Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Bei seinem Besuch in Würzburg traf sich US-Generalkonsul Timothy Liston
mit Oberbürgermeister Schuchardt. Dabei betonte Liston seine Freude
darüber, dass insbesondere zwischen bayerischen und amerikanischen
Kommunen ein reger Austausch bestünde. Würzburg selbst pflegt seit 1964
eine Städtepartnerschaft mit Rochester, New York, und hat bereits seit
1946 Verbindungen nach Faribault, Minnesota.

Oberbürgermeister Schuchardt berichtete von den verschiedenen Projekten
dieser Partnerschaften und auch von seiner eigenen Reise in die beiden
Städte im vergangenen Jahr. Zum Abschied überreichte er einen
Bocksbeutel als Gruß insbesondere an die Ehefrau des Generalkonsuls, die
eine gebürtige Würzburgerin ist.

Liston ist seit 2021 Generalkonsul der Vereinigten Staaten von Amerika
in München. Er war zuvor u.a. in Wien, Litauen und Vietnam tätig.

BRÜKSEL (AA) - Avrupa borsaları, işlem gününü Almanya hariç düşüşle tamamladı.

Kapanışta gösterge endeksi Stoxx Europe 600 yüzde 0,22 değer kaybederek 459,98 puana indi.

İngiltere'de FTSE 100 endeksi yüzde 0,63 gerileyerek 7.879,98 puana, Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 0,12 değer kaybıyla 7.315,88 puana ve İtalya'da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 0,72 azalarak 27.710,53 puana düştü.

Almanya'da DAX 30 endeksi ise yüzde 0,01 artarak 15.633,21 puana çıktı.

Avro/dolar paritesi TSİ 20.23 itibarıyla yüzde 0,29 değer kazanarak 1,058 seviyelerinden işlem gördü.

İngiltere, Fransa ve Almanya, İran'la ticareti sürdürmek için 2019'da kurulan INSTEX adlı özel ödeme şirketine ilişkin ortak açıklama yayımladı
 

BRÜKSEL (AA) - ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarına karşı Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından kurulan ve 10 Avrupa ülkesinin katıldığı ticaret mekanizması INSTEX'in tasfiyesine karar verildi.

İngiltere, Fransa ve Almanya, İran'la ticareti sürdürmek için 2019 yılında kurulan INSTEX adlı özel ödeme şirketine ilişkin ortak açıklama yayımladı.

 

Açıklamada, INSTEX hissedarı olan Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Almanya, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç ve İngiltere'nin şirketi tasfiye etmeye karar verdikleri belirtildi.

INSTEX'in özellikle ilaç ve gıda gibi ürünlerde Avrupa ile İran arasındaki meşru ticareti kolaylaştırmak için kurulduğu anımsatılan açıklamada, bunun 4 yıl boyunca Avrupa ile İran arasında ticari faaliyeti kolaylaştırmaya çalıştığı ifade edildi.

 

Açıklamada, "İran, INSTEX'in görevini yerine getirmesini siyasi nedenlerle ve sistematik biçimde engelledi." yorumuna yer verildi.

İran'ın, INSTEX ile 2020 yılında Avrupa'dan İran'a tıbbi malzeme ihracatı için yalnızca 1 işlem yapmayı kabul ettiği hatırlatılan açıklamada, İran'ın AB ülkeleri, İngiltere ve Norveç ile çeşitli işlem tekliflerini sürekli ve kasıtlı olarak engellediği savunuldu.

 

Açıklamada, İran'ın INSTEX şirketiyle ilişki kurmayı ısrarla kabul etmediğine işaret edilerek, "Hissedarlar, artık INSTEX'i faal durumda tutmak için bir zemin olmadığı sonucuna vardılar." değerlendirmesinde bulunuldu.

INSTEX hissedarlarının 9 Mart tarihinde olağanüstü genel kurul gerçekleştirdikleri belirtilen açıklamada, bütün hissedarların INSTEX'in feshi yönünde oy kullandıklarına vurgu yapıldı.

ABD, Donald Trump'ın başkanlığı döneminde İran'la nükleer anlaşmadan çekilerek ülkeye yeniden yaptırımlar uygulamaya başlamıştı.

 

Karar karşısında Avrupa ülkeleri, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımlardan AB'li yatırımcıların etkilenmemesi ve ülkeyle ticari ilişkileri sürdürebilmek için INSTEX adlı özel ödeme mekanizması kurmuştu.

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya: "Almanya'da 2022 yılında tatil amaçlı yurt dışına seyahat eden kişi sayısı 53 milyon. 67 milyon da seyahat gerçekleşmiş. Bizim hedefimiz 7 milyon. Klasik pazarlarda daha alacak çok yolumuz var"
 
İran medyası Rusya'dan ilk etapta 24 savaş uçağı alınacağını yazdı
 

ANKARA (AA) - İran, Rus Sukhoi-35 (Su-35) savaş uçaklarının satın alma prosedürlerinin tamamlandığını duyurdu.

İran devlet televizyonunun İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliğine dayandırdığı habere göre, Rusya'dan Su-35 uçaklarının alımı kesinleşti.

 

İran'ın 1988'de İran-Irak arasındaki savaşın ardından bazı ülkelere savaş uçağı alma talebini ilettiği ve Rusya'nın da bu talebe olumlu yanıt verdiği aktarıldı.

BM tarafından 2007 itibarıyla İran'a uygulanan silah ambargosunun Ekim 2020'de kaldırılmasının ardından Rusya'dan Su-35 uçaklarının tedariki konusunda girişimlere başlandığı ve nihayet savaş uçaklarının satın alma prosedürlerinin tamamlandığı belirtildi.

 

Haberde, satın alma sözleşmesinin ne zaman sonuçlandığı ve Rusya'dan İran'a kaç adet Su-35'in ne zaman teslim edileceği bilgisi verilmedi.

Ülke medyasında yer bulan haberlere göre, İran, Rusya'dan öncelikle 24 savaş uçağı alacak.

Tahran'ın 2015'te BM Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyeleri ve Almanyaarasında imzaladığı nükleer anlaşma uyarınca, 13 yıldır uygulanan uluslararası silah ambargosu ile bazı İranlı yetkililere yönelik getirilen uluslararası seyahat yasağı 2020'de kaldırılmıştı.

 

Rus Sukhoi firması tarafından tasarlanan tek koltuklu, çift motorlu Su-35, çok amaçlı dördüncü nesil avcı uçağı olarak kullanılıyor.

Ambargolar nedeniyle uzun bir süredir savaş uçağı alımı yapamayan İran'ın Hava Kuvvetleri envanterinde eski ABD yapımı F-4, F-5 ve F-14 ile Rus Mig-29 ve Su-24 savaş uçakları bulunuyor.

İSTANBUL (AA) - Türk Hava Yolları, (THY) Almanya'daki güvenlik personelinin grevi nedeniyle 13 Mart'ta planlanan bazı Berlin, Hamburg seferleri ile Bremen ve Hannover seferlerinin karşılıklı olarak iptal edildiğini duyurdu.

THY Basın Müşavirliğinden yapılan açıklamaya göre, yarın icra edilmesi planlanan TK 1668 Hamburg-İstanbul, TK 1662 Hamburg-İstanbul, TK 7883 Hamburg-Sabiha Gökçen, TK 1664 Hamburg-İstanbul, TK 1728 Berlin-İstanbul, TK 1722 Berlin-İstanbul, TK 7729 Berlin-Sabiha Gökçen, TK 7733 Berlin-Ankara, TK 1726 Berlin-İstanbul, TK 1724 Berlin-İstanbul, TK 1553 İstanbul-Hannover, TK 1554 Hannover-İstanbul, TK 1555 İstanbul-Hannover, TK 1556 Hannover-İstanbul, TK 1333 İstanbul-Bremen ve TK 1334 Bremen-İstanbul sayılı seferler iptal edildi.

Açıklamada, İstanbul, Sabiha Gökçen ve Ankara Esenboğa havalimanlarından iptal edilen seferlerin dışında icra edilmesi planlanan Hamburg ve Berlin'e yapılacak gidiş seferlerinin yolculu, dönüş seferlerinin ise yolcusuz yapılacağı uyarısında bulunuldu.

Türkiye’nin en köklü siyasi geleneklerinden olan Saadet Avrupa Türkiye siyasetine analizler yaparak Avrupalı Türkleri kendine has söylemler ile bilgilendirmeye devam ediyor.

Saadet Avrupa Başkanı Samet Sami temel Ayhaber'e yaptığı uzun açıklamada “Bugün Türkiye derin çalkantılar yaşıyor. İktidarın "Avrupa bizi kıskanıyor, durumumuz çok iyi, sayın Erdoğan dünya lideri" demesiyle artık gerçeklerin üstü kapatılamıyor”  dedi.

Başkan Temel devamla, “Bakın bugün maalesef Ülkemizde çok acı tablolara şahit oluyoruz. TÜİK'in tüm makyajlamalarına rağmen halkımız enflasyonu direkt kendi cebinde hiss ediyor. Bugün reel enflasyon rakamları %120'yi aşmış durumda. İşsizlik %15'e yaklaştı. 1 Euro 20 TL 1 ABD doları 18 TL'yi çoktan aştı. Marketlerde her hafta neredeyse etiketler dağişiyor. Çarşı pazar alev almış durumda. Hükümet ekonomik krizi durdurmak için peki nü yapıyor? Darphaneyi çalıştırıp para basıyor, zabıta ekiplerini esnafın üzerine gönderiyor, doları baskılamak için fakirin vergisiyle Kur Korumalı Mevduat sistemi ile zenginin parasına para katıyor, TÜİK kağıt üzerinde enflasyonu, İş-Kur işsizliği düşürüyor.

 

Merkez Bankası ise Don Kişot gibi faizle savaşıyor guya. Ekonomi Bakanı sayın Nurettin Nebati televizyon programlarında fəkra anlatır gibi gülerek "eylem planımız yok, gözlerimde ışıltı var" diyor. Şimdi bu yönetim şekliyle ekonomi düzelir mi? Aslında bu sorunun cevabını herkes biliyor "hayır". Tüm bu ekonomik yıkımın ardından maalesef bir de 2 tane büyük deprem yaşadık. Resmi rakamlara göre 50 bin civarında vatandaşımız hayatını kaybetti. Yüzbinlerce vatandaşımız evini ve işini kaybetti, deprem üzerine siyasi cümle kullanmak istemem ancak darphanede para basarak ekonomiyi döndürmeye çalışan bir hükümet yaraları saramaz.

 

Peki sadece ekonomi mi kötü? Dış politika da aynı durumda. Birgün 15 Temmuz'u yaptığı iddia edilen Birleşik Arap Emirlikleri'nin prensi bir bakıyoruz ki<

 

İstanbul'da kırmızı halıyla karşılanıyor. Katil Sisi bir anda sayın Sisi oluyor. Biz Saadet Partisi olarak "Suriye'de iç savaş kimseye hayır getirmez" dediğimizde iktidarın yandaş medyası bizi hedef tahtasına koyuyordu. Şimdi ise hükümet kendisi Suriye'yle barışmak için Putin'den ricacı oluyor. Dış politika böyle yönetilmez, biz 2 bin yıllık devlet geleneğine sahip olan bir milletiz bize yakışıyor mu 3-5 milyar kredi bulmak için şahsiyetli dış politika yerine zigzaklı bir yol izlemek.

Hükümetin yanlışlarını daha fazla sayıp karamsar tabloyi biraz daha karamsarlaştırmak istemiyorum. Çünkü 15 Mayıs'ta Türkiye 20 yıllık bu yorgun ve yıpranmış iktidardan kurtulacak.

Bakınız biz bugün bu kötü durumu değiştirmek için kolları sıvadık. Bize bazen soruyorlar "efendim 6'lı masada ne işiniz var?" Ben de o arkadaşlara şöyle cevap

 

veriyorum "bir siyasi partinin en büyük görevi oy toplamak ve ya sadece seçimleri kazanmak değil. Bir siyasi partinin en büyük görevi ülkenin sorunlarını çözmektir". Bakınız 20 yıldır maalesef Milli Görüş'ün ne parlamentoda grubu var ne yerel yönetimlerde iktidar ne de hükümette söz sahibi. Biz 50 yıllık muazzam geçmişimizle Kıbrıs'ı fethetmiş, Ağır Sanayi Hamlesi, eğitimde Manevi Kalkınma Programı, denk bütçe, D-8 gibi muazzam projelere imza atmış bir hareketiz. Şimdi Millet İttifakı bünyesinde yeniden iktidara geliyoruz. Biz yeni iktidarda söz sahibi olunca hem muhafazakar kesimin kazanımlarını koruyacağız hem de Milli Görüş'ün çözümlerini elimizden geldiği kadar yerine getirmeye çalışacağız. Belki bu satırları okuyan bazı kardeşlerimiz şunu diyecek "6 partiden biri olan Saadet Partisi bunu nasıl yapacak?"

 

Çözüm çok basit, halkımız parlamento seçimlerinde bize destek verirse ve Meclis'te ne kadar fazla vekilimiz olursa bizim o kadar fazla bakanımız olucak aynı zamanda Meclis'te de güçlü olacağız. İnşaAllah ben inanıyorum ki bu seçimlerle birlikte halkımız yeniden Milli Görüş'e yönelecek€ dedi.

 

Neu am Ambulanten BehandlungsCentrum des Klinikums Nürnberg

 

Herzinsuffizienz ist die dritthäufigste Todesursache in Deutschland, mehr als 45.000 Menschen sterben jährlich daran. Um die Versorgung von Patientinnen und Patienten mit fortgeschrittener Herzinsuffizienz auch im ländlichen Raum zu verbessern, bietet das Klinikum Nürnberg über sein Ambulantes BehandlungsCentrum (ABC) am Klinikum Nürnberg Süd seit Herbst 2022 ein telemedizinisches Versorgungsmodell an. 25 Patienten sind bereits in dem in der Metropolregion Nürnberg bislang einmaligen Telemonitoringzentrum Herzinsuffizienz eingeschrieben.

 

„Das Telemedizinzentrum Herzinsuffizienz ist ein Quantensprung in der Versorgung dieser vulnerablen Patientengruppe“, betont Prof. Dr. med. Matthias Pauschinger, Chefarzt der Medizinischen Klinik 8, Schwerpunkt Kardiologie, am Klinikum Nürnberg. „Wir machen uns die digitale Technik zunutze, um Patienten mit dieser chronischen Erkrankung kontinuierlich zu begleiten und im Ernstfall schnell reagieren zu können. Die Teilnehmerinnen und Teilnehmer haben dadurch einen echten Versorgungsvorteil. Im besten Fall lässt sich durch rechtzeitiges Eingreifen des behandelnden Arztes ein Krankenhausaufenthalt oder sogar Schlimmeres verhindern,“ so Pauschinger.

 

Tägliches Messen der Werte

 

Und so funktioniert das Telemonitoring: Die teilnehmenden Herzinsuffizienzpatienten – sie werden vom Hausarzt, Kardiologen, Pneumologen, Kinder- oder Jugendarzt am Telemedizinzentrum des Ambulanten BehandlungsCentrum (ABC) am Klinikum Nürnberg Süd eingeschrieben – erhalten zunächst die entsprechende technische Ausstattung. Dazu gehören Tablet, Waage und Blutdruckmessgerät. Ab da messen sie täglich Vitalfunktionen wie Blutdruck und Gewicht und speisen diese zusammen mit einer Aussage über ihr Allgemeinbefinden via Tablet in die digitale Herzinsuffizienz-Plattform ein, wo die Daten von einer speziell geschulten medizinischen Fachkraft ausgewertet werden.

Weichen Werte von der Norm ab, informiert die koordinierende kardiologische Praxis am Ambulanten BehandlungsCentrum (ABC) des Klinikums Nürnberg den behandelnden Arzt, der dann die Maßnahmen anpasst. Sind Grenzwerte deutlich überschritten, löst das System automatisch Alarm aus und der Patient bzw die Patientin wird umgehend von einem Arzt oder dem Notdienst kontaktiert.

 

Negative Veränderungen frühzeitig erkennen

 

„Unser Ziel ist es, negative Veränderungen durch engmaschiges Monitoring rechtzeitig zu erkennen“, erklärt Oberarzt Dr. med. Kristinko Martinovic von der Medizinischen Klinik 8 am Klinikum Nürnberg Süd. Der Kardiologe koordiniert gemeinsam mit einem Kollegen das Telemonitoringzentrum am Ambulanten BehandlungsCentrum und hält den Kontakt zu den Patienten. „Gedacht ist das Telemonitoring für Patientinnen und Patienten, die bereits eine deutlich verringerte Pumpleistung des Herzens haben und deshalb schon einmal im Krankenhaus waren oder schon eine Unterstützung etwa durch einen Schrittmacher brauchen“, erklärt Dr. Martinovic, „wir können durch die tägliche Überwachung ihrer Werte sehr schnell erkennen, ob sich ihre Situation verschlechtert.“

 

Von der telemedizinischen Patientenbetreuung am Ambulanten BehandlungsCentrum des Klinikum Nürnberg sollen insbesondere auch Herzinsuffizienz-Patientinnen und -Patienten im ländlichen Raum profitieren, die vielleicht einen längeren Weg zum nächsten Arzt haben und sich im Alltag mehr Sicherheit im Umgang mit der chronischen Erkrankung wünschen. „Ein Großteil unserer stationären aber auch ambulanten Patientinnen und Patienten am Herz-Gefäß-Zentrum kommt aus der Metropolregion“, betont Prof. Dr. med. Matthias Pauschinger. „Sie partizipieren so am digitalen Fortschritt in der Medizin.“

 

„Allein dadurch, dass sich die Patienten täglich die Zeit nehmen, ihre Vital- Werte zu messen und zu dokumentieren, beschäftigen sie sich aktiv mit der Krankheit und haben auch mehr Motivation, für sich gesundheitlich etwas zu tun“, weiß Dr. Martinovic aus Rückmeldungen von Teilnehmer*innen. „Es stärkt auch das Vertrauen in den eigenen Körper, wenn ich weiß, die Werte sind ok und werden kontinuierlich überwacht.“

 

Das kann auch Harald Döbrich bestätigen. Der 73-jährige Nürnberger ist im Telemedizinzentrum Herzinsuffizienz des Klinikums Nürnberg eingeschrieben. Mit akuten Luftproblemen war er Anfang Januar per Notarzt ins Südklinikum und dort auf die Intensivstation gebracht worden, wo die Ärzte eine fortgeschrittene Herzinsuffizienz feststellten. „Ich hatte bereits 2016 einen Herzinfarkt. Mir ist wichtig, jetzt dranzubleiben. Mit der Einschreibung bin ich nochmal disziplinierter, was das Messen meiner Werte angeht. Einmal hat das EKG schon angezeigt, dass ein Wert nicht ganz stimmt. Eine halbe Stunde später hat mich eine Mitarbeiterin angerufen, und meinte, der sei noch in Ordnung. Das fand ich sehr gut. Für mich ist das mit der Telemedizin passend.“

 

Dass die Technik leicht handhabbar und die Übertragung der sensiblen Patientendaten in die digitale Plattform des Herzinsuffizienzzentrums am ABC sicher, bestätigt Alexander Pazicky, Geschäftsführer der Ambulanten BehandlungsCentren des Klinikums Nürnberg. „Wir haben mit der Firma SHL Telemedizin hier einen sehr erfahrenen Partner an der Seite, der auf diesem Gebiet seit vielen Jahren tätig ist.“ Die Teilnahme an dem Projekt ist für Patientinnen und Patienten mit fortgeschrittener Herzinsuffizienz bei Erfüllung der Indikationen eine ambulante Kassenleistung.

 

„Als Klinikum Nürnberg sehen wir das Telemonitoringzentrum Herzinsuffizienz am ABC als ersten Schritt, die ambulante und stationäre Behandlung von besonders häufigen Erkrankungen noch stärker zu verzahnen. Jeder Patient, der nicht stationär aufgenommen werden muss, weil er bereits vorher entsprechend behandelt werden kann, ist dankbar und entlastet auch das Gesundheitssystem“, so Pazicky.

Kontakt für interessierte Patienten ABC Klinikum Süd Tel. 0911/398-7755.

 

Was ist Herzinsuffizienz?
Bei Herzinsuffizienz ist die Funktion des Herzens eingeschränkt. Es kann nicht mehr ausreichend Blut in den Körper pumpen oder sich nicht ausreichend dehnen. Die häufigsten Ursachen sind Bluthochdruck, ein Herzinfarkt oder eine Herzmuskelentzündung. Auch Diabetes, eine Schilddrüsenüberfunktion, Lungenerkrankungen und Alkohol- und Drogenkonsum begünstigen die Krankheit. Bemerkbar macht sie sich durch Symptome wie Atembeschwerden, Müdigkeit, Wassereinlagerungen und Gewichtszunahme. Auch Harndrang kann ein Symptom sein.

 

Das Klinikum Nürnberg ist eines der größten kommunalen Krankenhäuser in Deutschland und bietet das gesamte Leistungsspektrum der Maximalversorgung an. Mit 2.233 Betten an zwei Standorten (Klinikum Nord und Klinikum Süd) und 8.400 Beschäftigten versorgt es knapp 100.000 stationäre und 170.000 ambulante Patienten im Jahr. Zum Klinikverbund gehören zwei weitere Krankenhäuser im Landkreis Nürnberger Land.

Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität in Nürnberg wurde 2014 gegründet und ist zweiter Standort der Paracelsus Medizinischen Privatuniversität in Salzburg. In Nürnberg werden jährlich 50 Medizinstudierende ausgebildet. Das Curriculum orientiert sich eng an der Ausbildung der amerikanischen Mayo-Medical School. Die Paracelsus Medizinische Privatuniversität kooperiert zudem mit weiteren wissenschaftlichen Einrichtungen im In- und Ausland.

 

 

 

Sehr gefreut haben sich die Schülerinnen und Schüler der Grundschule Bergtheim als AOK-Bewegungsfachkraft Daniela Keller Spielgeräte im Wert von 500 € vorbeibrachte.

 

Die Bergtheimer Schule profitiert von den Leistungen der gesundheitsförderlichen Schulentwicklung der AOK Bayern.

 

„Prävention in der Schule ist ein wichtiger Teil unseres Markenkerns“, beschreibt Daniela Keller den Grund für das Engagement der Gesundheitskasse. Dabei betont sie, dass es wichtig sei, das Thema Bewegung dauerhaft und strukturiert in den Schulalltag zu integrieren.

 

Zusammen mit der Schulleiterin Stephanie Kordmann und Bürgermeister Konrad Schlier nahmen die Schülerinnen und Schüler die neuen Spielgeräte begeistert in Empfang. 

Yunanistan’da ilk kez bir siyasi parti olan MERA25 Partisi, Türk toplumunun derneklerinin kendi isimleriyle ve etnik kimliklerini tanımlayan isimlerle serbestçe kurulmalarını talep ederken Batı Trakya’da Türk toplumuna çift dilli anaokulu eğitiminin sağlanması halklarına savundu.

 

Yunanistan’da önümüzdeki nisan ayında yapılması beklenen genel seçimler öncesinde Batı Trakya Türk toplumuna dair azınlık politikasıyla ilgili parti programını açıkladı. 

Batı Trakya Türk toplumuna yönelik azınlık politikası hakkında parti programını Türkçe broşürle tanıttı.

 

Konuyla ilgili, Kısa adı (ABTTF) olan Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu genel Başkanı Halit Habib Oğlu;“Toplumumuzun sorunları ve sorunlarımızın çözümüne yönelik haklı taleplerimiz ulusal mecliste temsil edilen bir siyasi parti tarafından ilk kez bu kadar net ifadelerle dikkate alınıyor. Umarım MERA25 Partisi’nin bu örnek adımından ülkemizin yöneticileri gerekli mesajları çıkarırlar.” dedi.

 

Gündem gazetesinin haberine göre Yunan Parlamentosu’nda temsil edilen bir parti ilk kez azınlık politikasıyla ilgili parti programı yayımladı. MERA25 Partisi’nin “Azınlığı ve azınlığın haklı taleplerini destekleyen tek parti” sloganıyla Türkçe olarak yayımladığı azınlık programında doğrudan Batı Trakya Türk toplumu ile ilgili konulara atıfta bulunuluyor.

 

MERA 25 Partisi azınlık programında Türk toplumunun derneklerinin kendi isimleriyle ve etnik kimliklerini tanımlayan isimlerle serbestçe kurulmalarını talep ederken Batı Trakya’da Türk toplumuna çift dilli anaokulu eğitiminin sağlanmasını destekliyor.

 

Müftülerin Türk toplumu mensupları tarafından seçilmesi veya belirlenmesi ve seçilecek ya da belirlenecek olanların atamalarının devlet tarafından yapılması gerektiğini belirten MERA25 Partisi, Türk toplumunu ilgilendiren konularda tüm yetkilerin İçişleri Bakanlığı’na devredilerek Dışişleri Bakanlığı ve Yunanistan Ulusal İstihbarat Teşkilatı’nın (EYP) Türk toplumu konusundaki tüm yetkilerinin kaldırılmasını talep ediyor.

 

Konuyla ilgili olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Ülkemiz Yunanistan’da genel seçimler iyice yaklaşırken siyasi partiler de seçim çalışmalarına iyice hız verdi. MERA25 Partisi’nin toplumumuza yönelik azınlık politikası hakkında parti programını açıklaması ve bunu da Türkçe basılan broşürlerle kamuoyuyla paylaşması ülkemizin siyasi tarihinde önemli bir adım. Zira toplumumuzun sorunları ve sorunlarımızın çözümüne yönelik haklı taleplerimiz ulusal mecliste temsil edilen bir siyasi parti tarafından ilk kez bu kadar net ifadelerle dikkate alınıyor. Umarım MERA25 Partisi’nin bu örnek adımından ülkemizin yöneticileri gerekli mesajları çıkarırlar. Bizler sahip olduğumuz hak ve özgürlüklerimize saygı gösterilmesini ve bunları kullanabilmeyi istiyoruz. Ülkemizin sadık vatandaşları olarak siyaset ve medyada her fırsatta günah keçisi olarak ilan edilmek, ülkemizin bütünlüğüne ve kamusal düzenine tehdit olarak gösterilmek istemiyoruz. Batı Trakya Türk toplumu olarak ülkemizin yöneticilerinden sorunlarımızın çözümüne yönelik haklı taleplerimizi dikkate alarak bunlarla ilgili iyi niyet ve samimiyete dayalı somut adımlar atmalarını talep ediyoruz.” açıklamasında bulundu.

Doğan Tufan