Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

- Almanya Başbakanı Angela Merkel:
- "O dönemde 'uyum politikası' gibi bir kavram yoktu. Misafir işçi kavramı, herkesin yakında gideceğine ilişkin düşünülen şeyi ifade ediyordu. Ancak bunların çoğu gerçekleşmedi"
-Göç, Sığınmacılar ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Annette Widmann-Mauz:
-"Sadece bir bavulla gelen kadın ve erkekler çok çalıştılar ve Almanya'yı bugün Avrupa'nın ortasında ekonomik olarak güçlü bir ülke haline getirmeye yardımcı oldular"
 
 
BERLİN (AA) – Almanya’nın başkenti Berlin’de Türkiye ile Almanya arasında imzalanan "İş Gücü Anlaşması"nın 60. yıl dönümü kutlandı.
Almanya Uyum Vakfı tarafından Başbakanlık binasına düzenlenen törende Türkiye’den ve diğer ülkelerden Almanya’ya gelen misafir işçiler takdir edildi.
 
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sebebiyle çevrim için düzenlenen törene Almanya Başbakanı Angela Merkel, Göç, Sığınmacılar ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Annette Widmann-Mauz ve eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff da katıldı.
Şansölye Merkel, burada yaptığı konuşmada, 60 yıl önce misafir işçi olarak Almanya’ya gelenlerin bilinmeyene doğru bir yolculuk yaptıklarını belirterek 10 yıl önce İş Gücü Anlaşması'nın 50. yılında düzenlenen etkinliğe katılan birinci kuşaktan insanlardan dinlediği yaşam hikayelerinin kendisini çok etkilediğini ve bunları hiçbir zaman unutmayacağını söyledi.
Merkel, “O dönemde buraya gelen insanlar gerçekten kolay bir zaman geçirmediler." ifadesini kullandı.
Almanya’ya gelen insanlara yönelik uyum çalışmalarının yapılmadığını anımsatan Merkel, "O dönemde 'uyum politikası' gibi bir kavram yoktu. Misafir işçi kavramı, herkesin yakında gideceğine ilişkin düşünülen şeyi ifade ediyordu. Ancak bunların çoğu gerçekleşmedi." değerlendirmesinde bulundu.
Merkel, ülkeye gelenlerin topluma uyum sağlaması için şirketlerin ve sendikaların önemli rol oynadığını anlattı.
Göreve geldiği 2005’te entegrasyondan sorumlu Devlet Bakanlığının kurulduğunu anımsatan Merkel, "Çünkü bunun (entegrasyonun) çok daha büyük önem kazanması gerekiyordu." dedi.
Merkel, bugün göçmenlere yönelik uyum ve danışma kurslarının verildiğine işaret ederek Almanya’daki göçmenlerin Almanca öğrenmesinin önem taşıdığını vurguladı.
Alman toplumunun Almanya'nın göç ülkesi olduğunu ve başka kültürlerden gelenlerin bu ülke için çalıştığında güçlendiğini anladığını ifade eden Merkel, "Uyumun hedefi bu birliktelik. Entegrasyon, isminiz Klaus veya Erika olmadığı için asla tamamlanmayan 7 nesil süren bir görev olamaz.” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Merkel, insanlar arasında daha çok temasın sağlanması gerektiğini belirterek "Bu konuda yapacak çok şeyimiz var." dedi.
 
Göç, Sığınmacılar ve Entegrasyondan Sorumlu Devlet Bakanı Widmann-Mauz, ilk neslin Almanya’ya katkılarını överek “Sadece bir bavulla gelen kadın ve erkekler çok çalıştılar ve Almanya'yı bugün Avrupa'nın ortasında ekonomik olarak güçlü bir ülke haline getirmeye yardımcı oldular." ifadesini kullandı.
Alman tarihinin bu kısmı, ülkenin ortak hafızasında, müzelerde ve okuldaki derslerde yer alması gerektiğini belirten Widmann-Mauz, “Made in Germany" bu iyi imajını ülkeye gelen birinci nesil misafir işçilere de borçlu olduğunu vurguladı.
Widmann-Mauz, geçmişten derslerin çıkarılması da gerektiğini ifade ederek “Almanya'yı gelecekte ekonomik olarak güçlü, modern bir ülke olarak konumlandırmak istiyorsak, herkesin buna becerileriyle katkıda bulunmasını sağlamalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
 
- Kalp doktoru Dilek Gürsoy'un annesine ödül
Törenin sonunda Almanya’nın kalkınmasına katkı sağlayan birinci nesli temsilen 4 kişiye "Talisman" ödülü verildi.
Almanya Başbakanı Merkel, ülkede 2019’da "yılın doktoru" seçilen kardiyolog Dilek Gürsoy’un annesi Zeynep Gürsoy’a "Talisman" ödülü verildikten sonra yaptığı konuşmada çok duygulandığını belirterek "İyi bir annenin harika bir kızı olur." dedi.
Merkel, “Ülkemiz için geçmişte ve hala bugün yaptıklarınızdan dolayı teşekkür ederim." ifadesini kullandı.
"Talisman" ödülü ayrıca ülkeye gelen ilk nesli temsilen Hırvatistan’dan gelen Anka Ljubek’e, Güney Koreli Kim Yang-hee’ye ve Vietnam’dan gelen Hoai Nam Duong’a verildi.
Almanya, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra iş gücü açığını kapatmak amacıyla 1955’te İtalya, 1960’da Yunanistan ve İspanya ile anlaşmalar yaparak buralardan işçi getirdi.
Almanya, Türkiye ile de 30 Ekim 1961’de İş Gücü Anlaşması imzalayarak Türkiye’den resmi olarak Almanya’ya iş gücü göçü başladı.
“Memleket Yolu” mobil uygulamasıyla Türkiye seyahatleri daha rahat.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), yurt dışındaki vatandaşların Türkiye seyahatlerinin rahat, güvenli ve huzurlu geçmesi için “Memleket Yolu” mobil uygulamasını hayata geçirdi. Uygulamada; sınır kapılarının canlı takibinden yol verilerine, güzergâh üzerindeki uğrak noktalarından önemli duyurulara kadar birçok bilgi yer alıyor.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da Sudanlı aktivist Napuli Langa, Afgan sığınmacılara iltica hakkı verilmesi için eylem düzenliyor.
 
 
 
Almanya'nın mülteci politikasını protesto etmek için 2014'te Kreuzberg'te yine aynı yerde Oranienplatz'ta bir ağaca çıkarak eylem yapan Langa, bu kez Afgan sığınmacılara destek vermek için ağaca tırmandı.
 
 
Ağaca Afgan bir sığınmacıyla çıkan Langa, Afganistanlı sığınmacılara iltica hakkı verilmesini istediğini belirterek eyalet hükümetinden bu konuda devlet kabul programı talep etti.
 
 
Langa, üzerinde "herkesin kalma hakkı" yazılı pankart açarak tüm sığınmacılar için dayanışma çağrısında bulundu.

MALBORK (AA) - Türk Hava Kuvvetlerine bağlı Türk F-16 savaş uçakları, Polonya Malbork'ta bulunan 22'nci Hava Üs Komutanlığında, NATO'nun "Hava Polisliği" misyonu çerçevesinde görev yapıyor.

Türk F-16 Savaş uçaklarının Polonya'daki görevine ilişkin bir basın toplantısı düzenlendi.

Malbork'taki Türk birliğinin komutanı Albay Ahmet Çandır, Polonya'da, NATO'nun kuzeydeki sınırlarını koruma görevini icra ettiklerini söyledi.

Buradaki amaçlarının Türkiye'nin NATO'ya verdiği desteği göstermek olduğunu dile getiren Çandır, "Ülkemizde kazandığımız tecrübelerimizi hem NATO müttefikleri hem de Polonyalı birlikle paylaşmak ve en iyi şekilde icra etmek. Burada yaklaşık 80 personelimiz ve 4 uçağımız var. Genelde 3 uçağımızla NATO görevlerini destekliyoruz. Aynı zamanda NATO'nun imkan verdiği ölçüde iki uçakla da Polonyalı pilotlarla eğitim uçuşları yapıyoruz." dedi.

NATO'nun "Hava Polisliği" misyonu hakkında bilgi veren Çandır, bunun hava sahasının korunması anlamına geldiğini belirtti.

Çandır, "NATO'nun hava sahası NATO'ya dahil olan üye ülkelerin hava sahalarıyla sınırlıdır. Biz NATO'nun en güneyinden kuzeyine gelip yerleşip buradan görevlerimizi icra edebilmek konusunda çok başarılı hareketler operasyonlar yaptık. NATO'nun hareketliliğini ve birbirini destekleyebileceğini gösteren en büyük unsurlardan birisi. " diye konuştu.

Albay Yunus Akkaya ise Polonya'nın savaş uçaklarıyla birlikte "önleme görevleri" icra ettiklerini belirterek, "Görevimiz hava trafik kontrol ünitesinin talimatına uymayan pilotun niyetinin belirlenmesi varsa uçaktaki silahları tespit etmek. Bu amaçla hem eğitim hem de gerçek maksatlı kalkışlar gerçekleştiriyoruz." ifadelerini kullandı.

Binbaşı Murat Diler de NATO standartlarında nöbet sistemiyle görev yaptıklarını ve en geç 15 dakika içinde kalkış yapabildiklerini belirtti.

Amaçlarının NATO hava sahasını korumak olduğunu anlatan Diler, "Görev yaptığımız yer Polonya. Aynı zamanda Baltık hava sahasında görevler icra edebiliyoruz. Baltık hava sahasına tanımlanamayan uçakları önleme görevimiz var." diye konuştu.

Yüzbaşı Ömer Kol da tecrübelerini aktardıklarını belirterek, "Burada 9 pilotumuz var. 7 gün 24 saat esasına göre nöbet sistemiyle görevimizi icra ediyoruz." diye konuştu.

Öte yandan Türk F-16’ları, Polonya’ya ait C-295M Casa askeri kargo uçağıyla beraber uçtu. Uçuşun amacının NATO iş birliği yoluyla becerileri ve yeteneklerini geliştirmek olduğu ifade edildi.

30 Mart 2004'ten bu yana 17 senedir yürütülmekte olan Baltık Hava Polisliği, gerekli hava yeteneklerine sahip olmayan NATO üyesi ülkeler için, NATO-AB hava sahasında tek bir güvenlik standardı elde etme amacıyla yapılmış anlaşmaların sonucu ortaya çıktı.

İstanbul Yozgatlılar Federasyonu (İYF) hizmetleriyle gözdolduruyor.

Yozgatlıların seferber olduğu SMA hastası Minik Yiğit Alp Avşar ve ailesi tedavisi içini Amerika’ya gitmeden önce *İstanbul Yozgatlılar Federasyonu’nun misafiri oldu.

İstanbul Yozgatlılar Federasyonu Genel Sekreteri Kaan Pınarcıoğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; “ Yozgatlıların İstanbul’da ki evi, İstanbul Yozgatlılar Federasyonu Yiğit Alp’e de ev oldu. Tedavi için Amerika’ya gidecek olan Avşar ailesi ve minik yavruları Yiğit Alp‘i İstanbul’da misafirhanemizde konuk ettik. Vize işlemleri boyunca misafir edeceğimiz aileye İstanbul Karahacılılar Köyü Dernek Başkanı Abdurrahman Kılıncer ve yönetim kurulu üyesi Mustafa Alan ile birlikte hoş geldin ziyaretinde bulunduk.* Diliyoruz ki bir an önce minik Yiğit Alp şifasını bulur ve yine burada buluşup babası Emre Avşar ile olduğu gibi kendisiyle de hatıra fotoğrafı çekinebiliriz"dedi.

 

Haber ve resim: Dogan Tufan

 

Antimuslimischer Rassismus in Hersbruck im Nürnberger Land.
 
Vor dem Haus einer Hersbruckerin wurde am Mitternacht von Sonntag auf Montag (15.08.2021-16.08.2021) antimuslimische Notizen angebracht. Auf den losen Zetteln, die die bedrohte Bürgerin der Türkischen Gemeinde in der Metropolregion Nürnberg als Bilddatei zur Verfügung stellte steht (siehe Anlage):
„Verreckt Ihr drecks Islamisten!!! ALLAH ist nichts!“
„ALLAH wird von Jesus in 1000 Stücke gerissen” 
Unweit der Wohnung der Hersbruckerin befindet sich die Alevitische Gemeinde in Hersbruck.
Die Bürgerin fühlt sich bedroht und ist tief traurig über diesen Vorfall. Sie erstattete Anzeige unmittelbar nach der Tat persönlich bei der Polizei.
Die Türkische Gemeinde in der Metropolregion stuft diesen Vorfall als besorgniserregend ein.
 
 
 
tgmn-Vorsitzender Bülent Bayraktar: “Unser Ziel ist es, dass wir alle in der Metropolregion friedlich miteinander und sicher zusammenleben. Wir verfolgen akribisch rassistische Tendenzen und Vorfälle in der Metropolregion Nürnberg. Wir stehen mit Vereinen, Sicherheitskräften, Stadtverwaltungen, Politikern und Mandatsträgern in enger Verbindung. Wir standen den Moscheegemeinden in jüngster Zeit zur Seite, als Sie mit Drohbriefen oder physischen Angrifffen attackiert worden sind. Wir sind dankbar, dass im Falle der Bedrohung der Röthenbacher Moscheegemeinde und Politikern die Täterin Susanne G. sehr zeitnah ermittelt wurde und verurteilt worden ist. Jedoch befindet sich mutmaßlich in Mittelfranken ein Netzwerk von Neonazis, die eng mit der NSU, FNS und dem “III. Weg” agieren. Daher nehmen wir jede Bedrohung von Bürgerinnnen und Bürger, Vereinen und Moscheen sehr ernst. Wir beklagen drei Mordopfer durch den Nationalsozilistischen Untergrund in Nürnberg. Wir haben diesen Vorfall dem Vorstand der Allianz Gegen Rechtsextremismus in der Metropolregion Nürnberg, dem wir ebenfalls angehören, gemeldet. Wir haben ebenfalls Herrn Bürgermeister Robert Ilg der Stadt Hersbruck informiert.
Da Herr Erster Bürgermeister Ilg sich derzeit noch im Urlaub befindet, schrieb der Geschäftsleiter Karlheinz Wölfel der Stadt Hersbruck am 18.08.2021:
 „Herr Erster Bürgermeister Ilg befindet sich derzeit noch im Urlaub.
 
Sie dürfen versichert sein, dass die Stadt Hersbruck diesen Vorfall für die Hersbrucker Bürgerin zutiefst bedauert und ein derartiges Verhalten vollumfänglich missbilligt.
Die Stadt Hersbruck ist bewusstes Mitglied in der Allianz gegen Rechtsextremismus in der Europäischen Metropolregion Nürnberg.
 
Damit bringt die Stadt Hersbruck zum Ausdruck, egal welchen politischen, sozialen, religiösen, nationalen oder rechtlichen Hintergrund die Menschen haben, geht es immer darum, allen Formen von gruppenbezogener Menschenfeindlichkeit, insbesondere Rassismus, Antisemitismus, Antiziganismus, Islamfeindlichkeit sowie Menschenverachtung und Demokratiefeindlichkeit entschieden entgegenzutreten.
 
Wir werden wegen des Vorfalls auch mit der Polizeiinspektion Hersbruck Kontakt aufnehmen, um noch genauere Hintergrundinformationen zu erhalten, die wir Herrn Ersten Bürgermeister Ilg nach seiner Rückkehr aus dem Urlaub, zusammen mit Ihrer E-Mail vorlegen werden. Er wird dann Kontakt mit Ihnen aufnehmen.“
 
 
Bereits im Jahre 2018 fiel die Gaststätte “Deutsches Haus” in Hersbruck mit der islamfeindlichen Botschaft “NO MOSLEM” im Eingangsbereich auf einer Tafel auf (siehe Anlage, die Tageszeitung Hürriyet berichtete darüber).
Das verbotene Neonazi-Netwerk “Freies Netzwerk Süd” hatte Unterstützer in der Stadt Hersbruck.
 
Es wird von Bürger*inen berichtet, dass rechtsextreme Tendenzen in der Stadt zu beobachten sind, wie z.B. das laute Hören von Liedern von Neonazi-Musikbands.
Ein 21-jähriger Hersbrucker Student wurde Anfang 2021 wegen Waffenbesitz und Zurschaustellung von Neonazi-Symbolen verurteilt.
 
Für Rückfragen stehen wir Ihnen gerne zur Verfügung.
Freundliche Grüße
Bülent Bayraktar
Mobil 0177 3937290
E-Mail Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!
 
tacebook.com/tgmnue
twittter.com/tgmnue
 
İstanbul Yozgatlılar Federasyonu (İYF)hizmetlerinden olan Istanbul Fatih'de  Yozgat Yurdu bu dönem tekrar öğrencilere kapılarını açtı. Yozgatlılar Federasyonu genel başkanı Ahmet Yılmaz yaptığı basın açıklamasında,"Pandemi nedeniyle 2 yıldır kapalı olan İstanbul Yozgatlılar Federasyonumuzun Üniversite Erkek öğrenci Yurdu bu yıl tekrar öğrenci kayıtlarına başlayacak" dedi  Yozgatlı hemşehri ve dernek yönetici başkanlarımıza bir çağrıda bulunarak,"Ülkemizin  illerinden öğrencileri referanslarınız ile kabul edebiliriz. İstanbul Fatih'de Yozgat Erkek öğrenci Yurdu öğrencilerimizi bekliyor"dedi.
 
Genc beyinlere sahip çıkalım.
 
Öğrenci kayıtlarına tekrar başlayacak olan Yozgat erkek öğrenci Yurduyla ilgili Adnan Yılmaz'da şöyle konuştu; "Hayırlı olsun Yozgatlı genç beyinlere sahip çıkmak gerekiyor eğitim de öğretiminde yanlarında olursak görev alan gençlere hayırlı oluşuna gidip plaket takdim edildiğinde onlarda inşallah Yozgatlı için gerekeni yaparlar diye düşünüyorum güzel hizmet tebrik ederim" dedi.
 
Haber: Doğan Tufan / Istanbul
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 19-20 Temmuz’da KKTC’ye, Türkiye’nin önde gelen siyasileri ve bazı Bakanlar ile birlikte yaptığı ziyaret ve açıklamalar, dünya siyasetinde inanılmaz bir deprem yarattı.
 
Her fırsatta “Dünya Beş’ten büyüktür” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kastettiği BM Güvenlik Konseyi üyeleri, bunlara ilaveten AB Yöneticileri, Helen dünyası ve Helen dünyasının yardakçıları hop oturup hop kalktılar, ard arda açıklamalar yaptılar ama hiçbir işe yaramadı.
 
Maraş’ta ikinci etap olarak yaklaşık 175 bin metre kare alanın açılmasının verdiği mesaj, algılandığından çok daha öte anlamlar içeriyor. Başta Rumlar olmak üzere bu açılımın ne demek olduğunu anlayanlar, bu siyasi adımın nerelere kadar ulaşacağını net bir şekilde kestirebildiklerinden ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.
 
Beş’lerin, Helen dünyası ve yardakçılarının Türkiye’yi kınamaları boşuna ve usulen.
Gerçekte 16 Temmuz’da aldıkları bir kararla Maraş’ın ikinci etap açılışına karar veren KKTC Bakanlar Kurulu, KKTC devleti. Kınanması gereken gerçekte de KKTC Hükümeti ama, KKTC’nin varlığını tanımadıkları için “vur abalıya” misali, sadece Türkiye’yi kınamak ellerinden geliyor.
 
Maraş’ta taşınmaz malı olduğunu iddia ederek, Maraş’a yerleşmeye ve yaşamlarını KKTC toprakları içinde, Kıbrıslı Türklerin egemenliği altında devam ettirmeye gelecek olan Rumların yaratacağı siyasi deprem ise çok daha büyük olacak. Kısa ve öz olarak, KKTC’nin varlığının ve yasallığının öncelikle Rumlar tarafından kabul gördüğü ortaya çıkacak. Zaten Rum lider Anastasiadis’i de çıldırtan bu olasılık.
 
Anastasiadis 22 Temmuz Perşembe günü toplanan Rum Ulusal Konsey’de, Maraş’ın 2. etap açılımına karşılık; KKTC siyasilerinin, -1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortaklarından olan Kıbrıs Türk halkının bir ferdi olmaları nedeni ileü- sahip oldukları AB pasaportlarının geri alınmasını talep etti, sanki de kendisi lütfederek vermiş gibi. Keşke geri alacak, iptal edecek kararı alabilse…
 
Anastasiadis’in yaptığına “siyasi gaf” deniyor, uluslararası politikada. Söylediğini yapması zor ama bizim için sıkıntı değil.  60 Cumhuriyeti’nin bize sağladığı pasaportları almakla Türklerin maruz kaldığı bir başka haksızlık daha ortaya çıkar, ki Türkiye Cumhuriyeti, siyasilerimize Diplomatik Pasaport, bürokratlarımıza da, hiç bir yerde vize gereksinimi olmayan Yeşil Pasaport verir. Bu gelişmelerin ardından da Rum’dan kopuş ve adadaki ayrılık daha da kalıcılaşır.
 
Öte yandan; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB’nin Maraş açılımının kınamasına “2004 yılında Annan Planı sürecinde verdiğiniz sözleri halen daha tutmadınız, yerine getirmediniz” yanıtını vermesi, AB’nin nasıl tek yanlı davrandığını, açık ve net olarak bir “Hristiyan devletlerden oluşmuş birlik” olduğunu ortaya koymakta, işine geldiğinde “yalan söylemeyi” politik strateji olarak uyguladığını ve güvenilemez bir birlik olduğunu gözler önüne sermekte.
 
İsrail’in Türkiye’yi kınaması ise çok normal.
25 bölümlük “Yahudi Protokolleri” zaten İsrail’e bu şekilde davranmasını emretmekte.
Kendisinin, BM’nin tüm kararlarına rağmen halen daha Golan Tepelerini, Kudüs’ü, Sina Yarımadasını ve Süveyş Kanalı’nın doğu yakasını işgal etmesine bakmaksızın, Maraş’ın KKTC toprakları içinde olduğunun göz ardı ederek Türkiye’yi kınamaya çalışması çok gülünç ve bir başka siyasi gaf gerçekten.
 
Son söz külliye tartışmalarına; Adının ne olduğu önemli değil. Şayet bu topraklara çaktığımız tek çivi bile Rumları/Türk düşmanlarını rahatsız ediyor ve Türklerin Kıbrıs adasına imza atmaları sorun oluyorsa biz doğru yoldayız demektir. Devlet olmanın tüm unsurlarını taşıyan KKTC, bu devleti güçlendirecek, mamur kılacak, varlığını perçinleyecek adımlar atarak yoluna gitmek durumundadır. Eğer 2023 Ekiminde, 2004 yılının 24 Nisanında oylanan Annan Planında yer alan “Kıbrıs Türk Devleti”ne geçiş olacaksa, Metehan’da 500 dönümlük bir alan içinde, Meclis binası, kütüphanesi, Konferans salonları ile bir Cumhurbaşkanlığı külliyesinin olması, “Kıbrıs Türk Devleti”nin saygınlığına saygınlık katacaktır. Buradaki rahatsızlık Türklerin adaya imzalarını atmalarıdır, tıpkı 450 yıldır olduğu gibi…
 
Prof. Dr. Ata Atun, Kıbrıs İlim Üniversitesi

BERLİN (AA) - Almanya’nın başkenti Berlin’de, mahkemenin yasaklamasına rağmen yeni tip koronavirüs (Kovid-19) karşıtları hükümetin politikalarını protesto etti.

Güvenlik güçleri ile göstericiler arasında zaman zaman arbede yaşanırken, polis göstericileri dağıtmak için biber gazı ve orantısız şiddet kullandı.

Mukavemet gösteren çok sayıda Kovid-19 karşıtı kimlik tespiti yapılmak üzere geçici olarak gözaltına alındı.

Zafer Anıtı meydanına girişleri Toma ve barikatlarla kapatan polis, protestocuların Federal Meclis ve Brandenburg Kapısı yönüne gitmelerine izin vermedi.

Protestocuların bölgeye girmesini engellemek ve sosyal mesafe, maske kuralına uymasını sağlamak için bölgede 2 bin 250 polisin görev yaptığı aktarıldı.

BERLİN (AA) - Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) Türkiye'nin farklı noktalarında meydana gelen yangınlar nedeniyle Türk Kızılay'ı ile iş birliği içerisinde bir yardım kampanyası başlattı.

UID'den yapılan açıklamada, "Yangın bölgelerinde çalışmaları yürüten ekiplere ve mağdur olan vatandaşlara destek vermek üzere Türk Kızılay ile kooperatif kurarak yardım kampanyası başlatmış bulunuyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada Türkiye'nin birçok il ve ilçelerinde çıkan yangınlar sonucu ormanlar ve yerleşim yerlerinin olumsuz etkilendiği vurgulanarak, "UID ailesi olarak ülkemize can olmak üzere Avrupa’da tüm mekanizmalarımızı harekete geçirdik. 'Avrupa'dan bir fidanlık bir nefes de sen ol' adlı kampanyamızla yaraların sarılmasına yardımcı olmaya davet ediyoruz." ifadelerine yer verildi.

Yardım yapmak isteyenlerin DE 26 5122 0700 1080 0000 01 numaralı IBAN'a havale yapabilecekleri kaydedildi.