Aytürk

Aytürk

Avrupa Türkleri ile 2000 yılından beri beraberiz. Türk toplumunun gelişme sürecinden sürekli haberdar olmak için bizi takip edin...

 

BEYRUT (AA) - Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Lübnan Başbakanı Necib Mikati ile Arap ölçeğinde İsrail saldırılarını durdurmanın yollarını görüştüklerini söyledi.

Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta Mikati tarafından kabul edilen Gayt, görüşme sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

 

Gayt, Arap Birliği'nin Lübnan halkını, devletini ve hükümetini desteklediğini belirterek, "Derhal ateşkes sağlanmasını, İsrail güçlerinin güney Lübnan topraklarından çekilmesini, Lübnan'a müdahale edilmemesini, ayrım gözetmeksizin işlenen cinayetlerin durdurulmasını ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 1701 sayılı kararın derhal uygulanmasını talep ediyoruz." dedi.

Yerinden edilmiş Lübnanlıların güneye geri dönmesi ve İsrail'in Lübnan halkıyla karşı karşıya gelmeyeceğine dair güvence alınması gerektiğini kaydeden Gayt, uluslararası toplumu sorumluluklarını yerine getirmeye davet etti.

Gayt, Arap Birliği'nin askeri değil diplomatik bir kurum olduğuna dikkati çekerek, bu çerçevede Lübnan Başbakanı Mikati'yle tüm baskı kanallarının kullanılıp Arap ölçeğinde İsrail'in durdurulması için neler yapılabileceğini ele aldıklarını ifade etti.

ABD Başkanı Joe Biden'ın Kıdemli Danışmanı Amos Hochstein'in Beyrut ziyaretine de değinen Gayt, Mikati'yle Hochstein'in sunduğu teklifleri de masaya yatırdıklarını söylerken bu konuda detaylı bilgi vermedi.

 

- Mikati ile Hochstein, ateşkes ve BMGK'nın 1701 sayısı kararının uygulanmasını görüştü

Ayrıca bugün Lübnan Başbakanı Mikati, ABD Başkanı Joe Biden'ın Kıdemli Danışmanı Hochstein'i kabul etmişti.

Lübnan Başbakanlık Ofisi görüşmenin içeriğine dair açıklama yaptı.

Açıklamaya göre, görüşmede ateşkes ve BMGK'nın 1701 sayılı kararının uygulanması ele alınırken Mikati, "ateşkes için diplomatik çabaların aktif olduğunu"; Hochstein ise, "ateşkese varmak ve 1701 sayılı kararın tam ve kapsamlı bir şekilde uygulanmasını desteklemek için çalıştıklarını" söyledi.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Kuzey Bavyera Bölgesi Eyalet Birliği, Neuhaus an der Pegnitz’de irtibat ve danışma bürosundan oluşan yeni çalışma ofisini açtı.

  

  

SEÇKİN DAVETLİ KATILDI

Açılışa; Türkiye’nin Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci, DİTİB Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan, Kuzey Bavyera DİTİB Başkanı Uğur Cankurt ve Belediye Başkanı Josef Springer, İGMG Kuzey Bavyera Bölge Başkanı İsmail Satır, MÜSİAD Kuzey Bavyera Bölge Başkanı Haluk Dokur, Saadet Nürnberg Bölge Başkanı Musa Tamer, İKG-Kültür, Tarih ve Entegrasyon Araştırmaları Enstitütüsü Başkanı Dr. Latif Çelik’in yanı sıra sivil toplum kuruluşların başkan ve yöneticileri ve din görevlileri katıldı.

 

BAŞKAN ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİLGİ VERDİ

Açılış konuşmasında Kuzey Bavyera DİTİB Eyalet Birliği’nin çalışmaları hakkında bilgi veren Başkan Uğur Cankurt, “Hepimiz için önemli olan topluma Allah yolunda yapacağımız hayırlı hizmetlerdir. Bu yolda en önemli olan unsur içerimizde istişare halkasını bölmemek, kesmemek. Biz bu istişare halkasını elimizden geldiğince bir arada tutmaya gayret gösteriyoruz.

Rabbim bizleri Hakkın rı zası doğrultusunda insanlara ve toplumlara hizmetten mahrum bırakmasın inşallah.

Uzun zamandır yurtlarından yuvalarından çıkarılan zulüm altında olan Müslümanlar ve özellikle Gazze’deki kardeşlerimize Rabbimden yardımlar niyaz ediyorum.” dedi.

 

Hz. Mevlana

“Aşk davaya benzer, cefa çekmek de şahide.

Şahidin yoksa davayı kazanamazsın”

 

Allahım bizleri,

Davasına aşık olan, Allahın yolunda cefa çeken,

Cevasını şahit kılan ve

Şahit ile davasını kazanan

kullarından eylesin” sözüyle tamamladı.

 

 

GÜZEL KARARLARA EVSAHİPLİĞİ YAPACAK 

Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan da, “Öncelikle bir aileden söz edebilmek için, dört duvar ve bir çatıdan ibaret küçük te olsa bir yere sahip olması gerektiği hususu hepimizce malumdur, aşikârdır. Eyalet Birliği’ne bu mekânı teklif eden Neuhaus dernek başkanı ve yöneticilerine ben de şahsım adına çok teşekkür ederim. Bu güzel eseri eyalet birliğimize kazandırdılar. Bundan sonra burada hizmete yönelik güzel kararlar alınacak. Bu manada yeni ofisimiz hayırlı olsun, hayırlı hizmetler yapmayı Rabbimiz nasip eylesin” dedi.

 

“YÖNETECİ BULMAKTA ZORLANIYORUZ”

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) çalışmaları ve 40 yıl kutla hazırlıkları hakkında bilgi veren Genel Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, “Birbirinize, bölge birliğinize maddi ve manevi her konuda sahip çıkmanız lazım. Bazı bölgelerde maalesef bölge birliğini veya eyalet birliğini farklı bir kuruluş gibi gören arkadaşlarımız oluyor. Rakip gibi görüyor. Sanki farklı bir dünyadaymış gibi görüyor. Bunlar sizin rakibiniz değil bunlar sizin kardeşleriniz. Biz birbirimize sahip çıkmadığımız sürece başka da kimse bize sahip çıkmaz. Onun için bu arkadaşlarımızı seçtiyseniz sahip çıkacaksınız” dedi. Altuntaş, eskiden başkanlık için yarış yaşanırken bugün yöneticilik görevi üstlenecek isim bulmakta zorluk çekildiğine dikkat çekti.

 

“BİZİM İÇİN GÜNDEMİ BAŞKALARI BELİRLİYOR”

Almanya’da 11 Eylül saldırılarının ardından Müslümanlar üzerinde, Türk toplumu üzerinde ve özellikle de DİTİB teşkilatı üzerinde oynanan oyunlara işaret eden Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Genel Başkan Yardımcısı Erdinç Altuntaş, “Burada gündemi başkaları belirleyip önümüze bir şeyler koyuyor biz arkasından koşuyoruz veya koşmaya çalışıyoruz. Biz artık bu gidişata bir dur demeliyiz. Gündemi biz belirlemeliyiz. Bizim geleceğimiz söz konusu burada” dedi.

 

“İSLAM DİN DERSİ RESMİYETE KAVUŞSUN”

DİTİB olarak artık İslam din dersi ve dini cemaat üzerinden yürüdüklerini söyleyen Altuntaş, “Artık diyoruz ki İslam din dersi resmiyete kavuşsun. Biz DİTİB olarak sorumluluğu üstlenelim. Biz Anayasa’nın vermiş olduğu hakkı almakta kararlıyız. Sonuna kadar hakkımızı arayacağız” dedi.

 

“İLK KUŞAĞA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ”

Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci de “Almanya’da 63 yıllık bir geçmişimiz var. İnşallah pek çok yıl da geleceğimiz de olacak. Bu 63 senede ilk kuşağa çok şey borçluyuz. Onlar çalışıp çabalamasa bugün bu ağaçların dallarının altında oturamazdık” dedi. DİTİB’in 40’ıncı yılını da kutlayan Cebeci,  “Yaptığımız her çalışma çok önemli. Ancak her şeyden önce birlik ve beraberliğimiz de önemli” dedi.

 

GENÇLERİN ÖNEMİNE DEĞİNDİ

Birçok STK ve derneklerin yeni nesil bulmakta zorlandıklarının farkında olduklarını ifade eden Cebeci, “Gelin gençlerin önünü açalım, onlara liderlik edelim, önderlik edelim. Onları önemseyelim. Bu hizmetleri doğru kişilere teslim edelim. Geleceğini önemsemek ancak gençlere yatırımla mümkün. Onlara yatırım da onları da bu tür teşkilatlara dahil ederek mümkün” dedi.

 

DAYANIŞMA ÖRNEĞİ SERGİLEYECEK

Neuhaus Belediye Başkanı Josef Springer de “Daha önce iflas ettikten sonra kapatılan eski bir iş yerini satın alan DİTİB Camii Neuhaus a.d. Pegnitz yöneticileri tamirattan geçirdikten sonra ibadethane şekline dönüştürdü. Burada açılan DİTİB eyalet birliği yeni ofisi, ibadethane ve spor kompleksinin kasabamızın kalkınmasına, tanınmasına destek sağlayacağını düşünüyorum. İki toplum arasında güçlü bir dayanışma örneği sergileyeceğini düşünüyorum” dedi.

 

TARİHÇİ DR. LATİF ÇELİK KÜLTÜR TARİHİMİZİN ÖNEMİNE DİKKAT ÇEKTİ

Türk-Alman İlişkileri alanında 12 önemli esere imza atararak iki ülke ilişkilerine kültürel anlamda önemli katkısağlayan Türk asıllı Alman Tarihçi Dr. Latif ise yaptığı konuşmada, “Bir milletin kültürel eksende kendi geleceğine sahip çıkması kültür ve tarihine olan ilgisine bağlıdır. Sayıları 800 bine yakın Türk gençlerinin iki ülkenin ortak tarihini iyi kavradıklarında hem kökenlerinden kopmayacacak, hem de Almanya’ya daha iyi uyum sağlayacaklardır. Türk-Alman Kültür tarihi ile ilgili bilgilerin gelecek nesillere bir proğram dahilinde akrtarılmasıözellikle günümüzde hayati önem taşımaktadır. Almanya’daki Türk Kültür İzleri’nin konferans, gezi, kitap okuma ve diğer aktiviteler ile öğretilmesi gençlerimiz için hem Almanya’ya uyum, hem de kendi kültüründen kopmama anlamında çok önemli bir entegrasyon örneği oluşturacaktır.

 

HEP BİRLİKTE KURDELE KESİLDİ

Dernek başkanı Hasan Kocak’ın konuşmasının ardından 200 metrekare alana sahip ofisin açılış kurdelesi kesildi. Dini Danışma Kurulu Başkanı Necmettin Saydan tarafından açılış duası gerçekleşti. Ziyaretçilere binanın içi ve dışı gezdirildi. Programda, eski Türk mücadele ve savunma sanatı ata sporu Bagatur’un tanıtımı yapıldı. Eğitmen Emre Kutlu’nun öürencileri kısa bir gösteri sundu. Programın gerçekleşmesinde emeği geçenlere plaket takdim edilirken, davetlilere yemek, çay, tatlı ve kahve ikram edildi. Tören, Marktredwitz Din Görevlisi Mehmet Şefik’in yemek duasıyla sona erdi.

Mustafa AKBABA / Neuhaus an der Pegnitz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri (Hausnotrufsysteme): Yakınlarınızı Nasıl Daha İyi Koruyabiliriz?

 

Günümüzde yaşlılar, hastalar veya özel bakıma muhtaç kişiler için güvenli bir yaşam alanı sağlamak, aileler ve sevdikleri için büyük bir endişe kaynağıdır. Almanya’da “Hausnotrufsysteme” (evde acil çağrı sistemleri), bu endişeleri hafifletmek ve özellikle yaşlı bireylerin daha bağımsız bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla geliştirilmiş modern teknolojik çözümler arasında yer almaktadır. Bu sistemler, kullanıcıların evlerinde tek başlarına oldukları durumlarda acil bir durumla karşılaştıklarında hızla yardım almalarını sağlar.

 

Evde Acil Çağrı Sistemi Nedir ve Nasıl Çalışır?

Acil durumlarda kullanıcıların yardıma hızla ulaşmasını sağlayan bu sistemin temel amacı, kişinin kendi evinde güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi ve ihtiyaç duyduğunda hızlı bir şekilde yardım alabilmesidir. Sistemin işleyişi oldukça basittir:

Acil Çağrı Düğmesi: Kullanıcılar, genellikle bir kolye ya da bileklik şeklinde taşınabilen acil durum düğmesine bastığında, doğrudan bir çağrı merkezine bağlanır. Bu merkez, kullanıcının bilgilerine erişebilir ve gerekli durumlarda acil tıbbi yardım gönderebilir.

İki Yönlü İletişim: Çağrı merkezine bağlandıktan sonra, kullanıcıyla iki yönlü bir sesli iletişim kurulur. Böylece, durumun ciddiyeti hızlıca değerlendirilir ve gerekirse ambulans, doktor veya yakın akrabalar haberdar edilir.

24 Saat Hizmet: Bu sistemler, genellikle 24 saat boyunca kesintisiz hizmet verir, bu da kullanıcının her an yardıma ulaşabileceği anlamına gelir.

 

Yakınlarınız İçin Neden Evde Acil Çağrı Sistemi Kullanmalısınız?

Bu sistemler, özellikle yaşlı ya da yalnız yaşayan sevdiklerinizin güvenliği açısından büyük avantajlar sunar. İşte bu sistemlerin sağladığı başlıca faydalar:

Bağımsızlık ve Güvenlik: Birçok yaşlı birey, evde yalnız yaşarken bile bağımsızlıklarını korumak ister. Hausnotruf sistemleri, acil bir durumda yardıma hızla ulaşabilmelerini sağlayarak onlara bu bağımsızlığı verirken, aynı zamanda güvende olduklarını hissettirir.

Acil Durumlarda Hızlı Müdahale: Kalp krizi, düşme, bayılma gibi ani sağlık sorunları yaşayan bireyler için, ilk birkaç dakika hayati önem taşır. Bu sistemler, hızlı müdahaleyi mümkün kılar ve ambulans gibi acil yardımların daha çabuk ulaşmasını sağlar.

 

Yakınlarınız İçin Huzur: Sevdiklerinizin evde yalnız olmaları, onlara ulaşamama kaygısı yaşatabilir. Hausnotruf sayesinde, yakınlarınızın güvende olduğunu bilmek, size büyük bir rahatlık sağlar. Acil bir durumda, yakınlarınıza hızla ulaşılabilir ve siz de bilgilendirilebilirsiniz.

Kaza Riskini Azaltma: Evde meydana gelebilecek düşme, yanma, ya da başka bir tehlikeli durumu fark etme süresi kısaldıkça, bu tür kazaların ciddiyeti de azalır. Bu da sevdiklerinizin uzun vadeli sağlığını korumanıza yardımcı olur.

 

Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Türleri ve Seçenekleri

Almanya’da bu tür sistemler bireylerin ihtiyaçlarına göre farklı çözümler sunabilir. Temel olarak üç ana türü vardır:

Temel Evde Acil Çağrı Sistemi: Bu sistem, acil durum düğmesi ve doğrudan çağrı merkezine bağlanma özelliği sunar. Kullanıcının evinde sabit bir iletişim cihazı ve acil çağrı düğmesi ile çalışır.

Mobil Evde Acil Çağrı Sistemi: Kullanıcıların ev dışında da kullanabilecekleri mobil acil durum sistemidir. GPS destekli bu cihazlar, kişinin nerede olduğunu tespit ederek, gerektiğinde yardım gönderilmesini sağlar. Özellikle aktif bir yaşam sürdüren yaşlılar için idealdir.

Akıllı Evde Acil Çağrı Sistemleri: Bu sistemler, hareket sensörleri, düşme tespiti ve diğer ileri teknoloji özelliklerini içerir. Kullanıcı düğmeye basamasa bile, sistem potansiyel bir acil durumu otomatik olarak algılar ve çağrı merkezine sinyal gönderir.

 

Yakınlarınızı Daha İyi Korumak İçin Ekstra Adımlar

Evde Acil Çağrı sistemleri önemli bir güvenlik çözümü sunmakla birlikte, yakınlarınızın güvenliğini artırmak için başka adımlar da atabilirsiniz:

Evin Güvenlik İncelemesi: Yakınlarınızın yaşadığı evin güvenli olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin. Merdivenler, halılar, banyo gibi kaygan zeminler için ek güvenlik önlemleri alın.

İlaç Takip Sistemi: Yakınlarınızın düzenli olarak ilaçlarını alıp almadığını takip eden dijital çözümler de kullanılabilir. Bazı Hausnotruf sistemleri, ilaç alarmları ve hatırlatma özellikleri sunmaktadır.

Düzenli Ziyaretler: Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, sevdiklerinizin yalnız olmadığını hissetmeleri önemlidir. Düzenli ziyaretler ve telefon görüşmeleri ile onlara sosyal destek sağlayın.

 

Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Kullanımı ve Sağlık Sigortası

Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri, genellikle sağlık sigortası veya bakım sigortası (Pflegeversicherung) kapsamında finanse edilebilir. Eğer bir kişi bakıma muhtaç olarak sınıflandırılmışsa, bakım sigortası bu sistemin maliyetini kısmen ya da tamamen karşılayabilir. Ayrıca, bazı yaşlı bakım organizasyonları ve yerel yönetimler, bu sistemlerin kurulumu ve işletilmesi konusunda destek sunmaktadır.

 

Sonuç olarak Evde Acil Çağrı Sistemleri, Almanya’da yaşlılar, hastalar ve özel bakıma muhtaç bireyler için hem güvenliği hem de bağımsızlığı artıran önemli bir teknolojik gelişmedir. Yakınlarınızı daha iyi koruyabilmek ve onlara huzurlu bir yaşam sunabilmek için bu sistemlerin sağladığı faydalardan yararlanabilirsiniz. Özellikle acil durumlarda hızlı müdahale imkânı sunarak, hem sevdiklerinizi koruma altına alabilir hem de onların yaşam kalitesini artırabilirsiniz. Bu tür teknolojik çözümler, hem sevdikleriniz hem de sizin için büyük bir rahatlık sağlayacaktır.

 

 

Günümüzde yaşlılar, hastalar veya özel bakıma muhtaç kişiler için güvenli bir yaşam alanı sağlamak, aileler ve sevdikleri için büyük bir endişe kaynağıdır. Almanya’da “Hausnotrufsysteme” (evde acil çağrı sistemleri), bu endişeleri hafifletmek ve özellikle yaşlı bireylerin daha bağımsız bir yaşam sürmelerini sağlamak amacıyla geliştirilmiş modern teknolojik çözümler arasında yer almaktadır. Bu sistemler, kullanıcıların evlerinde tek başlarına oldukları durumlarda acil bir durumla karşılaştıklarında hızla yardım almalarını sağlar.

 

Evde Acil Çağrı Sistemi Nedir ve Nasıl Çalışır?

Acil durumlarda kullanıcıların yardıma hızla ulaşmasını sağlayan bu sistemin temel amacı, kişinin kendi evinde güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilmesi ve ihtiyaç duyduğunda hızlı bir şekilde yardım alabilmesidir. Sistemin işleyişi oldukça basittir:

Acil Çağrı Düğmesi: Kullanıcılar, genellikle bir kolye ya da bileklik şeklinde taşınabilen acil durum düğmesine bastığında, doğrudan bir çağrı merkezine bağlanır. Bu merkez, kullanıcının bilgilerine erişebilir ve gerekli durumlarda acil tıbbi yardım gönderebilir.

İki Yönlü İletişim: Çağrı merkezine bağlandıktan sonra, kullanıcıyla iki yönlü bir sesli iletişim kurulur. Böylece, durumun ciddiyeti hızlıca değerlendirilir ve gerekirse ambulans, doktor veya yakın akrabalar haberdar edilir.

24 Saat Hizmet: Bu sistemler, genellikle 24 saat boyunca kesintisiz hizmet verir, bu da kullanıcının her an yardıma ulaşabileceği anlamına gelir.

 

Yakınlarınız İçin Neden Evde Acil Çağrı Sistemi Kullanmalısınız?

Bu sistemler, özellikle yaşlı ya da yalnız yaşayan sevdiklerinizin güvenliği açısından büyük avantajlar sunar. İşte bu sistemlerin sağladığı başlıca faydalar:

Bağımsızlık ve Güvenlik: Birçok yaşlı birey, evde yalnız yaşarken bile bağımsızlıklarını korumak ister. Hausnotruf sistemleri, acil bir durumda yardıma hızla ulaşabilmelerini sağlayarak onlara bu bağımsızlığı verirken, aynı zamanda güvende olduklarını hissettirir.

Acil Durumlarda Hızlı Müdahale: Kalp krizi, düşme, bayılma gibi ani sağlık sorunları yaşayan bireyler için, ilk birkaç dakika hayati önem taşır. Bu sistemler, hızlı müdahaleyi mümkün kılar ve ambulans gibi acil yardımların daha çabuk ulaşmasını sağlar.

 

Yakınlarınız İçin Huzur: Sevdiklerinizin evde yalnız olmaları, onlara ulaşamama kaygısı yaşatabilir. Hausnotruf sayesinde, yakınlarınızın güvende olduğunu bilmek, size büyük bir rahatlık sağlar. Acil bir durumda, yakınlarınıza hızla ulaşılabilir ve siz de bilgilendirilebilirsiniz.

Kaza Riskini Azaltma: Evde meydana gelebilecek düşme, yanma, ya da başka bir tehlikeli durumu fark etme süresi kısaldıkça, bu tür kazaların ciddiyeti de azalır. Bu da sevdiklerinizin uzun vadeli sağlığını korumanıza yardımcı olur.

 

Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Türleri ve Seçenekleri

Almanya’da bu tür sistemler bireylerin ihtiyaçlarına göre farklı çözümler sunabilir. Temel olarak üç ana türü vardır:

Temel Evde Acil Çağrı Sistemi: Bu sistem, acil durum düğmesi ve doğrudan çağrı merkezine bağlanma özelliği sunar. Kullanıcının evinde sabit bir iletişim cihazı ve acil çağrı düğmesi ile çalışır.

Mobil Evde Acil Çağrı Sistemi: Kullanıcıların ev dışında da kullanabilecekleri mobil acil durum sistemidir. GPS destekli bu cihazlar, kişinin nerede olduğunu tespit ederek, gerektiğinde yardım gönderilmesini sağlar. Özellikle aktif bir yaşam sürdüren yaşlılar için idealdir.

Akıllı Evde Acil Çağrı Sistemleri: Bu sistemler, hareket sensörleri, düşme tespiti ve diğer ileri teknoloji özelliklerini içerir. Kullanıcı düğmeye basamasa bile, sistem potansiyel bir acil durumu otomatik olarak algılar ve çağrı merkezine sinyal gönderir.

 

Yakınlarınızı Daha İyi Korumak İçin Ekstra Adımlar

Evde Acil Çağrı sistemleri önemli bir güvenlik çözümü sunmakla birlikte, yakınlarınızın güvenliğini artırmak için başka adımlar da atabilirsiniz:

Evin Güvenlik İncelemesi: Yakınlarınızın yaşadığı evin güvenli olup olmadığını düzenli olarak kontrol edin. Merdivenler, halılar, banyo gibi kaygan zeminler için ek güvenlik önlemleri alın.

İlaç Takip Sistemi: Yakınlarınızın düzenli olarak ilaçlarını alıp almadığını takip eden dijital çözümler de kullanılabilir. Bazı Hausnotruf sistemleri, ilaç alarmları ve hatırlatma özellikleri sunmaktadır.

Düzenli Ziyaretler: Teknoloji ne kadar gelişmiş olursa olsun, sevdiklerinizin yalnız olmadığını hissetmeleri önemlidir. Düzenli ziyaretler ve telefon görüşmeleri ile onlara sosyal destek sağlayın.

 

Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemlerinin Kullanımı ve Sağlık Sigortası

Almanya’da Evde Acil Çağrı Sistemleri, genellikle sağlık sigortası veya bakım sigortası (Pflegeversicherung) kapsamında finanse edilebilir. Eğer bir kişi bakıma muhtaç olarak sınıflandırılmışsa, bakım sigortası bu sistemin maliyetini kısmen ya da tamamen karşılayabilir. Ayrıca, bazı yaşlı bakım organizasyonları ve yerel yönetimler, bu sistemlerin kurulumu ve işletilmesi konusunda destek sunmaktadır.

 

Sonuç olarak Evde Acil Çağrı Sistemleri, Almanya’da yaşlılar, hastalar ve özel bakıma muhtaç bireyler için hem güvenliği hem de bağımsızlığı artıran önemli bir teknolojik gelişmedir. Yakınlarınızı daha iyi koruyabilmek ve onlara huzurlu bir yaşam sunabilmek için bu sistemlerin sağladığı faydalardan yararlanabilirsiniz. Özellikle acil durumlarda hızlı müdahale imkânı sunarak, hem sevdiklerinizi koruma altına alabilir hem de onların yaşam kalitesini artırabilirsiniz. Bu tür teknolojik çözümler, hem sevdikleriniz hem de sizin için büyük bir rahatlık sağlayacaktır.

 

Rügland kasabasına ziyarette bulunan Türkiye Cumhuriyeti Nürnberg Başkonsolosu Fatma Taşan Cebeci ile birlikte gelen Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, belediye başkanına Türk-Alman ilişkilerini inceleyen "Türkiye’de Alman İzleri" adlı eserini hediye etti.

Ziyaretten memnun kaldığını belirten Rügland Belediye Başkanı Wolfgang Schicktanz, "Türk-Alman ilişkilerinin özellikle kültürel alanda bu kadar derin olduğunu gerçekten bilmiyordum, zevkle okuyacağım," şeklinde konuştu.

Başkonsolos ile birlikte geldikleri Rügland köyünde, Türk-Alman tarihinde ismini bugüne kadar muhafaza eden Carl Osman, bu köyün mezarlığında yatmaktadır. İlginç hikayesi olan Carl Osman, Belgrad’ın savunmasında esir düşen bir Osmanlı sipahisidir. İsmini nasıl muhafaza ettiği çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde anlatılsa da Rügland köylülerinin onun mezarını korumaları çok önemlidir. "Sayın başkana hediye ettiğim kitapta, Türkiye’deki Alman mezarları ile ilgili önemli bilgiler mevcuttur," şeklinde konuştu.

Kasabanın eski ve yeni belediye başkanları daha sonra Başkonsolos Fatma Taşan Cebeci ve Dr. Latif Çelik’e Carl Osman ile ilgili bilgiler verdiler.

 

 

Kısa adı BULTÜRK olan Bulgaristan Türkleri Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk basın bildirisi yayınladı. Bildiriyi aynen yayınlıyorum.
Bugün burada toplanmamızın nedeni, 27 Ekim 2024 tarihinde Bulgaristan’da yapılacak olan erken genel seçimlerle ilgili olarak Türkiye'deki Bulgaristanlı çifte vatandaşlarının oy kullanmama ve seçimi boykot etme kararını açıklamaktır.
Bu karar, yıllardır biriken adaletsizliklere, hayal kırıklıklarının, ihmal edilen hakların ve göz ardı edilen taleplerin sonucudur. Tam 34 yıldır Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşları olarak her seçimde yeni umutlarla sandık başına gittik. Zor şartlarda ve her türlü engellemelere rağmen vatandaşlık sorumluluğumuzu yerine getirdik.
Ne yazık ki, Türk kimliğini kullanarak ajanlık yaptığı kanıtlanan Ahmet Doğan ve ekibi, ne Bulgaristan’daki soydaşlarımız ne de Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşları için hiçbir somut adım atmamıştır.
 
Hain Doğan, 34 yılda Türkiye'ye sadece bir kez gelmiştir.
Bu durum bile onun samimiyetini sorgulamak için yeterlidir. Seçim dönemlerinde göstermelik olarak kapımıza adamlarını gönderdiler, ancak seçimden sonra bizleri tamamen unuttular. Türk toplumunun sorunlarına ve taleplerine duyarsız kalan bu tavır, artık kabul edilemez. Haklarımızı korumak, savunmak ve sorunlarımızı çözmek adına hiçbir çaba göstermediler.
Ailelerimiz, yaşlılarımız ve soydaşlarımız Bulgaristan’da tamamen yalnız bırakıldı. Türkiye'den Bulgaristan'a giden vatandaşlarımız, en basit sorunlarını bile çözecek bir yetkili görevlendiremediler. Ahmet Doğan ve ekibi, sadece seçim dönemlerinde sahneye çıkıp vaatlerde bulunurken, seçimlerin ardından tamamen ortadan kayboldular. 34 yıl boyunca ne Türkçemizi koruyabildiler, ne de slav isimlerimizin arşivlerden silinmesini sağlayabildiler. Vakıf mallarımızı geri almak ya da mezarlıklarımıza sahip çıkmak gibi önemli konularda da hiçbir adım atmadılar.
Şimdi hangi yüzle tekrar karşımıza çıkıyorlar? Böylesine utanmazlık, yüzsüzlük ve halka saygısızlık, tarihte ender rastlanan bir durumdur. Seçim dönemlerinde halkın karşısına çıkıp oy isteyen, ancak seçimden sonra ortadan kaybolan Ahmet Doğan ve ekibi, şimdi hangi yüzle tekrar karşımıza çıkabiliyor? Bu derece bir utanmazlık ve yüzsüzlük, dünya siyasi tarihinde gerçekten eşine az rastlanır bir durumdur. Ahmet Doğan, yıllarca "İki sarayım var, bu partiyi ben kurdum" diye övündü durdu.
 
Ancak bugün ortaya çıktı ki, ne saraylar ne de parti gerçekten onunmuş. Saraylardan kovulduğu gibi, partiden de dışlandı. Şimdi ise başka partilerle işbirliği yapma çaresizliğine düştü. Kendi kurduğunu iddia ettiği partide bile mücadele edemeyecek kadar aciz, korku ve panik içinde. Ahmet Doğan’ın asıl derdi para değil; zaten yolsuzluklarla büyük bir servet sahibi oldu. Onun asıl korkusu, işlediği yolsuzluklar ve yaptığı hak ihlallerinin hesabının sorulması.
Bu yüzden, dokunulmazlık zırhına bürünerek kendini korumak istiyor. İçinde bulunduğu panik hali, suçunun büyüklüğünü, halktan ne kadar korktuğunu ve hesap vermekten nasıl kaçmaya çalıştığını açıkça gösteriyor.
34 Yıldır Seçilme Hakkı Neden Verilmedi?
Ahmet Doğan, Türkiye’deki vatandaşlara yalnızca oy kullanma hakkı verdi, ancak seçilme hakkını gündeme getirmeyi hiçbir zaman düşünmedi. Buradan soruyorum: İnsanlarımızı korku altında tutup onları "oy kölesi" haline getirmeyi amaçlayan hain Ahmet Doğan, Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşlarına seçilme hakkını neden vermeyi düşünmediniz? Çünkü sizin tek derdiniz, Türkiye’den oy alıp saraylarda lüks içinde yaşamak ve kendi çıkarlarınızı korumaktı. Halkın taleplerini göz ardı ettiniz, umutlarını çaldınız ve onları kaderlerine terk ettiniz.
 
Bugün Ahmet Doğan, Rodoplar’ın incisi olan güzel Kırcaali’yi son 20 yılda adeta yok eden, beton yığınlarına boğan, geri bırakan ve bir köy görünümüne düşüren biri olarak, Türklere karşı hainliği ortaya çıkmışken hangi yüzle Kırcaali’den aday olma cesaretini gösteriyor?
Kırcaali, Bulgaristan’daki Türklerin kalbi ve merkezi konumundadır. Ancak Doğan ve ekibi, bu kutsal toprakları yıllarca ihmal etti; hatta Türk mezarlıklarını hayvan otlağına çevirenler olarak biliniyorlar. Peki, bu bölgeden aday olma cesaretini nereden buluyorlar? Halkı bu kadar küçümsemek, dalga geçmek; insanları aptal mı sanıyorsunuz?
Kırcaali gibi tarihi ve manevi değeri yüksek, Türklüğün sembolü olan bir yerden aday olabilmek için nasıl bir yüzsüzlük gerekiyor? Bu kadarına gerçekten pes denir. Bu halk, seni burada sandıkta gömer ve siyasi hayatının sonunu getirir. Tüm Kırcaali halkına duyurulur: Sandıkta hainlere geçit yok!
Türkiye’deki Vatandaşlarımıza Çağrımız
Değerli Basın Mensupları, biz, Türkiye’de yaşayan Bulgaristan vatandaşı Türkler olarak, tüm onurlu Türk ve Müslüman kardeşlerimize sesleniyoruz: Ahmet Doğan’a oy vermeyin. Kendini bilen, onurlu hiçbir Türk ve Müslüman, Türklere ihanet ettiği kanıtlanmış olan Ahmet Doğan’a asla oy vermemelidir.
 
Bu, sadece bugünkü kuşağa değil, torunlarımıza da yapılmış bir ihanet olacaktır.
BULTÜRK Derneği olarak, bu seçimlerde oy kullanmama kararı aldık. Temsil ettiğimiz Türk vatandaşlarını ikinci sınıf vatandaş olarak görenleri desteklememeye kararlıyız. Bu duruşumuz, seçilme hakkımız tanınana kadar kesintisiz bir şekilde devam edecektir.
Buradan Bulgaristan’daki tüm siyasi partilere sesleniyoruz: Hangi parti, Türkiye’deki Bulgaristan vatandaşlarına seçilme hakkı tanımak için somut adımlar atarsa ve bizi gerçekten temsil edebilecek adaylar gösterirse, gelecek seçimlerde o partiyi destekleyeceğiz. Artık sadece adı veya etnik kökeni nedeniyle değil, Türk halkının çıkarlarını gerçekten savunan ve somut icraatlar ortaya koyan partileri destekleyeceğiz.
Artık yalnızca bir partinin adı veya etnik kökeni nedeniyle destek vermeyeceğiz. Bundan sonra, Türk halkının çıkarlarını gerçekten savunan, somut icraatlarla bunu kanıtlayan ve toplumun beklentilerine yanıt veren partilerin yanında olacağız. Bizi temsil edecek siyasi hareketler, sadece sözde değil, eylemleriyle de Türk toplumunun haklarını savunmalı ve adil bir yönetim anlayışını benimsemelidir. Geleceğimizin ve çocuklarımızın daha iyi bir hayat sürebilmesi için, adaleti ve eşitliği gerçekten sağlayabilecek partilere destek vereceğiz.
 
Bu seçimlerde, ihanet karşısında birlikte durma zamanıdır.
Türkiye'de yaşayan çocuklarımızın neden milletvekili olma hakkı olmasın? Ahmet Doğan’ın yıllardır Türk halkını nasıl kandırdığını ve umutlarını nasıl yok ettiğini hepimiz gördük, yaşadık. Artık bu milletin yakasından düşme zamanı geldi. Türk halkı, kendisine yapılan ihaneti unutmayacak ve gereğini sandıkta yapacaktır.
Ahmet Doğan’a oy veren herkes, bu ihaneti açıkça onaylamış sayılacaktır. Seçim günü, Hain Doğan’a destek veren herkes bu ihanetin bir parçası olacaktır. Ancak mesele yalnızca Doğan ile sınırlı değil; onunla işbirliği yapanlar da tarih sayfalarına geçecek ve unutulmayacaklardır. Onlar, tarihin sayfalarında ihanetin ortakları olarak yer alacaklardır. Bu seçim, ihanetin bedelinin ödeneceği ve hak edenlerin hesap vereceği bir dönüm noktası olacaktır.
Ahmet Doğan'ın ülkemizdeki işbirlikçileri bilsinler ki, kim oldukları eninde sonunda açığa çıkacak ve halkın önünde hesap vereceklerdir.
Bu seçimde, özellikle Kırcaali ve diğer Türk bölgelerinde yaşayan soydaşlarımız bilmelidir ki, hainlere karşı durmak bir zorunluluktur. Doğan’ın ve onun gibilerin devri sona ermelidir. Ahmet Yesevi’nin erenlerinin diyarı olan Kırcaali'de bu ihanete artık "dur" demenin zamanı gelmiştir. Bu, onların son durağı olacak ve halk, gerekli dersi sandıkta verecektir.
 
 BULTÜRK
 
Tarihe Damga Vurma Zamanı: Bu Seçimde Hainlere Gerekli Dersi Verelim
Türk milletine ve soydaşlarımıza ihanet edenlerin hak ettiği ceza, bu seçimde Bulgaristan'da sandığa giderek veya Türkiye'de sandığa gitmeyerek verilecektir. Artık hakkın ve adaletin yanında durma, geleceğimizi ihanetle kirlenmiş siyasetçilerden arındırma vaktidir. Bu seçim, geçmişteki haksızlıkların hesabını sorma ve haklarımızı savunma adına bir dönüm noktası olacaktır. Gelin, birlik olarak bu ihanete dur diyelim ve geleceğimizi onurlu bir şekilde birlikte koruyalım.
Biz, Türkiye'deki Bulgaristan vatandaşları olarak, haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağız. Seçilme hakkımızı elde edene kadar kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu süreçte hiçbir haksızlığa boyun eğmeyecek, haklarımızı savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Yılmadan, yorulmadan ve kararlılıkla mücadelemizi sürdürecek, her adımda daha güçlü bir şekilde ilerleyeceğiz. Bu mücadele, sadece bugünün değil, gelecek nesillerin de onurlu bir yaşam sürdürebilmesi için verdiğimiz bir hak mücadelesidir.
Bulgaristan’daki kardeşlerimize çağrımızdır: Hain Doğan’a oy vermeyin! Kime oy verirseniz verin, ama ona asla destek olmayın. Bu mücadele, sadece bugünün değil, aynı zamanda geleceğimizin, çocuklarımızın ve torunlarımızın mücadelesidir.
 
 BULTÜRK
 
Onların daha adil, eşit ve özgür bir dünyada yaşaması için bu davaya yürekten inanmalı, cesaretle ve kararlılıkla yolumuza devam etmeliyiz. Hainlere ve onların temsil ettikleri düzene karşı birlikte durarak, geleceğimizi daha aydınlık bir yola taşımak için gereken iradeyi göstermeliyiz.
Gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras, onurlu bir mücadele ve kazanılmış haklardır. Bu yüzden, sadece kendimiz için değil, gelecek kuşakların özgürlüğü ve onuru için de bu yolda yürümeye devam edeceğiz. Buna inanın; birlikte hareket ederek, el ele vererek bu mücadeleyi zaferle taçlandıracağız.
Hak verilmez, alınır! Biz bu mücadeleye hazırız ve kararlıyız.
Neden bizim çocuklarımız da milletvekili olmasın? Onların da gelecekte kendi ülkelerinde söz sahibi olmalarını, halkını en iyi şekilde temsil etmelerini istiyoruz. Gelecek Mart 2025 seçimlerine tüm gücümüzle, birlik ve dayanışma içinde hazırlıklıyız. Bu yolda kararlı adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz, çünkü haklarımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
 
 

 

Yaklaşık 40 yıldır kültür tarihi üzerine araştırmalar yapan ve bu alanda kaynak eser niteliğinde 12 ayrı kitap yazan Almanya IKG Enstitüsü Başkanı Dr. Latif Çelik, DITIB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği’nin yeni genel merkez binasının açılışında konuştu.

DITIB Kuzey Bavyera Eyalet Birliği Başkanı Uğur Cankurt’un takdiminden sonra mikrofona gelen Dr. Latif Çelik, Türk-Alman ilişkileri bağlamında kültür tarihi üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarından kısa özetler verdi. Özellikle Almanya genelinde kimlik sorunları yaşayan yüz binlerce gencimizin tarihi nasıl anlaması gerektiğini vurguladığı konuşmasında, “İlk nesil elbette bu ülkede binbir zorluk yaşadı. Onların Almanca bilmediğini biliyoruz. Ancak ikinci ve üçüncü nesil Türkler Almanya’da Almanca’yı Türkçe’den daha iyi konuşur hale geldi. Burada Türkçe’nin unutulma sürecine girdiğini görüyoruz. Her iki dili de iyi konuşmak ve yazmak bizim için gerçek zenginliktir” şeklinde konuştu.

Genç nesil için önemli bir eksikliğin kültürel tarih bilgisi olduğunu belirterek, “Derneklerin ve camilerin önemli bir görevi, Almanya ile Türkiye arasındaki kültürel tarih anekdotlarına daha çok zaman ayırmak olmalıdır. Almanya’yı vatan bilelim ki gençlerimiz başarılı olsun. O zaman Almanya’nın tarihi öne çıkıyor. Ancak bu ülkenin anavatanımız ile olan tarihsel ilişkilerini hiçbir zaman göz ardı edemeyiz. Bunlar önemli konulardır. Cami derneklerinde Türk-Alman kültür tarihi ilişkilerini öğrenme adına gençlerimize fırsat verildiğinde, onlar çok daha başarılı, kişilik ve kimlik sahibi olacaklardır” şeklinde konuşmasını tamamladı.

 

 

Türkiye’de en çok tüketilen içecek olan siyah çay, kahvaltılarda, yemeklerden sonra pek çok kişinin favori içeceği. Hatta tiryakileri bile var. Doğru miktar tüketildiğinde siyah çayın faydası çok.

 

 

Tadı acı çayı içmeyin

Türkiye’de günde 2.45 milyon bardak siyah çay tüketiliyor. Kişi başına yıllık çay tüketimi ise 3 kg’ı buluyor. Bu miktar da kişi başına bin 240 bardağa eşdeğer. Üstelik doğru demlenen ve kararında içilen çayın sağlığa önemli katkıları var.



Bağışıklığı destekler

Yapılan araştırmalara göre siyah çay kalp sağlığına olumlu katkı sağlar. Siyah çayın içerisinde bulunan flanovidler sayesinde kardiyovasküler riskler yüzde 68 daha düşük çıkar. Ayrıca çay içerisindeki kateşinler ve theaflavinler normal hücre büyümesini engellemeden kanser hücrelerinin çoğalmasını engeller. Çay ve çay polifenolleri bakteri öldürücü ve bakterinin büyümesini engelleyici özellikleri sayesinde güçlü bir bağışıklık sistemini destekler.

 

 

Kafeinin vücuda etkileri

Çay, kafein içeriği sayesinde kan akımına yardımcı olduğu kadar, beyin fonksiyonlarının güçlenmesine de destek verir. Son yapılan çalışmalara göre kateşinlerin ve kafeinin vücut ağırlığına ve enerji harcaması üzerine etkileri bulunur. Kafein bireylerde termogenezi uyarır ve yağ oksidayonunu destekler. Siyah çayda bulunan fitokimyasallar, kemiklerin güçlenmesini desteklediği gibi kemik yoğunluğuna katkı sağlar. Bir çay bardağı çayda 50-70 mg potasyum ve 0.10-0.12 mg flor bulunur. Ayrıca manganez açısından da zengindir. Bir bardakta ortalama 0.1-0.3 mg manganez bulunur.

Bir bardak çay ne kadar kafein içerir?

İnce belli bir bardak çay 50-70 mg kafein içerir. Günlük kafein alım miktarının 300 mg’ı aşmaması gerekir. Günde 2-4 fincan açık ve limonlu tüketilebilir.

Beyin çaya da alışır

Kafeinden dolayı fazla tüketilince sinir sistemi ve dolaşım sistemini hızlandırarak kalbin daha çok atmasıyla birlikte, hızlanmasına neden olur. Çay tüketimi bireyleri zinde ve enerjik hissettirse de bir süre sonra beyin hücreleri buna alışır ve kişiyi uyuşuk bir hale getirebilir.

Kansızlığınız varsa dikkat!

Ayrıca çaydaki okzalat miktarı fazla olduğu için böbreğinde kum veya taş olanların dikkatli tüketmesi gerekir. Fazla tüketimi yüksek tansiyona neden olabilir. Tansiyon sorunu olanların günde 1-2 bardaktan fazla tüketmemeleri gerekir. Yemek sırasında veya yemek sonrasında hemen çay tüketilmemeli. Anemisi olan bireyler, kahvaltılarında çay yerine 1 çay bardağı portakal suyu içebilirler. Bu kişilerin yemekten bir saat sonra açık, limonlu bir çay tercih etmeleri faydalı olur.

Çayı uzun süre kaynatmayın

Uzun süre kaynatılan çayın içerisindeki tein ve tanenler zarar görebilir. Bu duruma maruz kalmış çayın kanserojen etkisi olabilir. Özellikle dışarda tüketilen çaylarda acı bir tat varsa bu durum çayın taze olmadığını, uzun süre beklediğini gösterir. Çayınıza aroma katmak isterseniz, çayı demlerken içine karanfil, tarçın veya vanilya özütü ekleyebilirsiniz.

Kaynak: https://www.acibadem.com.tr/hayat/siyah-cayin-faydalari/

 
 

BERLİN (AA) - Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir araya gelmesiyle Türk-Alman ilişkilerine dair önemli konuların yeniden ele alınması bekleniyor.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfından (SETA) M. Erkut Ayvaz tarafından kaleme alınan "Şansölye Scholz'un Türkiye ziyaretinin anlamı ve Türk Alman ilişkilerinin geleceği" başlıklı makalede Türk Alman ilişkilerinin son durumu ele alındı.

 

Makaleye göre, Scholz ve Erdoğan'ın bir araya gelmesiyle Türk-Alman ilişkilerine dair önemli hususlar yeniden ele alınacak.

19 Ekim'de İstanbul'a gidecek olan Scholz'un Cumhurbaşkanı Erdoğan ile başta Türk-Alman ilişkilerini, ekonomi politikalarını, Ukrayna’daki savaşı, Orta Doğu'daki mevcut durumu, göç meselesini, ekonomi odaklı hususları ve Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının satışını ele alması bekleniyor.

İki ülkenin özellikle ekonomi, ticaret ve enerji alanlarındaki potansiyeli ve iş birliği imkanlarını daha da geliştirmekten yana oldukları biliniyor.

Her ne kadar bu alanlardaki hedefler öne çıksa da uzun bir süredir güncellenmesi gündemde olan Gümrük Birliği ve vize serbestisi konularının da Türkiye açısından öncelikli hususlar arasında olduğu tahmin edilebilir.

 

Türkiye’nin Almanya’dan bilhassa savunma alanındaki iş birliği ve somut beklentilerinin de olduğu unutulmamalıdır.

Son günlerde örneğin Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının Türkiye’ye satışının Almanya tarafından engellenmesinin sonlandırılacağına dair sinyaller de söz konusu olmakla birlikte sürecin ilerleyen aşamasının belirleyici olması beklenebilir.

Türkiye ve Almanya arasında farklı politika alanlarında görüş ayrılıklarının devam ettiği de unutulmamalı.

Her ne kadar son zamanlarda diyalog yanlısı bir süreç söz konusu olsa da Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta iki devletli çözüm gibi öne çıkan hususlarda iki ülkenin pozisyon ve politika tercihleri birbirinden farklı olmaya devam ediyor.

Alman hükümetinin kriz bölgelerine yönelik sürdürmekte ısrarlı olduğu son derece tartışmalı tercihleri hem tepkilere yol açıyor hem de dış politikasını inandırıcılıktan daha da uzaklaştırıyor.

 

- İki ülke ticaret hacminde hedef 60 milyar dolar

İki ülke arasında 2023’te 50 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin 60 milyar dolara ulaştırılması hedefi söz konusu.

Ziyarette ele alınması muhtemel bir diğer husus da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği, Akkuyu Nükleer Santrali için Türkiye’ye gelmesi beklenen türbinlerin "Alman gümrüğünde bekletilmesi" meselesi.

Almanya'nın Türk fırkateynler ve torpidoların modernizasyonu için gerekli malzeme ve silah satışına onay vermesi bir yaklaşım değişikliğine dair sinyal olarak yorumlanıyor.

Özellikle Orta Doğu'daki kriz ve gerilimlerin derinleşmesinin yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşındaki son gelişmelerden dolayı NATO’nun öne çıkan bir üyesi olarak Türkiye’nin stratejik önemi daha da belirginleşti.

 

Almanya'da hükümet sözcüsünün Türkiye’nin Ukrayna meselesinde "önemli bir ortak" olduğunun altını çizmesi, hükümetin Ukrayna’ya yönelik silah yardımlarını sürdürme yaklaşımının özellikle son aylarda toplumda daha az karşılık bulmaya başlaması, başta Alman aşırı sağ ve popülist partilerin güçlenmesine neden oldu.

Bu yüzden Alman hükümetinin, Ukrayna’daki savaşın sonlandırılmasına ilişkin başta Türkiye gibi etkili ülkelerle daha yakın iş birliğini öncelediği tahmin ediliyor.

Ayrıca Rusya’nın Avrupa’ya yönelik artan tehdidi ile İran-İsrail geriliminin daha fazla büyümesine dair endişeler de Almanya’nın Eurofighter konusundaki engelleyici tutumunu değiştirmeye yönelmesi ihtimalini güçlendiriyor.

Alman kamuoyunda Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına yönelik şimdilik olumlu sinyaller gözleniyor. Buna binaen temkinli bir yaklaşımın göz ardı edilmemesi gerekiyor.

 

- Göç meselesi

Eylülde Almanya'nın doğusunda yer alan üç eyaletteki eyalet meclisi seçimlerinde önemli başarılar yakalayan aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi ülke siyasetinde öncelikli siyasi gündemin göç meselesi olmasını sağladı.

Muhalefette bulunan Hristiyan Birlik (CDU/ CSU) partilerinin aşırı sağcıların söylemlerini giderek normalleştirme eğilimi, hükümette yer alan koalisyon üyesi partilerin de özellikle seçim sürecinde popülist söylem ve adımlara yönelmesine neden oldu.

28 Eylül 2025'te düzenlenmesi planlanan Federal Meclis seçimleri öncesinde federal hükümetin bu konuda Alman kamuoyuna yönelik bazı adımlara yönelmesi muhtemel.

Göç politikalarına ilişkin konuların Şansölye Scholz'un Türkiye ziyaretinde ele alınması bekleniyor.