Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Führungswechsel beim Polizeipräsidium Oberfranken - Bayerns Innenminister Joachim Herrmann beim feierlichen Amtswechsel: Armin Schmelzer neuer Polizeipräsident und Ulrich Rothdauscher neuer Polizeivizepräsident - Zusätzliche Polizeistellen

Chefwechsel beim Polizeipräsidium Oberfranken, nachdem der bisherige Präsident Markus Trebes Anfang April 2024 als Inspekteur der Bayerischen Polizei ins bayerische Innenministerium gewechselt hat: Neuer oberfränkischer Polizeipräsident ist Armin Schmelzer, bislang Vizepräsident im Polizeipräsidium Oberfranken. Schmelzers Nachfolger als Polizeivizepräsident ist Ulrich Rothdauscher, ehemals Leiter des Zentralen Psychologischen Dienstes der Bayerischen Polizei. Im Rahmen eines Festakts hat heute Innenminister Joachim Herrmann Trebes verabschiedet sowie Schmelzer und Rothdauscher in ihre neuen Ämter eingeführt. "Die oberfränkische Polizei ist weiterhin in besten Händen", erklärte Herrmann. "Dank der hocherfolgreichen Polizeiarbeit lebt es sich in Oberfranken mit seiner niedrigen Kriminalitätsbelastung und hohen Aufklärungsquote ausgesprochen sicher."

Viel Lob hatte Herrmann deshalb für den bisherigen Polizeipräsidenten Trebes, der mit seiner Polizeimannschaft auch große Einsatzlagen wie die Richard-Wagner-Festspiele oder das jährliche Versammlungsgeschehen in Wunsiedel mit Bravour gemeistert hat. Wichtig sei auch der rasche Ermittlungserfolg nach zwei Tötungsdelikten an einem 10-jährigen Mädchen in Wunsiedel und an einer Blumenverkäuferin in Lichtenfels gewesen. "Durch hervorragende Ermittlungsarbeit konnte die oberfränkische Polizei die beiden schrecklichen Fälle schnell aufklären und die Tatverdächtigen festnehmen", so Herrmann.

Den neuen oberfränkischen Polizeipräsidenten bezeichnete Herrmann als idealen Nachfolger. Schmelzer sei mit seinen mehr als 40 Dienstjahren ein äußerst erfahrener Polizist, der das Polizeipräsidium wie seine Westentasche kenne. "Zuletzt in den knapp vier Jahren als Polizeivizepräsident habe ich Armin Schmelzer als Top-Polizisten schätzen gelernt, der mit hoher Fachkompetenz und ausgezeichneten Führungsqualitäten glänzt", betonte Herrmann. "Auf Armin Schmelzer war und ist immer Verlass. Selbst in schwierigsten Situationen behält er einen kühlen Kopf."

Überzeugt ist der Innenminister auch vom neuen oberfränkischen Polizeivizepräsidenten: "Ulrich Rothdauscher ist ein Mann der Polizeipraxis, der Herausforderungen mit großem Engagement, aber auch mit der nötigen Gelassenheit begegnet." Zudem zeichne sich Rothdauscher mit seiner innovativen und zugleich herzlichen Art aus. Er habe sehr erfolgreich bereits große Polizeidienststellen geleitet und zuletzt auch als Leiter des Zentralen Psychologischen Dienstes der Bayerischen Polizei seine Kompetenzen unter Beweis gestellt. "Ulrich Rothdauscher ist hervorragend für die neue verantwortungsvolle Aufgabe geeignet", fasste Herrmann zusammen.

Abschließend machte Herrmann deutlich, dass das Polizeipräsidium Oberfranken personell weiter ausgebaut wird. "Wir verstärken die oberfränkische Polizei bis 2025 schrittweise auf insgesamt 2.416 Stellen, im Vergleich zu 2010 ein Plus von 297 Stellen", so Herrmann. "Der Freistaat wird die personelle Stärkung der Bayerischen Polizei konsequent fortsetzen." So soll der Stellenbestand der Bayerischen Polizei bis 2028 um weitere 2.000 Stellen auf dann insgesamt rund 47.000 Stellen ausgebaut werden. Davon wird auch das Polizeipräsidium Oberfranken personell profitieren.

Die dienstlichen Werdegänge von Trebes, Schmelzer und Rothdauscher sind dem Anhang zu entnehmen.

Selçuk Üniversitesi eski rektörlerinden Prof. Dr. Erol Güngör, Ahde Vefa Turan Birliği Derneği tarafından düzenlenen panelle anıldı. Konuşmacılar, Erol Güngör’ün düşünce ve fikirlerini, eserlerinden yola çıkarak dile getirdiler. 

 

Prof. Dr. Erol Güngör, vefatının 41.yılında Ahde Vefa Turan Birliği Derneği tarafından düzenlenen “Ortak Paydamız Erol Güngör” konulu panelde anıldı. Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın ardından paneli açış konuşmasına “asgari müştereklerde ve ortak paydalarda birlikte hareket etmeyi arzu ettiklerini” belirterek başlayan Ahde Vefa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Harun Meral, milliyetçi camianın Prof. Dr. Erol Güngör hakkında vefasız olduğunu ifade etti. “Erol Güngör gibi bir değeri topluma tanıtmamak büyük bir eksikliktir” diyen ve konuşmacılar ile katılımcılara teşekkür eden Meral, 3 Mayıs’ta aynı salonda “Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a Saygı Gecesi” düzenleyeceklerini de açıkladı. 

 

Panel başkanlığını Prof. Dr. İbrahim Maraş’ın yaptığı panelin ilk konuşmacısı olan Prof. Dr. İskender Öksüz, Türkiye’ye 60’lı yıllarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği(SSCB)nden kanlı ve sert bir taarruz başlatıldığını ve bu büyük taarruzun “fikir mücadelesi” şeklinde ve içlerinde asker, sivil, bürokratların yer aldığı “milli demokratik devrim”olacağına dikkat çekerek “Bu devrimin merkezi de üniversitelerdi. Çünkü polis üniversitelere giremiyordu. Dolayısıyla bağımsızdı. MDD için YÖN diye bir dergi çıkartılıyordu. Mümtaz Turhan, Tarık Buğra ve daha birkaç milliyetçi kalem, düşünür, akademisyen 1962-66 arası başlığın altında “Dağ ne kadar yüksek olursa yol onun üstünden aşar” yazan YOL diye bir dergi çıkarmaya başladılar. Mümtaz Turhan hocanın öğrencileri de bu dergide yazmaya başlamışlardı. Erol Güngör “Kırşehirlioğlu” mahlasıyla yazıyordu. Doğan Cüceoğlu, Alev Arık da yazanlar arasındaydılar. Türk milliyetçilerinin başarılı direnişi, bu taarruzu başarısız kıldı. Acıdır, siyasal İslamcılardan hiçbir destek gelmedi o mücadele sırasında. İşte ülkücü kelimesi de o tarihlerde doğdu” dedi. 

 

Erol Güngör: “Gerçekler Ancak Sahtekârları Korkutur”

Erol Güngör ile ilgili hatıralarını da anlatan yazar İskender Öksüz, sosyal psikolog Erol Güngör’ün aylık fikir-sanat dergisi Töre Dergisinde, Mustafa Kafalı, Mehmet Eröz, Necmettin Hacıeminoğlu ile birlikte kendi alanında ve aktüalite ile ilgili de yazılar yazdığını belirterek şunları söyledi: ”Bir yazısında Ziya Gökalp’in hars-medeniyet ayırımını tenkit ediyor. Sen nasıl Gökalp’i tenkit edersin diye gençler Töre dergisini basıyorlar. O sırada Töre dergisinde çalışan sonradan yazar olan Hasan Hüseyin Emiroğlu vardı. O “Erol hoca kızdığı zaman yüzü kıpkırmızı olurdu. Fakat gençlerin bu hareketlerine karşı hiç kızmadıoturdu ve onları ikna ederek güle güle gönderdi” dedi. Erol Güngör’ün “Gerçekler ancak sahtekârları ve geri zekâlıları korkutur.” Sözünü hatırlatan Öksüz, Dündar Taşer ile Erol Güngör’ü “siyasal İslamcıydı onlar” şeklinde teşebbüslerin olduğunu belirterek konuşmasına, Erol Güngör’ün İslâm’ın Bugünkü Meseleleri adlı kitabından alıntı şu sözleriyle son verdi: “Bu anlamda İslamcılık, şimdiye kadar hep hakim milliyete karşı hoşnutsuzluğunu doğrudan doğruya belirtemeyen etnik azınlıkların ideolojisi olmuştur. Bunların amacı İslâm ülkeleri arasında birlik sağlamaktan ziyade, kendi yaşadıkları ülkede milliyetçi politikayı etkisiz duruma getirmektir. Bu azınlıklar ayrılıkçı bir politika takip edecek kadar kalabalık ve güçlü olduklarını hissettikleri an, kendi istikâmetlerinde bir milliyetçilik hareketi açıklamakta hiç geri kalmazlar. Böyle bir güce erişemedikleri müddetçe İslâm dâvâsının şampiyonu olarak görünürler. ”

 

Türk Milliyetçiliği En Zayıf Dönemini Yaşıyor

İkinci konuşmacı Prof. Dr. Mehmet Akgül de, Erol Güngör’ün tercüme eseri olan “Dünyayı Değiştiren Kitaplar” üzerinde durarak Erol hocanın “Türk milli kültürü inşa etmek, güçlü bir Türkiye inşa etmek ve İslâm medeniyeti inşa etmek çabasına zemin teşkil edecek açıklamalar yaptı. “Erol Güngör hakikaten bir başka düşünce grubunun içinde büyümüş ve onların temsilcisi olmuş olsaydı, çok yönlü araştırılır, incelenir, eserler verilirdi. Maalesef bizim arkadaşlarımız, özellikle 12 Eylül1980’den sonra Türk Milliyetçiliği fikri, ideolojik kurgu anlamında en zayıf dönemini yaşıyor” diyen Prof. Dr. Mehmet Akgül, Erol Güngör ile Türk milliyetçiliğine hizmet etmiş fikir adamlarının eserlerinin pek okunmadığına işaret etti. Erol Güngör’ün “Türkiye’de bugün Mehmet Âkif gibi bir İslâmcı, Ziya Gökalp gibi bir Türkçü, Abdullah Cevdet gibi bir solcu maalesef yok.” sözlerinden hareketle şu ifadelere yer verdi: “Dünyayı Değiştiren Kitaplar, bugün bizim Türk düşüncesinin, İslam düşüncesinin geç kaldığımız medeniyet hamlesinde dünyamızı yeniden inşa edebilmemiz için bilgi ve kültür eksikliğimizin farkına varmamızı sağlayacak önemli bir eser. Onun için Erol Hoca, eserin Önsöz’ünde der ki; “Çok ünlü kitaplar çok satılan ve okunmuş kitaplardır. Fakat,aslında, ama hiç kimse bu kitapların şöhretinden dolayı az okunduğunu bilmez. Bizde Erol Hocayı sevdiğimizi söyleriz, önemli bir simâ olduğunu söyleriz, önemli bir fikir adamı olduğunu söyleriz; ama eserlerinden maalesef  haberizdir.Erol hoca, bu eserleri layık-ı veçhile okuyup, anlayıp, eleştirip bir Türk düşüncesi, bir bilim düşüncesi, bir felsefe, bir sanat, bir entelektüel dünya inşa edemediğimizi bize söyler. Erol hocanın çok sık üzerinde durduğu birinci sınıf zihinlerden oluşan bir aydın kadro yetiştiremediğimiz müddetçe, yeni bir dünya görüşü inşa edemeyeceğimizi söyler.” 

 

Akgül: “Ekonomi, İktisat İlmini Bilmek Gerektirir”

Erol Güngör’ün hem telif, hem tercüme eserlerinde en önemli vasıflarından birisinin “Türkçe’yi en iyi kullanan bir aydın olmasıdır. En zor meseleleri bile çok tatlı ve akışkan bir dille anlatmasıdır.” diyen Akgül, Erol hocanın, bizim Türkçe’yi bilmediğimiz için yabancı dil öğrenemediğimizi de ifade ettiğini söyledi. Türkiye’nin dünyayla mücadele etmesi için ne yapması gerektiği hususunda ise, Erol Güngör’ün “Yüksek seviyede kültür sahibi bir azınlık grubu yaratmadan güçlü bir milli kültür üretemezsiniz.” sözünü hatırlatan Akgül, Türk aydınlarının değil Batı medeniyetinin eserlerini, Atatürk’ün Nutku’nu bile okumadıklarını Erol Göngör’ün sözlerinden aktarır.  Akgül, konuşmasına şu değerlendirmeyle son verdi: “Kimse kusura bakmasın bir ilâhiyatçı olarak söylüyorum. Ekonominin başına “İslâm” kelimesini getirerek İslâm Ekonomisinden falan bahsedilemez. Ekonomiyi, Karl Marx’ınDas Kapital’ini okursunuz aşarsınız. Adam Smith’in dört ciltlik Milletlerin Zenginliği eserini okur aşarsınız, iktisadı bilirsiniz. Müslüman düşüncesinde entelektüel anlamda, Erol Hocanın bahsettiği anlamda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e tarihsel süreklilik içerisinde kavrarsınız, yeni bir Türk-İslâm düşüncesi inşa edersiniz, bir iktisadi zihniyet inşa edersiniz; o zaman belki Müslümanların tecrübesi, Müslüman Türk milletinin tecrübesi olarak bir İslam ekonomisinden bahsedebiliriz.” 

 

Avrupa Türkleri Düşüncesinde Erol Güngör

DrsVeyis Güngör ise, Türkiye dışındaki Avrupalı Türklerin de Erol Güngör’le pek çok konuda ilgisi bulunduğunu hatırlatarak “Erol Güngör’ün Düşüncesinde Metodoloji” başlıklı tebliğimi hazırlarken, 40 Yıllık Avrupa Türk Tarihinde Erol Güngörü değişik kaynaklarda araştırırken “Avrupa Türkleri Üzerine Erol Güngör Düşüncesinin Etkileri” başlıklı bir başka tebliğ ortaya çıktı” dedi. Drs. Güngör, 60’lı yıllarda Avrupa’ya giden Avrupa Türklerin, Erol Güngör’ün dile getirdiği iletişim ve kültür değişmesini bizzat yaşadıklarını söyledi. Hollanda/Amsterdam’da 1984-86 yıllarında Erol Güngör’le ilgili üç ayrı seminerin yapıldığını kaydeden Güngör, Erol Güngör’ün Avrupa’ya, Konya’da çıkan Konevîdergisinde çıkan yazıları ve kendisiyle yapılan söyleşileriyle ulaştığını, Hamle dergisinden tanıdıklarını ve Yeni Düşünce’den okuduklarını dile getirdi. 

Prof. Dr. Erol Güngör’ün “Değerler Psikolojisi” adlı profesörlük tezinin ilk defa Hollanda Türk Akademisyenler Birliği tarafından 1993’de bin adet yayımlandığını ifade eden Drs. Güngör, o eserin daha sonra Ötüken Yayınları arasında kitap olarak çıktığını söyledi. Güngör, sözlerini şöyle tamamladı: “Erol Güngör’ün Türk düşünce hayatında kendine has bir metot, kendine has bir üslup geliştirdiği görülüyor. Bu düşünce üslubu, bu düşünce metodu benim tesbit ettiğime göre; dört-beş ayak üzerine oturuyor. Bunlardan birisi, sosyal çevre ve milli Türk kimliği. İkincisi; Marmara Kıraathanesi’nde Türk düşünce hayatını şekillendiren Nurettin Topçu’dan Necip Fazıl’a, Dündar Taşer’den Fethi Gemiklioğlu’na varıncaya kadar pek çok ismin yer aldığı ilmî halkaya karışması. Kendine has tarih şuuru ve dünya görüşü ortaya koymasıdır.”

 

Erol Güngör, Selçuklu’yla da Osmanlı’yla da Barışıktı

Prof. Dr. İbrahim Maraş da, “Erol Güngör’ün Milliyetçilik Anlayışı” üzerinde durarak Kırşehirli olarak Erol Güngör Hocayı tanıttı. Maraş, “Erol Güngör’ün kitaplarını okuyarak büyüdük. Üniversiteye geldiğimizde anlamaya çalıştık. Hâlâ da okuduğumuzda şunu söyleyebilirim; Erol Güngör dili itibariyle anlaşılması bir yönüyle çok kolay, ama bir yönüyle de çok dikkatli okunması gereken birisi. Eğer bağlantıyı koparırsanız, hocanın tam gerçek görüşü hangisinde, ne demek istiyor hoca burada, bazen kopabiliyor. Erol Güngör, Türk Milliyetçiliğini tanımlarken en temel yanının milli kültür, milli dil ve tarih bütünlüğünün ön plana çıkarılmasıdır. Bunlar sıradan şeyler değildir. Tarih bütünlüğü hâlâ sağlanabilmiş değil. Birde Türkiye Cumhuriyeti’nin milli bütünlüğü söz konusu. Erol hoca Selçuklu’yla da Osmanlı’yla da barışık, Cumhuriyet’le de barışıktı.” dedi. 

 

Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele TBMM 19. Dönem Konya Milletvekili Musa Erarıcı, 21. Dönem Konya Milletvekili Hasan Kaya, 23. ve 24. Dönem Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı, Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Turan, Prof. Dr. İskender Öksüz, Prof. Dr. İbrahim Maraş, Prof. Dr.Mehmet Akgül, DrsVeyis Güngör, Konya Kırım Türkleri Derneği Başkanı Mustafa Sırrı Demirel, TYB Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, Kongo Demokratik Cumhuriyeti İstanbul Fahri Konsolosu Dr. İlyas Keskin, bürokratlar, STK ve siyasi parti temsilcileri ile akademisyenler ve çok sayıda dinleyici katıldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya'da Pforzheim Belediye Başkanı Peter Boch, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı haftası dolayısıyla makam koltuğunu çocuklara devretti.
Almanya'da Pforzheim Belediye Başkanı makam koltuğunu çocuklara devretti.
 
Pforzheim ve Çevresi Türk Veliler Derneği Başkanı Mümin Karaca’nın organize ettiği etkinlikte Arlinger ve Maihälden okulundaki Türk öğrenciler belediye binasını gezdi.
Pforzheim Belediye Başkanı Boch, çocukları makamında kabul ederek 23 Nisan hakkında bilgi aldı.
 
23 Nisan'da öğrencilerin sembolik olarak yöneticilerin makam koltuklarına oturma geleneğini öğrenen Imhoff, kendisini ziyarete gelen öğrencileri sırayla makam koltuğuna oturttu.
Boch çocukların, "Okullarda her sene sınıf gezileri yapılsın. Okulların yüzme havuzları olsun. Bayramlarda bizlere hediye verilsin. Sınıf öğretmenlerimiz sizler gibi sempatik olsun." taleplerini de not ettiğini ifade etti.
Çocukların heyecanını gören Boch, "Heyecanlanmanız çok doğal. Ben sizlerin yaşındayken bu tür makam ziyaretleri yapmamıştım." dedi.
Ardından belediye binası toplantı salonunu ziyaret eden çocuklara, burada belediye başkanı tarafından hediyeler verildi. Çocuklara belediyenin işlevi ve faaliyetleri hakkında bilgi aldılar. Türkçe ve Türk Kültürü öğretmeni Dr. Bayram Tamtürk çocuklarımıza demokrasi kültürünü aşılamak amacıyla ülkemizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten bizlere kalan bu geleği sürdürmekte kararlıyız. Bizlere bu imkanı sağlayan Sayın Peter Boch’a Pforzheim Türk toplumu adına teşekkür ediyoruz dedi. Pforzheim Türk veliler derneği başkanı Mümin Karaca “Her şey çocuklar için” ilkesini hatırlatarak belediye başkanına kendilerine her konuda yardımcı oldukları için teşekkür etti.
Belediye ziyaretine öğrenciler İbrahim Erkılıç, Mayra Çepni, Defne Öztürk, Armin Dilli, Alara Çepni ve aileleri katıldı.
 
 
 
 
 
 

 

Ob in der Verwaltung, im Handwerk oder der Industrie – gesunde Arbeit ist in Unternehmen aller Branchen wichtig. Bereits die ersten Berufsjahre können das Gesundheitsverhalten junger Beschäftigter in der Arbeitswelt prägen. Die AOK Bayern will daher mit dem erstmalig ausgelobten GesundMacher Award junge Mitarbeitende motivieren, kreative und gesundheitsfördernde Konzepte für ihren eigenen Betrieb zu entwerfen. „Wir geben kein Thema vor. Die Nachwuchskräfte können unterschiedlichste Schwerpunkte setzen wie zum Beispiel gesunde Ernährung, Bewegung oder Stressmanagement, aber auch Ideen zur Suchtprävention, gesunden Führung oder Diversität entwickeln“, so Volker Weißmann, Experte für betriebliches Gesundheitsmanagement (BGM) bei der AOK in Würzburg. Die drei besten Ideen zeichnet die AOK mit jeweils 5.000 Euro für Gesundheitsaktionen im jeweiligen Unternehmen aus. Am 31. August endet die Bewerbungsfrist.

 

Bild1:

 

 

 

 

 

 

 

 

Bild2:

 

 

 

Bildunterschrift

 

Bildunterschrift

Der GesundMacher Award soll junge Mitarbeitende motivieren, Gesundheitsförderung im eigenen Betrieb zu etablieren.

 

 

 

 

Urhebervermerk

Urhebervermerk

© PantherMedia / asdf (YAYMicro)

 

 

Türk sanat müziği korosu verdiği muhteşem bir konserle sanat severleri Almanyanın Giessen şehrinde bir araya getirdi. 
 
Almanyanın  Hessen eyaleti Giessen şehrinde Türk Sanat müziği ziyafeti verildi. Müzik Türk kültürünün özü Türkçemizin  Avrupa ülkelerinde soydaşlarımıza tanıtılması sevdirilmesi Okul gibi Müzikle olacağına inananlardanım.Koroda bulunan  Kültür aşığı şair Musa Yozgat’ı tebrik ettim. Sevincimi ve desteğimi vurguladım. Musa Yozgat,“Koro şefi Murat Dündar ile calışmalara tekrar başlayan koromuz uzun bir aradan sonra tekrar sahne aldı” dedi.Sevincini bizimle paylaştı. Gießen  şehri Kongresshalle’de gerçekleşen Türk Sanat Müziği konserini izlemeye, dinlemeye gelen sanatseverlerle doldu. Türk Sanat Müziğimizin  birbirinden güzel eserleri icra edildi. Çok coşkulu duygulu anlar yaşandı.
 
 
TC Frankfurt Başkonsolosluğundan Muavin Konsolos, Fatih Şahin ve Avukat Engin Deniz Ayhan’ın da katıldığı Türk Sanat Müziği konsere, Hessen, Bavyera ve Baden Württemberg eyaletlerinden çok sayıda katılımın olduğu öğrenildi. Programın sunuculuğunu yapan cemiyet başkanı Ahmet Okan açılış konuşmasında cemiyet hakkında bilgi verdi ve sanata ve kültüre verdikleri hizmetlere değindi. Programa katılan Alman misafirler için Almanca sunumu Renginur Girgin yaptı. Basının da yoğun ilgi gösterdiği programda kısa bir konuşma yapan Muavin Konsolos Fatih Şahin, müziğin insan hayatındaki önemine değindi ve Almanya'da faaliyet gösteren koroların Türk Mûsıkîsi'ni yaşatma amaçlı calışmalarını takdir edilmesi gerektiğini vurguladı.
 
 
Almanya’nın farklı şehirlerinden gelen notist müzisyenlerin eşliğinde sahneye çıkan 28 kişilik koro ekibi Musa Yozgat, Ayhan Adar, Neslihan Denizci, Ferruh Sanal, Sefa Sunar,Şukran Arapoğlu, Metin Kavak, Emrah Doğan, Derya Birkan, Ersin Üçler, Lale Akgül, Ersin Girgin, Bülent Ediş, Fatma Kavak,Ömer Kavak, Mehmet Gündüz, Ayşegül Sucu, Gülay Bekem, Güzin kırım,Ceyda Zeyrek, Melda Soyaslan Schäfer, Cemil karakurt, Gülseren Köroğlu, Rengi - Nur Girgin, Başkan Ahmet Okan, Müzik şefi Murat Dündar, ve Osman Terzi den oluşurken SolistlerDerya Birkan, Ömer Kavak Ahmet Okan,Cemil Karakurt Türk Sanat Müziği'nin birbirinden güzel eserlerini seslendirirken, Derya Birkan, Ömer Kavak, Ahmet Okan ve Cemil Karakurt solo parçalar seslendirdiler. Büyük beğeni ve alkış toplayan korodan sonra, ikinci bölümde sahne alan konuk sanatçı Serhat Dündar ise okuduğu duygusal ve hareketli eserlerle seyircileri kâh hüzünlendirdi, kâh coşturdu. Finalde tekrar sahneye alınan koro ile birlikte son iki eser okunarak sona eren konser, katılanların büyük beğenisini kazandı. Sahnede kendisine çiçek sunulan koro şefi Murat Dündar, müzik hayatında 40. yıla girdiğine dikkat çekti ve  unutamayacağı bir konseri daha geride bırakmanın mutluluğunu seyircilerle paylaştı. Buradan bizlere destek olan tüm misafirlerimize teşekkürü bir borç biliriz. TKMG ile nice konserlere.
 
Doğan Tufan - Giessen
 
 
 
 
 
 
Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK), kuruluşunun 20.yılını Berlin’de görkemli bir galayla kutladı. Gala gecesinin onur konuğu ise T.C. Ticaret Bakanı Prof. Dr.Ömer Bolat oldu. Galaya, Berlin Eyaleti Ekonomi Senatörü Franziska Giffey, Büyükelçi Ahmet Başar Şen, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M.Rifat Hisarcıklıoğlu, Alman Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (DIHK) Başkanı Peter Adrian, TD-IHK Başkanı Rolf A. Königs, Türkiye ve Almanya’dan TD-IHK üyeleri ile Oda Başkanlarından oluşan 500’ü aşkın misafir katıldı. TD-IHK Başkanı Rolf A. Königs ve TD-IHK Genel Sekreteri Okan Özoğlu’nun ev sahipliği yaptığı etkinlikte, Candan Erçetin sahne alarak konuklara unutulmaz bir akşam yaşattı.
 
TD-IHK galasında konuşan Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Türkiye ile Almanya arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerde TD-IHK’nın rolüne dikkat çekti. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin her yıl daha da geliştiğine dikkat çeken Bakan Bolat, ticaret hacminde hedefin 60 milyar dolar olduğunu ifade etti. Alman şirketlerinin Türkiye’de 8 bin 41 yerel şirket kurup yatırım yaptığını belirten Bolat, şöyle devam etti: “Türkiye son 20 yılda 260 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım aldı. Bunun içinde Almanya’nın payı 25 milyar dolar. Yani toplamın yüzde 8,5’u. Bu inşallah önümüzdeki dönemde daha da artacak. Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası da bu noktada aramızdaki en önemli köprüyü oluşturmaktadır. Sadece geçen yıl 687 milyon dolarlık Alman doğrudan yatırımı ülkemize geldi.”
 
TD-IHK Başkanı Rolf A. Königs, misafirlerine yönelik yaptığı selamlama konuşmasında, Almanya ve Türkiye arasındaki bağın 1961'deki işe alım anlaşmasıyla başlamadığını belirterek, her iki ülke için de büyük önem taşıyan yeni bir göç döneminin başlangıcına işaret etti. Königs, “Binlerce Türk vatandaşı, çeşitli kilit sektörlerde nitelikli iş gücünü sunmak üzere Almanya'ya geldi. Onların sıkı çalışmaları ve özverileri, Almanya'nın ekonomik mucizesini sürdürmesinde çok önemli bir rol oynadı. Kültürleri ve gelenekleri de Almanya'yı zenginleştirdi” dedi. Rolf A. Königs, çok az personelle çalışmalarına rağmen TD-IHK ekibinin harika işler çıkarttığını ve kurumun üye sayısını 500’lere yükselttiklerini belirterek başta TD-IHK Genel Sekreteri Okan Özoğlu olmak üzere tüm ekibe teşekkür etti.
 
TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu da konuşmasında Almanya’nın, Türkiye'nin en önemli ticari ortağı olduğuna vurgu yaptı. Almanya’nın Türkiye'deki en önemli yatırımcı ülke olduğunu ve 8 binin üzerinde Alman firmasının faaliyet gösterdiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, „Genç Türkiye Cumhuriyeti'yle Almanya arasında imzalanan dostluk anlaşmasının tam da 100. yılında Cumhurbaşkanı Sayın Steinmeier’in de isabetle söylediği gibi dünyadaki hiçbir ülkeyle Almanya'nın bu kadar yoğun iktisadi ve sosyal ilişkisi yoktur. Dostluğumuzun ve müttefikliğimizin ebedi olmasını temenni ediyorum. TD-IHK’ya yeni yaşında başarılar diliyor, nice yıllara diyorum” dedi.
 
DIHK Başkanı Peter Adrian ise konuşmasında Türkiye ile AB arasında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının yenilenmesi çağrısında bulundu. Adrian “Avrupa Birliği Ortaklık Anlaşması da iş birliğimizin geliştirilmesi için önemli bir anahtar kelimedir. Bu ortaklık anlaşması, yani 1995'teki Gümrük Birliği modernize edilmeli ve anlaşmazlıklara yönelik çözüm mekanizmalarına ihtiyacımız var. Balıkçılık ve tarım ürünlerinin yanı sıra dijital hizmetler ve kamu alımları alanlarında da genişletmelere ihtiyacımız var. Bana göre Gümrük Birliği önemlidir ve küçümsenmemelidir; tıpkı kişiler arası ilişkilerimizde uzun süredir geliştirdiğimiz gibi, adil ve dostane bir iş birliğinin temelidir” dedi.
 
Berlin Ekonomi Senatörü Franziska Giffey de Berlin ekonomisinin korona salgını krizinden başarıyla çıktığını ve son yıllarda Almanya’da ekonomik büyümede ilk üç eyalet arasında olduğunu söyledi. Giffey, katkılarından dolayı Türk girişimcilere teşekkür etti ve “Geçen yıl ve ondan önceki yıl Berlin, ulusal ortalamanın üzerinde bir büyüme kaydetmiş ve geçen yıl toplamda yüzde 1,6 oranında büyümüştür. Ulusal rakam yüzde 0,3'tü ve bu da Berlin'i Alman ekonomisinin arkasındaki itici güç haline getirdi. Ekonomik açıdan en başarılı ilk üç eyalet arasındayız ve bu da Türk-Alman iş dünyası sayesinde gerçekleşiyor. Bunun için teşekkür ediyoruz” dedi.
 
Almanya’da yaşayan Türklerin girişimcilik ruhuna değinen Giffey, bunun Berlin’in inovasyon merkezi olmasının önemli bir katkı sağladığını kaydetti. Giffey, “Sadece geçen yıl Türk vatandaşlığına sahip 1.300 Start-Up’ımız oldu. Buna Türk kökenli olup Alman vatandaşlığına sahip olanlar dahil değil, çünkü bunlar ayrıntılı olarak kaydedilmiyor, ancak kesin olan bir şey var: Türk girişimci ailesindeki girişimcilik ruhu çok büyük ve her yıl artıyor ve bu da şu anlama geliyor: Berlin'in Avrupa'da bir numaralı inovasyon merkezi olması gerektiğini söylüyorsak ve Start-Up'lar ve şirketler buraya yerleşiyorsa, yatırımcı faaliyetlerindeki büyüme burada gerçekleşiyorsa, bunun başarılması da onlar sayesinde oluyor” şeklinde konuştu.
 
Gala gecesinde Lösemili çocuklar da unutulmadı. TD-IHK tarafından Lösemili çocuklara yönelik çalışmalar yapan Lösev derneğine yapılan bağışlar doğrultusunda LÖSEV ve TD-IHK adına tüm konuşmacı ve sponsorlara plaketler verildi. Bakan Prof. Dr. Ömer Bolat ise kendisine takdim edilen plaket sonrası özel hayatından bir anısını paylaştı ve kızının da 4 yaşındayken lösemi hastalığına yakalandığını ve bu hastalığı yenmeyi başardığını kaydetti. 
 
Sun Express Airlines'in destekleriyle gerçekleşen galada ünlü sanatçı Candan Erçetin de sahne aldı. Erçetin, sevilen şarkılarının yanı sıra Fransızca şarkılar da seslendirdi. Salondaki Alman konuklara hitaben Almanca da konuşan Candan Erçetin’in konseri sonrası Dj eşliğinde bir de After-Show-Party gerçekleştirildi.
 
 
 
 
 
 
 
 

Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı İdris Taş ile AGC üyeleri, Nürnberg ziyareti kapsamında Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann’ı da ziyaret etti. Görüşmeye, Nürnberg Basın Kulbü Başkanı Dr. Siegfried Zelnhefer, Bavyera Tabipler Birliği Onursal Başkanı Dr. İsmail Baloğlu, Nürnberg Nachrichten editörü Volkan Altınordu da katıldı.


ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ KORUMALIYIZ

TÜRKİYE ile Almanya arasında ilişkilerin tarihe dayandığını, iki ülke arasında ekonomik, ticari ve turistik ilişkilerin iyi olduğunu belirten Hermann, şunları söyledi: “Nürnberg ile Antalya arasındaki kardeşlik bağları da Türk polisi ile Bavyera eyalet polisi arasında iş birliği de çok sıkı. Cumhurbaşkanı Steinmeier’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaretinde de gördüğümüz üzere, her iki ülke arasında siyasi ve dış politika konularında fikir ayrılıkları olsa da her konuda ilişkilerimiz gelişmekte. Geçmişi çok eski tarihe dayanan Almanya-Türkiye ilişkilerimizi korumalıyız.” Hermann, bir gazetecinin, aşırı sağcı AfD’nin Bavyera’da minare yasağı istemesinin Müslüman-Türk toplumunu rahatsız ettiğini söylemesi üzerine, Bavyera’da herkesin güven ve huzur içinde eşit haklara sahip olarak yaşadığını, AfD oyunu artırsa da huzuru ve dostlukları bozamayacağını söyledi.


‘AfD’NİN TALEBİ REDDEDİLDİ’
Hermann, “AfD’nin minarelere yasak talebi Müslümanlara karşı bir antipati uyandırma çabası. AfD yasak istedi ancak bu diğer partilerin oylarıyla reddedildi. Almanya’nın birçok kentinde kanunlara, yasalara uygun olarak imar izinleri alınarak mescitler, camiler inşa ediliyor. Bunların içinde minareli olanlar da var. İnsanlarımız, inançlarından ve ibadetlerinden mahrum edilemez. Dini inançlarından dolayı insanları yargılayanların ön yargılarından kurtulması gerekir” diye konuştu.


ALMANCA BİLEN İMAMLAR TERCİH EDİLMELİ
Türkiye’den Almanya’ya gelen imamlarla ilgili de konuşan Hermann, “Burada doğup büyüyen, Almanca dini bilgisi olan Almanca dini eğitim verebilecek gençlerden imam olmalarını savunduğumu bilen bazı politikacılar, ‘Türkiye’den gelecek imamlar istemiyorum ve imamlara karşıyım’ gibi izlenim sergiliyor” dedi.
AGC Başkanı İdris Taş da iki ülke arasındaki dostluğun pekişmesinden yana olduklarını söyledi. Hermann, kendisini Antalya’ya davet eden İdris Taş’a, Nürnberg Basın Kulübü’nün ziyaretinde heyette yer alacağına dair söz verdi.

İlhan BABA-MÜNİH

 

 

 

Für den ganz großen Wurf sollte es nicht reichen, aber dennoch kann der gebürtige Bad Abbacher Thomas Kreidemeier sehr stolz auf sich sein. Er ist als Kandidat in der ZDF-Show „Der Quiz-Champion“ angetreten. Den Gewinn von 100.000 Euro verpasste er dabei knapp - im finalen Stechen unterlag er einem Quiz-Spieler aus Norwegen. Wie viele Mitglieder die Band „Pet Shop Boys“ hatte, war die Frage.

 

Dennoch hat er in der Sendung mit großem Wissen überzeugt. Um ihm zu seinem Auftritt in der Quiz-Show zu gratulieren, hat Landrat Martin Neumeyer Thomas Kreidemeier zu sich ins Landratsamt eingeladen. Dabei konnte er den jungen Mann besser kennenlernen. Der Jura-Student macht sich für Geflüchtete und den Tierschutz stark. Und obwohl er bei „Der Quiz-Champion“ kein Geld gewonnen hat, waren auf einmal doch 5.000 Euro mehr auf seinem Konto: Ein Gönner, der durch die Fernsehshow auf ihn aufmerksam geworden war, wollte ihm eine Reise spendieren. Stattdessen unterstützt Thomas Kreidemeier damit aber die Deutsche Juristische Gesellschaft für Tierschutzrecht.

 

Auch von Landrat Martin Neumeyer gab es Präsente – als Zeichen der Anerkennung für Kreidemeiers Teilnahme an der Quiz-Show.

 

„Thomas Kreidemeier hat in der Sendung „Der Quiz-Champion“ mit großem Wissen in sämtlichen Sachgebieten geglänzt und dabei gleich fünf Prominente besiegt. Auch, wenn es nicht ganz zum Sieg gereicht hat, möchte ich ihm im Namen des Landkreises ganz herzlich zu diesem hervorragenden Abschneiden gratulieren.“

Landrat Martin Neumeyer

Hülsenfrüchte erfüllen wichtige Funktion im Ackerbau

 

Die kulinarische Vielfalt in der Region Würzburg ist groß. Auch die Falafel, hergestellt aus Bio-Kichererbsen, die im Landkreis Würzburg angebaut und geerntet werden, lässt sich nun auf Speisekarten von Restaurants und Festen finden.


Was viele nicht wissen: Hülsenfrüchte wachsen bio-regional auf den Äckern dieser Region und müssen nicht aus Übersee importiert werden. Mit der zunehmenden Trockenheit und Hitze im Landkreis Würzburg kommen diese sogar besser zurecht als manche anderen Ackerkulturen. Vor allem im Öko-Landbau wird Hülsenfrüchten ein fester Platz in der Fruchtfolge zugesprochen, denn diese erfüllen eine wichtige Funktion in der Nährstoffversorgung. Über die Knöllchenbakterien an ihren Wurzeln können sie zum einen sich selbst und zum anderen durch Ernterückstände auch nachfolgende Kulturen mit Stickstoff versorgen.

 

„Mich als Erzeuger macht es wahnsinnig stolz und es gibt mir ein gutes Gefühl zu wissen, wo meine Bio-Kichererbsen landen. Ich würde mir wünschen, dass mehr Wertschöpfungsketten dieser Art entstehen, denn gute Produkte kann auch unser Landkreis“, betont Benedikt Endres. Die Kichererbsen, angebaut nach den strengen Bioland-Richtlinien, von Landwirt Endres im Markt Bütthard finden ohne Umwege und über eine Distanz von weniger als 30 Kilometern direkt ihren Weg zum Gasthaus Schützenhof von Lorenz und Lisa Berndt in Würzburg. „Wir dürfen dieses Jahr erstmals auf dem Weindorf verkaufen. Da war für uns klar, dass wir regionale Produkte anbieten möchten“, so Lorenz Berndt, Inhaber und Küchenchef des Schützenhofes.

 

Bio-Zertifizierung für die Gastronomie und verarbeitende Betriebe

 

Wer genau hinschaut, wird feststellen, dass die Falafel, die es in Würzburg zu genießen gibt, trotzdem nicht als Bio-Falafel verkauft wird. Doch warum? Bio und Öko sind gesetzlich geschützte Begriffe. Wer mit Bio oder Öko wirbt, muss sich zertifizieren lassen. Dies dient dem Verbraucherschutz, denn wo Bio draufsteht, muss auch Bio drin sein. So kann die Rohware nach Biolandrichtlinien zertifiziert sein, nicht jedoch der Verarbeitungsbetrieb, der sie dann für Gäste zubereitet.

 

Kichererbsen nach der Ernte: Für die Vermarktung als Speiseware müssen unreife grüne Körner aussortiert werden. Foto: Daniel Delang

 

Um lebensmittelverarbeitenden Betrieben und Gastronomiebetrieben den Einstieg in die Bio-Zertifizierung zu erleichtern, wurden jüngst die Bio Außer-Haus-Verpflegung Verordnung vom Bundesministerium für Ernährung und Landwirtschaft aktualisiert und vereinfacht.

 

So gibt es verschiedene Möglichkeiten der Bio-Zertifizierung. Neben der Möglichkeit einer ganzheitlichen Bio-Zertifizierung, können auch nur ausgewählte Produkte auf Bio umgestellt werden. Wenn erstmal nur vereinzelt Zutaten in Bio-Qualität eingesetzt werden, erleichtert das den Einstieg, beispielsweise Bio-Rindfleisch, Bio-Eier, Bio-Milch oder eben Bio-Kichererbsen. Anschließend dürfen diese Produkte entsprechend beworben werden.

 

Bei Fragen rund um das Thema Bio-Zertifizierung oder auf der Suche nach passenden bio-regionalen Lieferanten, unterstützt das Projektmanagement der Öko-Modellregion stadt.land.wü. gerne. Alle Informationen rund um die Öko-Modellregion sind auf der Homepage www.oekomodellregionen.bayern/stadt.land.wue. zu finden. Fragen beantwortet Hanna Dorn, Tel.: 0931-8003-5108, E-Mail: Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!

Der Grünen-Kreisrat Sebastian Huber hat sein Mandat als Mitglied des Kreistags des Landkreises Würzburg zum 1. April 2024 niedergelegt. Als nächster möglicher Nachfolger auf der Wahlliste von Bündnis 90/Die Grünen ist ihm Gerhard Müller nachgerückt. Landrat Thomas Eberth vereidigte den neuen Kreisrat in der jüngsten Sitzung des Kreistags am Landratsamt Würzburg.

 

Gerhard Müller arbeitet selbstständig als diplomierter Psychologe und leitet eine Praxis für Klinische Neuropsychologie in Würzburg. Seit 2013 ist er gewähltes Mitglied des Bezirkstags Unterfranken und fungiert dort unter anderem als Vorsitzender des Rechnungsprüfungsausschusses sowie des Partnerschaftskomitees. Von 2014 bis 2020 war Müller bereits Mitglied des Kreistags.