde doktora çalışmalarında bulunmuştur.
 
Dışişleri Bakanlığı Merkez Teşkilatı’nda İkili Siyasi İşler Genel Müdürlüğü, İkili Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü, Stratejik Araştırmalar Merkezi ve Çok Taraflı Ekonomik İşler Genel Müdürlüğü’nde çeşitli görevlerde bulunan Başkonsolos Sezgin, Yurtdışı Teşkilatı’nda Taşkent Büyükelçiliği, Karlsruhe Başkonsolosluğu ve Lübliyana Büyükelçiliği’nde görev almıştır.
 
KÖLN (AA) - Avrupa Birliği'nin (AB) düzensiz göçle mücadele amacıyla oluşturduğu "Göç ve İltica Anlaşması"na birkaç haftadır blokaj koyan Almanya'nın aldığı yeni bir kararla anlaşmayı destekleyeceği bildirildi.

Alman Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Brüksel'deki AB toplantısında, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Yeşiller ve Hür Demokratik Parti'den (FDP) oluşan koalisyonun düzenlemeyle ilgili yeni bir metin önerisi üzerinde anlaşmaya vardığını duyurdu.

 

Faeser, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Hala daha fazla değişiklik yapmamız gerekse de bugün sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz." dedi.

Hükümet çevrelerine göre, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, AB istişarelerinden kısa süre önce kabinede, kriz yönetmeliğinin artık bloke edilmemesi gerektiği yönünde bir karar almıştı.

Söz konusu yönetmeliğin, AB ülkelerine yönelik düzensiz göçü sınırlamayı amaçladığı, göçte aşırı artış olması durumunda düzensiz göçmenlerin gözaltı sürelerinin uzatılması ve koşulların belirlenmesi gibi bazı yeni yöntemler içerdiği belirtildi.

 

Alman hükümeti, AB'nin bu önerisini, AB ülkelerinin göçmenlere yönelik koruma standartlarını düşürebileceği gerekçesiyle haftalarca bloke etmişti.

Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un yanı sıra birtakım Alman siyasetçiler, anlaşma metininde yer alan bazı maddelerin "çok sayıda kayıtsız mültecinin Almanya'ya gönderilmesini teşvik edebileceği" yönündeki endişelerini dile getirmişti.

"Almanya'da Türkiye kökenli nüfus, artık işçi olmaktan çıkıp girişimci olarak son 10 yılda büyük başarılara imza attı. Sadece Almanya'nın Türkiye'de yaptığı yatırımlar değil, Almanya'da Türk nüfusunun yapmış olduğu yatırımlar da bizim ekonomik ve ticari ilişkilerimize çok ciddi katkılarda bulunan bir unsur haline geldi"
 

BERLİN (AA) - Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ahmet Başar Şen, Almanya'da Türkiye kökenli nüfusun artık işçi olmaktan çıkıp girişimci olarak son 10 yılda büyük başarılara imza attığını belirterek, "Sadece Almanya'nın Türkiye'de yaptığı yatırımlar değil, Almanya'da Türk nüfusunun yapmış olduğu yatırımlar da bizim ekonomik ve ticari ilişkilerimize çok ciddi katkılarda bulunan bir unsur haline geldi." dedi.

 

Türkiye'nin Berlin Büyükelçiliği himayesinde, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK) iş birliği ile İstanbul Ekonomi Zirvesi kapsamında Berlin'de düzenlenen zirvede "Avrupalı şirketler için Türkiye'deki yatırım fırsatları" ele alındı.

Şen, zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye ile Almanya'nın iyi ekonomik ilişkilere sahip olduğunu ifade ederek, "İhracatta birinci, ithalatta ise üçüncü sırada yer alan Almanya ile dış ticaret hacmimiz 2022 yılında 50 milyar avronun üzerinde seyretmiştir." dedi.

 

Önce Kovid-19 pandemisi nedeniyle tedarik zincirlerinde aksaklıklar yaşandığını ve ardından Avrupa'nın ortasında bir savaş çıktığını vurgulayan Şen, pandemi ve kriz kaynaklı arz ve talep sorunlarına çözüm bulmanın büyük önem kazandığını vurguladı.

Şen, "Küresel tedarik darboğazları, Türkiye'yi dünya pazarları arasında ekonomik ve enerji köprüsü olarak Alman ve uluslararası ithalatçılar ve ihracatçılar için aranan bir merkez yoluna soktu." ifadesini kullandı.

Son zamanlarda şirketlerin "friendshoring (ticareti ve yatırımı dost ile yap)" ve "nearshoring (tedarikini ve yatırımını yakın coğrafyadan yap)" seçeneklerini giderek daha fazla değerlendirmeye başladığını ifade eden Şen, Türkiye'nin küresel ekonomideki değişikliklere hızlı tepki verme kabiliyetine sahip olması ve ülkenin daha kısa teslimat süreleri sunması nedeniyle Almanya ile yeni iş birliği fırsatlarının ortaya çıktığını kaydetti.

Şen, Kovid-19'un son döneminde Berlin'e büyükelçi o

larak atandığını hatırlatarak, o dönemde Almanya'da, Uzak Doğu'daki tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle öksürük şurubu gibi ilaç tedariki konusunda sorunlar yaşandığını anlattı.

Türk sanayisinin Avrupa standartlarında ürün üretebildiğini, Türkiye'nin aynı zamanda Avrupa'nın güvenliğine katkıda bulunduğunu belirten Şen, Türkiye'nin yüzyıllardır Avrupa'nın bir parçası olduğunu söyledi. Şen, "AB'nin en önemli ortaklarından biriyiz. AB üyeliğini hedefliyoruz ve bunu takip ediyoruz." dedi.

AB ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçlendirilmesi için Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin bir gereklilik haline geldiğini vurgulayan Şen, "Mevcut anlaşma artık günümüz dünyasının ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Anlaşmanın güncellenmesi karşılıklı yarar sağlayacak ve Türkiye ile AB arasındaki ekonomik entegrasyona da katkıda bulunacaktır." ifadelerini kullandı.

 

- "Vize serbestisinde kolaylıklar bekliyoruz"

Ahmet Başar Şen, Türk vatandaşlarına yönelik vize kısıtlamalarının Almanya ile Türkiye ilişkilerine engel olduğunu belirterek, "İş insanlarının fuara katılması, konferanslara katılmasında vize meselesi engel hale gelmiştir. Türk girişimcileri iş bağlantıları kurmak ve sürdürmek üzere AB'ye engelsiz bir şekilde girebilmelidir. Vize serbestisinde kolaylıklar bekliyoruz." dedi.

Almanya'da Türkiye kökenli nüfusun artık işçi olmaktan çıkıp girişimci olarak son 10 yılda büyük başarılara imza attığını vurgulayan Şen, "Sadece Almanya'nın Türkiye'de yaptığı yatırımlar değil, Almanya'da Türk nüfusunun yapmış olduğu yatırımlar da bizim ekonomik ve ticari ilişkilerimize çok ciddi katkılarda bulunan bir unsur haline geldi." ifadesini kullandı.

Almanya'da Türkiye kökenli nüfusun ülkede yerleşik hale geldiğini aktaran Şen, "Almanya-Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere güvenli bakmamız için çok önemli sütun var; o da Almanya Türk toplumu." dedi.

Almanya'nın, Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerde her zaman belirleyici bir rol oynadığını vurgulayan Şen, "Bu günümüzde de böyledir. Almanya, Türkiye ile AB arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesindeki yapıcı rolünü sürdürmelidir." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesine de büyük önem verdiğini vurgulayan Şen, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin tedarik yollarının ve kaynaklarının çeşitlendirilmesini öngören çok yönlü yapısı, Türkiye'ye kendisini bir enerji merkezi olarak konumlandırma fırsatı vermektedir. Bu çabalar Türkiye'nin; küresel ölçekte enerji projelerinde önde gelen bir oyuncu haline gelmesini sağlamıştır. Bugünkü toplantının ikili ticari ve ekonomik ilişkilerimiz için yeni yollar açmasını ve bu ilişkileri daha da güçlendirmesini temenni ediyorum.”

 

- "Türk-Alman dostluğunun geliştirilmesi için Avrupa'da yeni fırsatlar var"

Eski Almanya Ekonomi ve Enerji Bakan Müsteşarı ve Hıristiyan Demokrat Birlik Parti Milletvekili (CDU) Thomas Bareiss de Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bir üst seviyeye çıkarılması için yeni ivmelere ihtiyaç olduğunu belirterek, Türk-Alman dostluğunun geliştirilmesi için Avrupa'da yeni fırsatlar olduğunu söyledi.

İstanbul Ekonomi Zirvesi İcra Kurulu Başkanı Abdullah Değer ise İstanbul Ekonomi Zirvesi'nin Türkiye'de 7 yıldır yapıldığını belirterek, zirvenin ilk kez yurt dışında gerçekleştirildiğini bildirdi.

Türkiye'nin en büyük ticaret ortağının Almanya olması nedeniyle zirvenin Berlin'de yapıldığını aktaran Değer, amaçlarının Türk-Alman iş ortaklığını daha ileri seviyeye taşımak olduğunu vurguladı.

 
THY Berlin Müdürü Zekeriya Kurucam:"Bugünün uçuşunu özel retro temalı Airbus A330 ile gerçekleştirerek, bu önemli olayı kutlamaktan mutluluk duyuyoruz"
 

BERLİN (AA) - Türk Hava Yolları (THY), Almanya’nın başkenti Berlin’e ilk uçuşunun 50. yıl dönümü nedeniyle tarihi bir tasarıma sahip Airbus A 330 ile Berlin Brandenburg Havalimanı‘na (BER) uçuş gerçekleştirdi.

THY’den yapılan açıklamada, 50 yıl önce, 28 Eylül 1973 tarihinde Türk Hava Yolları'nın ilk uçağının o dönemin Berlin-Schönefeld Havalimanı'na indiği hatırlatıldı.

O günden beri İstanbul ile Berlin arasında direkt uçuşların yapıldığının belirtildiği açıklamada, “Jübile anısına, Türk Hava Yolları bugün tarihi tasarıma sahip bir Airbus A 330 ile BER'i ziyaret ediyor. 2022 yılında, hava yolu şirketi 700 binden fazla yolcusuyla Berlin Brandenburg Willy Brandt Başkent Bölgesi Havalimanı'ndaki en büyük beş şirket arasında yer aldı” ifadesine yer verildi.

Açıklamada, THY’nin Berlin ile İstanbul’u günde 6 uçuşla birleştirdiği aktarılarak, THY’nin Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Gaziantep, İzmir, Ordu-Giresun, Samsun ve Trabzon gibi destinasyonlara mevsimsel uçuşlar sunduğu belirtildi.

Kargo alanında ise THY’nin yüzde 15 pazar payı ile BER'deki yük taşımacılığı sağlayıcıları arasında en büyüklerden birisi olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Hava yolu şirketi, yılın başlarında deprem yardımı çerçevesinde hava kargo alanındaki gücünü etkileyici bir şekilde gösterdi. Türkiye'nin güneydoğusundaki depremden hemen sonra hava yolu şirketi, Berlin'den depremden etkilenen bölgeye yaklaşık 150 ton yük taşıdı.” denildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen, THY Berlin Müdürü Zekeriya Kurucam, “Bugünün uçuşunu özel retro temalı Airbus A330 ile gerçekleştirerek, bu önemli olayı kutlamaktan mutluluk duyuyoruz. Yarım yüzyıl boyunca buradaki iş ortaklarımızın ve yerel seyahat acentelerinin büyük desteği ve en önemlisi de yolcularımızın sarsılmaz güveni, 50 yıllık başarılı performansımızın hiç şüphesiz öncelikli unsurları arasında yer alıyor.” ifadesini kullandı.

Flughafen Berlin Brandenburg GmbH İcra Komitesi Başkanı Aletta von Massenbach da "THY‘nin Berlin'deki 50 yılı, Berlin ile İstanbul arasındaki güçlü bağlantıyı gösteren etkileyici bir yolculuk. Turizm için olduğu kadar, iki şehir arasındaki ekonomik iş birliği için de önemli. İlk Berlin-Schönefeld uçuşundan Tegel'den yapılan bağlantılara ve şu anki başkent bölgesi BER havalimanındaki varlığına kadar, hava yolu şirketi bizim için önemli bir ortaktır. Türk Hava Yolları ile başarılı bir iş birliği yıllarının daha gelmesini dört gözle bekliyoruz." dedi.

Almanya ile Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan arasında ilk kez Stratejik Bölgesel Ortaklık kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.
 

BERLİN (AA) – Almanya’nın ekonomik bağları derinleştirmek amacıyla 5 Orta Asya ülkesiyle, ile Stratejik Bölgesel Ortaklık kurulması konusunda anlaşmaya vardığı bildirildi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de Başbakan Olaf Scholz’ın daveti üzerine Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov, Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman, Türkmenistan Halk Maslahatı Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’ın katılımıyla ilk zirve düzenlendi.

Zirvenin ardından yapılan ortak açıklamada, Almanya ile Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan arasında ilk kez Stratejik Bölgesel Ortaklık kurulması konusunda anlaşmaya varıldığı belirtildi.

 

Açıklamada, "Almanya ve beş Orta Asya devletinin liderleri, ilişkilerinin genel kapsamı ve derinliğine dayanarak Almanya ve Orta Asya arasında bir Stratejik Bölgesel Ortaklık kurulması konusunda mutabık kalmışlardır.“ denildi.

Stratejik ortaklığın amacının Almanya ile bu ülkeler arasında 30 yıldır var olan diplomatik iş birliğini "güçlendirmek ve geliştirmek" olduğu belirtilen açıklamada, söz konusu ortaklığın ekonomi ve enerji, doğal kaynaklar iklim ve çevre, bölgesel iş birliği ve beşeri ilişkilere odaklandığı ifade edildi.

 

Ortak açıklamada söz konusu amaca ulaşmak için düzenli toplantılar yapılacağı belirtilerek, bir sonraki zirvenin 2024‘te Orta Asya'da devlet başkanlarının katılımıyla yapılacağı bildirildi.

Orta Asya ülkeleri ile AB arasındaki ilişkilerin yoğunlaşmasını memnuniyetle karşılandığı belirtilen ortak açıklamada, liderlerin "refah ve bölgesel iş birliğine" odaklanan AB'nin Orta Asya Stratejisi'nin öneminin farkında oldukları belirtildi.

 

Ortak açıklamada, liderlerin, "Orta Koridor" da dahil olmak üzere AB ile Orta Asya arasındaki ulaşım bağlantısının devam eden önemi konusunda mutabık kaldıkları vurgulanarak, "Liderler Orta Koridor‘un geliştirilmesine ve AB‘nin Global Gateway girişimi kapsamında altyapı projelerine finansman sağlanmasına yönelik ilgilerini teyit ettiler. "ifadesine yer verildi.

Öte yandan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan’ın toplam nüfusu yaklaşık 80 milyon olurken, Almanya'nın nüfusu ise yaklaşık 84,5 milyon. Bunun yanında, Söz konusu Orta Asya ülkelerinin yüzölçümü 27 üye ülkeyle birlikte tüm AB’nin kara alanına karşılık geliyor.

 

Alman iş dünyasına göre Rusya-Ukrayna savaşı sonrası bu ülkeler Alman şirketleri için alternatif iş yapma yerleri ve ticaret ortakları olarak yeni bir önem kazanıyor.

 
BERLİN (AA) - Almanya ile Kırgızistan arasında göç konularında kapsamlı işbirliğini ele alan mutabakat zaptının imzalandığı bildirildi.

Almanya İçişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, mutabakat zaptını, Almanya adına Göç Anlaşmaları Özel Temsilcisi Dr. Joachim Stamp, Kırgızistan adına ise Dışişleri Bakanı Ceenbek Kulubayev'in imzalandığı belirtildi.

 

Mutabakat zaptı, Kırgızistan'dan "nitelikli işçilere" Almanya'ya geliş yollarının açılmasını ve Almanya'da kalma hakkı bulunmayan Kırgızistan vatandaşlarının ülkelerince geri alınması zorunluluğunu içeriyor.

Alman Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, Kırgızistan ile göç konusunda mutabakat zaptı imzalanmasından büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek "Göç anlaşmalarıyla göçü düzenliyor ve yönetiyoruz. Refahımızı sürdürebilmek için acilen vasıflı işçilerin göçüne ihtiyacımız var. Aynı zamanda Almanya'da kalma hakkı olmayan kişilerin geri alınması gerektiği konusunda da bağlayıcı şekilde mutabıkız." değerlendirmesinde bulundu.

 

Anlaşmaya imza atan Özel Temsilci Stamp da "Özbekistan'dan sonra Kırgızistan ile Alman iş gücü piyasasına acilen ihtiyaç duyulan düzenli göç için Orta Asya'daki iki potansiyel ortakla doğru yoldayız. Bundan sadece devletler değil, aynı zamanda çalışkan ve nitelikli gençler de faydalanabilir." ifadelerini kullandı.

 
BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ülkesine ulaşmak isteyen düzensiz göçmenlerin sayısının çok yüksek olduğunu bildirdi.

Scholz, medya kurumu RedaktionsNetzwerk Deutschland'a (RND) verdiği röportajda, Almanya'ya ulaşan düzensiz göçmenlerin yüzde 70'inden fazlasının başka bir AB ülkesi üzerinden gelmesine rağmen önceden bu ülkelerde kayıt altına alınmadığına işaret ederek, bunun böyle devam edemeyeceğini söyledi.

 

Başbakan Scholz, "Almanya'ya ulaşmak isteyen düzensiz göçmenlerin sayısı çok yüksek. Bu nedenle uzun süredir Avrupa'nın dış sınırlarının korunmasını destekliyoruz." ifadesini kullandı.

Ayrıca Avusturya ile ek sınır güvenliği önlemlerini sürdüreceklerini anlatan Scholz, İsviçre ve Çekya ile ortak sınır kontrolleri yapılması konusunda mutabık kaldıklarını belirtti.

Scholz, iltica başvurusu reddedilen kişilerin ülkeyi terk etmeleri gerektiğine dikkati çekerek, "Bunu sağlamamız lazım." dedi.

 

Polonya'daki vize usulsüzlüklerine dikkati çeken Scholz, Varşova hükümetinden vizelerin satılmamasını ve düzensiz göçmenlerin kontrol edilmeden Almanya'ya geçmesine onay vermemesini talep etti.

Scholz, bu sebeplerden dolayı Almanya'nın Polonya sınırında kontrollerin artırıldığını kaydetti.

 

- "Her yeni silah isteğini titizlikle inceliyoruz"

Almanya'nın ABD’den sonra Ukrayna'ya en çok silah tedarik eden ülke olduğunu belirten Scholz, Ukrayna’ya muharebe tankları, ağır silahlar, modern hava savunma sistemleri, çok sayıda mühimmat ve yedek parça tedarik ettiklerini, bu desteği gerektiği sürece sürdüreceklerini anlattı.

Scholz, Ukrayna'nın Taurus füzelerinin talebine ilişkin de "Her yeni silah isteğini titizlikle inceliyoruz. Silahların nasıl bir etki yaratabileceğini araştırıyoruz ve savaşın Rusya ile NATO arasında çatışmaya dönüşme tehlikesi olup olmadığını kendimize soruyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

 

Hiçbir kararı kolay vermediğini vurgulayan Scholz, "Almanya'nın gerektiği sürece Ukrayna'yı destekleyeceğini söylediniz. Bu savaşın uzun süreceğini mi varsayıyorsunuz?" sorusuna, "Bu savaşın daha da uzun sürmesine hazırlanmalıyız." yanıtını verdi.

Das heutige, wiedervereinigte Deutschland war 45 Jahre durch ein totalitäres Regime geteilt, davon 28 Jahre durch einen brutalen DDR-Grenzschutz sowie eine tödliche Mauer, die nicht nur mindestens 140 Menschenleben kosteten, sondern auch Familien und Orte voneinander trennten.
Am 3. Oktober 1990 trat der Einigungsvertrag in Kraft, mit dem die frühere DDR der Bundesrepublik beitrat. Damit war die Teilung Deutschlands überwunden.


Der Tag der Deutschen Einheit macht uns immer wieder klar, wie viel wir, die Bürger dieses Landes, gemeinsam erreichen können. Viele von uns haben die Zeit damals bewusst miterlebt und können sich noch genau daran erinnern, wie sich heute vor 33 Jahren unser Leben verändert hat.
Die politische Losung „Wir sind das Volk“ war ein Leitsatz, der anfänglich während der Montagsdemonstrationen 1989/1990 in der DDR als Sprechchor gerufen wurde, um gegen die DDR-Regierung zu protestieren. Danach wurde die Parole in der Wendephase schnell von dem Statement „Wir sind ein Volk“ abgelöst. Allerdings existiert der Grundsatz „Wir sind das Volk“ schon seit hunderten von Jahren in Deutschland, er wurde mehrfach anlässlich politischer Umbruchsituationen von Deutschen verwendet. So auch in der Nacht vom 2. Oktober zum 3. Oktober 1989, als oppositionelle Bürger in der DDR in freier Selbstbestimmung und ungewohnt selbstbewusst die friedliche Einheit und Wiedervereinigung Deutschlands vollendeten. Aus diesem Selbstbewusstsein heraus wuchs vor 34 Jahren etwas, worauf wir heute mit Dankbarkeit blicken können: ein freies, vereintes, demokratisches Deutschland. Und diese Freiheit brach nicht einfach über uns herein, diese Freiheit wurde erkämpft.


Wir haben es zunächst den Demonstrierenden und Bürgerrechtlern in der DDR zu verdanken, dass wir heute in einem gesamtdeutschen Staat leben. Sie haben für ihre Rechte, für ihre Freiheit, für eine andere, freie, demokratische Gesellschaft ihr Leben aufs Spiel gesetzt, Mut bewiesen und sind damit ein großes, persönliches Risiko eingegangen. Aber auch in Polen, in der damaligen Tschechoslowakei, Rumänien und den anderen Staaten Mittel- und Osteuropas sowie dem Baltikum gab es diese mutigen Menschen, die sich nicht mehr durch den totalitären Kommunismus unterdrücken lassen wollten. Damit war die deutsche und europäische Teilung Geschichte und nicht nur Deutschland, sondern auch Europa konnte sich zu dem entwickeln, was es heute ist. Nicht zu vergessen sind natürlich auch die Unterstützung und der Anteil unserer transatlantischen und westlichen Verbündeten sowie Nachbarstaaten an der deutschen Wiedervereinigung. Ohne das von ihnen entgegengebrachte Vertrauen hätte es die deutsche Einheit in dieser Form nicht gegeben. Deshalb feiern wir heute nicht nur die deutsche, sondern auch die europäische Einheit. Die staatlichen Einheit Deutschlands war somit nicht nur ein Stützpfeiler, sondern auch ein Beförderer und Beschleuniger für das Zusammenwachsen Europas in einer Union west-, mittel- und osteuropäischer Staaten.


Seit der Wiedervereinigung haben wir in Deutschland viele Herausforderungen zum Teil bewältigt: Die Neugestaltung Ostdeutschlands und das deutsch-deutsche Zusammenwachsen; rassistische Pogrome in Hoyerswerda, Rostock-Lichtenhagen, Mölln und Solingen;  die Wirtschafts- und Finanzkrise Ende der 1990er Jahre und Ende des ersten Jahrzehnts des neuen Jahrtausends; die Integration der Balkan-Flüchtlinge im Zuge der Kriege Mitte der 90er Jahre; den 11. September 2001 und seine Folgen wie den Terrorismus; die Nuklearkatastrophe von Fukushima und die damit ins Bewusstsein gerückte Klimaproblematik und die Auswirkungen des Klimawandels; die immer noch nicht vollständig aufgeklärten, rassistischen NSU-Morde; die Aufnahme vieler Geflüchteter seit 2015; die Corona-Pandemie und seit 2022 den Krieg in der Ukraine sowie seine Folgen.
Heute sind die Sorgen und Unsicherheiten wieder besonders groß bei den Menschen in Deutschland. Der Ukraine-Krieg bedroht nicht nur die Ukraine selbst, sondern die Sicherheit in ganz Europa. Viel mehr noch: Es geht um den Frieden und die Sicherheit in der gesamten Welt. Es geht um unsere Wirtschaft und unsere Energieversorgung. Kurz: Es geht um eine Neuordnung der Welt. Um es mit den Worten von Bundeskanzler Olaf Scholz zu sagen: Die Menschen spüren die Zeitenwende. Das Gebot der Stunde sei Verzicht. So wird es den Menschen gesagt. Ein Großteil fragt sich allerdings, wie es weitergeht in Deutschland, in Europa und der Welt. Die Inflation und steigende Kosten für Miete, Energie oder Lebensmittel führen zu immer größeren Belastungen. Auch viele Unternehmen sorgen sich um ihre Existenz. Insolvenzen gehören zum Alltag. Die Armut, der Hunger und das Elend nehmen auch in Deutschland zu. Hunger und Armut lösen Kriege als Hauptursachen für Fluchtbewegungen und Migration ab. Nun ist wieder neben Energie (Öl) Getreide für viele Menschen kaum noch zu bezahlen. Ein neues Getreideabkommen durch die Vermittlung der Türkei ist für Millionen Menschen die einzige, verbliebene Hoffnung. Auch die Natur zeigt uns, wenn wir denn die Zeichen richtig deuten wollen, dass wir in Sachen Klima und Umwelt über unsere Verhältnisse gelebt und gehandelt haben: Flutkatastrophen, Hitzewellen, Waldbrände und Dürren sind nur einige Naturphänomene, womit sich die Natur an uns rächt.

 
Unser wiedervereinigtes Land steht fast 34 Jahre nach dem Fall der Mauer vor vielen neuen Herausforderungen. Diese Herausforderungen können wir nur gemeinsam als Einheit überwinden. Wir sind davon überzeugt, dass wir das schaffen werden. Und zwar gemeinsam. Und natürlich: als Einheit. Denn wir sind als türkischstämmige Bürger dieses Landes ebenso ein Teil Deutschlands und Teil dieser Einheit.



Köksal Kuş
Vorsitzender der Union Internationaler Demokraten (UID)