Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

Geçmiş yıllarda Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde eğitim almış mezunlarla Erbil’de bir araya gelen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, “Irak’taki tüm unsurlardan Türkiye burslarına başvuruları bekliyoruz” diye konuştu.

 

YTB Başkanı Abdullah Eren Irak temasları kapsamında, Erbil’de Türkiye Mezunları Derneği’nde Türkiye mezunu Iraklılarla bir araya geldi. Eren, bugüne kadar, Irak’tan 4 bine yakın öğrencinin Türkiye’de burslu olarak üniversite eğitimi aldığına dikkat çekti.

 

Hali hazırda Iraklı 500’den fazla burslu öğrencinin Türkiye’de eğitim gördüğünü dile getiren Eren, son 10 senedir ise bin 300’e yakın öğrencinin burslandırıldığının altını çizdi.

 

İNSANA YAPTIĞIMIZ YATIRIM HİÇBİR ZAMAN BOŞA GİTMİYOR

 

Irak’taki tüm unsurlardan Türkiye burslarına başvuruları beklediklerini belirten Eren, “Başarı odaklı bir burs programı olarak biz inşallah dost ve kardeş Irak’ın gelişmesi için elimizden gelen katkıyı vereceğiz. Çünkü bu öğrenciler, Irak’ın geleceğine bir katkıdır. İnsana yaptığımız yatırım hiçbir zaman boşa gitmiyor. Dolayısıyla bu yatırımlar, inşallah Irak’ın geleceğine de katkı sağlayacak” dedi.

 

Erbil'deki programa IKBY Oluşumlardan Sorumlu Bakanı ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, Türkiye'nin Erbil Başkonsolosu Mevlüt Yakut ve Türkiye'de eğitim görmüş çok sayıda kişi katıldı.

 

Eren ayrıca temasları kapsamında Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Mevlüt Yakut ile bir görüşme gerçekleştirirken; Gökbörü Türbesi ve Erbil Kalesi’ni ziyaret edip Kayseri Çarşısı’nda Erbil’deki soydaş ve akraba topluluklarla bir araya geldi.

 

 

 

Sevgili Olaf” diye mektup yazan Prof Dr Hakkı Keskin kimdir?
 
1943 yılında Trabzon'un Maçka ilçesinde dünyaya gelen Keskin, lise eğitimini Erzincan'da tamamladıktan sonra, Almanya'ya göç etmiş ve Berlin Özgür Üniversitesi'nde siyaset bilimi üzerine doktora yapmıştır. Türkiye'ye dönerek bir süre başbakan Bülent Ecevit'in danışmanlığını yapan Keskin, 1980 yılında akademik çalışmalarını sürdürmek üzere Almanya'ya dönmüştür. 1982 yılında Uygulamalı Hamburg Üniversitesi Sosyal Pedagoji Fakültesi’nde Siyasal Bilgiler ve Göç Politikası üzerine profesor ünvanı almıştır.
 
1993 yılında Almanya Sosyal Demokrat Partisi adayı olarak girdiği seçimlerde, Almanya'da milletvekili seçilen ilk Türk kökenli yurttaş olarak Hamburg Eyalet Parlamentosu milletvekili oldu. 1997 seçimlerinde kendi isteğiyle aday olmayan Keskin, 2005 seçimlerinde Sol Parti adayı olarak katıldıgı seçimlerde Federal Almanya Parlamentosu milletvekilliğine seçildi.
 
 
Hakkı Keskin, Aralık 1995'te Almanya Türk Toplumu'nun kurucu üyeleri arasında yer almış ve 2005 yılına kadar genel başkanlığını yürütmüştür.
 
Hamburg Eyalet Parlamentosu ve Federal Meclis eski milletvekil, ‘Almanya Türk Toplumu’ (TGD) Onursal Başkanı Prof. Dr. Hakkı Keskin, ‘Hamburglu hemşerisi’ Başbakan Olaf Scholz’a bir mektup yazarak beklentilerini iletti.
 
Hamburg’da yaşayan Prof. Dr. Keskin, o dönemlerden beri tanıdığı ve samimi bir dostluğu olan Scholz’a postayla gönderdiği mektubu, bir gün sonra da Federal Çalışma ve Sosyal Bakanı Hubertus Heil ile Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser’a da e-posta yoluyla paylaştı. İşte Prof. Hakkı Keskin’in Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’a gönderdiği mektubun Türkçesi:
 
Çok Sayın Başbakan Olaf Scholz,
Sevgili Olaf,
 
Senin Almanya Şansölyesi seçilmene ve yeni hükümetin oluşumuna çok sevindim. Sana ve yeni hükümete tüm kalbimle başarılar dilerim. Koalisyon anlaşması, devletin ve toplumsal düzenin geleceğine yönelik bir dizi önemli hedefleri öngörmektedir. Örneğin, asgari saat ücretinin 12 euro olması, büyük kent merkezlerinde yüksek kiraların önlenmesi ve Dünya İklim Anlaşması koşullarının yerine getirilmesi, ülkemiz ve dünya için önemli hedeflerdir.
 
Almanya’da en temel üç alanda yaşam koşullarının köklü olarak düzeltilmesine ilişkin olarak, sana aşağıdaki önerilerimi iletmek gereği duydum.
 
 
EN TEMEL GÖREVİ OLMALI
 
1) Almanya’da iş hayatında alt ücret kesimlerden emekli olanların aylıkları, Almanya gibi zengin bir ülkeye ve dünyanın dördüncü büyük ekonomik ülkesine yakışmamaktadır. Çalışma ve Sosyal Bakanı Hubertus Heil bu durumun düzelmesi için çok başarılı bir uğraş verdiği halde, ‘Büyük Koalisyon’ ortakları Hıristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’dan gelen engellemeler nedeniyle amaçladığı hedefine ulaşamamıştır. Bu nedenle senin başbakanlığında emeklilik ücretlerinin gerekli düzeye çıkarılması mümkün olmalıdır. Bunun sosyal devletin ve Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) en temel görevi olması gerekir.
 
 
SÖZ VERİLDİĞİ HALDE...’
 
2) Almanyalı Türkler ve diğer göçmenler için vatandaşlık yasasının çağın gereklerine uygun olarak yenilenmesi ve çifte vatandaşlık hakkının kabul edilmesinin ne denli önemli olduğunu sen çok iyi biliyorsun. Bu istek, on yıllardır örgütümüz ‘Almanya Türk Toplumu’nun en önemli önerileri arasındaydı, bugün de böyledir. Ne yazık ki, SPD ve Yeşiller koalisyon hükümeti tarafından 2000 yılında çıkartılan yasa, bizlere verilen sözün aksine ‘Çifte Vatandaşlık’ hakkını sağlamamıştır. Oysa çifte vatandaşlık birçok ülkede on yıllardır uygulanmaktadır. Bunun ülkeye herhangi bir zararı olmadığı gibi, Almanya’ya olan bağlılığı da azaltmamaktadır. Sen çok iyi biliyorsun ki, birinci kuşak ağır yaşam ve çalışma koşulları nedeniyle Almancayı yeterince öğrenme olanağı bulamadı. Bu nedenle birinci kuşaktan insanlara Almanca bilme koşulunda özel bir jest yapılarak, Alman vatandaşlığı verilmelidir. Böylece emekliliklerini çoğunlukla kendi ülkelerinde geçiren bu insanlar, Almanya’daki çocuklarını ve torunlarını ziyarete gelirken vize alma veya benzeri sorunlarla karşılaşmamalıdırlar.
 
 
‘IRKÇILIK BÜYÜK ZARAR VERİYOR’
 
3) Önceki Başbakan Sayın Merkel, Hanau’daki ırkçı saldırı nedeniyle yaptığı önemli açıklamasında; “Irkçılık bir zehirdir, düşmanlık bir zehirdir. Bu zehir birçok cinayetin ve suçun temel nedenidir” demiştir. Bu nedenle ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının önlenmesi için, kararlılıkla gerekli yasal ve uygulamaya ilişkin önlemlerin zaman kaybetmeksizin alınması, büyük önem taşımaktadır.
 
Ayrıca toplumsal yaşamdaki her türlü dışlanmanın önüne gerekli yasal ve kurumsal önlemlerle geçilmesi yönünde gereken adımlar atılmalıdır. Irkçılık ve Musevi düşmanlığı Almanya’ya öteden beri büyük zarar vermekte ve toplumsal barışı temelden yaralamaktadır.
Kalpten selamlarımla
Hakkı Keskin
 
 
BERLİN (AA) - Alman Ekonomi Enstitüsü (IW), her 10 Alman şirketinden yaklaşık 4’ün 2023'te işlerinin küçülmesini beklediğini bildirdi.

 

IW, 2 bin 500 Alman firma ile gerçekleştirdiği 2023'e yönelik beklenti anketinin sonuçlarını açıkladı. Ankete göre, Almanya'daki şirketlerin yüzde 39'u ticari faaliyetlerinde bu yıl düşüş bekliyor.

Şirketler, buna sebep olarak yüksek enerji maliyetleri, tedarik zinciri sorunları ve Ukrayna'da devam eden savaşı gösterdi.

 

Söz konusu ankete katılan şirketlerin yalnızca yüzde 32'si mevcut iş durumlarını bir yıl öncesine göre daha iyi olarak değerlendirirken, mevcut durumu daha kötü durumda olduğunu aktaran şirketlerin oranı ise bir önceki yıla kıyasla üçte birlik bir artış gösterdi.

IW raporunda, ”İnşaat sektöründe ciddi bir resesyon öngörülüyor ve sanayide de karamsarlar hakim. 2023 yılına ilişkin üretim beklentilerindeki bozulma tüm ekonomik alanlarda hemen hemen aynı oranda gözlemlenebilmektedir.” denildi.

 

Raporda, "İçinde bulunulan kış sezonunda doğal gaz sıkıntısı yaşanma riski 2022 yazındaki kadar mevcut değil ve o zamandan bu yana enerji fiyatları da geriledi. Ancak fiyatlar hala yüksek seviyede kalıyor ve üretim kesintileri önlenemez." ifadeleri yer aldı.

Yüksek enerji fiyatları, devam eden tedarik sıkıntısı, alışılmışın dışında yüksek faiz Alman şirketlerin faaliyetlerini olumsuz etkilerken, ankete göre, imalat sektöründe faaliyet gösteren şirketlerinin yüzde 39'u 2023’e kötümser, yüzde 28'i iyimser beklentilerle bakıyor.

 

Öte yandan, Almanya'nın imalat sektörü, küresel ekonomik yavaşlamanın ortasında zayıflayan talep nedeniyle son aylarda azalan siparişlerle mücadele ediyor.

Sanayide Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle gaz kıtlığı tehdidi önemli ölçüde hafiflese de yüksek enerji maliyetleri, yüksek enflasyon ve belirsiz ekonomik görünüm sektör için ters rüzgarlar oluşturuyor.

 

Uzmanlar, azalan siparişlerin, malzeme kıtlığı nedeniyle tamamlanmayan siparişler biriktiğinden şimdilik Alman ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmadığını ancak yıl sonunda veya 2024'ün başında gerçek zorluklara neden olacağını ifade ediyor.

BERLİN (AA) - Almanya'nın önde gelen gazetelerinden Die Welt, Türkiye'nin güçlenen savunma sanayisini övdü.
 

"Türkiye'nin bir silahlanma gücü olarak şaşırtıcı yükselişi" başlığıyla verilen haberde, Türkiye'nin iddialı bir yeniden silahlanma planı yürüttüğü belirtildi.

Haberde, Türkiye'nin Almanya ile bu konuda yaşadığı kötü deneyimlerin ardından savunma sanayisinde kendi kendine yeterliliğe her geçen gün daha da yaklaştığı ifade edildi.

 

Türkiye'nin 20 yıl önce Alman savunma şirketleri Krauss-Maffei Wegmann (KMW) ve Rheinmetall'den 1000 adet "Leopard 2" muharebe tankı sipariş etmek istediğini ancak 7 milyar avroluk anlaşmadan bir sonuç çıkmadığı aktarılarak, şunlar kaydedildi:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunun yerine Türkiye'nin kendi kendine silah tedarik eden bir ülke haline gelmesini istiyor. Silah ithalatına bel bağlamak yerine kendi güçlü savunma sanayisini kuruyor. Buna insansız hava araçları, tanklar, savaş uçakları, obüsler ve savaş gemilerinin üretimi de dahil."

 

Erdoğan'ın modern Türk obüslerini (Fırtına 2) Silahlı Kuvvetlere teslim ettiği aktarılan haberde, Fırtına 2'lerin Almanya'nın "PzH 2000" ile aynı, 155 milimetrelik bir kalibreye sahip olduğu bilgisi paylaşıldı.

Haberde, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye'yi dünya kamuoyuna ve kendi halkına "silah endüstrisinde en iyi oyuncu" olarak sunmak istediği vurgulandı.

Türkiye'nin 2021'de gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2,1'ini savunmaya ayırdığı, bu rakamın diğer pek çok Avrupa ülkesinden daha fazla olduğu belirtilen haberde, Ankara'nın böylece NATO'nun yüzde 2'lik hedefini aşmış olduğu kaydedildi.

 

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) uzmanlarının, dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında Aselsan ve TUSAŞ’ı gösterdiği aktarılan haberde, Almanya Rusya-Ukrayna Savaşı'yla 100 milyar avroluk fon kurarak Alman silahlı kuvvetlerini modern silahlarla donatmaya yeni başlarken, Türkiye’nin yıllar önce farklı bir yol izlediği belirtildi.

Haberde, Türkiye'den Bayraktar TB2’lerinin Ukrayna'ya teslim edildiği ve Ukrayna’nın, Rusya ile savaşında bu silahların etkinliğini övdüğü vurgulanan haberde, “Türk şirketi, geçtiğimiz günlerde gelecekte bir askeri gemiye insansız iniş yapması bile beklenen yaklaşık 15 metre uzunluğundaki Kızılelma savaş uçağının ilk uçuşunu da gerçekleştirdi. Bu insansız hava aracı, bu yıl faaliyete geçecek.” denildi.

 

- "Erdoğan, ambargolar sonrası başka kaynaklar bulmak zorunda kaldı"

Türkiye'nin gelecekte savaş uçakları pazarında da söz sahibi olacağına işaret edilen haberde, "TF-X' olarak bilinen Milli Muharip Uçak modelinin ilk kez martta dünya kamuoyuna tanıtılması bekleniyor. Çift motorlu savaş uçağının devreye alınmasından sonra kullanıma hazır hale gelmesi biraz zaman alacak ancak Türkiye, bir sinyal gönderiyor.” ifadesine yer verildi.

 

Haberde, Türkiye'nin Almanya'nın yakın zamanda sipariş ettiği modern hayalet savaş uçağı F-35 projesinde yer aldığı ve daha sonra Rusya’dan hava savunma sistemleri alınmasıyla projeden çıkartıldığı hatırlatılarak, bunun da Türkiye’nin kendi jetini geliştirilmesini hızlandırdığına işaret edildi.

 

Güney Kore gibi Asyalı ülkelerin şimdiden tank yapımında dünya liderleri arasında ifade edildiği haberde, Türkiye’nin de bu üreticilerle Altay tankının motoru için çalıştığı bildirildi.

Haberde, Türkiye’nin savunma sanayisindeki yükselişinin, NATO üyesi ülkelerin kendisi de Batı savunma ittifakının üyesi olan Türkiye'ye karşı uyguladığı yaptırımlar ve silah ambargolarıyla da yakından bağlantılı olduğuna işaret edilerek, “Almanya veya ABD, Türkiye'nin yeni silahlanma projeleri için kilit teknoloji sağlamadığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan, başka kaynaklar bulmak zorunda kaldı.” ifadesi kullanıldı.

- Ifo Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser:
- "Enflasyon oranları yüksek kalmaya devam edecek "
 

BERLİN (AA) - Alman Ekonomi Araştırma Enstitüsü (Ifo), enerji veya ham madde gibi maliyetlerdeki yüksek artış nedeniyle gelecek 3 ay içinde fiyatlarını artırmak isteyen Alman şirketlerin sayısının son zamanlarda azaldığını duyurdu.

Ifo, şirketlerin fiyat beklentilerine yönelik Almanya İş Anketi sonuçlarını yayımladı.

 

Buna göre, aralıkta Almanya'daki şirketlerin yüzde 40,3'ü gelecek 3 ayda fiyatlarını büyük ölçüde artırmak istediğini belirtti. Kasım ayında bu oran yüzde 46,2 olarak kayıtlara geçmişti.

Söz konusu oran imalat sektöründe kasımdaki 53,3 puandan aralıkta 42 puana geriledi. Hizmet sektöründe ise 41,4 puandan 38,1 puana indi.

En büyük fiyat artışlarını gıda perakendecilerinin planlaması dikkati çekti.

 

Ifo Araştırma ve Ekonomik Tahmin Müdürü Timo Wollmershauser, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Bu, üretici ve tüketici fiyatlarındaki artışların önümüzdeki aylarda kademeli olarak yavaşlayacağı anlamına geliyor. Bununla birlikte enflasyon oranları yüksek kalmaya devam edecek." ifadelerini kullandı.

 

Öte yandan, Almanya'da Kasım 2022'de yüzde 10 olan yıllık enflasyon, ısıtma faturalarının devlet tarafından ödenmesinin etkisiyle Aralık 2022'de yüzde 8,6'ya gerilemişti. 2022'de ortalama enflasyon, yüzde 7,9'a çıkarak 1951'den bu yana en yüksek seviyesini görmüştü.

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna’ya silah sağlama konusunda ülkesinin tek başına hareket etmeyeceğini söyledi.

 

Scholz, Sosyal Demokrat Parti (SPD) Berlin Eyalet Teşkilatının, 12 Şubat’ta yenilecek Berlin Eyalet Meclisi seçimleri için yapılacak kampanyanın startını verdiği etkinlikte bir konuşma yaptı.

Ukrayna’nın egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün savunulması gerektiğini vurgulayan Scholz, bu ülkeye gerektiği sürece destek vereceklerini yineledi.

 

Scholz, ülkesinin Ukrayna’yı sadece maddi ve insani yardım değil, silah vererek de desteklediğini belirterek, Almanya'nın, ABD’den sonra İngiltere ile birlikte Ukrayna’ya silah veren en önemli ülke olduğunu ifade etti.

Ancak bu konuda sorumluluk içinde davranmaları gerektiğini vurgulayan Scholz, “Yaptığımız her şeyde Rusya ile NATO arasında bir savaşa dönüşmemesinden sorumluyuz." dedi.

 

Başbakan Scholz, gelecek haftalar ve aylarda da aynı istikamette devam edeceklerini belirterek, “Almanya tek başına hareket etmeyecek. Almanya, dostları ve müttefikleriyle ve özellikle transatlantik ortağımız ABD ile her zaman birlikte olacak. Böylesine tehlikeli bir durumda bundan başka her şey sorumsuzca olur." değerlendirmesinde bulundu.

Berlin’de yılbaşı kutlamaları sırasında polise ve itfaiye erlerine yönelik saldırılara da değinen Scholz, buradaki sorunun somut bir şekilde ifade edilmesi gerektiğini ve bu tür kötü olayların tekrarlanmaması için ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdi.

 

Güvenlik birimlerine güven duyulmasını isteyen Scholz, bu alanlarda çalışanların saldırılara karşı korunmaları gerektiğini vurguladı.

Başbakan Scholz, Berlin Eyalet Meclisi seçimlerinde yeniden aday olan Berlin Eyaleti Başbakanı Fransizka Giffey’in iyi çalışmalar yaptığını ve SPD’nin seçimi tekrar kazanacağına inandığını söyledi.

Giffey'in kırmızı bir atkı hediye ettiği Scholz salondan ayrılmadan önce milletvekili adaylarıyla fotoğraf çektirdi.

 

Berlin Eyalet Meclisi seçimleri 26 Eylül 2021’de yapılmıştı. Ancak Berlin Eyaleti Anayasa Mahkemesi 16 Kasım 2022’de seçimlerdeki aksaklıklar ve hatalar nedeniyle seçimlerin tümüyle yenilenmesi gerektiğine hükmetmiş, Berlin Seçim Kurulu da seçimlerin 12 Şubat 2023'te yapılacağını açıklamıştı.

“İyiliği bulunduğumuz şehire yaymak” sloganıyla bir araya gelen gençler sokakta yaşayan ihtiyaç sahiplerine battaniye ve kumanya yardımında bulundu.

 

Baden-Württemberg eyaletinin başkenti Stuttgart şehrinde DİTİB gençleri, soğuk hava koşullarının etkili olduğu kış ayında sokakta yaşayanlara “İyiliği bulunduğumuz şehire yaymak” sloganıyla yardım kampanyası başlattı.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DTİB) bağlı Stuttgart-Feuerbach Merkez Camii gençlik kolları, şehir merkezinde sokakta yaşayan ihtiyaç sahiplerine battaniye, eldiven, bere, çorap ile simit ve içme suyundan oluşan yardım paketi dağıttı.

 

İyiliği bulunduğumuz şehire yaymak

Şehirde sosyal sorumluluk ve dayanışma ile sokakta yaşayan evsiz insanlara yardım etmek amacıyla kampanya başlattıklarını ifade eden Stuttgart-Feuerbach DİTİB Merkez Camii gençlik kolları başkanı Aykut Mercan, cami gençleri olarak “İyiliği bulunduğumuz şehire yaymak” sloganıyla kolları sıvadıklarını söyledi.

 

Kampanyaya gençlerden büyük ilgi

10 kişik gençlik kolları üyeleriyle sokakta yaşayan ihtiyaç sahiplerine iyilik eli uzatmak amacıyla kampanya düzenlediklerini belirten Mercan, “Dedelerimiz asırlar boyunca iyiliği, merhameti ve sevgiyi yaydılar. İslam dininin ırk, renk, milliyet, inanç ayırt etmeden insanlara şefkat ellerini uzattılar. Bu düsturla başalattığımız kampanyaya gençler büyük ilgi gösterdi” dedi.

Mercan, “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” hadis-i şerifinde ifade edildiği üzere, yaşadığımız toplumda ihtiyaç sahibi insanların bir değer olduğunu, kışlık paketi verirken gözlerindeki sevince, ufak bir dokunuşla onların mutluluğuna şahit olduklarını ifade etti.

 

Duyarlı gençlere teşekkür

Duyarlı gençlere teşekkür eden Stuttgart-Feuerbach DİTİB Merkez Camii dernek başkanı İsmail Çakır, “Sosyal sorumluluk sahibi bir neslin yetiştiğini görmek bizleri de son derece memnun ediyor” dedi.

Gençlik kolları üyeleri yardım paketi dağıtırken, sokakta yaşayan ihtiyaç sahipleri yapılan yardımlardan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

BERLIN (AA) - İsviçre Merkez Bankası (SNB), sermaye piyasalarındaki yüksek dalgalanmaların etkisiyle geçen yıl 132 milyar İsviçre frangı (143 milyar dolar) zarar açıkladı.

 

SNB'den yapılan açıklamada, döviz ve sermaye piyasalarındaki yüksek dalgalanmaların etkisiyle Banka'nın geçen yıl 132 milyar İsviçre frangı (143 milyar dolar) zarar ettiği belirtildi. Söz konusu rakamın, SNB'nin 115 yıllık tarihindeki en büyük zarar olması dikkati çekti.

 

Düşen hisse senedi ve sabit getirili piyasaların hisse ve tahvil portföyünün değerini düşürmesiyle SNB zarara dönerken, İsviçre frangının değer kazanması da Banka'nın gelirine olumsuz etki yaptı.

 

Son zamanlarda enflasyonla mücadele için faiz oranlarını yükselten SNB'nin döviz pozisyonlarındaki zararı 131 milyar İsviçre frangı oldu. Banka'nın altın pozisyonu ise 400 milyon İsviçre frangı değer kazandı.

 

Banka, 2021'de 26 milyar İsviçre frangı kar açıklamış ve 6 milyar İsviçre frangı kar payı dağıtmıştı.

 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile telefonda görüştü.

 

Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit tarafından yapılan açıklamaya göre, Scholz ve Zelenskiy’nin telefon görüşmesinde Ukrayna'daki siyasi, askeri ve insani durumla ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.

 

Görüşmede Scholz’un Rusya’nın saldırganlığı karşısında Ukrayna’ya sarsılmaz dayanışmasını teyit ettiği belirtilen açıklamada, Alman hükümetinin 2022’de Ukrayna’ya 12 milyar avronun üzerinde destek verdiği, 2023’te de desteğin bu yönde devem edeceği aktarıldı.

 

Açıklamada, Zelenskiy’nin de Rusya’nın kritik altyapıya yönelik son saldırıları hakkında bilgi verdiği ve Alman hükümetinin Ukrayna’ya bir Patriot uçaksavar füze bataryası ve Marder tipi zırhlı muharebe araçları sağlayacağına ilişkin verdiği karardan dolayı teşekkür ettiği belirtildi.

 

Scholz ve Zelenskiy’nin yapıcı istişareleri sürdürmeyi ve yakın temasta kalmayı kararlaştırdığı kaydedildi.

Der Landkreis Würzburg zeichnet sich vor allem im Ochsenfurter Gau im Süden und der Bergtheimer Mulde im Nord-Osten durch die hohe Qualität seiner Ackerböden aus. Diese sind hervorragend für den Anbau von Getreide, Zuckerrüben und auch Gemüse geeignet und werden daher von den Landwirten intensiv bewirtschaftet.

 

Im Rahmen des Ersatzgeld-Projekts „Mehr Biodiversität in der Agrarlandschaft“ bot die Untere Naturschutzbehörde in Kooperation mit dem Landschaftspflegeverband Landwirten der Region in den vergangenen Jahren jedoch eine Kompensation an, wenn sie Teile ihrer Flächen aus der Bearbeitung nahmen und stattdessen für den Artenschutz nutzten.

 

Kombination von Bewirtschaftung und mindestens zwei Schutzmaßnahmen

 

Das Besondere dabei: Mindestens zwei Maßnahmen sollten hier miteinander kombiniert werden – ein Blühstreifen mit einem Getreidestreifen oder einer brachliegenden Fläche beispielsweise. Mit diesen sogenannten „produktionsintegrierten Maßnahmen“, kurz PIM, sollen Natur, Artenvielfalt und Landschaftsbild dauerhaft aufgewertet werden – aber eben parallel zur landwirtschaftlichen Bewirtschaftung.

 

Das Projekt ging zunächst über eine Laufzeit von 2015 bis 2019 und wurde im Anschluss daran bis 2021 verlängert. Niels Baumann, Geschäftsführer des Landschaftspflegeverbands Würzburg, präsentierte dem Ausschuss für Umwelt, Klima, Mobilität, Energie und Landwirtschaft in seinem Abschlussbericht Ende 2022 eine durchweg positive Bilanz.

 

Mehr als 300.000 Euro für den Artenschutz

 

Als Kompensation für den Verdienstausfall wurde den Landwirten je nach Art der Flächen zwischen 0,025 Euro und 0,24 Euro pro Quadratmeter Artenschutzfläche vergütet. Anfangs nahmen lediglich zwei Landwirtschaftsbetriebe in Bergtheim und Prosselsheim mit gerade einmal vier Hektar Fläche teil. Im Laufe der Jahre erfreute sich das Projekt jedoch wachsender Beliebtheit: Am Ende wurden mehr als 20 Hektar aus der intensiven Bewirtschaftung herausgenommen und mehr als 60 Biodiversitäts-Streifen angelegt. Insgesamt wurden in den sieben Jahren des Förderzeitraums 326.000 Euro an Mitteln dafür eingesetzt.

 

Artenvielfalt teilweise vervierfacht

 

Welche Auswirkung das Projekt auf die Biodiversität hat, wurde über den gesamten Projekt-Zeitraum hinweg wissenschaftlich begleitet. Fünf Bachelorarbeiten befassten sich unter anderem mit der Kartierung von Hamstern und der Diversität von Bestäubern.

 

Die Erkenntnisse daraus geben durchaus Anlass zur Freude. „Wir haben auf diesen Flächen dokumentiert das drei- bis vierfache an Artenvielfalt aufgefunden, als noch während der Zeit der Bewirtschaftung“, so Niels Baumann. Besonders für den gefährdeten Feldhamster böten die Kombinationen aus Blüh- und Getreidestreifen mehr Schutz, aber auch Insekten und in der Folge auch Vögel schätzen die neuen Lebensräume und Nahrungsmittelangebote.

 

Um den positiven Effekt auf die Artenvielfalt dauerhaft auch nach Ende des Projekts nicht zu verlieren, habe man die Schutzflächen durch die Bank in anderen Förderkulissen untergebracht, fasste Niels Baumann zusammen. Sein Fazit: „Mit diesem Projekt ist eine Blaupause für Naturschutzmaßnahmen in der intensiven Agrarlandschaft entstanden.“