Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BERLİN (AA) - ABD'li elektrikli otomobil üreticisi Tesla'nın, otopilot olarak bilinen gelişmiş sürücü destek sisteminde (Autopilot) kontrol sorununu gidermek üzere 2,03 milyon aracını geri çağıracağı bildirildi.

ABD Ulusal Kara Yolu Trafik Güvenliği İdaresinden (NHTSA) yapılan açıklamada, Tesla otomobillerde otopilot devreye girdiğinde sürücünün aracın çalışmasıyla ilgili sorumluluğu sürdürmediği ve müdahale etmeye hazır olmadığı veya iptal edilip edilmediğini anlayamadığı durumlarda çarpışma riskinin artabileceği belirtildi.

 

Bu sorunun giderilmesi için otopilot'ta yazılım güncellemesinin gerekli olduğu belirtilen açıklamada, Tesla’nın 2015'in sonlarında otopilot'u etkinleştirmesinden bu yana üretilen yaklaşık 2,03 milyon Model X, S, 3 ve Y araçlarına güncellemeyi yapacağı aktarıldı.

Tesla’nın 2 milyondan fazla aracı geri çağırması otopilot kullanımdayken meydana gelen bir dizi kazaya ilişkin NHTSA tarafından iki yıl süren bir soruşturmanın ardından geldi

NHTSA, Tesla araçlarının sürücü destek sistemi olan otopilotu kullanırken sürücülerin dikkatini yeterince vermesini sağlayıp sağlamadığı konusunda uzun süredir inceleme yapıyordu.

 

Tesla'nın otopilot sistemi, otomobillerin kendi şeritleri içinde otomatik olarak yönlendirilmesini, hızlanmasını ve fren yapmasına yardımcı oluyor.

 

BERLİN (AA) - Almanya, BM İklim Zirvesi'nde fosil yakıtlardan uzaklaşma çağrısı yapan sonuç bildirgesini memnuniyetle karşıladı.

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dubai kentinde yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı'nın (COP 28) final metniyle tüm ülkelerin artık dünyanın fosil yakıtlardan uzaklaşması gerektiğini kabul ettiğini söyledi.

 

Sonucu memnuniyetle karşıladıklarını vurgulayan Baerbock, "Şimdi dünya bir karar verdi. Fiili olarak bu iklim konferansı, fosil çağının sonunu mühürlemiştir. Elbette metindeki tüm noktalar, biz Avrupalıların istediği kadar açık ve bağlayıcı değil ancak iklim konferanslarında oybirliğine ihtiyaç var." ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Baerbock, sonuç bildirgesinde, ülkelerin iklim hedeflerine ulaşabilmek için yenilenebilir enerji yatırımlarını artırmaları gerektiğinin açıkça belirtildiğine işaret ederek "Bugünkü karar, artık fosil yakıtlardan çıktığımızı açıkça belirtiyor, böylece hesap yapabilen herkes fosil yakıtlara yapılan yatırımların uzun vadede artık işe yaramayacağını biliyor." diye konuştu.

İklim politikalarında iki yıldır üzerinde çalışılan hedefe ulaşıldığını belirten Baerbock, 2030'a kadar yenilenebilir enerji kaynaklarının üç katına ve enerji verimliliğinin iki katına çıkarılması konusunda dünyadaki tüm ülkelerin anlaştığını kaydetti.

 

BM İklim Zirvesi'nde günlerce süren uzun müzakerelerin ardından 198 ülke, 2050'ye kadar net sıfır emisyona ulaşmak için enerji sistemlerinde fosil yakıtlardan adil, düzenli ve eşitlikçi şekilde uzaklaşılması çağrısında bulunan bir metin üzerinde anlaşmaya varmıştı.

Uzun yıllardan bu yana gıda sektöründe önemli başarılara imza atan Baştürk Kardeşler sektördeki başarılarını müşterilerini bilgilendirirken de en iyi şekilde kullanıyorlar.

Ayhaber’e açıklamalarda bulunan AHSA Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Baştürk, “Günümüzün global dünyasında dünyanın bir çok ülkesinden Almanya’ya gıda ürünleri gelmektedir. Sofralarımızdan eksik etmediğimiz sebze ve meyveler ise tükettiğimiz besin maddelerinin %80’den fazlasını oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.

 

Türkiye’nin EU kriterlerindkei onca engelleme ve şartlara rağmen ciddi anlamda yaş meyve ve sebzeyi hergün yüzlerce TIR ve yerine göre hava ve deniz yolu ile Almanya’ya ulaştırdığını belirten Ahmet Baştürk, “Şurası bir gerçekki bizim vatandaşımız Anadolu’nun adını, tadını ve lezzetini arıyor. Bizler ise bu tadları Almanya’nın çeşitli şehirlerinden ve bazen bizzat kendi imkanlarımız ile merkezimize getirerek müşterilerimize sunuyoruz. Adana’nın şalgamından Antalya’nın portakalına, Mersin’in narından Rize’nin çayına ve Gaziantep’in lezzetine kadar hemen her yöremizin her lezzet türünü Almanya’ya taşıyoruz. Kendi işimizi en iyi şekilde yaparken vatandaşımıza yöresel gıda ve lezzeti sunmanın da ayrı bir grururun yaşıyoruz” şeklinde konuştu.

 

Das regionale Gesundheitsforum der Gesundheitsregionplus Landkreis Kelheim tagte zum zweiten Mal und bot regionalen Akteuren im Gesundheitswesen die Gelegenheit, sich zu informieren und auszutauschen. Unter dem Dach des Zentrums für Chancengleichheit bearbeitet die Gesundheitsregionplus verschiedene Handlungsfelder im Gesundheitsbereich und wird dabei von Experten aus den Bereichen medizinische Versorgung, Pflege, Gesundheitsförderung und Prävention unterstützt. In den ersten beiden Jahren ihres Bestehens wurde bereits viel erreicht, um die Gesundheitsstrukturen des Landkreises zu stärken und zu verbessern. Das zweite Gesundheitsforum gab hierüber einen Überblick.

 

„Die Gesundheitsregionplus hat einen sehr guten Start erlebt und gezeigt, dass durch konstruktive Zusammenarbeit der Akteurinnen und Akteure viel bewegt werden kann. Dies wird auch in Zukunft entscheidend sein, um die zahlreichen Herausforderungen im Gesundheitswesen zu bewältigen. Unser aller Ziel sollte sein, durch nachhaltige Maßnahmen der Nachwuchs- und Fachkräftegewinnung die drohende Versorgungslücke abzuschwächen.“

Landrat Martin Neumeyer, Vorsitzender des Gesundheitsforums

 

Da vor dem Hintergrund des demografischen Wandels die Pflege eines der bestimmenden Themen ist, wurde auch im Gesundheitsforum darüber gesprochen. Mit viel Expertise referierte der Bernhard Krautz von der Vereinigung der Pflegenden in Bayern (VdPB) über den regionalen Pflegepersonalbedarf. Krautz erkannte interessante Besonderheiten im pflegerischen Regionalprofil und erläuterte die Herausforderung der „doppelten Demographie“.

 

„Die Altersentwicklung in der Bevölkerung führt zu erhöhten Bedarfen in der Akut- und Langzeitpflege. Gleichzeitig werden in den nächsten Jahren zahlreiche Pflegekräfte in den Ruhestand gehen.“ 

Bernhard Krautz, Vereinigung der Pflegenden in Bayern (VdPB)

 

Daher müsse in der Pflege zukünftig noch regionaler und kommunaler gedacht und Maßnahmen der Prävention und Gesundheitsförderung in den Fokus gerückt werden, so Bernhard Krautz.

Anschließend berichtete die Geschäftsstellenleiterin der Gesundheitsregionplus, Franziska Neumeier, sowie Sprecherinnen und Sprecher der Arbeitsgruppen über die im laufenden Jahr durchgeführten Projekte und Maßnahmen sowie die zukünftigen Themen im Jahr 2024. 

 

„In den verschiedenen Arbeitsgruppen konnten mit den Kooperationspartnern zahlreiche interessante Projekte geplant und auch erfolgreich umgesetzt werden. Ohne das große Engagement und die aktive Beteiligung der Akteure wären diese Erfolge nicht möglich gewesen.“

Franziska Neumeier, 

Geschäftsstellenleiterin Gesundheitsregionplus Landkreis Kelheim

 

Im Bereich der Gesundheitsförderung und Prävention sind das beispielsweise die Projekte „Fit for Focus“, die Maßnahmen zum „Aktionssommer Hitze- und UV-Schutz“ oder der Fachtag zum Präventionsschwerpunkt „Einsamkeit“. In der Pflege wurden mehrere Informationsangebote rund um das Thema „Demenz“ geschaffen, eine Befragung für beruflich Pflegende durchgeführt und mit den Gesundheitsrouten am 4. Tag der Ausbildung Landkreis Kelheim ein Angebot zur Nachwuchsgewinnung im Pflegebereich erfolgreich umgesetzt. 

Zudem stellt der Aufbau eines Ausbildungsverbundes für die generalistische Pflegeausbildung einen großen Meilenstein im Bereich der Pflege dar. 

Im Handlungsfeld Gesundheitsversorgung liegt der Fokus nach wie vor auf der kinder- und jugendpsychiatrischen Versorgung für den Landkreis Kelheim.

 

Landrat Martin Neumeyer und Franziska Neumeier bedankten sich bei allen Mitgliedern der Gesundheitsregionplus Landkreis Kelheim für ihren Einsatz und das Engagement zur Stärkung und Optimierung der Gesundheitsstrukturen im Landkreis Kelheim.

 

Gestern endete die Herbstkonferenz der Integrations- und Ausländerbeauftragten, bei der auch der neue Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung, Karl Straub, MdL, als bayerischer Vertreter teilgenommen hat. Er drückte seine Bedenken über die aktuelle Integrationspolitik des Bundes und die geplanten Erleichterungen zur Erlangung der deutschen Staatsbürgerschaft aus und brachte sie gegenüber der Bundesbeauftragten für Integration, Reem Alabali-Radovan zum Ausdruck, die über die integrationspolitischen Vorhaben des Bundes auf der Konferenz berichtete.

 

"Über den Bericht der Staatsministerin bin ich doch ziemlich irritiert", konstatiert Straub und fügt besorgt hinzu: "Bei allen Respekt: Die aktuelle Politik des Bundes ist alles andere als human! Der Staat und die Gesellschaft sind überfordert - und damit tun wir den Geflüchteten keinen Gefallen! Es scheint hier fundamentale Unterschiede in der Problemwahrnehmung zugeben!"

 

Zu den geplanten Änderungen zur Erleichterung der Erlangung der deutschen Staatsbürgerschaft sieht der Bund laut Alabali-Radovan unter anderem die Verkürzung der Mindestwartezeit von acht auf fünf Jahre, die grundsätzliche Ermöglichung der doppelten Staatsbürgerschaft und die Erleichterung der Einbürgerung für ältere Migrantinnen und Migranten vor. "Bayern ist hier grundsätzlich anderer Auffassung. Ich möchte den Weg der Vernunft gehen! Falscher Idealismus führt hier zu keinen guten Ergebnissen", ist sich der Integrationsbeauftragte sicher.

 

Er betonte die Bedeutung der deutschen Staatsbürgerschaft und äußerte Bedenken über die geplanten Erleichterungen bei der Einbürgerung: "Es ist wichtig, dass wir die Bedeutung der deutschen Staatsbürgerschaft nicht unterschätzen. Sie ist mehr als nur ein Dokument - sie ist ein Zeichen erfolgreicher Integration und des Engagements für unsere Gemeinschaft. Wir müssen sicherstellen, dass diejenigen, die sie erhalten, vollständig integriert sind und unsere Sprache sprechen. Es ist wichtig, dass wir die Stärke unseres Landes bewahren und gleichzeitig die Türen für qualifizierte Zuwanderer offen halten, die einen positiven Beitrag zu unserer Gesellschaft leisten wollen. Es ist bedenklich, dass die geplanten Änderungen zur Erleichterung der Erlangung der deutschen Staatsbürgerschaft diese Prinzipien untergraben könnten.", so der Beauftragte abschließend.

 

28Yıldır,karayollarımızda direksiyon çeviren, Manavgatlı Ertuğrul Cetin şöförümüzle sohbet ediyoruz. Sorduğum sorulara cevap alıyorum, Kendisini tanıtırken benimde Almanyada olduğumu elimdeki çantadan anlamış,gözü yolda elleri direksiyon çevirirken bana, “İsminizi lütfedermisiniz” dedi bende Doğan deyince, Doğan bey bende sizin gibi gurbetçiydim burda bana “Lübeckli Ertuğrul” derler drdi. Ertuğrul Çetin’e soruyorum okurlarımız için bize kendinizi tanıtırmısınız!

Efendim ben küçük yaşda terzi mesleğini öğrenmiş Askerlik çağına kadarda terzicilik yapmış, Askerlik görevinden sonra kardeşimle inşaatlarda çalıştım otobüs ehliyetini yaptıktan sonra  borçla otobüs aldım. Binbir zorlukla karayoluna bismillah diyerek başladım” diyen Lübeckli Ertuğrul Antalya Mersin arasında direksiyon çeviriyor.
 
 
Neden size Lübeckli Ertuğrul diyorlar?
 
 Türkiye Almanya arasında yolcu taşımacılığı imkanı doğdu bize. İstanbul'dan aldığım yolcuları Hamburg'a getiriyorum. Hamburg'dan aldığım yolcuları Istanbul'a getiriyorum. Kısacası İstanbul, Lübeck, İstanbul seferler yapmaya başladım.
Lübeck'li bir Alman bayanla bu seferler serüveninde tanıştım. Artık Türkiye'den Almanya'ya göçüyorum. Otobüs işletmeciliğine yani şöförlüğe veda ettim. Lübeck'de Alman bayanla onyılı aşkın mutlu, huzurlu beraberliği yani imam nikahı ile evli kaldım.  Çok sevdiği anlattığı ifadelerden belli olan Lübeck’li Ertuğrul, gözleri yaşarıyor, beraber hayatını yaşadığı bayan amansız bir hastalığa yakalanıyor. Uzun yıllar hastanede tedavisi devam ediyor. Nihayet emir baki oluyor, kanser hastalığı sonucu nihayet hakkın rahmetine kavuşuyor. “Lübeck şehrinde müslüman mezarlığına 25 yıllığına beşbin Euro ödeyerek mezar yeri satın aldım” diyen Ertuğrul eşinin şahadetini söylüyor, “eşim iyi bir müslümandı hatta beni bazen utandırırdı. Müslüman mezarlığında toprağa verdik”şöförün gözlerinin sulandığını içten ağladığını görüyorum. Bana doğru dönerek,"Doğan abim eğer resmi nikahım olsaydı alıp Manavgat'a getirecektim. Bana eşimi sevdiğimi vermediler kimseside olmadığı için evine ve malvarlığına devlet el koydu.”
 
 
Neden nikah yapmadınız ? 
 
"Benden en az onyaş büyükdü,ben istememe rağmen kendisi istemedi.
Yinede müslüman mezarlığına defini yaptırdım"dedi.
"Tekrar Türkiye'ye döndüm çok sevdiğim şöferliğe kendi aldığım otobüsümle Güney Akdeniz firmasında işe başladım. Hergün Manavgat, Antalya Mersin Adana arası elli yaşıma basmama rağmen severek direksiyon başında calışmaya devam ediyorum. Türkiyemiz cennet herkese ekmek var yeterki işimizi severek yapalım"dedi.Saatler süren otobüs de sohbetimiz Mersine gelmekle bitti. Teşekkürler Ertugrul Cetin yolun acık olsun.
 
 

YTB Başkanı Abdullah Eren ve beraberindeki heyet birtakım temaslarda bulunmak üzere Tanzanya, Zanzibar ve Kenya’ya ziyaretler gerçekleştirdi. Temaslarında Türkiye-Afrika ilişkilerine, yetiştirdiği nitelikli gençlerle katkı sunan YTB’nin Türkiye Bursları programına dikkat çeken Eren, bu ilişkinin Türkiye’de okumuş, Türkiye’yi tanıyan ve Türkiye’nin gönüllü elçileri olan Türkiye Mezunları ile çok daha iyi seviyelere geleceğinin altını çizdi.

 

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı (YTB) Abdullah Eren çeşitli temaslarda bulunmak üzere, beraberindeki YTB heyetiyle birlikte Tanzanya, Zanzibar ve Kenya’ya ziyaretler gerçekleştirdi. Birçok üst düzey çalışma toplantısı yapan Eren,  Zanzibar Cumhurbaşkanı Hüseyin Ali Mwinyi, Tanzanya Eğitim, Bilim ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Omari Kipanga, Tanzanya Dışişleri ve Doğu Afrika İş birliği Bakan Yardımcısı Mbarouk Nassor Mbarouk, Kenya Dışişleri Bakanlığı Diasporadan Sorumlu Bakan Yardımcısı Roseline K. Njogu, Kenya Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Belio Richard Kipsang, Zanzibar Eğitim ve Mesleki Terbiye Bakanı Lela Mohamed Mussa, Kenya Müslümanları Yüksek Konseyi Başkanı El Hac Hasan Ole Naado ve  Müslüman Konseyi (BAKWATA) Müftü Vekili Şeyh Ally Khamisi Ngeruko ile bir araya geldi. Eren, Nairobi Üniversitesi, Darüsselam Üniversitesi ve Muhimbili Sağlık Üniversitesi’ni de ziyaret etti.

 

YTB Başkanı Abdullah Eren’in katılımıyla Tanzanya, Zanzibar ve Kenya’da Türkiye Mezunları buluşmaları da gerçekleştirildi. YTB Başkanı Eren mezun programlarında yaptığı açıklamalarında Türkiye’de okumuş mezunların dünyanın dört bir yanında farklı görevlerde ülkeler arasındaki ilişkilere somut katkılar sunduğuna dikkat çekti. Türkiye Mezunlarının Türkiye’nin yaptığı küresel adalet çağrısına da destek verdiğini anlatan Eren “Türkiye’nin uluslararası siyasette bir mücadelesi var. Cumhurbaşkanımızın ‘Dünya Beşten Büyüktür’ diyerek sloganlaştırdığı anlayışa hakikaten dünyanın bugün çok büyük bir ihtiyacı var. İsrail’in Gazze’ye yapmış olduğu saldırılarda bunu net bir şekilde görüyoruz. Yeni bir sisteme, yeni bir düzene ihtiyacımız var. Burada sadece Türkiye’nin sesinin çıkması yetmez. Daha güçlü olmamız lazım. Yapmış olduğumuz işte Türkiye Mezunları gibi çalışmalar da bu amaca hizmet edecektir.” dedi.

 

MEZUNLARIMIZIN TECRÜBELERİNDEN YARARLANMAK İSTİYORUZ

 

Türkiye Mezunları Buluşmalarını çok önemsediklerini ve Türkiye’de üniversite eğitimlerini tamamlamış çok kıymetli mezunların olduğunu belirten Eren, “Yaşadıkları ülkelerde iyi kariyerleri olan mezunlarımız var. Onlarla bu ziyaretlerimizde tekrar bir araya geldik. Mezunlarımızın Türkiye sevgileri, muhabbetleri devam ediyor.  Onların tecrübelerinden yararlanmak istiyoruz. Afrika ülkelerinden daha çok öğrenci getirmek istiyoruz. Burada Türkiye Mezunları derneklerimiz var. Mezun hareketliliği ile alakalı derneklerimizin daha çok çalışmasını istiyoruz” dedi.

 

TÜRKİYE MEZUNLARI ÜLKEMİZİN GÖNÜLLÜ ELÇİLERİDİR

 

Afrika ülkelerine yatırım yapan Türk iş insanları ile Türkiye Mezunlarını bir araya getirmek için çalışmalar yürütüldüğünü aktaran Eren, “Türkiye Mezunları ülkemizin gönüllü elçileridir. Mezunlarımızla irtibatımızı daha sıkı tutmak istiyoruz. Mezunlarımızın bu bölgelere yatırım yapan Türk iş insanlarıyla da Türk şirketleriyle de ilişki kurmasını istiyoruz. Eminim ki bu bölgelere yatırım yapan Türk şirketleri Türkiye Mezunlarından çokça istifade ediyorlar” diye konuştu. 

 

HER FIRSATTA MEZUNLARIMIZLA BİR ARAYA GELİYORUZ

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2005 yılından itibaren Türkiye’de Afrika seferberliği başlatıldığını hatırlatan Eren, bu kapsamda tüm kurumların Afrika’ya yönelik çalışmalarında ciddi sayıda artış yaşandığını dile getirdi. YTB’nin Afrika ülkelerinden burslandırdığı öğrenci sayısının da arttığını vurgulayan Eren, “Zanzibar Cumhurbaşkanı Hüseyin Ali Mwinyi de Türkiye’de Tıp Fakültesi okumuş bir mezunumuz. Ziyaretler vesilesiyle kendileri ile bir araya geldik. Çok önemli iş insanları, siyasetçiler, akademisyenler Türkiye Mezunu olarak yurt dışında bulunuyor. Onları da ziyaret edip Türkiye ile olan muhabbetlerini diri tutmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

 

TÜRKİYE AFRİKA’YA KAZAN-KAZAN MODELİYLE YAKLAŞIYOR

 

Türkiye ve Afrika iş birliğinin kazan-kazan modeliyle her geçen gün geliştiğine dikkat çeken Eren şunları kaydetti: “Afrika’nın tarihi geçmişi ve yeraltı kaynakları çok zengin. Maalesef sömürgecilik geçmişi olan ülkeler var. Afrika kıtasının neden bu kadar zorluk içerisinde olduğunun sorusuna cevap ararsak, sömürgecilik geçmişinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Afrika’nın bu durumda olmasında onu sömürgeleştiren ülkelerin büyük kabahati var. Türkiye tüm kurumlarıyla hakça kaynaşmayı önceleyerek adaletli bir ilişki biçimi oluşturmaya çalışıyor. Bu ülkeler de bunu görüyor. ‘Türkiye geldiğinde bizden bir şey istemiyor’ diyor. ‘Kazan-kazan mantığı ile bize yaklaşıyor, kendini öncelemiyor, bizi de önceliyor’ diyor.  Bunun da pozitif etkilerini hepimiz görüyoruz."

 

 

 

 

 

  

Dernek Başkanları İstişare Toplantısı’nda konuşan Genel Başkan Kuzey: “DİTİB, bu toplumun birliğini sağlayan harcıdır”

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), ikincisi düzenlenen 'Dernek Başkanları İstişare Toplantısı'nda (DBİT), dernek yöneticileri ile bir araya geldi.

Köln Genel Merkez Konferans Salonu'nda düzenlenen toplantıya, genel merkez yönetimi, Baden ve Hessen eyaletlerinin DİTİB dernek başkanları katıldı.

 

İstişare toplantısı Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş yaptığı selamlama konuşmasında, başarılı olabilmek için iletişim ve istişarenin önemine vurgu yaptı. Altuntaş, derneklerin, eyaletlerin ve merkezin bir arada çalışmasıyla güçlü bir istişare zinciri oluşturmanın gerekliliğini belirtti.

Dernek başkanlarını DİTİB teşkilatının temel taşı olarak gördüğünü ve onların hizmetinin kıymetli olduğunu ifade eden Altuntaş, DİTİB’in Almanya genelinde 900'e yakın derneği ile büyük bir sorumluluk taşıdığını belirtti. Müslüman toplumun beklentilerine uygun hizmet sunmak için derneklerin önemine de dikkat çeken Altuntaş, “Hedefimiz İslam’ın Almanya'da resmi bir din olmasını sağlamak, yani kamu tüzel kişilik hakkını elde etmektir” dedi.

 

40 yıllık geçmişi olan büyük bir aileyiz

DİTİB'in 40. yılını kutlamaya hazırlandıklarını söyleyen Altuntaş, “DİTİB, 40 yıl gibi uzun geçmişi olan, toplumda büyük bir teveccüh kazanan ve 40 yıldır bu topluma hizmet eden bir kurumdur. Bu teşkilatımızı 40 sene önce büyüklerimiz kurdu. Onların yaptığı fedakarlıklar sonucu bugün büyük ve güçlü bir aileyiz. Bundan sonra da hizmet bayrağını hep birlikte daha ileriye taşıyacağız. Bu kuruma en ufak hizmeti dokunan, gayret ve çabasını ortaya koyan bütün büyüklerimize, cemiyet yöneticilerimize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Vefat edenlere Rabbim’den rahmet, hayatta olanlara da sağlık ve afiyet diliyorum” diye konuştu.

DİTİB Rehberlik, Denetim ve Teşkilatlanma Hizmetleri Müdürü Sami Sipahi de yaptığı sunumda dernek başkanlarına DİTİB’in teşkilat yapısı ve DBİT içeriği ile ilgili bilgiler verdi.

 

DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey de yaptığı konuşmada DİTİB‘in hizmet felsefesini Allah yolunda karşılıksız hizmet olarak tanımlayarak, tebessümle başlayan, tatlı dil ve ihsanla devam eden çalışmalarının temelinde Allah rızası olduğunu vurguladı. Kuzey, yaptıkları işlerin karşılığını sadece Allah'tan beklediklerini belirtti.

Konuşmasında iletişimin önemine değinen Kuzey, tebessümün sadaka olduğunu ve iletişimi güçlü tutarak güzel ve verimli sonuçlar almanın mümkün olduğunu ifade etti. Gençleri yönetim kurullarına yetiştirmenin ve istişarelerde bulunmanın önemine vurgu yaptı.

 

DİTİB, bu toplumun birliğini sağlayan harcıdır

DİTİB'in Almanya genelinde İslam'ı en iyi şekilde temsil etmeye çalıştığını belirten Kuzey, yerel yöneticilerden komşulara varıncaya kadar insanları camilere davet ederek, İslamofobi’ye karşı ön yargıların ortadan kaldırılabileceğini ifade etti. Kuzey, DİTİB’in bu toplumun birliğini sağlayan harcı olduğuna vurgu yaptı. 

Dünya genelindeki mazlumları destekleme konusundaki çabalarını da paylaşan Kuzey, deprem bölgesine yapılan nakdi ve maddi yardımın yanı sıra eğitim alanındaki projeleri de öne çıkardı. Eğitimin en büyük öncelikleri arasında yer aldığını belirten Kuzey, gençlere ve çocuklara daha iyi imkanlar sunmak için çalıştıklarını ve eğitim konusunda var güçleriyle çaba harcadıklarını ifade etti.

 

Konuşmaların ardından dernek yöneticileri gruplar halinde DİTİB birimlerini gezerek çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Hafta sonu düzenlenen 'Dernek Başkanları İstişare Toplantısı' (DBİT), yoğun bir çalışma temposuyla geçti ve genel bir değerlendirme toplantısıyla noktalandı. Etkinlik genel merkez yönetimi ile Baden ve Hessen eyaletlerinin DİTİB dernek başkanlarının ortak aile fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya’nın Göppingen şehri belediyesi Türkiye’mizin güzede Devlet Klasik Türk Müziği Korosunu davet etmişti. Dina1 ve 2 ebadında afişlerle şehrin resmî dairelerine afişleri asılmıştı. Bende afişleri görüp okuyunca, Almanya’da Türk Kültürünün tanıtılmasında derneklerimizde milli kültür dersleri ve sohbetler veren, milli kimlikli nesillerin yetişmesi için büyük emekleri olan eğitimci Kayseri Ülkü Bir’in eski başkanı Hamza Eravşar hocamıza.

Devlet Klasik Türk Müziği Korosu ve  Prof. Dr. Nevzat Atlığ’ın Cuma akşamı şehrin salonunda Müzik ziyafeti vereceğinin bilgisini verdik. Hamza Eravşar buna çok sevindi. Yıl 1984 Bende Türk Federasyon üyesi Türk Milli Kültür Cemiyetinin yönetim kurulu başkan yardımcılığını yapıyordum. Hamza Eravşar, bana cemiyet olarak mutlaka katılalım iki de büyük çiçek çelengi yaptırmamızı bizden istedi. Gün geldi, Nevzat hocanın yönettiği Musuki ziyafetine cemiyet olarak iştirak ettik. 30 ‘a yakın solistlerin olduğu koruyu yöneten Nevzat Atlığ yönetiminde büyük bir disiplin ve aheng içerisinde.
 
Bine yakın katılımın yüzde 90 nın Almanların olduğu Klasik Türk Klasik Müziğimizi zevkle, heyecanla izledik dinledik. Verilen molada Hamza Eravşar hocamızla birlikde Nevzat Atlığ hocamızı ziyaret ettik. Tebriklerimizi ilettik. Klasik  Türk Müziği konserleri Almanya’nın büyük şehirlerinde devam etti. Türk Federasyonu dernekleri hep konserlere iştirak ederek hocamıza destek oldular. Bunda çok saydığımız sevdiğimiz hocamız Hamza Eravşar’ın gayretleri vardı.  Rabbim Hamza hocamızı bir kere daha rahmetle anıyorum. Ruhu şad mekanı cennet olsun.
 
Hayatı 
14 Ekim 1925 yılında süvari albayı ve müzisyen olan babası Nazmi Atlığ’ın görevde bulunduğu Denizli’nin Sarayköy ilçesinde doğdu. Aslen Edirnelidir. Babasından keman ve musiki öğrendi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirip röntgen teşhis ihtisası yaptı. Üniversite korosunda keman çaldı, sonra bu koronun şefi, İstanbul Radyosu Müdürü (1955-1958) oldu. İstanbul Radyosu Küçük Koro’sunu yönetirken 1963’te Mesut Cemil Bey’in vefatı üzerine Klasik Koro’nun şefliğine getirildi. 1976 yılına kadar bu görevi yürüttü. Milli Eğitim Bakanlığı Türk Musikîsi Araştırma ve Değerlendirme Komisyonu Başkanlığı, 1000 Temel Eser Komisyonu üyeliği ve TRT yönetim kurulu üyeliği yaptı. 1976’da Kültür Bakanlığı Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nu kurunca koronun şefliğine getirildi. Çeyrek asır devam ettiği İstanbul Belediye Konservatuarı’nda ki Sanat Kurulu Başkanlığı ve Türk Musikîsi Hocalığından ayrıldı. 1981 yılında Kültür Bakanlığı’nın Klasik Türk Müziği dalında başarı ödülünü aldı. Türkiye Milli Kültür Vakfı’nca 1983 yılı Türk Kültürü Hizmet Ödülüne lâyık görüldü. 1983 yılında Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Üyeliğine seçildi ve 1984  yılında Radyo Televizyon Yüksek Kurulu üyeliğine atandı. 1985 yılında “Profesör”, 1987 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanını aldı. 1999 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat büyük ödülüne lâyık görüldü.
 
 
2004 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür ve San’at Büyük ödülü ile ödüllendirildi. Pek çok müzisyen yetiştiren Nevzat Atlığ 1985 yılından itibaren 30 yıl süre ile İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda öğretim üyeliği görevinde bulundu.
 
Prof. Dr. Nevzat Atlığ’ın bugüne kadar yönettiği sayısız sahne, radyo ve TV Konserleri dışında yirmi CD’lik müzik yayını ve beş ciltlik Türk Musikîsi Klasikleri nota yayınları bulunmaktadır. Hakkında Türk Kültürüne Hizmet Vakfı tarafından “50. Sanat Yılında Nevzat Atlığ”, Kubbe Altı Vakfı’ınca Ergun Balcı’nın müellifi olduğu “Musikimizle Övünmemiz İçin Nevzat Atlığ”, Bakırköy Konservatuarı Vakfı’nca hakkında 1948 yılından bu yana basında çıkan yüz yazar ve edip tarafından kaleme alınmış makalelerden oluşan “Basında Nevzat Atlığ” ve Mehmet Güntekin’in müellifi olduğu “Nevzat Atlığ Tanıklığında Yakın Dönem Musikî Tarihimiz” başlıklı kitaplar yayınlanmıştır.
 
 
Dr.Nevzat Atlığ son olarak Aydın Doğan Vakfı’nca 2013 yılı Türk Musikîsine tahsis edilmiş olan sanat ödülü ve 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Necip Fazıl’a Saygı ödülü ile taltif edilmiştir.
Dr. Nevzat Atlığ iki çocuk sahibi (Bülent Atlığ ve Nihan Atlığ Simpson) olup halen yaşamını ve sanat çalışmalarını Bodrum’da sürdürmekteydi. 
 
Geçtiğimiz hafta Hakk'ın rahmetine kavuşan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirip radyoloji uzmanlığı ihtisası yapan, Devlet Klasik Türk Müziği Korosu kurucusu ve emekli şefi, müzik araştırmacısı, ses sanatçısı, 98 yıllık ömrüne uzun soluklu çok sayıda başarı sığdıran ve “devlet sanatçısı” unvanına sahip olan Prof. Dr. Nevzat Atlığ hocamıza Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Ruhu şâd, kabri nur, mekânı cennet olsun. Kederli ailesi başta olmak üzere, dost, akraba ile tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum. 

Integrationsbeauftragter Straub zieht erstes Fazit nach 30 Tagen im Amt: „Herausforderungen auf allen Ebenen: Migration human gestalten, ohne die Rahmenbedingungen aus den Augen zu verlieren.“

 

Der zum 8. November dieses Jahres neu ernannte Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Karl Straub, MdL, hat sich in den ersten 30 Tagen einen guten ersten Eindruck verschafft und dringenden Handlungsbedarf in mehreren Bereichen festgestellt: „Der Bereich Asyl, Integration und Migration ist momentan extrem aufgeheizt. In aktuellen Debatten werden Geflüchtete oft idealisiert oder verunglimpft – Graubereiche gibt es kaum. Bei all den Herausforderungen für die Gesellschaft darf die Menschlichkeit nicht auf der Strecke bleiben. Wir müssen illegale Migration begrenzen – aber immer human und mit Augenmaß handeln. Dafür braucht es vor allem Herz, aber auch Verstand“, fordert Straub. 

 

Der Beauftragte hat in den ersten Wochen seiner Amtszeit bereits viele wichtige Stakeholder kennengelernt, beispielsweise mit den Mitgliedern des Bayerischen Integrationsrats über Voraussetzungen für gelingende Integration diskutiert, sich mit dem Bayerischen Beauftragten gegen Antisemitismus über wachsende Judenfeindlichkeit ausgetauscht, sich ein Bild von den Bedingungen der Menschen in Ankereinrichtungen gemacht und den oberfränkischen Integrationspreis an verdiente ehrenamtlich organisierte Projekte verliehen. „Das war nur der Anfang“, so der Beauftragte weiter, „ich begreife dieses Themenfeld ganzheitlich, möchte auch zu unangenehmen Terminen, wo der Schuh drückt und die Menschen nicht mehr weiterwissen. Ich will dieses Amt mit Leib und Seele ausfüllen.“

 

Straub ist dieser Themenbereich nicht unbekannt. Er bearbeitete über zehn Jahre im Petitionsausschuss des Bayerischen Landtags Petitionen und Eingaben im Bereich Asyl, kennt daher Probleme, die jeweiligen staatlichen Strukturen und rechtliche Möglichkeiten. „Ich schöpfe in meinem Wirken aus jahrelanger Erfahrung. Meines Erachtens sollten wir die Möglichkeiten der Freiwilligen Rückkehr deutlich ausbauen, anstatt gebetsmühlenartig mehr Abschiebungen zu fordern, die zum aktuellen Zeitpunkt ohne rechtliche Änderungen und Rückübernahmeabkommen mit dem jeweiligen Herkunftsland nur leere Versprechen sind“, konstatiert der Beauftragte.

 

In seiner Arbeit unterstützt wird der Beauftragte durch seine Geschäftsstelle, die bspw. Öffentlichkeitsarbeit betreibt, Termine vorbereitet und Bürgeranfragen bearbeitet: „Ich möchte mich ganz herzlich bei meinem Team für die leidenschaftliche und kompetente Unterstützung in den ersten Tagen bedanken“, so der Beauftragte abschließend.