Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

Am 1. September haben drei Anwärterinnen zur Verwaltungssekretärin (2. Qualifikationsebene) und ein Anwärter zum Diplom-Verwaltungsinformatiker (3. Qualifikationsebene) ihre Ausbildung am Landratsamt Kelheim aufgenommen.

 

Zwei der neuen Kolleginnen hatten bereits eine anderweitige Berufsausbildung abgeschlossen. Aufgrund der attraktiven Möglichkeiten, die eine Beamtenlaufbahn bietet, entschlossen sie sich, sich neu zu orientieren und im Landratsamt die Ausbildung in der 2.QE zu absolvieren.

 

In einem feierlichen Rahmen hat Landrat Martin Neumeyer die neuen Kolleginnen und den neuen Kollegen zu Beamtinnen und Beamter auf Widerruf berufen und vereidigt.

 

„Unsere Anwärterinnen und Anwärter erhalten bei uns eine hochwertige und praxisbezogene Ausbildung. Ihr Arbeitsbereich im Landratsamt steckt voller Perspektiven, mit abwechslungsreichen und anspruchsvollen Aufgaben. Als spätere Sachbearbeiterinnen und Sachbearbeiter bilden sie das Fundament einer guten Behörde.“

Landrat Martin Neumeyer

 

Anschließend stand der „erste“ Ausbildungstag ganz im Zeichen des Kennenlernens. Nach einer kurzen Einführung konnten die Anwärterinnen und Anwärter das Landratsamt Kelheim, ihre künftigen Ausbilder und auch die Anwärterinnen des Ausbildungsjahrgangs 2021 zum Austausch kennenlernen.

 

Hintergrund zu den Ausbildungen

 

Die Ausbildung in der 2. Qualifikationsebene läuft über einen Zeitraum von zwei Jahren. Die theoretische Ausbildung erfolgt in fünf Fachlehrgängen an der Bayerischen Verwaltungsschule in Regensburg, die sich mit praktischen Abschnitten am Landratsamt Kelheim abwechseln.

 

Erstmalig in diesem Jahr bildet das Landratsamt einen Beamtenanwärter (3. QE) zum Diplom-Verwaltungsinformatiker (FH) aus. Die Ausbildung findet in Form eines dualen Studiums an der Hochschule für den öffentlichen Dienst in Bayern in Hof (HföD), an der HAW, Hof sowie am Landratsamt Kelheim statt. Das duale Studium dauert drei Jahre. Es wechseln sich die fachpraktische Ausbildung mit den Fachstudienabschnitten ab.

 

Das Landratsamt Kelheim engagiert sich seit vielen Jahren im Bereich der Ausbildung und legt sehr großen Wert auf eigene Nachwuchskräfte. Aktuell durchlaufen am Landratsamt Kelheim 20 Beamtenanwärterinnen und Beamtenanwärter, davon 11 Studentinnen und Studenten an der Hochschule für den öffentlichen Dienst in Hof, ihre Ausbildung.

 

Wenn Sie sich für eine Ausbildung im Landratsamt Kelheim interessieren, wenden Sie sich jederzeit an Personalleiter Erwin Ranftl (09441 207-1110, Diese E-Mail-Adresse ist vor Spambots geschützt! Zur Anzeige muss JavaScript eingeschaltet sein!).

Landrat Eberth: Endlich können wir mit der Lösung für dieses dringende Problem beginnen.

 

Bei seinem Besuch in Unterpleichfeld am Montag, 12. September 2022 überbrachte Umweltminister Thorsten Glauber endlich die gute Nachricht, dass sich der Freistaat mit 75 Prozent an den Kosten der Machbarkeitsstudie zum Wasserproblem der Bergtheimer Mulde beteiligen wird. Das heißt, dass von den rund 200.000 Euro veranschlagten Kosten 150.000 Euro vom Umweltministerium übernommen werden.

 

Bereits im August 2021 hatten sich Landrat Thomas Eberth, die Bürgermeister von Oberpleichfeld, Bergtheim und Hausen sowie die Vertreter des Bewässerungsvereins Bergtheimer Mulde zusammengeschlossen, um das Problem des sinkenden Grundwasserspiegels und der Grundwasserneubildungsrate in der Bergtheimer Mulde wissenschaftlich fundiert gemeinsam zu erforschen und dann auch zu lösen. Man unterzeichnete einen Vertrag, der die Finanzierung einer lange geforderten Machbarkeitsstudie für das Bewässerungsproblem und zum Grundwasserschutz der Bergtheimer Mulde sichern soll.

 

Aus emotionalen Einschätzungen objektive wissenschaftliche Erkenntnisse gewinnen

Die Studie soll den Wassermangel und den Bedarf der Landwirtschaft aus möglichst verschiedenen Blickwinkeln untersuchen. „Es geht dabei gerade nicht nur darum, ob in hochwasserstarken Monaten Wasser aus dem Main gepumpt und zwischengespeichert werden kann, um die Felder zu bewässern, sondern auch um geeignete Bewässerungsmethoden, den Anbau alternativer Feldfrüchte, die Auswirkung der klimatischen Veränderungen auf die Kulturlandschaft bis hin zu Regenspeichern in der Flur. Und es geht weiter vor allem darum, aus subjektiven emotionalen Einschätzungen objektive wissenschaftliche Erkenntnisse zu erlangen“, erklärt Landrat Eberth.

 

Landrat Thomas Eberth betont: „Die Zusage von Herrn Minister Thorsten Glauber, dass der Freistaat die Machbarkeitsstudie zur Untersuchung der zukünftigen Entwicklungen der Kulturlandschaft mit Bewässerungsalternativen in der Bergtheimer Mulde mit 75 Prozent fördern wird, freut mich natürlich sehr! Wir mussten leider lange auf dieses Signal aus München warten, aber nun können wir mit der Ausschreibung für die Machbarkeitsstudie beginnen, damit möglichst bald Konzepte entwickelt werden können, die die Auswirkungen des Klimawandels und der damit einhergehenden Trockenheit auf die landwirtschaftliche Produktion, auf die Wälder und die Kulturlandschaft auch mit dem Thema Artenschutz wissenschaftlich beleuchtet.“

 

Dabei soll ergebnisoffen nach alternativen Bewässerungsmethoden, nach Varianten der Wasserbereitstellung, aber auch nach gegebenenfalls neuen Feldfrüchten untersucht werden. Auch der Transferprozess des Wassers vom Süden Bayerns nach Norden bei der Trinkwasserversorgung ist ein Beispiel, dass eine Zusammenarbeit notwendig ist. „Dies gilt eben insgesamt beim kostbaren Gut Wasser,“ so der Landrat.

 

Wichtig ist dem Landrat: „Endlich werden aus subjektiven Emotionen dann objektive Daten für unsere Region. Ich baue hier auf gute Lösungen und auf die Zusammenarbeit von Behörden, den Bürgermeisterinnen und Bürgermeistern der betroffenen Gemeinden und den Landwirtinnen und Landwirten, damit das Grundwasser weiter geschützt und geschont werden kann und dennoch die Bedarfe der Landwirtschaft für den Anbau von regionalen Lebensmitteln berücksichtigt werden können.“

 

“Eşek ölür semeri kalır/İnsan ölür eseri kalır. Biz geriye semer değil eser bırakmayı tercih ettik” diyen Rüştü Kam ve arkadaşları uzun uğraşlar sonunda, Berlin’de ilk Türk Kütüphanesi ‘Hikmet Kütüphanesi’ni’ hizmete açtılar. Kütüphanede 12 bin cilt kitap bulunuyor.

 

 

 

Berlin’de gerçekleştirilen Hikmet Kütüphanesi’in açılışına, T.C. Berlin Başkonsolosu Rıfkı Olgun Yücekök, Müsteşar Emre Gençtuğ, Basın Müşaviri Hasan Kocabıyık, Eğitim Müşaviri Vekil Erdal Tanas Karagöl, basın mensupları ve çok sayıda misafirler katıldı.

Açılış konuşması yapan Rüştü Kam, “Bu kitapları üyelerimizin kendi ceplerinden ödedikleri paralarla satın aldık, bir kısmını da halkımız bağış olarak verdi. Bugün itibariyle 12 bin cilt kitabımız var kütüphanemizde.

 

“Sayın Başkonsolosum Rıfkı Olgun Yücekök, Sayın Müsteşarım Emre Gençtuğ, Sayın Basın Müşavirim Hasan Kocabıyık, Sayın Eğitim Müşaviri Vekilim Erdal Tanas Karagöl, Sayın Yunus Emre Başkanım, Feyzullah Bahşi, Sayın basın mensupları ve sayın misafirler. Böylesine anlamlı bir günde bizleri yalnız bırakmadınız, teşriflerinizle bizleri onurlandırdınız. Hoş geldiniz, safalar getirdiniz.

Türk Eğitim Derneği 2000 yılında kuruldu. Çocuklarımızın okul derslerine yardımcı olmak üzere çıktık yola. Berlin’in Neukölln İlçesinde 22 yılımızı doldurmak üzereyiz. Yüzlerce öğrencimizin elinden tuttuk. Bir kısmı değişik üniversitelerden mezun oldu, bir kısmı çeşitli dallarda meslek eğitimi aldı. Onların başarıları bizlerin haklı gururu oldu. Neukölln’ün eğitim seviyesinin yükselmesindeki katkılarımız bizleri mutlu kıldı, sevincimiz sonsuzdur.

Hemen sonra Berlin Veliler Topluluğu Derneğini kurduk. Okul- Veli ve Öğrenci üçgeninde önemli hizmetler yaptık.

Daha sonra, sadece çocuklarımızın değil, yetişkinlerimizin de ellerinden tutmamız gerektiğini gördük. Herkese ulaşamıyorduk. Bir dergi çıkarmamız gerektiğine inandık. İki dilde, 3 ayda bir yayınlanan dergimiz MOCCA ile yolumuza devam ettik. Bugün 38. Sayıya ulaşmış durumdayız.

 

 

Sonra bir eksikliğin daha farkına vardık, Hristiyan bir toplumun içinde Müslüman azınlıklar olarak yaşıyorduk. Çocuklarımız okullarda Hristiyan arkadaşlar ediniyorlardı, aralarındaki ilişkilerin anlamlı hale gelebilmesi için çalışmalar yapmamız gerektiği hissettik ve Berlin İlahiyatçılar derneğini kurduk, iyi ki kurmuşuz. Kiliselerle olan ilişkilerimiz sayesinde birbirimizi daha iyi tanıdık. Birlikte yaşamanın yükümlülüklerini yerine getirmek için programlar düzenledik. Dergimiz MOCCA’da Hristiyan din adamlarına da yer verdik. Onların programlarına katıldık, onlar da bizim programlarımıza katıldılar.

Kıymetli misafirlerimiz, yapılan hizmetlerin kalıcı olması için okumak ve okutmak gerekiyordu. Geleceklerini inşa edenler okuyanlar ve okutanlardı. Kur’an’ın ilk emri de “OKU” diye başlıyordu. Okumak ve okutmak için imkân hazırlamak lazımdı. Geleceklerini inşa edenlerin, okuyanlar ve okutanlar olduğunu biliyorduk. Bütün literatürümüzü Almancaya tercüme edemezdik. Tercüme yapmak çok daha zor bir işti. Bir kütüphaneye ihtiyaç vardı. Bu eksiklik fark ediliyordu. Almanların her ilçede bir değil birkaç kütüphaneleri vardı. Bizim de en azından bir tane kütüphanemizin olması gerekiyordu. Biz böyle düşündük.

 

 

 

Hikmet kütüphanesini bu düşünceyle açtık. Adı, Beytü’l Hikme. Bilgelik Evi demektir.

Beytü’l Hikme, Abbasiler Döneminde, Yunanca ve Süryanice'den Arapçaya çeviriler yapan en büyük Tercüme Hareketi'nin yapıldığı yerdir.

Beytü’l Hikme, başlangıçta sadece tercüme evi ve kütüphane olarak faaliyet gösteren bir kurumdur. Daha sonra Halife Memun ve Harun Reşid tarafından eğitim merkezi haline getirilmiş bir Akademiye dönüştürülmüştür. Nice alimler bu akademiden yetişmiştir. Hârizmî, Beni Musa Kardeşler, Kindî, ve ayrıca Hristiyan kökenli Müslüman bilimciler Huneyn Bin İshak ve Sabit Bin Kurra Beytü'l Hikme Akademisinde yetişen en önemli bilim insanlarındandır.

450 sene ayakta kalan Beytü’l hikme Moğol istilası sırasında maalesef yerle bir edilmiştir. Bir kültür hazinesi olan Bağdat Kütüphaneleri Moğol Hükümdarı Hulagu tarafından katledilmiştir. Yakılıp yıkılmıştır. Öyle ki, Dicle Nehrinin günlerce mürekkep renginde aktığı kaynaklara geçmiştir.

 

Bugün, Beytü’l Hikme’nin yani, Bilgelik Evi’nin, Hikmet Kütüphanesinin açılışı için buradayız. Bugün kütüphane olarak açılan bu ev bakarsınız ileride akademiye dönüşüverir. Neden olmasın. Tarih tekerrürden ibaret değil midir?

Değerli konuklar, toplu taşıma araçlarına bindiğimizde dikkatimizi çeken bir şeyler oldu. Sizlerin de dikkatini çekmiştir mutlaka. Almanlar’dı dikkatimizi çekenler. Toplu taşıma araçlarında, kitap okuyan gazete okuyan Almanlar. Gerçi son yıllarda onlar da bizlere benzemeye başladılar da. Tabi ki, Tükler okumuyorlardı. Zaten bir de önyargı vardı, “Türkler okumaz”. Onlar okuma özürlüdür; ancak döner keserler. Manavlık yaparlar deniliyordu. Bu önyargının yıkılması gerekiyordu. Sırf bu yüzden şu anda içinde bulunduğunuz kütüphaneyi açtık. Belki bu vesileyle hem o önyargıları yıkar ve hem de insanımızı layık oldukları yere çıkarırız diye düşündük. Aylarca tartıştık aramızda.

Konuyu kendileriyle istişare ettiğimiz arkadaşlarımız da oldu. Onlar bize boşu boşuna uğraştığımızı söylediler. Yapılan işin zaman kaybından başka bir şey olmadığını söylediler. “O kitabı kime okutacaksınız” dediler. Kendi insanlarımız söylediler bunu. Aslında haklıydılar. Ancak yaklaşık 300 bin Türk’ün yaşadığı Berlin’de Türk Kütüphanesinin olmayışı bizi gerçekten rahatsız ediyordu. Biz dediğim 3 inanmış insandır. Besmeleyi çektik ve kolları sıvadık. Sonunda kararımızı verdik. Kütüphane açılacaktı ve açtık.

Kütüphaneye kitap lazımdı, kitap almak için de para. Önce yayınevlerine yazdık, durumu anlattık, Almanya’nın ilk Türk Kütüphanesini açıyoruz dedik. İnsanımıza okuma alışkanlığı kazandırmayı hedefliyoruz dedik. Biz sadece demiş olduk. Onlar ise bağış yapamayacaklarını söylediler.

 

 

Hem Türkiye hem de Alman resmi makamlarına yazdık. Onlardan da sadece tavsiyeler aldık, aferin dediler, sırtımızı sıvadılar. O da bir şeydir dedik. Yolumuza devam ettik. Yılmadık, bugüne kadar geldik. Çok sıkıntılı günler geçirdik.

22 yıldır uğraşıyoruz. Hâlâ uğraşıyoruz. Bu kitapları üyelerimizin kendi ceplerinden ödedikleri paralarla satın aldık, bir kısmını da halkımız bağış olarak verdi. Bugün itibariyle 12 bin cilt kitabımız var kütüphanemizde, elhamdülillah.

Edebiyat, roman, çocuk kitabı, fıkıh, tefsir, hadis, Avrupa tarihi, tasavvuf, İslam tarihi, Türk tarihi, felsefe, psikoloji alanlarında yazılmış kaynak kitapları temin ettik. Ansiklopediler temin ettik. Almanca ve İngilizce kitaplar temin ettik.

 

1962 yılından 2005 yılına kadar olan Der Spiegel dergisini kütüphanemize kazandırdık. Bu fevkalade büyük bir kültürel zenginliktir.

12.000 cilt kitabın bilgisayar kayıtlarını tamamladık. Önümüzdeki günlerde internetten de kütüphanemizdeki kitaplara isim, yazar ve yayınevi olarak ulaşılabilecektir.

Ayrıca kitap tanıtımı için, kitap okuma alışkanlığı kazanalım düşüncesiyle her hafta pazartesi günleri rutin okumalar yapıyoruz.

Kıymetli misafirler, Pandemi bizleri fena vurdu. Kiramızı ödeyemez duruma geldik. Sırf bu sıkıntıdan dolayı, 15 Ekim’den itibaren burası Kültür Kafe olarak hizmet vermeye başlayacaktır. Çaykur çayınızı ve kumda pişirilmiş köpüklü Türk kahvenizi içerek, Osmanlı şuruplarının tadına vararak, aperatif bir şeyler yiyerek kitap okumanın tadına varacaksınız inşallah. İsterseniz kitabınızı alır evinize de götürebilirsiniz. Kapımız arkasına kadar herkese açıktır. Lütfen kapıyı çalmadan giriniz içeri. Bizler burada sizleri bekliyor olacağız.

 

Evet, bizden bu kadar, bundan sonrası sizlerin yolunu gözlemektir. Bilhassa üniversite öğrencileri gelip burada derslerine çalışabilirler, bizleri yalnız bırakmayın efendim.

Sözlerime bir atasözümüzü hatırlatarak son vereceğim: Eşek ölür semeri kalır/İnsan ölür eseri kalır. Biz geriye semer değil eser bırakmayı tercih ettik. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın” dedi.

 
AMSTERDAM (AA) - Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Hollanda’da gerçekleştirdiği resmi temas ve ziyaretlerinde Türk toplumunun ihtiyaç ve taleplerine ilişkin görüş alışverişinde bulundu.
 

YTB Başkanı Eren ve beraberindeki Heyet, Hollanda’ya gerçekleştirdiği çalışma ziyareti kapsamında resmi kurumların yanı sıra iş dünyası, eğitim kurumları ve gençlik derneklerinin temsilcileri, hukukçular ve bakımevindeki yaşlılarla bir araya geldi.

Hollanda’nın idari başkenti Lahey’de Hollanda Ayrımcılık ve Irkçılıkla Mücadele Ulusal Koordinatörü Rabin Baldewsingh ile görüşen Eren, YTB'nin her yıl hazırladığı "Yurt Dışındaki Türk Varlığını Hedef Alan Saldırılar Raporu"nun verileri ve Hollanda'daki Türk diasporasına yönelik hak ve özgürlükler durumunu paylaştı.

Eren ile Baldewsingh'in toplantısında YTB ile Hollandalı makamlar arasındaki iş birliği imkanları ele alındı.

Eren ve YTB heyeti daha sonra Hollanda Sosyal İşler ve İstihdam Bakanlığında Entegrasyondan Sorumlu Genel Müdür Carsten Herstel ile bir araya geldi.

 

- Türk STK temsilcileriyle görüşmeler

Hollanda’daki önemli sivil toplum kuruluşlarını (STK) ve eğitim kurumlarını ziyaret eden Eren, Tulip Vakfının Türkçe öğretmenlerinden ve Rotterdam'daki İbn-i Sina İslam İlkokulunun yöneticilerden eğitim çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Ülkede çalışmalar yürüten Türk hukukçularla da görüşen Eren, Lale Bakımevine ziyarette bulunarak, ihtiyaçlarını dinlediği sakinleriyle sohbet etti.

Abdullah Eren, Amsterdam’da 1982'de kurulan ve amatör ligde mücadele eden Amsterdam Gençlerbirliği futbol takımını da ziyaret ederek çalışmalar hakkında bilgi aldı.

Temasları kapsamında Hollanda Türk İş Adamları Derneğine (HOTİAD) de ziyarette bulunarak, çeşitli iş kollarındaki Türk firmalarının ülkedeki faaliyetlerine ilişkin bilgi aldı. Eren, Corendon firması sahibi iş insanı Atilay Uslu ile de görüşme gerçekleştirdi.

Eren, YTB'nin; eğitim, staj, gezi gibi programlarından mezun olan Türk gençleriyle de bir araya geldi.

 

 

 

 

 

 

Üç temel politika faizini 75 baz puan artıran Banka, refinansman faizini yüzde 2'ye, mevduat faizini yüzde 1,50'ye ve marjinal fonlama faizini yüzde 2,25'e yükseltti
 

BERLİN (AA) - Avrupa Merkez Bankası (ECB), üç temel politika faizini 75 baz puan artırarak 2009'dan bu yana en yüksek seviyesine çıkardı.

ECB'den yapılan açıklamada, Banka'nın üç temel politika faizini 75 baz puan artırdığı belirtildi.

 

Açıklamada, refinansman faizinin yüzde 2'ye, mevduat faizinin yüzde 1,50'ye ve marjinal fonlama faizinin de yüzde 2,25'e yükseltildiği kaydedildi.

Böylece ECB, 1999'da Avrupa ortak para biriminin kullanılmasından bu yana en yüksek ikinci faiz artışına gitmiş oldu. Banka, eylülde de üç temel politika faizini 75 baz puan artırmıştı.

ECB'nin ekonomide resesyon beklentisine karşın faiz oranlarını 2009'dan bu yana en yüksek seviyeye çıkarması dikkati çekti.

 

- Faiz artırımı beklentiler doğrultusunda

Para piyasaları, çoğunlukla 75 baz puanlık faiz artırımını fiyatlarken, Fransa ve İtalya'nın, borçlanma maliyetlerini yükselttikleri için ECB'nin faiz artırmasını istemediği belirtiliyordu.

ECB, aldığı yüksek ikinci faiz artırımı kararıyla Avro Bölgesi'nde geçen ay yüzde 9,9'a çıkan enflasyonun daha da artmasına tepki verirken, daha fazla faiz artışına da işaret etti.

ECB karar metninde, enerji ve gıda fiyatlarına vurgu yapılarak, Yönetim Konseyi'nin, para politikasının enflasyon beklentilerinde kalıcı bir yukarı yönlü kayma riskine karşı koruma hedeflediği belirtildi.

 

Açıklamada, enflasyonu frenlemek için faiz artışlarının devam edeceği mesajı verilerek, "Enflasyon hala çok yüksek ve uzun bir süre hedefin üzerinde kalacak." denildi.

ECB, bankaların hedefli uzun vadeli refinansman operasyonları (TLTRO III) şartlarında değişiklik kararı da aldı. Söz konusu kredi faiz oranlarının 23 Kasım 2022'den itibaren yeniden güncelleneceği ve bankalara ek geri ödeme seçenekleri sunulacağı bildirildi.

 

 

BERLİN (AA) – Almanya'da Saksonya eyaletinin Bautzen kentinde kimliği belirsiz kişilerin, bir mülteci yurduna saldırdığı bildirildi.

Saksonya polisinden yapılan açıklamada, kentteki mülteci yurdunun camlarının kırıldığı, binada yangın çıktığı belirtildi.

 

Açıklamada, binada kalan 4 kişinin olaydan zarar görmediği ifade edildi.

Yangının olay gerine gelen itfaiye tarafından söndürüldüğü aktarılan açıklamada, olaya ilişkin soruşturma başlatıldığı kaydedildi.

Saksonya İçişleri Bakanı Armin Schuster, mülteci yurduna yapılan saldırıyı kınayarak çevresinde mültecileri istemeyen kişilerin nefretle binaları ateşe vermelerinin insanlık dışı olduğunu ifade etti.

Olayı kimin gerçekleştiğinin henüz bilinmediğini aktaran Schuster, "Ancak bunun yabancı düşmanı bir kundaklama olduğunu varsaymalıyız." dedi.

 

Almanya'da 20 Ekim'de de Mecklenburg-Vorpommern eyaletindeki Gross Strömkendor beldesinde Ukraynalı mültecilerin kaldığı yurt yanarak kullanılamaz hale gelmiş, yetkililer burada da kundaklama şüphesinin olduğunu açıklamıştı.

BAKÜ (AA) - Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye Cumhuriyeti'nin 99. kuruluş yıl dönümünü sosyal medyadan tebrik etti.

 

Aliyev, Twitter hesabından Türkiye ve Azerbaycan bayrakları ile "Bir millet, iki devlet" yazılı fotoğraf paylaşarak Türk halkını kutladı.

Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov da Twitter hesabından 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'yla ilgili paylaşım yaptı.

Bayramov, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu etiketlediği paylaşımında, "Azerbaycan ve Türkiye'nin kardeşliği ve müttefikliğinin her geçen gün daha da güçleneceğinden, ülkelerimizin kalkınmasına ve refahına hizmet edeceğinden eminim." ifadelerini kullandı.

 

- Azerbaycan'ın 2. büyük kenti Gence'de resepsiyon

Türkiye Cumhuriyeti'nin 99. kuruluş yıl dönümü, Azerbaycan'ın 2. büyük kenti Gence'de Türkiye'nin Gence Başkonsolosluğu'nun verdiği resepsiyonla kutlandı.

Başkonsolos Zeki Öztürk'ün ev sahipliğinde Mehseti Gencevi Kültür Merkezi'nde düzenlenen resepsiyona Gence Valisi Niyazi Bayramov, Samuh Valisi Ali Gocayev, Göygöl Valisi Elvin Paşayev, Azerbaycan Kara Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Enver Efendiyev, Gürcistan'ın Gence Başkonsolosu Nikolaz İaşvili, milletvekilleri, rektörler, akademisyenler, STK temsilcileri, iş insanları, sanatçılar ve vatandaşlar katıldı.

Şehitlere saygı duruşunda bulunulmasıyla başlayan resepsiyonda İstiklal Marşı ve Azerbaycan Milli Marşı seslendirildi.

Başkonsolos Öztürk, resepsiyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mesajını okudu.

 

Azerbaycanlıların Türkiye'nin istiklal mücadelesine verdiği desteğe, Azerbaycan'ın Bolşevik ve Ermeni çetelerden kurtarılması için Osmanlı Devletinin Kafkas İslam Ordusu'nu gönderdiğine değinen Öztürk, 2. Karabağ Savaşı'nda da Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında yer alarak haklı davasına destek verdiğini kaydetti.

Öztürk, 15 Haziran 2021'de imzalanan Şuşa Beyannamesi'yle Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin müttefiklik düzeyine yükseldiğini hatırlatarak, Türkiye'nin, her daim Azerbaycan'ın haklı davasında yanında olacağını vurguladı.

 

Gence Valisi Niyazi Bayramov da kardeş Türkiye'nin kuruluşunun 99. yılını kutladı ve iyi dileklerini iletti.

Türkiye'nin ilk yerli ve milli elektrikli otomobili TOGG'un tanıtımıyla ilgili videonun izletildiği resepsiyonda Gence Devlet Filarmonisi sanatçıları konser verdi.

 
Almanya'nın Solingen şehrinde 1993 yılında meydana gelen ırkçı saldırıda 2 kızı, 2 torunu ve yeğeni öldürülen Mevlüde Genç, bu sabah hayatını kaybetti. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, temaslarda bulunmak üzere geldiği Almanya'da Mevlüde Genç'in evini de ziyaret ederek eşi Durmuş Genç ve oğluna taziyelerini iletti.
 
Almanya'ya Göçün 61. yılındayız.30 Ekim 1961 Türkiye’den başka ülkelere işçi göçünün resmi başlangıcı olarak kabul ediliyor. Bu tarihte, Türkiye ile Almanya arasında İşgücü Anlaşması imzalanırken, ondan sonraki dönemde İstanbul’daki Sirkeci Garı’ndan yollara düşen veya o zamanki adıyle Yeşilköy Havalimanı’ndan kalkan uçaklarla Almanya ve diğer ülkelere giden onbinlerce, yüzbinlerce işçinin göç serüveni üzerinden 61. yıl geçti.
 
 
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın verilerine göre Türkiye dışında çalışan ve yaşanan Türkiye kökenli göçmenlerin sayısı 5 milyon civarında. Bunların 3 milyona yakını Almanya’da yaşıyor.
Almanya’da göçün 61. yılı ile çok sayıda etkinlik ve toplantı yapılıyor.
 
Bence bu  anmaların en anlamlısı Kısa adı DİTİB olan Diyanet işleri Türk İslam Birliği, Hutbe Komisyonu tarafından Cuma namazlarında  okunması oldu. 
Almanya'ya göçün 60. yılı münasebetiyle hazırlanan Cuma hutbesi olarak okunmasına vesile olan DITIB hutbe komisyonumuza ve hutbede okuyan tüm hocalarıma teşekkür ediyorum. Göçle gelen hakkın rahmetine göçen büyüklerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
 
 
Anadolu’nun güzel insanlarının Almanya serüveni 
 
30 Ekim 1961 tarihinde Almanya Federal Cumhuriyeti, artan işgücü ihtiyacına destek olması için, Türkiye Cumhuriyeti’yle iş birliği anlaşması yaptı. 60 yıl önce atılan bu ilk adımla birlikte; çalışmayı, mücadeleyi, alın teri ve emeği kutsal bir gaye bilen güzel Anadolu’nun güzel insanlarının Almanya serüveni başlamış oldu.
Bu yolculuk; gözlerde yaş, ellerde tahta bavulla başlayan, ömür sermayesi bittiğinde ise, tahta tabutlar içerisinde yine göz yaşlarıyla son bulan cefakâr insanların yolculuğuydu. Bu yolculuk; şu üç günlük dünya hayatında, üç günlük tren yolculuğuyla başlayıp, üç saatlik uçak yolculuğuyla son bulan bir gurbet yolculuğuydu. 
 
Bu beldelere çalışmak için gelen ilk nesil büyüklerimiz, “İnsan için yalnızca kendi çalıştığının karşılığı vardır”[1] ayetine güvendiler. Peygamberlerinin (s) hicretinden aldıkları cesaretle yepyeni bir umuda yelken açtılar. Başlangıçta kısa bir süre çalışıp geri dönmek üzere bu topraklara gelen büyüklerimiz, yerleşik aile düzenine geçmeleriyle birlikte dönüş planlarını ertelemek zorunda kaldı. Zaman hızla akarken çocuklar büyüdü, evlendi ve çoluk-çocuk sahibi oldu. Çocukları ve torunları büyütelim derken sayılı nefes de ömür de tükendi.
Sayıları her geçen gün azalsa da bugün aramızda ilk nesil büyüklerimizin de var olduğunu bilmek, onlarla sohbet edip hatıralarını dinlemek gerçekten büyük nimet. Rabbim bu coğrafyalara dinimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi taşıyarak bu beldeleri Müslümanlarla tanıştıran tüm büyüklerimizden razı olsun.
 
Öncü nesil olmak, özel olduğu kadar aynı zamanda çok zordu. Dilini anlamadığı, kültürünü tanımadığı bir ülkede çalışmak hiç de kolay değildi. Çalıştılar... Çok çalıştılar. Kimi fabrikalarda aradı nasibini, kimi inşaatlarda. Kimi gün geldi çiftçilik yaparak ekmeğini topraktan, kimi maden ocaklarında ekmeğini taştan çıkardı. Barış ve uyum içerisinde helalinden kazanıp helalinden yemenin mutluluğunu yaşarken, ahirete yatırım yapmayı da unutmadılar.
 
 
Dinlerini, kültürlerini ve kimliklerini unutmamak için dernekler kurup, camiler inşa ettiler.
Dişlerinden tırnaklarından arttırdıklarını, gelecek nesillere vakfederek bu mabetlerin yapımına, tadilatına, satın alınmasına öncü oldular.
 
İnsanlık için değer üreten, barış, huzur ve güvenin yeryüzüne hâkim olması için mücadele veren insanlar, ilk kuşağın inşa ettiği bu müesseselerde yetişti. İnanç farkı gözetmeksizin komşusu dara düşünce imdada yetişen, sevinçli günlerde mutluluğunu, hüzünlü günlerde kederini paylaşan, afet ve felaketlerde yardım elini uzatan duyarlı insanlar; bu camilerde aldıkları eğitim ve terbiyeyle çevrelerine rahmet oldular.
 
Camilerimiz sadece müminleri değil, sosyal ve kültürel faaliyetleriyle tüm insanlığı kucaklayan bir yaşam merkezi oldu. İlk kuşak ecdadımızın öncülüğünde başlatılan bu güzel eserler; iki, üç ve dördüncü nesillerin de destekleriyle -hamdolsun- daha da gelişti, daha da güzelleşti. Bugün bize düşen görev, ecdadımızın tohumlarını ektiği bu emanetlere sahip çıkmak ve gelecek nesillere taşımaktır.
 
Her bir metrekaresi nice fedakarlıklarla örülmüş bu mabetlere her girişinizde, lütfen taştan betondan yapılmış binalar görmeyiniz. Bu camilerde her secde edişimizde alnımız, bu mabetleri inşa eden alın terleriyle kucaklaşsın. Gönlümüz; o gönlü güzel insanların hâlis niyetleriyle tokalaşsın. Camiye her dokunuşumuzda; ailesinin rızkı için kazma-kürek tutmaktan nasır bağlayan elleri öpen,peygamberimizin emeğe verdiği değer gelsin aklımıza. Ellerimiz Rabbimize her açıldığında, İbrahim Nebi’nin oğlu İsmail ile birlikte Kabe’yi yeniden inşa ederken yaptıkları; “Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir toplum çıkar.”[3] duasını katalım dualarımıza.
Rahmet eyle Allah’ım, mağfiretini lütfet gurbetin çocuklarına. Sağlık ve afiyet ikram eyle Allah’ım, onların bu güzel evlatlarına. Cennette köşkler nasip eyle Allah’ım, senin adının anıldığı bu mabetlere bir tuğla koyanlara. Bereketini ve cömertliğini yağdır Allah’ım, rızan için çalışan, rızan için uğraşan, rızan için koşturan eli öpülesi tüm fedakâr insanlara.
Daha sonra namazlar kılındı, dualar yapıldı. Ahirete göçen ilk nesile fatihalar okundu.
 
Haber: Dogan Tufan
 
 
   
 
 
 
 

 

Im Zeitraum von 10. bis 15. Oktober hat die Kreisbrandinspektion unter der Leitung von Kreisbrandmeister Mathias Prasch den Lehrgang „Träger von Chemikalienschutzanzügen“ durchgeführt.

14 Feuerwehrmänner aus den Feuerwehren Abensberg, Bad Abbach, Kelheim, Mainburg, Neustadt und Saal nahmen daran teil.

 

An vier Lehrgangstagen wurden Themen wie

  • Kennzeichnung und Erkennen von Gefahrgütern,
  • Einsatzgrundsätze im Chemikalienschutzanzug,
  • taktisch richtiges Vorgehen,
  • Gerätekunde am neuen Abrollbehälter Gefahrgut,
  • Gewöhnung an die Chemikalienschutzanzüge Form 2 und 3,
  • die Rettung eines verunglückten CSA-Trägers,
  • die Stufen der Dekontamination
  • sowie die praktische Ausbildung am Dekontaminationsplatz geschult.

 

Teil der Ausbildung waren zudem zwei Einsatzübungen, bei denen die Teilnehmer das Erlernte in die Praxis umsetzten.

 

Bei der ersten Übung, einer Leckage an einer Industrieanlage mit verletzen Personen, mussten mehrere Öffnungen an einem unter Druck stehenden Rohrleitungssystem mit Mitteln des Abrollbehälters Gefahrgut abgedichtet und die Personen gerettet werden.

Bei der zweiten Übung handelte es sich um einen verunfallten LKW, beladen mit austretendem Gefahrgut. Es musste festgestellt werden, welches Medium der LKW geladen hatte. Außerdem waren verletzte Personen aus dem Gefahrenbereich zu retten und das Leck am Tank des LKW abzudichten.

Bei beiden Einsatzübungen wurde auch die Rettung eines verunfallten CSA-Trägers geübt.

 

Die sogenannte Dekongruppe der Feuerwehr Bad Abbach übernahm bei beiden Übungen die Dekontamination der eingesetzten Trupps.

 

Die Ausbilder Michael Schmitz, Manuel Weiß, Manuel Dillinger, Jonas Wagner und Johannes Hermann unterstützten Kreisbrandmeister Mathias Prasch bei der Durchführung des Lehrgangs.

 

Während der praktischen Ausbildung erfolgte zeitgleich die Lernzielkontrolle durch Beurteilung der Übungsergebnisse. Alle Teilnehmer haben den Lehrgang erfolgreich abgeschlossen und ihr Lehrgangszeugnis aus den Händen des Lehrgangsleiters und ihrer Ausbilder entgegengenommen.