Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz.
Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
+(49) 931 3598385
info@alp-media.org
Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) tarafından düzenlenen “22. Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması”nda dereceye girenler ödüllendirildi.
Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı cemiyetler arasında düzenlenen “22. Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması”nın Almanya finalinde, 13 eyaletten gençler bilgileriyle yarıştı.
Köln DİTİB Genel Merkez Konferans Salonu’nda gerçekleşen“ 22. Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması”nın Almanya finaline, DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, eyalet dini danışma kurulu başkanları, DİTİB yönetim kurulu üyeleri, din görevlileri, dernek yöneticileri, öğrenci velileri ile çok sayıda davetli katıldı.
40 soru üzerinde yapılan ve jürinin değerlendirmede hayli zorlandığı, kıyasıya geçen bir yarışma sonucunda, “22.Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması„ Almanya finalinin birinciliğini Muhammed Talha Yenice, Zeyd Mirza Yaşar ve Yade Nur Akkaya’dan oluşan Köln bölgesi ekibi kazandı. Yarışmanın ikinciliğini Furkan Zahit Yemenli, Yasir Talha Dikmen ve Salih Ensar Sevme’den oluşan Hamburg bölgesi ekibi, üçüncülüğünü ise Yakup Ataç, Batuhan Sağlam ve Mehmet Emin Demir’den oluşan Essen bölgesi ekibi elde etti.
Sonuçların açıklanmasının ardından bir konuşma yapan DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen, “Gençlerimiz çok güzel hazırlanmışlar, her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Çünkü bu başarı kolay olmamıştır. Önce kendi derneklerinde, sonra bölgelerinde dereceye girerek finale kadar gelmişlerdir. Finale kadar gelebilmek demek, zaten birinci olmak demektir. Önemli olan yarışmak değil, bu güzel sahneyi, bu güzel atmosferi birlikte yaşamaktır. Bu güzelliklerin devamını diliyorum. Böyle evlat yetiştirdikleri için anne ve babaları, din görevlisi arkadaşlarımı, dernek yöneticilerimizi ve emeği geçen bütün kardeşlerimi tebrik ediyorum” dedi.
Topluma örnek insanlar olmalıyız
Türkmen konuşmasını şöyle sürdürdü: “En büyük hedefimiz eğitimli ve güzel ahlaklı nesiller yetiştirmek, topluma faydalı bireyler kazandırmaktır. Bilgi yüklü değil, bilginin eyleme dönüştüğü gençler yetiştirmektir. Bu öğrendiğiniz bilgilerle daha yüksek hedefler belirlemenizi de arzu ediyoruz. Çalışırsanız çok şeyi başaracağınızı, bu yarışmaya katılarak gösterdiniz. Bu sizden sonraki nesillere de örnek bakımından çok anlamlıdır.“
“22. Temel Dini Bilgiler ve Genel Kültür Yarışması”Almanya finali, DİTİB Genel Başkanı Kazım Türkmen’in, yarışmaya katılanlara ve dereceye giren yarışmacılara hediye ve ödüllerini takdim etmesinin ardından, toplu fotoğraf alımı ile sona erdi.
Marion Schäfer-Blake feierte in den Pfingstferien ihren 70. Geburtstag
und erlebte, was sie selbst über viele Jahre als „angenehme Pflicht“
bestritt. Es klingelte an der Haustüre und draußen stand die
Bürgermeisterin mit einem Strauß Blumen und gratulierte im Namen der
Stadt Würzburg.
„Mit großem Respekt und Bewunderung für Ihr immer noch andauerndes
Engagement für ihre Heimatstadt war es mir eine Ehre Frau Schäfer -
Blake am runden Geburtstag besuchen zu dürfen“, freute sich
Bürgermeisterin Judith Jörg über den besonderen Termin. Die Lehrerin
im Ruhestand ist auch nach ihrer 18-jährigen Amtszeit als 3.
Bürgermeisterin weiter im Stadtrat aktiv und sie vertritt die SPD
zudem im Bezirkstag Unterfranken, dem sie seit 1998 angehört. Als
Alt-Bürgermeisterin ist sie mit der ganzen Bandbreite der Würzburger
Kommunalpolitik bestens vertraut, Schäfer-Blake setzte und setzt aber
immer auch klare Prioritäten. Ihr Schwerpunkt liegt weiterhin auf dem
Sozialen, die Bereiche Inklusions- oder Gleichstellungspolitik sind ihr
Herzensangelegenheiten. Über viele Jahre leitete sie beispielsweise den
Jugendhilfeausschuss, dem sie weiterhin angehört. Im
Rechnungsprüfungsausschuss hat sie aktuell den Vorsitz. Unter den
zahlreichen Gremien, denen sie angehört, ist sie aktuell am längsten im
Verwaltungsrat der Sparkasse Mainfranken tätig (seit 2008). Auch
Engagements beim VdK, Stadt für Kinder e.V., im Bürgerverein Heuchelhof
oder für die Arbeiterwohlfahrt - um nur einige zu nennen - schärfen ihr
Profil als Sozialpolitikerin.
Schäfer-Blake vertrat zudem die Stadt Würzburg immer wieder begeistert
in den Partnerstädten, beim Städtetag oder Bündnissen wie „Mayors For
Peace“. Auch der Einsatz für eine pulsierende Kulturstadt Würzburg ist
ihr stets wichtig und eine echte Freude, würdigte Jörg beim kurzen
Geburtstagsplausch, an dem auch ihr Partner Wolfgang Roth und somit ein
weiterer langjähriger Stadtratskollege der Jubilarin teilnahm.
Görüşmede, dış politika, savunma, ticaret ve diğer alanlarda ikili iş birliğinin yanı sıra bölge ve Avrupa'daki mevcut gelişmeler ele alındı.
Osmani görüşmede, Batı Balkanlar'ın Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunun Rusya'nın bölgedeki nüfuzu ve istikrarsızlaştırma eğilimini engellediğini söyledi.
Kosova'nın ve bölgenin Avrupa-Atlantik yapılarına üyeliğinin zorunluluk olduğuna dikkati çeken Osmani, "Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan'ın, Kosova'nın NATO ve diğer uluslararası kurumlara üyeliğine olan net desteğini çok takdir ediyorum. Türkiye'den böyle bir desteğe Kosova'nın Avrupa Konseyi adaylığı için de ihtiyacımız var." dedi.
Kosova ile Türkiye arasındaki ilişkileri stratejik olarak değerlendiren Osmani, Türkiye'nin kendilerinin NATO'daki ana ortaklarından biri olduğunu, Kosova'daki Türk toplumu ile Türkiye'deki büyük Arnavut diasporasının iki ülke arasındaki güçlü köprü görevi gördüğünü vurguladı.
Osmani, iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da derinleşme potansiyeli bulunduğunu, özellikle de yatırım ve Kosova'nın Türkiye'ye ihracatı alanlarında olduğunu sözlerine ekledi.
Başbakan Kurti ile de görüşen Çavuşoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Kosova Başbakanı Kurti ile iş birliğimizi geliştirme imkanlarını ele aldık. FETÖ mevcudiyetinin Kosova için oluşturduğu tehdidi vurguladık." ifadesini kullandı.
Öte yandan, Bakan Çavuşoğlu Kosova'daki temasları kapsamında Kosova Çevre, Alan Planlama ve Altyapı Bakanı Liburn Aliu ile Uçuş Frekanslarının Arttırılmasını Öngören Sivil Havacılık Mutabakat Zaptı imzaladı.
Aliu, sosyal medya hesabından mutabakat zaptına ilişkin yaptığı açıklamada, atılan imzalarla iki ülke arasındaki uçuşların haftada 28'den 42'ye çıkarıldığını bildirdi.
Mutabakat Zaptının, vatandaşlar için daha düşük seyahat fiyatları anlamına geldiğini kaydeden Aliu, "Bu anlaşma, iki Cumhuriyet arasındaki hava trafik hacminin gelişmesi, genel olarak da hava taşımacılığının daha da gelişmesine katkıda bulunuyor." ifadelerini kullandı.
Priştine'deki temaslarının ardından Prizren'e geçerek burada Türk toplumuyla bir araya gelecek Çavuşoğlu'nun, Türk taburunu ve Mamuşa şehrini de ziyaret etmesi bekleniyor.
Açılış konuşmalarını, mezun öğrenciler adına Psikoloji Bölümü öğrencisi Onur Kaynar, öğretim üyeleri adına Fransız Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nedret Öztokat Kılıçeri, İÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank yaptı.
Üniversiteler Toplumun Yaşayan Belleğidir
İlk olarak açılış konuşmasını Edebiyat Fakültesi öğrencisi Onur Kaynak yaptı. Konuşmasında Türkiye’nin en köklü ve en kalabalık fakültesinden mezun oluyor olmanın mutluluğunu yaşadığını belirterek, “Bu fakülte içerisinde pek çok bölümü barındırıyor. Her birimiz fakültedeki bu bölümlerden yayılan birer ışığız. Eminim ki bundan sonra da okulumuz bizler gibi bu ışığı her yere taşıyacak öğrencilere ve hocalara ev sahipliği yapacaktır. Yıllardır olduğu gibi bu ışık bilimin ve etiğin aydınlattığı yolda var olacaktır” dedi. Senelerce içinde bulundukları bu kültür toprağında filizlenmeyi bekleyen tohumlar olduklarını ve şimdi de ilk meyvelerini vermek üzere olduklarını söyleyerek, “Hepimiz fakültemizin kattığı vizyon doğrultusunda hayallerini gerçekleştirmeye son derece hazır, idealleri olan gençleriz. İdeallerimizle hayatımıza devam edeceğimiz bu yolda dilerim hayallerimizi var edebildiğimiz, güzel izler bırakabileceğimiz ve en önemlisi bu fakültenin bize kattıklarını bir ömür hayata geçirebileceğimiz aydınlık günlerimiz olsun” dedi. Konuşmasını hocalarına ve arkadaşlarına teşekkür ederek sonlandırdı.
Ardından konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Nedret Öztokat Kılıçeri, üniversitelerin bilgi ve toplumsal görgünün kuşaklar arası aktarımını sağlayan en değerli kurumlar olduğunu ve toplumun yaşayan belliği olduklarını belirterek konuşmasına başladı. Prof. Dr. Kılıçeri, “İstanbul Üniversitesi bu misyonu kuruluşundan beri yerine getirmiştir. Üniversiteler, tarihimizin, geçmişimizin, kurumlarımızla olan ilişkimizin nesnel ve bilimsel bakışla yorumlandığı yerdir. Gençleri bilgi ile buluştururken aslında onları düşünce sistemleri ve arkası gelmez sorgulamalarla da tanıştırır. Üniversiteler geleceğe işte bu açıdan güvenle bakar çünkü gençliğin damarını tutar. İnsan bilimleri ve edebiyat alanında ise çok daha yakından insana ve topluma bakış vardır. Özellikle bizim gibi kurumsal ve zengin bir tarihe sahip edebiyat fakülteleri ve özelde de biz toplumsal, bilimsel bir düşünceye ve insan değerlerine bakışın dürüst bir aynası olmalıyız” dedi. Ardından mezun olan öğrencileri tebrik ederek konuşmasını sonlandırdı.
Mezuniyet Bir Bitiş Değil, Başlangıçtır
Konuşmasına öğrencilerin, en az on altı yıldır koşulan maratonun sonuna ulaştıklarını ve varış yerindeki ipi başarı ile göğüslediklerini dile getirerek başlayan Prof. Dr. Hayati Develi, kutlanılan mezuniyetin bir bitiş değil, bir başlangıçtır olduğunu belirtti. Prof. Dr. Develi, “Artık ailenize, ülkenize ve insanlığa önemli bir birey olarak üretenler sınıfına atılıyorsunuz. Kutladığımız bu başlangıçtır ve bu başlangıç size yepyeni bir mücadele, kendini geliştirme, ilerleme ve yepyeni donanımlar edinme sorumluluğu yüklüyor. İstanbul Üniversitesi ve Edebiyat Fakültesi olarak bu yeni ve zorlu süreçte de sizinle beraber olmaya söz veriyor ve kapılarımızı sizlere her zaman açık tutuyoruz. Bu gününüz ve yarınınız kutlu olsun, yolunuz açık olsun” dedi.
Son olarak konuşmasını yapan Bakan Mustafa Varank, bugünün mezun öğrenciler için en önemli gün olduğunu ve okullarda büyük emek harcadıklarını dile getirdi. Hem ilmi anlamda hem de hayat anlamında önemli birikimler elde ettiklerini belirtti ve bundan sonraki hayatlarında da bu birikimleri ve tecrübeleri her alanda kullanacaklarını söyledi. Özellikle burada ailelere de bir teşekkür ve minnet ifadesinin olması gerektiğini ve öğrencilerin emeği kadar ailelerin emeğinin de ne kadar değerli olduğunu bilindiğini söyledi. Mezun olan öğrencilerin vatan ve millete hizmet eden birer birey olarak hayatlarını sürdürmelerini dileyerek konuşmasını sonlandırdı.
Programın açılış konuşmalarını İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve İstanbul Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi yaptı.
“Abdülkerim Hocamızla Bir Araya Gelmek Bizim İçin Bir Onur”
Açılış konuşmalarının ilkini gerçekleştiren Prof. Dr. Hayati Develi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türkiye’nin hem en eski hem en köklü hem de en saygın edebiyat fakültelerinden birisi olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Tüm bunları sağlayanların ise fakültedeki hocalar, onların disiplinleri, ilmi üretimleri ve yetiştirdiği öğrenciler olduğunu kaydeden Prof. Dr. Develi, “Abdülkerim Özaydın Hocamız, bizim fakültemizin çok kıymetli bir hocası olarak fakülteye, üniversiteye, ülkenin bilim hayatına hizmet eden; başka mekanlardaki çalışmalarıyla da öğrenciler yetiştiren, kitaplar yazan, tezler yaptıran çok değerli bir hocamızdır” dedi. Asistanlığa ilk başladığı yıllarda, Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın’ın birikiminden, sohbetlerinden istifade etmeye çalıştığını belirten Prof. Dr. Develi, böyle bir fırsatın kendileri için çok değerli olduğunu kaydederek, “Hocamız tabii zamanı gelince emekliye ayrıldı. Üretmeye ise her zaman devam ediyor. Bugün arkadaşlarımızın bir kadirşinaslığıyla onun adına ithaf edilen bir çalışmayı takdim etmiş oluyoruz. Hocamızı 3 yıl sonra tekrar aramızda görmek bizim için büyük bir onur” ifadelerini kullandı.
“Tarih Bölümümüz, Kültür ve Medeniyetin Buluştuğu Bir Alandır”
Prof. Dr. Develi’nin konuşmasını tamamlamasından sonra İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak konuşmasını gerçekleştirdi. Tarih bölümünün çok geniş çapta hedeflere sahip olan bir bölüm olduğunu aktaran Prof. Dr. Ak, “Tarih bölümümüz salt siyasi tarihin çalışıldığı bir bölüm değildir. Tam da bizim fakültemizin kendi yapısına uyacak şekilde, tarihin yanında bir medeniyet ve kültür buluşmasının da söz konusu olduğu bir bölümdür. Değerli hocalarımızın fiilen yürüttüğü çalışmalar, hocalarımızın bize aktardığı miras, tarihi bir bütün olarak, medeniyet olarak algılamamızı sağlamıştır” dedi.
İstanbul Üniversitesi Tarih bölümünün lisans öğrencileriyle, lisansüstü öğrencileriyle ülkeye değer kattığını kaydeden Prof. Dr. Ak, bu bölümden mezun olmuş isimlerin Türkiye’de çok iyi kademelere geldiğini; belediyelerde ve birçok farklı birimde yönetici konumunda bulunduğunu söyleyerek, “Hepimizin bildiği gibi, İbrahim Kalın Bey de bölümümüzü en üst düzeyde temsil eden bir değerimizdir” şeklinde konuştu.
“Hünerli Ustalardan Oluşan Geniş Bir Mutfak”
Tarih bölümünün hünerli ustalardan oluşan çok geniş bir mutfak olduğunu dile getiren Prof. Dr. Ak, bölümde öğrenim gören öğrencilerle ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: “Geçen sene bölümümüze kaydolan son öğrenci Türkiye 8 binincisiydi. Ondan önceki sene, son kaydolan öğrenci Türkiye 7 bin 400’üncüsü olan öğrenciydi. Yani ilk 10 bin bile demiyoruz. 10 binin bile artık 5 bine yaklaşan rakamlarından kendi öğrencisini alabilen bir bölüm içerisindeyiz. Şunu görüyoruz ki bölümümüze yeni gelen öğrenci kendisine bir okuma listesi edinmiş oluyor. ‘Ben bunları okudum, daha ne okuyayım’ diyor. Baktığınız zaman, onların zaten kendi meslek hayatlarını şekillendirecek temel eserleri okumuş olduklarını görüyoruz. O açıdan da biz aslında sıfırdan başlamıyoruz. Hatta şöyle de bir rahatlık yaşıyoruz. Bir öğrenci-hoca ilişkisinin ötesinde, bir meslektaş özgüveni içerisinde öğrencilerimizle beraber oluyoruz.”
“Bilimsel Yayıncılığa Büyük Önem Veriyoruz”
Hem İstanbul Üniversitesi hem Edebiyat Fakültesi hem de Tarih bölümü olarak bugünlerinin, vaktiyle beraber çalıştıkları veya hocalarının hocası olan büyüklerin emaneti olduğunu bildiklerini ve bugün onların cömertçe kurdukları zemin üzerinde istifade ettiklerini aktaran Prof. Dr. Ak, Edebiyat Fakültesi’nin çok önemli bir değer olduğunu vurguladı. Fakülte bünyesinde geçmişi 100 yıl öncesine dayanan bilimsel dergiler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ak, İstanbul Üniversitesi’nin bilimsel yayıncılığa verdiği öneme dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Üniversitemizin yayınevi uluslararası yayınevidir. Dergilerin dışında oluşturduğumuz kitaplarımız da var ki bunlar arasında 47 eserimiz şu anda yine çok önemli indekslerde indeksleniyor. Yani üniversitemizden çıkan kitap bölümleri de birer akademik dergiymiş gibi indeksleniyor. Hem dergiler hem kitaplar açısından baktığımız zaman, üniversitemizde 32 bin 800 makale tam metinleriyle, açık erişimli olarak araştırmacılara sunuluyor. Keza burada 25 bin 800 yazarın emeğini görüyorsunuz. Dergilerimizde çok yoğun bir yazı akışı var. Ama bizim dergilerimizde yayınlanan yazılar, gelen yazıların yüzde 35’i. Yüzde 65’i geri çevriliyor. Çalışmalar çok sıkı bir editoryal denetimden geçmiş oluyor. Ayrıca yayınlarımıza yapılan atıfların yüzde 54’ü uluslararası, yüzde 6’sı ise kurum içi atıftan oluşuyor. Bunun da çok ideal bir oran olduğunu görüyoruz.”
“Hocalarımızın Varlığı Bizim Güvencemiz”
Hem lisans hem lisansüstü öğrencileriyle, akademik yayınlarıyla yetkinliğini ispat etmiş, etrafına ışık saçan bir bölümün, alanın mensupları olduklarını belirten Prof. Dr. Ak, burada bir aile bütünlüğü içerisinde olduklarının altını çizdi. İstanbul Üniversitesi’nde, düzenli olarak vefa günü programlarının da düzenlendiğini dile getiren Prof. Dr. Ak, “Bugün de Abdülkerim Hocam için buradayız. Aslında bu daha önce planlanmış olan bir toplantıydı. Küresel salgın sebebiyle bugün gerçekleşmiş oldu. Bu eserin hazırlanmasında katkıları olan tüm meslektaşlarımıza da teşekkür ediyorum. Hocalarımızın varlığı bizim güvencemiz. Bu vesileyle iyi ki geldiniz diyorum” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.
Prof. Dr. Ak’ın sözlerinin ardından moderatörlüğünü İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Terzi’nin gerçekleştirdiği programa geçildi. Prof. Dr. Ebru Altan, Prof. Dr. Gülay Öğün Bezer, Prof. Dr. Muharrem Kesik, Prof. Dr. Fahameddin Başar ve Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaşçı’nın konuşmacı olarak yer aldığı programda, Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın’ın yaşamı, eserleri, bilimsel faaliyetleri hakkında bilgi verildi.
Program, kitap ve hediye takdiminin ardından sona erdi.
Haber: Tuğçe Ayçin
Fotoğraf: Başar Uzun
İÜ Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Almanya Türk Toplumu (TGD) Genel Kurulu'nda konuşan Şen, 25 yılı aşkın süredir Almanya'daki Türklerin hak ve çıkarları için başarıyla çalışan TGD'yi tebrik etti.
Şen, Türklerin Almanya'da kalıcı olarak kalacaklarını kabul ettiklerini belirterek, "Almanya'daki Türkler çifte vatandaşlığın yasallaştırılmasını ve vatandaşlığa geçişin kolaylaştırılmasını bekliyor. Alman vatandaşlığı almayanların da en azından yerel seçimlerde oy kullanma hakkını elde etmelerini bekliyorlar." dedi.
Türkiye ile Almanya arasında tarihsel olarak çok çeşitli köklü ortaklıklar ve ittifaklar bulunduğunu dile getiren Şen, Almanya'da yaşayan yaklaşık 3,5 milyon Türk'e dayanan insani bağların, iki ülke arasındaki ilişkilerin en önemli boyutlarından biri olduğunu belirtti.
Şen, 60 yılı aşkın süredir Türk toplumunun Almanya'nın gelişimine ve çok kültürlü kimliğine büyük katkı sağladığını vurgulayarak, "Buradaki Türkler Almanya'daki en büyük göçmen grubunu, Müslümanların çoğunluğunu ve Türkiye'nin en büyük diasporasını oluşturuyor. Bugün Almanya'daki Türklerin siyaset, ekonomi, bilim, spor ve sanat gibi çeşitli alanlarda çok önemli başarılara imza attığını görüyoruz. Bununla gurur duyuyoruz. Bugün aramızda bulunan kardiyolog Dilek Gürsoy bunun çok takdire şayan bir örneğidir. Dilek Gürsoy ve diğer başarı örnekleri, özellikle Almanya'daki kızlar olmak üzere Almanlar, Türk ve diğer göçmen gençler için çok değerlidir." diye konuştu.
- Yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve ayrımcılık gibi önemli sorunlar hala devam ediyor
Almanya'da yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve ayrımcılık gibi önemli sorunların devam ettiğine dikkati çeken Şen şunları söyledi:
"TGD aslında Almanya'da yaşayan Türk toplumu için eşit haklar sağlamak, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla kuruldu. Almanya'da Türklere yönelik ırkçı saldırıların ilk kurbanlarından Ramazan Avcı'nın 1985 yılında Hamburg'da neo-Naziler tarafından öldürülmesi TGD'nin kurulmasında önemli rol oynadı. Bunu 1990'lardaki ırkçı cinayetler, özellikle de Mölln ve Solingen'deki korkunç eylemler izledi. İğrenç NSU cinayetleri, Almanya'da yeni binyıla şiddetli ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi'yi taşıdı. Şubat 2020'deki Hanau saldırısı, Almanya'daki ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının boyutunu bir kez daha gösterdi. Bu noktada Hanau'da hayatını kaybedenleri rahmetle anıyor, kederli yakınlarına sabır diliyorum."
Şen, Almanya'daki Türkiye ve Türkiye temsilcilikleri olarak hükümetin ırkçılığa karşı aldığı tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanmasını beklediklerini kaydetti.
Ukrayna'daki savaşın, Avrupa'da güvenlik, barış ve refahın garanti edilmediğini ve bunları korumak ve geliştirmek için her zaman ortak çaba gösterilmesi gerektiğini herkese acı bir şekilde bir kez daha gösterdiğine işaret eden Şen, Avrupa'nın bu zor döneminde, Türkiye ve Almanya'nın Avrupa barışı hedefiyle yakın koordinasyon içinde hareket ettiğini vurguladı.
- Uyum Bakanı Reem Alabalı-Radovan
Almanya Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı ve Alman hükümetinin Irkçılıkla Mücadele Sorumlusu Reem Alabalı-Radovan da Almanya'daki toplumun çeşitliliğinin tehlike altında olduğunu söyledi.
Alabalı-Radovan, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının demokrasinin temelini aşındırdığını belirterek, "Irkçılık ve Müslüman karşıtlığı günlük bir gerçek. Irkçılık yapısal olarak günlük yaşama demir attı. Irkçılık sadece şiddetle başlamıyor. Günlük söylemlerle çarşıda, otobüste, ev ararken, iş ararken veya başörtüsü nedeniyle karşımıza çıkıyor. " dedi.
Almanya'da uzun zaman aşırı sağ ve ırkçılığın görmezden gelindiğini ifade eden Radovan, Mölln ve Solingen'deki kundaklamaların bunun örneklerinden olduğuna, Nasyonal Sosyalist Yeraltı terör örgütünün işlediği cinayetlerde bile güvenlik güçlerinin failleri ırkçıların içinde değil uyuşturucu ticareti yapan çevrelerde aradığına dikkati çekti.
Radovan, ırkçılığa karşı herkesin tüm gücüyle karşı durma zamanı olduğunu belirterek, ırkçılıkla mücadelenin Alman hükümeti için olmazsa olmaz konular arasında bulunduğunu ifade etti.
Tarihi Köln Katedrali önünde Almanlara ve katedrali gezen turistlere, konuya ilişkin broşür dağıtıldı, Avrupa’da son dönemde başörtülü Müslüman kadınlara yönelik artış gösteren ayrımcılık ve maruz kaldıkları İslamofobik saldırılar anlatıldı.
İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Kadınlar Teşkilatı ve Kadınlar Gençlik Teşkilatı tarafından düzenlenen etkinlikte, özellikle başörtüsü takan birçok Müslüman kadının, sosyal yaşamda, iş hayatında ve kurumlarda ayrımcılık ve İslamofobiden dolayı zorluklar yaşadıkları ifade edildi.
Etkinliklerin gelecek aylarda Almanya'nın çeşitli kentlerinin yanı sıra Avrupa'daki diğer ülkelerde de düzenlenmesinin planlandığı belirtildi.
Scholz, Alman Haber Ajansına verdiği röportajda, AB'nin, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başlangıcından beri Ukrayna'yı birlikte ve kararlı bir şekilde desteklediğini belirterek, AB'nin bu birlik ruhu içinde hareket etmeye devam etmesini istedi.
Ukrayna'ya AB'ye adaylık statüsü verilmesine ilişkin bir soruya cevaben Scholz, AB'ye giden yolun kolay olmadığını, bu yola çıkmak isteyen her adayın birçok şartı yerine getirmesi gerektiğini ifade etti.
Scholz, AB tarafından adaylara ilerleme olduğuna dair somut şeyler sunulmasının da önemli olduğunu belirterek, "Aksi takdirde adaylık statüsünün hiçbir şeye götürmediği duygusu ortaya çıkar. Batı Balkanlardaki ülkelere ciddi olduğumuzu göstermeliyiz. Arnavutluk ve Kuzey Makedonya, AB üyeliğine ilişkin somut müzakerelere başlamak için tüm şartları yerine getiriyor. Bu (müzakereler) şimdi başlamalı." diye konuştu.
AB'nin de kendisini yenilemesi gerektiğini söyleyen Scholz, "AB, genişlemeye kendisini hazırlamalı. Bunun için yapılarını ve karar alma süreçlerini modernize etmeli." dedi.
Scholz, bugün oy birliğiyle karar alınan her şey için her zaman oy birliği gerekmediğini, bunu, AB Liderler Zirvesi'nde başka konuların yanında ele alacaklarını kaydetti.
AB'ye katılım şartlarının çabuk yerine getirilmesinin, ülkelerin ve bu ülkelerin vatandaşlarının elinde olduğunu dile getiren Scholz, "Eski Makedonya, Yunanistan ile bir anlaşmazlığı çözmek için adını Kuzey Makedonya olarak değiştirdi ve bunu yaptığı için ödüllendirilmedi. Böyle bir şey bir daha olmamalı. Adaylık statüsü ile umut yaratmak ve umudun hayal kırıklığına yol açmasını istemiyoruz." ifadelerini kullandı.
- "BM Genel Sekreterinin Ukrayna tahılı için ihraç koridorları açma çabalarını destekliyoruz"
Başbakan Scholz, dünyadaki gıda krizine ilişkin olarak da değerlendirmede bulundu. Scholz, Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı savaşın tüm dünya için sonuçları olduğunu belirtti.
Bu konuda küresel dayanışmaya ihtiyaç olduğuna işaret eden Scholz, "Gıda güvenliği sağlamak için küresel bir girişim başlattık. Ukrayna'daki tahıl ambarları dolu. Milyonlarca ton tahıl ihraç edilmeyi bekliyor." dedi.
Ukrayna'nın Karadeniz'den gelen Rus saldırılarına karşı korunmak için limanlarını mayınlamak zorunda kaldığını belirten Scholz, "Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Ukrayna tahılı için ihraç koridorlarını açma çabalarını destekliyoruz. Müzakereler uzun süredir devam ediyor ve gidip geliyor. Bir anlaşma sağlanmasını dünya için ümit etmek lazım. Rusya, güvenli nakliyata imkan vermesi ve aynı zamanda inandırıcı bir şekilde böyle bir koridoru işgal için kullanmayacağı güvencesi vermelidir." değerlendirmesinde bulundu.
Scholz, Ukrayna limanlarına ulaşım için Birleşmiş Milletler misyonunun görev almasının düşünülüp düşünülmeyeceği sorusuna, bu konuların tümünün şu anda müzakere edildiği, ancak bunlar hakkında kamuoyu önünde spekülasyon yapmanın bu zorlu müzakereleri olduğundan daha da karmaşık hale getireceği yanıtını verdi.
- G7 Zirvesi
Şansölye Scholz, Almanya'nın dönem başkanlığında 26-28 Haziran'da Bavyera eyaletindeki Elmau Sarayı'nda yapılacak G7 Zirvesi'nde ele alınacak konular arasında iklim değişikliği, dijitalleşme ve demokrasinin olacağını ifade etti.
Bu zirveden bir birlik sinyali çıkmasından çok memnun olacağını belirten Scholz, "Zirve demokrasi dünyasına yeni bir bakış getirmek için bir başlangıç noktası olabilirse bu, özel bir başarı olur." diye konuştu.
Dünyanın 30 yıl sonra bugün olduğundan daha fazla çok kutuplu olacağını söyleyen Scholz, "Birçok güç merkezi olacak. Sadece iki veya üç değil. Buna rağmen bu dünyanın birlikte çalışmasını ve burada demokrasilerin merkezi rol oynamasını başarırsak bu, ileriye doğru büyük bir adım olur." dedi.
Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İtalya Başbakanı Mario Draghi ile Ukrayna'nın başkenti Kiev'e yaptığı ziyarete de değinerek, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın korkunç yıkımları geride bıraktığını, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'ya saldırma kararıyla korkunç bir suçu üzerine aldığını kaydetti.
Bavyera Türk Toplumu’nun önde gelen isimlerinden TGMN- Nürnberg Metropol Bölgesi Başkanı Bülent Bayraktar Erlangen Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi gören annesi Ümmiye Bayraktar‘ın vefat haberinin acısı ile sarsıldı.
Nürnberg Türk Toplumu’nun sosyo-kültürel sorunlarına gösterdiği ilgi, ürettiği çözümler ve iki toplum arasındaki başarılı entegrasyon çalışmaları ile tanınan Bülent Bayraktar dün saat 10.45’de aldığı annesinin vefat haberine derinden üzüldü. Aileye yakın çevrelerden alınan bilgiye göre 6 yıl önce babasını kaybeden Bayraktar‘ın 18 Haziran Pazar günü saat 16.00-18.00 Fürth şehrindeki DİTİB Mevlana Camiinde taziyeleri kabul edeceği belirtildi.
Çevresinde yardımsever - kişiliği ile tanınan ve Almanya‘da 52 yıl yaşayan Yozgat Boğazlıyan asıllı Merhume Ümmiye Bayraktar‘ın cenaze namazı ise 19 Haziran Pazartesi günü öğle namazını müteakiben Fürth DİTİB Mevlana Camiinde kılındıktan sonra, aynı gün Türkiye‘ye götürülerek ertesi Ankara‘da Karşıyaka Aile Mezarlığında toprağa verilecek.
Herrmann dankte zum Tag der Verkehrssicherheit allen, die sich beruflich oder sogar in ihrer Freizeit für die Verkehrssicherheit einsetzen, von den Polizeibeamtinnen und Polizeibeamten auf der Straße bis hin zu den freiwilligen Schulweghelfern, die sich tagtäglich für die Sicherheit auf dem Schulweg engagieren.
Herrmann: „Wir alle sind Verkehrsteilnehmer und sollten daher versuchen, bei konfliktträchtigen Situationen auf das Verhalten unserer Mitmenschen mit Empathie, Respekt und Verständnis zu reagieren.“ Darum geht es auch im bayerischen Verkehrssicherheitsprogramm 2030. Unter dem Motto "Verkehrssicherheit Bayern mobil 2030 – und alle machen mit" kann dabei jeder Einzelne einen entscheidenden Beitrag zu diesem Programm und zur Verkehrssicherheit leisten. Herrmann: „Unsere Verkehrssicherheitsarbeit ist nur dann erfolgreich, wenn alle mitmachen – öffentliche, private und ehrenamtliche Akteure. Diesen Grundgedanken verfolgen wir auch in Zukunft auf allen Ebenen, indem wir möglichst viele Bürgerinnen und Bürger, öffentliche und private Akteure mit einbeziehen.“
Weitere Informationen zum Bayerischen Verkehrssicherheitsprogramm 'Bayern mobil – sicher ans Ziel' sind unter www.sichermobil.bayern.de abrufbar.