Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin eşi Olena Zelenska: "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı"
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba: "Özellikle Meta'nın (Facebook, WhatsApp, Instagram) standartlar konusunda yapması gereken çok şey var. Ukraynalı kullanıcılar standartlar nedeniyle bazı paylaşımlarda engelleniyor"
 
 

LONDRA (AA) - Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin eşi Olena Zelenska, Rusya'ya karşı Ukrayna ve dünyanın yumuşak güç kullanarak karşılık verdiğini belirterek, "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı." dedi.

İngiltere'nin başkenti Londra'da düzenlenen Küresel Yumuşak Güç Zirvesi 2023'e Zelenska'nın yanı sıra Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba ve eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson da katıldı.

 

Zelenska, zirveye gönderdiği görüntülü mesajda, Rusya'nın Ukrayna'ya attığı roketlerin sadece Ukraynalıları değil tüm uluslararası kamuoyunu, insanlığı ve temel insan haklarını tehdit ettiğini belirterek, "Ancak bizi de buraya toplayan çok önemli bir şey yaşandı. Saldırganın bile beklemediği şekilde onlara karşılığı yumuşak güç verdi." dedi.

Dünya tarihinde ilk kez bir orduya karşı yumuşak gücün harekete geçtiğinin altını çizen Zelenska, "Ukrayna'daki milyonlarca insan ve dünya, silahlı işgale işbirliği, dayanışma ve insanlık ve destekle karşılık verdi. Küresel Yumuşak Güç Endeksine göre Ukrayna geçen sene 122 ülke arasında en fazla puan alan ülke oldu." diye konuştu.

 

- "Ukrayna halkı yumuşak gücün elçileri oldu"

Zelenska, dünyanın, Rusya-Ukrayna savaşının ardından Ukrayna tarihini, Sovyet Birliği ve Rus emperyalist tarihi olarak değil, dünya tarihinin bir parçası olarak ilk kez öğrenmeye başladığını söyledi.

Olena Zelenska, "Savaşın ardından dünyanın dört bir yanında yaşayan Ukraynalılar yumuşak gücün elçileri oldular. Dilimiz, kendisi Ukrayna’nın elçisi oldu. Birçok ülkede Ukraynaca kullanılmaya başlandı. Şimdi dünyada birçok insan Ukraynalıların Rus olmadığının farkına vardı." diye konuştu.

Savaşa ve ekonomik zorluklara rağmen, Birleşmiş Milletler (BM) ve çok sayıda farklı platformda düzenlenen uluslararası programa katıldığını belirten Zelenska, bu programlar sayesinde ülkelerindeki durumu dünyaya duyurduklarını anlattı.

Zelenska, "Bu nedenle, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yıl dönümünü farklı bir şekilde tanımlıyoruz. Bu, direniş, birliktelik ve cesaretin yıl dönümü. Bu, sadece silahlı bir meşru müdafaa değil, aynı zamanda yumuşak güç." ifadelerini kullandı.

- "Hiçbirimizin askeri kıyafetlerinin asılı olduğu bir gardırobu yok"

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, görüntülü olarak katıldığı zirvede 2014'te Rusya Kırım'ı işgali ettiğinde yumuşak gücün kıymetini anladıklarını ve karşı argümanlarını bu şekilde dile getirebileceklerini fark ettiklerini anlattı.

 

Kuleba, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla, "Kötünün iyiye savaşı" gibi güçlü bir hikayenin ortaya çıktığını belirterek, "Tüm iletişim araçlarını kullanma becerisine sahibiz. İnsanlara hikayemizi, söylemimizi anlatmak açısından bu alanları nasıl kullanacağımızı biliyoruz." dedi.

"Gerçeği söylüyoruz ve gerçek satar." diyen Kuleba, Rusya-Ukrayna savaşının medya tarafından en çok konu edinilen savaş olduğunun da altını çizdi.

Kuleba, Devlet Başkanı Zelenskiy'nin savaşın başından bu yana üniformayla görüntülenmesinin planlanan bir halkla ilişkiler çalışması olmadığına da değinerek, "Kendinizi bir pozisyonun içinde bulduğunuzda hiçbir strateji çalışmaz. Bir şeyi yapmaya başlarsınız ve yaparsınız. Ne olursa olsun hayatta kalmanız gerek. Hiçbirimizin askeri kıyafetlerinin asılı olduğu bir gardırobu yok. Ben Dışişleri Bakanı'yım, bildiğim tek şey kravatlar, takım elbiseler ve kol düğmeleriydi. Savaş başladığında günlük kıyafet giymenin nasıl bir şey olduğunu bilmediğimi anladım." ifadelerini kullandı.

 

- "Özellikle Meta'nın standartlar konusunda yapması gereken çok şey var"

Bilgi ve söylem savaşında olduklarını belirten Kuleba, sosyal medyanın da bir savaş alanı olduğunu ifade ederek, "Savaşta ciddi bir mücadele vermek istiyorsanız sosyal medyada da savaşmalısınız. Bu alan ciddiye alınmalı." dedi.

Kuleba, sosyal medyada Ukrayna'ya karşı bir yanlış tutum bulunduğunu da belirterek, "Özellikle Meta'nın (Facebook, WhatsApp, Instagram) standartlar konusunda yapması gereken çok şey var. Ukraynalı kullanıcılar standartlar nedeniyle bazı paylaşımlarda engelleniyor. Çünkü protokolleri bir noktayı atlıyor. Bir saldırgan ve mağdurun olduğu savaşta eşit iki taraf yoktur. Burada bir iyi ve bir kötü taraf vardır. Eğer iyinin tarafındaysanız savaşta da iyinin tarafında olmalısınız ve tarafsızlık yapamazsınız." diye konuştu.

 

- Johnson: "Süper güç olmak istiyorsanız kapitalizm ve demokrasiye ihtiyacınız var"

Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson da burada yaptığı konuşmada, yumuşak gücün ve demokrasinin önemine dikkati çekerek, şu ifadeleri kullandı:

"İngiltere gibi bir süper güç olmak istiyorsanız, o zaman ikisine de ihtiyacınız var. Kapitalizme ve demokrasiye ihtiyacınız var. Demokrasi önemlidir çünkü (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin, özgür bir medyaya sahip özgür bir toplumda yaşıyor olsaydı, Ukrayna'yı işgal etmek gibi feci bir hatayı asla yapmazdı. Ruslar özgür medyaya sahip özgür bir toplumda yaşasaydı, Putin, Ukrayna'nın gerçek doğası konusunda asla bu kadar yanılgıya düşmezdi. Putin, Ukraynalıların büyük bir vatansever halk olduğunu ve topraklarının her karışı için savaşacaklarını bilirdi."

 

Johnson, Ukrayna'nın savaşı kazanacağına inandığının altını çizerek, "Ancak, bu zor olacak. Maksimum desteğe ve buna şimdi ihtiyaçları var." değerlendirmesinde bulundu.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından başlatılan “Türkiye Depremi Yardım Kampanyası” seferberliği kapsamında, deprem bölgesindeki yardım çalışmaları sürüyor.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) iş birliğinde Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, Gaziantep’in Islahiye İlçesinde ve Adıyaman Merkez’de kısa süre içerisinde kurduğu mobil konteyner mutfak ile sıcak yemek dağıtıyor.

 

Mobil konteyner mutfakta sıcak yemek ikram ediliyor

DİTİB’in mobil konteyner mutfağında günlük hazırlanan sıcak yemekler depremzedelere ve sahadaki görevli ve gönüllülere ikram ediliyor.

Hatay, Gaziantep ve Adıyaman’daki çadır kentte oluşturulan mobil mutfakta günlük binlerce kişiye sıcak yemek verdiklerini dile getiren DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, “Deprem bölgesinde insani yardım çalışmalarına desteğimizi sürdürüyoruz. Bölgede depremzede kardeşlerimize ve gönüllü görevliler olmak üzere binlerce kişinin günlük sıcak yemek ihtiyacını karşılıyoruz. DİTİB olarak nerede bir gözyaşı ve ihtiyaç var ise oraya gitmeye çalışıyoruz. Ayrıca Ramazan ayında da 13 bölgede sıcak yemek ikramımızı devam ettireceğiz. Cenabı Hak böyle bir afeti bir daha göstermesin.” ifadesini kullandı.

Çalışmalar kapsamında DİTİB ailesi olarak depremden etkilenen bölgelere jeneratör, tuvalet kabini, portatif yatak, cenaze torbası, uyku tulumu, battaniye ve kampetten oluşan yardımları bölgeye ulaştırdıklarını söyleyen Kuzey, “3 mobil konteyner mutfak yaptırarak bölgede binlerce kişinin günlük sıcak yemek ihtiyacını karşılıyoruz. Yaraları bir nebze olsun sarabilmek için nakdi yardımın yanında şimdi de evleri yıkılan veya ağır hasarlı olması nedeniyle evlerine giremeyen ailelerin ve soğuk kış şartlarında özellikle çocukların konaklayabilmesi için konteyner konuttan oluşan yerleşim merkezi kurmak için kampanya başlattık. Hamd olsun kampanyamız da güzel devam ediyor. Binlerce aileye sıcak yuva olacağız. Bu manada Türkiye Diyanet Vakfı’na bu imkanı bize sağladıkları için çok teşekkür ederiz.” dedi.

DİTİB ailesi olarak depremden etkilenen ailelere yardım etmek için tek yürek olduklarını ifade eden Kuzey, “Depremin hemen ardından nakdi ve ayni yardımlarla teşkilatımıza destek veren hayırseverlere, iş insanlarına, cemaatimize, eyalet birliklerimize, dini danışma kurulu başkanlarımıza, cemiyetlerimizin olmak üzere kadın, gençlik ve veli birliklerimizin başkan ve yöneticilerine, canla başla çalışan kadın ve erkek gönüllülerimize, sevgili çocuklarımıza şükranlarımı sunuyorum. Kendilerinin emanetlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz” diye konuştu.

 

 

 

 

 

 

DİTİB gönüllü kadın birlikleri, depremden etkilenenlere destek için yola çıktı.

 

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB), Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen depremden zarar gören vatandaşların yaralarının sarılması için başlatılan yardım seferberliğini sürdürüyor.

DİTİB, federal kadın ve eyalet kadın birlik başkanlarından oluşan gönüllüler aracılığıyla depremzede ailelerin gönlünü fethediyor.

 

Kadın gönüllüler Kahramanmaraş ve Hatay’da ailelere destek verecek

Gönüllü ekipte yer alan DİTİB Federal Kadın Birliği Başkanı Safiye Kılıç, duygularını şöyle ifade etti: “Asrın felaketinin yaşandığı Türkiye’mizde bu büyük acıyı bizler de Almanya’da yüreğimizde yaşıyor ve paylaşıyoruz. Bir nebze olsun yaraları sarmak ve deprem bölgesindeki kardeşlerimize destek olmak için gönüllü kadın ekibi olarak yola çıkıyoruz. Almanya’nın her eyaletinden gönüllü kadın birliklerinin başkan ve yöneticileriyle ihtiyaç sahibi aileleri bir araya getirerek birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının pekişmesine vesile olacağız. Gönüllülerimizin öncülüğünde ailelere, çocuklara yönelik çalışmalarımız olacak. Yine çocuklara yönelik boyama ve çeşitli etkinlikler planladık. DİTİB kadın birlikleri olarak deprem bölgesinde ailelere yönelik elimizden gelen desteği vereceğiz.”

 

12 kadın gönüllü deprem bölgesine uğurlandı

Federal Kadın Birliği başkanı Safiye Kılıç, başkan yardımcısı Şerife Sayım, sekreter Rabia Şahinarslan, Federal Kadın Çalışmaları Koordinatörü Nurten Afat, Essen Kadın Birliği Başkanı Sümeyye Öztürk Mutlu, Hamburg Kadın Birliği Başkanı Ayla Şener, Berlin Kadın Birliği Başkanı Sebile Uyanık, Rheinland-Pfalz Kadın Birliği Başkanı Lale Türk, Düsseldorf Kadın Birliği Başkanı Meryem Savun,  Kuzey Bavyera Kadın Birliği Başkanı Özlem Ödemiş, Hessen Kadın Birliği Başkanı Ayşegül Yıldırım ve Württemberg Kadın Birliği Başkanı Neslihan Aran’dan oluşan 12 kişilik gönüllü kadın heyeti, Köln havalimanından deprem bölgesi Kahramanmaraş ve Hatay’a uğurlandı.

Begehungen der 52 Landkreisgemeinden gemeinsam mit den jeweiligen Bürgermeisterinnen und Bürgermeistern gehören seit der Amtseinführung von Thomas Eberth zu den festen Terminen im Landratskalender. Die jüngste Tour führte den Würzburger Landrat gemeinsam mit einer Abordnung des Landratsamts nach Frickenhausen am Main.

 

Eberth will mit den regelmäßigen Besuchen den „unkomplizierten Austausch“ mit den Gemeinden und deren Verwaltungen pflegen, eröffnete der Landrat die Gesprächsrunde mit Bürgermeister Günther Hofmann sowie Vertretern von Verwaltung und Gemeinderat. Zudem bekomme man so die vielen „wunderschönen Rathäuser in der Region“ zu Gesicht, freute er sich beim Empfang inmitten des historischen Frickenhäuser Ortskerns. Passend, denn über den Umgang mit historischer Bausubstanz und Baudenkmälern tauschten sich die Anwesenden auch inhaltlich aus.

 

Unterstützung bei Umgang mit historischer Bausubstanz

 

Besonders beschäftige die Bürger derzeit die Einschränkung bei der Nutzung von Photovoltaik-Anlagen auf Gebäudedächern in den Altorten, berichtete Bürgermeister Hofmann. Zum Erhalt prägender Ortsbilder wurde die Installation von Solar und Photovoltaikpanelen auf historischer Bausubstanz bisher oft nicht genehmigt.

 

Der Geschäftsbereichsleiter des Bauamts am Landratsamt Dr. Benedikt Kaufmann kündigte hier allerdings einen Wandel an: Denkmalbehörden seien inzwischen deutlich kulanter, was Genehmigungen angehe. Gemeinden könnten über ihre Gestaltungssatzung selbst Einfluss darauf nehmen, inwiefern und an welchen Stellen Solar- oder Photovoltaikmodule auf den Dächern mit dem Ortsbild vereinbar seien.

 

Die „Hausaufgaben sind gemacht“: Eines der wichtigsten Projekte der Gemeinde in den vergangenen Jahren war die Erweiterung der Kindertagesstätte. Der historische Altbau (hinten, links) wurde im Zuge dessen um einen modernen zweistöckigen Bau mit drei zusätzlichen Gruppen erweitert. Foto: Christian Schuster

 

Bürgermeister Günther Hofmann nutzte die Gelegenheit, um ein Lob auszusprechen: In den letzten Jahren, vor allem seit der Besetzung neuer Stellen im Fachbereich Denkmalschutz, habe sich die Zusammenarbeit mit dem Landratsamt deutlich verbessert. „Das flutscht jetzt!“, richtete er sich an Bauamtsleiter Dr. Kaufmann.

 

Gemeinde trifft Vorbereitungen für Notfallszenarien

 

Hochwasser, Versorgungsengpässe oder der vielerorts befürchtete Blackout: Wie viele andere Kommunen trifft auch die Gemeinde Frickenhausen derzeit Vorkehrungen für Notfallszenarien. Stolz sei man in diesem Zusammenhang, so Bürgermeister Günther Hofmann, auf die gemeindeeigene Wasserversorgung. Mit Blick auf einen potenziell flächendeckenden Stromausfall bemühe man sich derzeit um ein Notstromaggregat, mit dem die Pumpen auch ohne Netzanbindung weiter Wasser fördern könnten.

 

Landrat Thomas Eberth lobte die Bereitschaft, sich vorbereiten zu wollen, und verwies auf eine aktuell zu beantragende Förderung für die Einrichtung von Wassernotversorgungen auf Bundesebene. Damit könnte etwa auch ein solches Notstromaggregat gefördert werden.

 

Der Umgang mit historischer Bausubstanz beschäftigt Bürger und Verwaltung regelmäßig. Bürgermeister Günther Hofmann (links) und Landrat Thomas Eberth (Mitte) begutachteten Frickenhausens historischen Ortskern bei einem Rundgang gemeinsam mit Vertretern von Landratsamt und Gemeindeverwaltung. Foto: Christian Schuster

 

Eberth warb allerdings auch dafür, derzeit nicht in Hysterie zu verfallen. „Angst ist nie ein guter Ratgeber“, gab Eberth zu bedenken. „Es ist gut, wenn Vorbereitungen getroffen werden. Für alle Eventualitäten werden wir uns aber nie vorbereiten können.“ Zur verbesserten Orientierung, welche Maßnahmen derzeit sinnvoll seien und welche nicht, gibt das Landratsamt den Kreisgemeinden aktuell Leitfäden und weitere Materialien zur Krisenprävention an die Hand.

 

Steigende Kosten belasten Gemeinde- und Kreishaushalt

 

Mit Sorge blicke Bürgermeister Günther Hofmann derzeit vor allem auf die Finanzen seiner Gemeinde und des Landkreises. Die vom Landkreis für den Haushalt 2023 angekündigte Erhöhung der Kreisumlage um ganze 4 Prozentpunkte lasse den Kommunen für das kommende Jahr kaum noch Spielräume für Investitionen.

 

Landrat Eberth konnte hier jedoch keine Erleichterungen versprechen. Auch der Landkreis habe den Gürtel gehörig enger geschnallt und Budgets in allen Fachbereichen rigoros kürzen müssen. Steigerungen der Kreisumlage seien vor allem mit gestiegenen Anforderungen bei Pflichtaufgaben wie der Jugendhilfe, der Arbeit des Jobcenters oder auch anstehenden Tarifsteigerungen für die Mitarbeitenden verbunden.

 

Förderung von Kleinprojekten soll in Kreisgemeinden ankommen

 

Für künftige kleinere Maßnahmen warb der Leiter der Stabsstelle Landrat, Michael Dröse, jedoch dafür, die beiden Förderbudgets des Landkreises zu nutzen. Über das Kleinprojekte-Budget der Ökomodellregion oder das Regionalbudget könne sich die Gemeinde um Gelder für zum Beispiel eine mögliche Teilsanierung des Gewölbekellers mit Festsaal unter dem Rathaus bewerben.

 

So hoch stand das Wasser des Mains schon an den Toren des Altorts: Frickenhausens Bürgermeister Günther Hofmann (Mitte) sowie Gemeindekämmerer und VG-Leiter Stefan Schmidt tauschten sich mit Landrat Thomas Eberth über Absicherungen für Notfallszenarien wie Hochwasser aus. Foto: Christian Schuster

 

Dankbar für den Hinweis betonte Bürgermeister Günther Hofmann allerdings auch, dass die Gemeinde trotz der aktuell angespannten Lage auf den Finanzmärkten ihre Hausaufgaben gemacht habe: Die Sanierung des Feuerwehrhauses und der moderne Erweiterungsbau des Kindergartens mit drei neuen Gruppen seien so gut wie abgeschlossen. Die Verschuldung liege dabei aktuell mit rund 600 Euro pro Einwohner im „akzeptablen Bereich“. „Insgesamt steht die Gemeinde Frickenhausen sehr gut da“, resümierte schließlich auch Landrat Thomas Eberth nach der Besichtigung des Ortskerns und des neuen Kindergartens.

 
Manche kommen, um hier zu studieren, manche der Liebe wegen und manche, weil sie in ihrem Heimatland verfolgt werden: Seit der letzten Einbürgerungsfeier 2019 wurden in Würzburg 818 Personen aus 83 Herkunftsländern eingebürgert. „Ich freue mich, so viele neue deutsche Staatsangehörige zu ihrer Einbürgerung zu beglückwünschen“, sagte Oberbürgermeister Christian Schuchardt beim Empfang, der aufgrund der großen Zahl der Eingebürgerten im Congress Centrum stattfand. 
 
„Ich freue mich, dass ich Sie hier willkommen heißen darf“, so der Oberbürgermeister. Schuchardt würdigte bei seiner Rede die bewusste Entscheidung für ein Land und eine neue Heimat mit all ihren Stärken und auch Fehlern. Er appellierte an die Eingebürgerten, an der Demokratie aktiv teilzunehmen und sich einzumischen, wenn Frieden, Freiheit oder Minderheiten bedroht würden. 
 
Kommunalreferent Wolfgang Kleiner ging auf die Voraussetzungen bis zur Einbürgerung ein. Alle haben bereits im Vorfeld ihrer Einbürgerung bewiesen, dass sie sich bestens in die deutsche Gesellschaft integriert haben. Dazu gehören Sprachkenntnisse, aber auch gesellschaftliche Regeln und fremde Gewohnheiten und Bräuche. Mit dem Erwerb des deutschen Passes setzen die Neubürgerinnen und Neubürger ein starkes Zeichen. Sie bekennen sich zum Rechtsstaat und zu unserer freiheitlichen demokratischen Grundordnung.
 
Schuchardt nutzte im Anschluss an die offizielle Feier die Gelegenheit, mit vielen der Eingebürgerten das Gespräch zu suchen. Und für viele der Anwesenden war der Abend wirklich der eine Moment im Leben, der ihren Traum wahr werden ließ. Diesen Moment illustrierte das Kammerorchester des Heeresmusikkorps Veitshöchheim unter anderem mit dem Hit „One Moment in Time“ von Whitney Houston musikalisch.
 
 
Almanya’nın Badenwürtemberg eyaletinin başkenti,Stuttgart şehrinde bulunan T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu eğitim ateşelerimizden Zeki Önsöz hocam, sahibi olduğum Aktüel dergimize yazdığı makalesinde Almanya’dan kaçarak Türkiye’ye iltica eden,sığınan Almanları yazdı. Zeki Önsöz, "1960’lı yılların başında Ankara’da yüksek öğrenimimi yaparken hocalarım arasında iki Alman da vardı.  Karı koca ‘’Christunus’’ adlı bu profesörler Türkiye’de uzun yıllar kaldılar ve Almanca öğretmenlerinin yetiştirilmesinde çalıştılar. Aynı yüksek okulun öğretim üyelerinden Dr. Zuckmayer’de yetiştirdiği öğretmenlerle Türkiye’de müzik eğitimine damgasını vurdu" dedi. Önsöz hocam Makalesin de,
 "Bu Alman hocalar, 1930’larda ülkemize sığınmış bin civarında bilim ve kültür adamlarından üçü idi"  Türkiye'ye sürgün edilen Alman ilim adamları olduğu vurgusunu yazısında anlatan eğitimci Zeki Önsöz,
Alman bilim ve kültür adamları Türkiye’ye neden sığındılar? Türkiye’de nasıl yaşadılar?  Onlardan geriye ne kaldı? Dediği sorulara şu cevapları verdi;
 
Türkiye’de sürgündeki Almanlar
 
"1933 yılında Almanya’da Nazi rejiminin iktidara gelmesinden sonra uyguladığı politikalar yüzünden ülkelerinde hayatları tehdit altında olan, çalışma şansları kalmayan bâzı aydınlar gelerek veya kaçarak Türkiye’ye sığındılar. 
Hiçbir ülkenin almadığı bu insanları  Türkiye’ye Atatürk davet etti.
Alman bilim ve kültür adamlarından oluşan bu sığınmacılar Türkiye Cumhuriyeti’ne özellikle üniversite reformunda değerli hizmetler sundular. 1933 yılında Cumhuriyet’in kuruluşunun 10.yılını yaşayan Türkiye’nin önüne koyduğu çağdaşlaşma hedefini gerçekleştirmek için değişik alanlarda bilim adamlarına ihtiyacı vardı. Türkiye bu amaçla tıp, hukuk gibi alanlarda, kitaplıkların kurulmasında, arkeologların yetiştirilmesinde Alman bilim adamlarından yararlandı. Alman bilim adamları tıp, botanik, jeoloji, kimya, biokimya alanlarında çalıştılar. Bu yabancı hocaların üniversitede tercüman aracılığıyla ders vermesi uygun görülmekle birlikte,  3 yıl içinde bu dilde ders verir hale gelmeleri şart koşuldu.  
Alman profesörler Türk meslektaşlarından 4 kat daha fazla maaş aldı. Bu Alman hocaların daha sonra yazdıkları anılarından anlaşıldığına göre, Türkiye’ deki hayatları pek de kolay geçmedi. Türk profesörler kendilerinden 4 kat fazla maaş alan Almanlara iyi gözle bakmadı. Almanların Türklere ön yargıları ve Hitler’in bu hocaların geri gönderilmesi için Ankara’ya baskı yapması da onların hayatını güçleştirdi. 
Bu Alman bilim adamlarının Türk eğitim ve kültür hayatına önemli katkıları oldu. Bâzıları savaştan sonra ülkelerine döndü. Bâzıları onlarca yıl ülkemizde kaldı. Bâzıları ise vasiyetleri üzerine Türkiye’de gömüldü.
Türkiye’de çeşitli mimarî eserleri bulunan ünlü mimar Bruno Taut Edirnekapı Şehitliği’nde, arkaelog Clemens Bosch Feriköy Mezarlığı’nda, Prof.Erich Frank ve Kurt Kosswig Aşiyan Mezarlığı’nda son uykularını uyuyor.
Profesör Fritz Neumark  İktisat Fakültesi’ni kurdu, Türkiye’de 19 yıl kaldı. Sonra Almanya’ya dönerek, Frankfurt Üniversitesi’ne iki kere rektör seçildi. Ernst Reuter, Türkiye’de üniversitede verdiği derslerinden başka, İskân ve Şehircilik Enstitüsü’nü kurdu. Almanya’ya döndükten sonra Berlin’in savaş sonu ilk belediye başkanı oldu.
Profesör Ernst Hirsch, çok önemli bir hukukçu idi. Onun ‘’Pratik Hukukta Metot‘’adlı kitabı hâlâ hukukçuların başucu kitabıdır. Hirsch 1934 yılında Türk vatandaşlığına geçti.
Profesör Wilhelm Köpke ünlü bir iktisatçı, Paul Hindemith ünlü bir müzisyen, Profesör Clemens Holzmeister kent bilimci, Prof. Kurt Bittel arkeolog, Erich Auerbach edebiyat eleştirmeni idi.
 
Hitler’in Almanları Türkiye’den geri istemesi                                                    
Nazi Hükümeti Türkiye’ye sığınan Alman bilim ve kültür adamlarını denetlemek üzere  Dr.Herbert Scurla’yı Türkiye’ye gönderdi.
Alman hükümetinin üst düzey bir görevlisi olan Dr.Scurla İstanbul ve Ankara’ya görev ziyaretleri yaptı. Scurla ülkemize sığınmış Alman bilim adamlarını teftiş ve rapor etmekle kalmadı. Onların Almanya’ya geri gönderilmesi ve yerlerine daha güvenilir, yani Nazi Almanya’sının ölçütlerine uygun olanları getirmek ve maaşları Almanya tarafından karşılanmak üzere Türkiye’ye teklifte bulundu. Türkiye bu teklifi kabul etmedi.
 
Gözaltına alınan Almanlar                                                                         
Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler 2 Ağustos 1944’de kesildi. Daha sonra Türkiye Nazi Almanya’sına karşı savaş ilân etti. 5 Ağustos 1944’de Türk Hükümeti Türkiye’deki Alman vatandaşlarından bir hafta içinde Türkiye’yi terk etmesini istedi. Bu karar üzerine 672 Alman Türkiye’den ayrıldı. 
626 Alman vatandaşı ise geri dönmeyi kabul etmedi. Bunlar Alman vatandaşlık hakkını kaybederek vatansız(Haymatlos) durumuna düştüler. Türk hükümeti bu kişilere vatansız kimliği verdi. Bunlar 23 Ağustos 1944’de evlerinden toplanarak Çorum, Kırşehir, Yozgat şehirlerinde gözaltına alındılar. Bu Almanların şehirlerin dışına çıkmaları, çalışmaları ve siyasetle uğraşmaları yasaktı. Bu Almanlar 18 ay kadar adı geçen şehirlerde yaşadı ve Kızılay’ın deprem fonundan aldıkları bir maaşla geçindi.
 
Sonuç
 
 Türk devleti ve halkı Hitler rejiminden kaçan Almanlara hiçbir devletin sahip çıkmadığı dönemde kapılarını açtı ve ekmeğini onlarla paylaştı. Türkler daha önceki yüzyılda ülkelerine sığınan Macar ve Polonyalılar da olduğu gibi Almanlara da hoşgörüyle davrandı; önemli mevki ve görevler verdi.  Onlar da kendi ülkelerinde yaşıyor gibi, Türkiye’nin bilim ve kültür hayatına izlerini bıraktı. 
Türkiye, Nazi hükümetinin maddi teklif ve tehditlerine rağmen onları geri göndermedi. Ne tuhaftır ki;  Türklerin bu erdemli davranışı bile, günümüzde Alman ve Avrupa kamuoyunda Türk imgesine en ufak bir katkıda bulunmamaktadır."
 
Kaynakça ve bu konuda okunacak eserler:
Abdulkadir Ozulu, Çorum’da Enterne Edilen Almanlar, Çorum Hâkimiyet, 2010
Faruk Şen, Ayyıldız Altında Sürgün-Scurla Raporu, Günizi Yayınları, 2008
Kemal Yalçın, Haymatlos, İş Bankası Kültür Yayınları, 2011
Zülfü Livaneli, Seranad, Doğan Yayınları, 2011

Almanya'da Mart 2023'te de yine birçok yenilik bizleri bekliyor. Öğrenciler için sabit enerji oranından popüler bir markadaki bira fiyatı artışı gibi bazı yenilikler gelecek...

 

Gaz ve ısı fiyat freniyle ilgili yeni yasa

1 Mart'tan itibaren Almanya'da da bir elektrik fiyat freni uygulanacak ve bununla ilgili elektrik tedarikçisine yapılan avans ödemeleri değişecek.

Fren, Ocak 2023'ten itibaren hem özel haneler hem de küçük ve orta ölçekli şirketler olmak üzere tüm müşteriler için geçerli. Federal hükümetin web sitesinde bildirdiği gibi, elektrik fiyatı freni, enerji tedarikçisinden yeni kesintiler veya avans ödemeleri ve ev sahibinden gelen elektrik faturası ile faturalandırma için otomatik olarak uygulanacak.

 

Öğrenciler için enerji sabit oranı

Aralık 2022'de Federal Meclis, öğrenciler ve teknik öğrenciler için enerji ödeneklerine ilişkin yasayı kabul etti. Ödeme, genellikle artan enerji maliyetlerinden muzdarip olan yaklaşık 3,5 milyon genci rahatlatmayı amaçlıyor. BMBF'ye göre, 1 Aralık'a kadar Almanya'daki bir üniversiteye kaydolan tüm öğrencilerin bir kereye mahsus 200 euroluk ödeme alması gerekiyor.

15 Mart 2023'ten itibaren öğrenciler enerji ödeneği için çevrimiçi başvuruda bulunabilirler.

 

Corona testi zorunluluğu

Başlangıçta planlanandan daha erken, sağlık ve bakım tesislerinde korona testi zorunluluğu Mart ayından itibaren geçerli olmayacak. Ziyaretçiler artık hızlı bir korona testinin kanıtını sunmak zorunda kalmayacak. Tıbbi tesis çalışanları ve sakinleri için de maske zorunluluğu yok, ziyaretçilerin ise maske takmaya devam etmesi gerekiyor.

Seçilen gruplar 28 Şubat'a kadar ücretsiz hızlı antijen testi yaptırabilir. Genel ücretsiz antijen testi, 2023 Ocak ayının ortalarında zaten kaldırılmıştı. Corona Test Yönetmeliği'nin sona ermesiyle birlikte Almanya'daki PCR test istasyonlarının onayları da 1 Mart'ta sona erecek. Mart ayından itibaren PCR testi yaptırmak isteyen kişinin mutlaka doktor kontrolünde veya hastanede yaptırması gerekiyor.

 

Markalar fiyatları yükseltiyor

Mart ayı sadece tüketiciler için bir rahatlama getirmekle kalmıyor, aynı zamanda yeniden fiyat artışları da getiriyor. Özellikle içecek firmalarının fiyatlarındaki yüksekliş dikkat çekiyor.

REWE, 2022 yazında gelecekte artık broşür basmak istemediğini duyurduktan sonra , indirim devi Aldi Süd şimdi de kağıt reklamsız yapmak istediğini açıkladı. Aldi Süd böylece kuzeydeki "rakibini" takip ediyor ve gelecekte en son tekliflerini bir WhatsApp broşürü ve İnternet'teki zaten tanıdık dijital genel bakış aracılığıyla sunacak.

 

Die Integrationsbeauftragte der Bayerischen Staatsregierung Gudrun Brendel-Fischer, MdL, fordert vom Bund erleichterte Arbeitsvisaverfahren für berufstätige Geflüchtete: „Wir müssen abgelehnten Geflüchteten, die bei uns einer sozialversicherungspflichtigen Tätigkeit nachgehen und deren Identität geklärt ist, das in der Regel notwendige Visaverfahren im Ausland erleichtern. Der Bund muss diesen Visawirrwarr beenden und die Möglichkeit eröffnen, sich in einer deutschlandnahen Auslandsvertretung das Visum zu beschaffen.“

 

Abgelehnte Asylbewerber müssen in der Regel ausreisen und mit einem Arbeitsvisum wieder einreisen, um einen dauerhaften Aufenthalt in Deutschland zu erhalten. Damit verbunden sind oftmals kostspielige und zeitintensive Reisen zurück in eine deutsche Auslandsvertretung im Heimatland. „Es kann nicht sein, dass Menschen, die sich hier gut integriert haben und einen wichtigen Beitrag leisten, solche Strapazen auf sich nehmen müssen. Die Beschaffung des Visums muss innerhalb eines Arbeitstages erledigt werden können“, fordert die Beauftragte.

 

Ein weiteres Problem sind laut Brendel-Fischer die langen Warte- und Bearbeitungszeiten bei den Auslandsvertretungen: „Hier besteht seitens des Bundes dringender Handlungsbedarf. Die personelle Ausstattung muss signifikant erhöht werden, um interessierte Arbeitskräfte so gut wie möglich zu unterstützen“, so die Beauftragte abschließend. Brendel-Fischer hatte bereits im vergangenen Jahr beim Treffen der Ausländer- und Integrationsbeauftragten Verbesserungen bei der Nachholung der Visa gefordert.

 

 

BAKÜ (AA) - Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Avrupa Birliği'nin (AB) Ermenistan-Azerbaycan sınırının Ermenistan tarafında konuşlanan misyonunun meşruiyet açısından ciddi şüpheler uyandırdığını söyledi.

 

Lavrov, resmi temaslarda bulunmak için geldiği Azerbaycan'da, Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov'la görüştü.

Baş başa ve heyetler arası görüşme gerçekleştiren Lavrov ve Bayramov, ortak basın toplantısında konuştu.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Bakü'de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesinin bölgesel istikrar için de büyük önem taşıdığını kaydetti.

Lavrov, Rusya ve Azerbaycan liderleri arasındaki güven ve anlayışın iki ülke ilişkilerinin gelişmesinde büyük rol oynadığını belirtti.

 

Azerbaycanlı mevkidaşıyla iki ülkenin hayata geçirdiği ve geçireceği büyük projeleri konuştuklarını bildiren Lavrov, "Rus şirketleri, çatışma sonrasındaki Azerbaycan topraklarının (işgalden kurtarılan topraklar) imarında aktif şekilde yer almaya hazırdır." dedi.

Sergey Lavrov, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan üçlü mutabakatların uygulanmasının önemine değinerek, "Başbakan yardımcıları düzeyindeki üçlü çalışma grubunun Azerbaycan'ın ana kısmı ile Nahçıvan arasında demir yolunun açılması hususunda kısa zamanda mutabakat sağlamasını umuyoruz." ifadelerini kullandı.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında sınırların belirlenmesi ve barış anlaşmasının hazırlanmasına yardımcı olmaya hazır olduklarını vurgulayan Lavrov, Türkiye, İran ve Gürcistan'ın da katılacağı 3+3 formatının bölgenin geleceği için önemli olacağını kaydetti.

Lavrov, Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan'ın Aralık 2022'de Moskova'ya üçlü görüşmeye gelmediğinin hatırlatıldığı soruyu, "Biz böyle bir olanak sunduk fakat Ermeni meslektaşlarımız gelmeyeceklerini bildirdiler. Biz yine aynı olanağı sağlamaya hazırız. Azerbaycan buna hazır. Ermenistan da karşı olmadığını açıkladı fakat henüz nihai karar vermediler." şeklinde yanıtladı.

 

AB'nin Ermenistan-Azerbaycan sınırının Ermenistan tarafında konuşlanan misyonuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Lavrov, şunları söyledi:

"Brüksel'den yapılan açıklamaları detaylı şekilde yorumlamamız doğru olmaz. Biz, AB'nin Ermenistan ve Azerbaycan ile ilişkilerini nasıl suistimal ettiğini görüyoruz. Ermenistan'da konuşlu AB misyonu meşruiyet açısından ciddi şüpheler uyandırıyor. Özellikle işlevi ve görev süresi bu misyonun Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerini normalleştirme çabalarına nasıl katkı sağlayacağına ilişkin sorular doğuruyor. Fakat tarafların kiminle işbirliği yapıp yapmayacakları kendi seçimleridir."

Lavrov, bir gazetecinin Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın "Rusya'nın Ermenistan'daki askeri varlığı güvenliğimizi garanti etmiyor, tam tersi tehdit ediyor." şeklindeki açıklamasını hatırlatması üzerine, "Paşinyan'ın açıklamasını onun vicdanına bırakıyorum." yorumunu yaptı.

 

- "Ermenistan barış anlaşması için uzlaşmaz tavır sergiliyor"

Dışişleri Bakanı Bayramov, Rusya ile Azerbaycan arasındaki ticari ilişkilerin istikrarlı ve pozitif dinamikle devam ettiğini, 2022'de ticaret hacminin yüzde 24 artarak 4 milyar dolara ulaştığını, karşılıklı yatırımların ise 9 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.

Lavrov'la bölgedeki durumu da konuştuklarını belirten Bayramov, Ermeni mevkidaşının Aralık 2022'de Moskova'da yapılması planlanan üçlü görüşmeye gelmediğini hatırlatarak, "Ermenistan barış anlaşması için uzlaşmaz tavır sergiliyor. Biz gerçek sonuçlara odaklanmış durumdayız. Fakat şimdi sanki online diplomasi yapıyoruz. Tekliflerini online gönderiyorlar. Bu yaklaşım sonuç odaklı değil. Ermenistan bir an önce bundan vazgeçmeli ve müzakere masasına dönmelidir." diye konuştu.

Bayramov, Azerbaycanlı STK'lerin Laçın Koridorundaki protestolarına ilişkin ise "Ermenistan yönetimi Azerbaycan ve Rusya'yı suçluyor, propaganda ve ajitasyon yaparak uluslararası kamuoyunu yanıltmaya çalışıyor. Bizim tutumumuz nettir. (Ermeniler) Azerbaycanlı STK'lerin haklı taleplerini dinlemeli ve yerine getirmelidir. Azerbaycan, Karabağ'daki Ermenilerin insani krizle karşı karşıya kalmaması için gereken adımları atıyor." görüşünü paylaştı.

 

 

"Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır. Fransa'yı Afrika, Güneydoğu Asya ve diğer yerlerdeki Bağlantısızlar Hareketi ülkelerine karşı sömürge geçmişi, kanlı sömürge suçları ve soykırım eylemleri için özür dilemeye ve sorumluluğunu itiraf etmeye çağırıyoruz"
 
 

BAKÜ (AA) - Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, dünyada neokolonyalizm eğiliminin arttığını söyleyerek, "Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır." dedi.

Aliyev, düzenlenen Bağlantısızlar Hareketi Kovid-19 Temas Grubu Zirvesi'nde konuşma yaptı.

 

Bağlantısızlar Hareketi olarak adaleti ve uluslararası hukuku savunduklarını bildiren Aliyev, bazı zengin ülkelerin salgın dönemindeki "aşı milliyetçiliği"nin Kovid-19'la mücadeleye ciddi engeller oluşturduğunu belirtti.

Aliyev, uluslararası hukuktaki sorunlardan ve yozlaşmadan bahsederek bu durumun uluslararası düzeni tehdit eder hale geldiğini kaydetti.

 

Egemenlik ve toprak bütünlüklerinin ihlali, devletlerin iç işlerine karışma gibi hallerin arttığını vurgulayan Aliyev, uluslararası kuruluşların kararlarının ya uygulanmadığını ya da çifte standartlarla uygulandığını ifade etti.

Aliyev, dünya düzeninin yeniden şekillendiğini anlatarak, "Soğuk savaşın bitmesinden sonraki en ciddi doğu-batı mücadelesine şahitlik ediyoruz. Bunun sonuçları dünyanın geri kalanında da hissediliyor." dedi.

 

Dünyada neokolonyalizm eğiliminin arttığına dikkati çeken Aliyev, "Tarihsel dekolonizasyon sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Bağlantısızlar Hareketi, insanlığın bu rezil sayfasının tamamen ortadan kaldırılması için çabalarını birleştirmelidir. Bağlantısızlar Hareketi, Komorlar Birliği'nin Fransız sömürge yönetimi altında kalan Mayotte Adası üzerindeki tartışmasız egemenliğini her zaman güçlü bir şekilde desteklemiştir. Fransız hükümetini Yeni Kaledonya halkının ve Fransız denizaşırı toplulukları ve topraklarındaki diğer halkların haklarına saygı duymaya çağırıyoruz. Fransa'nın Avrupa dışında kontrol ettiği topraklar, Fransız sömürge imparatorluğunun korkunç kalıntılarıdır. Fransa'yı Afrika, Güneydoğu Asya ve diğer yerlerdeki Bağlantısızlar Hareketi ülkelerine karşı sömürge geçmişi, kanlı sömürge suçları ve soykırım eylemleri için özür dilemeye ve sorumluluğunu itiraf etmeye çağırıyoruz." şeklinde konuştu.

 

Aliyev, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) reformların yapılması gerektiğini vurgulayarak, "BMGK'nin daimi üye sayısı daha fazla ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmeli ve coğrafi olarak daha adil olmalıdır. Bağlantısızlar Hareketi'ne bir daimi koltuk verilmeli ve dönem başkanlığını elinde bulunduran ülke bu koltuğa sahip olmalıdır." görüşünü paylaştı.

Toplantıya Aliyev'in yanı sıra Türkmenistan, Özbekistan, Irak ve Libya cumhurbaşkanları, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı, Küba, Gabon ve Tanzanya cumhurbaşkanı yardımcıları, Cezayir ve Kenya başbakanları katıldı.

 

Zirve'de, Birleşmiş Milletler 77. Genel Kurulu Başkanı Csaba Körösi, Dünya Turizm Örgütü Genel Sekreteri Zurab Pololikaşvili, Uluslararası Göç Örgütü Genel Direktörü Antonio Vitorino, BM Cenevre Ofisi Genel Direktörü Tatyana Valovaya, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Khusrav Noziri de yer aldı.