Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

“Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı” Paneli Cumhuriyetin yüzyılına resim üzerinden ışık tutacak...

 

Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından hayata geçirilen “Tuvalde Yüzyıl: Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Ressam 100 Resim” sergisi kapsamında ‘Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı’ paneli 2 Haziran Cuma günü CerModern’de gerçekleştirilecek. Panelde, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk resim sanatının yüzyıl içinde nereden nereye geldiği, tarih ve sanat ilişkisi bağlamında ele alınacak. CerModern’de 2 Mayıs 2023’te açılışı yapılan ve bugüne kadar beş bin sanatseverin ziyaret ettiği sergi akışı içerisinde düzenlenecek panelde başta duayen ressam Prof. Devrim Erbil olmak üzere pek çok kıymetli ressam da konuşmacı olarak yer alacak.

 

“Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı” Paneli gün boyu devam edecek ve iki oturum olarak gerçekleştirilecek. Panelin açış konuşmaları Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Proje Genel Koordinatörü ve Küratörü Siret Uyanık, Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Özden ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu (AYK) Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen tarafından yapılacak. Panelin ilk oturumunda, aynı zamanda oturumun başkanlığını yapacak olan Prof. Dr. Aydın Ayan “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Resim Sanatında On Adım!” başlıklı sunumunu yapacak. İlk oturumda Prof. Dr. Hasan Pekmezci “Sanatçıların Gözüyle Ankara Resimleri”, Ömer Faruk Şerifoğlu ise “100 Yıl Sonra Cumhuriyet’in Kuruluşu ve Resim Sanatımıza Bakış” başlıklı sunumlarını gerçekleştirecek.

 

Sanat dostlarının sorularını yanıtlayacaklar
‘Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı’ panelinde 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin yarım asrından fazlasına tanıklık eden, bizzat bu tarihi yaşayan, aktif olarak üreten duayen Türk resim sanatçısı Prof. Dr. Devrim Erbil öğleden sonra gerçekleştirilecek ikinci oturuma başkanlık edecek ve “Türk Resim Sanatının Gelişim Süreci’ başlıklı sunumunu yapacak. Aynı oturumda Prof. Dr. Ruhi Konak: “Geleneksel Türk Resminde Biçim Anlayışı”, Prof. Dr. Zuhal Arda: “Cumhuriyet Dönemi Türk Resmine Batı Etkisi” ve Prof. Dr. Meltem Katırancı: “Tuvale Yansıyan Kadınlar” başlıklı sunumlarını gerçekleştirecek. Panelin son bölümünde, Türk resim sanatının usta sanatçıları, sanat dostlarının sorularını yanıtlayacak.

 

“Milleti millet yapan tarih bilincidir”
Tüm sanat dostlarını “Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı” isimli panele davet eden Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, “‘Cumhuriyetimizin 100. yılı nedeniyle Tuvalde 100 Yıl: 100 Ressam 100 Resim’ adlı sergimizi 2 Mayıs 2023 tarihinde açtık. Sergimiz bilim dünyamıza ve toplumumuzun tarihsel, kültürel belleğine ciddi katkı sunuyor. Açılışımızın üzerinden sadece 1 ay geçti ama sergimizi bugüne kadar beş binden fazla sanatsever ziyaret etti. Modern resim ile ilgilenen vatandaşlarımız, üniversite öğrencileri ve hatta anaokulu öğrencilerimiz yoğun bir şekilde sergimizi izlemeye geliyor. Şimdi ise sergi akışımız içinde 2 Haziran Cuma günü “Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı” panelimizi gerçekleştireceğiz. Panelimizde Türk resim sanatının 100 yılının önemli bölümüne bizzat tanıklık eden ressamlarımız ile birlikte olacağız. Bir milleti millet yapan en önemli unsur tarih bilincidir. Bu bağlamda tüm sanat dostlarını, öğrencilerimizi, gençlerimizin panelimize katılmalarını, tarihimizi resim üzerinden anlamalarını özellikle isterim.
Herkesi, bu önemli sergiyi izlemeye ve panelimize katılmaya davet ediyorum.” dedi.

 

TTK 230 sayfalık sergi kitabı yayımladı
“Tuvalde Yüzyıl: Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Ressam 100 Resim” sergisi kapsamında, TTK yayınlarından 230 sayfalık bir sergi kitabı yayımlandı. Bunun yanında TTK envanterinde yer alan Cumhuriyet Dönemi’ne ait ilk resim sergisi broşürü, afişi ve katalogları sergide geniş kitleler ile buluştu.

 

‘Tuvalde Yüzyıl’ 2 Temmuz 2023’e kadar izlenebilecek
TTK tarafından Cumhuriyetin 100. yılı nedeniyle hayata geçirilen “Tuvalde Yüzyıl: Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 Ressam 100 Resim” sergisi CerModern’de 2 Temmuz 2023 tarihine kadar açık kalacak. Asrın sanatsal serüvenine ışık tutan sergide Türk resim sanatında iz bırakan 100 ressamın eserleri yer alıyor. Sergi ile daha önce hiç gün yüzüne çıkmayan eserler de sanatseverler ile buluşmuştu.

 

“Güzel Bir Öykü: Türk Resim Sanatı” Panel Programı

Tarih: 2 Haziran 2023 Cuma
Yer: CerModern
Saat: 10.00

 

Açış Konuşmaları:

10.00- 10.30
Siret Uyanık (Proje Genel Koordinatör /Sergi Küratörü)
Prof. Dr. Birol Çetin (Türk Tarih Kurumu Başkanı)
Prof. Dr. Erhan Özden (Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü)
Prof. Dr. Yüksel Özgen (Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurum Başkanı)

 

I.OTURUM

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Aydın AYAN

10.30-10.50 Prof. Dr. Aydın AYAN: “Tanzimattan Cumhuriyet’e Türk Resim Sanatında On Adım!”
10.50-11.10 Prof. Dr. Hasan PEKMEZCİ: “Sanatçıların Gözüyle Ankara Resimleri”
11.10-11.30 Ömer Faruk ŞERİFOĞLU: “100 yıl sonra Cumhuriyet’in Kuruluşu ve Resim Sanatımıza Bakış”
11.30-12.30 Soru- Cevap

 

II. OTURUM

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Devrim ERBİL

13.30-13.50 Prof. Dr. Devrim ERBİL: “Türk Resim Sanatının Gelişim Süreci”
13.50-14.10 Prof. Dr. Ruhi KONAK: “Geleneksel Türk Resminde Biçim Anlayışı”
14.10-14.30 Prof. Dr. Zuhal ARDA: “Cumhuriyet Dönemi Türk Resmine Batı Etkisi”
14.30-14.50 Prof. Dr. Meltem KATIRANCI: “Tuvale Yansıyan Kadınlar”
14.50-15.30 Soru- Cevap

 

 

Türk Tarih Kurumu Askerî Tarih Komisyonu tarafından 20 Mayıs 2023 tarihinde “Türk Askerî Tarihi Çalıştayı” düzenlenecektir.

Çalıştay, Türk askerî tarihinde daha önce yapılan teşkilat veya silah teknolojisine dair çalışmaların dışında felsefî dönüşüme odaklanmaktadır. Bu yaklaşım sayesinde muharebe sahasındaki doktrinel, taktik ve stratejik dönüşümleri görebilme, kırılma noktalarını tespit edebilme, tarihteki Türk devletlerinin savaş ve savaşma anlayışındaki dönüşümleri belirleyebilmek amaçlanmıştır. Dönem olarak Türk askerî tarihinin tamamının kapsanması amacıyla Hunlardan başlayarak modern dönemlere kadar olan dönüşüm, muharebe sahası ekseninde ele alınacaktır.

 

Türk askerî tarihine dair yapılan çalışmaların günden güne artmasına karşın yapılan çalışmalarda daha önceki veya sonraki dönemlerle olan kopukluklar, askerî tarih yazımının bir sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırmacıların yapmış oldukları dönem çalışmalarında kendilerinden önceki ve sonraki dönemlerde muharebe sahasının dönüşümüne dair bilgi ve fikir sahibi olmalarının, çalışmalarının yaklaşımlarına katkı sağlayabileceği değerlendirilmektedir. Bütüncül tarih yaklaşımı; gerek interdisipliner, gerek multidisipliner çalışmalarda ilk sorunlardan birisi olarak meydana çıkar. Yapılacak olan bu çalıştayda araştırmacıların ortak bir metod üzerinden kendi çalıştıkları dönemdeki dönüşüm ve kırılımları ortaya koymaları, muharebe sahasının dönüşüm tarihinin de ilk defa ve bütün Türk askerî tarihini kapsayacak şekilde ortaya konması anlamına gelecektir. Konuşmacıların tamamının aynı metodu takip etmesi sonucu her ordunun diğerleri ile mukayese edilebilmesi mümkün olacaktır.

 

Cumhuriyet’in 100. yılında gerçekleştirilecek olan söz konusu Çalıştay, Türk askerî tarihini anlamak isteyen tüm araştırmacılar için kaçırılmayacak bir fırsat sunmaktadır. Çalıştayın öğlene kadar olan kısmı Kurumumuzun YouTube kanalında Türkçe olarak canlı yayınlanacaktır.

Program için: Tıklayınız.

YouTube Canlı Takip etmek için Tıklayınız.

 

Klinikum Main-Spessart – kompetent. menschlich. nah.

Du bist auf der Suche nach einem Ausbildungsplatz in der Gesundheitsbranche?

Dann bewirb Dich jetzt beim Klinikum Main-Spessart. Das Klinikum ist seit Langem ein anerkannter Ausbildungsbetrieb und hat ein eigenes Bildungszentrum für Pflegeberufe in Marktheidenfeld. Die Ausbildung von jungen Menschen hat hier einen besonderen Stellenwert. Auszubildende werden ernst genommen, voll in das Team integriert und von diesem unterstützt. Die Ausbildung ist auf Herz und Nieren geprüft!

Mit dem Klinikum und der Zentralverwaltung in Lohr, den Kreisseniorenzentren Gemünden und Marktheidenfeld und dem Bildungszentrum für Pflegeberufe in Marktheidenfeld hat das Klinikum über 1.000 Beschäftigte und zählt somit zu den größten Arbeitgebern der Region.

Am eigenen, DEKRA-zertifizierten Bildungszentrum für Pflegeberufe in Marktheidenfeld werden die pflegerischen Auszubildenden zur selbstständigen und eigenverantwortlichen Pflege ausgebildet. Der Unterricht findet in kleinen Klassen, in einem positiven Schulklima, mit aktuellen Lernmethoden und unter Nutzung moderner multimedialer Ausstattung satt. Angehende Operationstechnische Assistenten (w/m/d) und Medizinische Fachangestellte (w/m/d) besuchen die Berufsschule in Würzburg. Am Bildungszentrum in Marktheidenfeld wird für Schülerinnen und Schüler, die eine andere Muttersprache haben und ihr Sprachniveau verbessern möchten, zusätzlich zum regulären Unterricht auch Deutsch als Fremdsprache angeboten.

Viele weitere Gründe sprechen für eine der vier Ausbildungen am familienfreundlichen Klinikum Main-Spessart. Abwechslungsreiche und spannende Aufgaben, Vergütung nach dem Tarifvertrag für den öffentlichen Dienst (TVöD) inklusive Jahressonderzahlung und viele regionale und überregionale Mitarbeiterrabatte durch „Corporate Benefits“.

Auch nach Abschluss der Ausbildung stehen den Absolventen viele Aufstiegs- und Weiterbildungsmöglichkeiten offen – denn die Fähigkeiten und Kenntnisse jedes Einzelnen sollen gezielt gefördert werden.

 

 

Bild: Klinikum Main-Spessart

 

Bild: Klinikum Main-Spessart

 

Bild: Klinikum Main-Spessart

 

Bild: Klinikum Main-Spessart

 

 

 

 

 

 

Rakipten Alman hakeme ders niteliğinde cevap. Türk profesyonel boks tarihinin ilk ve tek dünya şampiyonu Fırat Arslan, muhteşem bir zafere daha imza attı. 
 
Kadife eldivenli, çelik yumruk gönül insanı ülkemizin ve Almanya’nın gözdesi ağırsıklet boks  şampiyonumuz Fırat Arslan, yürekleri ağzımıza getirdi.Azimli,disiplinli kişiliğe sahip olan Fırat ırmağı misali coştu, rakibini perişan etti.
Almanya'nın Schwarzwald (Kara Ormanlar) bölgesinde yer alan Willingen-Schwenningen şehrinin Helios Arenasında ringe çıkan eski dünya şampiyonumuz Fırat Arslan, genç yeteneklerimizden İbrahim Yıldırım, karşısında muhteşem bir zafere daha imza attı. Boks müsabakasında Fırat Arslanın özel fotoğrafçısı ve basın temsilcisi gazeteci yazar dostum Vedat Alyaz yayınladığı basın bildirisinde, “Bugüne kadar çıktığı maçlardan onunu nakavt ile sonlandıran ve MMA kafes dövüşlerinde Avrupa şampiyonlukları bulunan İbrahim Yıldırım, karşılaşmanın başlamasıyla birlikte rakibine aman vermeden hücum etti. Vurduğu sağlı sollu yumruklarla Fırat Arslan'a fırsat vermeyen Yıldırım'ın aldığı bir sol kroşe ile burnu kanamaya başlayınca, pisikolojik olarak çöktüğü gözlendi. Bu durumu iyi değerlendiren tecrübeli boksörümüz Fırat Arslan, karşı atağa geçti. Rakibine indirdiği yumruk şakağına rastlayınca İbrahim Yıldırım, nakavt olmaktan kurtulamadı. Maçın ardından ilginç bir olay gerçekleşti. Fırat Arslan, karşılaşmanın yayıncı kuruluşu DAZN televizyon kanalına röportaj verirken bir anda yanına gelen rakip İbrahim Yıldırım, mikrofonu rica edip bir konuşma yaparak şöyle dedi, "Hakemlerden birisi bana (doğru düzgün dövüşmedin, mücadele etmedin ne biçim boksörün şeklinde ithamlarda) bulundu. Şimdi buradan o hakeme sesleniyorum; Madem öyle gel kendin dövüşte görelim. Nasıl bir Arslan'a karşı mücadele ettiğini o zaman anlarsın. Fırat Arslan dünya devlerini dövmüş ve kendini ispatlamış bir boksörümüzdür, ona karşı dövüşmek senin zannettiğin kadar kolay değildir" dedi.
 
 
Fırat Arslan: "Genç yeteneklerimize imkanlar veriyorum"
Karşılaşmanın ardından bir açıklama yapan Fırat Arslan, asıl hedeflerinin bu yılın sonunda dünya şampiyonluk maçı yaparak yeniden dünyanın zirvesine bayrağımızı dikmek olduğunu vurgulayarak, "bu sırada ise genç yeteneklerimize kendilerini geliştirmeleri ve isimlerini dünya ringlerinde duyurabilmeleri için fırsatlar veriyorum. Karşılaşmanın ilk rauntra bitmesini istemezdim fakat bu bokstur her an herşey olabiliyor. Bazen çok ağır darbeler alıp tekrar diriliyor ve mücadeleye devam ediyorsun, bazen aynı şiddetteki bir yumrukla yıkılıp kalkamıyorsun" şekilde konuştu. Sporcumuzun basın danışmanı kıymetli dostum,Vedat Alyaz, WBA dünya sıralamasında beşinci sırada yer alan Fırat Arslan, için bu karşılaşmanın dünya şampiyonluk maçı öncesinde iyi bir sınav olduğunu vurgulayarak, "Kendimizi test etme imkanı bulduk ve yeniden dünyanın zirvesine hükmedebileceğimizi gördük" dedi.
 
 

Genussregion ist Aushängeschild Oberfrankens

 

Neudrossenfeld. Von einer einzigartigen Erfolgsgeschichte sprach der Kulmbacher Landrat Klaus Peter Söllner bei der Mitgliederversammlung der Genussregion Oberfranken: „Unser Verein ist zur Marke geworden, die in ganz Bayern und darüber hinaus bekannt ist“ sagte der Vorsitzende. Er verwies darauf, dass der Verein im Jahr 2016 von der deutschen UNESCO als immaterielles Kulturerbe ausgezeichnet wurde: „Wir sind die erste Regionalinitiative, der diese Ehre zuteil wurde“. 

 

Bei der Mitgliederversammlung im Gasthof Schnupp in Altdrossenfeld ernannte Söllner den Kulmbacher Hotelier Stephan Ertl zum Ehrenmitglied. Ertl habe den Verein seit der Gründung im Jahr 2007 als Vorstandsmitglied in wesentlichen Bereichen geprägt. Nun lege er sein Ehrenamt in jüngere Hände. Ertls Nachfolger als stellvertretender Vorsitzender der Genussregion Oberfranken ist der Wartenfelser Gastronom Alexander Schütz.

 

Bei den turnusmäßig anstehenden Wahlen wurde Klaus Peter Söllner für weitere zwei Jahre als Vorsitzender bestätigt: „Ich mache noch bis 2025 weiter, dann muss ein Jüngerer ran.“ Die weiteren Vorstandsmitglieder Christian Herpich (Vizepräsident der Handwerkskammer, Hof) und Bernd Sauer (Kuratoriumsvorsitzender, Bayreuth) sowie Wolfram Brehm (Hauptgeschäftsführer der IHK Bayreuth) Frank Ebert (Oberfranken offensiv) wurden in ihren Ämtern bestätigt.

 

Zuvor hatte Vorsitzender Söllner betont, dass Oberfranken nach wie vor eine rekordverdächtige Vielzahl von Bäckern, Metzgern und Brauern habe: „Doch wir müssen aufpassen, dass diese Vielfalt nicht verloren geht. Mit Corona ist eine Veränderung in der Gesellschaft passiert, leider nicht zugunsten des Handwerks.“ Auf die Pandemie folge nun eine ganze Reihe ernster Krisen. Die gewaltige Erhöhung der Energiepreise treffe Bäcker und Metzger besonders hart. Auch die Lohnkosten seien stark gestiegen, in vielen Betrieben fehlten Mitarbeiter, die Sorgen um den Nachwuchs seien groß.  Die Sorgen der Unternehmen habe man Bayerns Wirtschaftsminister Hubert Aiwanger (Freie Wähler) auf dem 1. Energiegipfel der Genussregion Oberfranken im Dezember 2022 in Hof vorgetragen.

 

Söllner stellte die Idee vor, analog zum überaus erfolgreichen Bratwurstgipfel in Pegnitz eine Veranstaltung für das Bäckerhandwerk ins Leben zu rufen. Der Bratwurstgipfel sei nicht nur eine Leistungsschau der fränkischen Metzger, sondern auch ein touristisches Aushängeschild der Region, das vom weiteren Ausbau des Verkehrsverbundes VGN profitiere.

 

Des weiteren plane der Verein gemeinsam mit Oberfranken offensiv wieder einen Stand auf der Grünen Woche in Berlin: „Wir haben in der Bayernhalle die Pole-Position,“ sagte der Landrat. Die Chance, in der Hauptstadt Tourismus-Werbung zu machen, sei nicht zu unterschätzen. Söllner erinnerte daran, dass zu Zeiten der Teilung die Menschen aus West-Berlin einst omnibusweise nach Oberfranken gefahren seien. Das war mit dem Ende der DDR vorbei. Auf der Grünen Woche sollen neue Akzente gesetzt werden, um Gäste anzulocken.

 

Bild Ehrung Ertl - Mit einem Präsentkorb bedankte sich die Vereinsführung bei Ehrenmitglied Stephan Ertl für dessen jahrelange Arbeit im Vorstand der Genussregion Oberfranken (von links: Vorsitzender Klaus Peter Söllner, Stephan Ertl, Norbert Heimbeck, Christian Herpich, Bernd Sauer).

 

Genussregion-Geschäftsführer Norbert Heimbeck berichtete über die weiteren Aktivitäten des Vereins. Bei rund 60 Veranstaltungen habe er den Verein vertreten; außerdem habe er ein eigenes Vortragsprogramm entwickelt, in dem er unter anderem zeige, wie das Netzwerk der Genussregion-Mitglieder die regionale Wertschöpfung stärkt. Mit rund 360 Unternehmen sei die Mitgliederzahl im vergangenen Jahr stabil geblieben. 

 

 

 Almanya'nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde, aşırı sağcılar tarafından kundaklama saldırısının 30. yıldönümü münasebetiyle, Köln DİTİB Merkez Camii’nde bir anma etkinliği düzenlendi.

 

Solingen’de 29 Mayıs 1993'te aşırı sağcıların kundakladığı evde hayatını kaybeden Genç ailesinden Saime Genç (1988-1993), Hülya Genç (1984-1993), Gülüstan Öztürk (1981-1993), Hatice Genç ( 1974-1993) ve Gürsün İnce (1965-1993) anısına düzenlenen anma programı, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başladı.

 

 

Anma etkinliğine katılan DİTİB Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, Genç Ödülü sahibi ve eski Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Fritz Schramma ve Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) dönem sözcüsü Murat Gümüş yaptıkları konuşmada, olayda 5 evladını yitiren ve 30 Ekim 2022'de vefat eden Mevlüde Genç'i de anarak, “Mevlüde annenin büyük bir insanlık örneği göstererek sürekli barış, hoşgörü, kardeşlik, uzlaşı, karşılıklı saygı ve sevgi çağrısı yaptığı ve bu çağrısını, vefatına kadar 29 yıldır yinelidiği” sözlerini aktardı.

 

Anma etkinliğinin açılış konuşmasını yapan DİTİB Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, “30 yıl önce bugün burada, bu yerde iki genç kadın ve üç kız için cenaze namazı kılındı. Onlar aşırı sağcı bir saldırının kurbanlarıydı. Acı içinde hayatlarını kaybettiler” hatırlatması yaptı.

 

Kundaklama saldırısının diğer kurbanlarını, ailelerini ve bu şehrin travma yaşayan vatandaşlarını da unutmak ve bu felakete yol açan siyasi ve toplumsal iklimden bahsetmek istemediğine dikkat çeken Kalyon, “Hükümetin tutumu unutulmaz. Devletin başarısız olduğu yerde bir dayanışma dalgası yaşandı. Aile yalnız bırakılmadı” dedi.

 

 

Bu sağcı terör eylemi, yakın Alman tarihinin ve ortak vicdanın bir parçası olduğuna vurgu yapan Kalyon, “Geçen yıl aramızdan ayrılan Mevlüde Genç anne, acısını, kaybını ve aynı zamanda böyle bir şeyin bir daha asla yaşanmaması konusundaki mutlak iradesini de hissettim. Mevlüde Genç, hayatımız boyunca bir insanlık, anlayış ve Allah'a tevekkül modeli oldu ve bu ülkenin, Solingen şehrinin bir parçası oldu. Tüm kötülükleri iyi, büyük yürekliği ve insani değerleriyle dengeleyen Mevlüde anne bize şunları söyledi: ‘Kimse birbirini kırmasın, dostluk içinde yaşayalım ve geçmişe bakmayalım, önümüze bakalım, geleceğe bakalım’. Bu vesileyle geçen yıl vefat eden Mevlüde Genç anneye ve kundaklamada hayatını kaybeden 5 masum aile ferdine Allah'tan rahmet diliyorum. Allah onlara ve hepimize sabır ve güç versin” ifadelerini kullandı..

 

Mevlüde Genç’i yakınen tanıdığını ve tanımaktan da büyük onur duyduğunu dile getiren ‘Genç Ödülü’ sahibi ve eski Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Fritz Schramma, “Bu anma etkinliğini gelecekte de devam ettirmeliyiz. Mevlüde Genç’in defaatlerce söylediği gibi; nefret ya da intikam için değil, sevgi ve hoşgörüyü ummak istiyoruz. Nefrete, ayrımcılığa hep birlikte el ele karşı durmalıyız. Mevlüde Genç vefatından önce bana iki kitap hediye etti. ‘Bilge Ana Mevlüde Genç: Hayatı, Hayat Felsefesi ve Vasiyeti’isimli kitabının bir tanesini DİTİB’in kütüphanesine hediye ediyorum” diye konuştu.

 

 

Irkçılık, Müslüman, İslam ve yabancı düşmanlığı ile verilen mücadelenin her alanında devam ettirilmesi, hatta bu alanda vermiş olduğumuz mücadelenin üzerine daha da bir efor vererek mücadelesi gerektiğinin altını çizen Almanya Müslümanları Koordinasyon Konseyi (KRM) dönem sözcüsü Murat Gümüş’te, “Saldırıda hayatlarını kaybeden Hatice, Hülya Saime Genç, Gülistan Öztürk ve Gürsu İnce’yi anmak, özellikle Mevlüde annemizi de anmak bizim açımızdan sadece bir hüzün ve matem vesilesi olmaması gerek. Onları anarken aynı zamanda burada vermemiz gereken mücadelenin de aynı zamanda sembol isimleri olması gerekiyor ki; bu tür saldırılar, bu tür olaylar tekrar vuku bulmasın. Özellikle son yıllarda yaşanmış olan saldırılara baktığımızda NSU saldırıları, Münih'teki saldırı hafızamızda tazeliğini koruyor. Buradaki saldırılar gösterdi ki bu alanda verilmesi gereken mücadeleler henüz bitmedi. Hatta son zamanlarda bunların son yıllarda artış göstermiş olması bu alanda verilmiş olan mücadelenin maalesef beklenen sonuçları vermediğini çok net bir şekilde gösteriyor. Bundan hareketle bu alandaki mücadelemizi devam ettirmemiz gerekiyor. Bunlarla mücadele ederken diğer taraftan da farklı dinlerden, farklı ülkelerden buraya gelen insanların kabulünü, toplumsal kabulünü, hukuki kabulünü de güçlendirebilmemiz gerekiyor” diye konuştu.

 

Konuşmaların ardından Merkez Camii’nde Mevlüde Genç ve Solingen faciasında yaşamını yitiren 5 aile ferdi için mevlid-i şerif okundu. Din görevlileri Adem Kemaneci ve Gökhan Uygun tarafından Kur'an-ı Kerim okundu ve dua edildi.

 

Etkinlik kapsamında DİTİB Merkez Camii ana giriş merdivenlerine Solingen faciasının 30. yıldönümünü hatırlatmak için 30 tane siyah renkte balon asıldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Asırların Diploması Birikimi” Programı 13 Nisan 2023 Perşembe günü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Doktora Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldı.

Programın açılış konuşmalarını; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Dışişleri Bakanlığı İslamabad Büyükelçisi Rauf Engin Soysal, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen, İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin yaptı.

 

“Mazlum Milletler Zalimleri Bir Gün Mahv ve Yok Edecektir”

Sempozyumun açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye ilk olarak Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin çıktı. Konuşmasını Ahmet Cevdet Paşa’nın diplomasi tanımları üzerinden devam ettiren Prof. Dr. Çetin, devlet adamları için tarih öğrenmenin ve öğretmenin ne denli önemli olduğuna değindi. Orhun Kitabeleri’nden günümüze Türk milletinin kurduğu devletlerdeki sosyal devlet anlayışına dikkat çeken TTK Başkanı, Atatürk’ün sözlerinden alıntı yaparak “Söyle bir sözü var kurucumuz Atatürk’ün: ‘Mazlum milletler zalimleri bir gün mahv ve yok edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir toplumsal hale mazhar olacaktır’” diyerek günümüzde de diplomasinin aynı çizgiden gittiğini belirtti. Prof. Dr. Çetin TTK’nın çalışmalarına ve etkinliğe katkıda bulunanlara teşekkür ederek konuşmasını noktaladı.

“Osmanlı, 15. Yüzyılın Avrupa Güç Sistemi İçerisinde Başlıca Aktörlerden”

Açılış konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkan İÜ Rektörü Prof. Dr. Ak, Türkiye hariciyesinin çok gelişmiş olduğunu vurgulayarak “Türk hariciyesi, yüzyıllara dayalı zengin bir kurumsal, kültürel ve tarihsel hafızaya dayanan, dünyanın en zorlu, en karmaşık coğrafyaları ile Hint ve İpekyolu gibi stratejik ticaret hatlarını buluşturan bir jeopolitik alanda gelişmiştir. Avrasya ve Akdeniz hatlarında yaşamış çok sayıda farklı medeniyetin bilgeliğini, deneyim ve değerlerini içinde barındıran Türk Hariciye kurumu coğrafi olarak da Viyana’dan Hicaz’a kadar uzanan geniş bir alanda iki büyük cihan harbi ile sayısız bölgesel savaşın tecrübesini günümüze taşımıştır” dedi.

Osmanlı’nın Avrupa’nın güç sistemi içinde başlıca aktörlerinden biri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ak, “15. yüzyılın Avrupa güç sistemi içinde başlıca aktörlerden biri haline gelen Osmanlılar, 17. Yüzyıldan sonra Avrupa ve Akdeniz hariciye siyasetinde kurumsallaşmaya başlamışlardır. 3. Selim döneminde, 1793’te ilk sürekli Büyükelçiliğin açılması ve Yusuf Agah Efendi’nin Londra’da ilk sürekli Osmanlı Büyükelçisi olarak atanmasıyla karşılıklılık esaslarına dayalı diplomasi başlatılmıştır. 1836 yılında Reisü’l Küttaplık makamı nezaret seviyesine yükseltilirken son Reiüsü’l Küttap Yozgatlı Akif Efendi, müşrik rütbesiyle ilk Umur-ı Hariciye Nazırı olarak görevlendirilmiştir” dedi.

 

İÜ Mezunları Coğrafyanın Çeşitli Yerlerinde Görev Yapıyor

Lozan Konferansı’nın cihan harpleri arasında öncülük ettiğine değinen Rektör Ak, “Birinci Cihan Harbi, Kurtuluş Savaşı’nın bağımsızlık ve kuruluş diplomasisi, Lozan Konferansı, iki cihan harbi arasında Türk hariciyesinin öncülük ettiği Balkan Antantı, Sadabat Paktı, Milletler Cemiyeti gibi bölgesel ve uluslararası ittifaklar, ikinci Cihan Harbi ile Soğuk Savaşın tecrübesiyle güçlenen 20. Yüzyıl Türk hariciyesi, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesi ile uluslararası siyaset tarihinde barışın, adaletin ve iş birliğinin yegane savunucusu olmuştur” dedi.

İstanbul Üniversitesi olarak kuruluşundan bu yana çok sayıda tarihi diplomatik toplantı ve misyona ev sahipliği yaptıklarını ve Türk hariciyesinin değerli diplomatlarını ağırladıklarını söyleyen Prof. Dr. Ak, “Üniversitemizin liderliğinde ve diplomasi çalışan hocalarımızın yürütücüsü olduğu Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşların desteği ile dijital diplomasi eğitim modülü geliştirilmesi veya geleceğin diplomat adayları öğrencilerimizi diplomasi eğitiminin öznesi olarak temel alan yaratıcı yöntemlerle, akademik birikimimizi uygulamada, dünyada görünürlüğü ve etkisi oldukça çeşitli projelerle beslemekteyiz” dedi.

İÜ mezunlarının dünyanın çeşitli yerlerinde görev aldıklarına değinen Rektör Ak, “İstanbul Üniversitesi mezunu olan diplomatlarımız Brüksel’den Japonya’ya kadar geniş coğrafyada görev yapmaktadır. Çok sayıda mezunumuz da farklı ülkelerde ve uluslararası kuruluşlarda diplomatik açıdan ülkemizi temsil görevi yürütmekte ve bu sayede de Türkiye’nin uluslararası siyasetinin güçlü olmasına katkıda bulunmaktadır. İstanbul Üniversitesi olarak son gelişmeler ve yaptığımız atılımlar ile bu durumu geleceğin diplomatlarının yetiştirilmesine katkı sağlanması açısından vizyoner bir biçimde ileriye taşımak ve hariciyemizin dünyadaki yenilikleri yakalamasına yardımcı olmak konusunda iddiamızın yüksek olduğunu ifade etmek istiyorum” dedi. Etkinliğe katkıda bulunan herkese teşekkürlerini ileten Prof. Dr. Ak konuşmasını sonlandırdı.

Açılış konuşmalarında kürsüye çıkan bir diğer isim ise Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Özgen oldu. Atatürk Yüksek Kurulu ve Bağlı kurumlar hakkında bilgi vererek konuşmalarına başlayan Prof. Dr. Yüksel Özgen, yüksek kurulun ve bağlı kurumların kuruluşlarından itibaren 5 binden fazla eseri tenkit ettiğini belirterek son 20 yılda tenkit edilen eserlerden iki yüze yakınının dış politikayı ilgilendiren önemli eserler olduğunu belitti. Kurumun Türkiye’deki beşerî ve sosyal bilimler alanındaki önemine değinen Prof. Dr. Özgen kurumun çalışmalarından bahsederek konuşmasını sonlandırdı.

 

“Köklü Geçmiş, Parlak Gelecek”

Açılış konuşmacısı olarak kürsüye çıkan Dışişleri Bakanlığı İslamabad Büyükelçisi Rauf Engin Soysal, deprem felaketi nedeniyle başsağlığı diledikten sonra sempozyumun gerçekleştirilmesine katkıda bulunanlara teşekkürlerini ileterek konuşmasına başladı. Etkinliğin yapılış amacındaki temel 6 hususu açıkladı: “Birincisi, ’Köklü geçmiş, parlak gelecek’ şiarıyla Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılında “Yüzyılların Diplomasi Birikimine” özgüvenli bakış. İkincisi, Reisü’l küttaplık müessesesinden başlayarak Hariciye Teşkilatımızın tarihsel gelişme sürecine vurgu. Ayrıca, özgün dinamiklere ve ihtiyaçların doğurduğu adımlara ağırlık verilmesi. Üçüncüsü, diplomasi uygulamaları ve diplomasinin kültürel tarihi çerçevesindeki akademik çalışmalara yer verilmesi. Dördüncüsü, diplomasinin kapsamında dış politika ve uluslararası ilişkiler literatürü kadar diplomasi tarihi alanında öne çıkan boyutlara dikkati çekilmesi. Beşincisi, diplomasi aktörlerinin çok yönlü profillerinin ortaya konulması. Edebiyat, müzik ve resim ile diplomasi bağı. Altıncısı, güncele ve geleceğe bakışta diplomasi tarihimizin zenginliğine ilişkin farkındalığı arttırmaya yönelik çabalara katkı sunulması ve önümüzdeki yıllara da uzanacak bir ivme yaratılması” Konuşmasına meslektaşı Büyükelçi İsmail Soysal’dan bir alıntıyla devam eden Büyükelçi Engin, Türk diplomasisinin çağdaşlaşma sürecinin örgüt gelişmesi ve diplomasi tarihi açısından değerlendirilerek yapılan ayrıntılı incelemelerin bir kitap halinde yayımlanmasını temenni etti.

“Kökü Mazide Olan Atiyiz”

Türk diplomasisinin bugününü ve geleceğini mercek altına alan “Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Dışişleri: Asırların Diplomasi Birikimi” başlıklı sempozyumda açılış konuşması yapan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ev sahipliğinden dolayı İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’a teşekkür ederek “İstanbul Üniversitemiz 570 yıllık ilim irfan yuvamız. Dolayısıyla cumhuriyetimizin 100. Yıl dönümünde hariciyemizin temellerinin atılmasının 500. Yıl dönümünü konuşmak için çok anlamlı bir mekandayız” dedi. Bakan Çavuşoğlu, Türk milletinin büyük yürüyüşünde bir gurur yılı yaşandığını ifade ederek, dünya diplomasisine “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini hediye eden Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü ve bütün kahramanları rahmetle andığını belitti. Böyle gururlu bir yılın 6 Şubat’ta meydana gelen ve Türk tarihinin en yıkıcı afetlerinden biri olan deprem sebebiyle hüzün yılı haline geldiğine değinen Çavuşoğlu, “Dünyanın, milli gelirine göre en hayırsever milleti ve en fazla kalkınma yardımı yapan 3 ülkesinden birisi olarak, eşi benzeri görülmemiş bir uluslararası destek ve muhabbet gördük. İşte bu dayanışma diplomasisi, girişimci, insani, müşfik ve etkili dış politikamızın neticesidir. Esasen diplomasimiz, binlerce yıllık devlet geleneğini zamanın ruhuyla yoğuran, vizyoner bir tavırdır” dedi. Bakan Çavuşoğlu, büyükelçilik görevi de yapmış olan Yahya Kemal’in “Kökü mazide olan atiyiz” sözlerine atıf yaparak, sempozyumda Türk diplomasisinin tarihi birikimini, köklü geleneğini ve parlak geleceğinin konuşulacağını ifade etti.

 

“Hariciye’nin 500. Yıl Dönümü Bir Sembol”

Reisü’l küttaplıktan Hariciye Nazırlığına ve oradan da Dışişleri Bakanlığına uzanan geleneğe değinen Bakan Çavuşoğlu, “Bugün Türk Diplomatların 3. Kâtip, 2.Kâtip ve Başkâtip unvanlarını hala kullanıyor olması Reisü’l küttaplık geleneğinin yansımasıdır. Aslında 500. Yıl dönümü bizim için bir sembol, bizim için bir meşale” ifadelerini kullandı. Türk milletinin 16 büyük imparatorluk geçmişinde diplomasi tarihinin çok daha eskiye dayandığını belirterek “Atalarımız; ‘Atılan ok taştan dönmez, giden elçi yoldan dönmez’ diyerek, gönderdikleri elçiye güvenlerini ortaya koymuşlar. ‘Elçiye zeval olmaz’ diyerek, mesaj ne olursa olsun, getirene hürmet göstermişler” dedi. Yazılı kaynakların da diplomasinin Türklerin milli kimliğinin bir parçası olduğunu söyleyen Çavuşoğlu, 9 asır önce Yusuf Has Hacip tarafından kaleme alınan Kutadgu Bilig kitabında iyi elçilerin niteliklerine değinilmesinden ve Nizamü’l-mülk’ün bin yıllık Siyasetname eserinde elçilere özel bir fasıl olduğundan bahsetti.

Konuşmasının devamında Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalara değinerek “Dünya diplomasi tarihine geçen büyükelçiler yetiştirmiş olan kurumumuz, aynı zamanda, güvenlik güçlerimizden sonra en fazla şehit veren teşkilattır” dedi. Diplomaside atılan adımlara değinen Bakan Çavuşoğlu sempozyumun gerçekleşmesine katkı sağlayanlara teşekkürlerini sunarak konuşmasını sonlandırdı.

Açılış konuşmalarından sonra İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak moderatörlüğünde gerçekleştirilen birinci oturumda Osmanlı Devleti’nin diplomasisi, Reisülküttaplıktan Hariciye Nazırlığına geçiş ve 16. yüzyılda Osmanlı dış politikası konuları üzerine konuşuldu. Sempozyumun ilk günü, benzer konuların konuşulduğu diğer oturumlarla devam etti.

 

Sempozyumun İkinci Günü

“Cumhuriyetin 100. Yılında Türk Dışişleri Asırların Diploması Birikimi” Programının 2. günü, 14 Nisan 2023 Cuma günü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Doktora Salonu’nda gerçekleştirildi. İkinci günün ilk programı olan “Modern Diplomasi: Reform, Hariciye Nezareti ve Kongreler Çağı” oturumu, Prof. Dr. Mehmet İpşirli’nin başkanlığında başladı.

Oturuma geçmeden önce 2023 yılının Türkiye diplomasisi için büyük önem arz ettiğini dile getiren Prof. Dr. İpşirli, bu ve bunun gibi programların Türk dışişlerini zenginleştirdiğini ekledi. Ardından sözü oturumun ilk sunumunu gerçekleştirmek üzere Haşim Koç’a bıraktı.

“1.Dünya Savaşı Arifesinde Etiyopya’da Türk Diplomasisi ve Ahmet Mazhar Bey’in İstanbul’a Raporları” sunumuyla başlayan programa Zafer Çınar, Harar’dan çevrim içi bağlantıyla katıldı. Sunumun bir kısmını Harar’dan çevrim içi şekilde gerçekleştiren Zafer Çınar, sonrasında sözü Haşim Koç’a bıraktı. Program gün içeresinde; Yurtta Sulh Cihanda Sulh: Cumhuriyet’in Diplomasi İlkeleri I, Yurtta Sulh Cihanda Sulh: Cumhuriyet’in Diplomasi İlkeleri II ve Kötü Geçmiş, Parlak Gelecek: Türk Diplomasisi oturumlarıyla devam etti.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
AMSTERDAM (AA) - Yönetmen Çağan Irmak, sinema eğitimi ile film çekimindeki uygulamalar arasındaki farka değinerek, "Sinema okulda öğretilmez. Sinema, izleyerek öğrenilir." dedi.

Hollanda'nın çeşitli kentlerinde bu yıl 9'uncusu düzenlenen Kırmızı Lale Film Festivali kapsamında "Dedemin İnsanları" ve "Babam ve Oğlum" gibi filmleri gösterime sunulan yönetmen Irmak, gösterimin ardından Hollandalı sinemaseverlerle buluştu.

 

Sinemayla ilgilenenlere "başaramazsam" korkusu yaşamamaları gerektiğini hatırlatan Irmak, "Sinema okulda öğretilmez. Sinema, izleyerek öğrenilir. Sinema öğrencisi olmak çok güzel ama üniversitede öğretilene 'ille de tek doğru bu' diye sarılmak gerekmez. Okulda öğrendiğimiz şey sadece bir tez, sen yönetmen olarak onun karşıtını uygulayabilirsin." ifadelerini kullandı.

Sinema sektörünün zorunlu bir değişimden geçtiğini dile getiren Irmak, "Artık film yapıp insanlara izletmek çok global bir şey. Eskiden böyle değildi, 40 yaşın altındakilere film çektirmezlerdi." diye konuştu.

 

- "Yönetmenlik doğru noktaları birleştirmek"

Yönetmenliği "doğru noktaları birleştirmek" olarak tanımlayan Irmak, "Doğru müzisyeni, doğru kalemi, doğru şeyleri bulup onları birleştirmektir." ifadesini kullandı.

Irmak, doğru müzik seçimine örnek olarak, Dünya Soundtrack Ödülleri'nde, "Yılın Keşfi" ödülünü kazanan "Babam ve Oğlum"un müziklerini yapan Evanthia Reboutsika'nın tekliflerini kabul edişini anlattı.

"Babam ve Oğlum"un müziğini Reboutsika'nın yapmasını çok istediğini kaydeden Irmak, "Okuması için senaryoyu Yunancaya çevirttik ve gönderdik. Evanthia, daha 30. sayfayı okurken arayıp 'Tamam filmin müziğini yapmayı kabul ediyorum.' dedi ve sonrasında bu müzik ödül kazandı." şeklinde konuştu.

 

- "Sinema hayatın gerçeğine uygun olmalı"

Irmak, sinemada gösterilenlerin hayatın gerçeğine uygun olması gerektiğinden bahsederek, "Oyuncu rolünü hayatın gerçeğine uygun oynamalı ve rolünü gerçeklikten kopmadan yansıtmalı." dedi.

"Dedemin İnsanları" filminde, gerçekte yaşanmış olan fakat seyircinin inanamayacağı unsurları senaryosuna koymadığını belirten Irmak, "Bu benim hayatımdaki en çok sevdiğim filmimdir, çünkü o dedemle benim hayat hikayemiz. Bizi bırakıp gidişi de aynı filmdeki gibi oldu." diye konuştu.

Filmlerdeki her detayın arkasında bir mesaj aranmasının doğru olmadığını vurgulayan Irmak, "Bazen yönetmenler söylemedikleri şeyleri mesaj ve mecazla sahnelerin içine gizler ama bu bize kötü bir miras olarak kaldı. Her detayın arkasında bir mesaj arar olduk. Bazen kapıyı açmak sadece kapıyı açıp girmektir, bunun altında bir şey yoktur." sözleriyle her ayrıntının mutlaka bir mesaj içermeyeceğini vurguladı.

 

- "Ben nerede doğru yaptım"

Dizi ve filmlerinin ciddi popülarite kazanmasından sonra, daha az seyirciyle buluşabilecek daha küçük kadrolu bir film için "Issız Adam"ı çektiğini aktaran Irmak, "İnsanın kalabalıklar içindeki yalnızlığına odaklanmak istedim. Bu sebeple iki kişinin etrafında bir film çektik ve film bir patladı, ben de şu soruyu sordum: Ben nerede doğru yaptım?" ifadeleriyle filmin beklentisinin üstünde ilgi gördüğünü ifade etti.

Irmak, 8 bölümlük yeni Netflix dizisi "Yaratılan" hakkında da izleyicilere bazı ipuçları verdi.

"Yaratılan"ın bir edebiyat uyarlaması olduğundan bahseden Irmak, edebi bir hikayenin 1910 Osmanlısına uyarlanarak çekildiği belirtti.

Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü (YEE) işbirliği ve organizesi ile düzenlenen festival kapsamında Hollanda'nın 5 şehrinde toplam 18 uzun ve 10 kısa metrajlı filmi gösterilecek.

Festivalde, bu yıl Türk filmleri dışında Kazakistan ve Özbekistan'dan da filmler yer alırken, 4 Haziran'da yapılacak ve oyuncu Hale Soygazi'nin de katılacağı festivalin kapanışında, jüri tarafından "en iyi film" ve "en iyi yönetmen" dallarında ödül verilecek.

 

 

 

 

 

CANNES (AA) - Oyuncu Merve Dizdar, 76. Cannes Film Festivali'nde yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın "Kuru Otlar Üstüne" filmindeki rolüyle en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü.

Almanya Yozgatlılar Federasyonu (AYDEF) kurulduğu günden beri milli kültürel insani ve sosyal faaliyetleriyle göz dolduran. Almanya ve Avrupadaki Yozgatlılarla birlikde İstanbul Yozgatlılar Federasyon ve Yozgat Vakfının öncülüğü ve destekleriyle 66 konteyner kent geçtiğimiz hafta sonu yapılan törenlerle hizmete açıldı.
Almanya Yozgatlılar Federasyonu (AYDEF) genel başkanı Mustafa Çelik basına yaptığı açıklamada, “ülkemizde Şubat ayında meydana gelen yılın afeti olan,deprem bölgesinde ki kardeşlerimiz için yürüttüğümüz yardım kampanyalarından konteyner kentimiz projesinin de sonuna gelip açılışının yapılıp, vatandaşlarımıza teslim edilmesinin haklı gururunu yaşadık” dedi. Ve şöyle devam etti, Mustafa Çelik;
“Almanya Yozgatlılar Federasyonu olarak bizler üzerimize düşen görevleri yapmaya her daim hazır olduk.



Birlik ve beraberliğin bir örnegini temsil eden bu güzel organizasyonda emeklerini esirgemeyen Almanya Yozgatlılar Federasyonu (AYDEF)’e üye ve yöneticilerine, kampanya ortaklarımız,
Yozgat Vakfı /İyf-İstanbul Yozgatlılar Federasyonu Kayseri Yozgatlılar Fed.
Bremen Yozgatlılar der.Hollanda Yozgatlılar Denhaag der.Trakya Yozgatlılar Fed. İ-Anakder Fed.

 


Yddf Başkentteki Yozgatlılar Fed.
Viyana Akdağ Yarder.Derekaplancı Ankara der.Keçiören Yozgatlılar der.
Çokradan der.Hayırseverlerimize
Kampanyamıza Destek ve emek veren Yozgat Valiliği,Yozgat Belediyesi,
Tüm Yozgat ilçe belediyelerine,
Azını çoğuna sayıp bizlere destek veren hemşehrilerimize; Katkı ve emekleri için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyor, büyük gönüllerinden dolayı tebrik ediyorum. Almanya’da hizmetlerimizin daha verimli olması için Yozgatlı hemşehrilerimizin federasyonumuza üye olmaları bizlere maddi, manevi desteklerini bekliyoruz” dedi.