Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

- "Şubat sonu itibarıyla güneşte kurulu gücümüz 6 bin 869 megavat oldu. Toplam kurulu gücümüzün yüzde 7,1’ini güneş oluşturuyor"
- "(Mini YEKA) 36 şehrimizdeki toplam bin megavatlık 74 yarışma için 709 başvuru aldık. 132 şirket bu yarışmalara katılacak"
- "Şu anda kesin bir takvim verme imkanı yok, çalışmalar devam ediyor ama nisan ayı içerisinde bu yarışmaları tamamlayacağımızı söyleyebilirim"

ANKARA (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Türkiye'nin elektrik üretiminde güneş enerjisinin payının 2002'deki sıfır düzeyinden bugün yüzde 3,7'ye ulaştığını belirterek, "Şubat 2020’den bugüne son 1 yıllık rakamlara baktığımızda ise güneşten elektrik üretimimiz yüzde 50 arttı." dedi.

Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneğinin (GÜYAD) genel kurul toplantısına video konferans yöntemiyle katılan Dönmez, Kovid-19 salgınının olumsuz etkilerine rağmen, güneş enerjisinin geleceğinden beklentilerin büyük olduğunu söyledi.

Dönmez, Uluslararası Enerji Ajansının yayımladığı 2020 Enerji Görünümü Raporu'nda, güneş enerjisinin tarihteki en ucuz enerji kaynağı ilan edildiğini anımsatarak, 10 yıl öncesine kıyasla bugün güneş enerjisi maliyetlerinin en az 5 katı oranda gerilediğini kaydetti.

Verimliliğin artması ve teknolojinin gelişmesiyle bu maliyetlerin daha da düşeceğinin öngörüldüğünü belirten Dönmez, gelecek 10 yılda artan küresel elektrik talebinin karşılanmasında yenilenebilir enerjinin payının daha da artacağını vurguladı.

Dönmez, bu talep artışının karşılanmasında en fazla büyüyen kaynağın güneş olacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Öyle ki 2030'a kadar güneş enerjisi sektörünün yıllık yüzde 10’un üzerinde büyüyeceği tahmin ediliyor. Artık büyümenin merkezinde güneşin olduğu bir döneme girdik. Güneş enerjisinde maliyetlerin önemli oranda düşmesi bu alana yönelik yatırım kararlarını da olumlu etkiliyor. Türkiye’nin de güneş başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımı son yıllarda büyük bir artış gösterdi."

- Kurulu gücün yüzde 7'si güneş

Dönmez, 2021'in ilk 2 ayında devreye alınan 831 megavat kurulu gücün ise yüzde 24,3'ünün güneş enerjisi kaynaklı olduğuna değinerek, şunları kaydetti:

"2014’ten bu yana GES kurulu gücünü en fazla artıran dünyada dokuzuncu, Avrupa’da ise üçüncü ülke olduk. Güneşin elektrik üretimimizdeki payı 2002'de sıfır iken bugün yüzde 3,7’ye ulaştı. Şubat 2020’den bugüne son 1 yıllık rakamlara baktığımızda ise güneşten elektrik üretimimiz yüzde 50 arttı. 2020’nin Mayıs ayında ise güneşten ürettiğimiz elektrik, toplam üretimimizin yüzde 5,5’ine ulaşarak aylık bazda rekor kırdı. Günlük bazda ise 12 Nisan günü ürettiğimiz elektriğin yüzde 8’ini güneşten karşılayarak yeni bir rekora daha imza attık. Şubat sonu itibarıyla güneşte kurulu gücümüz 6 bin 869 megavat oldu. Toplam kurulu gücümüzün yüzde 7,1’ini güneş oluşturuyor"

Her yıl asgari bin megavat güneş YEKA'sı (yenilenebilir enerji kaynak alanı) düzenleyerek 10 yılda kurulu güce 10 bin megavat daha eklemeyi hedeflediklerini vurgulayan Dönmez, yerli teknoloji üretiminin de çok önemli olduğunu söyledi.

Dönmez, Mini YEKA yarışmalarına ilişkin bu ay 36 şehir için düzenlenen mini YEKA'da 74 yarışma için 709 başvuru aldıklarını ve bu başvuruların 132 şirket tarafından yapıldığını vurgulayarak, "Güneş enerjisinde mini YEKA yarışmaları için başvuruları aldık. Başvuruların evrak kontrolleri yapılıyor. Evrakları tam olanlar, ilan edilen takvime uygun olarak açık eksiltmeye çağırılacak. Şu anda kesin bir takvim verme imkanı yok, çalışmalar devam ediyor ama nisan ayı içinde bu yarışmaları tamamlayacağımızı söyleyebilirim." diye konuştu. 

Artık enerjinin gerek haneler, gerekse de ticari işletmeler, sanayiciler, belediyeler, kamu kurumları ve tarımsal sulama aboneleri için bir gider kalemi değil, bir gelir kalemi olmasını istediklerini belirten Dönmez, bireysel ya da kamusal tüm yatırımcıları Türkiye'nin enerjisine ortak olmaya davet etti.

- Yenilenebilir, en çok yatırım yapılan alan olacak 

Adı Yenilenebilir Enerji Yatırımcıları Derneği (GÜYAD) olarak değiştirilen derneğin genel kurulu “Büyük Dönüşüm” temasıyla yapıldı. 

Yeniden GÜYAD Başkanı seçilen Cem Özkök, yenilenebilir enerji finansmanı, yeni kapasite tahsisi ve hibrit santrallerin önünün açılmasının en önemli gündem maddeleri arasında yer aldığını dile belirterek, “Önümüzdeki on yıllarda en çok yatırım yapılacak enerji alanının yenilenebilir enerji kaynakları olduğunu artık net olarak biliyoruz.” dedi. 

Bakan Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı Genişleme Projesi temel atma töreninde konuştu:
- "Yük ve yolcu taşımacılığında deniz yollarının ağırlığını artırırken, Mavi Vatan'ımızın her karışında söz sahibi olmak için kamu ve özel sektör iş birliği imkanlarını sonuna kadar seferber ediyoruz. Elbette yürüdüğümüz uzun bir yol ancak ülkemiz son dönemde, Doğu Akdeniz'e ve tüm Akdeniz havzasına ilişkin hedeflerini iddialı bir şekilde ortaya koymuştur"
- "Akdeniz'de hakimiyetimizi artırmak üzere ekonomik, siyasi ve askeri boyutlarda gösterdiğimiz kararlılık tüm dünyanın malumudur. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynak sondajlarının, bölge ülkeleriyle yapılan deniz yetki anlaşmalarımızla edineceğimiz kazanımlar ve savunduğumuz ticari haklar, ülkemizin ali menfaatleri gereğidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir. Hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın"

MERSİN (AA) - Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki hakkını alacağından hiçbir vatandaşın şüphe duymaması gerektiğini söyledi.

Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı Doğu Akdeniz Terminali 2. Fazı Genişleme Projesi temel atma töreninde, Türkiye'nin çok önemli bir dönüm noktasında olduğunu ifade etti.

Türkiye'nin, dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olma hedefine her zamankinden daha da yaklaştığını anlatan Karaismailoğlu, şöyle konuştu:
"Ülkemizin, yükselişte olan Avrasya Bölgesi'nde lojistik bir süper güç olduğunu göğsümüzü gere gere ifade edebilir duruma geldik. Ulaşımın her alanında olduğu gibi denizlerimizde de güçlü Türkiye'ye yakışır projeleri hayata geçiriyoruz. Limanlarımızın sayısı bir bir artarken, çağa uygun niteliklere sahip tersanelerimizde gemi inşa sanayimizin kapasitesini genişletiyoruz. Devlet aklı ve iradesi ile özel sektörün gücünü bir araya getirerek dünya ticaretine ağırlığımızı koyuyoruz."

Karaismailoğlu, rakamların deniz ticaretindeki güçlerini bütün açıklığıyla gözler önüne serdiğini belirterek, şu bilgileri verdi:

"2003 yılında Türk sahipli deniz ticaret filomuz 8,9 detveyt ton ile Dünya'da 17'nci sıradayken, 2020'de bu miktar 29,3 milyon detveyt tona ulaşmış, sıralamamız da iki kademe artarak 15'e yükselmiştir. Limanlarımızda elleçlenen yük miktarı 2003'te 190 milyon tonken 2020'de yüzde 261 artışla 496 milyon 642 bin tona ulaşmıştır. Deniz yolu ile gerçekleşen dış ticaret taşımalarımız da yine aynı dönemde 149 milyon tondan yüzde 245 artışla 365,4 milyon tona çıkmıştır."

Karaismailoğlu, Mersin'in hem Türkiye ekonomisi hem de Doğu Akdeniz'e hakimiyetimiz açısından son derece stratejik bir noktada olduğunu aktararak, kentte yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi.

- "500 kişi doğrudan 5 bin kişi dolaylı olarak istihdam sağlayacak"

Mersin Uluslararası Limanı'nın, Türkiye'nin ve Doğu Akdeniz'in önde gelen limanlarından olduğunu vurgulayan Karaismailoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Limanımız, coğrafi konumu, kapasitesi, serbest bölge ile komşu olması, ulusal ve uluslararası kara, hava, demir ve deniz yolu modlarına entegre olmasından dolayı ülkemiz için büyük bir önem arz etmekte. 2007-2020 yılları arasında Mersin Uluslararası Limanı'na 1,2 milyar doların üzerinde yatırım yapıldı. Sadece ülkemiz için değil, Irak, Suriye ve diğer komşu ülkelerle olan ticarette kritik işlevi olan limanımız, sektörün ihtiyaç ve taleplerine cevap vermek üzere sürekli olarak genişletilmekte ve kapasite artırımına gidilmektedir. Zira, uluslararası deniz taşımacılığında Akdeniz limanları, Asya-Avrupa hattında aktarma limanları olarak önem kazanmaktadır. Bu minvalde, temelini atacağımız Doğu Akdeniz Terminali 2. Fazı da son derece gerekli bir projedir. Yatırım bütçesi 375 milyon dolar olan projemizi, 1,5 yılda tamamlamayı hedefliyoruz. Projemizin 2022 sonunda işletmeye açılmasıyla birlikte 500 kişi doğrudan 5 bin kişi dolaylı olarak istihdam imkanı sağladığını da müjdelemek isterim."

Karaismailoğlu, Mersin Uluslararası Limanı'nın avantajlarından bahsederek, "81 ilimizi, Türkiye'mizi kalkındırma çabalarımız, kimi kendini bilmezler tarafından kamuoyu kasıtlı bir biçimde yanlış yönlendirilmektedir. Asıl ve ulvi mücadelemiz, ülkemizin dört bir yanına hizmet götürmek, bütünsel kalkınmamızı güçlendirmek, Türkiye'nin daha aydınlık bir geleceğe ulaşması için canımızı dişimize takarak çalışmaktır. Ancak bir yandan bu karanlık yüzlerin bize attıkları iftiralara karşı da mücadelemize devam edeceğiz. Onlar yalan söyledikçe, biz bu yalanları çürüteceğiz ve milletimize hizmet etmeye, iş ve aş götürmeye devam edeceğiz." diye konuştu.

- "Doğu Akdeniz'de hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın"

Bakan Karaismailoğlu, Doğu Akdeniz'deki haklarını alacaklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Yük ve yolcu taşımacılığında deniz yollarının ağırlığını artırırken, Mavi Vatan'ımızın her karışında söz sahibi olmak için kamu ve özel sektör iş birliği imkanlarını sonuna kadar seferber ediyoruz. Elbette yürüdüğümüz uzun bir yol ancak ülkemiz son dönemde, Doğu Akdeniz'e ve tüm Akdeniz havzasına ilişkin hedeflerini iddialı bir şekilde ortaya koymuştur. Akdeniz'de hakimiyetimizi artırmak üzere ekonomik, siyasi ve askeri boyutlarda gösterdiğimiz kararlılık tüm dünyanın malumudur. Doğu Akdeniz'deki doğal kaynak sondajlarının, bölge ülkeleriyle yapılan deniz yetki anlaşmalarımızla edineceğimiz kazanımlar ve savunduğumuz ticari haklar, ülkemizin ali menfaatleri gereğidir ve anamızın ak sütü gibi helaldir.

Hakkımızı alacağımızdan hiçbir vatandaşımızın şüphesi olmasın.

Konuşmaların ardından projenin temel atma töreni gerçekleştirildi.

- "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 19 yıldır attığımız stratejik adımlar ve özellikle havacılık sektöründe kazandığımız güç, Türkiye'yi de rekabetçi bir ülke haline getirdi"
- "Gelişmiş pazarlarla gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotaları üzerinde yer alan coğrafyası ile Türkiye, bugün dünya havacılığının en önemli oyuncularından biridir. Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor"
- "Çukurova, Tokat, Rize-Artvin, Bayburt-Gümüşhane ve Yozgat havalimanlarımız tamamlandığında aktif havalimanı sayımız 60'a çıkacaktır. 2003 yılında 50 ülke ile 60 noktaya uçuş gerçekleştiriliyorken bugün 127 ülkede 329 noktaya uçuş gerçekleştiriyoruz"
 
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Türkiye'nin dünya havacılığının en önemli oyuncularından biri olduğunu belirterek, "Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor." dedi.

Karaismailoğlu, Kapadokya Üniversitesi (KÜN) tarafından video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen "Havacılıkta Gelecek ve Gelişen Teknolojiler, Önümüzdeki On Yılı Öngörmek" çalıştayında konuştu.

Türkiye'de, havacılıkla ilgili hayata geçirilen ve planlanan yatırımlara ilişkin bilgiler aktaran Karaismailoğlu, Türkiye'nin 2003-2020 yılları arasında 88,5 milyar liradan fazla havacılık yatırımı gerçekleştirdiğini dile getirdi.

Karaismailoğlu, Türkiye'nin, havalimanları toplam yolcu sayısı sıralamasında 2018 ve 2019 yıllarında dünyada 10'uncu, Avrupa ülkeleri arasında ise 2019 yılında 5'inci sıraya yerleştiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 19 yıldır attığımız stratejik adımlar ve özellikle havacılık sektöründe kazandığımız güç, Türkiye'yi de rekabetçi bir ülke haline getirdi. Gelişmiş pazarlarla gelişmekte olan pazarlar arasındaki uçuş rotaları üzerinde yer alan coğrafyası ile Türkiye, bugün dünya havacılığının en önemli oyuncularından biridir. Bu noktaya gelebilmek için çok çalıştık. 2003 yılında 2 merkezle 26 noktaya yapılan iç hat uçuşlarımız, bugün 7 merkezden 56 noktaya gerçekleştiriliyor. Çukurova, Tokat, Rize-Artvin, Bayburt-Gümüşhane ve Yozgat havalimanlarımız tamamlandığında aktif havalimanı sayımız 60'a çıkacaktır. 2003 yılında 50 ülke ile 60 noktaya uçuş gerçekleştiriliyorken bugün 127 ülkede 329 noktaya uçuş gerçekleştiriyoruz. 2003 yılında 81 olan Hava Ulaştırma Anlaşması yaptığımız ülkelerin sayısını 173'e çıkardık. Yola çıkarken, 'Dünyada ulaşamayacağımız yer kalmayacak' demiştik. Bu hedefimizi büyük oranda gerçekleştirdiğimizi bugün artık gururla söyleyebiliyoruz. Bugün ülkemiz, özellikle de İstanbul, dünyanın en büyük küresel transit merkezlerinden biri haline gelmiş durumdadır. Göklerdeki küresel markamız Türk Hava Yolları'nın daha da güçlenebilmesi için İstanbul Havalimanı çok yerinde bir adım olmuştur."

- Kargo uçağı sayısı 25'e çıktı

2010 yılında 511 bin ton olan hava yolu yük taşıma kapasitesinin 2019 yılı sonu itibarıyla 2 milyon 500 bin tona çıkarıldığı bilgisini veren Karaismailoğlu, kargo uçağı sayısının da 25'e ulaştığını söyledi.

Karaismailoğlu, dünya hava kargo firmaları arasında Türkiye'nin 2019 yılı sonu verilerine göre 6'ncı sıraya yerleştiğini anlatarak, "2015 yılı itibarıyla toplam 47 kargo destinasyonuna uçan kargomuz, bu sayıyı 2019 yılı itibarıyla 88'e ve 2020 yılı ekim ayı itibarıyla da 95’e çıkarmıştır." dedi.

- "Bilim üreten üniversitelerimizi ve gençlerimizi işin içine daha fazla katmak zorundayız"

Ülkenin uzayda da söz sahibi olabilmesi adına çalışmalara hız verildiğini, ilk yerli ve milli haberleşme uydusu Türksat 6A'nın entegrasyon çalışmalarının devam ettiğini ve bu uydunun da 2022 yılında uzaydaki yerini alacağını dile getiren Karaismailoğlu, havacılığın gelecek on yılda çok daha gelişeceğini, yatırımların bu kapsamda süreceğini vurguladı.

Bakan Karaismailoğlu, Türkiye'nin dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ettiğini, üniversitelere de hava araçlarının tasarlanması konusunda görevler düştüğünü belirterek, şöyle devam etti:

"Akıllı ve otonom ulaşım sistemlerinin yaygınlaşmasıyla önümüzdeki on yılda, insansız hava araçlarının çok daha gelişeceğini göreceğiz. Hava yolu ulaşımında çevre hassasiyetinin gereği olarak elektrikli ve hatta güneş enerjili uçaklar gündemimizde olacak. Bunun yanında modüler uçaklarla birlikte çok katlı uçaklar yaygınlaşacak. Sesle yarışacak hipersonik uçakların dönemi başlarken, uçan taksileri de artık göklerde görmeye alışacağız. Tüm bu gelişmeleri yakından takip ediyor, açığa çıkmamış her türlü ihtiyacı yapabilecek şekilde çalışıyoruz. Tam da bu noktada, yerli ve milli imkanlarla ülkemizde de geleceğin hava araçlarının tasarlanmasında üniversitelerimize büyük görevler düşmektedir. Devlet, sanayi ve üniversite iş birliğini artırmak, bilim üreten üniversitelerimizi ve gençlerimizi işin içine daha fazla katmak zorundayız."

Bakanlığın vizyonunu belirleyen adımlarda üniversitelerle iş birliği yapılarak, akademik görüş ve bilgilere başvurulduğunu anlatan Karaismailoğlu, "Yarın değil bugün, pek çok işi tamamlamak durumundayız. Böylelikle, önümüzdeki on yıllarda, her anlamda büyüme fırsatlarına açık, tüm ulaşım ve haberleşme modlarında dünya ile entegre olmuş, kendi teknolojilerini üreten, insanına ekonomik ve sosyal açıdan gelişmiş dünyadaki tüm imkanları sağlamış, doğu ve batı arasında kalkınmayı eşit dağıtmış bir Türkiye olacağız." diye konuştu.

18 Mart Perşembe günü sona erecek çevrim içi etkinlik, çeşitli ülkelerden katılımcıların konuşmalarıyla devam etti.

(AA)

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba: "(Ekonomi Reform Paketi) Bir ekonomi paketi açıklandı. Pakette bir şey yok. Baktığımız zaman sanki geçen hafta pazar günü seçim olmuş yeni bir iktidar gelmiş ve o iktidarın paketiymiş gibi açıklıyorlar"
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığında, milletvekilleri ve Parti Meclis üyelerinden oluşan CHP Ekonomi Masası Heyeti, Van'da esnaflarla görüştü ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. 

Beraberindeki heyet üyeleriyle partisinin il başkanlığını ziyaret eden Ağbaba, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Van'ın, Türkiye'nin dışa açılan kapılarından biri olduğunu söyledi.

Bölgede kapalı olan 3 sınır kapısının en kısa zamanda açılması gerektiğini belirten Ağbaba, bunun hem ticaret odasının hem diğer meslek kuruluşlarının hem de Van'da yaşayanların ortak talebi olduğunu aktardı. 

Van'da ekonomik sıkıntılar yaşandığını, 2018 yılının Ağustos ayında başlayan ekonomik krizin Van'ı da etkilediğini savunan Ağbaba, şöyle konuştu:

"Türkiye'de iki şekilde bir yönetim var, birincisi seçilmiş belediye başkanlarıyla yönetilen bir Türkiye, bir de seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atandığı bir Türkiye. Aslında yerel yönetimlerde bir paralel yapı var. Van halkı hangi siyasi partiye oy verirse versin o iradeye saygılı olduğumuzu açıkça belirtmek istiyoruz. Van'ın iradesine saygılıyız."

- "Ekonomi paketinde bir şey yok"

Demokrasinin doğuda yaşayan için de batıda yaşayan için de hava ve su kadar önemli olduğunu ifade eden Ağbaba, ekonominin, yoksulluğun çözümünün kaynağının da demokrasi olduğuna dikkati çekti.

Türkiye'de yaşanan sorunların temel kaynağının yeni sistem olduğunu ileri süren Ağbaba, şunları kaydetti:

"11 milyon 200 bin işsizimiz var. 17 milyon insanımız resmi sosyal yardımlarla yaşamını sürdürmekte. 132 milyar hacizli borcu olan çiftçimiz var. Asgari ücretlinin altında emeklimiz var. 2 milyon 600 bin dul ve yetimimiz aylık 763 lira ve altında parayla geçimini sağlamaya çalışıyor. Günlük 47 liraya mahkum edilmiş 2,5 milyon çalışanımız var, ücretsiz izne çıkarılarak. Maaşının 122 gününü vergiye ödeyen asgari ücretlimiz var. Geçtiğimiz yıldan bu güne kadar 122 bin esnafımız kepenk kapatmış. Van, bu sorunları sınır kapısının kapatılmasıyla, turistlerin gelmemesiyle daha fazla hissediyor. Bir ekonomi paketi açıklandı. Pakette bir şey yok. Baktığımız zaman sanki geçen hafta pazar günü seçim olmuş, yeni bir iktidar gelmiş ve o iktidarın paketiymiş gibi açıklıyorlar. Sanki bunlar 19 yıldan beridir ülkeyi yönetmemişler. Sanki 19 yıldan beri Cumhuriyet Halk Partisi ya da başka parti yönetmiş gibi yeni paket açıklıyorlar. Bu paketin güvenirliği yok. Bu pakete kimse inanmıyor." 

Daha sonra esnafı dolaşarak iş yeri sahipleriyle görüşen Ağbaba ve beraberindeki CHP'liler, ardından kentteki sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarını ziyaret etti. 

(AA)

 

Türkiye, dün yapılan günlük uçuş sayısıyla Avrupa'da ilk sıradaki yerini korudu.

Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatının (EUROCONTROL) dünkü uçuş trafiği raporuna göre, ortalama 1340 uçuşla listenin ilk sırasındaki Türkiye'yi, 1211 uçuşla Fransa takip etti.

Listede üçüncü sırada 1165 uçuşla Almanya, dördüncü sırada 1073 uçuşla İspanya, beşinci sırada 895 uçuşla İngiltere, altıncı sırada 696 uçuşla İtalya yer aldı.

Rapora göre, Türkiye'nin çoğunluğu yurt içi olmak üzere günlük uçuş sayılarında genel olarak net bir artış gözlemlenirken Fransa, Almanya ve İsviçre'de ise bir önceki değerlendirmeye göre düşüş görüldü.

(AA)

Antalya Limanı işleticisi Ortadoğu Antalya Liman İşletmeleri AŞ'nin hisselerini devralan Katarlı QTerminals Yönetim Kurulu Başkanı Neville Robert Stansfield Bissett (sağda), şirketin üst yöneticileri ile Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin'i (ortada) ziyaret etti. Çetin, ziyarette yaptığı konuşmada, Antalya Limanı'nda yüksek fiyattan yakınan ihracatçı firmaların, yakın illerdeki limanlara yönelmek zorunda kaldığını bildirdi.
 
(AA)
Bakan Pakdemirli, Tarım ve Orman Bakanlığının kadın personeliyle bir araya geldi:
- "Benim sizlerden ricam, desteklerimizin ve projelerimizin daha çok kadına ulaşmasını sağlamanız ve böylece daha çok kadınımızın üretime ve istihdama katılmasını teşvik etmenizdir"
- "Bakanlığımızın yatırımcı rehberlerini, çalıştığınız il ve ilçelerdeki tarım-orman sektörüne yatırım yapmak isteyen ve bu potansiyelde olan kadınlarla paylaşmanızı istiyorum. Böylece girişimci kadınlarımızın, yapmak istedikleri yatırımlar için en azından bir yol haritasına ulaşmasını sağlayabiliriz"
 

ANKARA (AA) - Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Bakanlığının kadın personeline seslenerek, "Benim sizlerden ricam, desteklerimizin ve projelerimizin daha çok kadına ulaşmasını sağlamanız ve böylece daha çok kadınımızın üretime ve istihdama katılmasını teşvik etmenizdir." dedi. 

Pakdemirli, Orman Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen "Tarım Ormanı Büyüten Kadınlar" programında, Bakanlığının kadın personeliyle bir araya geldi. Bakanlığın taşrada görev yapan kadın personeli de etkinliği çevrim içi olarak takip etti. 

Pakdemirli, kadınların, tarım gibi stratejik bir sektörün ana aktörü ve temel taşı olduğunu, tarımsal üretimin ve gıda güvencesinin de adeta teminatı niteliği taşıdığını söyledi. Tarladan sofraya kadar üretimin bütün süreçlerinde kadınların hakkı ve emeği olduğunu vurgulayan Pakdemirli, "Tarımın 'gizli mimarları' olan kadınlarımızı gündemin ilk sıralarına almalı, onları tarım ve hayatın birçok alanında daha belirgin kılmalıyız." diye konuştu.

Pakdemirli, kadınların, tarımsal üretim yanında, tarımın yönetiminde ve politikaların belirlenmesinde de ön planda olduğuna işaret ederek, şu değerlendirmede bulundu:

"Tarım ve orman sektörünün, kadınların enerjisine ve bakış açısına ihtiyacı var. Kadınların fikri ve duygusal katkısı, tarım ve orman sektörünün karar mekanizmalarında ne kadar çok olursa Bakanlığımız daha üretken, daha etkili ve daha başarılı bir konuma ulaşacaktır. O nedenle, Bakanlığımızın tarımsal üretimi doğrudan ilgilendiren en önemli birimlerini kadınlarımıza emanet ediyoruz." 

- "Bakanlığımız teşkilatında çok sayıda kadın yönetici var"

Pakdemirli, Bakanlığın ilk kadın Bakan Yardımcısının Ayşe Ayşin Işıkgece olduğunu anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:

"Bakanlığımız merkez teşkilatında çok sayıda kadın yöneticimiz var. 1 genel müdür, 14 daire başkanı, 115 şube müdürü ve koordinatör kadınımız da görev yapmaktadır. Son 3 yılda merkez ve taşra teşkilatımızdaki kadın yönetici sayımızı yüzde 41 artırarak 321'e çıkardık. Bakanlığımız, bağlı ve ilgili kuruluşlarımızın taşra teşkilatlarında görev yapan personellerimizin 30 bine yakını kadınlardan oluşmaktadır. İnşallah daha çok kadınımızı bu makamlarda görmek, görevlendirmek, onların teknik bilgisinden, titiz yaklaşımından daha fazla faydalanmak istiyoruz."

Kırsaldaki kadınların kendini geliştirmesi, iş kurması ve istihdama katkı sağlaması için çok sayıda eğitim, destek ve hibe programları uyguladıklarını hatırlatan Pakdemirli, "Benim sizlerden ricam, bu desteklerimizin ve projelerimizin daha çok kadına ulaşmasını sağlamanız ve böylece daha çok kadınımızın üretime ve istihdama katılmasını teşvik etmenizdir. Kadın çiftçilerin eğitimi ve kendilerini geliştirmesi için çok sayıda projemiz ve faaliyetimiz devam ediyor. Bu eğitim çalışmalarında sizlere büyük görev düşüyor. Binlerce kadınımız kırsalda bizleri bekliyor." dedi. 

Geçen yıl faaliyete başlayan "Geleceğin Tarımı-Tarımın Geleceği Platformu" ile tarım-orman sektörüne yatırım yapmak isteyenlere davette bulunduklarını anımsatan Pakdemirli, şöyle devam etti:

"Bu kapsamda ürün bazında yatırımcı rehberleri hazırladık. Sizlerden bu rehberleri, çalıştığınız il ve ilçelerdeki tarım-orman sektörüne yatırım yapmak isteyen ve bu potansiyelde olan kadınlarla paylaşmanızı istiyorum. Böylece girişimci kadınlarımızın, yapmak istedikleri yatırımları için en azından bir yol haritasına ulaşmasını sağlayabiliriz." 

Pakdemirli, tarım sektöründeki büyümeye ve hasıla artışına işaret ederek, "İşte tüm bu güzel gelişmelerin arkasında üreticimizin alın teri ve sizlerin büyük gayreti var. İnşallah sizlerle beraber Türkiye, tarımda Avrupa'da lider, dünyada ilk 10 içindeki yerini sağlamlaştırarak yoluna devam edecektir." diye konuştu. 

Tarım sektöründe işin çok, yükün ağır ve sorumluluğun fazla olduğuna dikkati çeken Pakdemirli, şunları kaydetti:

"2020 yılında pandemi, bu görevimizin ne kadar ağır olduğunu çok iyi bir şekilde hatırlattı. Bu nedenle 2021'de, 2020'den daha çok çalışmamız gerekiyor. Tek gayemiz, gelecekteki muhtemel küresel imtihanlar karşısında, tarım-orman sektörümüzü, ülkemizin kalkınma hamlesinin lokomotifi yapmak. Bunun için de sizlere ihtiyacımız var. Ürünü, sermayeye dönüştürecek, kadını ve yöreyi kalkındıracak her türlü girişimi teşvik edin, sonra da muhakkak ama muhakkak takibini yapın. Bölgenizin bütün ürünlerinin yöre halkına gelir kapısı olmasını sağlamak için kafa kafaya verip çalışın, markalaşın, coğrafi işaret alın, aldırın. İşlerin doğru ve hızlı ilerlemesi için gerektiğinde inisiyatif alın."

- "Kadınlara fırsat eşitliği sağlanmalı"

Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Ayşe Ayşin Işıkgece de kadınlara değer vermenin geleceğe yapılan en büyük yatırım olduğunu belirterek, "Kadınlarımıza fırsat eşitliği sağlamak durumundayız. Güçlü kadın, güçlü aile, güçlü toplum, güçlü ülke demek. Avrupa'nın en büyük tarımsal üretimini sağlamada kadınların payı yadsınamaz. Tarımdaki istihdamın yüzde 41'ini kadınlar oluşturuyor. Üst yönetici pozisyonlardaki temsil sayımız yeterli değil. Burada da güç bizim elimizde." ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürü Aylin Çağlayan Özcan da kadınların iş yaşamında adil koşullara tabi olduklarında, bunu sektörlere büyük kazanım olarak dönüştürdüklerini belirterek, kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla bulunmalarıyla çok daha başarılı bir dünyaya ulaşılacağını bildirdi.

AA

MediaMarkt Türkiye Operasyondan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Hulusi Acar: "Antalya'ya ilk mağazamızı 2011 yılında açtık. Şehrin potansiyeli üzerine yatırımlarımıza ara vermedik. Bugün Antalya'nın en işlek AVM'lerinden 5M Migros'ta 4'üncü mağazamızı açmanın mutluluğunu yaşıyoruz"
 
MediaMarkt, Antalya'daki 4'üncü mağazasını 5M Migros AVM içerisinde açtı.

Şirketten yapılan açıklamaya göre, 50 bine yakın ürünün satışa çıktığı mağazayı ziyaret eden tüketiciler açılışa özel yüzde 50'ye varan indirimlerden de yararlandı.

Dijital satışlarını dört kat artıran, salgın süresince açtığı 3 yeni mağaza ile toplam mağaza sayısını da 80'e çıkaran MediaMarkt Türkiye, 2021 yılına da yeni mağaza yatırımlarıyla giriyor. Bu yıl 4 yeni ile girip 10 yeni mağaza açmaya hazırlanan markanın ilk yatırımı Antalya'ya oldu. 5M Migros AVM içerisinde açılan yeni mağazayla birlikte Antalya'da toplam 4 Türkiye'de ise 81 mağazaya ulaşan MediaMarkt Türkiye, bu mağaza açılışına özel Perşembe ve Cuma günleri seçilmiş ürünlerde yüzde 50'ye varan indirimler uyguladı.

Açıklamada değerlendirmelerine yer verilen MediaMarkt Türkiye Operasyondan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Hulusi Acar, "Antalya'ya ilk mağazamızı 2011 yılında açtık. Şehrin potansiyeli üzerine yatırımlarımıza ara vermedik. Bugün Antalya'nın en işlek AVM'lerinden 5M Migros'ta 4'üncü mağazamızı açmanın mutluluğunu yaşıyoruz" dedi.

Türkiye'nin en çok tercih edilen çok kanallı elektronik perakendecisi olma vizyonu doğrultusunda tüm yatırım ve çalışmaları, müşteri beklentilerine ve ihtiyaçlarına göre planladıklarını dile getiren Acar, "Müşterilerimizi teknolojinin her çeşidi ile bir araya getirmek için fiziksel mağazalarımızda 50 bine varan ürünü tercihlerine sunuyoruz. Üstelik, bu çeşitliliği sadece fiziksel mağazalarımızda değil online satış kanalımız üzerinden de sağlamak için, 9 binden fazla ürün çeşidini barındıran mediamarkt.com.tr ile 7/24 hizmet veriyoruz." ifadelerini kullandı.

(AA)

İtalya Ekonomi ve Maliye Bakanı Daniele Franco: "Küresel zorluklar karşısında koordinasyona ihtiyaç var"
 
G20 Ekonomi ve Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) sebep olduğu sağlık krizi ve ekonomik krize karşı küresel iş birliği çağrısı yaptı. 

G20 ülkelerinin Ekonomi ve Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanları, G20 Dönem Başkanı İtalya'nın ev sahipliğinde video konferans yöntemiyle ilk toplantılarını gerçekleştirdi.

Kovid-19'un yol açtığı sağlık krizi ve ekonomik krizden hızlı şekilde çıkışın görüşüldüğü toplantının ardından, İtalya Ekonomi ve Maliye Bakanı Daniele Franco basın toplantısı düzenledi.

Franco, verimli bir toplantı yaptıklarını, "çok taraflılık" yaklaşımının desteklendiğini ifade etti.

G20'den mevkidaşlarıyla ilk oturumda, salgın sonrasında güçlü ve sağlam toparlanma için küresel ekonomi ve politikalara odaklandıklarını belirten Franco, "İyileşme kırılgan. Küresel zorluklar karşısında koordinasyona ihtiyaç var." dedi.

Şimdiye kadar ekonomileri ayakta tutmak için benzeri görülmemiş çabalar gösterilse de ekonomik koşulların zorlu olmaya devam ettiğini dile getiren Franco, ekonomileri yeniden başlatmaya gerek olup olmadığını görmek için bu durumu izlemeleri gerektiğini söyledi.

"Pandemi, hem ülkelerin içinde hem de ülkeler arasındaki eşitsizlikleri genişletti." diyen İtalyan bakan, "en çok acı çekenler" olarak tanımladığı kadınların ve gençlerin ihtiyaçlarını ele almaya başlayarak bunun hızla bir an önce tersine çevrilmesi gerektiğini kaydetti.

Daniele Franco, G20 olarak bazı Afrika ülkelerinin Kovid-19 aşılamasında geride kalmasının yarattığı riskten derin endişe duyduklarını ifade etti.

Franco, G20 bakanlarının bu toplantıyı, daha yeşil, daha kapsayıcı ve daha eşitlikçi bir kalkınma modeli tasarlama fırsatı olarak gördüğünü söyledi.

- Dijital şirketlerin vergilendirilmesi konusu

İnternet üzerinden hizmet veren büyük dijital şirketlerin vergilendirilmesi konusunun da toplantıda değerlendirildiğini aktaran Franco, pek çok ülkenin, çok uluslu internet şirketlerinin asgari oranda vergilendirilmesine yönelik küresel bir anlaşmadan yana olduklarını ancak bu noktada "şeytanın ayrıntılarda belli olacağını" ifade etti.

ABD'nin dijital vergilere yönelik açılımının önemli olduğunu vurgulayan Franco, "Dijital vergilerle ilgili olarak küresel bir anlaşma için 2021 ortası belirlenmişti. Temmuzda Venedik'te yapacağımız toplantıda bir anlaşma yapmayı ümit ediyoruz. Bunun çok önemli yansımaları olur." diye konuştu.

G20 İtalya Dönem Başkanlığının toplantıya ilişkin yazılı açıklamasında da "Üyeler, ortak öncelikler ve çok taraflı bir yaklaşımdan başlayarak mevcut küresel zorlukları ele almak için uluslararası koordinasyonu güçlendirme üzerinde hemfikirler." ifadesi kullanıldı.

(AA)

Avrupa’da iyi bilgilenmedikleri için hak kaybına en fazla uğrayan millet hangisidir diye bir araştırma yapılsa kesinlikle cevap “Türkler” olur. 72 milletin olduğu bir kıtada en büyük göçmen grubu olarak hak kaybında biz neden öndeyiz diye araştırırken yolumuz bir isimsiz kahramana düştü. Yolda yürürken “Evet Ayşe teyze”, “Tamam Osman amca“, “Kardeş, tam saat 12’de buluşalım” veya “Delikanlım lütfen bir dinlermisin” diye yalvaran ve yolda yürürken bile dertlere derman olmaya çalışan Konyalı Sait Özcan’ı 2 saat oturtup konuşabilmek için zar zor randevu yaptık. Her anı dolu, her saatinde iyilik dağıtan, adeta adı konulmamış bir gönüllü sosyal danışman ve Almanya Türkleri’nin Sait Abisi idi. Üçbeş kelime konuşunca “İyiki böyle insanlarımızda var aramızda“ diyeceğiniz Özcan’ın bilinmeyen yönlerini hem üzülüp, hem de takdir ederek öğrendik. Türk Göçünün 60. yılı seçilebilecek bir örnek karekter sahibi Sayın Özcan ile olan söyleşimizi sizinle paylaşıyoruz...
 
Soru:
Sizi Hürriyet okuyucuları nasıl tanısın Sait Bey? dedik ve hemen özür dileyerek çalan telefona bakabilirmiyim işareti yaptı. Anlaşılan bir gence uyuşturucu konusunda nasihat etmesi gerekiyordu.
Sait Özcan:
Herkesin kafasında değişik bir tanıtım vardır. Ama yardımseverliğimden dolayı genelde “Sait Abi” derler.
 
Soru:
Neden Sait Abi?
Sait Özcan:
Gönüllere girebilmektir abilik kültürümüzde. Bir derde derman, bir yaraya merhem olmaktır. Beni abi yapın demekle olacak birşey değildir bu. Yardım edip yara sarmak ve Yunus’un tarif ettiği gibi insan olmak, insanın kendini bilmesi gerektir öncelikle.
 
Soru:
Anlaşılan bir yanlışın peşine veya bir problemin çözümüne takıldığınızda inadına asılıyorsunuz sonuç alana kadar?
Sait Özcan:
İşin özü budur işte. Benzer tarifi yaparlar bana zaman zaman. Ancak ben insanımızın gözündeki mutluluğu gördükçe daha çok motive oluyorum.
 
Soru:
Kaç yıldır Sosyo-kültürel sonunlar ile uğraşıyorsunuz?
Sait Özcan:
Bu yıl Almanya’da 36. yılım. Sanırım ilk aylardan itibaren amcaların mektuplarını okumaya başladım. Bir anda adımız, “İhtiyar amcalara yardım eden Konyalı Genç” olarak anılmaya başladı. Sadece mektup okumuyor, aynı zamanda bizim insanımızın hangi alanda problemlerinin yumaklandığını da farketmeye başladım.
 
Soru:
Hangi alanda zayıf bizimkiler?
Sait Özcan:
Öncelikle eğitim seviyemiz çok düşük. Eğitim herşeyi vermez sana ama, neyi istiyorsan oraya götürür. Veya senin ilgin hangi yöne ise sen farkında olmadan, zaten o yöne yönelirsin aldığın eğitim ile. Bir çok insanımızda temel eğitim eksikliği var.
 
Soru:
Almanya gibi bir ülkede giderilmesi zor mu bu eğitim eksikliği sorunu?
Sait Özcan:
Tabiki imkan çok burada ama, bazı konular şurada konuştumuz gibi pek de kolay değil. Zaman, teşvik, motive ve yol göstermek gerek insanımıza. Bazıları ileri yaşta, bir çoğunda ise temel bilgi eksikliği var. Ama ne olursa olsun bu insanlarımız “sahipsizlik “ duygusuna asla kapılmamalı. Bir el uzatan, bir yardım eden “Nasılsın Amca” diyen biri olmalı. İnanın sadece pandemi öncesi uzatıp merhabalaştığım birinci neslin bir bakışı varki anlatamam. Merhamet duygumuz biterse biz bitmişiz demektir. Gönül kazanmak onları öyle rahatlatıyorki.
 
Soru:
Sizi ilk tanıyanların tepkisini merak ettim?
Sait Özcan:
Anlıyorum sizi, herşey maalesef maddiyat ile ölçülür oldu. “Acaba bir karşılık istemek için mi yapıyorsun” bunu der gibi bakıyorlar. Ama beni tanıyınca öyle içten teşekkürleri varki.
 
Soru:
Bu sosyal işler zamanınızı alıyor ama?
Sait Özcan:
Şükür yürüyen bir işimiz var. Ama para kazandığımdan daha çok ben gönül kazanırken mutlu oluyorum. Yardım ettiğim kim? dedelerimiz, babalarımız veya bir şekilde bu gün yalnızlaşarak bir konuda desteğe muhtaç hale gelenler.
 
Soru:
Sanıyorum Almanya’da yerel makamların, eğitim camiasının, belediyelerin bu bağlamda bilgilendirme yardımları var?
Sait Özcan:
Elbette, ama bizim insanımıza ulaşan resmi eller “Hep o değilden ve yapılmış desinler“ şeklinde proğramlanmış. Hayat istatistiklerden ibaret değil. Bizimkilerin nasıl bilgilendiğine bir örnek vereyim eskiye giderek. Almanya’da yıl sonunda vergi denkleştirme diye bir form doldurursun. İşverenler değil, normal çalışanlar için. Bu formu bir muhasebe bürosunda dolduranlar devletten 1.000 ile 2.500 Mark arası para alır. Kaç yılında başladı Almanya’ya Türk göçü? 1961’de. Türklerin vergi denkleştirme konusunda ilk defa kaç yılında bilgilendirildiğini tahmin ediyorsunuz?
 
Soru:
Kaç yılında?
Sait Özcan:
1966 yılında bütün vatandaşlarımızın vergi denkleştirmesini mutlaka yapması ve bu konunun önemli olduğu belirtiliyor.
 
Soru:
Bu ne demek?
Sait Özcan:
Şu demek, 5 yıl boyunca bizimkiler bu vergi denkleştirmesini yapmamış. 1966 yılında bizimkilerin Almanya’daki nüfusu 550.000’i aşmış durumda idi. O zaman çocuklar ve eşler de olmadığı için tamamı çalışan işçi durumunda. Almanya’ya hediye edilen para en basit hesapla ....... milyar Alman Markı idi. Buna sebep ne biliyormusunuz?
 
Soru:
Bilemiyorum?
Sait Özcan:
Bunun sebebi vatandaşclarımızın bilgilendirilmemesidir. İş arkadaşı Hans vergi denkleştirmesi yaparken Hasan’ın bundan haberi yok. İnsanımızın ve devletimizin kaybını görebiliyormusunuz. Bütün bunlar Almanya’ya gönderdiğimiz insanlarımız ile ilgilenmemektir. Sorun zihniyet meselesi.
 
Soru:
Ama şimdi öyle değil, vatandaşımız bilgilendiriliyor?
Sait Özcan:
Lütfen yani, aradan 60 yıl geçmiş hala mı bilgilendirilmesin. Şu an zaten anlattığım dönem kadar ihtiyaç ta yok. Ama sorun Almanya’ya gönderilen insanların sadece dövizi ile ilgilenen bir zihniyet var Türkiye tarafında. Buradaki vatandaş ile 1974 yılına kadar kimse bana yeteri kadar ilgilenildi demesin.
 
Soru:
Sosyal sorunlar her dönemde vardı ve gelecekte de var olacaktır ama. Pekiyi Alman devleti neden bilgilendirmedi?
Sait Özcan:
Doğru, katılıyorum, sosyal sorunlar hep vardır ama, devlet babadır ve her dönemde insanını sadece bilgilendirme değil, uyarması da gerekli. 70’li yılların ortasında bir işçi şirketleri konusu vardı. 80’li yıllarda bankerler başladı. 90’lı yıllarda ise holdinglerin ağır bombardımanı ile karşılaştı Almanya Türkleri. Her 10 yılda bir tırpanlandı ekonomik anlamda. Bunun hesabını kimse sormayınca vatandaş kabuğuna çekildi. Son sorunuzun cevabını vereyim, 60’lı yılların Almanyası senin vatandaşını neden bilgilendirsinki.
 
Soru:
Sosyo-kültürel olarak vatandaşımızı fahri anlamda bilgilendirmeniz çok güzel, ama bir Çin atasözü gibi balık tutmayı öğretmek gerek değilmi?
Sait Özcan:
Ben bir bireyim ve gücüm kadar uğraşabilirim. Ama bana ne demediğim için kendimce mutluluk duyarım. Camiye, maça veya düğüne gittiğimde bir kalabalıktan 15-20 kişi teşekkür ederek Allah razı olsun diyorsa bu birşeylerin karşılığıdır. İnsanımızın engin hissiyatı ve öngörüsü vardır, yani vefalıdır. Benim yaptığımı herkes yapmalıdır.
 
Soru:
Bu şekilde insanımıza yardım eden başka kimse yokmu?
Sait Özcan:
Tabiki vardır ama, inşallah daha da artar. Hiç bir insanımızın hakkı ve hukuku kaybolmasın, hiçbirisi yalnız kalmasın.
 
Soru:
Son günlerde isminiz oldukça gündemde. Hatta Almanya dışındaki Türkler bile sizi sosyal medyada sizinle ilgili hep olumlu anlamda görüş belirtenler oldu. Biraz bilgi verirmisiniz?
Sait Özcan:
Finansal bilgilendirme yasası konusunda vatandaşa çok geç ve eksik bir bilgilendirme yapıldı. Yasa doğru, ama benim vatandaşım buradan ne kadar etkilenir bu bağlamda bir bilgilendirme yapılmadı. Yetkililerin çıkıp şu tarihte yürürlüğe girecek ve şöyle olacak demesi bilgilendirme değildir. Bir dakika yahu dedik, siz bu insanların aklı ile mi oynuyorsunuz. Şimdi açıkça en geç bu yasa 3 yıl sonra yürürlüğe kesin olarak girecek dersen anlarım. Ama bu bağlamda açıklama ve uyarılarımızı farkedince tarih ileriye atıldı. Sanıyorum korona pandemisinden de etkilendi.
 
Soru:
Son yıllarda sizi Türklerin yaşadığı diğer ülkelerde de örnek alan vatandaşlarımız var. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Sait Özcan:
Bizim insanımız hakikaten yalnızlığını gidermek istiyor. Beni Belçika, Hollanda ve Fransa’dan arayıp, “Sait Abi senin açıklamalarını kopyalayıp vatandaşımıza dağıtabilirmiyim diyenler var. İnsanımın faydasına ise evet diyorum ve arkadaşımız memnun oluyor.
 
Soru:
Açıklamalarınızda KONAD adını kullanıyorsunuz. Bizi biraz bilgilendirirmisiniz?
Sait Özcan:
Düşünen insaların biraraya geldiği bir topluluğuz. Beyin fırtınaları yaparak “Nerede problemi var bizim insanımızın” diyerek düşünce toplantıları yapıyoruz. Hangi problemin üzerine nasıl gidelim, insanımız nerde yalnız ve güçsüz kalıyor. Bunları değerlendiriyoruz. Sosyal anlamda araştıran ve yeri geldiğinde siyaseti “Sorunların çözümü” için bilgilendiren bir kuruluşuz. Bazı arkadaşlar uzaklardan arayıp size üye olalım diyorlar. Bizde üyelik yok deyince şaşırıyor. Gönül insanı bağlayıcı olmaz. 1995 yılından beri arkadaşlarımız ile toplanıp sorunlarımıza çözüm aradığımız bir çatıdır. Siyasi yönü olmayan, işadamı, akademisyen, gazeteci, öğretmen gibi çeşitli mesleklerden arkadaşların bizim insanımızın lehine çalışmalar yapan bir kuruluşuz. Aramızda Alman dost ve arkadaşlarımız da var. İnsanlara yardım anlamında gerçekten çok renkliyiz.
 
Soru:
Siyasetçiler ile aranız nasıl. Sonuçta fikri olan insanlardan siyaset çok çekinir?
Sait Özan:
Hastalık şurada diyerek çözüm önerileri ile birlikte iletiyorum. Siyasetçiler bize (gülerek) seçim zamanı çok gelirler ama, çok azı verdiği sözün arkasında kalır. Hem Türk, hem de Alman siyaseti böyledir. Şurada, şu ve şöyle problemler var deriz. Nerde ise her rengi gelir Alman siyasetinin bize. Bizim için de çok iyi bir durum tabi. Sonuçta sorunlarımıza çözüm için biz onların kapısını aşındırana kadar adam ayağımıza geliyor.
 
Soru:
Vatandaşlarımız oy kullanmaya başladıktan sonra sanırım Türkiye siyasetini de Almanya Türkleri’nin sorunları konusunda bilgilendiriyorsunuzdur?
Sait Özcan:
Tabiki Türkiye ile ilgili konuları Türk siyasetinden, buradaki sorunları da yerel Alman siyasetinden çözmesini isteriz. Bu bizim hakkımızdır ve bunu yüksek sesle ve açıkça dile getiririz. Hak istenmezse verilmediğini çok iyi biliriz. Siyaset benim dışımda ama, sorunların çözümü için önemli bir araçtır. Bizler sorunlarımız için siyasetin kapısını zorlamaz isek hedefe ulaşamayız. Bir toplum önderimizin bir güzel sözü var, “Birileri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar suyun bu tarafında bekleriz” Benim köprülerden biri olmaya razı olduğumu insanımız çok iyi biliyor. Yaşadığım sürece sosyal çalışmalarda bulunmaya devam edeceğim. Bunu sosyal sorumluluğumun gereği olarak addediyorum.
 
Soru:
Siz hakikaten Sait Abisiniz, bu sohbet bana bunu öğretti.
Sait Özcan:
Teşekkür ediyorum, hani deriz ya, Avrupa’da lobi olalım. Ben bunu hayal edebiliyorum. Gün gelecek Türkiye Avrupa’da daha iyi kabul görecek ve Almanya ile çok daha iyi ilişkilerimiz olacak. Geleceğin dostluklarının temelini bugünden atıyoruz. Ben sadece ekini ekip fidanı yeşertiyorum. Hem Türk-Alman ilişkilerine katkı sağlayacak, hem de bizim insanımızın yaşam standartlarının çok daha yukarılara çıkmasına gayret edeceğiz.
 
Soru:
Sizi tebrik ediyorum.
Sait Özcan:
Ben de size teşekkür ediyorum.