Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Bizim kuşağın severek okuduğu Türk tefekkür dünyasının mümtaz şahsiyetlerinden, milli düşüncemizin önemli köprülerinden, bir neslin yoğrulmasında büyük emeği olan eğitimci yazarlarımızdan “Şeyhülmuharririn” idi Ahmet Kabaklı Hoca.
ünvanlı Türk Edebiyatı Vakfı’nın kurucu başkanı Ahmet Kabaklı yazılarıyla gönüllerimize girmiş rularımızı kültür birikimiyle doyuran hocamız Kabaklı yazı yazdığı gazete Tercümanda muhabir olarak çalıştım. Yazdığı yazıları ilk okuyanlardan oldum. Aynı künyede isimlerimiz yayınlandı. 
 
Tercüman Türkiye’de olduğu gibi Avrupada da okul gibi hizmet etti. 1980 li yıllarda Almanya ve Avrupa’nın şehirlerinde işçi kurultayları düzenlendi. “Nerede bir Türk varsa Tercüman orada” sloganıyla  büyük bir boşluğu doldurdu.
Gazetemiz Tercüman’ın ikinci sayfasında Gün Işığı başlıklı köşe yazılarıyla milli kültür ve tarihi edebi yazılarıyla okuyucularının ufkunu açıyordu. Tercüman gazetesi 1991 yılı itibariyle baskısına son vermesiyle aynı yıl Türkiye gazetesinde Gün Işığı köşe yazısı günümüzü ışıtmaya ukumuzu aydınlatmaya açmaya devam etti. Musa Serdar Çelebi başkanımın kurucusu olduğu benimde yönetimde bulunduğum Avrupa Türk İslam Kültür Dernekleri Birliğinin davetlisi olarak  Almanya geldi. Cami ve kültür derneklerimizde konferanslar verdi. Yakinende tanımış sohbetini dinleyenlerden oldum. Ahmet Kabaklı büyüğümüz 8 Şubat 2001 yılında İstanbul’da vefat etti. 
 
“Şeyh’ül Muharririn”  gazeteci-yazar Ahmet KABAKLI’ hocamızın vefatının yıl dönümünde rahmetle, minnetle yâd ediyorum. Aziz ruhu şâd mekânı cennet olsun.
 
 
HAYATI VE ESERLERİ:
 
Ahmet Kabaklı; 1924 yılında Harput'ta doğdu. 1931 yılında Elazığ Numune mektebine girdi,ilk ve orta öğrenimini tamamladı. Elazığ Lisesi'nden 1944 yılında mezun oldu ve Edebiyat Fakültesine kayıt yaptırdı. 20 Kasım 1946 tarihinde "Yunus Emre mi Yalan Söylüyor, Gölpınarlı mı? " başlıklı yazısının Son Saat Gazetesinde yayınlanması ile yazı hayatı başladı. "Hareket" Dergisinde "Ayın Hercümerci" başlığı ile yazılar yazmaya devam etti. 1948 yılında İstanbul Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünü bitirdi ve Diyarbakır'da öğretmenlik hayatına başladı, 2 yıl öğretmenlik yaptı ve aynı zamanda "Karacadağ" dergisini yönetti.
 
Askerliğini yapmak üzere görevinden ayrılıp Manisa'ya gitti; askerlik görevini tamamladıktan sonra 1951 yılında Aydın Ticaret Lisesi'nde yeni öğretmenlik görevine başladı. Aynı lisede öğretmenlik yapan arkadaşı Meşkure Hanım ile 1952 yılında evlendi. 1955 yılında Ankara Hukuk Fakültesine kayıt oldu.
 
1956 yılında Tercüman Gazetesi'nin düzenlediği fıkra yarışmasında "Üniversitede Münazaralar" yazısı birinci seçildi. Eğitim stajını yapmak üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bir yıllığına Paris'e gönderildi. Yazılarına "Uzaktan uzağa", "Paris'ten Paris notları", "Paris Mektupları" başlıkları altında Paris'ten devam etti.
 
1958 yılında Türkiye'ye dönünce İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsüne öğretmen olarak atandı. İstanbul Hukuk Fakültesindeki eğitimini 1959 yılında tamamlayıp 1961 yılında İstanbul Barosu Avukatlarına katılarak kısa bir süre avukatlık yaptı.
 
1961 yılında Tercüman Gazetesinde "Gün Işığında" adlı köşesinde yazmaya başladı. Çapa Eğitim Ensitüsünde 1969 yılına kadar öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunda öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam etti. 1974 yılında emekli oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda edebiyat dersleri verdi.
 
1978 yılında Meşkure Kabaklı, Rıfat İzzet Çokum, Sevinç Çokum, İskender Öksüz, Cahit Dodanlı, Emine Işınsu Öksüz, Tahir Kutsi Makal, Süha Burçkin, İrfan Atagün, Halis Akaydın, İsmail Gerçeksöz ile beraber Türk Edebiyatı Vakfı'nı kurdu ve ölünceye dek başkanlığını yaptı.
 
"Gün Işığında" köşesine 1991 yılından itibaren Türkiye Gazetesi'nde devam etti.
 
1995 yılından itibaren Türk Dil Kurumu asil üyeliğini görevini de sürdürdü.
 
14 Aralık 1996 tarihinde Aydınlar Ocağı ve 55 gönüllü kuruluşun desteği ile düzenlenen törende, Atatürk Kültür Merkezi'nde kendisine "Şeyhülmuharririn" unvanı verildi.
 
17 Kasım 2000 tarihinde geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucu hastanede tedavi görmeye başladı, 23 Aralık 2000 tarihinde hayat arkadaşı Meşkure Kabaklı'nın vefatinden 47 gün sonra 8 Şubat 2001 tarihinde vefat etti.
 
Ahmet Kabaklı'nın Eserleri
 
Ansiklopedi:
 
Türk Edebiyatı (5 cilt, 1991)
 
Fikrî Eserleri:
 
Müslüman Türkiye (1970);Mâbet ve Millet (1970);Kültür Emperyalizmi (1970);Bürokrasi ve Biz (1976, fikir dalında Türkiye Millî Kültür Vakfı armağanı);Bizim Alkibiyades (siyasî hicivler, 1977);Temellerin Duruşması (1989; fikir dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülü).
 
Deneme-Eleştiri:
 
Şiir İncelemeleri (1992).
 
Monografi:
 
Mehmet Âkif (1971);Yunus Emre (1971);Mevlânâ (1972. Selçuk Üniversitesi ve Konya Turizm Derneği ödülü);Sultanü'ş-Şuara Necip Fazıl (1995).
 
Roman, Hikâye, Senaryo:
 
Ejderha Taşı (yazarın çocukluk hâtıralarına dayalı hikâyeler, 1978);Ecurufya (mizahî roman, 1980);Şair-i Cihan Nedim (senaryo, 1996).
 
Röportaj:
 
Sohbetler I (Mevlânâ, Yûnus Emre, Fuzûlî, Erzurumlu İbrâhim Hakkı ile, 1987); Sohbetler II (Mehmed Âkif, Yahya Kemal, Necip Fazıl ile, 1987). İlk defa Tercüman'da yayımlandığı 1983 yılında edebî röportaj dalında Türkiye Yazarlar Birliği'nin ödülüne lâyık görülmüştür.
 
Tercüme:
 
Pikwik'in Maceraları (Charles Dickens'tan, 1962).
 
Metin Neşri:
 
Şehir Mektupları (Ahmed Râsim'den, I, 1971);Muhayyelât-ı Aziz Efendi (sadeleştirilmiş metin, 1973)
 
 
 
 

Kıbrıs Rumları, müzakereler Crans Montana’da koptuğu yerden başlasın diye büyük mesai harcamaya başladı. Akıllarına gelen her kapıyı çalıp, “Aman ne olur Türklere baskı yapın, gelip müzakere masasına otursunlar” diye yalvaran komşularımız adanın mutlak sahibi ve yönetici olma hezeyanı ile Crans Montana’da neleri kaybettiklerini yeni yeni fark ettiler ve bundan dolayı ağlıyorlar.

 

Rum lider Hristodulidis Ocak ayı sonunda güya Kıbrıs Türklerine yönelik, uluslararası hukuka aykırı olarak 1964 ve 1975 yıllarında gasp ettikleri haklarımızın bir kısmını iade eden bir açılım yaptı. Sırf gözümüzü boyasın ve masaya oturalım diye. 

 

Rum lider Hristodulis’in, 2017’de Crans Montana’da müzakerelere Dışişleri Bakanı olarak katılan ve Helen milliyetçiliğinden dolayı da Kıbrıs Türklerine herhangi bir hak vermeme çabası içinde müzakerelerin çökmesine neden olan kişi olduğunun unutulması mümkün değil. Aynı kafadaki Rum yöneticiler son 50 yıldır egemenliği paylaşmamak ve Kıbrıs Türklerini devlete ortak etmemek için müzakereleri ucu açık sürdürerek sonuçsuz bıraktılar. Bu uğurda da her tür siyasi hatayı yaptılar.

 

Şimdi de 14 maddelik, başı-sonu olmayan, ciddi ve elle tutulur bir içeriği bulunmayan bu paket ile Kıbrıs Türk'ünü kandırmaya ve masaya çekmeye çalışıyorlar. 1964'de ve 1975’de el koydukları, kasten kaybettirdikleri gömleğimizi şimdi güya buldurup, Kıbrıs Türklerini yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

 

Paketin içinde yer “Vatandaşlık başvurularını inceleyeceğiz” cümlesinin içi boş, ucu açık.  Müzakereleri son 50 yıldır sonuç alınmayacak şekilde sürdürdükleri gibi, vatandaşlık başvurularını da binbir bahane ile 50 yıl daha sürdürecekler ve sonunda sonuçsuz kalacak bu başvurular.

 

Bu başvuruların hakça verilebilmesi için öncelikle Hristodulidis’in Tassos Papadopulos döneminde 2007 yılında alınan Rum Yönetimi Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesi gerekiyor. Halen geçerliliğini koruyan bu karar içeriğince özellikle “Kıbrıs Türk’ü bir kişi ile evlenmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kişinin” bu evlilikten doğmuş olan çocuklarının kimlik sorununun çözülmesinin mümkün olmadığı açık ve net. Rum Bakanlar kurulunun bu kararı “karma evlilikler” değil, sadece ve sadece Kıbrıs Türkleri ile evlilik yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocuklarına yönelik. İnsanlığın yüz karası tam bir insanlık dışı karar.

 

Rumların bu içi boş, sahte 14 maddelik bir paketi açıklamaları yukarıda da söylediğim gibi tam bir göz boyama ve imaj tazeleme operasyonu.  Crans Montana’da müzakere masasını yıktıklarının unutulmasını ve gözlerden silinmesini istiyorlar. Buna ilaveten Kıbrıs Türklerinin AB’ye karma evliliklerden doğan çocukların hakları ile ilgili yaptıkları hukuksal başvuruları durdurmayı ve de Birleşmiş Milletler’e de Kıbrıs adasında “Çözümü yıkan değil isteyen tarafız” mesajını vermeye çalışıyorlar. Ataları olmasa da Bizans’ın kirli ve çıkarcı politikalarını benimsemişler. Her yerde, her konuda bu çirkin politikalarını sürdürüyorlar.

 

Bu arada, BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın müzakerelerde ortak bir zemin olup olmadığını tespit edebilmesi için 5.5 ayı kaldı. Günler ve haftalar su gibi akıp gidecek. Atlantik ittifakının Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye yapacakları tüm baskılara rağmen günün sonunda Kişisel Temsilci Maria Cuellar “Ortak bir zemin” bulamadığını açıklayıp, “kişisel Temsilci şapkasını” çıkarıp, memleketine geri dönecek.

Büyük bir olasılıkla BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Sekreteri de Federasyon içerikli müzakereleri başlatmak için yeni bir girişim yapmayacak ve Rumlar ve AB istese de istemese de müzakerelerin kulvarı/içeriği değişecek... 

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

 

Kıbrıs Rumları, müzakereler Crans Montana’da koptuğu yerden başlasın diye büyük mesai harcamaya başladı. Akıllarına gelen her kapıyı çalıp, “Aman ne olur Türklere baskı yapın, gelip müzakere masasına otursunlar” diye yalvaran komşularımız adanın mutlak sahibi ve yönetici olma hezeyanı ile Crans Montana’da neleri kaybettiklerini yeni yeni fark ettiler ve bundan dolayı ağlıyorlar.

 

Rum lider Hristodulidis Ocak ayı sonunda güya Kıbrıs Türklerine yönelik, uluslararası hukuka aykırı olarak 1964 ve 1975 yıllarında gasp ettikleri haklarımızın bir kısmını iade eden bir açılım yaptı. Sırf gözümüzü boyasın ve masaya oturalım diye. 

 

Rum lider Hristodulis’in, 2017’de Crans Montana’da müzakerelere Dışişleri Bakanı olarak katılan ve Helen milliyetçiliğinden dolayı da Kıbrıs Türklerine herhangi bir hak vermeme çabası içinde müzakerelerin çökmesine neden olan kişi olduğunun unutulması mümkün değil. Aynı kafadaki Rum yöneticiler son 50 yıldır egemenliği paylaşmamak ve Kıbrıs Türklerini devlete ortak etmemek için müzakereleri ucu açık sürdürerek sonuçsuz bıraktılar. Bu uğurda da her tür siyasi hatayı yaptılar.

 

Şimdi de 14 maddelik, başı-sonu olmayan, ciddi ve elle tutulur bir içeriği bulunmayan bu paket ile Kıbrıs Türk'ünü kandırmaya ve masaya çekmeye çalışıyorlar. 1964'de ve 1975’de el koydukları, kasten kaybettirdikleri gömleğimizi şimdi güya buldurup, Kıbrıs Türklerini yanlarına çekmeye çalışıyorlar.

 

Paketin içinde yer “Vatandaşlık başvurularını inceleyeceğiz” cümlesinin içi boş, ucu açık.  Müzakereleri son 50 yıldır sonuç alınmayacak şekilde sürdürdükleri gibi, vatandaşlık başvurularını da binbir bahane ile 50 yıl daha sürdürecekler ve sonunda sonuçsuz kalacak bu başvurular.

 

Bu başvuruların hakça verilebilmesi için öncelikle Hristodulidis’in Tassos Papadopulos döneminde 2007 yılında alınan Rum Yönetimi Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesi gerekiyor. Halen geçerliliğini koruyan bu karar içeriğince özellikle “Kıbrıs Türk’ü bir kişi ile evlenmiş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir kişinin” bu evlilikten doğmuş olan çocuklarının kimlik sorununun çözülmesinin mümkün olmadığı açık ve net. Rum Bakanlar kurulunun bu kararı “karma evlilikler” değil, sadece ve sadece Kıbrıs Türkleri ile evlilik yapan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocuklarına yönelik. İnsanlığın yüz karası tam bir insanlık dışı karar.

 

Rumların bu içi boş, sahte 14 maddelik bir paketi açıklamaları yukarıda da söylediğim gibi tam bir göz boyama ve imaj tazeleme operasyonu.  Crans Montana’da müzakere masasını yıktıklarının unutulmasını ve gözlerden silinmesini istiyorlar. Buna ilaveten Kıbrıs Türklerinin AB’ye karma evliliklerden doğan çocukların hakları ile ilgili yaptıkları hukuksal başvuruları durdurmayı ve de Birleşmiş Milletler’e de Kıbrıs adasında “Çözümü yıkan değil isteyen tarafız” mesajını vermeye çalışıyorlar. Ataları olmasa da Bizans’ın kirli ve çıkarcı politikalarını benimsemişler. Her yerde, her konuda bu çirkin politikalarını sürdürüyorlar.

 

Bu arada, BM Genel Sekreteri'nin Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın müzakerelerde ortak bir zemin olup olmadığını tespit edebilmesi için 5.5 ayı kaldı. Günler ve haftalar su gibi akıp gidecek. Atlantik ittifakının Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye yapacakları tüm baskılara rağmen günün sonunda Kişisel Temsilci Maria Cuellar “Ortak bir zemin” bulamadığını açıklayıp, “kişisel Temsilci şapkasını” çıkarıp, memleketine geri dönecek.

Büyük bir olasılıkla BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Sekreteri de Federasyon içerikli müzakereleri başlatmak için yeni bir girişim yapmayacak ve Rumlar ve AB istese de istemese de müzakerelerin kulvarı/içeriği değişecek... 

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Modern Vatandaşlık Yasası’nın Federal Meclis’ten sonra Eyaletler Meclisi’nde de kabul edilmesinden mutluluk duyduklarını belirten Seçim Hakkı Girişimi Başkanı Bahattin Gemici yurttaşlarımıza seslendi: “Alman partilerine üye olalım, siyasete ağırlığımızı koyalım.”

   Çifte vatandaşlık sözünü yerine getiren Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile koalisyonu oluşturan Sosyal Demokrat Parti SPD, Yeşiller ve Hür Demokrat Parti FDP’ye teşekkür eden Kuzey Ren Vestfalya (KRV) - Seçim Hakkı Girişimi Başkanı- yazar Bahattin Gemici, “Yurttaşlarımız yapılacak olan seçimlerde bu partilere destek vererek onları ödüllendirecektir.” dedi.

   Yurttaşları demokratik Alman partilerine üye olmaya, aktif siyasete katılmaya çağıran Gemici şunları söyledi: “Ancak bu şekilde ülke siyasetine ağırlık koyabilir; sesimizi duyurabilir, sorunlarımıza çözüm bulabiliriz. Belediyelerde, eyalet meclislerinde ve Federal Meclis’te daha çok göçmen kökenli insanın temsil edilmesini, seçilenlerin ise geldikleri toplumu unutmamalarını istiyoruz.”

 

ETNİK KÖKENLİ PARTİLERİN ŞANSI YOK

   Bahattin Gemici, etnik kökene dayalı partilerin daha önceleri görüldüğü gibi beklenen başarıya ulaşamayacağını, bu tür partilerin toplumdaki kutuplaşmaları ve göçmen karşıtlığını körükleyeceğine dikkat çekti. Gemici; “Almanya’da ırkçı partilerin önünü kesmek, sorunlarımıza çözüm bulmak istiyorsak bunun yolu Alman partilerinde ve kurumlarında aktif görev almaktan geçer.” dedi.

   Almanya’daki Türk toplumunun oy hakkı olmadığı için Alman siyasetinin dışında kaldığını; bu yüzden Türkiye siyasetine yöneldiğini, ancak bunun yurttaşlarımız arasında birlik beraberlik ruhunun azalmasına ve kutuplaşmaya neden olduğunu belirten Bahattin Gemici, “İçinde yaşadığımız ülkenin bütün sorunları ile yakından ilgilenmeli, toplumsal yaşamın içinde yer almalıyız.” ifadesini kullandı

   Alman partilerine, göçmen kökenlilere kapılarını açmalarını, farklı görüşlere saygılı olmaları çağrısı yapan Gemici, “Siyaset kurumlarında başarılı göçmenlerin önü açılmalı, hak ettiklere yerlere gelmelidir. Bu yapılmazsa insanların etnik kökenli partilere yönelmesi kaçınılmaz olur.” görüşünü savundu.

 

ŞİMDİDEN HAZIRLIK YAPILMALI

   Modern Vatandaşlık Yasası’nın Cumhurbaşkanı Frank- Walter Steinmeier’in imzasından sonra yürürlüğe gireceğini ifade eden Gemici, “Vatandaşlık için başvurmak isteyen yurttaşlarımız şimdiden gerekli evrakları hazırlamaya başlayabilir. Göçmen daireleri başvuru yoğunluğuna karşı şimdiden önlem almalı, yeni personel alımına gitmelidir.” çağrısında bulundu.

   Alman vatandaşı olan yaklaşık 800 bin yurttaşımızın rahatlayacağını ve büyük bir çoğunluğun Türk vatandaşlığına geçmek için başvuru yapacağına dikkat çeken Gemici, olabilecek yığılmaları önlemek için Almanya’daki konsolosluklarımızın da hazırlıklı olmalarını istedi.

 

VATANDAŞ OLAMAYANLAR YEREL SEÇİMLERE KATILSIN

   Bahattin Gemici, istenen koşulları yerine getiremeyen göçmenlerin Alman vatandaşı olamayacağını, durumu uygun olanların bir kısmının da çeşitli nedenlerden dolayı vatandaşlık için başvurmayacağını belirtti. “Sayıları milyonları bulan bu göçmenler toplumsal yaşamın, siyasetin dışında tutulamaz. Demokrasiler, halkın demokratik sürece katılımı ve desteğiyle ayakta kalır. Bu nedenle Almanya’da beş yıldır yaşayan tüm göçmenlere yerel seçimlere katılma hakkı verilmesini ısrarla talep ediyoruz. KRV- Seçim Hakkı Girişimi olarak bu konudaki girişimlerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.” diyen Gemici, yurttaşlarımızı yerel seçim hakkı için mücadele etmeye çağırdı.

 

 

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin'de Filistin’e destek gösterisi yapıldı.

Mitte ilçesindeki Invaliden Parkı’nda "Bu savaşı dünya çapında durdurun" sloganıyla toplanan göstericiler, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto etti.

Daha sonra şehir merkezinde yürüyüş düzenleyen göstericiler, "Dünya neden sessiz, İsrail insanları öldürüyor", "Netanyahu soykırım işliyor, dünya seyrediyor", "Filistin’e özgürlük" ve "Şimdi ateşkes" sloganları attı.

 

Göstericiler, aralarında Filistin, Türkiye ve Güney Afrika bayrakları ile üzerinde "İnsan hakları Filistin sınırlarında bitmiyor", "Filistinli çocuklar büyümeyi hak ediyor" ve "Gazze'deki soykırımı durdurun" yazan dövizler taşıdı.

Gösteriye katılan Isabell Jaeger, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail’in işlediği savaş suçlarına karşı durmak için gösteriye katıldığını belirterek, "İsrail'in Filistin'de, Gazze'de savaş suçu işlemeye devam etmesine açıkça karşı durdurduğumu özellikle beyaz bir Alman olarak göstermek istediğim için buraya geldim." dedi.

 

Elbette antisemitizm ve ırkçılığa karşı da durulması gerektiğini ifade eden Jaeger, "Birinin diğerine mazeret olarak gösterilmeyeceğine inanıyorum." şeklinde konuştu.

Peter Colban da Almanya’nın uyanması gerektiğini belirterek, "Benim açımdan Almanya yanlış bir görüşe sahip. Savaş olarak nitelenen konuda ve silah tedarikinde İsrail'i desteklemesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. İsrail’e karşı net bir tutum sergilemiyor." ifadelerini kullandı.

Colban, Almanya'nın İsrail'e yanlış yaptığını söylemesi gerektiğini aktararak, "İsrail'in dostu olduğunuzu söylediğinizde, dostlarınıza da hata yapıyorlarsa, 'siz hata yapıyorsunuz' diye söylemek lazım. Burada İsraillilere ‘yaptığınız yanlış' demek lazım. Masum insanları öldürüyorlar ve bu doğru değil." şeklinde konuştu.

Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı gösteriye 3 binin üzerinde kişi katıldı.

 

 

 

 
Almanya Türkleri’nin nostaljik yıllarını anlatan Dogan Tufan’ın satırları büyük beğeni topladı.
 
Türk federasyon genel merkezimiz,
Dr. Ali Batman genel başkanımız,
Gelirdi yıllık faaliyet proğramımız,
Devam ederdi kültürel hizmetlerimiz.
*
Cemiyetler, kültürel hizmetde yarışırdı,
Kıymet değer kardeşlik ruhu yaşardı,
Yayın organımız Yeni gün anayurt, vatana hasreti
Dernekler arası yarışmaları manşetlere taşırdı.
*
Ocaklar'da,Genclerimiz milli kimliğini bulurdu,
Türkce,söyleşir,Türkce dertleşir,folklör oynardı.
Büyüğe Saygıı,kücüğe sevgi bu ocaklarda vardı,
Cemiyetler arasında muhammedi sevgi yumağı
*
Cemiyetlerimiz adeta okul gibi faaldi,
Milli kültür  tarih ve islamiyet öğretilirdi,
Örf ve an anelerimiz kültürümüz, yaşanırdı
Cemiyetlerimizde kültür ziyafeti verilirdi.
*
Başımız genel başkanımız hizmetde öncümüz
Türk Islam davasının yılmaz,timsali kardeşimiz
Başkanları için sevgi seli olurdu,ülküdaşlarımız 
Onu dinlemek için uzaklardan uzaklardan akın akın koşarlardı.
*
O günleri bilen yaşayanlardanım,ben
Milli kültür davasının sevdalısı başkanım
Dr.Ali Batman başkanımla gurur duyarım
 Milli Dirilişe ülküdaşlarımı davet ederim.
 
Dogan Tufan / Stuttgart 
 
 

Der Landkreis-Fasching hat eine lange Tradition. Schließlich konnten die Narren aus der Region jetzt bereits die 25. Ausgabe feiern. Die „Läushammel“ des TSV Unterpleichfeld zauberten als Ausrichter einen stimmungsvollen Abend, zu dem sie freilich mit dem Marschtanz ihrer Blauen Garde und dem Schautanz „Garten von Eden“ der Gaudigruppe einen maßgeblichen Beitrag leisteten.


Größten Respekt zollte neben Gastgeber Landrat Thomas Eberth auch der Zeremonienmeister des Landkreistreffens Bernd „Schins“ Kleinschnitz (Greußenheim). Der Einladung des Landrats zu dem vom Zeremonienmeister ausgerufenen „betreuten Feiern beim Landkreisfasching“ in der Mehrzweckhalle in Unterpleichfeld waren die Delegationen von 35 der 43 Vereine, Gilden und Gesellschaften im Landkreis gefolgt. Von Altertheim bis Zell am Main reichte die Gästeliste.



Prominente Gäste der 1. Karnevalsgesellschaft Elferrat Würzburg
Am fröhlichen Stelldichein beteiligte sich erstmalig auch eine Abordnung der 1. Karnevalsgesellschaft Elferrat Würzburg e.V. mit Prinz Phil I. und Prinzessin Kata I. an der Spitze. Die vom Landrat besonders begrüßten „Stodterer“ fanden herzliche Aufnahme im Kreis der „Landler“. Freilich besangen sie auch engagiert in der von Thomas Müller und Volker Kaufmann vorgetragenen Landkreis-Hymne die „Narre aus Würzburch Land“.

Gastgeber Thomas Eberth attestierte diesbezüglich allen Vereinen: „Was ihr zur Freude der Menschen leistet, ist grandios. Ihr seid alle spitze!“ Dem pflichteten auch der Präsident des Fastnacht-Verbands Franken (FVF) Marco Anderlik (Weidach) und FVF-Bezirkspräsident Tobias Brand (Winterhausen) bei. Die FVF-Funktionäre äußerten sich überzeugt vom Fasching als wichtige Pause von den Krisen.

Dass für die meisten Gesellschaften, Gilden und Vereine im Landkreis die närrische Schlacht der diesjährigen, extrem kurzen Session geschlagen ist, sorgte für eine gelöste Stimmung. Diese trieben allerdings die „Hettschter Gassefetzer“ schon bei ihrem Einzug noch einmal auf den Siedepunkt.  Von den Gästen beinahe unbemerkt hatten sich Landrat Thomas Eberth mit seiner Trompete sowie Altlandrat und „Landkreis-Trommler“ Eberhard Nuß in passendem Outfit unter die Musiker gemischt.

 

Mit einem bunten Mix aus tollen Tänzen, humorvollen Beiträgen und herzlichen Begegnungen endete ein erfolgreicher Landkreis-Fasching 2024, der die Verbundenheit und den Frohsinn der Region einmal mehr unterstrich. Und das Fazit: Die Vorfreude auf die 26. Ausgabe im Jahr 2025 stieg umso mehr.Bildunterschrift 1:Insgesamt 35 Vereine, Gilden und Gesellschaften, darunter erstmalig auch eine Delegation der „KaGe Elferrat Würzburg“, waren mit ihren Prinzenpaaren und Symbolfiguren Teil des 25.Landkreisfaschings in Unterpleichfeld. Foto: Herbert Ehehalt

Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci tarafından IHK Nürnberg Merkezinde konuşan son yıllarda Türkiye dış politikasının yıldızı yükselen akademisyenlerinden Prof. Hüseyin Bağcı, “Bizim bölgemizde oyun kurmak isteyenler öncelikle bize gelip bizimle beraber hareket etmek zorundalar. Türkiye ile oyun kurmayanların oyununu Türkiye bozar ve fiyaskoları ellerinde kalır” dedi.

 

Çok sayıda izleyicinin katıldığı konferansın açış konuşmasını yapan Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, “Yakından tanıdığımız değerli akademisyen Prof. Dr. Hüseyin Bağcı dünyanın birçok üniversite, akedemik kuruluş ve uluslararası toplantılarda ülkemizin tezlerini belgeler ile savunan önemli bir bilim insanıdır. 120’den fazla ülkede ülkemizin vizyonunu anlatan hocamızı Nürnberg’de düşünen insanlarımız ile buluşturmak öncelikle insanımıza hizmet ve bölgemizdeki Türk diyasporası için önemli bir bilgi dağarcığıdır. Bilim insanlarımızı görev bölgemizdeki Türk Toplumu ile buluşturmak bizim için önemlidir” şeklinde konuştu.

 

Daha sonra kürsüye gelen ODTÜ Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ramazan Bağcı, “Türkiye’yi bilimsel, kültür tarihi ve jeopoltik bir açıdan değerlendiremeyen ülkeler yanlış yaptıklarını çok geç anlıyorlar. Aradan geçen zaman ise Türkiye’nin lehine gelişiyor. Özellikle Almanya Türkiye’ye karşı çok yanlış yaptı. Türkiye’ye verilmeyen savunma silahları bizim ülkemizin kendi silahını önemli ölçüde yapar duruma gelmesine yol açtı. Alman basınında hemen hergün Türkiye’nin askeri teknolojideki yükselişini konu alan makalelerini görüyoruz. Türkiye’ye karşı karşı gayriresmi bir silah ambargosu uygulayan Almanya müttefikliğe yakışmayan bir tutarsızlık yolunda ilerlemektedir. Türk-Alman ilişkilerinin durumu iki müttefiğin arasında olmaması gereken yanlışları açıkça işaret ediyor.” şeklinde konuştu.

 

ABD’nin NATO’nun büyük abisi ABD’nin Türkiye’ye vermediği savunma silahını Türkiye’nin başka ülkelerden tedarik etmesini henüz hazmedebilmiş değil. Bana Türkiye’nin bu dönemde eksen kayması yaşadığını söyleyen akademisyen muhataplarıma eksen kayması değil, ihtiyaç karşılama diyorum. Maalesef bir çok batılı muhatabımıza uzun uzun anlatmak gerek. Özellikle stratejik analizler yapan akademik caminanın da son dönemdeki ilişkilere siyasi bir gözlük ile baktığını görmek elbette üzücü. Ama, örnekleri ile neden ve niçin şeklinde ortaya koyduğumuz tezlerimizin doğruluğuna inanan çok sayıda batılı dostlarımız da var.” şeklinde açıklamalarda bulundu.

 

Dünyanın maalesef adalet ve hukuktan hızla uzaklaşarak askeri güce doğru gerçek bir eksen kayması yaşadığını belirten Prof. Dr. Bağcı konuşmasında devamla, “Türkiye güçlendikçe bizi haklı görenler, siz zaten doğru yoldaydınız veya  sizinle işbirliği yapacağımız alanlar çoğalıyor şeklinde yaklaşan ülkelerin sayısı da artacaktır. Türkiye askeri gücü ve büyümesi ile emperyalist yayılmacılığı değil, kendini haklarını koruyup, komşularında olup bitenleri dikkatlice takip edebilen bir ülke konumundadır. Dünyanın büyük güçleri ise yani başımızdaki illegal güçlerin eline ya silah veriyor, ya da onların önünü açıyor. Ancak Türkiye’nin onaylamadığı hiç bir oluşum hayata geçememektedir.” şeklinde yorumlar ortaya koydu.

 

Son olarak Almanya Türk toplumuna da mesajlar veren ODTÜ Dış Politika Enstitüsü ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Hüseyin Bağcı, “Bu ülkedeki her gencimiz eğitim ikkanlarından en iyi şekilde yararlanıp öne çıkmanın, isim yapmanın ve ciddiye alinacak görüş ortaya koymanın yollarını aramalıdır. Kıta Avrupasında 120 binden fazla olduğu tahmin edilen işadamlarımız ise ülkemiz adına en önemli ekonomik güç ve ciddi bir lobi faliyetidir.” şeklinde sözlerini tamamladı.

 

 

Uzun konferansın sonunda salondaki çok sayıda soruyu kendine has üslubu ile cevaplayan ve sık seyahatleri nedeni ile “Uçan Profesör” olarak tanınan Prof. Dr. Bağcı, aynı günün akşamı Erlangen Üniversitesi yerleşkesinde Alman akademisyen ve öğrencilere “Türkiye’nin Dış Politika Vizyonu” konulu bir başka konferansta buluştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Der Fachbereich Heimatpflege am Landratsamt Kelheim möchte für den Heimat.Erlebnistag am 5. Mai ein ansprechendes Programm für den gesamten Landkreis zusammenstellen und bittet um Ihre Unterstützung: Beteiligen Sie sich und lassen Sie Ihre Mitmenschen ihre Heimat erleben.

Mitmachen können heimatverbundene Personen, Heimatpfleger und Heimatforscher, Heimat- und Geschichtsvereine, Museen, Heimatdichter und auch Volksmusikanten, die sich entweder mit einer eigenen Veranstaltung in ihrer Gemeinde oder mit einem kurzen Beitrag bei der zentralen Veranstaltung im Landratsamt zu Ortsgeschichte, Traditionen, Bräuche oder Ehrenamt beteiligen.

 

Gerne können Sie auch bereits geplante Veranstaltungen melden, die schließlich in den Veranstaltungskatalog für den Landkreis aufgenommen werden.

 

Für Fragen und weitere Informationen steht Monika Rappl (09441 207-5100, Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!) gerne zur Verfügung. Weitere Informationen erhalten Sie auch direkt unter www.heimat.bayern/heimaterlebnistag.

 

Auf Initiative des Bayerischen Heimatministeriums, des Bayerischen Landesvereins für Heimatpflege e.V. und der Bezirke findet am 5. Mai wieder der Heimat.Erlebnistag statt.

In ganz Bayern sollen Aktionen, Führungen und Vorträge zu den verschiedensten Heimatthemen stattfinden und den Menschen die Vielfalt Bayerns und die Besonderheiten der „Heimat vor der eigenen Haustüre“ näherbringen.

 

Ich bitte Ihre Redaktion um Veröffentlichung der Meldung. Danke.

 

 

 

 Almanya'da, Ren Nehri'ne komşu şehirlerde "5. Mevsim" olarak adlandırılan karnaval kutlamaları çerçevesinde düzenlenen "Kadınlar Karnavalı" renkli görüntülere sahne oldu.
 
Özellikle Ren Havzası çevresinde yaşayan Katoliklere özgü bir gelenek olarak yaşatılan ve her yıl 11 Kasım'da saat 11.11'de başlayan karnaval kutlamaları, Köln, Düsseldorf, Mainz gibi şehirlerde yapılıyor. Almanya'daki karnavalın başkenti olarak kabul edilen Köln'de zaman zaman etkili yağmur ve fırtınaya rağmen renkli kostümleriyle sokağa dökülen halk renkli görüntüler oluşturdu.