Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

MOSKOVA (AA) - Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, koşulların Rusya-Belarus Birlik Devleti'nin savunma kabiliyetini güçlendirme ve birliklerin savaşa hazırlık tedbirlerini artırmayı zorunlu kıldığını söyledi.

Şoygu, Belarus Savunma Bakanı Viktor Hrenin ile Moskova'da bir araya geldi.

Görüşme öncesinde konuşan Şoygu, Belarus'un Rusya için önemli bir stratejik ortak, yakın dost ve müttefik olduğunu vurguladı.

Batı'nın eşi görülmemiş baskı ve kendilerine karşı ilan edilmemiş savaş koşulları altında Rusya ve Belarus'un ikili askeri iş birliğinin geliştiğine dikkati çeken Şoygu, Belarus'un ABD ve müttefiklerine karşı kararlılığı ile birleşik savunma alanı oluşumuna hazır olmasına önem verdiklerini ifade etti.

Ukrayna'daki durumu ve NATO ülkelerinin Batı sınırlarındaki eylemlerini hatırlatan Şoygu, "Koşullar, (Rusya-Belarus) Birlik Devleti'nin savunma kabiliyetini güçlendirmek, bölgesel birlik kuvvetlerinin ve birleşik bölgesel hava savunma sisteminin savaşa hazırlığını artırmak için acil ortak tedbirler alma ihtiyacını zorunlu kılıyor. Bugün bu giderek daha güncel hale geliyor. Rus tarafı bu konuda Belaruslu dostlarına her türlü desteği sağlamaya hazır." ifadelerini kullandı.

MOSKOVA (AA) - Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Ukrayna ve Moldova’ya Avrupa Birliği (AB) adaylık statüsü verilmesiyle ilgili “Bizim için bütün bu süreçlerin bize daha fazla sorun çıkarmaması önemli.” dedi.

Peskov, Ukrayna ve Moldova’nın AB'ye aday ülke olarak kabul edilmesiyle ilgili gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Bu konunun Avrupa’nın iç meselesi olduğunu belirten Peskov, bu süreçlerin Rusya’nın AB ile ilişkilerinin daha fazla bozulmasına yol açmamasının önemli olduğuna dikkati çekti.

Peskov, AB ile ilişkilerin zaten yeterince bozuk olduğunu hatırlatarak, “Bizim için bütün bu süreçlerin bize daha fazla sorun getirmemesi ve anılan ülkelerin (Ukrayna ve Moldova) bizimle ilişkilerinde daha fazla sorun çıkarmaması çok önemli. Zaten bu sorunlardan çok var." ifadesini kullandı.

Ukrayna’nın adaylık statüsü ile ilgili söylenecek çok bir şey olmadığını, zaten her şeyin açık olduğunu kaydeden Peskov, Moldova’nın Avrupalılardan daha çok Avrupalı olmak istediğini ve bunun için bazı tedbirler almaya çalıştığını söyledi.

Peskov, “Birçok yönden Moldova, nedense bu adaylık statüsünü Rus karşıtlığı ile ilişkilendiriyor. Daha fazla Rus karşıtı olduklarında daha çok Avrupalıların onlardan hoşlanması gerektiğini düşünüyorlar. Bunun olmasını gerçekten istemezdik.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de 20 yıl önce diplomat olarak çalıştığını hatırlatan Peskov, Türkiye’nin uzun süredir AB’ye aday ülke olarak beklediğini hatırlattı. Peskov, “Bununla birlikte Türkiye’nin egemen bağımsız bir ülke haline geldiğini görüyoruz. Bu yüzden burada nüanslar mümkün.” diye konuştu.

- “Kaliningrad konusunda misilleme için zamana ihtiyaç var”

Litvanya’nın Rusya’nın Kaliningrad bölgesine yönelik transit mal geçişlerini engellemesine karşılık alınacak önlemler hususundaki soruya da cevap veren Peskov, “Burada acele etmeye gerek yok ama aynı zamanda elbette yeterince kararlıyız. Kararlar verilmeden önce biraz zamana ihtiyaç var.” diye konuştu.

Peskov, Rus yetkililerin olup bitenleri ciddi şekilde analiz ettiğini ve pozisyonlarını diğer ülkelere Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla ilettiğini belirterek, bu konuda kesinlikle haklı olduklarını ancak kısıtlama kararının iptal edilmesini dışlamadıklarını kaydetti.

Yazar Süheyl Ünver anısına hazırlanan, “Türk Tarih Kurumu’nda Süheyl Ünver Sanat Koleksiyonu” adlı eserin tanıtım toplantısı Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde yapıldı.

Etkinliğe, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin’in yanı sıra Prof. Dr. Süheyl Ünver’in kızı, yazar Gülbün Mesara, yazar Ersu Pekin ile çok sayıda akademisyen ve tarih meraklısı katıldı.

Etkinlikte konuşan Çetin, Süheyl Ünver’i anlamak için onun vasiyetini anlamak gerektiğini belirterek, Ünver’in vasiyetinde geçen şu ifadeleri paylaştı:

“Sakın beni öldü sanmayın. Hayatımın yaşanmış seneleri, Süleymaniye Kütüphanesi’nde, arşivde, hatıra defterimin içinde. Benim için konuşma yapmaya lüzum yok. Benim yazdıklarımdan bahsetmeyeyim. Seçtiğim konular üzerinde laf olsun diye konuşmayın. Boş vakit geçirmeyin. Benim gibi her şeyi değerlendirin. İnanın ki insanları bıktıracak kadar çok yaşarsınız.”

Birol Çetin, Ünver’in, bilim ve sanatta yüksek mertebelere ulaşmasının geleneksel tedrisattan geçmiş olmasının bir neticesi olduğuna dikkati çekerek, yazarın Türk Tarih Kurumu’nda da 1942’den 1983’e kadar asli üye olduğunu söyledi.

Yazar Ünver’in Türk Tarih Kurumu’ndaki sanat koleksiyonuna ilişkin de bilgi veren Çetin, “365 dosya, 1219 karakalem ve sulu boya resimlerle tezyini sanatlardan oluşan bir koleksiyon bize bağışlandı. Titiz bir çalışma sonucu ‘Kent Görünümleri’, ‘Kitap Sanatları ve Hat’, ‘Mimari Süslemeler’ ile ‘Diğer Sanatçıların Eserleri’ başlıklı 4 ciltlik eser ortaya çıktı. Emeği geçen insanlara, başta Gülbün Hanım’a teşekkür ediyoruz.” dedi.

Yazar Gülbün Mesara ise babasının, “Bu milletten aldığımı, milletime sunuyorum” düşüncesiyle birçok alanda çalışmaları olduğunu dile getirerek, “Çok yönlü bir entelektüeldi ve çok büyük bir koleksiyonu vardı. O arşivin, heba edilmesini önlemek adına, Süleymaniye Kütüphanesi’nde onun adına kurduğumuz odada toplanmasını istiyordu.” diye konuştu.

Etkinlik kapsamında Doç. Dr. Aslıhan Ertmen moderatörlüğünde düzenlenen panelde, yazar Ersu Pekin ve Gülbün Mesara, eserin ortaya çıkış sürecini anlattı.

 

 

 

Almanya Türkleri arasında giderek yükselen siyasi heyecan parti temsilcilerinin yaptığı açıklamalar ve ortaya koydukları projeler giderek daha ilgi çekici olmaya başladı.

Türk Toplumu'nun sosyo kültürel sorunları için ilginç önerileri en anlaşılır dille  ortaya koyan Saadet Partisi Avrupa Tanıtım, Medya ve İletişim Başkanı Murat Gürbüz, “Bu millet artık kendisine yukarıdan bakan, anlatırken sert konuşan ve sadece benim dediğim doğrudur havasında bir siyasi söylem istemiyor. Millet kim kalbime girerse ben onu dinlerim, onun projelerine kulak veririm diyor. Şartlar ne olursa olsun milletin kalbinde kalmaya özen göstereceğiz” dedi.

Son 10 yılın Türk Milleti’nin kayıp dönemi olarak tarihe geçeceğini belirten Saadet Partisi Avrupa Basın Sözcüsü Gürbüz, “Adına faiz denmeyen bir vahşi kapitalizm ile karşı karşıyayız. Ekonomi emir ile değil, bilgi ile yönetilir. Türk Milleti ne zaman milli ekonomi modelinden ve üreterek kalkınma politikasından uzaklaşırsa, o zaman ülkede geçim sıkıntısı başlamıştır. Dışarıdan gelen sermaye ülkeye giren borçtur. Sen onunla üretim yaparak vergi  alıp kontrol edebiliyorsan, ancak o zaman kazanırsın. Yabancı sermayeyi kontrol ediyor ve ummadığın bir zamanda ülkeden çıkıp gidiyorsa sen onun esiri olmuş ve herşeyi teslim etmişsin demektir. Milli düzen, milli ekonomi ancak milli düşünce ile hayata geçer. Emir ve tavsiyeleri dışarıdan alanların millete vereceği hiç bir şey yoktur” dedi.

Murat Gürbüz uzun süreden beri Saadet Partisi’nin programlarını toplumun en alt kesimlerine kadar ulaşmasını isteyen başarılı bir siyasetçi olarak biliniyor.

 

Türk Toplumunun sosyo-kültürel meselelerinde ilginç çıkışları ve çözüm önerileri ile bilinen KONAD- Sosyal ve Siyasal Arastırmalar Merkezi Başkanı Sait Özcan, “Eğer bu yılda Kapıkule, Pazarkule, İpsala geçiş noktraları ve merkezlerde yığılma olursa, bu sefer sesimizi yükselterek yapamayan geri çekilsin arkadaş diyeceğiz. Bunun özellikle bilinmesini istiyorum. Sürekli tekrarlanan hatalar kabahatlikten çıkarak suç konumuna gelmeye başlar” şeklinde izin öncesi uyarılarda bulundu.

 

Sorunu çözmesi gerekenlerin sorun olmaya başladığı anda bürokrasi de çarklar durur şeklinde konuşan KONAD Başkanı Özcan, “Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları Türkiye’nin kara yolu geçiş noktaları olarak milyonların akın ettiği kapılardır. Bunun hazırlığı ise Şubat, Mart aylarında yapılmalıdır. Bizim insanımız Bulgaristan’da bir saat fazla kalmadan Türkiye’ye girerek bayrağının dalgalanmasını bir kaç dakikada görebilmelidir. Benim devletim bunu başarmalı ve Avrupa gurbetinde yıllarını geçiren insanımızın vatan hasretini yaşamayan bilemez. Ama onların vatan sevgisine saygı duymayan memur bu noktalarda görev yapmamalıdır. Bilinlerce kilometre yolculuktan sonra insanın kendi vatanına girebilmek için çile çekmesinin izahı yoktur” şeklinde konuştu.

 

THY Biletlerinin pahalı olmasının sebebini bir türlü anlayamadığını belirten KONAD Başkanı Özcan, “Sıla-i Rahim yolculuğu vatandaşımız için çekici hala gelmelidir. Avrupa’da yaşayan milyonlarca GöçTürk’ün önündeki tüm engeller kaldırılmalı. Onlar Türkiye’nin en sadık turistleri en iyi yatırımcıları gerekerise savunucularıdır. Türkiye GöçTürkleri sakın ola kırmadan ve onları küstürmeden ülkesini ziyaret etmelidir. İnanın ülkesine sırf destek olsun diye bir yerine üç defa gelecek, hatta krediler çekip ülkesine yatırım olarak geri getirecektir. Türkiye Göçtürklerin değerini iyi bilmelidir. Çünkü dünyada onlar kadar ülkesine bağlı başka bir göçmen grup yoktur” şeklinde konuştu.

 

KONAD Başkanı Sait Özcan Bayram Tatili öncesi açıklamalarına devam edeceğini belirtti.

 

BERLİN (AA) - Almanya'da Türk Tarih Kurumu ile Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitüsünce "Alman Bilim İnsanlarının Modern Türkiye'nin Gelişmesine Katkıları" konulu bir çalıştay düzenlenecek.

Münih'te 30 Haziran'da düzenlenecek "Türk-Alman Tarih Çalıştayı" hakkında Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin ile Almanya Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları (IKG) Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik ortak yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, Alman bilim insanlarının modern Türkiye'nin gelişmesine yaptıkları katkıların gelecek nesillere aktarılmasının hedeflendiği vurgulandı.

Geçen yüzyılın olağanüstü koşullarında Türkiye'ye gelen Alman bilim insanlarının yaptığı önemli çalışmaların gelecek nesillere aktarılmasının hem bir insanlık görevi hem de günümüzdeki ilişkiler için yeni bir dinamizm olduğu ifade edilen açıklamada, asırlardan beri Türkiye'nin gelişmesi için bilgiyi paylaşan Almanya'nın genç nesilleri arasındaki ortak bilimsel çalışmalar için platformlar oluşturulmasının önemli olduğu belirtildi.

Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bilim insanlığın ortak mirasıdır, bilim insanlarına saygı her şeyin üstündedir." sözüne atıfta bulunularak Atatürk'ün, Alman bilim insanlarını zor yıllarda Türkiye'ye davet ederek özgür çalışmalarına imkan sağladığı hatırlatıldı.

Çalıştay da Türkiye'nin modernizasyon ve yeniden yapılanmasında önemli izler bırakan Ernst Reuter, Ernst Hirsch, Clemens Holzmeiter, Rudolpf Belling ve Philipp Schwartz ve daha yüzlerce Alman bilim insanının çalışmaları tartışılacak.

Programda İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini kuran Prof. Dr. Rudolf Belling'in kızı Elisabeth Weber-Belling, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kuran Ernst Eduard Hirsch'in oğlu Enver Tandoğan Hirsch ve TBMM'nin şu anki binasını inşa eden Clemens Hozmeister'in kızı Barbara Mohapp-Holzmeister Türkiye hatıralarını anlatacak.

 

 

 

 

 

Der Servicebetrieb Öffentlicher Raum Nürnberg (Sör) hat auf Anregung des Ehepaars von Lölhöffel im Archivpark eine „Merianin-Wiese“ gepflanzt, die ganz aktuell zeigt, wie eine solche Blumenwiese die Artenvielfalt fördern kann. „Diese herrlichen Wildblumen sind eine Pracht und fallen mit ihren bunten Farben sofort ins Auge. Auf den zweiten Blick sieht man tausende Bienen, Hummeln und andere Insekten an den Blüten, dazwischen kleine Vögel an den Ähren“, sagt Bürgermeister Christian Vogel, Erster Sör-Werkleiter.

Gepflanzt wurde an der Ecke Bucher Straße / Archivstraße eine besondere neue Wildblumen- und Kräuterwiese mit Gräsern. Es ist eine Mischung aus Wiesenblumen, einjährigen Feldblumen, Kräutern, Gräsern und Kleearten, die sich im Laufe der Jahre zu einer ausdauernden Wiese mit einer schönen und farbenreichen Flora entwickelt. Gleichzeitig ist sie ideal für Schmetterlinge, Bienen und andere Insekten. Sie wird in den kommenden Wochen verschiedene Farben annehmen, je nachdem, welche Pflanzen gerade aufblühen. Im Herbst wird sie gemäht und die Mahd liegengelassen, damit sich die Pflanzen aussäen können. Die Wiese wird viele Jahre lang blühen und den Tieren Gutes tun, ohne dass nachgesät werden muss.

Die Anregung für diese Blühwiese kam vom Ehepaar von Lölhöffel, die sich seit Langem für das Andenken an die lange Zeit in Nürnberg tätige Pflanzen- und Insektenforscherin, aber auch exzellente Künstlerin Maria Sibylla Merian engagiert. Eine ähnliche „Merianin-Wiese“ mit anderer Samenmischung gibt es beispielsweise am Kontumazgarten.

Bürgermeister Christian Vogel: „Das ist quasi die Geburtstagswiese zum 375. Geburtstag von Maria Sibylla Merian. Und der Beweis, wie richtig es war, diese herrliche Wiese angelegt zu haben, hat sich bei meinem Besuch gezeigt: Etliche Anwohnerinnen und Anwohner haben mich angesprochen und sich für diese tolle Wiese bedankt. Den Dank gebe ich weiter an das rührige Ehepaar von Lölhöffel und natürlich die Kolleginnen und Kollegen vom Sör-Bezirk 3.“ tom

 

Das EU-Projekt „SchoolFood4Change“ setzt auf eine gesunde, nachhaltige, innovative Schulverpflegung und die Stadt Nürnberg ist neben Essen als eine von zwei deutschen Städten dabei.

Hunderte Nürnberger Schülerinnen und Schüler essen mittags in der Schule. Ab nächstem Schuljahr beteiligt sich die Stadt Nürnberg mit verschiedenen Pilotschulen an dem EU geförderten EU Horizon 2020- Projekt „Schoolfood4Change“, welches gesunde, nachhaltige und dabei auch noch leckere Mahlzeiten in den Schulmensen ermöglichen wird.

„SchoolFood4Change“, das die gesamte Schulfamilie, weitere Beteiligte, Caterer, Zulieferer und Landwirte einbezieht, will mit seinem ganzheitlichen Ansatz nicht nur schrittweise für einen innovativen Wandel auf den Tellern in den Schulmensen sorgen, sondern möchte auch die Achtung und Wertschätzung für Lebensmittel mit abwechslungsreichen Aktionen und Bildungsaktivitäten im Schulleben für die Schülerinnen und Schüler erlebbar und verständlich machen, zum Beispiel in Schule-Bauerhof- Partnerschaften, Kochevents oder im Anlegen von Schulgärten. Obst, Gemüse, Nüsse erhalten einen neuen Stellenwert, Fleisch- und Fischgerichte eine veränderte Bedeutung. Regionalität und Saisonalität bekommen nicht nur beim Mensaessen, sondern auch in der Pausenverpflegung schrittweise einen höheren Stellenwert. Zur veränderten Ausgestaltung des schulischen Speiseplans erhalten Köchinnen und Köche im Rahmen von „Schoolfood4Change“ ein projektzugeschnittenes Training an der University of Gastronomic Sciences in Pollenza, Italien.

An 3 000 Schulen in 16 Städten und Regionen in zwölf europäischen Ländern rückt das Thema gesunde und nachhaltige Ernährung in den nächsten vier Jahren verstärkt in den Mittelpunkt. In Deutschland sind zwei Städte am Projekt beteiligt: Essen und Nürnberg.

Oberbürgermeister Marcus König freut sich über die Beteiligung am Projekt: „Gerade zur Biometropole und Fairtrade-Stadt Nürnberg, die ihre Anstrengungen zur Verringerung des Ausstoßes klimaschädlicher Treibhausgase verstärkt, passt ‚Schoolfood4Change‘. Wir wissen außerdem, dass den jungen Menschen der Klimawandel und dessen Auswirkungen auf ihr Leben und ihre Gesundheit nicht egal sind. Sie sind bereit zu nachhaltigen Veränderungen, werden zu Botschafterinnen und Botschaftern der Idee einer veränderten Ernährungskultur, indem sie diese in die Familien und die Gesellschaft tragen.“

Im Schuljahr 2022/23 machen sich die ersten Nürnberger Schulen gemeinsam mit ihren Cateringbetrieben auf den Weg, eine gesündere, nachhaltigere und schülerfreundliche Verpflegung anzubieten. Durch ihre Mitwirkung im Mensarat sind neben der Schulleitung, dem Hausmeister, der Lehrerschaft auch die Schülerinnen und Schüler, ihre Eltern und ein Mitglied der Stadt Nürnberg aktiv gestalterisch eingebunden. Auf den Tellern der Mensen in diesen Schulen finden sich demnächst verstärkt regionale Produkte, zum Beispiel Vollkorn-Spaghetti mit (Fleisch-)Linsen- Bolognese, Falafel und frischer Fisch oder frisches Fleisch mit Kartoffelbrei aus frischen Kartoffeln (nicht aus der Tüte) und Gemüse aus dem Knoblauchsland.

Schulreferentin Cornelia Trinkl ist begeistert vom Projekt: „Die Schülerinnen und Schüler erfahren nicht nur, was an dem Tag auf ihrem Teller ist, sondern erhalten auch Informationen über die Herkunft und den Nährwert der angebotenen Lebensmittel. Dennoch ist das Wichtigste: Das Essen soll den Schülerinnen und Schülern schmecken, bezahlbar sein und in einer schön gestalteten Mensa ein freudiges Ereignis am Schultag sein.“

Um in der Stadt Nürnberg die passenden Wege zu finden, beteiligen sich der Bauernverband, Frankengemüse und andere nachhaltig wirksame Organisationen ebenso am Projekt wie Studierende der Fachakademie für Ernährungs- und Versorgungsmanagement der Berufsschule 7 sowie

Auszubildende der Berufsschule 3 und 6. „Schoolfood4Change“ wird begleitet von Workshops, Vorträgen und Do-it-yourself-Kochaktionen für Kinder, Jugendliche und Eltern. let

Köln’de genel merkezi bulunan Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) Cenaze Fonu bünyesinde nakil görevlisi olarak çalışan Yakup Çebi, son yolculuğuna dualarla uğurlandı.

Hessen bölgesi cenaze nakil görevlisi olarak çalışan ve bir süreden beri tedavi gören Yakup Çebi 53 yaşında Hakka yürüdü.

Merhum Yakup Çebi için ikamet ettiği Offenbach kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı Merkez Camii’nde cenaze merasimi düzenlendi.

Merasime, Sosyal Dayanışma Merkezi (ZSU) Yönetim Kurulu Üyesi Gürcan Mert, Cenaze Fonu Müdürü Serdar Demir, Cenaze Fonu Halkla İlişkiler Müdürü Ömer Karabıyık’ın yanı sıra çevredeki cenaze nakil görevlileri ile çok sayıda seveni katıldı.

Yoğun katılımın olduğu cenaze töreninde duygusal anlar yaşandı.

Yüzlerce insanı son yolculuğuna uğurlayan ve kederli ailelerin acısına ortak olan Çebi için, bu sefer kendi cenaze namazında sevenleri saf tuttu.

Merhum Yakup Çebi için namaz öncesinde helallik alındı. Kılınan cenaze namazının ardından dualar eşliğinde merhumun cenazesi memleketi Samsun’un Çarşamba ilçesindeki aile kabristanlığına defnedilmek üzere nakledildi.

Cenaze namazı sonrası Gürcan Mert, DİTİB ve ZSU adına merhum Yakup Çebi’nin ailesine taziyede bulundu.

 

 

Der Bundestagsabgeordnete und zuständige Berichterstatter der SPD-Bundestagsfraktion, Markus Hümpfer, kämpft für den Erhalt der Grubengasverstromung.

 

Die Zukunft der Grubengasverstromung ist zurzeit unklar, da die EEG-Förderung für die meisten Anlagen in den Jahren 2022 bis 2024 ausläuft. Der Grund hierfür sind beihilferechtliche Probleme mit EU-Regeln, da Grubengas keine erneuerbare Energie darstellt. Allerdings leistet die Verstromung einen großen Beitrag zum Klimaschutz, da das in den ehemaligen Kohlegruben anfallende Methan andernfalls in die Atmosphäre entweichen würde. Das wäre eine klimapolitische Katastrophe, da die Grubengas-Emissionen denen des innerdeutschen Flugverkehrs entsprechen.

 

Um Emissionen zu vermeiden und das Gas auch noch zur Energiegewinnung zu nutzen, schlägt MdB Markus Hümpfer vor, für Grubengas sogenannte Grüne Herkunftszertifikate auszugeben. Es könnte dann als Grünstrom deklariert werden und wäre in dieser Hinsicht erneuerbaren Energien gleichgestellt. „Dieser Weg ist kompatibel mit dem Europarecht, gibt den Betreibern Planungssicherheit und würdigt den klimapolitischen Beitrag der Grubengasverstromung“, fasst Markus Hümpfer seinen Vorschlag zusammen.

 

Der Abgeordnete verspricht, sich in den aktuellen Verhandlungen zu einer Novelle des Erneuerbare-Energien-Gesetzes für eine Lösung einzusetzen, die die Grubengasverstromung langfristig sicherstellt. „Was für viele wie ein Randthema wirkt, hat das Potenzial all unsere klimapolitischen Bemühungen zu unterlaufen. Das dürfen wir nicht zulassen“, so Markus Hümpfer.

 

Zur Person:

Markus Hümpfer ist Bundestagsabgeordneter der SPD für Schweinfurt, Kitzingen und Würzburg. Der Wirtschaftsingenieur ist Mitglied im Ausschuss für Klima und Energie und Berichterstatter für Grubengas.